Yeni Üyelik
5.
Bölüm

'• Bölüm Dört '• Bir Kıskançlık Meselesi

@gulkokanhikayeler

İçine kapandı Binnur. Suskunluğuna gömülmüş karşısında ki denizi izliyordu. Bir umutta olsa doğru bir şey duymak isterdi. Ama duymamıştı, çünkü sevdiği adamın ilişkisine karşılık vermeyeceğini öğrenmişti. Ne yapacaktı şimdi bilmiyordu. Düşünüyordu, sadece düşünmeye ve sessizliğine gömülmeye karar verdi. O halsiz bedeninin bütün olan yorgunluğu gitmiş, sanki hiç hastane de yatmak istememiş gibi susmak istemişti. Denizin esintisini üzerinde hissetmeye başlayıp gözlerini kapatmıştı. Kalbinin içerisine doğru oluk oluk akıyordu acıyan yerin kanı derinlerine doğru... Yanıyordu canı, hem de çok. Alamamıştı karşılığını çünkü. Bütün o sözler, yalvarışlar ve o korku dolu kaybetme korkusu bakışlarının yalan olmadığını bilmek istiyordu. Ama yapamazdı işte, bütün cesareti bitmiş yalnız kalmıştı. Bir tek erkek kardeşi vardı hayatın da. Bir de teyzesi semiha hanım. Anne yarısı olarak kendilerinin üzerin de o kadar emek vardı ki hakkı ödenmezdi. Kalktı, daha fazla burada durmanın anlamına gelmiyordu. Bakışları boş boş bakıyordu yürürken.

Şimdi bundan sonra hayatı nasıl olacaktı bilmiyordu ama düşünecekti. Aklında yurt dışına gidecek olduğu eğitimi vardı. Eğer hala o kağıt odasın da bir yerdeyse ilk işi onu halletmesi olacaktı. Bir karşılık alır da kalma sebebi olur diye düşünmüştü.

Ama o sebebi de kaybetmişti...

Binnur odasına girdiğin de kapıyı kapatıp sırtını kapıya yaslamıştı. Elleri arkasında kapıya yaslı, başını da kapıya yaslayıp bakışlarını tavana yasladı. Yalnız kalmak istiyordu . Kafasını dinlemek bu dünyada ki bağlantısıyla kesmek istiyordu. Sonra aklına yurt dışından eğitim bursu aldığı aklına gelmişti. Belki gider de iyi gelir diye düşündü. Hala başvurusu geçerliydi. Kapıdan ayrılıp dolabına yöneldi ve dolabının içinde ki köşelerden birine koyduğunu düşünerek karıştırmaya başladı . Dolabın içerisini karıştırırken, yere bir şey düşmüştü. Dolabın içinden çıkıp yere eğildi ve düşen beyaz kısmı görülen bir şeyi aldı. Elleri arasına alıp kendine doğru çevirdi. Bu yurt dışına gidilecek olan burs başvurusuna aitti. Bunu okuduğu okula gidip kayıt olması gerekiyordu. Müdürün yardımı ile yapacaktı. Ama önden bir eğitim alınacaktı. Ünlü bir tasarım Holding'in de alacaktı bu bursu. Burs başvuru kağıdını yatağın üzerine koyup, dolabına döndü tekrar. Dolaptan rastgele eline uzun kollu hafif göbeği açık beyaz kazak ve altına siyah kot pantolon tercih edip giymeye başladı. Onları üzerine giyip kıyafetinin içine hapis olan saçlarını dışarıya çıkarıp geriye attığın da yüksekten toplayıp tekrar başını öne doğru attı. Bir eliyle dipten topladığı saçlarını tutup, alnının önüne düşüp gizlenen kah küllerini düzeltiyordu parmak uçlarıma yardımıyla. Aslında bedeni yorgun ve güçsüzdü ama bir gün de toparlamıştı kendini ve hasta hissetmiyordu. O sırada kapı çalınmış ama kapı açılmadan seslenen kardeşinin merih olduğunu öğrenmişti.

" Abla, teyzem naciye teyzeye gidecekmiş. Seni de alacakmış ona göre hazırlan bak. " Dalga geçer gibi ses tonuyla konuşan kardeşine göz devirdi. Çöpçatan naciye teyzesini sevmezdi. Ne zaman oraya genç bir kız gelse, mahallede tek bir kız bırakmıyordu. Kah küllerini toparlayıp saç bağı ile beraber dipten tuttuğu saçlarını toplamış iki yandan gerip çekerek düzelttiğin de yatağına doğru döndü. Burs başvurusu kağıdını da alıp odanın kapısını açarak merih ile yüz yüze gelmişti.

" Ayrıca hiç komik değil merih. Hem benim işim var. Üniversiteye gideceğim burs başvurusu yapacağım daha. " Demişti ve odasından ayrılıp merihi yalnız bırakmıştı. Merdivenlere yürüyüp aşağıya indi. Kapıya doğru geldiğin de , beyaz sporlarını giymeyi tercih etmişti. Beyaz sporlarını da ayaklarına giydiğin de kapıya eli gitti. Askılıkta duran çantasını aldı. Vestiyerin içerisine bıraktığı telefonunu da alıp ikisini de çantasına yerleştirdi ve kapıyı kendine doğru çekti.

Tam inecekken aşağıya inen kardeşini gördü. Eli kapı kulpunda iken kardeşine dönüp öylece baktı. Biraz bu konulara meraklıydı.

" Mezun olduğun yere niye gidiyorsun ki bir daha?. "

Derin bir nefes verdi. " Yurt dışında devasa bir okuldan burs teklifi aldım. Kendini geliştirmek için de, okula gidip müdürün yardımıyla beraber, burs başvurumu yapacağım. "

" Onur beyle mi?. " İması ile kaşlarını çattı Binnur. Ne demek istediğini anlamamıştı zira.

" Ne demeye çalışıyorsun anlamadım ablacığım?. "

" Onur bey, boğaziçi üniversitesinin müdüründen bahsediyorum abla. O adam gözüme hiç girmiyor haberin olsun. "

Göz devirdi Binnur. " Merih, o okulla bu burs başvurusu dışından başka bir bağlantım kalmıyor. Hem bitmiş gitmiş bir şey. Aklından başka bir şey geçirme. "

" Peki o zaman. Cengiz abi gidiyormuş yarın. " Merihin deyişi ile durdu. Ne cevap verecekti ki?. Bütün kelimeler yutulmuştu zira.

Araya girdi. " İyi o zaman gitsin. " Dedi ve ekledi. " Geç kalıyorum, oyalama beni hadi. " Diyerek evden ayrıldı. Evden çıkarken küçük bahçe kapısı arasın da karşılaştılar Cengiz ile. Cengizden birkaç saat daha sonra geç gelmişti ama yine geç gelen o olmuştu. Sustu, başını eğip yanından geçmek için bahçe kapısına doğru ilerledi ve kapıyı kendine doğru çekip yanından ayrıldı. Ona bakmadan yürüyordu önüne bakarak. Omuzunda ki çantasına sıkıca tutunuyordu direnci kırılmasın diye.

Bütün dünyaya yıkılmayacağını göstermek istemişti. Güçsüz kalmayacaktı, arkasına bakmadan yürümeye devam ederken ' arkana bakma, sakın arkana bakma. ' dedi ve hızlı adımlarla yolun üzerinden gözden kaybolmak istemişti.

Saatler geçmiş Veranda da oturuyordu Cengiz. Yarın izni bitiyor ve gidiyordu. Son kez belki de görmek istiyordu ama akşam olmuştu neredeyse. Sıkıntıyla verdiği nefes ile oturduğu yerden kalkmış, mutfağa girip çıkarak kendini evden dışarıya atmıştı. Kapıyı ardından kapatıp hafif gün ışığını emen bir karanlık görüyordu. Rastgele yan tarafına döndüğün de ise, gördüğü manzara ile durdu. Binnur ile yanın da genç bir adam duruyordu.

Birbirlerine bir şeyler anlatıp gülüyorlardı. ' O ne ya?. ' diye sorarcasına baktı karşısında ki görüntüye. Gözlerini gezmeye çıkarmış gibi sağa sola çeviriyordu o hızla. Binnurun koluna dokunan o parmakları görünce , gözlerini kapatıp açtı ve onlara doğru adımlarını atarak yanlarına gelmiş ve binnurun yanında durmuştu.

" Hayırdır, pek keyiflisiniz. " Dedi ve binnura döndü. " Bölmeyeyim isterseniz hı?. "

Binnurun tam konuşacağını anlarken, yanında ki biri sözünü kesmişti. " Kim bu binnur?. " sorusuna çevirdi bakışlarını. Tam bir şey söyleyecekken binnur sessizliğini bozdu.

" Teyzemin oğlu onur hocam. Cengiz abim olur kendisi. " Abi kelimesini üstüne bastıra bastıra söylediğini duymuş ama taviz vermeyerek bakışları hala onur hocadaydı. " Kendisi bana düşkündür. Kız kardeşi gibi görür de üzülmememi istemiyor. Koruyor kendince beni işte. "

" Memnun oldum. " Diye eli uzatan sahibe baktı kısa bir bakışla. Ama o uzatıp tanışmak istememişti.

" Bende memnun oldum. Ben kuzenimi alıyorum eve götürüyorum. Sağ olun bıraktığınız için iyi günler. " Dedi ve cengiz binnurun bileğini tuttuğu gibi arkasında sürükleyerek evin kapısı önüne getirdi ve karşısın da durmasını sağladı.

Binnur. " Ne yapıyorsun sen ya?. " Diye sorup ekledi. " Hocamı resmen kovdun sözlerinle. "

" Kovarım, o gözler hoşuma gitmiyor kovdum bende işte. "

" Hoşuna gitmiyor. "

Başıyla onayladı. " Evet, hem bakıyorum da o imalar ne öyle ?. Yok teyzemin oğlu, cengiz abi, kardeşi gibi görmeler falan?. "

" Aa, ne çabuk unuttun cengiz abi?. Sen istedin bunu. Ben de bunu yerine getiriyorum işte. "

İçinden sabır çekip bir kolunu beline yaslayıp, diğer elinin işaret parmağını binnura sallıyordu. " Maşallah iyisiniz de. Hemen de dil pabuç kadar. "

" Sağ ol. Sağ olsun beni birisi gerçek dünyaya döndürdü. "

" Ne işin vardı o okulda?. " Diye sordu Cengiz.

Binnur " Sanane. " Dedi ve ekledi. " Hem niye ben sana hesap vermek zorundayım ki?. Sonuçta abimsin yani değil mi?. "

" Binnur, beni çıldırtma. Ne işin vardı o okulda? . "

" Vakti gelince öğrenirsin. Hem sen yarın gitmeyecek misin askeriye?. Akşam oldu zaten gidip uyu sen. "

" Evet, uyumak mantıklı ne de olsa. Sonuçta o senin özel hayatın. "

" Aynen, özel hayatım. " Demişti ve bu cümle Cengiz'i daha çok çileden çıkarmıştı. Daha fazla tartışmak istemeyeceğiniz belli ederek cebinden anahtarını çıkarıp evin kapısını açtı ve kapıyı kapatmadan içeriye girmişti. Anahtarı konsolun üzerine bırakırken kapının ardından sertçe kapandığını duyması ile bakışlarını kapıya çevirdi. Eve girmemiş başka yöne gidiyordu. Hazalın yanına gidiyordu belki de.

Binnurun odasının çaprazında ki odaya geçti Cengiz. Derin bir nefes verip kapıyı sertçe kapatarak yüzünü iki eliyle sıvazladı. İçinden sabır kelimesi çekiyordu. İnadı çok pisti onun. İnadını daha çok kendisinden iyi tanırdı çünkü. Ne zaman o kurabiye yapılsa ve son birkaç tane kalsa yemez ona bırakırdı. Küçükken almıştı dersini çünkü. Yatağının üzerine oturduğun da ise telefonu çaldı.

Yastığının altından telefonunu aldığın da ise, ekrana baktı. Arayanın okan olduğunu görerek açtı ve telefonu kulağına yaslayıp ayaklarını uzatarak yatağa yerleşti.

" Efendim kardeşim. " Demişti bıkkın bir ses tonuyla.

" Cengiz, hayırdır sesin bir tuhaf?. "

Göz devirdi Cengiz Okanın sorusuna. " Binnurla kapı önün de tartıştık. Hazalın yanına gitti. "

" Ne konu da?. "

" Onur hocası konusun da. " Demişti gergin bir tonda.

" Anladım. Onları yan yana gördün ve kıskandın. "

" Kıskanmadım Okan. Hem o adamdan haz etmiyorum sadece o kadar. Uzak dursun istiyorum ondan. "

" Pek öyle gelmedi bana sanki?. "

Uyarıcı bir ton ile. " Okan dedim yapma şunu bak. "

" Tamam, tamam kardeşim bir şey demedim. Her neyse yarın gidiyorsun he?. " Sorusuna dıt dıt sesi yayılmıştı kulağına. Telefonu kulağından çekip ekrana baktı. Ekran da Salim komutan yazısı gördü. Hemen Okan'a döndü.

" Okan, seninle sonra konuşalım mı?. Salim komutan arıyor. "

" Tamam. " Dedi ve telefon kapandı. Telefonun melodi sesi odasının içerisini doldururken açtı çok geçmeden ve kulağına yaslayıp ayağa kalktı.

Tekmil verdi. " Kıdemli yüzbaşı Cengiz Erdinçer Trabzon. Emredin Komutanım. "

" Cengiz acil gelmen gerek. Operasyon vakti evlat. "

" Hayırdır komutanım inşallah?. "

" Karargaha gelirsen orada anlatırım. "

" Emredersiniz komutanım. " Dedi ve telefonu kapatıp düşünceler içerisine daldı. Diğer yandan aklı binnurdaydı ve diğer yandan şu yeni çıkan operasyon da. Telefonunu yatağın üzerine bırakıp dolabın kenarına doğru eğilip el çantasını eli arasına aldı. Yatağının üzerine koyup tekrar dolabına döndüğün de karargahta kalmak için birkaç parça kıyafet yanına almaya başlamıştı.

Binnur avuçlarında ki sıcaklığı hissederek bakışları hala camdaydı. İçinde ki öfkeyi bastırmak için hazala gitmişti. En çok hazalla konuşurken rahatlıylordu çünkü. Bakışlarını camdan çekip kahvesinden bir kaç yudum alarak tekrar dışarıyı izlemeye devam etti.

" Uzun oldu konuşmam. Tam da anneannem hastalanarak vakti buldu annem gitti de. " Diye söylenen hazal ise yanına gelmiş oturduğu koltuktan oturmuştu.

Binnur bakışlarını hazala çevirdi." Nasıl durumu iyi mi?. "

" İyiymiş. Birkaç gün daha kalacak annem öyle. Nişan işi yine uzadı. "

" Olsun canım. Sağlık önemli ."

" Haklısın. " Demişti. Ve sonra konu açılmıştı. " Senin evinde olup dinlenmen gerekmiyor mu?. "

Gözlerini devirdi Binnur. Bıkkınla nefes verip konuşmaya başladı. " O konuyu hiç açma. Zaten hala sinirliyim. Cengiz, yine onur hocayı sözleriyle kovdu. "

" Kıskandı yani?. " İma ile söyleyen arkadaşına baktı Binnur. Histerik bir gülüş attı.

" Kardeşi gibi gördüğü bir insan neyimi kıskansın Hazal? . "

" Öyle diyor ama, Cengiz'in neler yaşadığını sen de biliyorsun. "

Başıyla onayladı. " Evet biliyorum. Yasemini kaybettikten sonra hep ben yanındaydım. O acısından görmedi beni ve hala de görmüyor. "

" Canım, aynı acıyı yaşamaktan korkuyor. O yüzden bu davranışları. "

Hüzünle cevap verdi. " Artık bir şey demiyorum . Bu konu kapandı benim için zaten. Şu bursu bekliyorum. "

" Gideceksin yani kararın kesin?. " Başıyla onayladı Binnur.

" Evet, gideceğim hazal. Sizin şu nişan olsun. Düğününüze de oradayken gelirim artık. " Demişti.

Akşam olmuştu. Yine bir şeyler karalamak binnura iyi geliyordu. Can sıkıntısı ile, içinde ki öfkeyi ortaya çıkararak bir ayakkabı yaratmıştı yeniden. Hem ayakkabı, hem de ona uyacak harika bir elbise tasarımı. Son dokunuşları yapıyordu. Bir nokta d ayanlış yapıp, silgisini alarak yaptığı yanlışı sildi. Ve ardından devam ediyordu yanlış yaptığı noktayı silip düzelterek. Ayakkabının son rütuşları duruyordu. O sırada telefonuna mesaj gelmişti. Kalemi kucağına bırakıp, masa üzerinden telefonunu aldı ve ekrana baktı.

Mesaj Cengiz'e aitti. " Evin kapısı önündeyim. Dışarı çıkabilir misin?. " Diye okuduğun da, arkasına dönüp perdeyi çekti. Evin önün de bekleyen Cengiz'i görüyordu. Yanın da el çantasını duruyordu. Kaşlarını çatıp baktı. Yarın gidecek diye biliyordu ama bugün gidiyor. Bir şey mi oldu diye merakta etmedi değildi.

Kucağında ki eşyaları bırakıp kapıya doğru ilerledi. Hazal uyuyordu ve sessiz hareketlerle açtığı kapıdan dışarıya çıkıp Cengiz'e doğru yürüdü. Yürürken Cengiz'in bakışları gözlerine yerleşmişti. Aralarında ki mesafeyi ikisi de kapatarak göz göze gelmişlerdi.

" Operasyon çıktı. Bugün gidiyorum. " Deyişiyle içi ürperdi binnurun. Yine ulaşamayacaktı ona. Yine bir hafta belki ay bekleyecekti onu. Asker eşi olmak o kadar zor ki, kendisinden uzak tutsa da hala yüreği cengiz diye atıyordu.

Başıyla onayladı. " Anladım. Allah ayağınıza taş değdirmesin. "

" Amin. " Diyebilen Cengiz'e baktı. Sırtını dönüp tam eve dönecekken arkadan onun seslenmesi ile durdu genç kız. Ağlama hissi bürümüştü içini ama ağlamayacaktı.

Arkasına dönüp Cengiz'e baktı. Kendisine doğru geldi ve ellerine dokunulan parmakları hissetti.

" Bana bir şey olursa, sakın gözlerinden tek bir damla yaş dökülsün istemiyorum. " Diye başladı söze.

" Cengiz ben. " Dese de sözü cengiz tarafından kesildi.

" Lütfen dinle. " Dedi ve ekledi. " Arkam da Karadeniz damarı taşıyan , bir askerin arkasından ağlamayacağını bilmesini istediğim birisi olsun istiyorum. Bak ben yasemini kaybettim. Onun acısı hala içim de. Ben bir tane daha acıyı kaldıramam. Bünyem izin vermez. "

" Ya benim bünyem. Cengiz, senden haber alamıyrum diye kaç kere uykumdan oluyorum biliyor musun?. Döneceksin diye Veranda da bekliyorum seni. Böyle konuşup daha fazla yakma canımı. "

Yanağında parmaklarını hissetti Binnur Cengiz'in. " Eğer, bir gün sular durulursa sana geleceğime inan. " Başıyla onayladı Binnur. Anlına konulan buse ile gözlerini kapattı. Zaman onlar için durmuştu. Cengiz'in kendisinden uzak durması bile bir işe yaramıyordu ama, cengiz buna mecburdu ve Binnur bunu tahmin edebiliyordu.

Keşke böyle kalabilse demişti kendi kendine. Artık çok geç olduğunu anlamıştı. Vedalar acıtırdı ve binnurun yüreği kan ağlıyordu. İki sevda , ortak bir yüreğin akan kanı kocaman bir boşluk ile buluşmuştu. Bu sevda onları yakacaktı belki de ama, bilmiyorlar ki daha çok üstlerinden geleceklerini...

Bölüm Sonu...

Evet, uzun zaman oldu farkındayım. İlker yoğunlaştığı için elime alamadım telefonu ama nihayet bitirdim. Yarım kalan bölümü de tamamlayıp size emanet ediyorum.

Bakalım Binnur ve Cengiz çifti imkansızlığı aşabilecekler mi?.

Haftaya cumartesi görüşürüz..

Loading...
0%