Yeni Üyelik
3.
Bölüm

'• Bölüm İki '• Hesap Edilemeyen Acı

@gulkokanhikayeler

Cengiz kapıdan içeri girdiğinde kendisini bir sessizliğin bekleyeceğini biliyordu; ölüm gibi bir sessizlik değildi bahsettiği... Bir evden çıkan cenazenin ardından kalanlardaki sessizlikten bahsediyordu. Birkaç saat önce neşeyle gözlerinin içine bakan ortalarda koşturan genç kız yoktu, Binnur yoktu. Kafasını çevirip baktığında merdivenin başında duran Okan'ı hemen ardından da duman oturmuş dağları görmüştü. Hava buz gibiydi ama içi cayır cayır yanıyordu, korumaya çalışıp her şeyden sakındığını sanarken hiçbirini beceremediğini fark etmişti. Kapının eşiğinden içeri girdiğinde tam karşıda merdivende oturan Merih'i bulmuştu gözbebekleri.

Merih aceleyle olduğu yerden kalkıp ona doğru gelmişti. Kötü haberin izlerini taşıyan gergin, hüzün dolu ifadelerle ona doğru bakarken sordu.

"Ablam nerde? Cengiz Abi bir şey söyle... Bulduk de bulacağız de bir şey söyle"

"Herkes alarmda, arıyoruz bulacağız"

"Kim, kim yapmış ki bunu ablama? Ne isterler ki benim ablamdan kimseye kötülüğü dokunmaz ki onun?"

Susmuştu Cengiz, bir şey söyleyecek gibi olsa da yutmuştu kelimelerini annesini görünce. Merih'e yalan söyleyebilirdi belki ama ama annesine söyleyemezdi, annesi bakışlarından anlardı.

"Beklemekten başka yapılacak bir şey yok" dedi ve arkasını dönüp kapıya doğru ilerlerken yalnızca kendi duyacağı şekilde mırıldanmıştı. "Ama benim var"

"Nereye gidiyoruz?"

"Bir haber yok dimi hala?"

Okan olumsuz manada başını sallarken Cengiz arabanın tekerine tekme savurmuştu.

"Allah benim belamı versin oldu mu Allah benim belamı versin"

"Cengiz kardeşim sakin ol bunun hiç kimseye bir faydası yok, yapma"

"Onu kendimden korumaya çalıştım bu mu korumak lan bu mu? Binnur yok oğlum Binnur yok... Yok...*** çocuklarının elinde, ne halde bilmiyorum, korkmuştur o tanımadığı insanların yanında rahat edemez o, korkar... Allah kahretsin.... Allah kahretsin" diye bağırırken bir tekme daha geçirmişti arabanın lastiğine ama içinin ateşini söndürecek şey bunlar değildi, Binnur’u bulmaktı... Sadece Binnur’u bulmak...

Kollarında okanın dokunuşlarını hissetti ve hızla ona doğru çevrildi. Hafifçe sarsıldı. " Bana bak Cengiz. " Deyişiyle gözlerini gözlerine çevirdi. " Bulacağız kardeşim Binnuru. Ama sen böyle yaparsan olmaz. "

" Yasemini kaybettiğim gibi onu da kaybedemem. Okan ben binnursuz yaşayamam. "

" Bulacağız kardeşim. " Dedi ve ekledi. " Arıyoruz bulacağız. " Demişti ve Cengiz kardeşi bildiği adama sımsıkı sarıldı. O soğuk, sertçe önüne serilmiş duvarlar sanki yıkılmış, yerine o çaresiz adam gelmişti. Aklı binnurla kurabiye tartışması ve triplenmesi gelmişti.

Evin salonu ortasın da koltuğun kenarına oturmuş ve kollarını göğsünde bağlayarak başını yan tarafa çevirmişti küçük kız çocuğu. Kahvaltısını bile yapmadan ayrılmıştı masadan. Çünkü küstü ve o son kurabiyeyi yemek hakkıydı ama kendinden büyük erkek kuzeni yemişti. ' Anneciğim, yine yaparım sana kurabiye üzülme ama. ' omuz silkti. İstemiyordu daha hiçbir şey yemek. Hala aklında son kalan limonlu tarçınlı kurabiyedeydi.

Annesine döndü. " Yaaa. " Dedi ve kollarını ayırıp koltuktan kalktı. " Banane!, Cengiz abi yedi işte küsüm ben ona!. O kurabiyeyi ben yiyecektim!. "

" Anneciğim, seninle uğraşıyordu güzelim. " Diye anlatmaya çalışan annesine baktı o minik yeşil gözleriyle.

Ayağını hırsla yere tepti. " Ha...yır!. İstemiyorum artık onu gitsin!. " Demişti ve annesinin yanından ayrılırken, küçük kız bakışlarını kendisine uzatılan avucunun içinde ki kurabiyeyi kokusundan tanımıştı.

" Şaka yapmıştım. " Diyen o masum haline bürünen Cengiz abisine baktı küçük kız. Arkaına dönüp annesinin ayağa kalkışını ve başıyla onay verip özür dilemesini istemişti.

Tekrar önüne döndü. " İstemiyorum. " Dedi Cengiz abisinin gözleri önüne bakarak.

" Beni kırmazsın değil mi?. " Diye sorusuyla devam etti. " Hadi al bak seni bekliyor. " Derin bir nefes verip minik elleri yumruk şeklin de olmuştu. Bir elini kaldırıp iki parmağıyla kurabiyeye dokundu. Cengiz abisinin avucu içinden kurabiyeyi aldığın da yemeden öylece baktı.

Ayrıldı, geçmişinden gerçek dünyaya dönerek okandan öylece ayrıldı Cengiz. Sıkıntıyla nefes verip iki elini de arabanın yan tarafına serdi. Kendinden nefret ediyordu. Kalbine ilk açtığı kadını aynı şekil de kaybetmişti. Şimdi ise aynı ikinci defa da binnuru kaybedecekti. Bir haber gelmeliydi ya kendi karargahından ya da okanın. İki taraftan birinden haber gelmesi şarttı. O sırada telefon çaldı yeniden. Yine kendine ait bir telefon sesiydi. Cengiz telefonunu çıkardığın da, ekrana baktı. Yine bilinmeyen numara... Aynı kişinin olduğunu düşünüyordu. Ekranı okana çevirdi. Başıyla onayladığını anlayınca telefonu açtı ve hopörlere verdi. Boğazını temizleyip sessizliği bozmasını bekledi.

" Düşündün mü yüzbaşı?. " Kararlı ve ciddiyete bürünen bir ses tonuna sakin kalmaya başlamıştı şimdilik.

Soğuk kanlı bir şekil de. " Neyi düşündün mü?. "

" Takası?. " Histerik gülüş atmıştı ama sinirden. İki parmağını iki göz arasıns yerleştirip alnını karıştırdı ve okana çevirdi. Sakin ol dercesine bakıyordu kendisine. Kabul ettiğini söyle der gibi bakıyordu.

Başıyla onayladı ve derin bir nefes verdi. " Tamam, kabul ediyorum ne istiyorsun?. "

" En son yaptığınız operasyon da bize büyük bir darbe vurdunuz. " Dedi ve ekledi. " Şimdi o darbenin düzelmesi senin elinde yüzbaşı. Türkiye üzerine kurduğumuz, o planlanmış eylem çizelgelerini ve sunumların kooyalanmış halini geri istiyoruz. Ekrana bak belki son kez görürsün. "

Kaşlarını çatıp baktı okana. Cengiz telefonuna dönüp ekranı açtığın da, bildirim düştüğünü gördü. Hemen aşağıya kaydırdı ve mesaj kısmına bastı. Mesajın yüklenmesi ile beraber gördüğü görüntü kanını dondurdu. ' Bi...binnur.' diye kendi duyacağı şekil de fısıldadı. Çünkü bedenine iplerle dolanmış bir c4 patlayıcı, aracın içinde de dolu dolu olan c4 patlayıcı görmüştü. İşte bugün burada kıyamet kopacaktı belki de.

" Nerede binnur?. "

" Takası yaparsan uslu uslu kızı geri alırsın yüzbaşı. "

Öfkesini içine doğru bastırdı. " Ben pençe timi komutanlığından, kıdemli yüzbaşı Cengiz Erdinçer. " Dedi ve devam etti. " Kime bulaştığını bile bilmiyorsun. Eğer, ona bir zarar verirsen senin girdiğin fare deliğini bulursam elime geçersen, parçalarını bulamazlar duydun mu beni?!. "

" Her ne kadar sana uzaksa bir o kadar da yakın sana yüzbaşı. Ara bul, zaman çok var. Yarın patlayıcıların dakikası bir dakikada başlayacak. 59 saniye sonrası bum. " Deyişiyle telefon kapanmıştı. Cengiz kulağın da telefon ile öylece kaldı. Çünkü zaman daralıyordu. Binnuru bulacaktı cengiz. Ucun da ölüm bile olsa bulacaktı. Telefonu kulağından çekip okanın yanına geldi.

Okan " Ne dedi?. Bir şey söyle cengiz. " Gözlerinde ki kararlılığı ile baktı Okana.

" O operasyonu hatırladım. Devasa bir zehirli füze yapma çalışması aşamasındalar. Ama biz planlarını bozduk . Şimdi ise her kimse geri istiyor. "

" Aklın da var mı bir şeyler?. "

Başıyla onayladı. " Bizim karargaha gidelim. Yekta komutanla konuşmam gerekecek. " Demişti. Eliyle okanın omuzuna pat pat yaptı ve şoför koltuğuna doğru geçerken, diğer tarafa da okanın geçmesi ile beraber aracın içerisine yerleştiler. Cengiz, arabayı çalıştırıp kemer dahi takmadan kolunu aşağı yukarı çektiğin de gaza bastı ve evin önünden ayrıldı. ' Geliyorum güzelim, az kaldı yanında olacağım geliyorum. ' demişti kendi kendine ve aracı doğru karargaha sürmeye başladı. Her kimse izini bulacaktı. Ve bu aklındaki ise eğer başarılı olursa, kimsenin canı yanmadan sorunsuz halledilecekti. Lakin ölüm her an yakınında bitiyordu...

24 saat sonra... Öğlen.

Klavyeye olan dokunuşlar parmaklardan sağlanıyordu. Gözler dün geceden itibaren ile kuvvetli bir ışık ile parlamaya devam etmişti. Mahallenin içi dışı her yeri taranıyordu. En yskın mesafeyi çeken yerleri bile taramışlardı. Ekran da oluşan plakalar dan yer tespiti ediyordu nerede olduklarını anlamak için. Hem gözler küçük ekran da, hem de büyük ekran da yer alıyordu. İş geceden öğleye uzamıştı. Şimdi kaldı son yirmi dört saat. Bu yirmi dört saat içerisinde bulunamazsa eğer sonuçların bir çok insana zarar verilmesine neden olurdu. Herkes işin de karınca gibi hızlı çalışmaya devam edilirken güvenlik kamera odasının kapısı açıldı. Sadece içeriye okan girmişti. Herkesin harıl harıl çalıştığını izleyince bakışları ekrana çevrildi. Özel kuvvetler ile beraber ortak operasyon düzenleyeceklerdi. Tabi binnurun konumunu bulurlarsa. Plakalar dan yer tespiti devam ediyordu.

" Amirim buldum. " Diye duyduğu bir sese doğru yaklaştı okan. Bir mucize olabilirdi. İçinden şükür demişti genç adam. Hemen görevlinin yanına gitti. Şehrin dışın da tam şehrin sınırından çıkmayacak şekil de bir araç park edildiğini ve terk edildiğini görmüştü. ' Ekranı yakınlaştır. Diğer plakayı da yakınlaştır. ' diye uyarı da bulundu okan. Son yirmi dört saate yakın patlayıcılar çalıştı diye tahmin etmişti. Plakalar doğruydu. Bu aracın plakası aynı plaka ile eşitleniyordu.

" Tamam, bulduk kızı. Hemen en yakın birimlere ihbar edin. Ardından bomba imhaya da haber verin. "

" Anlaşıldı Amirim. "

" Benim Cengiz'e haber vermem gerekiyor. O alışveriş olmamalı. Olursa türkiye ayakta kalamaz. " Dedi kendi kendine ve sonrasın da ise güvenlik kamera odasından ayrılıp hemen telefonuna sarıldı. Diğer yandan da telsizden acil operasyon çağırısı yaptı. Polis özel harekat bir masumun canı için yola çıkıyordu. O masum en yakın kardeşi gibi gören bir masum bile olsa.

.... 

" Semiha teyze yapma böyle lütfen. Bak tansiyonun da çıkmış. Hadi üzme kendini bu kadar. " Demişti hazal içine sakladığı hüzünle beraber. Dünden beri geceden beri uyku uyuyamamıştı. En yakın arkadaşı tanınmayan birileri tarafından kaçırılmıştı zira.

" Nasıl yapmayayım kızım?. Ablamın emaneti o bana. Ben ablamın mezarına gider de kızını koruyamadım nasıl derim. " Demişti isyankar bir ses tonuyla. Hazal, yüzüne düşen hüzünle sağa sola dönen Merihe baktı.

" Hala bir haber yok. Cengiz abi de bir şey söylemiyor. Sır gibi saklıyor resmen. "

" Elbet bulacaklar, Cengiz de Okan da özel seçildiler. Yeter ki duanızı eksik etmeyin. "

" Kızımı çok özledim şimdiden Hazal. O evimizin neşesi oldu. Onu da kaybedersem ciğerim yanar. " Elini göğsüne bastıra bastıra söylemişti içinde ki ateşi dindirmeye çalışan semiha teyzesini izlerken. O da gidemiyordu merkeze. Ama içi içini yiyordu.

" Ablam kimseye bir şey yapmadı o zaman?. Neden kaçırıldı anlamıyorum?. Benim ablam kimseye zarar vermez. Onun masum hallerini biliriz biz. "

" Bir kurabiye için cengizle konuşmuyordu. Tabi merih o zaman daha bebek. "

" Onun bir Karadeniz damarı var ki, karşısına ancak ne getirilirse yumuşar keçi. Göreceksin, gezdirecek her kimse onları gelecek buraya Semiha teyze. " Demişti Hazal tüm içtenliği ile söyleyerek.

" Gelecek değil mi Hazal?. " Başıyla onayladı Semiha teyzesinin sorusuna. Bu durumdayken nişan yapamadıkları için erteleme kararır almışlardı Hazal ile Okan. Ortalık düzelince belki bir gün olurdu ama bilemiyordu şimdilik. Arkadaşı ortada yokken kendisi eğlenemezdi bu durumda. O sırada merih ise ;

" Ben merkeze gidiyorum. Okan abi illa ki bir şeyler der. "

" Tamam canım gelirken de orada ki arkadaşlar getirsin seni. Tedbir amaçlı olur mu?. "

Merih " Merak etme Hazal abla ben gider gelirim şimdi. Telefonum da yanım da, bir şey olursa ararsınız. " Başıyla onayladı Hazal. Ve Merihin evden çıkışını izledi.

Keleşin namlusunun ucundan tutup, kendine doğru sertçe çekmeye çalışırken adamın engeliyle zorşanmıştı. Ama tüm kuvveti ile beraber keleşi elleri arasından alıp, kabzası ile beraber hem çene altına hem de yüzünün yanak kısmına doğru sert bir darbe vurup yere yığılmasını izlemişti. İlk adım etkisiz hale gelmişti. Karşısına çıkan iki kişiyi aldığı keleşle indirdi.

Cengiz, iki parmağını birleştirip timine işaret vermişti ileriye doğru hareket etmeleri için. Eski bir soğuk hava deposuna ait fabrikaya gelmişlerdi. Ama depo da kimse yoktu. Deponun ortasın da sadece kendisi ve timi bulunuyordu. Gelen konumun doğru olup olmadığını bilmesi gerekiyordu. Ve doğru konuma gelmişlerdi. Burada niye takas yapacaklardı hiç bilmiyordu. Ama içinde büyük bir gerginlik vardı. Etrafına bakınırken sakinlik hakimdi. Kimseler gerçekten de yoktu. Tuhaf bakışlarını etrafa sergilerken yanına askerlerinden biri gelmişti.

" Komutanım her yere baktık etraf temiz ve çevre güvenliği sağlandı. "

" Tamam Adem. " Diyebilmişti sadece ağır adımlarla yürüyüp etrafına bakınmaya hala devam ederken. Belki bir şey bulur diye düşünüyordu.

" Komutanım, gelecek olanlar var mı?. Takas için hani geleceklerdi?. " Sorusuyla durdu Cengiz. Kucağın da tuttuğu kalkanına sıkıca sarılırken telefonu çaldı.

Deponun içerisi büyük bir yankı yapıyordu telefonun sesinden. Kalkanını ademe verip formasının üzerinden telefonunu çıkardığın da ekrana baktı ve yine aynı bilinmeyen numara arıyordu. Oyun mu oynuyordu bilmiyordu. Ama yaptıklarının bedelini ağır bir şekil de ödeyecekti. Açtı, ve kulağına derin bir nefes vererek yasladı.

" Seni izliyorum yüzbaşı kalabalık gelmişsiniz ama. "

" Ne o korktun mu yoksa?. Korktuğun her konuşmandan belli. " Demişti alaycı bir şekilde. Sırtını içeriye girdikleri kapıya çevirdi. Amacı ne onu öğrenmek için uzatıyordu.

" İstediğimi getirdiğini umuyorum yüzbaşı. Sen de o kıza kavuşacaksın diye anlaşma yaptık. Şimdi, her hareketini izlediğim için dosya ve sunum dosyalarını köşede bulunan masaya bırakacaksın. " Diye emir vermesiyle içinden sabır çekti. Yan tarafına dönüp ademe başıyla işaret verdi.

" Erkek gibi çık işte. Korkak gibi hattın diğer ucundan benimle öyle konuşma. Çünkü pençelerimin her biri sana girdi mi bir daha çıkamaz. "

" Dün sana bir şey söylemiştim hatırlıyor musun yüzbaşı?. Her ne kadar sana uzaksa, bir o kadar da sana yakın yüzbaşı diye. Şimdi aradığını arayabilirsin. "

Kaşları çatıldı Cengiz'in. Ne demek istemediğini hala anlamadı. " Ne demek istiyorsun sen lan?. Bulmaca gibi konuşma benimle!. " Diye bağırdı ve ses depoda yankı edildi.

" Oyunda oyun yapmayı sevenlerdenim yüzbaşı. Ama istediğimi aldığım da her şey olacağına varır. Deponun içerisi soğuktur. Sizin üzerinizdekiler kalın olduğu için anlayamazsınız. Ama soğuk hava deposu burayı soğutur. " Telefon kapandı ve yine bulmacalar arasın da kalmıştı cengiz. Her kimse bulacaktı onu. Sonra, ademin yanına gelişini izledi yeniden. Eli arasın da bir şey tuttuğunu gördü.

Adem " Komutanım, bu çantayı burada buldum. Masanın altına düşmüş sanırsam. " Deyişiyle çantayı tanıyarak hemen hızla eli arasından aldı Adem'in Cengiz çantayı. İçimi açıp eşyalarına baktı ve Binnurun telefonunun çıktığını gördü. ' Ama soğuk hava deposu burayı soğutur. ' cümlesi beynin de yankı yaparken telefon ile çanta yere düşmüştü ayaklarının dibine. Kanı çekilmiş gibi öylece kaldı. Hareket edemeden tepki vermeden öylece durdu. Binnur buradaydı, bulundukları depoda. Peki o arabanın için de kim vardı?. ' oyunda oyun yapmayı sevenlerdenim yüzbaşı. ' sesi yeniden yankı yaptı. Hemen ademe döndü.

" Okanın koduna bağlan. Tuzağa çekiliyorlar hemen uyar onları Adem!. Binnur burada bu depoda. " Diye emir verdi ve ademi dışarıya gönderip kendisi binnuru aramaya başladı. Bir tane kapı olduğunu gördü cengiz yeşil gözleri ile beraber. Kapıya doğru gittiğin de çarparak geri adım attı. Elleri ile büyük bir şekilde vurmaya başladı. ' Binnur, ses ver güzelim orada mısın?!. ' diye bağırarak vuruyordu kapıya. Ama ses yoktu. İçinde bir korku vardı.

Telsizle doğruldu " Karan, hemen acil gel. Patlayıcılarınla beraber gel. "

" Emredersiniz komutanım geliyorum. " Diye aldığı onayla beraber cengiz bütün gerginliği ile bekliyordu. Geç kalmayı istemiyordu çünkü. Yasemin gibi onu da kaybetmek istemiyordu duygularını itiraf edemese bile. Aslın da düşünüyordu binnura açılmayı ama bu şartlar altın da vazgeçmişti.

Karan " Komutanım geri çekilin. " Deyişiyle küçük bir patlayıcı kapının kilit kısmını kırmaya başarmıştı. Kendini toparladı Cengiz. Kapıya bir tekme atıp silahını içeriyr doğrulturken, yerde baygın kuvvetli soğuk olan yerde hareketsiz bir biçim de yatan genç kızı görmüştü. Kanı donmuş bir şekildeydi Cengiz'in.

Hemen koşar adımlarla yanına gitti ve silahını yan tarafına bırakıp Binnurun başını dizlerine yatırdı çömeldiği yerde. Yanaklarına dokundu, bütün bedenine dokundu soğuktu.

" Sabri!, hemen gel buraya çabuk!. " Diye bağırdı telsizinden ve sonra binnura döndü.

Sesi titrek ve korku dolu çıktı. " Buradayım, güzelim buradayım geldim. Bak korkmana gerek yok artık hadi aç gözlerini. " Dedi ve kucağına düşen eli, kucağından zemine düşmesini görünce hızla döndü. Başını iki yana salladı. " Ha...hayır , Binnur sakın tamam mı?. Tamam mı sakın yapma bunu bana. Beni bırakma lütfen, bırakma beni. Yapamam, ben sensiz yapamam bırakma beni!. " Diye bağırdı genç kızın başını göğsünde saklarken.

Kalbinin en derinliklerin de olan kanın içine doğru aktığını hissetmişti Cengiz. Bulacaktı onu, bu yarayı açmayı sağlayanı bulacak parçalara ayıracaktı. Ama en önceliği duygusunu itiraf edemediği kadındı. Ondan önce başka hiçbir şeyi olsun istemiyordu. En önceliği o olsun istemişti..

 

Bölüm Sonu..

Bakalım bundan sonra Cengiz'in adımları neler olacak?. Duygularını açacak mı?, yoksa her zaman ki gibi yine kaçacak mı?.

Peki Binnur düzeldiği zaman hangi kararı verecek?.

Diğer bölüm Görüşmek üzere.

Loading...
0%