Yeni Üyelik
2.
Bölüm

'• Bölüm Bir '• Yıllar Sonra

@gulkokanhikayeler

Çantasını açıp içini karıştırmıştı genç kadın. İçinden anahtarı bulup kapının deliğine yerleştirdiğin de, birkaç kez çevirip tık sesi duyduğun da içeriye doğru itti. Gözü direk duvarda ki saate ilişmişti. Yetişeceği için ve yakın olduğu için içi rahattı Niğdanın. Şimdi ise gelin çiçeğini aramaktaydı. Bir mutfağı aramış, iki banyoyu aramış, üç salonu aramış, dört misafir odasını aramış ve en sonunda da yatak odasını aramaya başladı. Yatak odasının kapısını açıp içeriye girdiğin de gözleriyle etrafı tarıyordu. Ve sonuç başarılı olmuştu. Makyaj masasının köşesin de beyazlarla parlayan bir gelin çiçeği.

" İşte buradasın. " Demişti kendi kendine. Elbisenin uçlarından tutarak dikkatlice bir o kadar da hızlı adımlar atarak ilerledi. Makyaj masasının önün de durup gelin çiçeğini elleri arasına aldığın da yüzüne yayılan tebessüm ile baktı. Beyaz rengini severdi. Hem de öyle bir severdi ki, beyazın anlamı kimseye değişmezdi. Derin bir nefes verip burnuna doğru getirdi çiçeği. Gözlerini kapatarak çiçeğin kokusunu içine çekmeye başladı. Kokusunu içine çekerken, içi huzur dolarken gerçek dünyaya telefonun çalması ile dönmüştü. Gözlerini açıp çiçeği masanın üzerine bırakarak çantasına döndü. Açıktı çantası ve elini içeriye daldırıp telefonunu aldı. Ekrana baktığın da arayanın berna olduğunu gördü . Berna bu dünya da en iyi kız kardeşiydi. Bütün yaşadığı zorluğu hep Berna ile yaşamış ayakta onun sayesin de kalmıştı. Hiç yalnız olmadığını anlamamıştı bile. Açıp kulağına yasladı ve o sesi duymuştu.

" Niğda, kuzum ne yaptın?. Buldun mu çiçeğimi?. "

" Buldum canım buldum.. Yanımda şimdi çıkıp geliyorum birazdan. "

" Tamam can gelsin alsın seni. Yürüme boşuna o kadar yolu tekrar. "

" Yok yok can yorulmasın şimdi. Ben gelirim tamam. Siz biraz daha yalnız kalın ben gelene kadar. " Can Yılmazer ailesinin yeğeniydi. Berna ile Can birbirlerini arkadaş ortamın da görüp sevmişlerdi ve şimdi ise bugün evleniyorlardı. Bu yüzdendi Berna'nın telaşı.

" Tamam canım. O zaman görüşürüz. "

Niğda " Görüşürüz kuzum. " Diyerek kısa ve öz olan telefonu kapatarak çantasına geri atıp çiçeği de alarak yatak odasından ayrıldı. Evden de ayrılıp avucun da tuttuğu anahtarı kapı deliğine yerleştirerek evden tamamiyle çıktı ve kapıyı kapatıp kilitleyerek, anahtarı çantasına koyup fermuarını da kapatarak önüne döndü. Elinde tuttuğu Berna'nın çiçeğiyle beraber gökyüzüne bakıyordu. Bugün her şey güzel olacaktı. Ağır adımlarla evin önünden ayrıldı. Efil efil elbisenin uçlarından uçları uçuşarak düğün salonuna doğru yürümeye başladı.

Tekin kol düğmesini bağlayıp vakalarını da düzelttiğin de, arkasına dönüp kravatını da aldı ve tam boynuna geçirecekken kapının açılmasıyla gözlerini devirmesi bir olup önüne döndü. Kravatını bağlarken ellerinin üzerine değen o naif parmakları gördü ve geri çekti.

" Yapsaydım kravatını ben. "

" İstemiyorum... Hem kendi işlerini kendin hallet helen. Benim işlerime de karışma tamam. Ben seninle ilgili tek bir şey de görmek istemiyorum çünkü. "

" Hala bana soğuksun. Tekin, ben seni sevmekten başka bir şey yapmadım. Sen o kızı seviyordun ve bende bunu yapmaya mecburdu..." Demesine kalmadan tekin bakışlarıyla susturdu Helen'i. Önüne dönüp kravatını bağlamaya başladı. Yılmazer ailesi olarak dün dönmüşlerdi Trabzon'a. Ve şimdi ise kuzeni hem de en kuzenden de öte kardeşinin düğünü için hazırlık yapıyorlar oraya geleceklerdi. Canın da özellikle nikah şahidiydi.

" O da orada olacak mı?. Yani düğün de. "

Kravatının son hamlesine gelirken durdu. Boğazı düğüm düğüm olmuştu. Helenin sorduğu soru cevapsız kaldı. Başıyla onaylayıp kravatını tamamiyle bağlayıp helene döndü ve uyardı.

" Niğdaya dokunmayacaksın. " Demişti sert ve uyarıcı bir şekil de Tekin. Sonrasın da ise tekrar ve tekrar son kez bir daha söylemişti.

" Onunla göz göze bile temasa gelmeyeceksin. "

" Tamam dedim ya. Kaç defa uyaracaksın ki?. Hem, sadece sordum zarar vereceğim demedim yani. " Diyerek yanından ayrılan Helene baktı Tekin. Pek inandırıcı bir şekil de konuştuğuna şahit olmamıştı. Çünkü aynı tıpkı babası gibi cevdet bey gibi huyları vardı. Arkasına döndü tekrar. Yatağının üzerinde ki takımının ceketini alıp üzerine geçirerek giyinmeye ve hazırlanmaya devam ediyordu.

Gergince dolanıyordu Berna gelin odasının ortasın da. Sağa sola vuruyordu kendini. Kabarık gelindiğinden biraz zor oluyordu ama yürüyordu işte. Bugün düğünü vardı . Nikahları kıyılacaktı. Bu konu da heyecanı başka ama diğer konu da gerginliği başkaydı. Çünkü bunu bildiği için Niğda uzun bir süre sonra kendisiyle konuşmayacağı kesindi. Boğazını temizlerken durdu ve kapı açıldı. İçeriye Can'ın girmesiyle beraber, ona doğru yürüyüp kapıyı kapatıp içeriye aldı.

İkisi ise odanın ortasındaydılar. İkisi de bu gerginliğin farkındaydı. Bir tek sorun ise nikah şahitliği. Berna'nın nikah şahidi Niğda , Can'ın şahidi ise de Tekindi. O sırada sessizlik Can tarafından bozulmuştu.

" Tekin aradı az önce. Dün varmışlar Trabzon'a. Şimdi yola çıkmışlar yetişeceklerini söylemiş. "

Berna " Niğda bize çok kızacak Can. Hayır yani arkadaşlarından biri olamadı mı nikah şahidi. İlla Tekin şart mıydı?. " Diye gergince sordu. Arkadaşının bir daha üzülmesini istemiyordu. Tamam Can'ın kuzeniydi , hatta kuzenden de öte kardeş gibilerdi. Ama Niğdanın yaşadığı zorluklara birebir şahit olmuştu. Onun bir daha üzülmesini istemiyordu. Arkadaşını zar zor gerçek hayata tutunmasını sağlamıştı. Yeğeninin ölümünden epey sonra da dağılan Niğdayı baya zor toparladı.

" Kimse olamadı Berna bunu sende biliyorsun. Beni de yalnız bırakmak istemedi Tekin. "

" Niğda ömür boyu benimle konuşmayacak Can. "

" Farkındayım canım. Bahsettin mi şu şahit olayını. "

Başını iki yana salladı. " Hayır söyleyemedim ki. O heyecan ve gerginliğin arasında söylemek istemedim. " Demişti sıkıntıyla nefes verip.

" Bilseydi eğer olmazdı şahidin tabi. " Başıyla onayladı bu sefer Canı. Çünkü arkadaşının ne kadar inatçı biri olduğunu bilirdi.

" Evet, zar zor ikna ettim zaten bozamam. "

Kapının açılması ile beraber duydukları ses ile susmuşlardı. " Neyi bozamıyorsun bakalım canım?. " Berna, duyduğu ses ile Cana kaş göz işaretiyle beraber sakın der gibi yapıp önüne döndü ve Niğdayı görerek elinde ki gelin çiçeğini fark etmişti.

" Çiçeğim. " Diyerek hemen Niğdanın yanına gidip çiçeğini aldı. Yüzünde ki tebessüm az da olsa gerginliği azaltmasını sağladı. Berna bakışlarını Niğdaya Çevirdi. " Sağ ol kuzum. Sen de olmasan. "

" Ne demek canım benim. " Dedi ve ekledi. " Neyse ben çıkayım. Misafirler de geliyordur zaten onları karşılarım. " Deyip arkasına dönen Niğdanın misafir karşılamasını duyunca sustu ve Can bu ortamı bozmuştu.

" Niğda, sen arka tarafa geçer misin?. Bir eksik falan var mı diye. Benim arkadaşlar ilgileniyorlar zaten. "

" Tamam Can bakarım. " Demişti ve Berna gizliden gizliye rahat bir nefes vermişti kapının kapanması ile beraber. Sonra bakışlarını Can'a çevirip baktı. Can'ın da kendisine bakarak öylece durmuşlardı.

Niğda, gelin odasından çıkarken durdu. Gelen araç sesleri dikkatini dağıtmıştı. İki tane siyah bir araç. Kaşları çatık bir şekil de araçtan inenleri izledi. Ön araçtan inen adam ile göz göze gelmişti. Adamın bakışlarına dokunduğu an içi ürpermedi değildi. Canların böyle birileriyle nasıl ortak olduklarına hala inanmıyordu. Göz göze gelmiş ve karşı karşıya durmuşlardı. Başıyla selam verip karşıladı onları.

" Hoş geldiniz. " Diye karşıladı.

" Hoş buldum. " Diyerek eli havaya kalkmıştı. " Selim Sancaktar. Davetli olarak katıldık. "

Parmaklarını eline dolayıp aşağı yukarı sallandı ve geri çekti. " Niğda Öksüz. Düğün sahibinin arkadaşıyım. Buyurun geçin, daha herkes gelmedi gelmek üzereler. Geldikleri an düğüne başlayacağız zaten. "

" Pekala. "

Aklına Can'ın verdiği iş gelir. " Bu arada benim arkada bir işim var. Siz içeriye buyurun rastgele bir masaya geçebilirsiniz. " Dediğin de Niğda onları yalnız bırakarak mutfağa doğru ilerlemişti arkasından bir çift gözün kendisini izlediğini fark etmeyecek şekil de.

Her şey iyiye gidiyordu. Misafirler ve davetliler yavaş yavaş düğüne akın akın ederken Niğda onlarla ilgilenip yolunu gösteriyordu. Arkada ki işleri de her zaman ki gibi yerindeydi. Koluna taktığı saate baktığın da, bir boş masa da oturması için ve dinlenmesi için izin vermişti. Düğün oldukça kalabalık olacak gibiydi. Gelen misafirler ve davetliler hep Yılmazer ailesi tarafından eş dost ailesindendi.

" Niğda hanım!. " Diye seslenen ekipmanlardan birine döndü Niğda. Hemen yanında ki bir kıza ilgilenmesinden ricada bulunarak, kendisine seslenen kişiye doğru gitti ve elbisesini yere bıraktı.

Meraklı ve endişeyle sordu. " Bir şey mi oldu?. "

" Nikah memuru hazır sizi bekliyor. Misafirler de geldiyse, nikah kıyılabilir denildi. " Bakışlarını giriş kapısına doğru çevirdi. Başıyla onaylayıp kadına döndü.

" Birisi daha gelecekti. " Dedi ve ekledi. " Can'ın şahidi olarak hatta. O gelmedi sanırsam?. "

" Aradı beni yolda geliyormuş . Birazdan burada olurlar. " Dediğin de başıyla onayladı ve kadını gelin odasına göndermişti.

" O zaman siz gelin ve damada söyleyin düğün başlıyor. " Dediğin de kadının yanından ayrılıp kendisine bir yer bulduğun da, nazik bir davranış ile oturduğun da etrafına bakınırken Daha az önce tanıştığı adamla göz göze gelmişti. Adamın bakışları ise üzerindeydi. Başıyla kendisine selam veren adama karşılık vermişti.

O sırada mikrofona üflenmişti. " Evet, bütün davetliler hazırsa ve sayın siz misafirler hazırsanız gelin ve damadı salona davet ediyor kocaman alkışlar eşliğinde onları karşılıyoruz. " Anonsuyla bakışları yukarıda ki merdivenlere doğru yöneldi. Kocaman alkışlar eşliğinde iki kapı açılmıştı. Birbirlerine gülümseyerek bakan el ele tutuşup merdivenlerden yavaş yavaş inen iki çifte bakıyordu.

Uzaktan görünce onların ne kadar daha çok birbirlerine yalıştığına şahit olmuştu Niğda. Nikah masasına doğru ilerlediklerini görünce kendisi de nikah memuru ile beraber ayağa kalkıp yürüdüler. Niğda yerine geçip Bernanın yanına oturduğun da, yanının boş olduğunu görmüş Berna'ya dönmüştü.

" Ee, can nikah şahidin yok mu?. Gelmeyecek mi kimse?. " Diye sorduğun da, Berna ile Can'ın yüzün de bir tuhaflık olduğunu sezse de düğün günüydü bugün.

" Geç kaldı herhalde. " Demişti ve başıyla onayladığın da yanında hissettiği hareketlilik ile bakışları rastgele karşıya gitmişti. Çünkü karşısın da görmek istemediği bir aileyi görmüştü. ' İşte geldim. Fazla bekletmedim umarım. ' sesi tanımıştı. Boğazı düğüm düğüm olmuş bakışları ise karşıya kenetlenmişti. Karşıda kendisine bakan kadının bakışları da gözlerine kenetlendi. Çünkü yanında oturan sesin sahibini tanıyordu.

Bakışlarını kadından çevirip yan tarafına çevirdiğin de ' Tekin. ' diye fısıldamıştı kendi duyacağı şekil de. Yutkundu, bunun gerçek olup olmadığına inanmak istemiyordu Niğda. Ama gerçekti ve tam da yanında oturuyordu. Yirmi beş yaşında ki hali olan Tekin gitmiş, yerine başka bir adam gelmiş gibi olmuştu Niğda..

 

Bölüm Sonu...

Bölüm düzenlendi ve Niğda İle Tekin yıllar sonra karşılaştı... Bakalım nasıl deprem etkisi olacak?.

Bundan sonra ne olacak bakalım bende bilmiyorum. Ama sizinle beraber görüp okuyacağız..

Görüşmek üzere...

Loading...
0%