@gul_turbas
|
Babam doğulu ailenin üç kızdan sonra dünyaya gelen tek erkek evladı. Babamdan önce, babaannem bir kaç kere düşük yapmış, o yüzde babamın üstüne çok düşmüşler ve adını “Yakup” koymuşlar. Dedem köyde doğmuş, ama ankara’ da büyümüş amcası dedemi kendi yanına alıp, Ankara’da okutmuş. O zamanda kimse okumazken dedem ortaokul mezunu imiş. Dedem okulu bitirip iş sahibi olduktan bir süre sonra babaannemle evlenmişler ve İstanbul’da yaşamaya karar vermişler. Dedem köydekilerin aksine, oldukça kültürlü, bilgili, tam bir İstanbul beyefendisiymiş. Babamıda o şekilde yetiştirmiş, istediği her şeye, istediği an ulaşmış, hiç zorluk çekmemiş, bunun akabinde hiç şımarıklık yapmamış, sanki zor bir hayatta yetişmiş gibi bir olgunluğa sahipmiş. Hiç kimseyi ezmez, kimseyi küçük görmez, varlıklı olduğu halde kimseye üstünlük taslamazmış. Yaşı gelince askerliğini yapmış, tezkeresini alıp, gelmiş. Dedem şirket sahibi, şirketin başına babamı koymuş. Evlilik vakti gelince peşinde kızlar sıralanmaya başlamış, hem yakışıklı, hem zengin, hem kültürlü bir bey bulunca kızlar peşinde pervane olmaya başlamış ama babamın gönlü, ela gözleriyle boncuk boncuk bakan anneme vurulmuş. Babam istediğini almak için çaba gösteren bir adam, hem akıllı, hem yakışıklı. Annem içinde zeka önemli, babasıda vermek istediğini söyleyince, annem kabul ediyor. Bir kaç ay içinde geciktirmeden evleniyorlar. Babaannem kalbinden rahatsız olduğu için, dedem ve babaannemi bırakıp ayrı eve çıkmayıp, birlikte yaşamışlar . Tabi annem ve babam biraz zorlanmış, birlikte vakit geçiremeyip rahat edememişler ama yinede idare etmişler . Bir sene sonra ablam dünyaya geliyor, ilk evlat, ilk göz ağrıları, adını “Şennur” koymaya karar veriyorlar. İki sene sonra babam, psikolojik olarak rahatsızlanıyor ve hastanede yatıyor. Annem o dönem abime hamile, bir kaç ay sonra babam hastaneden çıkıyor.
Abim dünyaya geliyor. Erkek çocuğu olduğu için annemin tarafından herkes çok mutlu. Adını “İsmail “ koyuyorlar.
Babaannem abimin doğumundan on ay sonra vefat ediyor. Ve altı sene sonra ben doğuyorum, babam her zaman der ki; “Şennur’ da baba olduğumu anlayamadım, toydum. Ali’ de baba olduğumu anlayamadım, hastaydım. Ben baba olduğumu feraye’ de anladım.” Bende gerçekten babama çok bağlı bir çocuktum, bebekken gece ağlarmışım, gözlerim kaplı annem biberonu verirmiş almazmışım, babam verince alırmışım. Ve benden dört sene sonra kardeşim Naz dünyaya geliyor. Kardeşimin hayata gözlerini açışı zorlu oluyor, doğumda kordon boynuna dolandığı için küveze almak zorunda kalıyorlar. Bir kaç gün küvezde kalıyor, o dönem babamın psikolojik rahatsızlığı tekrar tetikliyor. Böylelikle, babam naz’ da da babalık duygusunu gönlünce hissedememiş oluyor. Her zaman benim farklı olduğumu bana hissettirirdi, hiç bir kardeşlerim arasında ayrım yapmazdı, hepimize eşit davranırdı ama ben farklı olduğumu her zaman hissederdim. Hatta hepimiz babam beni çok seviyor yarışlarına bile girerdik. Babaannemin vefatından sonra bizimkiler dedemle yaşamaya devam ediyorlar. Babamın kardeşleri dedemin bizimle yaşamasını kıskanıyor. Annem ve dedemin arasını bozmak için binbir türlü dalavera çeviriyorlar.
*Büyük halam Fikret; Saf, temiz kalpli, kimse için kötü düşünmez, etliye sütlüye karışmaz, kendi halinde, tabiri caizse vur kafasına ekmeğini al dediğimiz insanlardan.*
*Ortanca halam kader; deliryum hastası, aynı zamanda yatalak, sağlıklı olduğu zamanda, kimseye kötülüğü dokunmayan biriymiş.*
*Küçük halam Fidan; dediğim dedik biri, nahoş bir kadın. Bütün dert keder onun ailesinde. Herkes onların kederiyle hüzünlenecek ama onlar kimsenin acısını önemseyecek. Onların ayağına iğne batsa, çok derin bir acı, ama başkasının ayağına çığ düşse önemsiz bir durum. Tabi yüksek dozda fesatlıkta var, bunun akabinde, muhteşem bir güler yüz de mevcut.* Bütün doldurmalarda bu halamın ağzından çıkıyor, yandaşlarıda kızları.Yeri geldi, dedem dolduruşa gelip, annemi evden kovdu, yeri geldi, anneme tavır aldı, ama en sonunda annemin kötüledikleri gibi kötü bir insan olmadığını fark etti. Dedem şunu derdi; “benim üç kızım yok dört kızım var,” diyerek annemi gösterirdi. Son anına kadar bize her türlü destek olan dedem, ben yedi yaşındayken dedem rahatsızlanıyor yataktan kalkamayacak hale geliyor, beni yanına çağırıyor, sana sarılmıyor diyor, ama ben televizyon izliyorum diye gitmiyorum, o gün dedem fenalaşıyor ve hasteneye kaldırdığında dedem dünyaya gözlerini yumuyor. Hâlâ içime yaradır keşke o gün sarılsaydım diyorum ama nerden bilebilirdim ki dedemi son görüşüm olduğumu ve bizim için zorlu süreç başlıyor.
Her zaman şuna inanıyorum, insan kalbini temiz tutunca, doğru bir şekilde çıkıyor. Lütfen kalbinizi temiz tutun, hırsla kinle hareket etmeyin, kalbinizi pisletmeyin, O kadar entirikaya rağmen dedem doğru olanı görüyor. “ Sen doğru dur eğri belasını bulur” diye bir laf var, o kadar güzel ki. Kalbinizin temizliğinden hiç bir zaman ödün vermeyin. Sonunda çiçekli bahçeler bizleri bekliyor, inanın!
|
0% |