@gulay.karademir
|
Ne onu odaya kilitleyen kral kötü kalpliydi ne de beyaz atlı prens tarafından kurtarılmayı bekleyen prensesti. Asiye kendi hayatının baş kahramanıydı, beyaz atıyla kurtarmaya gelen prensesti. Ayda fırtına gibi esip geçen adamın arkasından bakakaldı. O neydi öyle be? Allah özene bözene yaratmış. O kasları hangi sporla yaptı? Ya gömleğini yırtacak gibi duran göğüs kaslarına ne demeli. Sınıftaki kızlar hiç de abartmıyor yürüyen heykel mübarek. Asiye arkasından aval aval bakan arkadaşına gözlerini devirdi. Bir sen girmemiştin adamın etkisine. Kızamıyordu da az önce kendisi de adamın etkisi altına girmişken. “Ayda!” Adını duymasıyla hayal aleminden çıktı. Genç kızın beklemediğini yaparak hesap sordu. Neymiş efendim onları sinirlendirmeyecekmiş, bırakacağı varsa da bırakmazmış. Adama yiyecekmiş gibi baktığını söylediğinde, “Fotoğraflardan daha yakışıklı, aklım gitti.” Öyle bir söyleyişi vardı ki yavrunun annesinden birazcık daha süt yalvarışıydı. Arkadaşını nereden vurması gerektiğini biliyordu Ayda. İşe de yaradı, yumuşayarak baktı Asiye. Aradan geçen zamanda da buradan kurtuluş yolunu bulmaya çalıştı. Odanın içinde dönüp duran Ayda sıkılarak ayak ucuna oturdu. Ayağının üzerine elini koymasıyla acıyla inledi. “Özür dilerim Asi, unuttum bir an.” Dedi endişeyle. "Önemli değil Ayda bir an önce buradan çıkmamız lazım o maganda adam gelmeden üstelik.” “Kapıyı üzerimize kilitlediler hem belki adam bizi bırakır.” Bazı konularda Asiye iyimserken bazı konularda da Ayda iyimserdi şuan da olduğu gibi. Kurtulmak istemesinin nedeni tehlikede olan hayatları ya da bedenleri değildi kalpleriydi en azından Asiye'ninki. Adamın öfkeli bakışlarıyla karşılaşmamak için her şeyi yapmaya hazırdı. “Saçmalama bırakmayacak o bizi öldürür.” Ayda gözlerini pörtletti. “Asıl sen saçmalıyorsun, katil mi ki bizi öldürsün.” Evet abarttı biraz hatta fazla abartmış olabilir ama onun düşündüğü bebeğine ve kalbine zarar gelmeden eve gitmek. “Ben ondan mı bahsediyorum adam yakışıklılığını kullanarak zorlanmadan istediğini alabilir.” Asiye bir yandan da odayı inceledi. Geniş bir masa, üzerinde dizüstü bilgisayar, önünde iki sandalye ortalarında sehpa ve üzerinde sarı-beyaz papatya çiçek olan vazo. Papatyanın hoş kokusu yayılmıştı odaya. “Adam küçük kızlarla olmam dedi ya!” Neden endişelendiğini bilseydi o zaman bu kadar rahat olabilir miydi? Tabii ki hayır. “Bu tür adamlara güvenilir mi hiç? Kendisine fazlasıyla güveniyor, unutma ki ben astım hastasıyım ve...” Asiye sustu, söyleyip söylememekte kararsızdı kızacağını biliyordu. “Ve ne Asi?” Diye üsteledi Ayda. Sırrı olduğunu biliyordu. Yaşadıklarından başta üzerine gitmedi şimdi öğrenmeden bırakmayacağı ortada. Gözlerinin içine bakarak susmaya devam etti. Ayda gözlerini tehditkarca kısarak baktı. Genç kız yaklaşmasını işaret etti. “Hamileyim...” Ayda'nın gözleri kocaman açıldı. Şoka girdi. Her şeyi bekliyordu ama hamileyim demesini beklemiyordu. Asiye umarım bağırmaz diye düşünürken beklediği gibi olmadı. Sanki canını yakmışlar gibi çığlık attı. Ağzını kapattı genç kız bir yandan da susması için uyarıyordu. Ayda elini tutarak ağzından çekti. “Ciddi misin?” Ayda’nın şaşkınlığı gözlerinden okunuyordu. Onaylayan genç kıza, “Nasıl? Ne zaman? Ama...” “Sonra anlatacağım önce şuradan kurtulalım.” “Bir planın var mı?” “Evet.” “Ne?” Asiye merakla bakan arkadaşına planını anlattı. İlk iş bileğindeki buzu sabitlemek oldu. Ayda sandalyenin üzerindeki gömleği alıp geldi. Destan Karahanlıya aitti. Şirketten geldiğinde defileyi kontrol etmiş sonra ayarlattığı odaya gelerek gömleğini değiştirip defileye geri dönmüştü. Asiye’nin başkasınındır kullanamayız demeye kalmadan buzu ayağına sarıp bağladı sonrada ayağa kalkmasına yardımcı oldu. Ayda'nın kolunda topallayarak kapının arkasına geçti. Sehpanın üzerindeki vazoyu getirip eline tutuşturdu. Planın ilk aşaması tamamlanmıştı şimdi ikinci aşamada. “Yardım edin arkadaşımın durumu kötü, nefes alamıyor.” Ayda kapıyı açıp içeriye giren adamla geriye birkaç adım attı. “Arkadaşına ne ol...” Asiye adamın ensesine vazoyu geçirdi ama düşmedi, sendeledi. Ayda çığlık çığlığa bağırdı. “Düşmedi!” Asiye sırtına dirseğini geçirdi bu sefer. Sonunda yere düşüp bayıldı. “Ayda ayakkabım...” Ayda özünü bitirmeden alıp koluna girdi hala başardıklarına inanamıyordu. Koca adamı yere sermişlerdi. Odadan çıktıklarında kapıyı adamın üzerine kilitledi Asiye. “Nasılmış kilitlenmek.” Kendi kendine söylenen kızın koluna girdi Ayda. “Bir an önce gidelim.” Etraflarına bakına bakına koridoru yürüdüler. Ayda aniden durunca koluna sıkı tutunmasaydı yere kapaklanacaktı Asiye. “Ayda ne oldu?” Ayda titreyen eliyle karşılarında duran güvenlik kamerasını gösterdi. Cinayet işlerken yakalanmanın verdiği korkuyla baktı. Kızın tepkisine gülmemek için kendini zor tuttu. Suçlu izlenimi verdiğinin farkında mı acaba. “Biz bittik şimdi. Gidelim! “ Asiye'yi kolundan tutup çekiştiren bir yandan da her an biri çıkıp da yakalayacak gibi etrafına ürkek bakışlar atıyordu. “Bir saniye bekle!” “Niye, ne yapacaksın?” “Adam çok büyük iyilik yaptı.” Başta algılamadı ama sonra bebeğinden bahsettiğini anladı. Adam onu düşecekken yakalamıştı. Topallayarak kameraya yaklaşan arkadaşını izledi. Kameraya el sallamasıyla gözleri fal taşı gibi açıldı. İşte şimdi bitmişlerdi şimdi olmasa bile adamın bu hareketi ödeteceğini biliyordu. Asiye kendi cesaretine hayran kaldı yakalanırsa ayvayı yiyeceğini biliyordu amma velakin kendine engel olamadı. Üsten konuşmaları aklına geldikçe son vuruşu kendisi yapmak istiyordu ilkel bir dürtüyle. Ayda, “Adamı delirtmek için mi el sallıyorsun bir yakalarsa...” Sözlerini duymazlıktan gelip kameraya konuşmaya başladı. “Hey kas beyinli herif pardon bay yürüyen heykel.” Asiye sesinin alaylı tonda çıkmasına dikkat etti. “Sana neden yürüyen heykel diyorlar bilmiyorum bence yürüyen odun demeliler.” Küçük bir nida koptu Ayda'dan, hemen ellerini ağzına kapattı. ‘Delirmiş olmalı' diye düşündü. “Neyse şimdilik bunları bir kenara bırakıyorum. Konumuza gelecek olursak beni yere düşmekten kurtardığın için teşekkür ederim. Nasıl bir iyilik yaptığını bilemezsin bu yüzden çekip gitmeden önce sana bu mesajı bırakmayı uygun gördüm. Ve büyüklük bende kalsın dedim. Senin gibi kadınlara saygı duymayan birine açıklamamam gerekir ama yine de açıklayacağım. Biz Hayat Hanım için geldik senin deyiminle defileni mahvetmek için beni Hayat Hanım gönderdi. Kızabiliyorsan ona kız bakalım. Senin gibi anlamadan dinlemeden öfkelenen bir adama laf anlatmayı gereksiz görürüm. Benden sana bir tavsiye bir an önce ruh ve sinir hastalıklarına gidip sinirlerini aldır. Böylelikle ailen dahil herkes rahat bir nefes alır. Şimdi hastaneye gidip bileğime baktıracağım kaslı bir herif yüzünden yeterince zaman kaybettim. Hoş çakal.” Tekrar el sallayıp konuşmasını sonlandırdı. “Asi gidelim.” Ayda endişeyle koluna girdi. Kimseye görünmeden kapıya yönelmeyi başardılar. Güvenlik görevlisiyle karşılaştılar. “Geçmiş olsun, ne oldu küçük hanım?” “Arkadaşım bileğini burktu, hastaneye gitmeliyiz taksi çağırabilir misiniz.” Başını sallayarak karşıdaki taksiye el etti. “Ben size yardım edeyim.” Asiye’nin taksiye be inmesine yardımcı oldu. “Geçmiş olsun.” Genç kız teşekkür edip arkasına yaslandı. Ayda taksi şoförüne hastanenin adresini verdi. Arayıp bileğinin incindiğini haber verip kapattı genç kız. Asiye ağrıyı düşünmemeye çalıştı. Gözlerini kapattığında öfkeli siyah irisler gözünün önüne geldi. Hemen kendine geldi. Ne yapıyorum ben ahlakı değerime aykırı yaşayan adamı mı düşüneceğim? Yok artık, saçmalama Asiye kendine gel kendine dedi doğrucu tarafı. Bir daha nerede göreceğim dediği adamı istemediği ot burnunda biter misali en dibinde bulacaktı. Kader ağlarını çoktan örmüştü. 🌗🌗🌗🌗🌗 Genç adam Işıl'la beraber Destan'a bakındı, kucağına düşen kıza öfkeyle bakıyordu. Kıza bir şey yapacağından değil ama yine de... Bulduğunda küplere binmiş bir Destan beklemiyordu. Kız ne yapmışsa son gördüğünden daha beterdi. Her zaman kontrolünü koruyan adam bugün delirmiş durumda. Kızı gördüğü an tebrik edecekti. Işıl'ın sözleriyle gece karası gözleri alev alev yanmaya başladı. “Destan gerçekten çok özür dilerim, o kızı manken sanıp podyuma çıkartmış. Hatayı yapan kadını kovdum bir daha hata yapamayacak.” Adamın gözlerinin içine baktı. Korksada belli etmemeye çalışıyordu. Işıl'da biliyordu Destan öfkeliyken söylediklerine dikkat etmesi gerektiğini ama Işıl'ın unuttuğu bir kural vardı ve hatırlatmakta hiç gecikmedi genç adam. “Ne? Ne yaptım dedin sen?” “Hatayı yapan kızı kovdum.” “Bunu nasıl yaparsın!” Destan kararan irislerini Işıl'dan ayırmadan Kaya'ya seslendi. “Efendim abi!” “Işıl'ın kovduğu kızı bul ve karşıma çıkar.” Emri alan adam yanlarından ayrılırken Işıl Destan'ı anlamamakta direniyordu. “Destan ben onun cezasını ver...” “Sen beni daha tanımadın mı? Benim çalışanımı benden başka kimse kovamaz.” Son sözünü bastırarak söyledi. Genç adamın koyulaşan gözleriyle Işıl geri adım attı. Kardeşimin karşısına ondan korkmayacak biri çıkacak mı acaba? “Özür dilerim Destan.” “Tekrarlanmasın yeterli.” Başını sallaya kadına defile bitene kadar başında durmasını istedi. “Biraz fazla abartmadın mı kardeşim?” Gece karası harelerin odağı haline gelince sustu. Ölmeye meraklı değildi. Telaşlı adımlarla gelen Hayat Hanım sakin olun demeye kalmadan konuştu. “İki misafirim kayıp.” “Kimden bahsediyorsunuz?” “Size bahsettiğim tasarım gönderen kız arkadaşıyla birlikte gelecekti. Ama şimdi bulamıyorum.” Kadının sesi endişeliydi. Tanışmadan gitmesinden korkuyordu. “Geldiklerinden emin misiniz?” “Evet güvenlik görevlisi aradı beni, Asiye ve arkadaşı geldi diye.” “Asiye mi?” Küçük cadının adını duymak öfkesini harladı. “Evet neden?” Aralarındaki konuşmaya şahit olan Murat'ın aklına Destan'ın kucağına düşen kız geldi. Kaşlarını çatmasının sebebi ortaya çıktı. Bıyık altından gülerek soruyu sordu. Eğer Hayat Hanımın hayran olduğu tasarımcı bu kızsa eğlenceli günler bizi bekliyordu. “Destan kucağına düşen kız anladığıma göre reşit değil. Belki Hayat Hanımın aradığı kızdır, ne dersiniz?” Hayat Hanıma baktı. “Evet.” “Kız nerede?” Kardeşinin ilk kez homurdanarak cevaplamasına şaşırdı. “Odaya kapattım.” Murat başta yanlış duyduğunu zannetti. Şaşkınlıktan kaşını kaldırdı Murat. Sormak istediği soruyu sordu Hayat Hanım sordu. “Neden?” “Kardeşim sen delirdin mi kızı neden hapsediyorsun?” Gözlerini devirdi Destan. “Kız podyuma çıkıyor, üstelik üzerinde durmasını bilmediği ayakkabıyı giyiyor sonrada benim kucağıma düşüyor. Bende meraklı değilim hapsetmeye. Bileğini burktu üzerinde duramıyordu, götürüp odaya bıraktım. Buz koydurttum doktoru da yanına gönderdim ve birde korkutmak istedim geveze çünkü.” “Senin sevmediğin tip.” “Evet.” “Ama bu odaya kilitlemeni haklı çıkarmıyor.” “Kilitledim çünkü gitmeye kalkıp ta ayağını daha beter etmesin.” Bugün kaç defa kardeşi tarafından şaşıracak genç adam bilmiyordu. Belki de bu ilahi bir işarettir. “Görmek istiyorum onları.” Destan başını sallayıp yürümeye başladığında onu takip ettiler. Adamlardan biri koşarak geldi. Doktoru götürdüğünde kapının önünde kimse yoktu. Adamı bayıltıp kaçmışlar... En az Destan kadar Murat'da şaşırdı. “Bacak kadar boyuyla benim adamımı bayıltıp kaçıyorlar öyle mi?” Adam utançla başını eğdi. “Odanın güvenlik kamerasına bakıp neler olduğunu anlarız.” Bilgisayarın başına geçtiler. Düşme anından itibaren izlemeye başladılar. “Kardeşim iyi yakalamışsın.” Kardeşine homurdanarak cevap verdi. “Üzerinde bana gönderdiği tasarımlardan biri var çok güzel görünüyor tıpkı...” Hayat Hanımın sözünü, “Prenses gibi.” Diyerek Murat tamamladı. “Evet.” “Vay be kız kendinden büyük birini yere sermiş ben bu kızı sevmeye başladım.” Murat'ın omzundaki elini sıktı. Şimdi neden sinirlendi bilmiyordu. Canı yanan Murat derin nefes aldı. Belli ki bu iş ona patlayacaktı. Omzum kırılmadan kurtulsaydım. “Murat ileriye al.” Kızın el salladığı yere getirdi. “Kardeşim bu mesaj sana.” Destan'ın çenesi kasıldı. Bu hareketi uzun zamandır görmemişti Murat. “Fark ettim kıza bakya bana kafa tuttuğu yetmezmiş gibi birde el sallıyor. Sen bu deli cesaretini kimden buluyorsun.” Dişlerinin arasından fısıldadı ama Murat duydu. “Resmen sana kas...” Murat havayı yumuşatmak istemişti, Destan öyle bir baktı ki sustu. İki elini havaya kaldırdı. “Ne, bana ne diye öyle bakıyorsun ki!” Murat gülmemek için kendini zor tutuyordu. Destan gözlerini ekrandan ayrılmadan Hayat Hanıma seslendi. İkiside genç adamın ne söyleyeceğini merakla beklediler. “Efendim Destan.” “En kısa süre içinde onu tasarımcınız olarak görmek istiyorum.” “Ya kabul etmezse?” “Bir şekilde ikna edin, kesinlikle en kısa süre içinde onu istiyorum.” Konuşmalarına fırsat vermeden yanlarından ayrıldı. “Gel bakalım Küçük Hanım...”
|
0% |