@gulay.karademir
|
Asiye şirkete girerken Destan'la karşılaştı. Dün akşam birkaç defa aramış ama açmamıştı. Aradığı fırsat ayaklarına kadar geldi. Destan gerekli çalışmaları yaptıktan sonra şirketten ayrılacağı zaman Asiye'yle karşılaştı. “Destan Bey...” “Sonra Asiye.” Destan konuşmaya hazır değildi, kızı arkasında bırakıp arabasına gitti. İlk defa adıyla seslenmesine şaşırdı. Adama yetişmek için önüne bakmadan yürüdü. Ayağı taşa takıldı. “Aaaay!” Nidası dudaklarından döküldü. Destan arkasını döndüğünde yere kapaklanacak kızla, bebeğe zarar gelmesinden korktu. Elinden tutup kendine çekti. “Sen ne yaptığını sanıyorsun dikkat etsene, hamilesin.” Kalbi korkuyla çarpan kıza sert konuştu. Nasıl bu kadar dikkatsiz olabilir? Hiç mi düşünmüyor bebeğini? “Size kendimi açıklamak için geldim. Lütfen Destan Bey beni dinleyin.” Az daha kendisi yüzünden masum bebek zarar görecekti. Düşünmek bile genç adamı rahatsız etti. “Şimdi değil ufaklık!” Adam hala öfkeliydi. “Lütfen!” “İşim var.” Adama buğulanan gözlerle baktı. Genç kızı ağlattığı için kendinden nefret etti. Güvenlik görevlisini el hareketiyle yanlarına çağırdı. Asiye'yi içeriye götürmesini isteyip arabasına yöneldi. Şükrü'nün arkasına bakması binmesine engel olmadı. Asiye kendini anlatana kadar peşini bırakmayacaktı. Bütün gün şirkete dönmesini bekledi. Gelmedi... Neden dinlemedi beş dakikasını ayıramaz mıydı. Ona her şeyi anlatsa... Hamile kalışını, ölümlerden dönüşünü o zaman rahatlayacaktı. Asiye devamlı Nazlıgül'ü arayıp ne zaman geleceklerini sordu. Toplantıdan toplantıya girdiklerini ve şirkete ne zaman geleceklerini bilmediğini öğrendi. Kendini işe verip beklemeye devam etti. Akşam oldu yine ortalarda yoktu. Eşyalarını toplayıp odadan çıktı. Beklemenin anlamı yoktu. Gelmeyecekti, tanımasa kaçtığını düşünecekti. İmkansız. Asansöre giderken odasından çıkan Murat'ı gördü. Belki yerini biliyordur diye sormaya karar verdi. “Murat Bey...” “Efendim Asiye, bir sorun mu var?” “Evet, hayır aslında...” Lafı ağzında geveleyen kıza endişeyle sordu. “Asiye ne oldu?” “Destan Beyin yerini biliyor musunuz?” “Hayır ama yerini öğrenirim, ne yapacaksın?” “Konuşmam gerekiyor, lütfen yerini öğrenir misiniz?” Murat soru sormadan telefonunu çıkarttı. Her kimi aradıysa yüzü gülüyordu. Telefonu kapattı. “Öğrendim, seni ben götürürüm.” “Destan Bey...” “Ufaklık.” Asiye'yi görmeyi beklemeyen adam şaşırdı. Karşısındaki sandalyeye otururken yaşlı adam Asiye'ye bakıp Destan'a döndü. İmalı bakışlarla kızı gösterince başını hafifçe eğerek onu onayladı. Gülümseyerek yanlarından ayrıldı. İkilinin aralarındaki muhabbeti kavrayamadı. “Yerimi kimden öğrendin ve seni kim getirdi?” Murat'ı işaret etti. Ağzında geveleyen adama el işaretiyle gideceğini belirtti. “Neden geldin?” “Beni dinlemediniz, gerçekleri duymadan gittiniz.” “Senin için neden önemli?” “Beni yanlış tanımanızı istemiyorum?” Asiye olan biteni gözyaşları içinde anlattı. Bebeğinden güç aldı. Destan'ın gözleri karnında dolandı. Her duyduğuyla genç kıza hayranlığı arttı. “Evet hamileyim ama bebeğime günah işleyerek sahip olmadım. Ben istemedim hamile kalmayı, Allah kaderime yazdı. İsyan etmeden kabul ettim. Masum ve rabbimin emanetidir.” Asiye şefkatle karnını okşadı. Başını kaldırıp Destan'a baktı, gözleri karnındaydı. “Aşkım.” Adam başını kaldırdı, siyah irisleri öfkeyle harmanlanmıştı. “Dışında doktorum ve ablam biliyor. Başka kimse bilmiyor bebeğimi...” “Gizlemenin sebebi bebeğinin tehlikede olması mı?” “Evet.” “Babası?” “Benim bebeğim...” Saçları kırlaşmış 50'li yaşlarındaki adam yanlarına geldi elinde tepsiyle. “Canın çekmiştir kızım.” İtiraz etsede yaşlı adam masaya dizdi tepsidekileri. İçeriye girdiğinden beri burnuna dolan kokudan canı çekmişti. “Ellerine sağlık usta.” Ne ara kendi adına sipariş verdi anlamadı. Rakı şişesine uzanınca şişeyi tuttu. “İçmeseniz!” İstediğini elde etmek isteyen yavru kedi bakını attı. Destan yemedi lakin şişeyi alıp tepsinin üzerine koydu. Sert kahve istedi. “Neden gülüyorsun, yemeğini ye?” Önündeki balığa verdi tüm ilgisini, kılçıklarını ayıklayıp tadına vara vara yedi. Arada bir, “Immm!” seslerini çıkardı. Yemeğe kendini kaptırdı, gece karası gözler tarafından izlendiğini fark etmedi. “Başka bir arzun var mı kızım?” Yaşlı adama hayır anlamında başını salladı. Başını genç adama çevirdi. Gülüyordu. Utançla önüne döndü, neredeyse her şeyi silip süpürmüştü. “Bir isteğin var mı?” “Hayır yok, ellerinize sağlık çok güzel olmuş!” “Afiyet olsun!” Adam masadakileri topladıktan sonra gençten bir kız kuruyemiş getirdi. Biraz daha oturup sorduğu sorulara cevap verdi. “Kalkalım.” Genç adamı onaylayıp kalktı. Ceketini giyerken hesabı ödedi. Adamın kızımızla yine bekleriz davetine Destan'ın olur demesi Asiye'yi şaşırttı. Sessiz geçen yolculuk evin önünde bitti. “Bıraktığınız için teşekkür ederim.” Asiye kapıyı açtı. İneceği sırada sesiyle durdu. “Ufaklık...” Hırçınlaştı mavileri. “Kas yığını...” Dudağı kıvrıldı genç adamın. Eskisi gibi ciddi yüz ifadesini takındı çehresi. “Özür dilerim.” “Neden?” Sebebini bilsede ondan duymak istedi. Destan mavi irislerin derinlerine baktı. “Seni incittim ve üzdüm, tekrar özür dilerim!” Keşke söylemeden önce düşünseydin. “Özrünüzü kabul edemem...” Konuşmasını beklemeden arabadan indi. Kusura bakmayın bay kas yığını, öfkeyle düşünmeden söyledikleriniz yenilir yutulur cinsten değildi. Son kez arkasını dönüp baktığında gözleri buluştu. Kırgınlığı bakışlarına da yansıdı. 🌗🌗🌗🌗🌗 Murat özel bir işim var diyerek telefonu Destan'ın yüzüne kapattı. Yoksa hala ufaklıkla birlikte mi? Masasına geçip Nazlıgül'ü aradı. Odasına gidip Asiye'ye bakmasını istedi. Gelmediğini öğrenince telefonu kapatıp kızı aradı ama telefonu kapalıydı. Ufaklık neredesin? Telefonun neden kapalı? Telefonu çaldığında kendine sorduğu soruları kenara bırakıp baktı. Arayan Murat'ın asistanı Azra'ydı. Asiye'yle Azra ilk günden arkadaşlardı. Ve Murat'ın ne yapmaya çalıştığına dair bir bilgisi vardır. Hemen açtı. “Efendim Azra.” “Destan Bey nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama...” Kızın gevelenmesini sinirle azarladı. “Ne söyleyeceksen hemen söyle.” “Asiye'yi Murat Beyle gördüm ve Asiye hiç iyi değildi.” “Ne demek iyi değildi?” “Bilmiyorum, yanlarına gittiğimde Asiye'yi arabasına bindirmişti, istemediği...” “Zorla mı bindirdi?” Kızın sözünü kesti. “Evet efendim ve Asiye kendini koruyacak durumda değildi.” “Nereye götürdü?” “Bilmiyorum efe...” Destan telefonu yüzüne kapattı. Murat sen ne yapıyorsun? Umarım bir delilik yapmazsın yoksa kardeşim demem canını yakarım. Murat'ı aradı kapalıydı. Lanet olsun ofisten çıkıp şirketten ayrıldı. Murat'ın Asiye'yi götürebileceği yerlere bakmaya giderken telefonu çaldı. Arayan numarayı tanımıyordu. Açtı... Pera Palas Hotelden aradığını söyledi. Murat evde kalmadığında otelde kalıp kafa dinliyordu. Yoksa ufaklığı... Arabayı kenara çekip durdurdu. “Murat orada mı?” “Evet,” Devam etti. “Yanında reşit olmayan kızla geldi. Polise haber vermek yerine sizi aradım.” “Murat'ı kızla yalnız bırakmayın bedelini ödersiniz, hemen geliyorum.” Arabayı hızla Pera Palas Hotele sürdü. Otelin önünde asfaltı ağlatan frenle durdurdu. Valenin gelmesini beklemeden inip otele girdi. Murat'ın hangi odada kaldığını bildiğinden asansöre yöneldi. Düğmeye defalarca basıp gelmesini bekledi. Delirmek üzereydi dayan ufaklık geliyorum. Nefesini verdiğinde asansör geldi, binip 4. kata çıktı. Murat'ın odasının önünde görevliler vardı. “Murat içeride mi hala? Ben size yalnız bırakmayın dedim...” “Açtırmaya çalıştık ama...”Hotel çalışanı karşısında kırmızı pelerin görmüş boğa gibi bakan adamla yutkunarak devam etti. “Yedek kartı getirtiyoruz birazdan açaca...” Destan adamı duymazlıktan gelip kapıya tekme attı. Kapı büyük gürültüyle açıldı, gördüğü manzara karşısında donakaldı. Murat yarı çıplaktı. Aklına Asiye'ye dokunma ihtimali geldi. Ben incitmekten korkarak dokunamazken Murat... Sesiyle kendine geldi. “Neden geldin?” Genç adama öfkeyle baktı. Odanın kapısı açıktı. Ve cılız inleme sesini duydu. Ya zorla... Hamile... Kanama... Aklından geçen kötü senaryolarla ayaklarını oynatmayı başarabildiğinde, yatak odasının pervazına yaslandı. Bacaklarında adım atacak gücü bulamadı. Gözleri manzara karşısında kocaman açıldı. Siyah çarşafın üstünde yüzüstü yatıyordu. Rüyalarına giren, kadınlara dokunmaktan men eden, ufaklık kelimesine öfkeden köpüren okyanus gözleri... Destan Asiye'ye dalmışken Murat kapıyı kapatıp görevlileri göndermişti. “Neden geldin?” Murat'ın sesini duyduğunda öfkeyle döndü. Üzerine yürüdü. “Sen ona nasıl dokunursun.” Destan dişlerinin arasından tısladı. Her an öldürecekmiş gibi bakan kardeşinden zerrece korkmuyordu. Hem neden korksun ki, bu duruma gelmek planının bir parçasıydı. 🌗🌗🌗🌗🌗 Asiye'nin evinin önündeydi. Dün akşam Destan yemeğe gelip Asiye'yi aldı, sonrasında ne oldu hiçbir fikri yoktu. Gece epey geç bir vakitte geldi, omuzları çökmüş bir halde. Ne olduğunu sorsada Murat'ı duyacak kadar kendisinde değildi. Merak etmedi değil Asiye'yle aralarında ne geçtiğini. Asiye'yi aradı... İkinci... Üçüncü... Dördüncü çalış... Ve telefon kapandı, kesin uyuyor. Tekrar aradı bu seferde açmayacağını düşündü kapanmak üzereydi ki telefon açıldı. “Kapat şu alarmı abla.” Uyku sersemi telefonu yanlışlıkla açmıştı. Demek hala uyuyor, doğru tahmin etmişti. “Asiye.” Genç kız erkek sesiyle gözlerini açtı. Hemen doğruldu. Murat odasında gibi üstünün başının dağınıklığını düzeltti. Yaptığı gereksiz hareketle kendine kızdı. “E-Efendim.” “Uyandırdıysam özür dilerim.” Murat'ın sesi mahcubiyetle çıktı. Uyandığını düşünmüştü kargalar bo... Nerden bilecekti Asiye'nin hamileliğini. “Önemli değil Murat Bey, neden aramıştınız?” Kızın sesi hala uykulu geliyordu. “Asiye ben seni almaya geldim ve şuan evinizin önünde seni bekliyorum.” “N-ne?” Şaşkınlıktan kekeledi. “Neden geldiniz?” Aramasına tamamda almak nedir ya. İşkillenmedi değil ama yine de işe yormayı tercih etti. “Konuşmak istediklerim var senin aşağıda bekliyorum bir an önce hazırlanıp gel.” Kızın konuşmasına izin vermeden telefonu kapattı. Kaşlarını çatarak baktı telefona genç kız. Murat'ın ne diyeceğini merak etmiyor değildi. Öğrenmesi için hazırlanması gerekiyordu. Asiye hazırlanırken Murat planının ikinci aşaması için Azra'yı arayacağı sırada telefonu çaldı. Başta Asiye sandı ama arayan Destan'dı. Az daha sabret kardeşim. Çok yakında öğreneceksin. Azra'yı aradı. “Efendim Murat Bey.” “Hazır mısın?” “Evet efendim hazırım.” Uzun zamandır Murat'ı tanıdığından, Destan ve Asiye'ye zarar gelmeyeceğini bilerek yardımı kabul etti. “Güzel ne yapacağını hatırlıyor musun?” “Evet Murat Bey.” “Sana güveniyorum Azra, konuşmalarımız aramızda kalacak.” “Merak etmeyin, iyi günler.” “İyi günler.” Asiye kısa süre sonra evinden aceleyle çıktı. Kapıyı açıp yanına oturdu. “Murat Bey çok bekletmemişimdir umarım.” “Hayır.” Murat arabayı çalıştırıp yola koyuldu. Bir ara Asiye'ye baktı. Meraktan ellerini nereye koyacağını bilemedi. “Murat Bey ne hakkında konuşacağız?” Dedi dayanamayarak. “Defile yaklaşıyor biliyorsun Işıl'la iyi anlaşıyor musunuz merak ettim. Zor kadındır.” Dediği sırada Asiye'nin telefonu çalmaya başladı. Çantasından telefonu çıkarttı. “Murat Bey buna bakmalıyım.” “Efendim Azra.” “Asiye benim moralim bozuk, hiç iyi değilim, konuşmaya ihtiyacım var yanıma gelebilir misin?” Kızın sesinin acıklı tonu Murat'a kadar gitti. Aferin Azra... “Gelmeyi çok isterim ama...” Asiye'nin itirazına Murat'tan müdahale geldi. “Buluş sen.” “Bir saniye Azra'cığım.” Asiye dikkatini Murat'a verdi. Neler dönüyordu. “Acil bir işim olduğunu hatırladım, sen Azra'yla buluş öğleden sonra şirkette konuşuruz.” Asiye anlamasada başıyla tamam deyip Azra'ya döndü. “Tamam geliyorum, konum at.” “Teşekkürler Asiye.” “Görüşürüz.” Telefonu kapattı. “Murat Bey ben üzgünüm, Azra'nın...” “Asiye sorun yok sen Azra'yla ilgilen.” Teşekkür ettiği sırada telefonuna bildirim geldi. Murat'a adresi söyleyip arkasına yaslandı. Murat Asiye'yi bırakıp son vuruşu yapacağı adrese sürerken Destan aradı. “Bugün senin bittiğinin resmiyetidir.” Diye söylenirken telefona cevap verdi. “Efendim kardeşim.” “Nerdesin sen? Saatten haberin var mı? Hem toplantı var.” Destan'ın sesi hem öfkeli hem telaşlı hem de endişeliydi. Sabah Makbuştan Asiye'yi almaya gittiğini duyunca sinirden kahvaltıyı unutup evden ayrılmıştı. Birkaç kez aramış ama cevap vermemişti. “Ben gelmiyorum kardeşim, sen halledersin toplantıyı, çok özel bir işim var. Neyse şimdi kapatmalıyım.” Adamın suratına kapattı. Aniden yüzüne kapatılan telefonla kalakaldı. Ne demişti o; özel bir işim mi var. Yoksa o özel iş ufaklık mı? 🌗🌗🌗🌗🌗 Murat'ın gülümsediğini gören Destan kontrolünü kaybetti. Yüzüne sıkı bir yumruk atıp yere düşürdü. Yediği yumrukla kendini yerde bulan Murat toparlanamadan kardeşinin ikinci yumruğuyla yıkıldı. Üzerine çıktı. “Ufaklığa nasıl dokunursun?” Destan bağırırken yumruklarını çakıyordu. “Seni ilgilendirmez ben istediğimi aldım ve benimle evlenecek artık ona sahibim.” Adamı zıvanadan çıkarttı. Bile bile ölümüne koşuyordu. Ölümle oynadığının farkındaydı yine de damarına basmadan duramıyordu. “İzni olmadan ne cüretle dokunursun.” Murat'ın boğazına sarıldı. Ellerini boğazından çekerek Destan'ı üzerinden attı. Ayağa kalktı Murat. “Sana ne, ilgilenmediğini söylemedin mi? İster izni olsun ister olmasın seni ilgilendirmez.” Murat inandırıcı olsun diye kardeşine yumruk attı. Murat'ın yumruğunu boşa çıkartıp yüzüne yumruğu geçirdi. “İlgilendirir çünkü ondan hoşlanıyorum, benim dokunamadığım ufaklığıma kimse dokunamaz.” Attığı son yumrukla Murat'ın burnu kanadı. “Sonunda.” Destan hayretle Murat'a baktı. Arkasından işittiği yabancı sese döndü. “Ben artık gidebilir miyim Murat Bey, işim bitti mi?” İçerde Asiye'den başka kimse olmadığına emindi genç adam. Ne haltlar dönüyor burada. Ufaklık içerde değilse nerede? Murat, “Gidebilirsin, işin bitti her şey için teşekkürler. Paran çekmecede.” “İyi günler Murat Bey.” “Sana da.” Murat burnuna peçeteyi bastırdığından sesi boğuk çıktı. “Ne çeviriyorsun sen?” Kahkaha atan adamla sinirleri gerildi. Kaşları çatıldı. Siyah irisleri alevlendi. Murat, “Ne zannediyordun kardeşim, yataktaki kadının Asiye olduğunu mu? Eğer yüzünü görmeyi akıl etseydin yataktakinin seni delicesine etkileyen inatçı erkek fatman olmadığını görürdün.” Dedi eğlenerek. “Sen!” Sustu, söyleyecek kelime bulamıyordu. Oyuna gelmişti. “Bana öyle bakma bütün oyunlar sen Asiye'den hoşlandığını itiraf et diye.” Murat tişörtü üzerine giydi. Destan'ın çatılan kaşlarından aşk sözlerini düşündüğü ortadaydı. Gönlünü ferahlatmak için, “Asiye'yi kardeşim gibi görüyorum, sana söylediklerim tamamen seni kışkırtmak içindi.” Murat derin nefes alıp verdiğinde omuzları düştü aklına gelen gerçekle. “Benim kalbimde başka biri var, her ne kadar beni istemesede.” Koltuğa çöktü. Aşk acısı yaşayan adamın üzerine gitmedi, elbet bir gün anlatırdı. O zaman yaptıklarının hesabını bir bir ödetirdi. “Peki ufaklık.” “Azra'nın yanında, birlikte vakit geçiriyorlar.” “İş birlikçin sormaz mıyım hesabını.” “Kıza boşuna yüklenme, ben ne istiyorsam onu yaptı. Şimdi otur ve ne zaman ufaklığına aşık oldun dökül bakalım?” Karşısındaki koltuğu işaret etti. Mini dolaptan soğuk içecek aldı Destan. Yerine oturdu, anlatmaya başladı. “Defilede kucağıma düştüğünden beri aklımdan çıkartamıyorum.” Destan birasından büyük yudum aldı. Defileden sonra hastanede olanları, kadınlara dokunamamasını, rüyasını ve dün akşam aralarında geçenleri de anlattı. Rüyasına şaşırmadı çünkü evdeki çalışma odasında dosya ararken Asiye'nin karakalem çalışmasını gördü, üstelik gelinlik içindeydi. Murat Destan'ın hayal ettiğini düşünmüştü lakin öğreniyordu ki kaderleri birdi. Büyüdüğünde mükemmel bir kadın olacaktı. “Kardeşim aşıksın.” “Ne alakası var?” “Ne mi? Kardeşim hangi kadın seni diğer kadınlardan mahrum etti. Hangi kadını rüyanda gördün gelinlikle ve en önemlisi hangi kadının karnındaki bebeği kabul ettin.” “Murat bebek kabulüm ama ufaklık benden nefret ediyorken çok zor.” “Yanılıyorsun kardeşim, sana bakışlarını görseydin anlardın. Asiye'yi kendinle karıştırma, sen aşkı biliyorsun ama o bilmiyor. Bir ilişki yaşadığını sanmıyorum. Ne hissettiğini anlayamaz. Sen yardımcı olacaksın anlaması için.” “Nasıl?” “Orasını da sen bulacaksın.” Murat yatak odasına geçip üzerini değiştirdi. Odaya döndüğünde Destan'ı bıraktığı gibi buldu. Omzuna elini koydu. “İnatçı keçini nasıl ikna edeceğini mi düşünüyorsun?” “Evet.” Genç adam Asiye konusunda ne yapacağını bilmiyordu. Diğer kadınlara benzeseydi işi kolaydı ama Asiye değerlere sahip bir kızdı, bu da işini zorlaştırıyordu. “Bence çok geçmeden konuş, sende biliyorsun Asiye çok güzel kız. Okuldan biri etkileye...” “Cüret edeni mahvederim.” “İkimizde biliyoruz ki ufaklığını üzecek harekette bulunamazsın. Bulunacak olsaydın dün gece sınırlarını geçer öperdin. İki damla göz yaşına dayanamazken yapamazsın.” Haklıydı... 🌗🌗🌗🌗🌗 Asiye ders arasında okul bahçesindeki banka oturdu. Başını geriye atıp güneşin yüzüne vurmasına izin verdi. Teninin, hücrelerinin canlandığını hissediyordu. Ah birde hiç durmadan konuşan Ayda biraz sussa kafa dinleyebilirdi. Bıkkınlıkla nefes verdi. “Ayda yeter başım şişti.” “Kızım görmüyor musun şunları?” Ayda eliyle bahçede bulunan kızları gösterdi gizleme gereği duymadan. Tüm okul Asiye'nin Hayat Hanımın yanında çalışmaya başladığını öğrenmişti. Dolayısıyla Destan Karahanlıyıda... Asiye istemsizce başını kızlara çevirdi. Kıskanç ve öfke karışımı bakışlara bir süredir alışıktı. Hamileliğim uzun süre gündemde kalmamıştı. Ne adammış be! Bütün okul aşık diye içinden söylendi. Gözlerini devirdi. “Umurumda değil.” “Kıskançlıktan delirdiklerine eminim. Düşman gibi bakıyorlar sana.” Kızlara inat yüksek sesle şarkı söylemeye başladı. “Kıskananlar çatlasın, kıskananlar çatlasın...” Ayda özellikle Pelin'in gözlerinin içine bakarak söylüyordu. Asiye başını olumsuz anlamda salladı. “Bu kız adam olmaz. Nispet yapar gibi... Tövbe estağfirullah!” Nöbetçi öğrenci yanında kuryeyle birlikte Asiye'lere yaklaştı. “Asiye kurye seni arıyordu.” Görevini tamamlayarak masasına döndü. “Asiye Karaca Karabey.” “Benim.” “Adınıza kurye var.” “Ben kimseden kurye beklemiyorum. Kim gönderdi?” “Bilmiyorum efendim, imzalarsanız teslim edeceğim.” Kuryenin uzattığı kağıdı ve kalemi alıp imzaladı. Paketi eline aldığında hafifliği karşısında kaşlarını çattı. Kuryeye fısıldayarak cevap verdi. “İyi günler.” “Ne bu şimdi?” “Açta görelim.” Geceyi aydınlatan yıldızlarla dolu hediye paketini yırtmamaya dikkat ederek açtı. Çıkan peluş ayıyla kahkaha attı. Biri bana şaka mı yapıyor? Mavi harelerinden incileri dökülecek kadar gülmüştü. Sorry yazan peluş ayıyı elinden aldı Ayda. “Canım biri senden özür diliyor. Kim olabilir acaba?” Dedi kinayeyle. “Bilmiyorum.” Aslında kimliğine dair aklında bir isim vardı. Destan Karahanlı... Bir haftadır evine her gün gelen saksıda çiçekler isimsizdi. Kıyamamıştı atmaya. Ayda hediye paketinin içindeki küçük zarfı gördü. Parmaklarının ucundaki zarf Asiye'nin de dikkatini çekti. Zarfı açıp içinden notu çıkardı. “İstemeden de olsa hakaret ettiğim için özür dilerim ufaklık...” “Sana.” Ayda kağıdı genç kıza uzattı. Asiye notu okuduğunda yüzünde peydah olan gülümsemeye engel olamadı. “Adamı süründürdüğün yeter bence.” Asiye'nin kaşını kavislendirme-siyle devam etti. “Affetmezsen evini çicek evine çevirecek.” Asiye'nin dudağı kıvrıldı. “Bende sana hakaret ettiği için çok kızgınım ama kendini affettirmek için elinden geleni yapması çok hoş bir davranış. Daha ne yapmasını istiyorsun yoluna güller sermesini mi? Yaptı da...” “Bende affetmeyi istiyorum Ayda. Ama sözlerinin ağırlığını hatırladıkça kalbimin kırıklığı geçmiyor. Sebebini bende bilmiyorum.” Okyanus vadisinden kopan bir damla yanağında yol buldu kendine. Ayda'nın elinden kalbi kırık arkadaşına sarılmaktan başka bir şey gelmedi. İnsanın kalbi sevdiğine kırılırmış. Kolay kolayda affedemezmiş. “Ah be yüzü güzel gönlü güzel arkadaşım. Sen bu adama kapılmışsın. Allah'ım sen arkadaşıma yardımcı ol. Aşkını anlamasını ve karşılığı varsa kalplerini birbirine meylettir. Yoksa da yeni yeni yeşermeye ağlayan duyguları söküp al.”
|
0% |