Yeni Üyelik
20.
Bölüm

19/ Yok Olan Sırlar

@gulsahcan

Haklı olmak yetmiyordu çoğu zaman. İnsan haklı olmanın yanında güçlü de olmalıydı. Güce aşık insanların yanındaysanız eğer, onlar için her konuda geçerli sayılabilecek tek şeydi güç çünkü. İspatıyla birlikte tecrübelerime eklediğim bu acımasız gerçek, bambaşka bir yükü daha bindirdi omuzlarıma.

 

Bir Aslan olmanın, bir Aslan olduğunun herkes tarafından bilinmesinin ve sana bir insan olduğun için değil de yalnızca Aslan olduğun için duyulan o saygının, beni okuldan kurtaran şeyin yalnızca basit bir sıfattan ibaret olmasının yükü...

 

Ağaçların yatakhanesinden ayrılmak üzere giriş kata döndüğümden beri, üzerimdeki hiçbir bakış eskisi gibi değildi. Daha Karam'la birlikteliğime alışmamış yüzlerin her defasında sorgulayıcı ifadelerine maruz kalmaya alışmıştım. Ancak bir Aslan olduğumun ortaya çıkışı, ben Karam'ın kolları arasında uykuya dalmışken tüm Beş tarafından duyulmuştu.

 

"Neden sakladığını anlamıyorum. Bir Aslan olmak için nelerimi vermezdim!"

 

Ahşap dolabın kapağını kapatırken Afra "Artık odayı boşaltabilir misiniz?" diye söylendi. "Görüyorsunuz, konuşmak istemiyor işte!"

 

Yatağımda bağdaş kurmuş bir iki kişi ayaklanırken, kapının önünde meraklı gözlerini üzerime dikmiş beni izleyen diğer Ağaçlar da Afra'nın isteğiyle gerilediler. Ancak fısıltılarını duyamayacağım kadar uzaklaşmamışlardı. Kimisi bana imreniyor, kimisi benim adi bir yalancı olduğumu düşünüp bunu sesli bir şekilde dile getirmekten de gocunmuyordu.

 

Bir de Karam kadar ürkütücü olmasam da bir Aslan olduğum için benden çekinenler vardı ki bu arkamdan konuşmalarından daha acınası bir durumdu.

 

"Beş senin için şimdi başlıyor Feride." dedi Afra. Gözleri kıpkırmızıydı, okulda kalıp kalmayacağım kesinleşene kadar uyku uyumamıştı ve dostumu bu halde bırakacak olmak içime sinmiyordu.

 

"Düşünsene, okuldan atılmadın, saklaman gereken hiçbir şey yok artık, ait olduğun sınıfta, aşık olduğun adamın yanında olacaksın. Her şey yavaş yavaş yoluna giriyor."

 

"Keşke ben de senin gibi düşünebilseydim." dedim. "Sanki her şey yoluna giriyor gibi gözükürken bindiğim o tren, esas şimdi rayından çıkacakmış gibi hissediyorum."

 

"Aslanların eğitimiyle bizimki bambaşkaydı Feride. Belki de sırf bu yüzden bunca zaman kendini Beş'e tam anlamıyla ait hissedemedin. Belki de şimdi daha çok korkmanın tek sebebi budur."

 

"Ya katil ne olacak? Pamir'in kılığına girip Deniz'i öldürdü, eğitmenlerin ve Özel Olanlar'ın gündeminde yalnızca bu olmalıyken onlar benimle ve Pamir'le uğraşmayı seçtiler. Size uyarı verdiler ve sanki her şey normalmiş gibi bir de cezaya kalacağımızı söylüyorlar."

 

Elimdeki bluzu bırakarak yatağa oturdum.

 

"Okuldan atılmadığım için mutluyum evet ama eğitimin durdurulması gerekiyor Afra. Hatta öğrencilerin okulda kalmaya devam etmesi bile büyük bir risk. Daha kaç kişinin ölmesi gerekiyor bir şey yapmaları için?"

 

"Nedim Hoca'yla görüştüm," dedi birden. "Derslerin ardından tüm öğrenciler yatakhanelerine dönecek, artık yemekler de ortak kısımda yenecekmiş. Yatakhanelerden çıkmayı zaten yasakladılar. Her kategori için bir Özel Olan görevlendirilmiş. Aynı zamanda okulun dört bir kanadında nöbet tutulacağını ve destek için eski mezunların da kasabadan ayrılıp bir süreliğine Beş'e geleceklerini söyledi."

 

"Bu katili durduracak mı dersin? O aramızda dolanan biriyken, üstelik şekil değiştirebilme yeteneğine sahip biriyken kime güvenebiliriz ki?"

 

"Bilmiyorum ama er geç açık vereceğini düşünüyorlar. Nedim Hoca'nın derste söylediklerini hatırlasana, Işık sorduğunda şekil değiştirme yeteneği yalnızca birkaç gün boyunca aralıksız sürdürülebilir demişti."

 

"Yani katilin dinlenmek için başka birinin kılığına girmek zorunda kalacağını ve bu esnada açık verebileceğini söylüyorsun."

 

"Evet, en azından eğitmenler böyle düşünüyor."

 

"Pamir'le konuşabildin mi?"

 

Onu kasabadan döndüğümüzden beri görmüyordum. Kafasındaki çoğu soru işaretinin, Deniz'i öldüren kişinin kendisi olmayacağını anladığı andan itibaren yok olduğunu bilsem de katilin son hamlesi onu dağıtmış olmalıydı. İşlenen her cinayetin ardından Semih'e olan özlemi ve Karam'a olan öfkesi artıyordu.

 

"Söyledim ya Feride, yatakhanelerden çıkmamız yasak. Kapıda nöbetçiler bekliyor, Anıl'ı bile dün geceden beri göremiyorum."

 

"Pamir'le konuşmalıyım." dedim. "Deniz'in ölümüyle birlikte yeniden Karam'ı suçlayacaktır."

 

Afra bana inanamazmış gibi bir bakışla yerinden fırladı. "Sen akıllanmayacak mısın?" Sesini yükselttiğini fark ettiği an soluklandı ve daha yakınıma gelerek konuşmaya devam etti. "İkisi arasına girmemen gerektiğini öğrenemedin mi hala? Görmüyor musun, bu iş artık bizi aştı. Pamir de Karam da sen de delisiniz, bu işin peşini bırakmanız gerektiğini anlamanız için daha ne olması gerekiyor?"

 

"Anlamıyorsun Afra." dedim ve yerimden kalkarak aralık olan kapıyı kapattım. " İşin peşini bırakmamız söz konusu bile olamaz!"

 

"Evet, bu ısrarının sebebini bir türlü anlayamıyorum!"

 

"Kaybolan raporların arasında bizimkilerin de olması tesadüf değildi anlasana, katil peşine düştüğümüzü biliyordu ve sırf bu yüzden Pamir'i şüpheli göstermek için fırsat kolladı. Ama o kadar yaklaştık ki plansız hareket etmeye başladı. Karam'a gelen tehditler her şeyi ortaya döküyor işte, katil ya Karam'dan ya da Aslanlardan nefret eden biri olmalı ve-"

 

"-Ne tehdidinden söz ediyorsun?" diyerek kesti sözümü.

 

Hararetli konuşmam, kırdığım potla sonlanırken Afra'nın sorusuyla gözlerimi yumdum, dudaklarımı kemirdim saniyeler içinde. "Ne saklıyorsun sen?" diye sordu bu kez.

 

Madem her şey ortaya çıkmıştı ve katilin aramızda bir yerlerde, belki de en güvendiklerimizin kılığına girerek içimizde dolaştığına emindik, o halde cepleri boşaltma vakti de gelmişti. Bir olmalıydık, birlikte hareket etmeli ve katilin kafamızı karıştırmasına artık izin vermemeliydik.

 

"Bu gece," dedim yumduğum gözlerimi açarak Afra'nın titreyen gözlerine dikip. "Bu gece herkes her şeyi öğrenecek Afra. Karam'ın gizlediği o çok büyük sırrı hepinize anlatacağım."

 

#

 

Nöbetçilerden biri hazırlanan yemekleri Ağaçların yatakhanesine bırakırken, ben de esas ait olduğum yere, Aslanların yatakhanesine gitmek üzere ortak kısımdan ayrılmaya hazırlanıyordum. Barkın ve Neşe ayrıldığım için sahiden üzülenler arasındaydı ancak bundan sonra aralarında olmayacağım için sevinenler de vardı içlerinde. Ağaçların masumiyetine zarar verdiğim doğruydu ancak bunu isteyerek yapmadığım konusunda hiçbirini ikna edemeyeceğimi de biliyordum.

 

"Sanırım bir konuşma yapsam bile dinlemeyecekler beni, en iyisi bir an evvel uzaklaşayım."

 

Ahşap kapının hemen önünde, elimde bavulumla dikiliyorken Afra bana bir kez daha sarıldı. "Seni özleyeceğim," dedikten hemen sonra kimsenin bizi duyamayacağı bir tonda fısıldadı bu defa. "Umarım yakalanmadan çıkabiliriz buradan."

 

Ona sarılarak karşılık verdim ve "Merak etme," dedim. "Kolay olacak. Sadece işaretimi bekle ve sayımdan hemen sonra geçit kapısında ol. Aklımda bir şeyler var."

 

Başını bir kez eğerek beni onayladıktan sonra "Hazırım, gidebiliriz." dedim.

 

Aslanların yatakhanesine kadar Alef eşliğinde yürüyecektim ve bu işime gelmişti, onunla konuşmak istediğim şeyler vardı.

 

"Aslanlara nöbetçilik edecek bir başka Aslan yok muydu, yoksa buna bilerek mi gönüllü oldun?" diye sordum gülümseyerek.

 

"Özellikle seçmedim." dedi. "Ancak ileride senin de Aslanlara nöbetçilik edecek bir Özel Olan olarak aramıza katılacak bir başka Aslan olacağından şüphem yok."

 

"Umarım bir Özel Olan olabilirim ama kimseye nöbetçilik etmem gerekmez." Karmaşık cümlesine karşılık bir kez daha gülerken bavulumu elimden aldı ve "Gidelim." dedi. Koridorda kimse kalmamıştı. Aklımı okumuşçasına "Herkes yatakhanesinde yiyor." dedi sesli biçimde dile dökmediğim ancak içten içe beni huzursuz eden soru işaretimi yok etmek için.

 

"Biliyorum. Keşke bizi yatakhanelere kapatarak eğitime devam etmek yerine daha kalıcı çözümler bulabilseler."

 

"Zor bir süreçten geçiyoruz Feride." Alef'i takip ederek üst kata giden merdivene doğru döndüm ve basamakları tırmanmaya başladık bir yandan konuşmayı sürdürüyorken. "Kimseye güvenemeyiz, öğrencilerin hayatı tehlikede. En çok da sizin..."

 

"Katil artık peşinde olduğumuzdan tamamıyla emin. Durmadığımızı, öylece beklemediğimizi biliyor."

 

"Ve kendine öldürmek için yeni bir hedef daha seçecek olursa, bu Pamir, Karam ya da sen olacaksın gibime geliyor, dikkatli olmalısınız."

 

"Raporların kaybolması hakkında ne düşünüyorsun, sence amacı neydi?"

 

"Nasıl ki Deniz'i öldürürken Pamir kılığına girerek şüpheleri başka yönlere çekmeye çalıştı, rapor olayında da aynısını yapmak istemiş olmalı. Eğer kendi raporlarıyla birlikte başkalarını da ortadan kaldırırsa, Gürkan Bey kaybolan raporların ait olduğu herkesten şüphelenecekti."

 

"Zekice hareket ediyordu."

 

"Ta ki bir öğrenciyi herkesin onu görebileceği bir durumdayken öldürmeyi seçene kadar." dedi. "Deniz denen Yılan öğrencinin katille birlikte hareket ettiğine herkes emin. Bu cinayet, diğerleri gibi planlı bir cinayet değildi. Hem bu kez kimseyi hedef gösteren bir not da yok ortada, katil ile Deniz'in çıkarları bir noktada uyuşmamış olmalı."

 

"Kaçacağından emin miydi sence?"

 

"Kaçacağını düşünmüş olmalı. Hızlı karar verip uyguladığı bir eylem olsa da kendinden emin olmayan biri, başından beri okuldaki varlığını sürdüremezdi. Sadece Karam'ın ya da herhangi bir başkasının, o kaçarken peşine düşeceğini hesap etmedi besbelli." Yüzüme baktı ve tek kaşı havalandı. "Karam'ın sana olan hislerini hafife almışım. Hiç düşünmeden senin için kendisini riske atmış olması olağanüstü bir davranış ve kesinlikle takdir edilesiydi. Bir başkası, hatta bırak sıradan birini, bir başka Aslan bile bu denli cesur davranamayabilirdi."

 

Dışarıdan nasıl göründüğümüzü bu ana dek merak etmemiştim ancak Karam'la aramdaki şeyin güçlenmeye başladığını bizim dışımızdaki insanların da fark ediyor olması bana güven veriyordu.

 

"Evet, kendini riske attı ve böylece en yakın arkadaşını da kurtarmış oldu." dedim. Alef'in Pamir'le olan yakınlığını biliyordum, ondan yardım isteyeceğim konuya girebilmem için ufak bir girizgah yapmanın zamanı gelmişti. "Pamir onun sayesinde aklandı."

 

Alef kafasını salladı.

 

"Keşke Pamir de bunu böyle görebiliyor olsaydı."

 

"Onunla konuştun mu?"

 

"Elbette."

 

Sonuç dercesine gözlerine baktığımda soluklandı ve sola dönerek sırtını duvara yasladı.

 

"Pamir'in sana karşı hissettiklerini biliyorsun değil mi Feride?"

 

"Bunun konumuzla bir ilgisi olduğunu sanmıyorum."

 

"Ne yazık ki var." Söyleyeceği şeyi nasıl söyleyeceğini tartar bir edayla birkaç saniye kıvrandıktan sonra nihayet konuştu. "Onu aklayan kişi Karam ve Pamir bunu biliyor. Buna rağmen Karam'a minnettar olması gereken yerde ona delicesine öfkeli. İkinizin kasabaya gideceğini başından beri biliyormuş ve Karam'ın, Pamir'in sana zarar verebileceğini düşünerek peşine düşmesi, Pamir'i resmen çıldırttı."

 

"Aralarını düzeltecek onca şey yaşandı ve Pamir buna mı öfkelendi?!" Ses tonuma hâkim olamamıştım ancak inanılır gibi değildi. "Ne olur şaka yaptığını söyle bana Alef!"

 

"Keşke şaka olsa." dedi. Aynı bıkkınlığı onun ifadesinde de görebiliyordum. "Pamir, Karam'ı kafasında suçlayabileceği her türlü nedene tutunuyor ve bunun tek nedeni sensin Feride. Sanki Karam'dan nefret etmek zorundaymış gibi davranıyor ve bunun temelinde sana olan hisleri yatıyor. Senin Karam'la, onun kehaneti yüzünden birlikte olduğuna kendini öylesine inandırmış ki..."

 

"Ama bu doğru değil."

 

"Doğru ya da değil, gerçek bu."

 

Gözlerim dolmuştu. İkisini bulduğum her fırsatta bir araya getirmeye ve mümkünse birlikte hareket etmeye zorlayacağım her an önüme çıkan bu görünmez his engelinden yorulmuştum artık. Zihnim düşüncelerime teslim olmak üzereydi ve ayaklarım bedenimi taşımayı reddediyordu.

 

Depresyonun tanımını çok iyi biliyordum ve neredeyse yeniden kollarına düşeceğim bu lanet tanımdan kurtulmak için bir sebep bulmakta her geçen gün zorlanıyordum.

 

"Senin bir suçun yok." diyerek omzumu sıvazlayan Alef'e baktığımda, benim için sahiden de üzüldüğü gözlerinden okunuyordu. "Onlar iki düşman olmayı sen daha hayatlarına girmeden seçtiler Feride. Kendini bu anlamda suçlaman hiçbir işine yaramayacak."

 

"Yine de iki düşman olamayacak kadar birbirlerini sevdiklerini en iyi ben biliyorum. Bunu düzeltmek zorundayım Alef, anlıyor musun beni?"

 

"O halde ikisinden birinin sana karşı hiçbir şey hissetmediği o imkânsız ana dek bekleyeceksin. Ya da ikisinden birini seçecek ve diğerini sonsuza dek kaybedeceksin."

 

"Neden seçeneklerim yalnızca bunlar olmak zorunda?"

 

"Başka bir fikrin var mı?"

 

"Aslında var." dedim hevesle. "Başından beri yapmayı istediğim şey de bu. İkisinin tek ortak noktası yalnızca ben değilim, aynı zamanda en yakın arkadaşlarını öldüren katili bulma istekleri. Eğer ikisini bir araya getirdiğimde kavga etmelerini önleyebilecek bir yol bulursam, Karam'ın ağzından duyacağı birkaç gerçek Pamir'in yeniden yumuşamasını sağlayabilir."

 

"Ne gerçeği?"

 

"Aslında Aslanların nöbetine verilen Özel Olan'ın sen olduğunu duyduğumda bu yüzden sevinmiştim Alef, senden bir şey isteyeceğim."

 

Kafasını hafifçe sola yatırdı ve "Umarım tahmin ettiğim zorlukta bir şey söylemeyeceksindir Çaylak." dedi. "Ne geliyor?"

 

"Bu gece yardımına ihtiyacım var." diyerek bir adım yaklaştım ve devam ettim. "Bizi okuldan çıkarabilir misin?"

 

#

 

En üste kata çıkmak yasak denmişti okula geldiğim ilk gün kurallar anlatılırken. Ne var ki daha bu evrene adımımı attığım ilk andan itibaren kuralları ihlal eden bir Çaylak olmuştum. Aslanların yatakhanesini daha önce görmüş, yasaklı koridorlarda yürümüş, okulun çatısında bir Aslan'ın dudaklarından öpmüş, kasabaya gitmiş biri olarak şimdi bana yasak olmamasına rağmen, aslında hep bağlı olduğum insanların arasına girerken nedendi bu huzursuzluğum?

 

Başkalarının âşık olduğu o güçten mi korkuyordum, yoksa o gücün beni zehirleyebileceğinden mi?

 

Öyle ihtişamlı bir kapısı vardı ki bu yatakhanenin, hayran kaldım. Üç ayrı kilidi, elimi kapının üzerine koyduğum an açıldı.

 

"Seni hissediyor." dedi Alef.

 

"Bu ne demek?"

 

"Aslanların arasındaki bağ, cansız fakat Aslanlara ait olan her nesne için de geçerlidir Feride." dedi. "Burada dokunduğun kapı, oturduğun koltuk, başını koyduğun yastık hatta tuttuğun bardak bile seni hisseder. Bir Aslan olduğunu hissedip, sana yol açar, senin için her şeyi kolaylaştırır. Aslanların yıllardır süregelen bağını herkes bilir ya da bildiğini sanır ancak bu bağa teslim olmak bambaşka bir duygudur. Ancak yaşadığında anlarsın onların basit bir bağ olarak adlandırdıkları şeyin hayatına getirdiklerini."

 

Büyülenmiştim. Kapıdan elimi çektiğim an ileriye doğru açıldı ve altın rengindeki parlak halıyla buluştu ayağım. Bavulumu Alef'in elinden aldım, içeriye girmek için bir adım attım.

 

"Bol şans." dedi. "Eğer gece yarısından önce bir şeye ihtiyacın olursa ben burada olacağım."

 

"Teşekkür ederim Alef."

 

Kapı, ben içeriye girer girmez ardımdan kapanırken, gözüme ilk çarpan Aslan Lider'in gururlu bir bakışla karşımda dikiliyor oluşuydu. Aramızdaki mesafe uzak denebilecek kadar çoktu. Göz temasımızı kesen şeyse birinin bavulumun elimden hızla çekişi oldu, o an girdiğim trans halinden çıkmayı başardım.

 

"Hoş geldin Çaylak!"

 

"Yeniden merhaba Feride!"

 

"İşte okuldaki uğursuzluk böylece son bulacak, herkes doğru yerde artık!"

 

"Seni gördüğüme sevindim Feride."

 

Böylesine coşkuyla karşılanmayı beklemiyordum. Her bir ağızdan farklı ses çıkıyordu ve her bir cümlenin ardından kalbim atış hızını artırıyordu. Onların masasına oturduğum ilk gün anlamıştım içten içe sıcacık bir aile olduklarını ancak dışarıya karşı sergiledikleri o soğuk duruştan olsa gerek, onlardan biri olsam da beni kabullenemeyecekleri ihtimali nedense hep kafamı kurcalıyordu.

 

"Hoş buldum." diyebildim tüm bu coşkunun arasından sıyrılarak Karam'ın yanına ulaşmayı başardığım an. Aslan Lider derin bir gülümseme eşliğinde kollarını iki yana açtı, bana herkesin içinde sarıldı ve tüm parçalar yerine oturdu.

 

"Evine hoş geldin Çaylak," dedi. "Sonunda ait olduğun yerdesin."

 

#

 

Kalacağım yer küçük sayılabilecek ancak tek kişilik bir odaydı. Birinci sınıflardaki tek Aslan oluşumdan kaynaklı bu durumun aslında benim açımdan bir ayrıcalık olması ve kendime ait özel bir alanım olacak olması beni mutlu etmişti. Yalnızlığı her ne kadar sevmiyor olsam da arada bir kendi kendime kalmanın verdiği dinginliği özlemiştim.

 

"Yerleşmene yardım edeyim." dedi Karam pervaza yasladığı sırtını oradan ayırmadan hemen önce. "Yorgunsun, biraz uyku iyi gelir."

 

"Bana karşı hissettiklerin sahici duygular, değil mi Karam?"

 

Sorum karşısında kaşları usulca çatıldı. "Nereden çıktı bu?" diye çıkıştı sitemle. "Bunları konuştuğumuzu ve hallettiğimizi sanıyordum. Benden hala şüphe mi duyuyorsun?"

 

"Hayır." dedim.

 

"Neden soruyorsun o halde?"

 

"Benim için yapabileceklerini düşünüyordum da..."

 

"Çıkar ağzındaki baklayı Feride."

 

"Senden son kez bir şey isteyeceğim ve bu isteğimin hoşuna gitmeyeceğini çok iyi biliyorum."

 

Ellerini birbirine vurdu ve gülümsedi. "Ben de bugün herhangi bir kaos, aksiyon, ne bileyim bir itiş kakış yaşamadığımıza hayret ediyordum."

 

İfadesiz bir suratla Karam'ın gözlerine diktiğim gözlerimi devirdim.

 

"Kehanetler, özel güçler, büyülü bir evren ve dahası bir katille birlikte yaşadığımız okulumuz yeterince aksiyon dolu gelmiyor mu sana?"

 

"Aksine," dedi. "Bunların tümü yeterince aksiyon doluyken benim küçük sevgilim üstüne yeni heyecanlar bindirmeye devam ediyor. Bu yüzden sitem ediyorum."

 

Yüzüne sessizce bakmayı sürdürdüm. Saniyeler geçmeden "Ne isteyeceksin?" diye sordu. Reddedilmemek adına tüm tatlı olma çabamı kullanarak Karam'ın yanına sokuldum ve "Bu son olay beni kendime getirdi." dedim. "Artık korkmak ya da saklanmak istemiyorum."

 

"Saklanmak zorunda olduğumuz hiçbir durum kalmadı Feride. Evindesin ve artık korkmaman için her şeyi yapmaya hazırım, seni asla yalnız bırakmayacağım."

 

"Madem her şeyi yapmaya hazırsın, o halde okuldan kaçmak üzere olduğumuzu öğrendiğinde de kızmazsın bana, değil mi?"

 

"Ne?!"

 

"Sessiz ol!"

 

"Ne saçmalıyorsun sen yine? Okuldan kaçmak da ne demek?"

 

"Sus diyorum Karam! Biri duyacak!"

 

Koşar adımlarla odanın kapısını kapattım ve Aslan Lider'i kolundan çekerek koridordan sesimizin duyulamayacağı en uzak noktaya dek sürükledim.

 

"Yine ne karıştırıyorsun sen?"

 

"Bu gece Pamir ve Afra'yla buluşup her şeyi konuşacağız."

 

"Feride, aynı şeyleri konuşmaktan, sonuç vermeyecek durumların içinde debelenip durmaktan yorulmadın mı?"

 

"Yorulduğum tek şey sır tutmak Karam. Artık sır tutmak, gerçekleri gizlemek ve birilerinden gizlenmek istemiyorum. Bıktığım tek şey bu. Bizi ayıran, sizi ayıran tek şey bu."

 

"Pamir'in bizi dinleyeceğini mi sanıyorsun? Orada olduğumu gördüğü gibi laflarını sıralayıp ortadan kaybolacak. Afra da onu takip edecek ve yine yalnız kalacağım. Bunun beni düşürdüğü durumu, hissettirdiği o iğrenç duyguyu neden görmek istemiyorsun?"

 

"İşte sırf bu yüzden artık sakladığın şeyi bilmeleri gerekiyor Karam. Pamir'in sana olan öfkesi belki dinmeyecek ama Semih'i öldüren her kimse onun sana yaşattığı korkuyu, sırf Pamir'i Anıl'ı ve Afra'yı koruyabilmek için onlardan nasıl uzak durmak zorunda kaldığını bilmeleri gerekiyor."

 

"Bu hiçbir şeyi değiştirmez."

 

"Değiştirmek zorunda."

 

"Feride lütfen zorlama."

 

"Kusura bakma ama sizin bu çocukça inadınızdan yıldım artık. Bir araya gelirsek katili köşeye sıkıştırabiliriz ve siz birbirinize karşı öfkeyle hareket ettikçe bu ihtimalden uzaklaşıyoruz." Sinirliydim, bu kez söylemek istediklerimi filtremden geçirmeden, olduğu gibi en saf haliyle aktarmak istiyordum. "Anlamadığım birçok şey var ve en önemlisi de ne biliyor musun?" derken işaret parmağımı tehditkar bir biçimde Karam'a doğru uzattığımı çok sonra fark etmiştim.

 

"Katili bulmayı umursayan yalnızca benmişim gibi geliyor. Söz de ikiniz de en yakın arkadaşınızı öldüren o iğrenç varlığın peşindesiniz. Lafa bakılırsa ikiniz de bir şeyler yapmaya çalışırken kendinizi yırtıyorsunuz ancak bir arpa yol bile gidebilmiş değilsiniz. Bana Çaylak diyorsunuz ancak bir Çaylak gibi davranan sizsiniz."

 

Karam bir şey söylemeden öylece karşımda dikiliyordu. Düşündüğünü, söylediklerime hak verdiğini o beni onaylamasa da anlıyordum ancak bu kez ona bir seçenek sunmuyordum.

 

"Alef bizi okuldan çıkaracak. Sayımdan hemen sonra, önce ortak geçitten geçecek ve Afra'yı Ağaçların yatakhanesinden alacağız. Ardından Alef yapay zekanın alarm sistemini devre dışı bırakacak ve hızla ormandan geçip, kasabaya varacağız."

 

"Pamir'in geleceğinden nasıl bu kadar eminsin?"

 

"Ona bir not yazdım. Alef notu ilettiğinde o da anlayacak."

 

"Neyi?"

 

"Bu kez hiçbirinize bir seçenek sunmadığımı."

 

Kararlı duruşumun ardında deli gibi titreyen küçük bir kız çocuğu vardıysa bile onu gizlemeyi öyle iyi öğrenmiştim ki Aslan Lider'i bile kandırmayı başarıyordum artık. Kafasını usulca salladı, bana doğru bir adım attı ve kolları saniyeler içinde belime dolandı. Aşina olduğum o gülümsemesi yüzüne yerleşirken burnumun ucuna ufak bir öpücük kondurdu ve fısıldadı.

 

"Tam bir Aslan olduğunu daha önce söylemiş miydim?"

 

#

 

Ağaçların yatakhanesindeki samimiyet ve sıcaklığın belki yüzde biri bile yoktu ortak kısımda. Ancak garip gelse de Aslanların bu soğukluğu daha gerçekçi, daha bağlayıcı ve daha huzur vericiydi. Kaybettiğimi ve bir daha asla bulamayacağımı sandığım yapbozun son parçası oturmuştu yerine artık, o bitmeyeceğinden emin olduğum resim tamamlanmıştı. Daha cesur, daha güçlü ve daha güvende hissetmemin tek nedenini Karam'a bağlasam da aslında bunun böyle olmadığını, ihtiyacım olanın başından beri ait olduğum sınıfta yer almak olduğunu ve Beş'in bu büyülü gücünü bir kez daha fark etmiştim.

 

"Sayım için herkes burada mı Aslanlar?"

 

Hep bir ağızdan evet, burada sesi yükselirken Karam sessizdi. Alef, Nilgün Hoca eşliğinde Aslanların yoklamasını aldı ve yatakhane kapısı, saat tam dokuzu vuruyorken sabah dokuzda açılmak üzere mühürlendi.

 

"Kapı nöbetçimizin Alef oluşu işleri kolaylaştırdı. Başka türlü yatakhaneden çıkamayabilirdik."

 

"Hala çıkabilmiş değiliz Çaylak, sevinmek için erken davranıyorsun."

 

Somurttum. Karam haklıydı. Ortak kısım hala kalabalıktı ve kimseye belli etmeden geçidi kullanmamız şimdilik imkansız görünüyordu.

 

"Dakikalar geçiyor, Alef çoktan Afra'ya işaret vermiş olmalı. Kız geçitte bizi bekliyor, acele etmeliyiz."

 

"Halledeceğim, panik yapma."

 

Oturduğu yerden ağır hareketlerle kalkarken altın renkli sehpaya uzandı ve çana benzer ufak şeyi eline aldı. Bir kez salladığı an ortak kısımdaki uğultu anında kesildi.

 

"İyi geceler."

 

"İyi geceler Lider."

 

"İyi geceler Lider, görüşürüz Çaylak."

 

"Güzel rüyalar görün kardeşlerim!"

 

"Sabah görüşürüz Feride."

 

Bir anda çil yavrusu gibi odalarına dağılan Aslanlar yüzünden şaşkınlığımı gizleyememiştim.

 

"Ne oldu az önce?" diye sordum son kapı da yüzümüze kapanınca. "İnsanları telepatik yollarla etkileyebilme gücün var ve bunu benden gizledin mi?"

 

Karam güldü. "Hayır Çaylak." dedi koltuğun üzerinden aldığı kalın poları omuzlarıma doğru bırakırken. "Liderin bu çanı çalması, yalnız kalmak ve dinlenmek istediği anlamına gelir. Bu Aslanlarda süregelen bir gelenektir. Aramızda sık kullanılmasa da Lider çanı çaldığı an tüm Aslanlar buna uymak zorundadır, aksi halde tüm yatakhaneye lideri huzursuz ve rahatsız ettikleri için uğursuzluk bulaşacağına inanılır."

 

"Ve sen de ben burada geçide nasıl ineceğimiz konusunda kıvranırken bunu yeni anlatıyorsun, öyle mi?"

 

"Kıvranan halim hoşuma gidiyor, ne yapayım?"

 

"Bunu sonra konuşacağız. Artık çıkalım şuradan."

 

#

 

"Bir an hiç gelmeyeceksiniz sandım, burası buz gibi!"

 

"Sessiz olun, geçidin duvarları sandığınızdan daha ince. Nöbetçiler bizi duymadan koridora çıkmalıyız."

 

Karam'ın uyarısı ve önderliğinde yürümeye başladık. Afra, Karam'a karşı hala mesafeli davranıyordu ancak öğrenecekleri konusunda sabırsız ve heyecanlı olduğu da ortadaydı. Zihnimde ikisinin sarıldığı ve Afra'nın Karam'dan özür dilediği o anı canlandırıp, gülümsüyordum ki arkamdan hızla yaklaşıp koluma dolanan parmaklar gülümsememi yarıda kesip, yerini bedenimde ufak çaplı bir sıçrayışa bıraktı.

 

"Notunu aldım, nereye gidiyoruz?"

 

Işık'ı tamamen unutmuştum. Oysa güç birliğimizde önemli rol oynayacaklardan biri de oydu ve ona karşı güvenim sonsuzdu.

 

"Burada konuşmayalım, çıkınca öğrenirsin."

 

Tam binanın ana koridoruna çıkacakken bu kez geçitteki merdivenlerden yükselen sesle duraksadık. Sol taraftan yaklaşan gölge büyüdükçe büyüdü ve sonunda görmeyi beklemediğim başka bir isim daha belirdi karşımızda.

 

"Demek sevgilinden gizli okuldan kaçıyorsun!"

 

"Anıl?!"

 

Afra'nın şaşırdığı kadar şaşırmamış olsam da dediğim gibi Anıl'ı görmeyi beklemiyordum. Karam kulağıma doğru eğildi ve "Anıl'sız olmazdı, değil mi?" diye sordu.

 

"Onu sen mi çağırdın?"

 

"Aslında sen çağırdın." dedi. "Ona senin ağzından ufak bir not yazdım ve Alef'e iletmesi için ricada bulundum. Ben çağırsam gelmezdi ve gelmediği gibi Pamir'e durumu anlatıp onu da vazgeçirirdi."

 

Anıl, Karam'ı fark ettiği gibi Afra'nın elinden tutup onu yanına doğru çekti.

 

"Bunun ne işi var burada?"

 

"Sessiz ol." diye uyardı Afra, Anıl'ı.

 

"Ne karıştırıyorsunuz siz birlikte? Hem de benden gizli? Ne dönüyor lan burada?"

 

Aklı karışmıştı besbelli. Afra bir kez daha konuştu, Anıl'ı ikna etmeye çalışıyordu. "Biraz sessiz ol ve sabret. Öğreneceksin birazdan."

 

"Ama-"

 

"-Sus diyorum Anıl. Şuradan çıkalım önce!"

 

Gergin ve sessiz adımlarla önce ana bina koridoruna, ardından bahçeye ve gücümüzü kullanarak orman girişine ulaşmayı başarmıştık. Koru girişinde bizi bekleyen Alef, Karam'ın eline bir kağıt tutuşturdu ve ikisi tek bir bakışmada anlaştılar.

 

"Ne zaman bu anlaşma şekillerini kavrarım acaba?" diye düşünüyordum ki Afra kolumu sertçe çimdirdi. "Şu an bunu mu düşünüyorsun sahiden!?"

 

"Sesli mi konuştum ben az önce ya?"

 

"Hadi!" dedi Karam o esnada. Yeniden koşmaya başladığımızda hepimiz Alef'i takip ediyorduk. Ancak belli bir noktadan sonra Karam ve Alef farklı yönlere ayrıldılar. Karam'ın beni ve Işık'ı bileklerimizden yakalayarak kendi gittiği yöne çekmesiyle, Alef de aynı şeyi Afra ve Anıl için yapmış olmalıydı. Böylece nöbetçilerin dikkatini çekmeden, iki farklı yol kullanarak aynı adrese gideceğimizi anlamıştım.

 

İçimden demek o bakışmayla anlaştıkları buydu diye geçirmeden edemedim. Kağıtta da gideceğimiz adres yazılı olmalıydı, Alef her şeyi düşünmüştü.

 

Hızımıza rağmen dakikalar süren yolculuk, nefesimin tükenmeye başladığı an son bulmuş olmalıydı, Karam yavaşladı. Işık'ın bileğindeki parmaklarını çekti ancak benimkini bırakmadan parmakları usulca aşağı kayarak benimkilerle buluştu, elimi sıkıca kavradı.

 

"Burada buluşacağız, az sonra gelirler."

 

"Çok garip bir duygu." dedi Işık heyecanını gizleyemezken. "Okuldan kaçtık! Hem de kuralların en katı olduğu dönemde."

 

"Buna alışmasan iyi edersin."

 

"Dedi Bay Çok Bilmiş Lider." Ardından ekledi. "Ben de her gün okuldan nasıl kaçsam diye düşünüp duruyordum, tüh."

 

Karam Işık'ı hiç umursamadı. Aksine avucunun içinde kaybolan parmaklarımı okşamakla meşguldü ve hüzünlü görünüyordu.

 

"Merak etme," dedim. "Her şey yoluna girecek. Olması gerekeni yapıyoruz."

 

Alef, Afra ve Anıl yanımızda belirdiğinde, Alef daha soluklanmadan "Bu taraftan." dedi ve hemen sağımızdaki binanın kapısını iterek açtı. "İçeri girin."

 

Dışarıdan daha soğuk ve ürpertici bir binaydı burası. Örümcek ağlarının sardığı tabureleri çekerek her birimiz yerini aldığında Anıl "Anlamadığım şey neden okul dışında toplandığımız." dedi. "Hadi yasaklar var diyelim, okuldan çıkmışken neden ormanda konuşup geri dönmedik ki? Onca yolu neden geldik?"

 

"Çünkü okul sınırları içerisinde konuşarak riske atamayacağımız kadar önemli bir konu var ortada."

 

"Neden okulda konuşamıyoruz?"

 

Karam araya girerek "Çünkü burada korunuyoruz." dedi. "Katilin tek casusu Deniz değildi. Bizi dinliyor ya da dinletiyor olabilir, riske atamayız."

 

"Evet," dedi Alef. "Burada güvendeyiz."

 

"Nasıl?"

 

O an Karam'ın bahsettiği şu Kalkan'ı hatırladım. Kasabada yaşıyordu ve yakınımızda bir yerlerde olmalıydı.

 

"Nasılını boş verin artık, konuşabileceğimiz tek yer olduğu için kasabaya gelmek zorundaydık ve şimdi güvendeyiz. Anlatacaklarımızı dinlemenizi istiyoruz."

 

Sözü Karam'a devretmeli ve bundan sonrasında ağzımı dahi açmamalıydım. Bu tamamen onların arasındaydı ve kavga bile etseler müdahale etmemek için kendime direnmeliydim.

 

"Başlayacağım ancak Pamir hala gelmedi."

 

"Ben geçide indiğimde hala yatakhanedeydi. Elindeki kağıdı okuyup duruyordu ve birkaç kez seslenmeme rağmen beni duymadı." dedi Anıl.

 

Bir an için gelmeyeceği korkusuyla dolup taşmıştım ki binanın kapısı aralandı, dışarıdan esen ılık rüzgar Pamir'in silüetiyle birlikte içeri sızdı.

 

"İşte geldi, geleceğini biliyordum."

 

"Son defa dediğin için buradayım Feride." dedi. "Umarım bu kez de hayal kırıklığına uğramam ve daha yeni aklanmışken aldığım bu riske değer. Neler oluyor?"

 

"Karam'ın size anlatması gereken bir şey var, bunu bilmeniz gerekiyor."

 

"Yine mi aynı mevzu? Bu yüzden mi buradayız?"

 

"Önce dinleyeceksin Pamir!" Çıkışım herkesi susturmuştu ve gözler üzerimdeydi, bunu hissedebiliyordum. "Kesmeden, sonuna kadar dinleyeceksin ve neden burada olduğumuzu anlayacaksın. Bu kez çıkıp gitmek yok." Karam'a doğru döndüm. "Zaten eminim ki öğrendiğinizde gitmek istemeyeceksiniz."

 

Ellerini birleştirip, dirseklerini dizlerine dayayan Aslan Lider konuşmak için hazır görünüyordu.

 

"Her şey," dedi derin bir soluklanmanın peşinden. "Her şey sizden gizlediğim o tehdit notuyla başladı."

Loading...
0%