Yeni Üyelik
3.
Bölüm

"YARA..."

@gulay.karademir

Jinekolog Şermin Akkaya'nın muayene odasının önünde saatinin gelmesini bekledi. Sabah alarmıyla uyanmış, ablasının aldığı randevuyla soluğu hastanede almıştı. Saati geldiğinde içeriye girdi. 35 yaşında, sarışın bir kadındı. Gözlerini bilgisayardan ayırmadan sordu.

“Şikayetiniz nedir?”

“Kasıklarımda ağrı var.”

“Yaşın kaç?”

“17...”

“Sedyeye uzan ve karnını aç.”

“Tamam.” Diyerek paravanın arkasına geçti. Kabanıyla çantasını sandalyeye koydu. Sedyeye uzanıp karnını açtı. Birkaç saniye sonra Şermin Hanım geldi, yüzüne bakmadan jeli karnına döktü. İçi ürperirken tüyleri diken diken oldu. Aleti karnına bastırıp dolaştırdı, özellikle kasıklarının orada baskısını artırdı.

Doktor gözünü monitörden ayırmadan duygusuz bir sesle konuştu. “Sancıya neyin sebep olduğu görünmüyor. Önce kan testi yaptıralım ondada bir sonuç çıkmazsa rahim ağzına bakmamız gerekecek.”

“Rahim ağzımı? Tehlikeli mi” Derken sesinin korkulu çıkmasına engelleyemedi.

“Hayır korkmana gerek yok kan testini yaptır sonuçlar çıktıktan sonra konuşuruz.” Derken cihazı yerine koyup uzunca koparttığı peçeteyi kıza verdi. Karnındaki jeli sildi. Sekreterin verdiği barkotu alıp odadan ayrıldı.

Asiye kan alma bölümünün önündeydi, elinde tüp sırasını bekledi. Koltuğa oturup kolunu açtı. Hemşire sarı lastiği koluna bağladı. İğne ucunu derisinde hafif bir sızıyla hissetti. Tüpler dolduğunda iğneyi çıkarttı. “Pamuğu bastırın.”

“Asiye!”

Hayal... Ablasını görmesiyle çantasını ve kabanını alarak oturduğu yerden kalktı. Hayal sonuçları odasında beklemesini isteyince başta itiraz etti. Bugün randevulu hastaları kabul edeceğini söyleyerek odasına götürdü. Hastası geldiğinde odadan çıkmış sonrasında sohbetlerine devam etmişlerdi. Anlattıklarından açıkça canının yanacağını anladı Asiye. Sağlığı için katlanacaktı.

Zamanın nasıl geçtiğini anlamadılar. Ablası laboratuvarı arayıp sonuçların çıktığını öğrenince soluğu Şermin Hanımın odasında aldı. Bilgisayarına gömülmüş sonuçlara bakan doktoru sabırsızlıkla bekledi. Biraz daha konuşmazsa kalbi bu heyecana dayanamayacaktı.

“Bir değerin haricinde sonuçlar gayet iyi. Sancıya sebep olacak bir neden göremedim. Bu da rahim ağzına bakmam gerektiğini gösteriyor.”

Bir umudu vardı kan testinde çıkacağına dair. Canının yanması umurunda değil dayanabilirdi. Doktor bile olsa özel bölgesini görecek olması genç kızı utandırıyordu. Doktorun sözlerine son anda dikkatini vermeyi başarabildi.

“Fazla beklememeni öneriyorum Asiye, ilerde anne olmak istiyorsan.”

Ne dedi o? Nasıl yani anne olamayacak mıydım? Genç kızın en büyük hayali başarılı bir kariyere sahip olduktan sonra sevmek ve sevdiği adamla evlenip çocuklarını dünyaya getirmek. “Hayır Allah'ım lütfen... Lütfen...” Diye içinden dua ederken gözünden akan yaşı sildi.

“Ne diyorsun Asiye?” Şermin Hanımın sorusuyla kendine geldi.

Saat 05:00'te isterse diğer hastasıyla birlikte muayene edebileceğini söyledi. Hemen kabul etti. Anneliğine engel bir hastalığı varsa öğrenip tedavisine bir an önce başlamak istiyordu.

“Reşit değilsin, ailenden birine haber ver. İmzalaması gereken belgeler var.”

“Tamam.”

Şermin Hanım asistanı Suna'ya iki numaralı odaya almasını istedi.

Onaylayıp iyi günler diyerek odadan çıktı. Ne tarafa gideceğini bilemedi ablasına mı yoksa... Hava almaya ihtiyacı vardı. Hastane çıkışına yöneldi. Ablasına haber vermeyi ihmal etmedi.

Parkta otururken oyun oynayan çocukları izledi uzun bir süre. Koşturan bir çocuk düştü. İçi sızladı tam yanına gitmeye kalkıyordu ki annesi koştu, yerden kaldırıp ağlayan oğlunu öperek susturdu. "Allah'ım senden gelecek her şey kabulüm. Yeter ki beni evlat hasretiyle sınama..."

Suna Hanımı buldu: “Hemen sizi hazırlayalım.” Muayene için önlüğü giyip beklemeye başladı annesiyle birlikte. Ayakları parka yönlendirirken annesini arayıp durumu anlatmıştı. Hayal rahatlatmaya çalışsa da genç kızın üzerinde bir etkisi olmuyordu.

“Güzel kızım sakın korkma! Her kadının başına gelecek bir durum. Zamanında bende senin yaşadıklarını yaşadım. Sağlığımız için katlanacağız.”

“Heyecanımı ve korkumu durdurmaya yetmiyor.”

“Asiye teknolojinin gelişmesiyle hastaların refahı düşünülerek tıbbi araçlar geliştirildi. Artık hiçbir şey eskisi gibi değil.”

“Biliyorum abla.”

“Eee o zaman.”

“Elimde değil abla.”

“Kızım gitme üzerine.” Bir elini annesi diğer elini ablası tutarak desteklerini hissettirdiler.

Şuna Hanım anne kızın arasından Asiye’yi alıp muayene odasına bıraktı. Yüzlerinde maske, üzerlerinde önlükle kendisini bekliyorlardı. İçlerinden biri Asiye'nin koluna girip gözlerini bir türlü ayırmadığı çatal masaya yatırdı. Vücudu titredi, elini yumruk yapıp sakinleşmeye çalıştı.

Asiye'nin basireti bağlanmıştı. Kurbanlık koyun gibi denileni yaptı. Narkoz verilirken ondan geriye doğru saymaya başladı. Ablasının sözlerini hatırladı. “Muayene olacağım ben. Bayıltmak yoktu.” Mırıldanışını Allah'tan başka kimse duymadı.

ŞUAN...

“Muayene ne zaman gerçekleşti?” Diye sordu Savcı Ali Bey.

“2.5 hafta önce.”

“Dikkatinizi çeken bir olayla karşılaştınız mı?”

“Yürüyerek muayeneye giren kızım, sedyede baygın bir vaziyette çıktı.” Savcı Ali Beyin kaşı havalandı.

“Sormadınız mı?”

“Sordum.”

“Ne cevap verdi?”

“Havada elini önemsiz dercesine sallayıp her şey yolunda dedi. Başka soru sormama fırsat vermeden kaçarcasına gittiler. Şaşkındım peşlerinden gitmek istedim ama kızımın baygın yatması engel oldu.”

“Doktor Şeyin Hanım bu konuda ne dedi?”

“Onunla konuşmaya Hayal gitti. Hasta yakınlarını rahatlatmak doktorun göreviyken, yarım ağız cevaplar vererek bizi muallakta bıraktı.”

“Kızınızı daha sonra doktora götürdünüz mü?”

“Evet, hemen ertesi gün.” Devam etmesi için başını salladı Ali Bey. “Her şeyin yolunda olduğunu söyledi. Kızımın sağlığına ya da doğurganlığına zarar verilmemişti. O gün kızıma ne yaptılar bilmiyordum. Taki bugüne kadar.”

“Anladım. Son soru Ayşe Hanım.”

“Buyurun.”

“Bebek hakkında kararınız nedir?”

Ayşe Hanım saatlerce düşünmüştü. Başına ağrılar girmişti sonunda. Kızının nefretiyle karşılaşma riskini göze alarak doğru olduğuna inandığı kararı vermişti en nihayetinde.

🌗🌗🌗🌗🌗

Murat aldığı ağrı kesicilerin etkisiyle mışıl mışıl uyudu. Arada bir mırıldansada derin uykusuna devam etti. Destan onun kadar şanslı değildi. Sandalye köşelerinde uyumaya çalıştı. Sabah gözlerini isyan eden bedeninin ağrılarıyla açtı. Genç adam boynuna elini sürterek masaj yaptı. Birazda olsa ağrısı dinen boynunu sağa sola oynattı. Dirseklerini geriye iterek sırtını açtı. Ayağa kalktı.

“Hangi akla hizmet sandalyede uyuduysam.” Sandalyeye astığı ceketinden telefonunu aldı. Kimse aramamıştı. Özellikle anne ve babası. Murat'ın kazasından haberleri yoktu. Kazanın basına düşmemesini sağlamıştı. Ceketine geri koyup Murat'a baktı. Bilmem kaçıncı uykusunda...

Destan pencereye yaklaştı. Kollarını göğsünde birleştirdi. Kızıla boyanan gökyüzünü seyretti. Güneşin doğuşunun habercisiydi.

Murat gözlerini araladı. Gözleri aradığını bulmak istercesine odada dolandı. Camın önünde dikilen kardeşinde takılı kaldı. Ne zaman geldi? Kaç saattir uyuyorum? Hiçbir fikri yoktu. En önemlisi de ben uyurken kontrole ela gözlüm geldi mi?

“Destan!” Cılız sesiyle seslendi. Kendi sesi kulaklarını tırmaladı.

“Murat, kardeşim!” Saçlarını okşadı. ”Su.” Başını salladı hemen. Bardağa su koydu. Murat'ın başını kaldırıp suyu içirdi. “Daha iyi misin kardeşim.” Genç adam dudaklarını birbirine bastırdı. “İyiyim, ela gözlem nerede?”

“Ela kim?”

“Destan ben aşık oldum. Hem de ilk görüşte.”

“Kime?”

“Ela gözlüme...”

“Kim lan ela gözlün?”

“Doktorum...” Destan narkozun etkisinde kaldığını düşündü. Kaşlarını çattı. “Beni ameliyat yapan doktorum.” Diye açıkladı hemen.

Destan ameliyathaneden çıkan kadını hatırladı. Güzel kadın... Yıllardır

kimseyle birlikte olmayan kardeşim ilk görüşte aşık oldu ha. Gel de inanma...

“Kafan mı güzel senin, ilk görüşte aşk mı olur.” Murat dudaklarını araladığı sırada kapı açıldı. Heyecanla kalbi çarptı. “Ela gözlüm geldi.” Doğrulmaya çalışan adama yardımcı oldu. Esat Beyi gördüğünde hayal kırıklığı yaşadı. Suratı düştü.

“Günaydın.”

“Günaydın.”

Murat şekeri elinden alınmış çocuk gibi bakıyordu. Kırık bacağımı ameliyat ettireyim diye mi söz verdin bana. Hemşire gözlerini genç adamdan alamadı. Çok yakışıklı... Pervaneye çekilen sinekler gibi hissetti kendini. Destan yılların çalışmasının meyvesini topluyordu.

Doktor son kontrolleri yaptı. “Durumunuz gayet iyi, sizi taburcu edebiliriz Murat Bey!”

“Hayır, Doktor Hayal'le konuşmadan taburcu olmayacağım.” Diye itiraz etti.

“Bakın Murat Bey, Hayal Hanım şuan hastanemizde değil. Ailevi meseleden dolayı birkaç günlüğüne izin aldı. Hastaları devretti.”

“Doktor Hayal'le konuşmadan taburcu olmam. Arayın konuşun on dakikalığına uğrasın.”

Doktor Esat Hayal konusundaki ısrarına anlam veremedi. Hemşirelerin aralarındaki konuşmayı hatırladı.

“Acil olmadığı sürece arayamayız.”

“Buda acil ya da numarasını verin.” Murat'ı ela gözlüsünü göremeyecek

olma korkusu sardı.

“Mümkün değil.” Destan'a döndü. “Beyefendinin taburcu işlemlerini bir an önce başlatın.” Diyerek odayı terk etti. Murat öylece kalakaldı.

“Söz vermişti bana. Birbirimizi tanımak için yemek yiyecektik.” Kendi kendine söylendi. Destan omzunu kavradı. Murat başını kaldırıp siyah

irislere baktı. Gözlerinde saklayamadığı acıyla. Konuşmasına gerek kalmadı.

Teyzemle eniştemi kaybettiğimizde gözlerime aynı acıyla bakmıştı. Yıllar sonra aynı acıyı gördüm. Destan odayı terk etti. Gözleri hemşireler arasında gezindi. Az önce odadan çıkan kızı yakaladı.

Hemşire Serap'ın arkadaşı fısıldadı. “Geliyor.”

“Kim geliyor?” Deme gafletinde bulundu. Oysa bariz ortadaydı. Gözleri kendisine değil arkasına bakıyordu ve hayranlıkla. Arkadaşının dudaklarından dökülen beğeni dolu sözler de düşüncesini doğruladı. “Yürüyen Zeus...”

“Affedersiniz!”

Serap sert aynı zamanda yumuşak sesle arkasını döndü. Nedense karşısında ayaklarının bağı çözülüyordu. “Allah'ım sen yardım et bana.” Serap boğazını temizleyerek konuştu. “Buyurun size nasıl yardımcı olabilirim.”

“Biraz konuşabilir miyiz?”

Destan hiç istemese de kadınların üzerinde bıraktığı etkiyi kardeşi için kullanacaktı.

“Tabi.” Onaylayan kadına eliyle ileriyi işaret etti. “Buyurun sizi dinliyorum.” Dedi sesini bulduğunda. Heyecandan elini nereye koyacağını bilemedi.

“Hayal Hanımın numarasını istiyorum.” Destan itiraz etmeye hazırlanan kadına izin vermedi. “Murat ailesini kaybetti. Yıllar sonra gözlerinde aynı acıyı gördüm. Yarasını iyileştiren derman sizin ellerinizde. Lütfen bana yardım edin.” Ah hayır! Bu adama hayır demek ne kadar zor.

“Biri duyarsa...”

“Kimse öğrenmeyecek, sadece ikimiz!” Diye güvence verdi. Rahatlamıştı. Serap'ın dudaklarından dökülen rakamları hafızasına kazıdı. Teşekkür ederek odaya geriye döndü. Meraktan deliye dönen Elif genç kadına koştu. Koluna girdi. Bir yandan çekiştirerek yürütürken diğer

yandan soru yağmuruna tuttu. Ne konuştunuz? Ne istedi?..

Murat ela gözlüsünün sesini duymanın heyecanıyla bekledi. Destan'ın dermanın bende müjdesiyle sönen umutları canlandı. Telefona numarayı girip eline tutuşturdu.

“Ela gözlünle doya doya konuş ve gözlerindeki acıyı sil. Bir daha görmek istemiyorum.” Dedi ve geldiği gibi çıkarken son sözlerini söyledi. “Taburcu işlemlerini hallediyorum.”

Bana dünyaları verdin kardeşim. Bir gün ben de sana dünyaları vereceğim...

“Alo...” İnsan sesini de özler mi? Ben özledim.

“Ela gözlüm...” Hayal genelde bilinmeyen numaraları açmazdı. İçinde peydah olan açma dürtüsünü engelleyemedi.

“Numaramı kimden aldınız?”

“Haberci kuşundan.” Dudağı kıvrıldı genç kadının.

“Yalnız yolacağım o kuşun kanadını.”

“Onu bırakda bana verdiğiniz yemek sözünü unutmadınız değil mi?" Cevabını nefesini tutarak bekledi.

“Hayır.” Murat rahat bir nefes verdi. “Ama şu aralar müsait değilim. Ailevi...”

“Biliyorum sen ne zaman istersen o zaman yemek yeriz. Sadece aranın açılmasını istemiyorum.”

“Müsait olduğumda size haber veririm.”

“Senden haber bekliyorum Ela gözlüm. Numaramı kaydetmeyi de unutma.” Kadını uyarmayı da ihmal etmedi.

“İyi günler Murat Bey.”

“Sana da Ela gözlüm.” İkili aynı anda telefonu kapattı. “Yes be!” Bacağı alçıda olmasa sevinçten oynayacaktı.

Destan taburcu işlemlerini halledip dönerken genç bir kızla çarpıştı.

Yüzünü göremedi ama çarpıştıkları anda kızın hıçkırdığını duydu. Kız yüzüne bakmamış, özür bile dilememişti.

Sevdiği birini mi kaybetti? Umursamazdı normalde. Fakat genç kızın eli eline değdiğinde elektrik hissetti. Kalbinin ilk kez hızlı attığına şahit oldu. Yabancıydı bu hislere. Dengesini bozmasına izin vermeyecek kadar kendindeydi. Az önce yaşananları yaşanmamış farz etti.

🌗🌗🌗🌗🌗

Hastane odasında Asiye'nin uyanmasını bekleyen aile çok sessizdi. Verilen kararın altında eziliyorlardı. Özellikle Ayşe Hanım. Yüzüne bakacak cesareti yoktu. Gözlerini açtığında, “Katilsin!” diye bağırmasından çok korkuyordu. Bağırsa ne tepki verebilirdi ne de cevap.

“Benim için de kolay değil. Yanlış karar vermemek içi dakikalarca düşündüm. Birçok seçenek canlandı zihnimde. Hepsinin sonu aynı.

Benim kızım taşıyıcı anne. Bebeği doğurduktan ve emzirme süresi bittikten sonra bebeği kollarından acımasızca söküp alacaklar. Karnında taşımış taşımamış bir önemi kalmayacak. Yasa gereği bebek öz anne ve babasına verilecek. Benim kızımsa ömrü boyunca evlat hasreti yaşayacak. Ben kızımın bu acıyı yaşamasını istemedim. Üstüne üstlük rahim ağzı kanseri de cabası. Karnında bebek varken tedavi göremez.” Aklından geçenlere tezat kalbinden geçenler bambaşkaydı.

Ayşe Hanım görümcesinin desteğini hissetmek bir nebzede olsa içini rahatlattı.

“Korkuyorum abla.”

“Neden?”

“Kızımın benden nefret etmesinden.”

“Etmeyecek, iyiliği için verdiğini anlayacak.”

“İnşallah abla, inşallah anlar kızımı kaybetmek istemiyorum.”

Ömer Bey arkası iki kadına dönük sessizce dinledi. Kalbi eşine karşı kırılmıştı. Kızına danışmadan bebeğin hayatını sonlandırmasına kızsada, Asiye için doğru kararı verdiğini içten içe biliyordu. Yine de kalbinin

kırılmasına engel olamıyordu.

“Ah Ayşe! Kızımızın kalbinde kapanmayacak yara açtın.”

Korkmakta haklı. Asiye nasıl bir tepki verir bilmiyordu. Ancak uyandığında öğreneceklerdi.

Hayal kapıyı açarak sessizce içeriye girdi. Kardeşi derin uykudaydı, babası camdan dışarıyı izlerken annesi ve halası birbirlerine destek oluyorlardı. Babasının uzak durması şaşkınlık yaratsada belli etmedi.

“Anne.”

“Gel kızım.”

Hayal kardeşinin yanına yaklaşıp boşluğa oturdu. Kardeşinin elini kavradı. Eğilip dudaklarını değdirdi. Gencecik yaşında yaşadıklarına dolan gözünden akan yaş tene düştü.

“Asiye nasıl?”

“Derin uykuda.” Gelecek soruyu iki kadında bekliyordu.

“Bebek!”

“Bebek artık yok.” Babasından gelen homurdanmayla uzak durmasının sebebini anlamıştı Hayal.

“Anne siz ne yaptınız?”

“En doğrusu buydu kızım!” Diyen Fadime Hanım başını eğen görümcesini koruyordu.

Hayal annesinin kararını doğru bulmasa da, kardeşi için doğru karar verdiğini biliyordu. Kardeşinin yanından kalkıp annesinin yanına oturdu. Kollarını boynuna dolayıp sarıldı.

“Her şey yoluna girecek anne.”

 

Loading...
0%