Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm: Adalet

@gulhanedekiagac

 

Herkese selamlarr canlarım. Bu benim ilk kurgum olacak. O yüzden çok heyecanlıyım. Şunu eklemek istiyorum fazla profesyonel değilim. Bazı hatalarım olabilir kusura bakmayın şimdiden. Ama kendimi geliştireceğim. Seveceğinizi umuyorum.

 

Normald bu kurguyu Wattpadde yayımlıyordum ama buradayız.

 

UYARI: Kitaptaki karakterlerin gerçek hayattaki mesleklerle veya makamlarla ilgisi yoktur. Bu kitapta geçen her şey kurgudan ibarettir.

 

başlangıç tarihini buraya yazabilirsiniz

 

İyi okumalar dilerim💗💗

 

 

1. Bölüm: Adalet

 

 

İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır.

 

 

-Victor Hugo

Adalet, bir şeyi yerinde yapmak veya herkese ve her şeye hak ettiği şekilde davranmaktır. Adaletin olmadığı yerde kişi nefes alamaz. Adalet olmasaydı ne olurdu? Küçükken anneme sormuştum. Bana şunu söyledi: "Adalet insanın içindedir. Yani vicdanının ta kendisindedir. Adalet olmasaydı insanlarda vicdan olmazdı ve insanlar refah içinde yaşayamazdı" demişti. Büyüyünce anladım ki dediği doğruydu. İnsan haklıyı ve haksızı vicdanı sayesinde belirler. Bana hangi durumda olursan ol adaletli ol derdi. Dediği gibi olmaya çalışıyordum ya da olamıyordum.

 

Geçmiş, insana adaletli davranır mıydı? Sadece bana karşı hiç adaletli olmadığını biliyorum. Hiçbir zaman geçmişimin adaletsiz olduğu tarafıyla yüzleşemedim. Çünkü korkuyordum. İçimde kırılan bazı şeyleri onarmaktan korkuyordum. Canımı yakıyordu. Bunları düşünmek bile benim aklımı köreltiyordu.

 

Kalp sadece kan pompalayan organdır. İnsan hayatı için önemli işlevleri vardır. Hiçbir zaman kalbimin sözünü dinlemedim. Hep aklımla ve mantığımla hareket ettim. Mantık seni hayatta bir adım öne atardı. Bu doğru fakat kalbinin sesini kısıp her zaman aklını dinlersen işte o zaman sen korkak birisindir. Çünkü risk almak istemezsin. Hayatta aklını kullanarak işini sadece garantiye alırsın. Hep garantici taraf olduğunda da mutsuz olursun. Her insan aklını kullanacak kapasiteye sahiptir. -istisnaları var- Eğer cesaret edip kalbinin sözünü dinlersen hayatına renk gelir. Bu hep kalbinle hareket edebileceğin anlamına gelmiyor. Demek istediğim şey bu ikisi arasındaki dengeyi korumaktan ibaret.

 

Hayatta karşıma çıkan zorluklara karşı tek başıma mücadele ettim. Güçlü kalmaya çalıştım. Her zaman güçlü kalamazdım çünkü ben bir insandım. Beni süper kahramanmış gibi yetiştirmişlerdi. O filmlerde sandığınız gerçeküstü güçlere sahip karakterlerden değil. Benim bu hayatta tek bir isteğim vardı. Adalet. Şu hayatta sadece adaletli olmak istiyordum. Bu benim kendimle olan mücadelemdi. Kendimle verdiğim bu savaşı kazanmak için yaşıyordum.

 

★★★★★★

 

Üst komşunun çocuğunu azarlamasıyla birlikte irkilmiştim. Bunlar ailecek beni çıldırtacaktı.

 

Ruh hastaları...

 

Onlara söylenmem dışında camımla bitişik olan masamda uyuyakaldığımı fark etmem uzun sürmemişti. Uyandığımda güneş batmak üzereydi. Güneşin batışını gördüğümde hafif tebessüm ettim. Güneşin altın sarısı ve turuncu tonu kollarıma ve saçıma yansıyordu. Güneşin bu sıcak tonu gözlerimi rahatsız ediyordu. Uykumu açmam için yüzümü yıkamaya gittim. Lavaboya geldiğimde buz gibi suyu yüzüme çarptım. Aynaya baktığımda morarmış göz altlarıma ve dağınık koyu kahve saçlarıma değişik bir bakış attım.

 

Müvekkilim Esra Hanım'ın dava dilekçesini yarına kadar halletmem gerekiyordu. Normalde işimi son güne bırakan birisi değilim. Eh ama hayat. Müvekkilim Esra Hanım ve çocuğunun geleceği için önemli bir dava bu. Onlara kol kanat germek istiyordum. Özellikle çocuklar varsa daha dikkatli olmalıydım. Onlar bizim geleceğimiz. Dava dilekçesi için baya uğraşmıştım. Telefonumu alıp Esra Hanım'ı aradım. Ona davanın gidişatı hakkında ufak bir bilgi verdim. Sonrasını yüz yüze konuşmak istiyordum.

 

Esra Hanım'la konuşmam bittikten yarım saat sonra telefonum çalmaya başladı. Arayan Fehmi'ydi. Kendisi büromda stajyer avukattı.

 

"Alo! Merhabalar Ezgin Hanım. Sizi önemli bir konu için rahatsız etmiştim." Sesinde bir endişeli bir ton vardı

 

"Dinliyorum."

 

"Bülent Bey sizinle görüşmek istiyor. Şu Kutlay Holdingin sahibi. Aslı onun hukuk işleriyle ilgileniyordu. Bir ara uğramıştı büroya. Hatırladınız mı?'' dedi Fehmi.

 

"Evet, hatırladım da Aslı niye ilgilenmiyor orda değil mi?''

 

"Yok, Aslı burada ama sanırım daha farklı bir mesele var. Sadece size anlatmak istiyor ve bu konuda baya ısrarcı efendim.''

 

Derin bir iç çektim. "Anladım Fehmi hemen geliyorum." İzinli günümde bile büroya uğramak zorundaydım. Şaka gibi gerçekten.

 

Arabayı çalıştırmamla beraber yağmur yağmaya başlamıştı. Yağmur fazla sürmedi fakat trafiğe takılmıştım. Birilerine söve söve sonunda büroya gelmiştim. Merdivenlerden çıktığımda Fehmi kapıda beni bekliyordu. Kabanımı aldı ve askılığa astı. Teşekkür ederim anlamında gözlerimi kırptım.

 

"Hoş geldiniz Ezgin Hanım." dedi hoş bir sesle.

 

Alaycı bir üslupla "Hoş buldum Fehmi. Eee neredeymiş Bülent Bey ve nedir bu kadar önemli bir konu?"

 

Sıkıntı bir ifadeyle "Ne yazık ki bize bir şey söylemedi. Sizinle konuşmak istiyormuş." Başımı salladım.

 

"Sizi odanızda bekliyor efendim."

 

"Sağ ol." dedim ve acele adımlarla odama girdim. Bu kadar önemli olan ne onu çok merak ediyordum.

 

Odama girdiğimde gözlerim Bülent Beye kaydı. Kapının açıldığını duyunca kafasını çevirdi ve bana doğru baktı. Ayağa kalktı. Hafif bir gülümsemeyle elini sıkmam için uzattı.

 

Elini sıkarak "Merhabalar Bülent Bey. Hoş geldiniz." dedim samimiyetle.

 

Samimiyetime karşılık vererek "Hoş buldum Ezgin Hanım. Nasılsınız öncelikle? Kusura bakmayın sizi rahatsız ettim." dedi

 

"Yok estağfurullah. İyiyim sizi sormalı?"

 

Bülent bey koltuğa oturdu ve yorgunlukla "Ben pek iyi sayılmam. Sizinle bu yüzden konuşmak istedim." dedi. Kahverengi gözlerine baktığımda o derin acıyı hissetmiştim.

 

"Bir şeyler içmek ister misiniz?" diye sordum.

 

Elini hayır anlamında kaldırdı. "Hiç gerek yok sağ olun."

 

Hafif kırağılaşmaya başlamış saçlarını karıştırıyordu. Üstünde pahalı markanın takım elbisesi vardı. Saati de oldukça pahalıydı. Sıktığı parfümün çok ağır kokusu vardı. 50'li yaşlarının başında olmasına rağmen fiziğini iyi korumuştu.

 

Stresten terlemişti. "Ezgin Hanım sizinle konuşmak istediğim konu yeğenim Korer hayatıyla alakalı. Cinayetle suçlanıyor. Korer'in davasına bakmanızı istiyorum."

 

"O kadar avukat tuttum hepsi davadan vazgeçti." Kolay değildi. "Bütün deliller katil olduğunu işaret ediyor fakat ben eminim o yapmadı." Gözyaşını parmağıyla sildi.

 

Sıkıntılı bir iç çekerek "Bülent Bey zor bir durumla karşı karşıyasınız farkındayım yapmadığını iddia ediyorsunuz ama bütün deliller onun üzerineyse davayı kazanmamız zor olur. Hem geçmiş bir dava..." Başımı öne eğdim. "Rica etsem konuyu biraz daha açar mısınız?"

 

Tabii anlamında başını salladı. "Kasten adam öldürmekten cezaevinde tutuyorlar." Bunu söylerken çok zorlanmıştı. Sorgulayarak bakmıştım ona. "Kız kardeşini...''

 

Duyduğum karşısında kanım donmuştu. İnsan kardeşine kıyabilir miydi? Böyle bir insanı savunacak mıydım? Duyduklarımı sindirememiştim. Bülent bey bana 'kabul et' der gibi bakıyordu. Kabul etmek istemiyordum. Böyle bir insanı savunamazdım. Kafamı hayır anlamında sallamıştım.

 

Bülent Bey sinirden küplere binmişti. "Ne demek kabul etmiyorum Ezgin Hanım? Hani herkesin savunulmaya hakkı vardı. İşiniz bu değil mi? Mecbur yapacaksınız." dedi dişlerini sıkarak.

 

Sabır diler gibi bir halim vardı. Üslubundan aşırı rahatsız olmuştum. "Bana işimi mi öğretmeye çalışıyorsunuz? Evet, herkesin savunulmaya ihtiyacı var ama etik diye bir şey var Bülent Bey. Ben etiklerime uymayı tercih ederim." dedim sert bir şekilde. Devamını getirdim. "Beni hiçbir şeye mecbur bırakamazsınız. Ayrıca ben kimsenin adamı değilim. Kimsenin de adamı olmadım, olmayacağım." dedim ve elimi yumruk yapıp masaya vurdum. Fazla Behzat Ç. seyretmemeliydim.

 

Şaşırdığı kadar da dediklerime öfkelenmişti. "Davayı kabul etmeyeceksiniz demek ki. Tamam, öyle olsun bakalım.'' Sonrasında alttan sinsi bir gülüşle şunları ekledi. "Zavallı abini hapiste şişlerseler sakın üzülme.'' Acıyarak bakmaya devam etti.

 

Dediklerini duyduğumda nutkum tutulmuştu. Beni o küçük aklıyla korkutmaya çalışıyordu. "Bunu yapamazsınız. Korkup davayı kabul edeceğimi mi düşünüyorsun gerçekten?'' Güldüm. Ya yaparsa?

 

O ukala adam yine alay edermişçesine devam etti: "Edeceğinize o kadar eminim Ezgin Hanım. Böyle dalga geçtiğime bakmayın. Gözünüzün yaşına bakmam.'' Ayağa kalktı ve masama bir kart bırakmıştı. "Kabul edeceksen bu telefon numarasına mesaj atmanızı istiyorum.'' Kapıya doğru ilerlerken "En kısa zamanda şu dava işini konuşalım. Umarım dediklerimi ciddiye alırsınız avukat hanım ve kabul edeceğinizi umuyorum.'' Bana bakmaya devam etti. Hadi artık sen de bi git. "Artık etiklerinize mi uyacaksınız yoksa abinizi mi düşünürsünüz orası size kalmış.'' Dedi ve gitmişti.

 

Az önce neler olduğunu idrak etmeye çalıştım. Neyse ki defolup gitti. Bu adam beni tehdit ediyordu. Özellikle değer verdiğim kişi olan abimi öldürmekle... Keşke konuştuklarını ses kaydına alsaydım. Olduğum yere çöktüm. Gözlerimden yaş gelmeye başladı. Kapı çaldı. Fehmi içeriye girmişti. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Yanıma geldi ve elini bana uzattı. Yüzünde tebessüm vardı. Elini tuttum ve kalktım. Arkamdaki koltuğa oturdum. Fehmi de yanıma oturdu hemen.

 

Sessizliği bozan Fehmi oldu. "Bir sıkıntı mı var?'' dedi. Cevap vermeyecek kadar şoktaydım. Fehmi'yle tanıştığımızdan beri bana abimin yokluğunu hissettirmemişti. Aramızda gerçekten abi-kardeş ilişkisi vardı. "Bülent mi can sıkıcı konuştu?'' kahverengi gözleri sertçe bakıyordu. Cevap vermedim. Bakışlarımdan anlamıştı cevabın evet olduğunu. "Sadece merak ettiğim için soruyorum. Senden ne istedi bu adam?'' dedi Fehmi.

 

"Yeğeninin davasına bakmamı istiyor.'' Gözüm dalmıştı.

 

"Bakacak mısın?'' Fehmi elimi tuttu. Başımı 'evet' anlamında salladım. "Biraz yalnız kalmak istiyorum.'' Dedim sakin bir sesle. Fehmi ayağa kalktı. Kapıyı açacakken göz ucuyla bana baktı. Hafif bir tebessümle "Bir şeye ihtiyacın olursa seslen lütfen.'' Kapıyı kapattı.

 

Benim anlam veremediğim şey bu adam niye benim davaya bakmamı istiyordu? Niye beni tehdit etmişti? Abimin durumunu nerden öğrenmişti? Bu adam benim zayıf noktamı nerden biliyordu? Abime zarar gelmemesi için kabul edecektim, mecburdum.

 

Masama doğru ilerledim ve Bülent Bey'in bıraktığı kartı aldım. Telefonumu alıp numaraya mesajı yazmaya başladım. "Davanızı kabul ediyorum. En kısa zamanda dava hakkında konuşalım Bülent Bey'' Mesajı gönderdim gitti. Telefonu elimden bıraktım. Sinirden tırnaklarımı yüzüme geçirmiştim. Bunu gururuma yediremiyordum. Olay bu. Benim gururuma düşkün olmamdı.

 

Telefonuma bildirim sesi gelmişti. Mesaj Bülent Beyden gelmişti.

 

"Tamamdır Ezgin Hanım. Sizi şirketime bekliyorum. Yarın saat 10.00'da uygun musunuz?''

 

"Evet, müsaidim Bülent Bey.''

 

Bir an önce o adamla buluşup abime zarar gelmesini istemiyordum.

 

"Sevindim, sekreterimle konuşup yarına randevu oluşturmasını söyleyeceğim. Adres size verdiğim kartta yazıyor.''

 

Karttaki adresine baktığımda evimden yarım saatlik uzaklıkta olduğunu öğrenmiştim. İstemeye istemeye gidecektim. Başka seçeneğim yok. Derin bir iç çektim. Bu konuda nettim. Bu yolun hiçbir dönüşü olmadığını anlamıştım. Bir yola girmiştim ve geri dönmeme izin vermiyorlardı.

 

Ulan şu hayatta Ezgin gibi olsak ne olurdu efrheıjeafhjaeıjffjeedısdfh

 

Bu bölümü nasıl değerlendiriyorsunuz? Biliyorum kısa oldu ama sonraki bölümler daha uzun olacak merak etmeyin :>

 

Sizce Ezgin nasıl bir yol izleyecek?

 

Bu bölüme kadar karakterler arasında favoriniz kim oldu?

 

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Öpüyorum hepiniziiiii.

 

 

 

Loading...
0%