Yeni Üyelik
4.
Bölüm

'• Bölüm Üç '• Bir Ayrılık Nişanesi

@gulkokanhikayeler

Cengiz koluyla genç kızı sarıp göğsüne bastırmış yanağını da başına dayayıp öylece durmuştu. Nefesini bile hissedememek o kadar kötüydü ki, olduğu yerde bile oturduğu yer batıyordu. Korkuyordu, hem de çok korkuyordu. Düşünceleri arasında kendince savaşlar verirken sabrinin binnura ilaç takviyesi yaptığını seyrediyordu boş gözleriyle.

" Serum verdim komutanım. Ağrı kesici ve sakinleştirici. Kendine ne zaman gelir bilmem fakat, bedeni hala çok soğuk. " Demişti ama susuyordu Cengiz. Tek bir kelime dahi etmiyordu. Onun kokusunu içine çekmek için kapatmıştı gözlerini.

Cengiz " Korkma, buradayım güzelim. Yeter ki beni bırakma. Bana yeniden o güzel gözlerle ışıl ışıl gül ki solmasın. Dayan ne olur. Binnur beni bırakma dayan lütfen. " Demişti içinden kendinin duyacağı şekilde dudaklarını kumral gür saçlarına bastırdı ve gözlerini kapattı. Bu sefer olmayacaktı, kaybetmeyecekti onu. Eğer kaybederse nasıl yaşardı bundan sonra kendisi bile bilemiyordu...

Yaşamak onunla güzeldi. Cengiz bu yüzden uzak duruyordu Binnurdan. Ama yine de her ne kadar uzağa adım atsa bir o kadar da yakındı. Ne kadar denese pek bu konu da başarılı değildi. İçine büyük korku yerleşmeye devam ediyordu. Canının yandığını hissede biliyordu. Üşüdüğünü anlamasının sebebi ise bedenine sarılı olan soğukluğunu hissetmek. Sonra bir hareketlilik sezmişti yanağını binnurun başından ayırıp bakışlarını aşağıya eğdi. Zar zor gözlerini açan kız vardı. Toparlanıp göğsüne yeniden yerleştirdi.

Elini başının altına yerleştirip kendine çevirdi. " Binnur, bak buradayım buradayız hadi aç gözlerini. "

" Ce...cengiz." Zar zor söylediği kelimeyi derin bir nefes bırakarak söylemesi bile içinde ki öfkenin harlanmasına neden oluyordu. Gözlerini kapatıp sakin kalmayı denedi. Sonra kapattığı gözlerini açıp binnura döndü.

" Buradayım. " Dedi ve arkaya seslendi. " Sabri!. Uyandı hemen gel!. " Diye ve kendisine solgun bir şekil de bakan kıza baktı.

" Ço...çok üşüyorum çok soğuk. "

" Gidiyoruz, tamam mı?. Hastaneye gidiyoruz az kaldı birtanem benim. Sen sadece hayata tutun yeter. " Başını göğsüne yasladı tekrar. Cengiz ise sıkıca kavradı kolları arasına sararak. Kaybetmeyecekti, her kimse o kişi. Ona öyle güzel bir sürpriz hazırlamıştı ki , canlar yakmaya devam etse bile de asla istediklerini alamayacaklardı. Ülkesine tehlikeye atmaya niyet yoktu zira...

Nasıl gelmişti hastaneye bilmiyordu Cengiz. Oturmuş vaziyette bedenini eğip bir geri bir ileri sallarken haber bekliyordu. Aradan geçen saatler yıl geçiyordu sanki. Zaman durmuş hiç hareket etmiyor gibiydi. Bakışları acil müşahade odasına çevirdi ve o kapıdan giren biri bir daha çıkar mıydı geri?, diye düşünmeden edemiyordu. Tekrar bakışlarını boş bir duvara sermişti. Gözlerinde ki acının ardından öfke sızıyordu. Eğer eline geçerse neler olacağını bile kendisi dahi düşünmek istemiyordu. Puflayarak ayağa kalktı. Beklemek, o kadar kötü müydü gerçekten de?.. Kötü bir haber alacakmış gibiydi sanki.

Kendini sağa sola vururken " Binnur yavrum!. " Diye cız bir ses kalbinin ortasına yerleşmiş ve yan tarafına dönüp bu tarafa gelen ailesinin olduğunu görmüştü. Annesi, merih, hazal ve okan geliyordu. Okanın tuzaktan kurtulduğunu anlayınca başıyla onayladığını anlamıştı ve annesiyle merihe döndü.

" Oğlum, nasıl yeğenim benim?. "

Merih " Cengiz abi, ablam iyi olacak değil mi?. Doktor bir şey söyledi mi?. Bir şey söyle susma hadi lütfen. "

" Merih, abim bak biraz sakinleş otur. Doktor çıkıp açıklama yapacak zaten. "

" Anlamıyorum okan abi. Kim niye yapar bunu ablama. Sırf siz ondan bir şey aldınız diye , onlar can yakmak zorundalar mı?. "

Cengiz susup onları dinliyordu. " Onlar böyle Merih. Biz can yaktık mı, onlar bize iki mislini ödetiyorlar. Ama biz bunun altında kalmıyoruz. Her kimse, binnuru o hale getiren kimse bulacağız aranıyor merak etme . "

Duvarlar üstüne üstüne geliyor gibiydi sanki. Cengiz onların yanından ayrıldı ve kendini koridorun önünden atıp kalabalık insanların arasına girdi. Kalbin de bir yük varmış gibi elini kalbine götürdü. En derinler de bir yerler de çok büyük bir acı vardı. Hem de öyle bir acıydı ki, tarif edilemezdi.

" Cengiz. " Diye duyduğu ses hazala aitti. Elini kalbinden çekip hazala baktı. Yüz yüze gelmişlerdi ayakta olacak şekil de. " Nasılsın?, kötü gördüm seni. "

" İyi değilim. Kendimden nefret ediyorum hazal. Ben iyi değilim. "

" Suçlama kendini. Böyle olacağını ne sen ne de bizler bilebilirdik. "

" Ben sizi koruyamazken bu vatanı nasıl koruyacağım onu bile bilmiyorum Hazal. "

Hazal " Deme öyle lütfen. Siz bu dünyanın ayakta kalmasını sağlayan kişisiniz. Bu dünyanın sizin gibi, ayaklarına taş değmeyecek askerler gerekiyor. Cengiz, senin bize kalkan olman gerekiyor. "

" Çok belli oluyo değil mi?. " Diye sordu.

" Ne belli olan?. "

" Ona karşı değişen duygularım?. " Sorusuna soruyla karşılık vermişti yeniden.

Hazal " Sırf sen geliyorsun diye her sene de bir damla parçacık limon ile tarçınlı kurabiye yapıyor. Gece gündüz fark etmezsizin. "

" Sonuncusunu yedim diye acayip trip atmıştı. Zor aldım gönlünü. " Demişti yine o geçmişi hatırlarken. " Dağ keçisi gibi inadı vardı. "

" Karadeniz kızı o. Bir damarına basıldı mı, karadenizli olmanın hakkını verenlerin arasından. " Histerik buruk bir şekilde gülümseme yaydı dudakların arasına. Hastanenin boş sandalyesine doğru ilerleyip oturdu. Hazal da yanına gelmişti. Cengiz, sağ tarafında parlayan metal halkayı görünce kendini iyiden iyiye suçlu hissetmişti.

" Binnur en başından beri sana yenildi. Kendine de söylendi hatta olmaz diye diye ama göz bir kere susarken, kalp bir kere daha susmazmış. En zor yenilgi ise asker eşi olmak. "

" Kimse beklemek bile istemez. "

" Ama Binnur bekledi. Şehit haberin gelse bile bekledi cengiz. Onun kalbinin içinde ki aşkın filizlenmiş hali öyle güzel ki, yemyeşil olan filiz hassas. Kalbi çok hassas. Onun yanında kal. Onu üzecek bir şey yapma lütfen. "

Mahçup bir şekil de döndü hazala. " Ben bunu ona yapamam Hazal. Ben kalbimi ona açamam. Benim hayatımın en zor zamanlarını sadece bir tek okan biliyor. Hayatımın içini değil de , dışını televizyondan aldığınız haberlerle aynı. "

" Kırılıacak cengiz. " Başıyls onayladı. Evet, kuş kadar hafif bir hassas yüreği vardı. Kırıldı mı zor toparlanıyordu. Eğer kalbini ona açarsa daha çok karanlığın derinlerine iner ve bir daha çıkamazdı. O yüzden bu tehlikeli hayatından azad edecekti.

" Yapamam, bana kızsan da yapamam. Kalbim onun adını seslenerek atsa bile yapamam Hazal. " Demişti son kez.

3 gün sonra...

Binnur teyzesinin evden getirdiği uzun kollu, hafif göbeği açık beyaz crop ve altına krem tarzında bir pantolon giymiş hazırlanıyordu. Hastanede ki son günleriydi. Yaşadıklarını düşündükçe hala bir kabusun içerisinde olduğunu hissetmek kadar korkutucu bir şey değildi. Tek hatırladığı şey ise o deponun içerisinde Cengiz'in yakarışlarıydı. Onun gelip kendisini kurtaracağını hep biliyordu. Ve de tahmini doğru çıkmıştı. Şimdi ise evine dönme vaktiydi. Bu üç günde başına gelenleri nasıl atlatacaktı bilmiyordu. Sırf tam da bugün nişanları olacak okan ile hazal ertelemişti. Ertelemelerini istemedi Binnur ama onlar bir karar vermişti. Kendisi bu haldeyken onlar bu halde eğlenemezdi. Kendini onlar adına mahçup hissediyordu. İçi de bu konu da rahat değildi. Hayatın bir kere daha çok kısa olduğunu anlamıştı.

Üzerini tamamiyle giyinmiş kıyafetinin arkasına sıkışmış olan saçlarını da ortaya çıkarıp omuzlarından aşağıya bıraktığın da kapı çalmıştı. Bakışlarını kapıya çevirip gir komutu verdi. Ve kapıyı açıp içeriye girenin cengizden başkası değildi. Yüzüne bir gülümseme yayıldı. Onu görünce bir başka haldeydi. Ona doğru ilerledi ve adımlarını durdurdu.

" Cengiz, gittin sanıyordum?. " Diye sorusunu sorarak sessizliği bozdu. Cengiz'in içeriye girip kapıyı kapatması ile beraber göz göze gelmişlerdi.

Başını iki yana salladı " Gitmedim, komutanımdan birkaç saat izin aldım. " Dedi ve ekledi. " Seninle konuşmak için. "

Aslın da Binnur da Cengiz'le konuşmak istiyordu. Hayatın kısa olduğunu anlayıp artık içindekileri saklamanın bir manası olmadığını ön görmüştü.

Konuya girdi " Aslın da bende seninle konuşmak istiyorum Cengiz. "

" Hazırsan o zaman sahile gidelim. " Başıyla onayladı ve Cengiz'in yardımı ile hastane odasından ayrıldılar.

Binnur ve cengiz sahile geldiklerinden beri ikisi de başka yönlere bakıp duruyorlardı. Dahası Binnur söze nasıl başlayacağını unutmuştu bile. O kadar heyecanlıydı ki , heyecandan kucağına düşen ellerinin parmak uçlarıyla oynamaya başlamıştı. Derin bir nefes aldı ve bakışlarını Cengiz'e çevirirken onun da bakışları gözlerine yerleşmişti.

" Seni görünce bir farklı hissediyorum. Nefesini hissedince nefesim daha sıklaşıyor. Cengiz, ben sana çocukluğumdan beri olan duygularımı saklayamıyorum. Seni gördükçe elim ayağım dolanıyor. Kalbim sen diye atıyor benim. " Demişti ve Cengiz'in bakışları bir başkaydı. Tuhaf bir davranışı vardı bugün ama anlamamıştı neyin ne olduğunu.

Bakıyordu sadece, susarak suskunluğuna gömülerek izliyordu adamı genç kız. Alacağı karşılığı merak ediyordu.

" Yapamam. " Deyişiyle dinlemeye devam etti Binnur. " Ben seninle neredeyse kardeş gibi büyüdük. Ben sana bu ilişki de karşılık veremem Binnur. Sen benim kardeşim gibisin. Abin gibiyim ben. "

Boğazı düğüm düğüm olmuştu. Duyduklarına inanmak istemiyordu. Kendini bildi bileli cengizi seviyordu genç kız. " Cengiz, ben se..." Dese de sözü kesildi.

" Yapamam olmaz. Hayatımızı görmüyor musun?.. Seni az daha ölümden geri döndürdük. Ben yapamam, sana kalbimi açamam. " Son sözünü söyleyen adama baktı izin almayıp yanağından süzülen yaşla beraber.

Daha söyleyecek bir şey bırakmamıştı. Halbu ki bir umut vardı içinde. O umutta kaybolmuştu. Başıyla onayladı ve boğazına taktığı kolyeyi çıkardı. Avucunun içine sıkıştırdı ve kolyeyi Cengiz'in yanına bırakmıştı. " Bunu bana vermiştin. Şimdi ise ben geri veriyorum. " Demişti ve tutunarak ayağa kalkmıştı. Önüne dönmüş, bakışları deniz de olan Cengiz'e bakmıştı. Gözünden usul usul yaşlar süzülüyordu yanaklarından aşağıya doğru. Sırtını döndü sonra. Ağır adımlar atmaya başladı. Yüzüne yayılan hüzün parçaları ise kalbinin kırılışına şahit olmasıydı...

Bakışları hala denizdeydi. Yanında duran kolyeye bile bakmadı cengiz. Veremediği karşılık için kendine kızıyordu. Çünkü bunu yapmak zorundaydı. Binnurun daha fazla zarar görmesini istemiyordu zira. Bakışlarını denizden çekip yab tarafına baktı. Ona aldığı hediye kolyeyi aldı avuçlarına içine fotoğraf konulan madalyona bakıyordu içini açmayacak şekilde. Cesareti yoktu. Kendini o an kolyeyi kızın doğum gününde verdiği anı hatırladı. Yanağına konulan o buseyi yeniden hissetmişti.

Evin kapısına yaslanmış, ellerini pantolonun ön ceblerine yerleştirmiş Binnur bekliyordu. Yirmi yaşına girecekti genç kız çünkü. Üniversite zamanlarıydı ve ona yardım etmekten hiç çekinmeyecekti bile. Askere gitmeye yakın yardım edecekti ona. O sırada açılan kapıyla bakışlarını oraya çevirdi ve gördüğü kişiyle bakışları hayranlığa çevrilmişti. İnce askılı, siyah cebli bir midi boy elbise giyen, saçları gür kıvırcık halini almış bir genç kız görmüştü cengiz. Hafif doğa makyajı bile saçlarına uymuştu..

Sırtını duvardan ayırıp karşısına geçmişti. Gözlerini alamamıştı kızdan. " Cengiz, teyzem seni bekliyordu niye gelmedin eve burada duruyorsun?. "

" Seni bekliyordum. " Deyişiyle durdu. Kızın çatılan kaşlarını fark etmiş ve kendini toparlamıştı. " Ee, girecektim eve de annem arkadaşlarınla doğum günü kutlaması yapacağını söyleyince seni bırakmak istedim . " Kapının merdivenlerinden ayrılan bin nuru izledi. Gözleri gözlerine yerleşmişti.

" Anladım. " Diyebilen genç kıza baktı cengiz. Aklına o sırada ona hediye aldışı geldi. Cebinden çıkardı hediye paketine sarılan hediyeyi. Binnurun bakışlarını üzerinde hissedebiliyordu.

Derin bir nefes verdi. " Yeni yaşın da sana mutluluk ve huzur gelsin. O kalbin hiçbir zaman kötülüğe bulaşmasın. " Dedi ve hediyeyi ona uzattı. " Al bakalım beğenecek misin?. "

Uzattığı hediyeye dolanan parmakların dokunuşları ellerine değiyordu. Aldığı hediyeyi açtığında elini içine daldırdı ve bir madalyon tarzı kolye çıkarmıştı. Hayran bir şekilde baktığını göre biliyordu gözlerinin içinden. Kolyenin ucunda madalyonun üzerin de lavanta çizimi vardı. Zinciri ise şeffaf altın suyuna boyanmıştı. Ucu da şeffaf halindeydi.

" Cengiz, bu çok güzel çok sevdim ve bayıldım. " Demişti gözlerinin ışıltısı ile gülen kıza baktı ve söze girdi.

" Bu kolyenin içerisine çinden geçeni koydurabilirsin. Bu kolye sana hep uğur getirsin. " Demişti ve yanağında amansız bir buse hissetmiş kısa da olsa gözlerini kapatmıştı. Yanağında hissettiği ufak ama etkileyici buse geri çekilirken aralamıştı gözlerini.

Binnur " Çok teşekkür ederim. Bunu hiç boynumdan çıkarmayacağım. Bu kolyeye baktığım da hep seni hatırlayacağım. " Demişti ve sırtını kolyeyi takmaya çalıştığını izlerken ellerini ellerinin üzerine yerleştirip yardım etmişti. Nefesi ensesine değiyordu çünkü. Arkası dönük göz göze gelmişlerdi ikisi de öylece. Onlar adına zaman çoktan durmuştu bile.

Parmaklarını masanın üzerine vurup ritim uyduruyordu sınırını yatıştırmak için. Bakışları mavi bir dosyanın içerisinde askerlerin verilen pozlarla dolu olan resimlerle doluydu. Dosyayı eline aldı ve sert bir şekilde ' Kahretsin!. ' diye bağırarak duvara uçurdu. Ama kendisinin ne yapacağını çok iyi biliyordu. Keşke o kızı çoktan öldürseydi diye düşündü kendi kendine ama yapmadı işte. Artık başka sefere diye kendi kendine düşünüp cevaplar veriyordu.

" Şehmuz!. " Diye bağırdı kapıya doğru. Kapı açıldığın da içeriye ismiyle itap ettiği adamı girmişti. Öyle büyük bir darbe vuracaktı ki, yaptıkları bedelin iki katınk ödeyecekti.

" Dinliyorum efendim. "

Başıyla onaylayıp eliyle masaya sertçe vurup ayağa kalktığın da adamına baktı. " Hak ettikleri neyse onu hak edecekler. Kime ulaşacağını da çok iyi biliyorsun. Sen onun yanına gittiğin de ben size orada her şeyi anlatacağım. "

" Anlaşıldı efendim. " Dedi ve ekledi. " Hedef kim?. "

" Size resmini yollayacağım. " Dedi ve gidebilirsin diye işaret yapmış adamını odasından yollamıştı. Masanın üzerinde cengizin bulunan fotoğrafını elleri arasına almıştı.

İçinde ki öfkesi ona baktıkça büyüyordu. " Bunu yaptığının yanına kâr kalmayacak yüzbaşı. Hak ettiğin acıyı öyle bir çekeceksin ki, benimle uğraşmaktan fırsatın bile kalmayacak. " Demişti kendine büyük bir söz verip fotoğrafı parmakları ile buruşturup avucunda sıkıştırdığı zaman...

 

Bölüm Sonu...

Evet, gün gün paylaşacağım bölüm nihayet geldi.. 😥 bakalım binnur ve Cengiz'i neler bekliyor olacak?.

Diğer bölüm görüşmek üzere...

Loading...
0%