Selam Canlarım, yeni romanım çok heyecanlıyım. Umarım beğenirsiniz düşüncelerinizi merakla bekliyorum.

***************

Evarnia bölgesi, doğal güzellikleri ve çarpıcı manzaralarıyla ünlüydü. Bu topraklarda yaşayan halklar, çevrelerindeki ormanlık alanlardan ötürü kereste ve marangozlukta ustalaşmışlardı. Ortaçağ dünyasındaki bu büyüleyici diyar, doğaüstü güçlere olan inancıyla da biliniyordu. Hemera, bu inançların ete kemiğe bürünmüş bir yansımasıydı.

20 yıl önce, dolunayın parlak ışığında, köye saldıran kara hartiler (kurt benzeri yaratıklar) her şeyi yakıp yıkmışlardı. Hemera'nın babası tırpanını alıp köyün milisleriyle birlikte savunmaya giderken, annesi yeni doğmuş bebeğini alarak köyden kaçmaya çalışıyordu. Ancak kara hartilerin acımasız saldırıları, köylülerin direncini kısa sürede kırdı. Geride kalanları kovalamaya başladıklarında, bu acımasız yaratıkların hedeflerinden biri de Hemera ve annesiydi.

Köy, denize yakın bir sahil kesiminde yer aldığından, uçurumun kenarındaki devasa kayalıklara doğru kaçtılar. Ancak kaçamayacaklarını kısa sürede anladılar. Annesi, bebeğini yere bırakarak savaşmaya hazırlanırken içten içe tanrılara dua ediyordu; evladının başına bir şey gelmemesi için. Kara hartilerin sivri dişlerinden akan salyalar, kadını köşeye sıkıştırmıştı. Bir tanesi daha fazla beklemeden saldırıya geçtiğinde, ortalık toz duman içinde kalmış, kadının bedeni kısa sürede paramparça olmuştu. Bu kaosun ortasında, genç bir kızıl tilki bebeği kapma fırsatını yakalamış ve sessizce ortadan kaybolmuştu.

O günden bu yana, Evarnia'nın güney toprakları kara hartilerin işgali altında, zulüm ve korkuyla yaşamaktaydı, tabi buna yaşamak denirse.