Yeni Üyelik
2.
Bölüm

'• Bölüm Bir '• Hain Tuzak

@gulkokanhikayeler

Fırından çıkardığı limon ve tarçınlı kurabiyeyi çıkarıp mutfak tezgahının üzerine yerleştirip fırın eldivenini elinden çıkardı. Yüzünde ki gülümseme ile beraber bakıyordu taze sıcak sıcak fırından çıkan kurabiyelere. Zamanın da pişmişti . İçinde öyle bir heyecan vardı ki bir türlü dindirememiş kendini bu kurabiyeleri yapmaya koyulmuştu. Annesinin özel tarifindendi. Her sene yapardı ve şimdi ise kendisi yapıyordu. Hayatı boyunca anne özlemi çeken bir genç kız olarak büyümüştü. İçinde anne özlemi bir türlü dinmiyordu. Annesinin ölümüne özel bir günü vardı ve her sene de bir İstanbul'a geçerdi. Şimdi ise Karadenizde müstakil gözlerinin rengine sahip iki katlı olan bir evin mutfağın da kurabiyelere bakıyordu tepside dumanları havaya karışarak. O sırada telefonu çaldı mutfakla birleşen verenda da. Kurabiyeleri mi yalnız bırakıp verandaya girdi ve telefonu masanın üzerinden aldı. Ekrana baktığın da hazalın aradığını gördü ve açarak masaya yasladı sırtını.

" Efendim kuzum. "

" Alo , canım ne yapıyorsun?. Dönüyor bizimki askerden. " Haberi alan ilk kişi olmamıştı. Bütün sırrını sır tutan arkadaşıyla paylaşıyordu. İçinde yeniden bir heyecan kıpırdanmıştı.

" Evet, öyle heyecanlıyım ki uzak yola kadar kalbimin atışının sesi gidecek diye ödüm kopuyor. "

Gülümsediğini hissede biliyordu. " Roma'da ki teklifte geldi. Ne yapacaksın peki?. Kızım tasarımlarını çok beğendiler. Lisans yapmadığın halde önlisans yapmadığın halde sana şans verdiler. "

" Bilmiyorum, belki karşılık alırım. Hem hani derler ya aşk imkansızlığın içinden doğar diye. Bir umut belki bir kırıntısı saklıdır içinde. Onca boyu çocukluğumuz var. "

" İnşallah her şey yolunda gider. Belki bu şans sizin yüzünüzü güldürür. " Gülümseyerek hayal etmeye başladı genç kız. Bütün on dört yılı onunla beraber geçmişti. On dokuz yaşında ise askerliği sıraya girmişti. Çok az yüzünü görüyordu o zamanlar. Şimdi ise daha çok sık az görmeye başlamıştı. Ve özlemişti de şimdiden. O masum saf temiz kalbi kabul edemeyecek diye korkuyordu Binnur.

O sırada korna çalmıştı. Binnur düşüncelerin arasından çıkmış ve telefona dönmüştü. " Hazal, benim kapatmam gerek. Korna sesi duydum Merih getirdi onları galiba. "

" Tamam kuzum haber edersin. " Deyişiyle telefon kapandı ve Binnur baş başa kalmıştı yalnızlığı ile. Sonra eli boynunda ki kolyeye gitmişti. Doğum günün de en sevdiği kolyeydi bu. Cengiz'in ona öyle güzel sözlerle yüreğinde taşıdığı cümleleri kelime haline dönüştürmüştü ki, ömrü boyunca hiç çıkarmamıştı. On dört yaşında aldığı en güzel hediyeydi o zamanlar.

Telefonunu masanın üzerine koyduğun da, derin bir nefes verip verendadan ayrıldı. Kapının önüne geldiğin de ise kapıyı kendine doğru çekti ve kapı önüne birleştirilmiş merdiven aralarında mesafe olmasını sağlamıştı. Erkek kardeşi Merih ve Cengiz'i görüyordu . Cengizi görünce yüzünde ki tebessüm artmıştı. Bu bir hafta boyunca buradaydı. Çünkü yarın akşam Hazalın nişanı vardı ve yarın hazalla ilgileneceği için çok göremeyecekti belki de. Kalbinin atışı öyle hızlandı ki korkuyordu. Duyacak diye ödü kopuyordu.

" Hoş geldiniz. " Dedi ve ekledi. " Hoş geldin cengiz. "

" Hoş buldum . " Deyişiyle yanından geçerken yanağından makas aldığını hissetmişti. Yüzünü eğdi gülümsemesini saklaması için. Binnur yüzünü kaldırıp kapıyı kapattığın da teyzesinin sesini duymuştu. ' Oğlum gelmiş!. Cengiz'im gelmiş benim!. ' sesleri duyup yanlarına gitmesine rağmen mutfağa geçmişti. Tepsi de ki kurabiyeleri üst raftan bir tabak alarak maşa yardımıyla tabağın içine dizmeye başlamıştı. Şunu eksik eklemişti. Damla çikolatalı, limon ile tarçınlı kurabiye. Bu tarif ise hem kendisine hem de Cengiz'e özeldi. Çünkü bu kurabiye için çok kavga etmişlerdi ufaklık dönemlerinde.

Mutfakta ki masa da yiyeceklerdi. Hava soğuk olduğu için ve ocak aylarında oldukları için normaldi. Derin bir nefes verdi. İçeride oluşan sessizlik azalmıştı. Binnur kurabiyeleri tabağa tamamiyle yerleştirip masaya koymak için yan dönerken cengiz ile karşılaşmıştı. Bütün kelimeler yine boğazına dizilmişti.

" Limon ve tarçın. " Dedi ve ekledi. " Bir damla çikolata. " Demişti.

Binnur da başıyla onayladı. " Evet, annemin özel tarifi. Damla çikolatayı ben eklemiştim . "

" Bunun için kavga ettiğimizi hatırlıyor musun?. Teyzeme şikayet etmiştin beni. "

Hafifçe kahkaha attı. " Evet, o zamanki hallerimiz komikti. Daha çocuktuk. "

" Aynen öyle ve büyüdük sen genç bir kız, bense genç bir adam oldum. Üstelik kıdemli yüzbaşı bile oldum yani. " O zamanlar çok güzeldi. Keşke çocuk kalsak demişti içinden Binnur. Hiç büyümeseydik diye iç geçirmişti. Hayat o kadar hızlı akıp gitmişti ki, annesinin ölümüne bile üzülmemişti. Çünkü onun yaralarını saran sevdiği bir kalbini teslim etmiş olduğu adam vardı karşısın da.

kendine gelip seslendi sonra. " Teyze!, Merih hadi masa hazır!. " Dedi ve Cengiz'e döndü. " Sen de istersen üzerini değiştir. Bir duş al öyle gel. "

" Sakın bitirme bak kurabiyeleri yoksa saçların bozulur ben karışmam. " Beynin de yankılanmıştı çocukluk sesleri. Arkasına dönüp mutfaktan ayrılan sevdiği adama baktı. Ama o fark ediyor muydu aşkını bilmiyordu.

Suyun sesi yağmura benziyordu. Damlaları ise yağmurun damlaları gibi akıyor yerle buluşuyordu. Ilık su üzerine öyle iyi gelmişti ki, sırtını soğuk fayansa yasladı ve gözlerini kapattı. Neredeyse yarım saatten fazla suyun altındaydı. Bu eve hiçbir zaman dönmek istememişti. Kaçmak istemişti hep. Korktuğu bazı şeylerden kaçmak istemişti. Ama kaçmak bir işe yaramıyordu. Ne zaman buraya adım atsa hep onu yakına çekiyordu. Suyun altındayken kapattığı gözlerini araladı. Sadece buraya hazal ile okanın nişanına gelmişti. Okan bu mahallede en iyi yakın arkadaşıydı. Sırlarını, dertlerini paylaşan en yakın arkadaş. İçinde tuttuklarını hep ona döküyordu ve rahatlıyordu bir nebze.

Duşa kabine astığı bel havlusunu alıp beline sardığın da, suyun damlaları ise omuzlarından aşağıya dökülürken banyodan çıkıp odasına doğru gitti. Odaya girdiğin de kapıyı kapattı. Önce iç çamaşırlarını geçirmişti üzerine. Sadece baksırı ile duruyordu. Alt çekmeceyi kapatıp, üst dolabın kapağını açtığın da kazakların bulunduğu kısmı açtı. Haki yeşil boğazlı kazağını alırken yere ayaklarının dibine düşen beyaz bir kağıtla karşılanmıştı. Eğilip elinde ki kazağıyla beraber eli arasına aldığın da kendine çevirdi ve gördüğü resim ile durmuştu. Bunu çok iyi hatırlıyordu genç adam. Bir düğünde çekilmişti genç kız ile beraber. Resim çekilmeyi sevmezdi ama ilk kez itiraz etmeden çekilmişti onunla.

" Kendine gel. " Dedi ve resmi kaldırıp geri koyduğun da dolabı kapatıp üzerine kazağını geçirip altına dar kışlık pantolon geçirmişti. Odasından tam çıkacağı esna da, kapının dibin de tam dip dibe durduğu Binnur ile kalmıştı öyle kapı eşiğin de. Yeşil gözleri yeşil gözlerine değiyordu. Sadece onlara odaklıydı gözleri. Kokusu, sesi yakınındaydı. Zaman durmuş gibiydi sanki onun için. Ama hala zaman dursa da akıyordu.

Geri çekildi. " Şe...şey, ben seni çağıracaktım gelmediğin için geleyim dedim. " Demişti yalandan boğazını temizleyen Binnura bakarken. Elini ensesine götürüp geri çekti cengiz.

" Ben de tam iniyordum. Okan haberimi almış banyoya girmeden önce konuşmuştukta beni bekliyor. Kahvaltıdan sonra giderim diye. " Başıyla onayladığını ve merdivenlere doğru ilerlediğini görmüştü . Nasıl başaracaktı peki?. Hayatı boyunca kalbine hapis olan o aşktan kaçabilecek miydi genç adam?. Sadece nişan için gelmişti. Arkadaşını yalnız bırakmamak için.Ama aklı ve dengi karmakarışıktı.

Birkaç saat sonra...

Derin bir nefes verip Karadeniz'in serin sularına bakıyordu. Okanla beraber gittiği en özel yeriydi burası. Kahvenin sıcaklığı yüzüne işlerken dumanı ise havaya karışıyordu. Aklı da dengi de karmakarışıktı. Nasıl tepki verecekti bilmiyor unutmuştu bile çoktan. Boğazı düğüm düğüm olmuştu. Konuşmak bile istemiyor uzun bir şekilde susmak istiyordu. Sessizliğin kabuğuna çekilmek istiyordu. Hayatı boyunca böyle yapmış ve yapmak istemeye devam etmek istiyordu.

" Sustun? . " Sessizliği bozan ve sorusunu soran okana çevirdi bakışlarını. Derin bir nefes verip cevap verdi.

" Hayatım boyunca kaçmak istediklerimden kaçtım ben. Ama yine buraya geldim okan. "

" Kaderinden kaçamazsın. Özellikle de geçmişinden kaçamazsın. Cengiz, sen benim kardeşimsin. " Dedi ve ekledi. " Senin de mutlu olman hakkın devrem. "

Kararsız bir biçimde. " Korkuyorum Okan ben. Ona dokunamamak, kokusunu içime çekememek nasıl bir duygu farkında mısın?. Onun o gözlerinde ki heyecanı duyunca bile heyecanlanıyorum ben. Ama benim mesleğim ona zarar verecek. "

" Onun için uzak durmaya çalışıyorsun ama yapma. "

" Ben en son on dokuz yaşımdayken veda ettim onun aşkına ve kalbine Okan. Şimdi ise aynısını yaşatamam ona. Hayatını huzurla gözlerini huzurla kapatarak uyumasını istiyorum ben." Demişti ve cümlesi yarım kalmıştı telefonuna gelen bildirim ile beraber. Telefonunu çıkarıp ekrana baktığın da mesajlar kısmından vardı bildirim. Şifreyi girip mesaj kısmını tıkladığın da yüklenmemiş bir resim. Hemen indir tuşuna bastığı gibi karşısına bir tanıdık kolye çıkmıştı. Hemen hızla ayağa kalkınca öylece baktı telefonun ekranında ki kolyeye sandalye düşerken.

Altına ise bir yazı düşmüştü. " Beni paramparça ettin. Ama ben de şimdi senin kalbini yerinden söküp alacağım. " Mesajı ile öylece kalmıştı cengiz. Bu kolyeyi veda etmeden önce ki doğum gününde Binnura hediye ettiği kolyeydi. Hemen mesaj gelen numarayı aradı ve telefonun açılmasını bekledi. Uzun uzun çaldı. Ardından ise o tanıdık ses.

" Ce...cengiz." Diye duyduğu sesin ardından başka bir ses çıkmıştı. Hemen ondan önce davrandı.

" Eğer saçının teline tek bir zarar verirsen seni parçalar köpeklere teslim ederim!. " Diye bağırdı.

" Sakin ol yüzbaşı. Beni iyi dinle sana kırk sekiz saat süre veriyorum. İki gün sonra, eğer bütün eylem planı çizelgeleri raporları elime ulaşmazsa her şeyini kaybetmeye hazır ol. Tıpkı o güzel yasemin gibi mis kokulu sevdiğin kadın gibi. " Telefonun dıt dıt dıt sesinden başka bir şey gelmiyordu kulağına Cengiz'in. Yüzüne öyle büyük bir darbe vurulmuştu ki, ne durduğu yerde tepki verebiliyordu ne de tek bir mimik... Kulağına yasladığı telefon eli arasından boşluğa düşmüştü sadece ve onun büyük gürültüsü herkesin dikkatini çekmişti.

On beş dakika önce...

Kırmızı beresini de başına yerleştirdiğin de hazırdı. Hazallarda kalacaktı bu akşam. Aynı mahallenin içinde oldukları şanslıydı. Tam odasından çıkacakken yatağının üzerinde unuttuğu kolyesini fark etmişti. Yaklaştı yatağına doğru. Yüzüne yayılan gülümseme ile beraber dokunuyordu kolyesine. Eli arasına alıp askılığa doğru ilerledi ve çantasını alıp içine yerleştirdi. Omuzuna yerleştirdiği çantasının ardından botlarına yönelmişti.

" Teyze ben çıkıyorum!. " Diye seslendi teyzesine genç kız. Dışarıda ki tehlikelerden habersiz adım atıyordu. Eğildiği yerden doğruldu. Kapıyı kendine doğru çektiğin de ise adımlarını dışarıya attı ve kapıyı ardından kapattı. Bir mahalle arkasında ötede olduğu için yakındı. Omuzunda ki çantasına sıkıca tutunarak yukarıya doğru gitmeye hazalın evine doğru adım atmaya başladı. Tabi az aşağısında evlerini izleyen beyaz arabadan habersizdi. Yürüdü, yürüdü ve tam hazalın sokağına girecekken önüne hızla fren yaparak durmuş bir araç çıkmıştı. Korkup geri kaçırdı kendini ve arkasına döndüğün de ise aynı şekil de duran araca baktı. Neler olduğunu anlayamamıştı. Bedeni gerilmeye başladı sonra. Arkada ki arabadan inen iki kişi, diğer arabadan inen üç kişiyi görmesiyle sağ araya kaçmak için adımlarını atacakken ayakları yerden kesilmişti.

" Bırak kimsiniz siz bırakın!. "

" Yürü boşuna çırpınma!. "

İki adamın kolları arasından çırpınmaya çalıştı. " Bırakın beni ne olur yalvarıyorum size bıra..." Dese de sözü boynuna batan iğnenin ucunda ki acıyı hissetmesiyle sessizliğine bürünmüştü. Yarı baygın bir şekil de arabanın bagaj kısmına doğru sürüklenmişti adamların kolları arasında. Bagajın kapağının açılması ardından, önce çıkarılan iplerden birinin ellerine, sonrasında ise ayaklarına bağlanmış ve ağzına bant gözlerine ise siyah bir bandana... O haliyle öylece bagajın içine konulmuştu baygın haliyle. Bandana ile sağlanan karanlığı üzerinde hissederek yarı bilincinin tamamiyle kapanmasını en son bagajın kapağının kapanmasını duymuş kendini karanlığa teslim etmişti...


Bölüm Sonu...

Loading...
0%