Yeni Üyelik
4.
Bölüm

ZORLU ÇEMBER

@gul_turbas

 

Dedemin vefatından sonra, şirkette bazı işler yolunda gitmeyince, babam arkadaşı Musa’yla ortak oluyor. Annem bu ortaklığın olmaması için, elinden gelen bütün çabayı gösteriyor, ama babam bana mısın demiyor. Ve gerçekleşmemesi gereken ortaklık gerçekleşiyor. Annemin düşüncesinin aksine, bir kaç ay oldukça güzel ilerliyorlar, her şey yolunda gidiyor. Derken, adamın ihanetiyle babam yıkıma uğruyor, Musa babamı borç içinde bırakıp kaçıp gidiyor. Babam arkadaşına çok güvendiği için, giden paradan ziyade arkadaşının ihanetine üzülüyor . Bir anda en tepeden, dibe çöktük. Hepimiz çok üzgün ve umutsuzduk. Oldukça fazla borcumuz vardı, annem ve babam ne yapacağını bilmez haldeydiler .Teyzem ve eşiyle konuşmuşlar, teyzemin bir kaç bileziği varmış, onları vermiş.

 

Annem;

“+ eğer hemen isteyeceksen hiç almayalım, ödeyemeyiz, senide zor sokmayalım”

“yok abla sorun değil, bir kaç sene sonra ödersiniz,” demiş.

Annemler azda olsa rahatlamışlar. Küçük bir kısımda olsa, borçlar kapanmış. Aslında ailecek hepimizin imtihanı şimdi başlıyordu.Küçücük yüreğimizde kocaman dertler taşıyorduk, bu yokluk belası denen illetle tanışmıştık. Babamın işleri gitgide daha kötü bir hâl alıyordu, ödenmeyen borçlar yüzünden eve icra geldi. Bizim yiyecek ekmeğiz yokken, evimizden olacaktık belkide. Kimse yardım etmiyor, tek başımıza düştüğümüz yerden kalkmaya çalışıyorduk. Ablam kuran kursuna gidiyor, abim liseye gidiyor, bende ilkokula gidiyordum, kardeşim henüz küçük olduğu için okula gitmiyordu. Babam şirketi komple kapatmak zorunda kaldı, elinde olan şeyleri kaybetmemek için artı bir çaba sarfediyordu. Dükkanımız vardı, oraya tuhafiye dükkanı açtı. Rahatsız olduğu için ağır işler yapamıyordu ama işler gitgide sarpa sarınca başka işe girip, dükkanı anneme bırakmak zorunda kaldı. Günden güne babamın gözlerimizin önünde eriyişini izliyorduk. Durumumuz iyiyken, her hafta yazlığa götürdüğümüz insanlar, evimizin önünden geçmez olmuşlardı. Okulum anneannemlerin evine yakın olduğu için okuldan sonra oraya geçiyordum, daha doğrusu geçmek zorunda kalıyordum. Her akşam anneannemlerin evindeydik, neden mi? Yiyecek yemeğimiz, içecek suyumuz olmadığından. Mübalağa yapmıyorum, gerçekten dolabımız bomboştu. Dayımın bakkalı vardı, en azından annem ordan peynir, zeytin alıyordu, onlarla yetiniyorduk. Temel ihtiyaç harici çikolata gibi, keyfi yiyecekler almamız yasaktı. Daha doğrusu, yasak değil, yokluktu. Annem ve babam hiç ister miydi, uzaktan bakmamızı. Kuzenlerim bakkala girip istediği çikolatayı, dondurmayı alırken bizim sadece bir tane çikolata alma şansımız vardı, o da yirmi beş kuruş olan minik çikolataydı. O kadar özeniyordumki kuzenlerime, küçücük çocuğum ve “en büyük hayalim, büyüyünce maddi durumum yerinde olursa istediğim çikolatayı yiyebilmek.” Teyzemin kızı vardı, aynı anda bakkala girerdik, o istediği her yiyeceği poşete doldururdu, bende imrenerek onu izlerdim. “Bir gün bende poşeti istediğim yiyeceklerle doldurabilecek miydim acaba ?” Çok nadir zamanlarda, dayım her zaman aldığımız çikolatan farklı bir tane çikolata verirdi, öyle mutlu olurduk ki. Annem bakkaldan aldığı her ürünü defterine yazıyordu. Ve yazıp ödeyecek olmasına rağmen, o an, para vermeyip aldığımız için hepimizin yüzü kızarıyordu, hicap duyuyorduk, neyden mi? Minnetten. Dayım yazma desede, annem dinlemiyordu. Bir gün doğruluğumuzda hepsini ödeyecekti.Belki dayım olmasa aç kalacaktık, hakkını yiyemem, ama benim kardeşim, o durumda olsaydı, ekmek alacak parası olmasaydı ve benim dükkanımdan alıp her şeyi yazıyor olsaydı, ben ona sadece yazma demezdim. Poşetleri doldurur evine giderdim, mahcup olmasın diyede oturmaya gitmiş gibi yapardım. Biz ne zaman o dükkana girsek, boynumuz hep bükük çikolatalara bakardık. Bizim o halde olduğumuzu görmemelerine imkan yoktu,sadece görmek istemeyip gözlerini yumdular. Bizim elimizde sadece bir tl olsaydı bile, girdiğimizde aldığımız yiyeceğin veya içeceğin parasını öderdik. Daha doğrusu elimizdeki paraya göre alırdık. Diğer dayımın kızları paraları olduğu halde vermiyorlardı ve onlara poşete doldurup her şeyi yolluyorlardı. Bizim yoklukta mahcup hissedip verdiğimiz ufacık paraya bile tamah ediyorlardı. Dayımın hakkını şurada da yiyemem, parayı dayıma verince dayım kabul etmiyordu, para vermeden alın diyordu ama yengem her seferinde parayı alıyordu.Eve geçip aldığımız çikolatayı yerken, babama mütemadiyen, sende yer misin, diye soruyordum, içimden de; inşallah çok ısırmazsın baba diyordum, çünkü çikolata zaten küçük oluyordu. Babamda hiç bir zaman çok ısırmaz, ucundan tadına bakardı. Belkide canı çekiyordu ama ben yiyebileyim diye az ısıyordu. Bazı zamanlarda babam ben yemeceğim diyordu, o zaman o yediğim çikolata hiç canıma sinmiyordu, babamın yediği çikolata gibi tatlı gelmiyordu, illa babamında yemesi gerekiyordu,” baba ne olur ye” diye ısrar ediyordum. Halbuki yokluktan inşallah yemez diyordum, çünkü başka yiyecek çikolatamız olmuyordu.

Bazı yaralar kapanmıyor, bazı acılı anılar unutulmuyor.

Loading...
0%