Yeni Üyelik
19.
Bölüm

18/ Beş Mahkemesi

@gulsahcan

Aldığım nefes ciğerlerime yetmiyordu. Ağaç aralarından hızla geçerken yüzüme çarpan dal parçaları, yanaklarımda çizikler oluşmasına neden olurken öyle hızlı koşuyordum ki sanki ayaklarım yerden kesilmişti ve uçuyordum artık.

 

Beş'in ormana açılan girişine az bir mesafe kala Pamir yavaşladı. Bense nasıl durmam gerektiğini bilmiyordum. Temel derste öğrendiklerimi uygulamanın tam zamanıydı ancak paniğim buna engel oluyordu. Önce zihnimi yavaşlatmalıydım. Nefesimi kontrol altına almalı, hızıma odaklanmalı ve gücümü bir görüntü haline getirerek bu görüntüyü önce yavaşlatmalı, ardından da durdurmalıydım.

 

''Başardın.'' dedi Pamir ben nefes nefese kalmış bir haldeyken. Midem bulanıyordu. Dayanamayarak soluma doğru döndüm ve dizlerimin üzerine kapaklanarak olduğum yere kustum. Birkaç ısırıktan fazla yiyemediğim ve henüz sindiremediğim köfteli sarmayla göz gözeydik şimdi.

 

''İyi misin Feride?''

 

''Şimdi daha iyiyim.''

 

Pamir'in desteğiyle ayağa kalktıktan sonra okul bahçesine doğru ilerledik. Gökyüzü, gecenin karanlığına inat ışıl ışıl parlıyordu ve bahçede dikilen yüzleri ayırt edebiliyordum.

 

''Pamir bu!'' dedi Neşe Hoca uzaktan bizi gördüğü an işaret parmağını üzerimize doğrultarak. Daha önce okuldaki sorgu süreci boyunca birkaç kez uzaktan gördüğüm Özel Olan da Neşe Hoca'nın hemen arkasında duruyorlardı ancak komut almışçasına bir anda yanımızda belirip Pamir'i kollarından tutarak diz çökmesine sebep oldular.

 

Ben daha ne olduğunu anlayamadan onu derdest etmişlerdi ve Pamir konuşamıyordu bile.

 

''Durun!'' diye bağırdım. ''Pamir'in hiçbir suçu yok! O masum!''

 

''Konuşma Feride!'' diye lafa girdi Alkım Hoca. ''Pamir'den sonra sen de sorgulanacaksın, kuralları ihlal ettin!''

 

''Bakın,'' diyerek olabildiğince sakin kalmaya çalıştım ve derin bir nefesin ardından aklımda toparlayabildiğim en açıklayıcı cümleyi kurmaya hazırlandım. ''Deniz'i öldüren Pamir değildi, biliyorum kuralları ihlal ederek kasabaya çıktık ancak birlikteydik. Pamir'in, Deniz öldürülürken benimle olduğuna dair şahitlik edebilecek iki tanığımız daha var, lütfen bir şey yapmadan önce bizi dinleyin!''

 

Gürkan Bey'e çevirdiğim bakışlarım birkaç saniyenin ardından yanıtsız kalmadı ve ''Çocuğu bırakın.'' emrini verdi Özel Olanlar'a. Elini beni buyur edercesine kaldırdı. ''Anlat.''

 

Pamir serbest kaldığı an dilinin görünmez bağı da elleriyle eş zamanlı olarak çözülmüşçesine ''Ah!'' dedi. Kolunu tutuyordu, canı acıyor olmalıydı. Ancak birkaç nefes alışverişinin sonunda toparlanarak Gürkan Bey'e doğru adımladı.

 

''Bu gece için Feride'yi okul dışına çıkmaya ikna eden bendim. Önemli bir kuralı ihlal ettiğimizi biliyorum hocam ancak iyi ki de kasabaya gitmişiz. Aksi halde bu gece cinayetle suçlanacaktım.''

 

''Masumluğun henüz kanıtlanmadı.'' dedi Gürkan Bey. Alkım Hoca'ya doğru döndü ve ''Lütfen birini görevlendirerek, Feride'nin şahit gösterdiği iki insanın buraya getirilmesini sağlayın.'' dedi. Cümlesine nokta koyduğu an hareketlenme arttı ve Alkım Hoca, Pamir'den adres ve isim bilgilerini aldı, birini hızla kasabaya gönderdi.

 

''Bundan tam yarım saat önce bahçede çıkan kargaşa, duyduğumuz çığlıklar ve birkaç arkadaşınızın daha katille birlikte ortadan kaybolmasının ardından Özel Olanlar acil durum ilan edilerek Beş'e çağırıldı.''

 

Gürkan Bey yeniden konuşmaya başlamıştı.

 

''Öğrencilerden, Deniz'i bıçaklayarak öldüren kişinin Pamir olduğu bilgisini aldık ve tüm okul öğrencilerini, Pamir ve kayıp diğer öğrenciler bulunana kadar yatakhanelerine gönderdik. Özel Olanlar'ın bir kısmı ormana, katili ve kaybolanları aramaya giderken diğerleriyle toplantı yapmak üzereydim ki ikiniz hiçbir şey yokmuş gibi çıkageldiniz.''

 

Okul Müdürü'nün soğukkanlı konuşması, benimle göz göze geldiği an devam etti.

 

''Üstelik katil Pamir Özersoy'un görünümündeyken, çığlıkların ardından bahçede oluşan kalabalıkta buna şaşırmayan iki isim vardı. Biri uyarılarımıza rağmen laf dinlemeyip Pamir'in,'' derken yeniden Pamir'e döndü. ''Yani olmadığını iddia ettiğin katilin peşine düşen Karam Atalı,'' Şimdi tekrar bana bakıyordu. ''Ve senin yokluğundan endişelendiği için bu cinayetin işleneceğini daha önceden bildiğini itiraf eden Afra Erkül.''

 

Başından beri korktuğum tek şeyin gerçekleşmek üzere olduğunu kabullenmeliydim. Sakinliğimi korumalı ve Gürkan Bey'in karşısında dik durmaya devam etmeliydim.

 

''Hocam bakın, sahiden Feride'nin hiçbir suçu-''

 

''-Nasıl oluyor da bir Ağaç öğrencisi, okulda bir cinayet daha işleneceğini öğrenip susabiliyor? Nasıl oluyor da bu Ağaç öğrencisi, onu sorguladığım anda bu bilgiyi yine kendisi gibi Ağaç olan birinin görüsüne istinaden öğrendiğini söyleyebiliyor çocuklar?''

 

''Hocam lütfen önce beni dinleyin!''

 

Pamir kendini beni korumak adına araya atacağı an onu durdurdum ve '''Bekle,'' dedim. Sesim dahil tüm bedenim titriyordu ancak öyle dik duruyordum ki Gürkan Bey'le göz temasımız bir an olsun kesilmedi. ''Sonuna geldik, daha fazla saklayamam.''

 

''Neyi saklıyorsun Feride?'' diye sordu Alkım Hoca. Eğitmenlerin her biri meraklı gözlerle bizi izliyorken, Gürkan Bey'in sakladığım şeyi çoktan çözdüğüne emindim. Yine de sesli bir şekilde dile getirmemi bekliyordu.

 

''Ben bir Ağaç değilim hocam. Testte yanıldınız ve ben bunu anladığım andan itibaren saklamayı tercih ettim.''

 

Kısa süren sessizlik bozuldu.

 

''Bu imkânsız!''

 

Arkamdan gelen ses Nilgün Hoca'ya aitti. Ona doğru dönmedim ancak ''Ben de öyle sanıyordum.'' diyerek cevapladım aslında soru barındırmayan cümlesini. ''İnsanlara dokunduğumda onların ölüm anlarını görebiliyorum. Hala nasıl işlediği hakkında bir fikrim yok ancak bunu bir Ağaç'ın yapamayacağı ortada, öyle değil mi?''

 

Uğultular artarken orman girişinde birkaç karaltı daha belirdi. Bu kez Gürkan Bey'in keskin bakışlarından kendimi kurtarmayı başararak arkamı döndüm ve yaklaşanlara doğru baktım. Karam, takındığı telaşı beni fark ettiği an bir hırkayı çıkarır gibi fırlattı üstünden. Ancak ona yakışmayan dolu gözleri boşalmadı. Afra korku dolu ifadesiyle, Nedim Hoca'nın koluna girmiş ağlıyordu ve Alef'in donuk suratı Pamir'le karşılaştığı gibi canlandı.

 

''Feride, iyi misin?''

 

Karam'ın hangi ara dibime kadar girdiğini anlamamıştım. Kafamı usulca salladım ve Afra'ya döndüm.

 

''Feride! Şükürler olsun ki iyisin! Ben,'' derken yutkundu. Gözleri kıpkırmızıydı ve ağlamaktan sarsılan omuzlarına hakim olamıyordu. ''Ben çok üzgünüm. Sana bir şey olduğunu sandım ve Pamir, yani katil her kimse onu gördüğümde... Ah! Pamir olmadığını nereden bilecektim ki?! Bahçeye koştuğum an ormana doğru kaçan kişinin Pamir olduğunu herkes gördü, Deniz kanlar içinde yerde yatarken korkudan köşeye sinen öğrenciler ancak katil kaçtığında tepki verebildi. Ben onun sana da bir şey yapmış olabileceğini düşündüm, aklımı kaybediyordum!''

 

Afra hızla konuşuyor, kendini ve en büyük sırrımı neden ifşa ettiğini açıklamaya çalışıyordu. Korkusunun gerçekliği, ona bir an için kızmış olsam bile bu duygumun hemen geçmesini sağladı. Şimdi yalnızca üzülüyordum. Olanlar için, Afra'yı da Karam'ı da korkuttuğum için, sırrım açığa çıktığı için hatta Deniz için bile üzülüyordum. Ancak bu gece Pamir'le gitmeyi kabul etmeseydim, gizemini en başından beri koruyan ve neden sorusunda kaybolduğumuz bu olayı hiçbir zaman çözemeyecektik.

 

Şimdi yepyeni sorulara boğulacak olsam da Pamir'in katil olmadığını bilmek, herkesin bunu bilmesini sağlamak ve katili bulmak adına okul yönetiminin bu kez sahiden de harekete geçeceğini bilmek, içimi rahatlatan tek şeydi.

 

''Pamir yapmadı, o değildi.'' dedim Karam'ın gözlerine bakarak.

 

''Biliyorum.''

 

Nasıl bilebilirdi ki? Afra da açıklamasında Pamir olmadığını bilemezdim demişti. Nasıl oluyordu da başından beri biz Deniz'i öldürecek olan kişinin Pamir olduğunu sanırken, Pamir görünümündeki katilin, aslında Pamir olmadığını anlamışlardı?

 

Kafamda saliseler içinde oluşan sorularımın cevabını Nedim Hoca sayesinde aldım.

 

''Karam, Deniz'i öldüren katilin bir Gölge olduğunu iddia ediyor Gürkan Bey. Onu şekil değiştirirken görmüş ancak esas kimliğini tespit edemeden gözden kaybetmiş.''

 

Gözler Karam'a döndüğünde ''Feride'nin bu gece Pamir'le olacağını biliyordum.'' dedi Karam. ''Olay yaşanırken bahçede değildim ancak henüz çıkıyordum ki çığlıklar arttı. Pamir,'' derken derin bir nefes aldı ve katil olmadığı için içten içe sevincini gizleyemeyen Pamir'e çevirdi bakışlarını. ''Kaçmaya başlamıştı ve onun orman yoluna girdiğini gördüğüm an aklıma Feride geldi. Bu yüzden peşine düştüm.''

 

''O sırada Afra şoktaydı, Deniz'i öylece yatıyor halde görünce birden Pamir, Pamir yaptı diye ağlamaya başladı.'' dedi Anıl. Onun da yanımızda olduğunu, konuştuğu ana dek fark etmemiştim. ''Şoktan çıktığı an size her şeyi anlatıp, sonra da Karam'ın Feride'yi bulmak için Pamir'in, aman!'' dedi birden durup. ''Yani Pamir kılığındaki katilin peşine düştüğünü öğrenince o da ormana koştu, tutamadım.''

 

Gürkan Bey kafasını bir kez aşağı eğdi ve Karam'a ''Devam et.'' dedi. Duyduklarını kafasında oturtmaya, mantığına yedirmeye çalışıyor gibiydi.

 

''Ormanda birkaç dakika boyunca onun peşindeydim ve bir anda şekil değiştirdiğini fark ettim. Saniyeler içinde daha kısa, daha ince birine dönüştü. Saçları Pamir'inkine nispeten daha uzundu ancak kadın ya da erkek ayrımını yapamayacağım bir hızda koşuyorduk.''

 

''Nasıl kaybettin izini?''

 

''Peşimden gelen sesler dikkatimi dağıttı.'' dedi. ''Bir hayvan sürüsü aramıza girdi ve ardından Alef'in bana yetişebileceği kadar yavaşladığımı fark ettim. Bir anlık dikkat dağınıklığım her şeyi mahvetti.''

 

Karam öfkeliydi. Katili gözden kaçırdığı için kendine kızıyordu.

 

''Katil her kimse ortadan kaybolduğunda Karam'ın yanındaydım. O hıza nasıl dayanabildi bilmiyorum ancak eğer karşımızda bir şekil değiştiren varsa, onun bir Gölge olduğu gerçeğine şaşırıyorum doğrusu.'' dedi Alef.

 

''Neden?'' diye sordum. Yanıtı Alef yerine Karam'dan aldım.

 

''Çünkü bir Gölge olmasına rağmen peşindeki iki Aslan'ın hızından kaçmayı başarabilecek kadar kendini geliştirmiş olmalı.''

 

''Ya sonra?'' diye sordu Gürkan Bey.

 

''Nedim Hoca da bize yetiştiğinde ormanda yalnızdık. Ses seda yoktu, katil çoktan kaçmıştı ama kovaladığımız kişinin Pamir olmadığını biliyorduk. Geri dönüş yolundaysa bu kez Afra'yı gördük, onu krize girmiş bir halde, bir ağaç köşesinde bulunca kendine gelmesini bekledik, bu nedenle geciktik.''

 

Afra'nın elini daha sıkı tuttum ve ''Sakinleş.'' dedim fısıltıyla. ''Kendini suçlama, olması gereken oldu. Sana kızgın değilim. Beni düşündüğünü biliyorum.''

 

Afra boncuk boncuk akan gözyaşlarını, boşta kalan eliyle silmeye çalışıyordu ancak yeterli gelmiyordu bu çabası. Musluğun ağzı açılmıştı bir kez.

 

''Anıl,'' diye seslendi Gürkan Bey. ''Afra'ya yatakhanesine kadar eşlik et ve oradan da doğruca kendi yatakhanene dön.''

 

Anıl verilen komuta uyarak Afra'yı yanımdan aldı, onu ağır adımlarla okul binasına doğru götürdü. Bahçedeki sessizliği, bir tek cırcır böceklerinin sesi bozarken buna Gürkan Bey'in tok sesi katıldı bir kez daha.

 

''Siz üçünüz,'' dedi her birimizle göz göze gelerek. ''Çok büyük bir işe bulaştığınızın farkındasınızdır umarım. Açıklamanız gereken onlarca şey var ve ben cevaplarınızı duymak için sabırsızlanıyorum.''

 

#

 

Neredeyse iki aydır sakladığım sırrımın bu şekilde açığa çıkacağını tahmin bile edemezdim. Pamir henüz aklanmamıştı, sorgusu sürüyordu. Karam ve bense Gürkan Bey'in odasında öylece oturuyor, Özel Olanlar'ın bizi de sorguya çekecekleri anı bekliyorduk.

 

''Deniz de bu işin içinde olmalı.'' dedi Karam birden. Aslan Lider, bahçede karşılaştığımız andan beri ilk kez konuşuyordu benimle.

 

''Ne demek istiyorsun?''

 

''Çok mantıksız,'' dedi, dirseklerini dizlerine dayadı ve saçlarını karıştırdı birkaç kez. ''Katilin Deniz'i planlı bir şekilde öldürdüğünü düşünmüyorum. Başlı başına dikkatsizce işlenmiş bir cinayetten bahsediyoruz, bir düşün.''

 

''Deniz, katilin yardımcılarından biriydi demek istiyorsun o halde.''

 

''Aynen öyle.'' dedi. ''Neden bilmiyorum ama katili kızdıracak bir şey yapmış olmalı. Belki de artık yardım etmek istemiyordu ve katil de o an okulda olmadığını bildiği Pamir kılığına girerek Deniz'i ortadan kaldırmak istedi. Bu ana kadar kusursuz ilerleyen bir psikopatın, yakalanmasına ramak kalacak bir hata yapmış olmasının başka bir açıklamasını bulamıyorum.''

 

''Notlar konusunda katile yardım eden de Deniz miydi sence?''

 

''Emin olamıyorum.'' dedi. ''Hep yakınımda bir yerlerdeydi.'' Göz göze geldiğimiz an ekledi. ''En azından sen gelene kadar öyleydi. Onu hep hafife alır, önemsemezdim. Ben fark etmeden çok şey yapmış olabilir.''

 

Aklıma gelen görüntüyle birlikte ''Aslında bir terslik olduğunu hissetmiştim.'' dedim. ''Bugün Deniz'i Yılanlar'ın yatakhanesine giden merdivenlerde gördüm, ağlıyordu. Korkmuş gibi bir hali vardı.''

 

''Yine de yalnızca teori üretiyoruz. Elimizde hiçbir kanıt yok, belki Deniz de tıpkı Semih ve Aslı gibi masumdu.''

 

Alayla gülümsedim. ''Neyse ki benim dışımda kimse zarar görmeyecek bu olay yüzünden.'' dedim. ''İçimi rahatlatan tek şey bu.''

 

''Sen de zarar görmeyeceksin Çaylak.'' Bakışlarındaki karanlığa doğru sürüklendiğimi hissediyordum. ''Buna izin vermem.''

 

Yüzündeki kararlılık bana öyle bir güven veriyordu ki boynuna sarılmak, tüm günün stresini Aslan Lider'in kollarına sığınarak atmak istiyordum. Yine de umutsuz yanım daha ağır bastı. Sakladığım sır yalnızca benimle ilgili değildi. Yönetime göre, katilin bir öğrencinin daha ölümüne sebep olacağını bilmeme rağmen bunu saklayarak bu cinayetin işlenmesine zemin hazırlamıştım.

 

''Her şey ortaya çıktı Karam.'' dedim. Gözlerim dolmuştu. Gürkan Bey'in karşısındaki dik duruşum, Karam'dan içten içe dilendiğim şefkatle yerle bir oldu. ''Bu kez beni kurtarmaya senin bile gücün yetmez.''

 

''Kendini bırakır ve söylenenleri körü körüne kabul edersen yetmez tabii.'' dedi.

 

''Başka ne yapabilirim ki?''

 

''Olanların seni nasıl etkilediğini biliyorum Feride. Ama mantığının seni terk etmesine izin vermemelisin. Birazdan,'' derken işaret parmağını kapıya doğrulttu. ''Şu kapıdan girecekler ve bizi terletene kadar sorgulayacaklar, biliyorum. Hatta sorgu esnasında belki bilincimiz bile yerinde olmayacak ama bu durumdan zararsız kurtulmak istiyorsak güçlü durmak zorundasın.''

 

''Okul kurallarını ihlal ettim, kasabaya izinsiz çıktım, Deniz'in öleceği anı, yeri, zamanı bilmeme rağmen bunu yönetime iletmedim. Her şeyi bir kenara bırak, Aslan olduğumu sakladım Karam. Bundan zararsız kurtulmanın bir yolu yok.''

 

''Var.'' dedi inatla. ''Beni iyi dinle. Seni sorgulamaya başladıklarında ne Özel Olanlar'ı ne de hiçbir eğitmeni ikna etmeye çalışmayacaksın. Gürkan Bey'in sana inanması yeterli olacaktır çünkü yönetim, oy çokluğuyla seni okuldan atmak istese bile son kararı verecek olan kişi Gürkan Bey'dir.

 

''Sonra?'' diye sordum devamının geleceğini tahmin ettiğim cümleyi öğrenmek adına.

 

''Dürüst davranacaksın, bildiklerini neden sakladığını, korktuğunu, Semih ve Aslı'nın ölümünün ardından Deniz'e olacakları söylersen, senin de başının belaya girebileceğini düşündüğünü söyleyeceksin.''

 

''İyi de o zaman dürüst davranmış olmayacağım.''

 

''Evet ama Gürkan Bey dışında herkes senin dürüst davrandığını düşünecek, Engellemede epey ilerledin, başarabilirsin.''

 

''Önemli olanın Gürkan Bey'i inandırmak olduğunu söylemedin mi az önce?''

 

''O sana zaten inanıyor Feride. İnanmasa bile güveniyor, bunu biliyorum. Başına bir şey gelmeden seni disiplin kurulundan çıkaracaktır. Sen dediklerimi yap, yeterli.''

 

''Neden böyle bir şey yapsın ki?''

 

Kafasını yana doğru yatırdı ve ''Anlamadığını söyleme.'' dedi imayla. Kaşlarım çatık, aklımsa karışıktı. Karam'ınsa ifadesi hala donuktu.

 

''Unutma Feride,'' dedi. ''İster mezun bir öğrenci olsun ister bir Özel Olan, isterse okul müdürü; karşındaki kim olursa olsun o da bir Aslan ve biz Aslanlar aramızdaki görünmez bağ için her şeyi yaparız. Bizden olanı koruruz ve-'' diyecekken sözünü kestim.

 

''-Ailemizi kollarız.''

 

Ve Aslan Lider gün boyu ilk kez gülümsedi.

 

#

 

Alef, Hüma, adını bilmediğim ve ilk kez gördüğüm, oldukça iri yarı, orta yaşlarda bir başka adam ve son olarak Gürkan Bey'in karşısındaydım.

 

''Verdiğin isimler hikayenizi doğruladı. Cinayet esnasında Pamir, sahiden de seninle birlikteymiş.''

 

''Söylediğim gibi.''

 

Karam'ın cümleleri aklımdan çıkmamalıydı. Engelleme kullanıyordum ancak karşımda üç Özel Olan varken paniğimin beni ele geçirmesine izin vermemek zor olacaktı. Keşke Karam da yanımda olsaydı diye geçirdim içimden. O esnada Hüma gülümsedi.

 

''Emin ol, Karam burada olsaydı bile rahatlamana izin vermezdim.'' dedi.

 

''Neden bu denli kötü kalpli olduğunu bir türlü anlayamıyorum, yoksa korkuyor musun?''

 

Dik çıkışlı performansım, Gürkan Bey'in ilgisini çekmişe benziyordu. Gözü Hüma ve benim üzerimdeydi, ona bakmasam da bunu hissedebiliyordum.

 

''Neden korkacakmışım Çaylak? Yalanların ortaya çıktı, bense keyifle bu yalanların dahası var mı diye öğreneceğim ve bu durumda korkması gereken tek bir kişi var.''

 

''Bilmem, Aslan olduğum ortada. Belki mezun olduğumda Özel Olanlar'a seçilme ihtimalim rahatsız ediyordur seni.''

 

''Okulda kalıp kalmayacağın bile belli değilken mi? Bunca yalanla herkesi iki aydır kandırmana rağmen mi?'' Güldü. ''Pek sanmıyorum.''

 

Dudaklarım yukarı doğru kıvrılırken '' Bir şeyi saklamak, yalan söylemek anlamına gelmez. Bir Aslan olduğum doğru ancak yanlış kategoriye yerleştirilmiş olmam benim suçum değil, bunu biliyorsunuz.'' dedim. ''Bu okulda bir öğrencinin, ya da sizin deyiminizle herhangi bir Çaylak'ın başına aynı durum gelmiş olsaydı, eminim ki ne olduğunu anlayana kadar onlar da içinden çıkamadıkları bu durumu saklarlardı.''

 

''Varsayımları bir kenara bırakalım. Durum yalnızca Aslan olduğunu saklamandan ibaret değil.''

 

Başımı usulca eğdim, Hüma'ya hak veriyordum. ''Sen olsan ne yapardın peki?'' diye sordum aniden. ''En yakın arkadaşlarından biri öldürülüyor, ardından kendindeki garipliği fark ediyorsun ve bir başka arkadaşın sana ne olduğunu anlaman konusunda yardımcı oluyor. Sonra onu dostun olarak görmeye başladığın an okulda birini öldüreceği anı görüyorsun, bu görü seni korkutuyor. Yerimde sen olsaydın Hüma, yine de yönetime gider miydin?''

 

''Elbette.'' dedi. Kendinden oldukça emindi ancak Alef araya girerek ''Yanlışım varsa düzelt lütfen,'' dedi. ''Biz Çaylak'ken yaptığımız birkaç hatayı unutmuş gibisin.''

 

Hüma'nın bakışlarında ilk kez tedirginlik belirirken merakla Gürkan Bey'e döndüm. Fiziken gülümsemiyordu ancak gözleriyle güldüğüne yemin edebilirdim. Kısa bir an bakıştıktan sonra hemen önündeki kağıtlara döndü ve ''Çok konuştunuz, sorguya başlayalım artık.'' dedi.

 

Hüma yanımdaki yerini alırken Engelleme kullanmayı bıraktım. Zihnim bomboştu, yalnızca yeşillikler içinde hayal ettiğim bir evin görüntüsünü getirmeye çalışıyordum gözlerimin önüne. Yanımda Karam vardı, Pamir'le araları düzelmişti ve ilerideki kamelyada muhabbet ediyorlardı. Bir yandansa olanları düşünmeye devam ediyordum. Deniz'in ölümü, Aslı'nın katilinin kaçışı, Karam'ın ve Pamir'i sırf beni korumak adına bunca zaman sırrımı saklamış oldukları...

 

Parçalı Engelleme işe yarıyor olmalıydı. Aradan geçen dakikalar boyunca, Hüma'nın her sorusuna takılmadan, çoğu yalan olacak şekilde cevaplar veriyordum. Hüma bir kez bile anlamamıştı, bana karşı hissettiği hırs, işini düzgün yapmasına da engel oluyordu.

 

''Hiç yalan sezmedin, öyle değil mi?'' diye sordu Gürkan Bey. ''Onun zihnine sızarken dikkatli miydin?''

 

''Oldukça. Ancak yine de beni kandırmaya çalıştığını hissediyorum.''

 

''Madem basit bir birinci sınıf öğrencisi seni kandırabiliyor, o halde neden Özel Olanlar'a seçildin Hüma?'' diye sordu birden Okul Müdürü. Sorusu, herkesin içinde aşağılanmaktan hoşlanmayan Hüma'yı kızdırmıştı ancak bir şey söylemedi. Kafasını salladı ve ''Sorgu temiz.'' diyerek odadan çıktı.

 

''Ona aldırma.''

 

Alef'in sesi odada bir kez daha yankılandı.

 

''Ölen öğrenci yüzünden biraz etkilendi.''

 

''Tabii etkilenir, Hüma bir Yılan'dı değil mi?''

 

''Evet.'' dedi Alef. Buna karşılık gülümsememi bastıramadım, acı bir gülüştü bu. ''Ölenler Ağaç'lardan olduğunda kimse etkilenmiyordu. Ama görüyorum ki ne zaman işin ucu, aynı kategoriden olduğunuz birine dokunuyor, o zaman etkilenmeye ve işin peşine düşmeye başlıyorsunuz.''

 

Lafım herkeseydi ancak Gürkan Bey'in de buna alınacağını biliyordum. Karam'ın söylediği gibi bir Aslan olmasaydım, belki de sorguma katılma zahmetinde bile bulunmadan beni okuldan gönderecekti. Bu okuldaki dengeler öyle sapkındı ki midem bulanıyordu.

 

Okuldaki öğrencilerin çoğu bu ayrımı Karam'dan bilse de başından beri Aslanlar ve Diğerleri olarak ayrıldığımızı, gücün en küçük olayda bile nasıl etkili olduğunu yeni anlıyordum. Bu iğrenç güç sıralamasının en başına, Aslanlar'a ait olsam da bununla böbürlenmenin bana hiçbir şey kazandırmayacağını öğrenmiştim. Çünkü günün sonunda zarar görenler yalnızca Ağaçlar'dan olmayacaktı, artık okulda bunu bilmeyen kalmamıştı.

 

''Bu kadar yeterli.'' dedi Gürkan Bey, ayaklandı. ''Pamir aklandı, seninse sakladığın başka herhangi bir şey olmadığı ortada.'' Gözlüğünü çıkararak masaya bırakırken, bedenini duvara dayadı ve kollarını önünde birleştirdi.

 

''Buna rağmen bizi asıl ilgilendiren sonuçlar. Aslan olduğunu anladığın an bize gelmediğin için ceza alacaksın. Tabii bunun tek sorumlusu sen değilsin, testine giren eğitmenlerin de kurula çıkacağını bilmeni isterim, adalet benim için önemlidir.''

 

''Teşekkür ederim.''

 

''Yine de okuldaki akıbetine disiplin kurulu karar verecek. O ana kadar da okulun kullanılmayan kanadındaki odalardan birine yerleştirileceksin. Alkım Hanım seninle ilgilenecek.''

 

''Kurula çıkmaya razıyım Müdür Bey ancak bir şey öğrenmek istiyorum.''

 

Göz temasımız yeniden kurulduğu an Gürkan Bey'e doğru bir adım attım. ''Sırrımı beni korumak için saklayanlar olduğunu biliyorsunuz. Onlara ne olacak?''

 

''Sorguları henüz bitmedi ancak onlar da ceza alacaklar. Afra, Karam ve Pamir için endişe etmeni anlıyorum ancak sen yine de kendini düşün Feride Kayacı. Unutma ki ceza alacak olsalar da sen daha ağır bir durumdasın.''

 

''Önemi yok.'' dedim. Aklımda dönüp duran şeylerin başında sevdiklerime zarar gelecek olması yer alıyordu. Ne Afra, ne Pamir ne de Karam... Hiçbiri benim yüzümden bir bedel ödemek zorunda kalmamalıydı. ''Ben hatamın sorumluluğunu almaya hazırım.''

 

Ve odadan çıktım.

 

#

 

Alkım Hoca'nın eşliğiyle rutubet kokan bir odaya yerleşmiştim ancak hiçbir eşyam yanıma verilmemişti. Burada en fazla bir gece kalacağımı anlamıştım, kurulun karşısına yarın çıkacaktım. Yine de odaya geldiğim ve yatağa kendimi bıraktığım andan itibaren yoğun bir ağlama isteğinin kurbanı olmuştum.

 

''Ne zaman son bulacak?'' diye mırıldandım kendi kendime. Odadan çıkmam yasaktı, kapıda Özel Olanlar'dan bir kişi nöbet tutuyordu ve bu bile kendimi suçu sabit görülmüş biri gibi hissetmeme neden oluyordu. Oysa esas suçlu dışarıda bir yerlerde, hatta belki de yeniden aramızdaydı.

 

Saatler birbirini kovalıyordu, pencereyi açarak demir parmaklıklara alnımı dayadım. O esnada bir ses sol kulağıma doğru fısıldadı.

 

''Biraz gülümse Çaylak.''

 

Yüzümü Karam'a doğru çevirdiğim an, saçlarım sakallarına takıldı ve eş zamanlı olarak dudaklarımız birbirine değdi. Geri çekilmek yerine sanki bu anı kolluyormuş gibi parmaklarının baskısını hissettim ensemde. Beni kendine doğru çektikçe çekti. Sanki öpüşmekten fazlasıydı yaşadığımız şey. İçimdeki kasveti, her öpüşüyle çekip aldı, ağlama hissim yerini huzura bıraktı.

 

Sıradan bir insan, başka bir insana böyle iyi gelebilir miydi?

 

Aşk böyle bir şeydi şüphesiz. Seni bulaştığın her türlü çamurdan aklayarak temize çıkarabilir, bulaştığın her belanın girdabı içinde etrafı pembeye boyayabilirdi.

 

''Nasıl girdin içeri?''

 

Gülümsedi. ''Benim bu okulda istediğim her şeyi, her an yapabileceğimi unutuyorsun bazen güzelim.''

 

''Doğru,'' dedim. ''Ama Aslan Lider'in egosuyla uzun zaman önce vedalaştığımızı sanıyordum.''

 

Beni bir kez daha öptü.

 

''İyi ki geldin, sana öyle çok ihtiyacım vardı ki.''

 

''Biliyorum. Benim de sana sarılmaya ihtiyacım vardı.'' dedi. ''Yatakhaneye öylece yerleşemeyeceğini biliyordum. Gürkan Bey kurulu toplamadan önce seni affetseydi bu durum fazla dikkat çekerdi.''

 

''Eğitmenlerin de kurula çıkacağını söyledi.'' dedim. ''Bunu daha önce hiç konuşmadık Karam, sence testteki yanlışlık nasıl gerçekleşti?''

 

''Bırak da bunu aralarında halletsinler. O kadar çok düşünüyorsun ki artık kendin hariç her şeyle ilgilenir oldun.''

 

Beklemediğim bir şey yaparak beni kucakladı. Yatağa oturdu ve bacaklarını açarak beni oluşan boşluğa yerleştirdi. Kafamı göğsüne bastırdıktan hemen sonraysa ''Şimdi tek bir görevin var Çaylak,'' dedi. ''O da kafandakileri tamamen boşaltarak biraz uyumak.''

 

#

 

Ensemden belime doğru akan ılık su, sırtımın kaşınmasına neden oluyordu. Terlemiştim. Stres tüm bedenimi avuçları arasına alırken, kalbim biri sıkıyormuşçasına büzüşüyordu göğüs kafesimin içinde.

 

''Durum böyle, siz de biliyorsunuz.'' dedi Gürkan Bey. Kurul masasının en ortasında, elinde görünmez tokmağıyla oturan bir hakim gibiydi ve Beş Mahkemesi, Gürkan Bey'in iki yanına dizilen birkaç eğitmen ve okulun daha önce yüzlerini görmeyi bırak, isimlerini bile duymadığım yöneticilerinden oluşuyordu.

 

''Atılması yönünde oy verenler?'' diye sordu içlerinden biri.

 

''Önce beni dinlemeyecek misiniz?''

 

Kendimi kontrol edememiştim. Normalde olsa asla yapamayacağım her şeyi büyük bir özgüvenle yapan halime hayret ediyordum.

 

''Olanlar ortada, fikrimizi değiştirecek ne anlatabilirsin ki Feride?''

 

Nilgün Hoca'ya doğru çevirdim bakışlarımı. ''Çoğunuzun okuldan atılmam için oy vereceğini biliyorum ancak yine de söylemek istediğim birkaç şey var.''

 

''Buna gerek olduğunu sanmı-'' diyecekken Nilgün Hoca'nın sözünü keserek araya girdi Gürkan Bey.

 

''Dinliyoruz.''

 

Yutkundum. Boğazım öyle bir acıdı ki bu yutkunmanın ardından, kelimelerin oralarda bir yerde tıkandığına emindim.

 

''Ben,'' diyebildim sesimi düzeltmek adına kısa bir öksürüğün ardından. ''Ben suçsuz olduğumu iddia etmiyorum ve hatamın sorumluluğunu almaya da hazırım. Eğer gerçekten okuldan atılmam gerekiyorsa bunu da kabul ediyorum ancak ne kadar adil davrandığınız konusuna gelirsek, sizin hatalarınızın sorumluluğunu da ben almışım gibi hissederek ayrılmak istemiyorum buradan.''

 

''Ne demek istiyorsun? Ne hatamız varmış bizim?''

 

''Eğer eğitmenlerin testte yaptığı yanlıştan bahsediyorsan bu konu konuşuldu ve testine giren eğitmenler gereken uyarıyı aldılar.''

 

Kafamı iki yana salladım. ''Yalnızca bu değil ancak madem konuya değindiniz, o halde neden sadece basit bir uyarıyla durumu kapattığınızı sormak isterim hocam. Benim hayatımı etkileyecek bir konuda, yanlış bir tespit yapıp beni bunca korkunun peşinden sürükleyen onlar değil miydi?''

 

''Aslan olduğunu, bunu anladığın an saklamayı tercih etmen bir kenara Feride Kayacı, sen arkadaşlarından birinin hayatını göz göre göre riske attın ve onun ölümüne sebep oldun.''

 

''Bu ölüme sebep olan ben değildim. Hala bulmak için zahmete girmediğiniz o katil, aramızda bir yerlerde, belki de şu an bir eğitmen kılığında içimizde dolaşıyor. Bunun önemini kavramanız gerekirken siz burada bir öğrencinin hayatını bitirmeye oy veriyorsunuz. Üstelik o öğrenci, parçası olmaya çalıştığı bu dünyaya yeni yeni uyum sağlamaya başlamışken sizden önce düşmüştü katilin peşine. O sırada siz neredeydiniz? Bunun cevabını alabileceğimi sanmasam da sormak zorundaydım, cüretimi bağışlayın. Ama adil bir durum göremiyorum ortada sevgili hocalarım ve sayın okul müdürüm.''

 

Kısa bir sessizlik oluştu. Gürkan Bey'in ifadesinden hiçbir şey okunmazken bazılarının bana hak veren bakışlarını yakalamıştım ancak geri kalanın benden nefret ettiğine yemin edebilirdim.

 

''Üstelik gördüklerimi kurula anlatsaydım bile hiçbir şey değişmeyecekti. Gücümün nasıl işlediğini tam olarak bilmesem de sonuçları değiştiremeyeceğimi çok iyi biliyorum. Eğer bana inanmıyorsanız, Alef'e de danışabilirsiniz bu konuda.''

 

''Bu doğru, gücü Özel Olanlar'dan Alef'inkiyle benzer özelliklere sahip.'' dedi Alkım Hoca. ''Geçen yıllarda yaşananlar göz önüne alınırsa eğer, bunu da değerlendirmeye almamız gerekir.''

 

''Söylediklerimin arkasındayım ve tek kelimesinde bile haksız olduğumu düşünmüyorum,'' dedim ellerimi arkamda birleştirip. ''Yine de karar sizin. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.''

 

Gürkan Bey bana göre oldukça uzun süren bir sessizliğin ardından ''Atılması yönünde oy verenler?'' diye sordu. Masada birkaç el havaya kalkarken, bazıları hala kararsız görünüyordu.

 

''Atılmaması ve bir Aslan olarak öğrenimine kaldığı yerden devam etmesi yönünde oy verenler?''

 

Bu kez havaya kalkan eller daha çoktu ve en önemlisi, aralarında Gürkan Bey'in eli de vardı. Gülümsememi zar zor bastırıyordum ancak sevincim içimden taşıyordu.

 

''Oy çokluğuyla atılmamasına karar verilmiştir.'' dedi o tok sesiyle.

 

Ardından bakışları yüzüme sabitlendi ve o an yalnızca benim görebileceğim bir şekilde göz kırparak yarım yamalak gülümsedi.

Loading...
0%