@guls1m_00
|
08.03.2010
Gece'nin karanlığında etrafıma bakıyordum ;
Yıkılmış evler , içinde bulunduğu ahırın çökmesi nedeniyle ölen onlarca hayvan , etrafta sevdiği insanların enkaz altında kurtarmaya çalışan insanlar , yaşlı kadınların acı ve ızdırap veren çığlıkları ailesini kaybeden çocukların çığlıkları, hayır gördüğüm şey sadece yıkılan evler ve insanlar değildi gördüğüm şey yıkılan umutlar , hayal kırıklığı, acı , sevdiği insanların yasını dahi tutamıcak durumda olan insanlar burada gördüğüm şey tam anlamıyla yıkılmışlıktı . İnsanların yıkılmışlığı , ruhunu kaybettiği bütün yaşama hevesini kaybettiği yerdi burası...burası okçular köyü bir depremle bütün hayatımız mahvoldu, bir depremle bütün hayatım mahvoldu ...
Ben Eslem Dağlarca daha 4 yaşına girmeden hayatın acı yüzüyle karşılaştım . Elinde oyuncak ile sıcacık evinde oynamak yerine şuan bedenimde yıkılan kerpiçten evin tozuyla yara bere içinde sokağın ortasında oturuyordum . Gelip geçen koşuşturan insanları izliyordum acı içinde. Boğazım yırtılırcasına ağlayıp bağırıyordum hayır bu tüm ailesini enkaz altında kaybeden bir çocuğun feryadıydı , isyanıydı. Ölüm hiç bu kadar yakın olmamıştı ona .
Artık bir ailesi yoktu ...
Akşam eve gelirken küçük kızına dondurma alan onun uzun saçlarını okşayan, ona şakalar yapıp güldüren bir babası artık yoktu .
Ona yemekler yapıp tatlı gülümsemesiyle ona bakan , hastalandığında ona sıcacık çorbasını içiren bir annesi artık yoktu.
O artık kimsesizdi , ben artık kimsesizdim...
Ben oturduğum yerden ağlamaya devam ederken arkamdan biri beni kucaklayıp götürmeye başladı. Yüzünü göremiyordum beni tutan kişi ağzıma bir bez benzeri şeyi kapattı. Şuurumu kaybetmeden önce o sesi duydum Hayatım boyunca bütün uykularımı bölen, beni sonsuz bir korkunun içine atacak olan o sesi ilk o gün duydum
" Sonunda seni buldum gri yeni hayatına hoşgeldin"
Sesindeki ton daha çok cehennemine hoşgeldin der gibiydi .
Öyleydi de o benim cehennemimdi ...
Gözlerimi açtığımda önce beyaz bir tavanla karşılaştım . Zihnim karmakarışıktı buraya nasıl geldiğim hakkında hiçbir fikrim yoktu ve şuan nerede olduğumu algılamaya çalışıyordum. Büyük bir yatağın üzerindeydim doğrulup sırtımı başlığa dayadım ve etrafı inceledim. Odanın içinde bir yatak , ayna, duvarda asılı bir saat ve dolap dışında hiçbir şey yoktu bir pencere dahi yoktu odayı aydınlatan tek şey lambaydı. Dolabın yanında bir kapı daha vardı.Daha garip olanı ise tavan ve parke zemin dışında herşeyin renginin gri olmasıydı. Zihnimi anılar aniden istilâ altına aldı. Gözümden yaşlar ardı arkası kesilmeden akıyordu.
Ailem ... Onlar ... Ölmüştü
Hayla buraya nasıl geldiğim hakkında hiçbir şey hatırlamıyordum . En son hatırladığım şey yıkılan evimizin önünde oturtup ağladığımdı . Üzerime baktığımda toz toprak içinde olmasını beklediğim kıyafetlerim yoktu onun yerine üzerim değişmiş gri renginde bir tulum giydirilmişti ve bileğimde de aynı şekilde gümüş bir bileklik takılıydı.
Önce zorlansam da yataktan kalkıp aynanın karşısına geçtim. Yüzüm de ki yara bere içindeydi , bütün kan ve toprak temizlenmiş ti. Babamın sürekli okşadığı uzun kahverengi saçlarımı da sıkı bir topuz yapmışlardı. Ben kendimi incelenmeye devam ederken odanın kapısı aniden açıldı. Korkuyla sıçrayıp geriye doğru adım attım.
İçeriye iki erkek girdi . İkisininde üzerlerinde gri renginde tulumlar vardı. Boyları da hemen hemen aynıydı. Biri beyaz saçlarını asker tıraşı yapmıştı ve sağ kahverengi gözünün üzerinden kaşına doğru ilerleyen bir yara vardı . Diğerinin ise tam tersi uzun siyah saçlarını topuz yapmıştı ve ela gözleri çok korkunç bakıyordu. Gözünde yara izi olan kişinin elinde bir dosya vardı.
Daha sonra içeri bir kişi daha girdi . Diğer ikisi ile hiçbir ilgi alakası yoktu. Bu adam daha korkunçtu , bir gözünde korsan bandı vardı diğer gözü ise bembeyazdı ve diğer iki kişiye göre daha uzun ve daha yapılı bir vücudu vardı. Üzerinde ise beyaz bir önlük vardı.
Bana doğru attığı her adımda bir adım daha geri atıyordum. Bu adamda beni korkutan şeyler vardı. Adımlarım en sonunda duvara dayanmış olacak ki durdum ve olduğum yere sindim . Oda adımlarını durdurdu .
" Bakıyorum da uyanmışsın gri " sesi genzinden geliyordu ve korkutucuydu .
" Ben nerdeyim " dedim alçak çıkan sesimi umarım duyar umuduyla. Dediğimi duymuş olacak ki Yüzün de sinsi bir tebessüm belirdi .
" Evindesin gri "
" Burası benim evim değil ve bana gri deme benim adım Eslem ! " Dedim bağırarak . Aniden yüzünde öfke belirdi bu daha çok duvara sinmeme neden oldu . İki büyük adım atıp hemen Önümde eğildi ve büyük eliyle boynumu kavrayıp sıktı.
" Burası artık senin evin . Senin adın artık gri sakın o adı bir daha hiçbir yerde anma ve bir daha sakın bana sesini yükseltme duydun mu beni yoksa seni gebertirim küçük sıçan ! "
Boğazımı o kadar sert sıkıyordu ki nefes alamıyordum adete tüm kan yüzümden çekiliyor gibi hissettim . Kısık çıkan iniltilerimle birden boynumu bırakıp beni duvara çarptı ve arkasını dönmeden hızlı adımlarla odadan çıktı.
Olduğum yerde ağlamaya başladım . Sırtım çarpmanın etkisiyle daha çok ağrımaya başladı. Diğer iki kişi hayla odadan çıkmamışlardı. Gözünde yara izi olan gür sesiyle konuşmaya başladı.
" Buraya seni bilgilendirmek için geldik . Burada kaldığın sürece odan burası " eliyle dolabı gösterip " dolabın içinde sana göre her türlü kıyafet ve eşya mevcut " ardından yanındaki uzun saçlı kişiyi gösterdi " bu Richard bende Marc burada olduğun sürece senden sorumlu olan kişileriz aynı zamanda senin eğitmenleriniz . Burada çeşitli dersler alacaksın. " Elinde tuttuğu dosyayı yatağın üzerine bıraktı. " Bu dosyada ders saatlerin , yemek saatleri ve uyku saatin yazıyor. Bu dosyadaki saatlerin dışına çıkamazsın. Eğer çıkarsan ceza alırsın . Banyo , tuvalet gibi ihtiyaçlarını karşılamak için dolabın yanındaki kapıyı kullan .Yemek saati yarım saat sonra odadan çıktığında duvardaki gri ışığı takip et ve tam vaktinde orda ol aksi takdirde hem aç kalırsın hemde ceza alırsın. Ayrıca yatağının yanında kırmızı renkte bir lamba var acil durumlar karşısında orda kırmızı Bir ışık yanacak . " Sözlerini tamamlar tamamlamaz ikiside çıkıp gitti .
Elimin tersiyle göz yaşlarımı silip ayağa kalktım. Yatağın üzerinde ki dosyayı alıp içine baktım. Evet okumam yazmam vardı. Babam kitap okumayı çok severdi bu yüzden evimizde bir sürü okuma kitabı vardı . Bir gün babamın yanına gidip bana okuma yazma öğretmesini istemiştim . Babamda bana çok kısa bir süre içinde öğretmişti. Canım babam seni çok özledim. Canım annem seni çok özledim.
Dosyayı açıp içindekilere baktım sadece ders saatleri yazıyordu. Ders hakkında herhangi bir bilgi verilmemişti adını dahi yazmaya tenezzül etmemişledi. Ardından diğer sayfayı çevirdim . Uyku saatim yazıyordu bir dk ... İki günde bir sadece dört saat ilk başta yanlış gördüğümü zannettim ama daha ayrıntılı baktığımda aynı şeyi görünce şok geçirdim. Bunlar gerçek olamazdı. Daha dört yaşına girmemiş bir çocuğun bu saat aralığında uyuması imkansızdı .
Midemin aniden guruldamasıyla aç olduğumu hissettim . En son ne zaman yemek yedigimi hatırlamıyordum ve ne zamandır burada oldugumuda .
Başımı çevirip duvarda ki dijital saate baktım saat 11.50 ' di . Dosyada yazan ise yemeğin saat 12 .00 da baslayacağıydı. Elimde ki dosyayı yatağın üzerine bıraktıp kapıya doğru ilerledim . Boyum kısa olduğu için zor bela kapı kolunu tutup açtım. Karşımda uzun bir koridor vardı ve ikiye ayrılıyordu. Sol tarafında ise gri bir ışık çıkıyordu. O tarafa doğru ilerledim . Ne kadar yürüdüm bilmiyorum . En sonunda bir kapı çıktı karşıma. Kapının önünde iki tane lacivert tulumlu kişi vardı ve kafalarında aynı renk şapka vardı. Beni görünce sağ tarafta bulunan başıyla içeri geçmemi işaret etti. Yavaş yavaş ilerleyip içeri girdim.
İçeri adım attığım ilk anda bütün gözler bana döndü. Eğitmenim olduğunu söyleyen o iki kişide oturduğu masadan kalkıp yanıma geldiler bu sefer konuşan kişi Richard 'tı " Tam zamanından geldin. Şimdi geç şu sıraya ve yemek al ardından da Bizim oturdugumuz masaya gel bizimle birlikte yiyeceksin yemeklerini" diyip kalktığı masaya geri döndüler.
Gözlerimi etrafa çevirip baktım. Benim dışımda hiçbir çocuk yoktu ve etrafta on tane büyük masa dışında hiçbir masa yoktu herkes ikişerli şekilde büyük masalara oturmuşlardı . Garip olan diğer bir şey ise masaların farklı renkde oluşuydu benim eğitmenlerimin oturduğu masa gri rengindeydi. Diğer masalar sırasıyla siyah, beyaz, kırmızı, mavi, yeşil,turuncu , mor , sarı ve pembe. Karnımın tekrar guruldamasıyla Onun söylediği sıraya geçtim önümde sadece bir kişi vardı. O da yemeğini alıp gitti ve sıra bana gelmişti. Aşçı olduğunu düşündüğüm yaşlı ve tombul kadın elime bir tabak tutuşturdu. Onu alıp eğitmenlerimin yanına doğru ilerledim. Yanlarına geldiğimde boyum yetmediği için Richard elimden tabağımı alıp masaya bıraktı. Sonrada beni kucaklayıp sandalyeye oturttu.
Etrafıma baktığımda hayla herkesin bana baktığını fark ettim. Marc nereye baktığımı fark edince önce etrafa sonra bana baktı.
" Etrafa bakma yemeğini ye birazdan ilk dersin başlayacak hızlı ol." Dedi . Kafamı tabağıma eğip baktım. Etli bamya ve pirinç pilavı vardı. Aç olduğum için iştahla yemeye başladım ben yemeğe devam ederken bizim oturduğumuz masanın karşısında ki masada ki biri siyahi diğeri sarışın iki siyah tulumlu aniden ayağı kalkıp kapıya doğru ilerlediler kafamı kapıya çevirdiğimde siyah tulumlu bir erkek çocuğu içeri girdi . O da benim le aynı yaşta gibi duruyordu . Esmer kavruk bir teni ve ağlamaktan kıpkırmızı olmuş yeşil gözleri vardı hayla da ağlıyordu. Onun eğitmeni olduğunu düşündüğüm iki kişi hemen ilerleyip onun yanına gittiler ardından yaka paça tutup götürdüler onu.
" Onu nereye götürüyorlar " dedim . Richard yüzünde kötü bir gülümsemeyle bana baktı.
" Sana odanda marc' ın dediğini hatırlıyormusun yemeğe geç kalma dedi yoksa ceza alırsın. Onun eğitmeni de ona geç kalmamasını söylemişti. Ama o geç kaldı ve şimdi ceza çekmesi gerek . "
" Ona ne ceza verecekler " dedim korkuyla bunu fark etmiş olacak ki daha da korkunç bir gülümseme sardı dudaklarını.
" Eğitmeni ne isterse o cezayı verecekler yerinde olsam geç kalmam şahsen seni pek iyi cezalar beklendiği söylenmez " dedi ve önüne dönüp yemeğini yemeye devam etti . Bende korkudan ses etmeyip yemeğim bitene kadar hiç konuşmadım bu süre zarfında siyah çocuk dışında sekiz tane çocuk daha geldi hepsinin tulumu farklı renkteydiler . Beyaz , yeşil, mavi , kırmızı, mor , turuncu, sarı ve pembe onlarında eğitmenleri olduğunu düşündüğüm kişiler diğer siyah tulumlu gibi yaka paça tutup cezaya götürdüler ve ben tek kelime dahi etmeden yemeğimi yemeye devam ettim.
Yemeğim bitince Marc ve Richard arkalarından gelmemi söyleyip ilerlediler ve bende peşlerine takıldım. Geldiğim kapı dışında farklı bir kapıdan çıktık. Benim geldiğim koridorun aksine burda sadece gri değil farklı renklerdeki ışıklarda vardı... Diğer dokuz çocuğun tulumlarının rengi . Baya bir ilerledikten sonra büyük bir alana geldik. Etraf büyük ağaçlarla çevriliydi Bir çeşit duvar görevi görüyor gibiydiler ayağımdaki beyaz spor ayakkabılarla fayans zeminden çıkıp toprağa bastım. Eğitmenlerim ileride gri bir masanın yanında durmuşlardı. Onların olduğu kısımda baktığımda yanlarında yine faklı renklerdeki masalar vardı ve bu sefer boş değillerdi diğer eğitmenler çocuklarda vardı. Çocukların hepsi ağlıyorlardı. Onlara baktığımda hemen hemen hepsinin yüzünde yara bere izlerinin olduğunu fark ettim . Onları dövmüslerdi... Cezaları buydu.
Koşarak eğitmenlerimin yanına gittim. Her masanın karşısında birer sandalyeye bağlanmış kadınlar vardı ama gözleri ve ağızları bağlıydı. Marc beni masanın üstüne çıkardı. Diğer eğitmenler de diğer çocukları birer birer masaya çıkardı. Richard elime bir silah verdi ve bana karşımda ki eli yüzü bağlı kadını gösterdi.
" Silahı al ve onu öldür"
" Ama onu öldürürsem katil olurum"
" Olacaksın bizim istediğimiz de bu ya , ya onu öldürürsün ya da ceza çekersin seçim senin "
Bir çocuktan ne beklene bilirdi ki neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmiyordum . Dediğini yaptım karşımdaki kadını gözümü kırpmadan öldürdüm. Sadece ben değil cezayı duyan bütün çocuklar benimle birlikte karşında ki kadını öldürmüştü.
Ve biz daha çocuk yaşımızda elimizden oyuncakları alınıp, eline silah tutuşturulan çocuklardık işte adalet bizim için o gün öldü ve bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı , Hiçbirimiz eskisi gibi olamayacaktık.
" Benim küçük katillerim evinize tekrar hoşgeldiniz" bu ses yine o adama aitti uykularımın kâbusu olana, kapıdan içeri girip hepimize teker teker baktı en sonunda gözü bende kaldı.
Diğer çocukların aksine ağlamayan bir tek bendim . Yanıma yaklaştı ve korkutucu gülümsemesini gözler önüne serdi .
" Cehenneminize hoşgeldiniz "
|
0% |