Yeni Üyelik
19.
Bölüm

ÖLÜM KOKUSU

@gul_turbas

Günler akıp gidiyordu, kursa başlayalı üç ay olmuştu bile. Babam her salı günü beni arıyor, konuşuyorduk. Kursta zaman hızla akıp gidiyordu, kızlar kafa dengi olduğu için eğleniyorduk ama tamamen alışmış sayılmazdım, hâlâ içimde bir yerlerde burukluk vardı. Hafta sonu olduğu için evdeydim, ertesi gün kursa gidecektim, babamın polis araması hâlâ devam ettiği için halamlarda kalıyordu. Bizde evde kahvaltımızı yapıp, işlerimizi hallettikten sonra babamın yanına gitmek üzere yola çıktık, yürüyerek on dakikalık mesafe vardı. Halamlara vardığımızda, babam ve halam dışında kimse yoktu. Hep birlikte vakit geçirdik, yemek yedik, çay içtik, ben mutfağı toparladıktan sonra, annem “kalkalım artık” dedi ve eve gitmek için hazırlandım. Giderken babam; “gel yanıma seni öpeyim kızım” dedi. Bende

ben seninle konuşmuyorum” diyip yanına gitmedim. Gitmeme sebebim; babam kanser hastası olduğu için sigara içmesi yasaktı ve annem içtiğini yakalamıştı, bir kaç kere görüp uyardık ama hâlâ devam ediyordu, belki tavır alırsam bana kıyamaz daha içmez diye düşünüyordum. Babamı öpmeden görüşürüz diyerek oradan ayrıldık. Babamsız eve gitmek bana çok dokunuyordu, babam orda biz evde, içim yanıyordu.Sabah uyandığımda kursa gideceğim için hazırlık yaptım, normalde beni hep babam bırakırdı, ama hastaneye gideceği için annem götürecekti. Herkes uyandı kahvaltımızı yapıp, kardeşimi okula bıraktık, sonrasında minibüse bindik, annem beni kursa bıraktı ve eve gitmek üzere yanımdan ayrıldı. Kursa gittiğimde, Elif benim kursu bıraktığımı düşünmüş, çünkü geçen hafta kursa gitmek istemediğimden, sıkıldığımdan bahsetmiştim. Anneme de kursa gitmek istemiyorum dedim ama annem bana "öyle bir lüksün yok gideceksin, sana tercih sunan yok"dedi, mecbur gitmek zorunda kaldım. Elif beni görür görmez çığlık atarak yanıma gelip, boynuma atladı. Ben ne olduğunu anlayamadığım için afalladım, garip bakışlarımı fark eden Elif; "bakma öyle , kursa bir daha gelmeyeceksin sanıp korktum" dedi. Elif’ in bana bu kadar değer vermesi, beni oldukça mutlu etmişti, tebessüm ederek “daha çok anılarımız olucak merak etme”dedim. Ders vakti girince hepimiz yerlerimize oturduk, pazartesi zaman çabuk geçiyordu, derslere gir, molaya çık, vakit geçmişti. Akşam yemeği saati gelmişti, kızlarla yemeğe indik, yemeğimiz bittikten sonra, kıyafetlerimizi değiştirirek yataklara geçtik, biraz konuşup, gülüştükten sonra uyumak üzere gözlerimizi kapattık. Sabah kızların sesiyle gözlerimi açtım. İçimde anlamadığım bir sıkıntı vardı, bugün salıydı takvime baktım 17 Aralık’ ta olduğumuzu gördüm. Kahvaltıya indikten sonra kıyafetlerimi değiştirmek için yukarı çıktım, ders vakti yaklaşmıştı, hepimiz hazırdık. Gündüzcü olan arkadaşlarımızda gelmişti, bugün heyecanla babamın aramasını bekliyordum, her salı beklediğim gibi. Derse girdik, ama sanki çok geçmeden zil çaldı, bugün çok yoğun bir gündü dersler yetişmiyordu, bu demek oluyorduki boş vakitlerimizde de ders vereceğiz. Derslerdi, yemek molası idi derken gündüzcüler için çıkış vakti gelmişti, ama kızların dersi yetişmediği için, eve gitmeyip kursta kalmayı tercih ettiler, ailelerini arayıp izin aldılar. Bu saate kadar babam da beni aramadığı için bende kızlarla gidip babamı aradım. İşi olduğu için arayamamış, zaten çok konuşamadan kapattık. Yatış vakti geldi, kızlar yatıyordu ama benim dersim bitmediği için ders veriyordum. Saat gecenin on ikisinde zil çaldı, herkes bu saatte kim gelir diye şaşırıp zile bastılar, büyük ihtimalle öğrencilerden biri gelmişti. Kapıyı açmamla şok geçirmem bir oldu. Sadık dayımın eşi gelmişti, gecenin bu saatinde neden gelirdi ki buraya? Bakakalmıştım, yengem dedi ki; baban rahatsızlandı ama önemli bir şey yok, seni görmek istedi, o yüzden geldim, hadi git hazırlan. Tamam” diyerek hazırlanmaya gittim. İçimden bir ses babama bir şey oldu kesin diyordu, vücudum tir tir titriyordu ama yengem çok mutluydu, gülüyordu öyle bir şey olsa gülmezdi, o yüzden içim rahatlamıştı. Arabaya binip gittik, titrememi durduramıyordum. O kısacık yol, bana o kadar uzun geldi ki, saliseler saat olmuştu gözümde. Sonunda gelmiştik, gidip babama sıkıca sarılacaktım, kokusunu içime çekecektim, onu kaybetmeyi düşünmek bile kalbimi parçalamıştı. Bizim evin önüne geldik yengeme dönüp; “ama babam normalde halamda kalıyordu, niye buraya geldik”dediğimde, “rahatsızlandığı için kendi evine geçmek istedi” dedi. Asansöre bindik, bizim daireye geldik, kapıyı açmamla başımdan aşağı kaynar sular aktı, annemin feryat sesleri geliyordu “Yakup nereye, gittin yakup ”. Kapıda bir sürü ayakkabı vardı; ev hastalık değil, ölüm kokuyordu.” İçeri girdim bütün odaları gezdim babam yoktu, benim babam yoktu. Annemin yanına koştum, sıkıca sarıldım. Ben babama son kez sarılamamıştım bile, boynuna atlayıp öpememiştim, belkide yanına gitmediğim için babam bana kırgın gitmişti. Ah babam kalp yaram, daha çok güzel günlerimiz olucaktı. Babam daha yeni emekli olmuştu, paramı alıp size bir şeyler almak istiyorum demişti, tam o gün, ilk emeklilik parasını almıştı, daha parasını harcayamamıştı bile. Babama gün yüzü göstermediler, hep hastalıklarla savaştı, son zamanlarda para sıkıntısı çekti, hiç kimse elini uzatmadı, hiç rahat edemedik, hiç birlikte ailecek dışarıda vakit geçiremedik. Hayalimdi, ailecek dışarıda para sıkıntısı olmadan, rahatça bir akşam yemeği yemek. Hayaldi, hayal olarak kaldı. Son aylarda kendi evinde bile kalamadı, rahatça evinde bile oturamadı, kendi evine hasret gitti, bizlere hasret gitti. Bazı hayallerde babamla birlikte gitti. Ağladım o gece çok ağladım, ağlarken uyuyakalıp, uyandığımda acaba rüya mı gördüm diye bir umutla gözlerimi açtığımda yeniden hayal kırıklığına uğradım, “o gecenin sabahı oldu ama bizim için gün aymadı.” Babamı öpmeden uyandığım bir sabah daha, ne acı ki; artık uyumadan önce hiç bir zaman babamı öpemeyeceğim, artık uyuyacağım her uykum huzursuz olacaktı. “Artık babasızlık ateşinde bende kavrulacaktım.” Babamı bırakmaya mezarlığa gittik, annem babamı görmek istediği için orada yüzünü açtırmak istedi, yüzünü açtıklarında bakmaya çok korktum, ya morarmışsa, ya kötüyse yüzü diye. Babamı son kez kötü hatırlamak istemiyordum ama baktım. Babam çok güzeldi, tebessüm ediyordu, sanki birisine gülüyordu, uyuyor gibiydi, yüzü bembeyazdı, ölüm beyazı değildi, nur inmişçesine beyazdı. Bir evlat için en acı olaylardan biri, babasının üstüne toprak atıldığını görmek, biz kardeşlerimle bunu daha küçük yaşta gördük, sadece babama değil, babamla olan hayallerimizede toprak atıldı. Bu dünyadan bir YAKUP KURT geldi geçti, bir kişi bile arkasından kötü bir şey demedi, herkes sadece kalbinin temizliğinden, kimseyi kırmadığından bahsediyordu. BABA! BİZ ÇOCUKLARIN SENDEN RAZIYIZ ALLAH’ TA SENDEN RAZI OLSUN.

Artık arkamda duran koca çınar yoktu, o yaslandığım koca dağ yerle bir olmuştu. Artık sığındığım limana gidemeyecektim, çünkü ne liman kaldı, ne de o limana yaslanacak gemi.” Bende babamla birlikte yerle bir oldum, oldum da yıkıldığımıda kimseye yansıtmıyordum. Babam kardeşimi tekvandoya götürürken, kalbi sıkışmış orada markete girmiş, yığılmış kalmış. İnsanlar sara nöbeti geçiriyor sanmış, ona göre müdahale etmeye çalışmışlar ama babam, benim babam, kalp krizi geçirmiş. Babamı öyle görünce kardeşim çok kötü olmuş. Hastanede sürekli “anne babam, benim yüzümden böyle oldu” diyormuş. Kaderde ne varsa o yaşanır, nasıl gittiği ne fark eder ki, babam yok artık. Sıkıca sarılacağımız, derdimiz olduğunda anlatacağımız, anlatamasak bile, sarılınca dertlerimizi unuttuğumuz bir babamız yok artık. Cebindeki son parayı, sırf çocuğunun ihtiyacı var diye çocuğuna veren babam yok artık. Baba sen yoksun ama bu sıkıntılara çekmene sebep olan, cebinde o son parayla kalmana neden olan kim varsa, söz veriyorum, intikamını ben alacağım.

 

(Lütfen sevdiklerinize sıkıca sarılın, özellikle anne babanızı kırmayın, ve eğer hayattalarsa özellikle babalarınızı, ben yapamıyorum ama siz sıkıca sarın sarmalayın ve çok sevdiğinizi söyleyin. Ölüm çok yakınımızda sevdiklerimizi kırmayalım olur mu? Buraya kadar okuduysanız sizden ricam, babamada bir Fatiha okuyabilir misiniz? Allah razı olsun. )

Babamın gidişinin ardından üç gün geçti. Kapı çaldı açtılar, polis ekipleri gelmişlerdi. “Yakup kurt”evde mi, araması var” diye sordular. Annem odadan çıkıp, ağlaya ağlaya “toprağın altında mezarlıktan gidin alın” diye feryat etti, öyle çok ağlıyordu ki, sakinleştirmekte zorluk çekiyorlardı. Misafirler bugün evlerine gidecekti. Babamsız geçen üç koca gün, kalbimiz acıyordu, yetim kalmıştık. Başkalarının selasını duyduğumuzda acaba kim ölmüş diye susup, dinlediğimiz camiden, o gün de sela okundu, bu kez kimse acaba kim öldü diye sorup, ismi duymak için susmadı. Çünkü o minareden babamın ismi yankılandı. Ben babamı çok kıskanan bir çocuktum, beş yaşındayken, babam akrabamızın bir kızını kucağına almıştı, bende babamın kucağında oturuyordum. Babamın kulağına “baba bırak o kızı, indir kucağından” dedim. Babamda kulağıma eğilip, “ kızım onun babası yok, seni tek kucağıma aldığımı görürse gönlü kalır”dedi. Babasının olmadığını duyduğumda çok üzülüp, sarıl o zaman baba, dedim. Şimdi ben o babamın kucağında oturan küçük kız gibiydim, babasız, güçsüz, korumasızdım. Yaşım büyük ama kuzenlerim babalarına sarılınca, küçücük bir kız gibi içerliyordum. Babasız kaldık, evsiz, yuvasız kaldık. Annemin kalpsiz sandığım yeğeni bile babam için çok ağladı, herkesin gözü yaşlıydı. “Kimi babama yaptıklarına ağlıyordu, kimi babama yapamadıklarına.” Çok yalnız bıraktılar babamı, kimsesizliğine saatlerce ağladığına şahit oldum. Kanser oldu, babamın küçük bacısı fidan, her gün bizim evin karşısındaki parka yürüyüşe gidiyordu ama bize çıkıp babama bir nasılsın demiyordu. Cenazede o kadar çok ağladı ki, sakinleştirici vurdular. Şimdi soruyorum size, bizim gözümüzde o gözyaşlarının değeri var mı, babam burda acılar içinde yatarken, kimsem yok diye ağlarken neredeydin? Babam polis aramasından dolayı büyük halam Fikret’ in evinde kalıyorken, fidan halamın kızı Kevser, Fikret halamı yemeğe çağırmış, herkes ordaymış. Babamında halamda olduğunu biliyorlardı ama çağırmamışlar. Fikret halam gitmiş, babam orada tek kalmış. Annem halama gidince babamın tek olduğunu görmüş, babamın gözleri kızarmış. Annem babamı o halde görünce “ Yakup, ne oldu?” Diye sormuş, babam tekrar ağlamaya başlamış, “tek kaldım burada”diye. Annem sarılıp, ben senin yanındayım, tek olur musun hiç demiş.Tek bir tane dayınız vardı ulan tek, ve kanser hastasıydı. Hepsinin her kötü anında babam vardı, hiç biri, bir dayıyı koca bir eve sığdıramamış. Hadi Kevser söylemedi de, fidan halam diyemedi mi, “kızım dayın orada tek onada söyleyelim gelsin.” Sen şimdi aylarca ağlasan, gözyaşlarınla koca bir deniz oluştursan, ne fayda ? Benim babam, bize; sizden başka kimsem yok, ablamlar yeğenlerim ben düşünce yok oldular, diyip gözyaşlarını akıtırken neredeydiniz, benim babam parasızlıktan kafasına silah dayayıp, kendine sıkıcakken siz nerdeydiniz?

Bir kaç ay önce ;Annem komşu çağırdığı için çay içmeye gitmişti. Ablam ben ve Naz oturma odasında oturuyorduk, babam bir anda kalkıp salona gitti, kapıyı kitledi, ablam bir tuhaflık olduğunu anlayıp annemi aradı. Annem odaya girdiğinde babam bize vasiyet yazmış. Kafasına silahı dayadığı sırada annem odanın kilidini açıp, içeri girdi. Babamı durdurdu.”

Biz bunları yaşarken, siz neredeydiniz? Annemin abisinin dükkanı olmasa aç kalacaktık , siz o zaman neredeydiniz? Bir kere babamı arayıp, kardeşim nasılsın diye sordunuz mu? Yazık, çok yazık ki, babamın hayatından sizin gibi insanlar geçti. Hepimiz perişan halde oturuyorduk, annem odasında sadece ağlıyordu, ne yemek yiyor, ne su içiyordu, sadece namaz kılmaya kalkıyordu. Annemede bir şey olucak diye korkuyordum. Biz acımıza ağlarken, dayım sadık bir anda teyzem fadime’ ye; sen zamanında bana ihanet ettin, diyerek tartışma çıkarttı. Bu arada babam vefat etmeden önce anneme; sen kardeşinle barışacaksın ama ben göremeyeceğim diyordu, annemde öyle deme, barışırsak sende göreceksin” diyordu. Annem ve teyzem cenazede barıştı, ama biliyorum ki, babam cennetten bizi izliyordu ve gördü Onun söylemi üzerine Fadime teyzemde ona bağırmaya başladı. Cenaze evindesiniz be terbiyesiz insanlar, hiç kimsede çıkıp sessiz olun insanların acısı var demedi. En sonunda dayanamayıp, “ yeter! siz ne yapıyorsunuz, acımızla mı uğraşalım sizinle mi, ayıp yaptığınız.” Diye bağırdım, sustular. Benim yaptığımı hiç kimse yapamadı mı, yoksa kaos izlemenin hoşnutluğuna mı düştüler? “Bir kere daha akrabalarımdan etimle kemiğimle, tüm benliğimle nefret ettim”Üç günün ardından herkes evlerine gitti, bir daha ne kimse kapımızı çaldı, ne telefonumuz arandı. Babamın kuzeninin kızı yaren abla ve süt amcam mehmet’ in eşi, aynı zamanda da annemin çocukluk arkadaşı yasemin abla vardı. Bir tek ikisi arayıp sordu. Babam kanser olduğunda da, hastaneye yattığında da, bir tek yanımızda onlar vardı. Hatta yaren ablada kanser hastasıydı, babamdan önce kanser olmuştu, onada çok üzülüyorduk, iyileşmesi için çok dua ediyorduk. Amcam mehmet babamın kanser hastası olduğunu öğrendiğinde; “seni tedavi etmek için elimizdenden geleni yaparız, sen sakın dert etme, gerekirse arabamı satar, senin tedavini yaptırırız demiş.” Allah razı olsun demekten başka bir şey yapamıyoruz, iyi ki varsınız. Fidan halamın kızı Tülin kaçarak evlenmişti, babası kabul etmemişti. Babamlar onu evimize alıp, sahip çıkıp ailesiyle barıştırmışlardı, ve daha nice yapılan şeyler. Hepsi unutulmuş olmalı ki, annemi bir daha hiç aramadılar. O yazlığa götürdüğümüz insanlar yok oldular, hiç oldular, uçup gittiler. Sen çok güzel bir insandın da babam, etraftaki insanlar akbabalarmış. Herkes dağılınca biz bize kaldık, bir eksikle birlikte.
O günden sonra bir kaç kişi annemi aradı hepsi benzer şeyler anlatmış "babamı rüyalarında görmüşler ve çok mutluymuş, beyazlar içindeymiş Gülşah'a söyleyin, kendini üzmesin"demiş. Bunları anlatan birbirlerinden bağımsız kişiler, ben biliyordum babam bizi cennetten izliyordu. Ablam bizde kalıyordu, anneme destek oluyordu. Hasan eniştemde işi karşıda olduğu için kendi evinde kalıyordu.

 

(Bunları yazmak benim için çok ağır, dik bir yokuş çıkmak, engebeli bir dağa tırmanmak kadar zor. Geçmişte, yaşayamadığım acıları şuan yaşıyorum. Sanki babamı yeniden kaybetmişim gibi hissediyorum, acım tazelendi. Tramvalarım tetikleniyor. Bazı acılar zamanında yaşanmalı, insanlar acır diye ağlamaktan korkmayın, ağlamak insanı aciz yapmaz, aksine güçlü bir insan olursunuz. Ben babamı kaybettiğimde küçüktüm ama insanlar bana acır diye ağlamamıştım, halbuki şimdi olsa acımı iliklerime kadar yaşayıp ağlardım. Ağlamanız gerekiyorsa eğer, bol bol ağlayın. Gülmek kadar normal inanın. Biz güçlüyüz, güç bizde, güç gözyaşlarımızda!)

İLK KEZ DUYGULARIMI KAĞIDA AKITTIM, İLK KEZ YILLAR SONRA BABAMIN ACISINDAN BAHSETTİM, KAÇ YILLIK ARKADAŞLARIM VAR BABAMLA İLGİLİ TEK KELİME ETMEMİŞTİM, HİSLERİMİ BURAYA AKITMAK BANA ÇOK İYİ GELDİ, ACILARINIZI ANLATARAK AKITIN İÇİNİZE ATIP DAHA FAZLA KENDİNİZE DERT ETMEYİN..

Loading...
0%