@gssevdalisibirnunu
|
Maç biter... Maç bitiminde yavaş yavaş dışarı çıkmıştım. Çıktığımda Fıratı aradım. "Alo, Selin?" "Senin ne işin vardı da gelmiyorsun benimle? Ya yazık birde 18 yaşındaki kardeşini gönderiyorsun be!" "Ya selinim işlerim vardı dedim ya" "Ben şey, işe başladım!" "Daha önceden haber verebilirdin fırat" Ve kavgamız böyle devam etti. Zaten sürekli kavga ediyorduk. 7 GÜN SONRA... Evet bugün fıratla buluşacakatık, tabi yine işi çıkmazsa. Bugün fırat için özel bir hazırlık yapmayacaktım. Akşam olmuştu. fırat beni almaya gelecekti. Tam o sırada telefonuma bildirim geldi. 22.00 Milli futbol takımımızın maçı başlamıştır. Tabi ya, bugün maç vardı. Bari fırat gelene kadar izleyeyim dedim ve televizyonu açtım. Tam izlerken Barış Alper topu aldı ve ileri gitti. o sırada bir oyuncu ayağına bastı. Zil çaldı. TVyi kapatıp kapıyı açtım ve bu kişi fırattı. Fıratla buluşacağımız yere gelmiltik. Güzel güzel konuşuyorduk. Sonra tuvalete gitti. Gider gitmez telefonu çaldı. K imin aradığna baktığımda ise Zehramm diye biri arıyordu.Donup kalmıştım resmen. Beni aldatıyor muydu yoksa? Bu tarz düşlünceler başımı ağrıtmaya devam ederken telefondaki arama sona ermişti. Ben bu düşüncelerimin arasındda kaybolurken Fırat geri döndü. Hiç bozuntuya vermeden konuşmaya devam ediyordum. Ama kalbimdeki o his, beynimdeki kötü düşünceler beni geriyordu. Tam o sırada telefonuma bildirim geldi. Milli takımımızdan Barış Alper YILMAZ takımımızın ilk golünü atmıştır. Bu bildirim yüzümü gerçek bir şekilde mutlu etmişti. Bu isim aklıma hep güzel anıları getirir, ve yinede öyle olmuştu "Barış Alper Yılmaz" büyülüydü resmen. Fıratla konuşmaya devam ettim. Bir süre sonra arabaya gelmiltik. Bulüşmamız sona ermişti. Arabaya oturduğumda arabayı öylesine karıştırıyordum. Ve bir bölmeden ruj çıkmıştı. Bu kesinlikle benim rujum değildi. Çok pahalı bir rujdu. Buna daha fazla dayanamadım. "Fırat", "efendim balım" dedi. Balım demesine ayar olmuştum. "Acaba tek balın ben miyim yoksa başka ballarında mı var" dedikten sonra ruju gösterdim. Gözlerini kocaman açıp bana baktı. "Aşkım açıklayabilirim" "Açıkla LAN AÇIKLA BU NE"dedim. kesinlikle bunu diyeceğimi tahmin etmiyordu. Boş boş bana bakıyordu. "Şey o benim abl-" "Salak mıyım lan ben? Bunu yiyeceğimimi düşünüyorsun." "Bu eskiden kalma aşkım dinle beni" "Lan sen beni aptal mı sanıyorsun? Yer mi lan Kütahya kızı bunu? Geçen arabana bindiğimde yoktu bu"dediğimde diyecek bir şey bulamadı. Kapıyı açıp arabadan indim. Arkamdan bağırıp duruyordu. Ben gururumu kıramam. Ağlamak istiyorum ama ağlayamıyorum. Ne yapacağımı bilmeden sadece yürüyordum. İstanbulun bilmediğim zengin taraflarında yürüyorum. Düşüncelerim boğazımı düğümlüyor, kafamın içinde hiç yorulmadan dönüyordu. Her dönüşte düşünceler artıyordu, hiç bıkmadan,usanmadan...
İki Gün Sonra... Evet, normalde şuan evde depresyonda olmam gerekirken annemin zoruyla pazara gelmiştim. Annem nereye giderse ben onun peşinden koşturuyordum. Altı üstü bir domates, salatalık demiyor illa köy domatesi, büyük salatalık diye dolaşıyor ve beni de peşinden sürüklüyor. "Kızım sen git şurada ki adama sor kıpkırmızı köy domatesi var mı diye" "İyi sorarım" dedim ve hızlıca standa yürümeye başladım. Tam o sırada biriyle çok sert çarpıştım. Adamın siyah güneş gözlükleri yere düşmüştü. "Ah ben özür dile-" diyecekken karşımda ki kişinin gözleriyle karşılaştım. Bu oydu, büyülü isim Barış Alper YILMAZ. Beni görünce donup kaldı. Bir süre bakıştık sonra yerden gözlüğünü aldı ve, "sorun değil" deyip gitti. Beni tanımış mıydı? Hiç bir fikrim yoktu... |
0% |