Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm: Tanışma

@gulhanedekiagac

Selamlar herkese. Bölümleri tekrar yüklüyorum.


İyi okumalar<33


 

 


2. Bölüm: Tanışma

 

Korku, her canlıda olan bir eylemdir. Korkusuz insan diye bir şey yoktur. Cesaret dolu insanların bile mutlaka korktuğu bir şey olur. Herkesin içinde anlık bile olsa korku vardır. Bu korku herhangi bir canlıya karşı olabilir ya da objelerden de korkulabilir. Küçüklükten beri korktuğum başka bir şey vardı:


Palyaçolar…


Kulağa çok saçma geliyor, farkındayım. Bunu söylediğimde insanlar bana gülüyorlardı. Ama gerçekten korkunçlardı. Makyajları ve daha farklı bir sebepten… IT filmi yüzünden korkmuyorum. Seyretmeye cesaretim yoktu. Bir ara lisedeyken en yakın arkadaşım korktuğumu bile bile doğum günümde palyaço getirmişti. Palyaçoyu gördüğümde kriz geçirip bayılmıştım. Sonrası malum gözlerimi hastanede açmıştım ve beni Koulrofobi yüzünden psikiyatriste yönlendirmişlerdi.


Benim şu an hissettiğim daha farklı bir korku vardı: Değer verdiğim insanı bir hiç uğruna kaybetmek… Abime bir şey olsun istemiyordum. Gerçekten de korku insanı bir şeylerden vazgeçtiriyordu. Sırf korktuğum için bir katili savunacaktım. Yapacak bir şey yok maalesef.


Saat 9.30 olmuştu ve ben daha yeni hazırlanıyordum. Üstüme beyaz boğazlı uzun kollu bir kazak, altıma mavi yüksek bel pantolonuma siyah kemerimle gayet hoş bir görüntü vermiştim. Hafif fondöten ve dudak parlatıcısını sürdüm. Ayakkabı olarak da beyaz spor ayakkabıdan yana tercihimi kullanarak dışarıya doğru çıktım. Arabama atlayıp navigasyonu açtım. Neyse ki bugün trafik yoktu.


Vardığımda şirketin o ihtişamlı görüntüsü gözümü almıştı. Bu adam anlaşılan para içinde yüzüyordu. Bir abim olduğunu nasıl öğrendiğine şaşmamalı. Daha fazla yolun ortasında durup bana sövmemeleri için arabayı valeye bıraktım. Bahşişini verdiğimde yüzünde ‘bereket versin abla’ der gibi gülümsedi.


Şirkete girdiğimde bir çalışana Bülent Bey’in odasının nerde olduğunu sordum. 15. Katta olduğunu duyunca ağzımdan ‘yuh’ diyesim kaçmıştı. Şaşırdığımı duyunca bana gülmüştü. Asansör tam kapanacakken zamanında yetişip 15 numaralı düğmeye bastım. Asansördekiler 9. katta inmişlerdi. Bir iki dakikaya kadar asansörden indim. İndiğimde sekreterin bilgisayarda bir şeyler yazdığını gördüm. Yanına gittiğimde Bülent Bey’in odasında beni beklediğini söyledi.


Odanın kapısını çaldım ve gir sesini duymuştum. Kapıyı açtığımda Bülent Bey’in dosyaları incelediğini görmüştüm. Dosyalardan kafasını kaldırıp bana gülümseyerek baktığını gördüm. Ayağa kalktı ve elini sıkmam için bana uzattı. Bende ona karşılık verdim. Oturma için eliyle işaret etti. “Nasılsınız Ezgin Hanım?’’ diyerek sohbeti başlatan taraf o olmuştu.


“İyiyim sizi sormalı?’’ dedim tebessüm ederek.


“Çok şükür şimdiki halimize. Bir şeyler ikram edelim size.’’ Dünkü halini görmeseydim bu halini kesinlikle yutardım.


“Yok, sağ olun. Biz asıl meseleye geçelim bence.’’ Dedim rahatsız olmuş gibi


Bülent Bey alaycı bir şekilde “Avukat Hanım niye bu kadar acele davranıyorsunuz?’’ gülerek “Merak etmeyin, abinize bir şey olmayacak korkmayın.’’ dedi.


Bunları duyunca benim şalterlerim ufaktan atmaya başlamıştı. Bu nasıl bir adam? Daha fazla katlanamayacaktım. Ben Bülent Bey’e içimden ana bacı küfürler ederken o da telefondan sekreterine iki Türk kahvesi söylüyordu. “Nasıl içersiniz kahvenizi?’’


“Sade’’


Başını tamam anlamında salladı. Beş dakika sonra kahveler gelmişti. Sekretere teşekkür ederim der gibi göz kırptım. O da samimi bir gülümsemeyle bana bakmıştı. Bülent Bey’le kahvelerimizi yudumlarken Beşiktaş’ın bu yıl şampiyon olup olamayacağı hakkında teoriler üretiyordu. Bu sohbet bir Beşiktaşlı olarak beni baya sarmıştı dürüst olmak gerekirse.


İş adamı olacağınıza futbol yorumcusu olsaydınız Bülent Bey.


“Ezgin Hanım ben artık konuya gireyim.’’ dedi Bülent Bey. Çok şükür sonunda mevzuya girmişti.


“Dinliyorum.’’ dedim


“Size yeğenimin dava sürecinden bahsetmek istiyorum.’’ Bu sefer o alaycılığı gitmişti yerine o üzgün Bülent gelmişti.


“Korer bu cinayeti işlerken 17 yaşındaydı. Kız kardeşini defalarca bıçaklamış. Baş şüpheli olarak da onu gördüler. Defalarca sordum ona sen mi yaptın diye inadına ben yaptım diyor.’’ Ne demesini bekliyordu ki? O işlemişse ben yaptım diyecek tabii. Benim işleyecek halim yoktu.


Devam etti. “Kardeşini çok seviyordu. Niye onu öldürsün ya da niye onu öldürdü? Aklım almıyor.’’ sesi titriyordu. Ağlayacaktı.


“Bülent Bey, yeğeniniz hiç madde kullandı mı?’’


Bülent bey kafasını hayır anlamında salladı. “Yok, kan tahlilinde çıkmamıştı. Kullanacak birisi değil benim yeğenim.’’


“Psikolojik rahatsızlığı var mıydı?’’ Bir şeyleri çözmeye çalışıyordum.


“Hayır, yoktu. Hiçbir psikolojik destek almadı.’’ dedi. Bu sefer çenesi titriyordu.


“Yakın zamanda ziyaretine gittiniz mi?’’ dedim şüpheyle.


Anladım anlamında başımı sallamıştım. Ne diyebilirdim? Böyle bir durumda ona ne gibi bir tavsiye verebilirdim.


Bülent Bey saçlarını karıştırıyordu. Kahverengi gözleri dolmuştu. Yüzüme bakmıyordu. Bu çocuk madem madde kullanmıyor ya da psikolojik bir rahatsızlığı yok niye kardeşine kıymıştı?


“Anladım. Ben yeğeninizle görüşmek istiyorum. Davayı tekrar açmamız gerekiyor. Bu yüzden Korer ’in de dedikleri benim için önemli.’’ Dedim. Başını salladı. Çekmeceden bir kâğıt çıkarmıştı. Bana uzattı. Dava kararnâmesiydi.


İnceledim.


Abimle aynı cezaevinde kalıyorlardı.


25 yıl hapisle mi yargılanıyor?


“Karara itiraz ettiniz mi?’’ diye sordum.


Gözleriyle bana doğru baktı. “Hayır etmedik çünkü Korer avukat istemiyormuş. Cezasını çekmek istiyormuş beyefendi. Onu bu dava için ikna etmelisiniz.'' Dedi.


Bu adama ciddi manada sinirlerim bozulmuştu. Herif bana musallat olmuş bildiğin. Pardon, bu pek uygun olmadı ben şöyle söyleyeyim bu herif beni kölesi falan sanıyordu iyice.


“Cezasını çekmek istiyorsa çeksin, bu onun tercihi. Ne siz bir şey yapabilirsiniz ne de ben bir şey yapabilirim. Anlaşılan beni boş yere meşgul etmişsiniz. Ben sadece avukatım. Bu tarz durumlar mesleğimin sınırlarını aşar. Ha eğer yeğeninizi çok düşünüp çıkartmak istiyorsanız sizin yeğeninizle konuşmanız daha uygun olur.’’


Bülent Bey beni gerçekten dövecekmiş gibi bakıyordu. Adamın damarına basmış gibi duruyordum ama gerçekleri söylemiştim sadece. Umurumda değildi ne bok yerse yesin. Başından beri bu şerefsizi gözüm tutmamıştı.


Tam gidecektim beni sertçe kolumdan tuttu. Afalladım. Kolumu kurtarmak istiyordum ama bırakmaya niyeti yoktu. Duvara yasladı. Her zamanki o şerefsiz haline bürünmüştü. “Küçük Hanım siz herhalde anlamıyorsunuz beni. Yapmak istemeyeceğim şeylere zorluyorsunuz. Bakın, baştan uyarımı yapayım bunun geri dönüşü olmayacak.’’ Dedi. Sinir bozucu bir şekilde gülerek “İkide bir yeğenime katil imasında bulunuyorsunuz ama kendi abiniz dört dörtlük değil.’’ Bu sefer daha kötü bir şey diyeceği suratından belliydi. Pis pis gülüyordu. “Kendinize avukatın katil abisi sıfatını yakıştırıyor musunuz?’’


Sadece bakakalmıştım. Abimle ne derdi vardı? Ben abimle alakalı bir şey söylememiştim. Bu adam niye onun yeğenini savunmamı bu kadar çok istiyor? Herhalde bu adam benle alakalı çok şey biliyor. Umarım o aklımdaki şeyi bilmiyordur ve hiçbir zaman öğrenmez.


“Siz ne istiyorsunuz benden? Niye illa yeğeninizi benim savunmam gerekiyor?’’ Çok sinirliydim.


Kolumu bıraktı -zahmet oldu biraz- “Birkaç ay önce sizin büronuza geldiğimde Aslı Hanıma şirketin hukuk işlerine bakmasını rica etmiştim. Aslı Hanım sizi çok övdü. İşinizde baya iyiymişsiniz. Bu konuda umudum vardı ama ta ki sizin etiklerinize uyduğunuzu söyleyene kadar.’’ Biraz yumuşamıştı.


Devam etti “Sadece Aslı Hanım da değil çevremdeki insanlar sizi baya övüyorlardı. Davaya bakmanız için sizi biraz araştırdım. Düşkün olduğunuz abinizi özellikle. Kendisiyle konuşmuştum. Bu arada abiniz baya talihsizmiş.’’ Dedi Bülent Bey.


“Beni tehdit etmek için güzel bir yöntem bulmuşsunuz Bülent Bey. Baya akıllı adamsınız(!)’’ Dedim kinayeli bir şekilde.


Bir anda dalga geçtiğimi düşündü. Sonra tebessüm ederek “Teşekkürler Ezgin Hanım. Davayla ilgileneceğinizi umuyorum. Beni de bilgilendirirseniz sevinirim.’’


Bu adam dengesiz mi ya da bipolar bozukluğumu vardı? Yarım saat önce futbol hakkında konuşur bir anda sinirlenir sonra yumuşar. Hiç bozuntuya vermeden “Rica ederim Bülent Bey. Mutlaka sizi bilgilendireceğim. Müsaadenizle gideyim ben.’’ Kapıya doğru yürüdüm ve arkamdan Bülent Bey “Müsaade sizindir.’’ Dedi.


Bu adamla görüşmem kabustan da öteydi. Az önce neler olduğunu idrak etmem gerekecekti. İnsanlara bir şey anlatmanın ne kadar yorucu olduğunu yeniden anlamıştım. Bir an önce burada defolup gitmem gerekiyordu. Eve gidip kafamı yastığa koyacaktım.


★★★★★★


Bugünkü duruşma benim için çok önemliydi. Arabadan cübbemi aldım. Kendimden emin bir şekilde beni büyüleyen o adliye binasına giriş yapmıştım. Girdiğimde 2 kat yukarı çıktım. Birisi bana çarpmıştı. Çarpan kişiyi gördüğümde modum düşmüştü. Çarpan eski erkek arkadaşım Alp’ti. Bu salağın burada ne işi vardı? Yine ne boklar çeviriyordu?


“N’aber Ezgin? Uzun zamandır o güzelliğine hasret kalmıştım. İyi oldu karşılaştığımız.’’ Dedi iğrenç bir şekilde.


“Seninle karşılaşmadan önce gayet iyiydim Alp.’’ Sinirden gülerek “Niye hasret kaldın? Yoksa beni arkadaşım diye tanıştırdığın kız seni terk mi etti? Yazık.’’ dedim.


Ciddileşerek “Ezgin kaç defa anlatacağım sana öyle bir şey yok.’’


‘Emin misin?’ der gibi baktım. “Bende sana gözlerimle gördüğümü kaç defa söyledim? Ayrıca daha dikkatli yürüsen ölmezsin merak etme.’’ Diyerek yoluma devam ettim.


Adım seslerini duyduğumda peşimden geldiğini anlamıştım. “Buraya geleceğinden haberim vardı. Önemli bir şey söyleyip gideceğim. Amacım sana rahatsızlık vermek değil.’’ Bu son dediğine gülmüştüm. Ayrıldığımızdan beri beni rahatsız eden oydu. Böyle konuşması bana aşırı saçma gelmişti. Yüzüne baktım. Gözlerindeki o ciddiyeti fark etmiştim.


Ne diyeceği zerre umurumda değildi. Sadece şunu söyledi: “Yüzüne bakıp da iki güzel laf söyleyenleri dostun sanmayı bırak. Bana laf ediyorsun, haklısın ama yanındaki insanların da maskelerinin düştüğünü göreceksin. Geçmişte canın çok yandı. Tekrar yansın istemiyorum.’’ Ne zırvalıyorsun Alp?


“Beni anlayacağına umut ediyorum. Sen zeki bir kadınsın. Benim için ne kadar değerli olduğunu söylememe gerek yok herhalde.’’ Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. “Seni ne kadar çok sevdiğimi unutma.’’ Dedi ve gitti. Arkasına baktım. Son dediğine çok sinir olmuştum. Yine neyi ima ediyordu? Bence bu konunun üstünde sonra durmalıydım.


Oyalanmadan mahkeme salonunu buldum. Esra Hanım’la biraz konuştum. Ona endişelenmemesini söyledim. Dediğim kolay bir şey değildi. Endişelenmekte haklıydı. Kendisinin ve evladının yaşadığı şeyler kolay değildi.


Mübaşir; davalının, davacının ve iki tarafın da avukatlarını mahkeme salonuna çağırdı. Esra Hanım’ın hayatını mahveden o şerefsiz bana bakıyordu. Bana kötü kötü bakmaya devam etti. Sonra avukatı kaş göz yapıp onu uyardığında bana bakmayı bıraktı. Hâkim geldiğinde duruşmadaki herkes ayağa kalktı.


Hâkim kürsüsüne geçip yerine oturduğunda salondaki herkes oturmuştu. Hâkim duruşmanın başladığını söyledi. Hâkim davacı tarafa söz hakkı verdi.


Ayağa kalktım ve kendimden emin bir şekilde “Sayın Hâkim, müvekkilim Esra Yeşil boşanmak üzere olduğu eşi Veli Yeşil tarafından fiziksel ve psikolojik şiddet görmektedir. Müvekkilim gördüğü şiddetten dolayı boşanmaktan vazgeçmiştir. Darp raporu dosyada mevcuttur. Aynı zamanda Veli Yeşil kendi kızı Naz Yeşil’e psikolojik şiddet göstermekte ve okula göndermemektedir. Müvekkilimin kızının okuma hakkı elinden alınmaktadır. Okula göndermediğine dair okuldan gelen uyarı yazısı ve devamsızlık kayıtları da dosyada mevcuttur. Davalının aile içi şiddetten altı aydan iki yıla kadar ve kişinin eğitim ve öğretim hakkının engellenmesinden dolayı iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası almasını talep ediyorum. Bu ceza için davalının sabıkasının göz önüne alınmasını arz ediyoruz, Hâkim Bey.’’


Savunmamızı yaptıktan sonra hâkim davalının avukatını da dinlenmesini istedi. Karşı tarafın avukatı da ayağa kalktı ve “Sayın Hâkim, müvekkilime atılan iftirayı kesinlikle kabul etmiyoruz. Keşke Esra Hanım da eşine karşı sadakatli olsaymış. Ayrıca müvekkilim kimsenin eğitim hakkına engel olduğu yok. Kızı okuldan kaçıp sevgilisiyle buluşuyormuş. Müvekkilim kendi gözleriyle görmüş. O da babası olarak kızını uyarmış sadece’’ Dedi. Senin yapacağın savunmayı…


Söz hakkı istedim. Hâkim Bey izin verdi. “Sayın Hâkim, müvekkilimin sadakatsizle suçlanmasını kesinlikle kabul etmiyorum. Asıl sadakatsiz olan Veli Beydir. Kendisi sosyal medyadan tanıştığı bir kadınla beraber olmuştur. Yazdığı mesajlardan ve gittiği yerdeki kamera kayıtlarından mevcuttur. Naz Yeşil’in okuldan kaçtığı doğru değildir. Kaçıyorsa da bu okul güvenliği tarafından tespit edilip disiplin cezası alması gerekiyordu. Bu erkek arkadaş iddiasıyla alakalı ben Veli Bey’e bir soru yöneltmek istiyorum Hâkim Bey. Kızınızın erkek arkadaş yapması mı daha ahlaksızca yoksa bir yıl önce onu evlendirmeye mi kalkışman daha ahlaksızca? Veli Bey kızını kaçırmaya çalışmış neyse ki bu duruma müvekkilim ve müvekkilimin annesi engel olmuştur Sayın Hâkim.’’ diyerek savunmamı yaptım.


Hâkim, Esra Hanım’ın annesi Ayşe Hanım ve Naz’ın dinlenmesini istedi. İkisi de ne ifade verdiyse onu söylemişti.


Bu ifadelerden sonra Veli Bey’in suratının düştüğü kadar da şaşırmıştı. Avukatı da anlamıştı onun hapse gireceğinden. Hâkimin artık kararı vermesi gerekiyordu.


Hâkim “Karar!’’ dediğinde salondaki herkes ayağa kalkmıştı.


“Sanığın, Türk Ceza Kanunu’nun 96. maddesine göre aile içi şiddet kapsamında eziyet suçundan 7 yıl, ayrıca sanığın kızının Türk Ceza Kanunu’nun 112. maddesi kapsamında kişinin eğitim ve öğretim hakkının engellenmesinden 5 yıl, Türk Ceza Kanunu’nun 109. maddenin 3. fıkrasına göre aileden bir kişinin hürriyetinden yoksun kılmaktan ötürü 5 yıl hapis cezasına; toplamda 17 yıl hapis cezasına çarptırılmasına karar verilmiştir.’’ Ek olarak şunu da söyledi. “Dosya kapanmıştır.’’


Esra Hanım’a baktığımda sevinçten havalara uçacaktı. Jandarmalar salonun içine girdiğinde Veli denen o aşağılık adamı cezaevine götürmek için ellerini kelepçelemişlerdi. Esra Hanım’a kötü kötü bakıyordu. O da umursamadı. Bundan sonra kızıyla ikisini mutlu bir hayat bekliyordu. Hepimiz adliye koridoruna çıkmıştık.


Esra Hanım mutluluktan ağlıyordu “Allah sizden razı olsun Ezgin Hanım. Sizin sayenizde ben ve kızım o şerefsizden kurtuldu. Allah tuttuğunuzu altın etsin.’’ diyerek bana sarıldı.


“Âmin. Bundan sonra sizi ve kızınızı mutlu bir hayat bekliyor. Boşanmanız için avukat tutacak mısınız?’’


“Durumumu toparlayınca tutacağım. Henüz iş bulamadım.’’


Anladım der gibi başımı salladım. “Eğer bir sıkıntı olursa lütfen beni arayın. Avukat için ayarlayabilirim isterseniz.’’


“Yok yok olmaz öyle şey. Bizimle yeteri kadar uğraştınız zaten. Bu arada Ezgin Hanım yarın sizi teşekkür amaçlı evimde misafir etmek istiyorum. Gelirseniz çok sevinirim.’’


Tebessüm ederek “Çok sağ olun gelirim tabii ki.’’


Esra Hanım’a tekrardan teşekkür ettiğini dile getirdikten sonra büroya uğrayıp Bülent Bey’i bana yeğeniyle görüşme ayarlayacağını söyledi. Anlaşılan savcılıktan önceden izin almış. İki saat sonra cezaevine ziyarete gidecektim. Bülent Bey’in özel arabasına binip iki saat boyunca kafamı şişirmişti. Ne susmak bilmez bir adammış.


Niye evlenemediği şimdi anlaşıldı.


Sonunda iki saatlik işkence bitmişti. Bülent Bey’le içeriye girmiştik. Kendisi özel bir mesele için cezaevi müdürüyle konuşmuştu. Çıktıktan sonra ziyaret için kimliğimizi vermemiz gerekiyordu.


Beni ziyaret odasına yönlendirmişlerdi. Gardiyan bana 1 saat sürem olduğunu ve biraz beklemem gerektiğini söyledi. Acaba yeğeni nasıl birisiydi? Umarım amcasına çekmemiştir.


Çantamdan bazı dosyalarımı çıkarırken kapının açılma sesini duydum.


O gelmişti.


Korer Çağlar Kutlay.


Ellerindeki kelepçeyi çıkarmışlardı. Karşımdaki sandalyeye oturmuştu. Ziyaret odasında sadece ikimiz kalmıştık. Yüzüme bakmıyordu. Surat ifadesi donuktu. Koyu kahverengi saçlarını taramıştı. Büyük kahverengi gözlere sahipti. Burnu düzgündü. Belirgin elmacık kemikleri, belirgin çene ucu ve keskin çene hatları yüzüne tam oturmuştu. Yüz hatları onu daha da sert gösteriyordu.


Dürüst olacağım: Müvekkilimi bu kadar yakışıklı hayal etmemiştim.


“Korer Çağlar Kutlay.’’


Göz ucuyla bana baktı ama bir şey söylemedi.


“Ben Ezgin Kunter. Bu dava sürecinde sizin müdafiniz olacağım. Amcanız benimle dava için konuşmuştu. Tabii siz yargılanacağınız için sizinle görüşme talebinde bulundum.’’ dedim iyi bir ses tonuyla.


Alaycı bir şekilde gülümsedi. Alttan aldım. “Hangi isminizi kullanıyorsunuz acaba?’’ diyerek sordum.


Sessizliğini bozarak “Kimseden avukat falan talep etmedim. Rica ediyorum gidin, lütfen. İstemiyorum.’’ dedi.


“Amcanız sizin için yapıyor. Davanızla alakalı konuşmaya geldim. Ona göre bir yol izlememiz gerekiyor.’’


Sabırlı olmak istiyor gibiydi. “Bak, laftan mı anlamıyorsun? Defol git diyorum.’’


Derin bir iç çektim. Meraklı değildim zaten. Abim olmasa ilk başta gitmiştim zaten. “Siz anlamıyorsunuz herhalde Korer Bey. Amcanız çoktan vekaleti bana verdi. Sizinle konuşup mahkeme açmamız gerekiyor.’’


Bu sefer çok sinirlenmişti. “Sakın bana Korer deme. Şimdi siktir ol git.’’ dedi. Çenesi titremeye başladı.


“Benim sabrımı zorluyorsunuz. İnsanca konuşacağız sadece. Neden hapiste kalmak istiyorsunuz? Ömrünüzü hapiste mi geçireceksiniz?’’


Elini yumruk yaptı. “Sana ne? Lafımı ikiletme. Siktir git.’’


“Eğer çıkamayacağınızı düşünüyo-’’


“SİKTİR GİT.’’


“Senin gibi bir ruh hastasına iyilikte yaramıyor. Kız kardeşini öldürmüş şerefsizsin sen.’’ Hak etti. Sabrımı zorlamıştı.


Bana baktı ve kahverengi gözleri faltaşı gibi açılmıştı. Sandalyesini bir kenara fırlattı. Üstüme yürüyordu. Ellerini boğazıma kenetlemişti. Nefes alamıyordum. Eline vuruyordum ama işe yaramadı. Gardiyanlar geldi. Şu ruh hastasını götürmüştü. Öksürmeye başladım. Boğazım yanıyordu. Telefonun kamerasını açtım. Boynumda el izi çıkmıştı. Kendimi bu lanet yerden kurtarmak istedim.


Bu nasıl işti anlayamamıştım. Acaba bir rahatsızlığı mı vardı bu çocuğun? Bülent Bey olmadığını söylemişti. Çocukluğundan kalma bir travma vardı tahminimce. Ben neden bu herifle ilgileniyorsam. Zerre umrumda değildi. Amcasına bak yeğenini al. Bülent denen aşağılık adam neyle tehdit ederse etsin bu davayı kabul etmeyecektim.


Ziyaret odasından çıktığımda kapıda Bülent Bey bekliyordu. Bu halimi gördüğünde şaşırmıştı.


“Ezgin Hanım nol-’’diyecekken sözünü kestim.


“Size kabul etmeyeceğimi söylemiştim. Sırf paranız var diye her şeyi yapabileceğinizi sanıyorsunuz. Yeğeniniz içerde öldürecekti beni. Kabul etmiyorum davayı. Eğer abime bir şey yapmaya çalışırsan ben de yeğenine zarar veririm.’’ dedim ağlamalı bir sesle.


Bülent Bey ne diyeceğini bilememişti. Oradan uzaklaştım. Bülent Bey arkamdan sesleniyordu ama duymamazlıktan geliyordum.


“Abinin katil olmadığını biliyorum, Ezgin.’’ dedi.


Arkamı döndüm. Sadece ağzımdan şu kelime çıktı. “Ne?’’


Bölüm nasıldııı ufşıerfewfıoejfoewjf


Yorumlarınızı bekliyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 


Loading...
0%