@gulsahcan
|
''Ortak kısımda piyano olduğunu bilmiyordum.''
Emin'in parmakları, tuşlara dokundukça huzur dolu ses etrafa yayılıyordu. Kulaklarımda yerini bulan melodiye kendimi kaptırmamak oldukça güçtü. Kafamda milyonlarca ihtimal birbirini kovalarken, beni düşüncelerimden uzaklaştırabilecek tek şeyin piyano sesi olduğunu, Emin'in o koltuğa oturmasıyla anlamıştım.
Karam'sa kendini suçlayacak yeni bir şey bulmanın getirdiği karamsarlığını taşımaya devam ediyordu. Pamir'in teorisini ona anlattığımdan beri bu haldeydi.
''Biraz gülümse.'' dedim parmaklarımı dudaklarına doğru götürerek, dudak kenarlarına yerleştirdim ve yukarı doğru kaldırdım. Sonuç vermedi.
''O gün Engelleme kullanmayı bırakmak yaptığım en büyük hataydı.'' dedi birden. Bense onunla aynı fikirde değildim.
''Eğer o gün Engelleme kullanmaya devam etseydin, bugün elimizde böyle bir delil olmayacaktı Karam. Aramıza sızan ve katile her neden olursa olsun bir şekilde yardım etmeyi sürdürenler için yelpazeyi bu denli daraltamayabilirdik.''
''Yine de...'' derken sustu. Saatlerdir başı ağrıyordu, yüzünü her buruşturuşunda yeni bir sancının boyun kökünden saplanıp, alnına doğru yayıldığını anlayabiliyordum. Elimi ona doğru uzattım ve ayaklandım.
''Gel benimle.''
Odaya girip kapıyı kapattığım an, piyanodan yükselen ses kesildi ve yerini sessizliğe bıraktı.
''Sanırım bu yatakhanede en sevdiğim şey, odana kapanmak istediğinde seni rahatsız edecek her şeyin bir anda susması.''
''Düşünceler hariç. Keşke onları da susturmanın bir yolu olsaydı.''
Bavulumun içinden aldığım merhemin kapağını açarken ''Bu biraz işine yarayabilir.'' dedim. ''Annem fazla stresli olduğumda bu merhemi şakaklarıma sürer, sonra da usul usul masaj yapardı. Bazen gücüme yenik düşerdim, babamın sesi bile beni kızdırırdı ve tüm sokak boyu koşardım. Döndüğümde ise gücümün yükü yine başıma binerdi. Boynumdan başlayan o ince sızı tüm başıma yayılır, alnımdaki yerini alır, saatler boyunca geçmezdi.''
''Zorlandın değil mi?'' Yanına oturur oturmaz başını dizlerime koydu ve bacağıma ufak bir öpücük kondurdu. ''Yani demek istediğim güçlerini anlamakta, onları kabul etmekte zorlanmış olmalısın.''
''Zorlandım. Bu dünyanın varlığından habersiz büyümek en büyük sınavımdı belki de Karam. Eğer bir gün her şeyin geçeceğini, ceza gibi gördüğüm yeteneklerimin aslında günün birinde bir işe yarayacağını ve hatta geliştirdiğim takdirde insanları kurtaracağını bilsem, o zamanlar buna katlanmak daha kolay olurdu.'' Gülümsedim. ''En azından yalnızca babası tarafından kabul görmeyen bir ucube olarak hissedip bir gün beni sevmesini hayal etmektense, ilerde Özel Olanlara girmenin hayaliyle büyürdüm.''
''Buradaki herkesin en büyük ortak noktası güçleri gibi görünür Çaylak. Ama bilmelisin ki en büyük ortak noktamız, her birimizin Beş'e gelene kadar yalnız büyümüş olması. Farklılığımızın bırak dışardaki insanlar tarafından kabul görmemesini, ailemiz tarafından bile dışlanması, hor görülmesi. Yalnızlığımızın yanında her birimizin patlamaya hazır güçlerle baş ederken ne yapacağını bilemeyerek, rehbersiz büyümesi.''
''Belki de hala büyüyememişizdir.'' dediğimde kafasını salladı.
''Bir tarafımız hiçbir zaman büyümeyecek Feride. İşler kolaylaştığında ve her şey yoluna girdiğinde bile büyük bir hüzün, o küçük tarafımıza her zaman eşlik edecek.''
''Biliyor musun?'' diye sorarken parmaklarımı Aslan Lider'in şakaklarında gezdirmeye başlamıştım. ''Senin bu yanınla tanışmak, o hiçbir zaman büyümeyecek tarafıma güç veriyor Karam.''
''Nasıl başarıyorum peki bunu?'' diye sordu, sesinde sahici bir merak ve hoşnutluk tınısı vardı.
''O hüznün eşlik ettiği küçük Feride, en azından artık kendini yalnız hissetmiyor. Çünkü biliyor ki o bunca şeyle baş etmeye çalışırken, günün birinde tıpkı kendisi gibi ayın on altıncı gününde doğan bir başka çocukla tanışacak ve hayatı bir anda değişecek. Artık biliyor ki babasının sevgisini istediği her an çektiği sancının ödülünü, bugün o çocuktan gördüğü sevgiyle alacak ve ikisi birbirinin o küçük, büyümeyen, hüznün en yoğunuyla yoğrulan taraflarını iyileştirebilecek.''
Aslan Lider'in gözleri, benimkilere öyle kenetlenmişti ki aramızda bir duvar olsa dahi bana baktığını hissedebilirdim. Sanki derinliği her geçen artıyordu bu bakışların. Ona dokunduğumda hızlanan kalbi her bir saniyede daha da gürültülü atıyordu. En önemlisi de onun gözlerinde gördüğüm yansımam, küçük Feride'nin ta kendisiydi ve Karam'ın bana karşı hissettiklerini aşk diyerek basitleştirmek kesinlikle benim haddime değildi. Çünkü artık onunla aramızda daha fazlası olduğunu biliyordum, buna en ufak bir şüphe dahi yoktu.
#
Aradan geçen birkaç haftayla birlikte Beş'in bahçesine ve hatta tüm kasabaya hakim olan karlı hava, dönem arasının habercisi niteliğindeydi. Ortalık durulmuş, yasakların çoğu kalkmış, eğitmenlerin çoğu dönem arasında öğrencilerin evlerine gidebileceğini konuşuyordu.
''Yine yanılıyorlar. Bu durgunluk yalnızca katilin peşini bırakmaları için uygulanan bir illüzyon. Bunu göremiyorlar mı?''
''Biliyorum korkuyorsunuz ancak öğrencilerin evlerine gitmeleri daha iyi bir seçenek olacak. Kasabanın çok çok uzağında, Normal Olanlar'ın dünyasında size zarar verebilecek bir tehlike yok.''
''Ya varsa?'' diye çıkıştı Işık. Nilgün Hoca sakinliğini koruyordu ancak kararın altına son olarak onun da imza atmış olması, öğrencileri epey tedirgin etmişti.
''Sizin de tıpkı bizim gibi düşündüğünüzü sanıyordum. Son derste kararı desteklemediğinizi söylemiştiniz. Hatta dışarıda, burada olduğumuzdan daha az güvende olacağımızı düşünüyordunuz. Ne değişti?''
''Bak Işık, sizi burada her ne kadar koruyor olsak da katilin hala aramızda olabileceği ihtimali göz önüne alındığında, evlerinize gitmenin buradan daha güvenli olacağına karar verdik. Bu kararı almak o kadar da kolay olmadı. Ancak derslere ara verildiğinde, kasabada yaşayan çoğu öğrenci ailesinin yanına döndüğünde, binada kalmaya devam edecek olan öğrenciler azalacak ve Özel Olanlar'ın da izin ihtiyacıyla birlikte güvenlik açığı ortaya çıkacak. Bu da okulda kalan öğrencilerin başı boş dolanırken daha fazla tehlikede olacağına işaret ediyor.''
''Bu yönden bakıldığında haklı olabilirsiniz hocam.'' dedim ve Işık'ın kulağına doğru eğildim. ''Konu yalnızca biz değiliz. Eğitmenler ve Özel Olanlar, dönem arasıyla birlikte okuldan uzaklaştıkları an katil ve ona yardım edenler rahatlayacaktır.''
''Ya evi olmayanlar, binada kalmak zorunda olan birçok öğrenci var Feride. Onların güvenliği ne olacak?''
Işık haklıydı ancak yönetim içinde alınan bu zor karardan sonra, binada kalmak zorunda olan öğrenciler için de bir şeyler düşünmüş olmalılardı.
''Evet hocam, en azından bazılarımız burada kalacağı için bizlere bir güvence vermek zorundasınız. Dönem arası tatili konusunda kimse öğrencilerin fikrini almadı, bizler ne olacağız?'' diye sordu Kerem, Işık'ın cümlesinin ardından.
Bir kez daha Işık'ın kulağına eğildim ve fısıldadım.
''Kerem'in gidecek bir evi yok, öyle değil mi?''
Işık usulca başını salladı. Koridorda çarpıştıkları günün ardından ikisinin sürekli konuştuğuna ve ders aralarında birlikte vakit geçirdiklerine şahit oluyordum. Barkın'la yakınlaştığını düşündüğüm İpek'in bu ani dönüşüne şaşırsam da tercihleri konusunda onu yönlendirmek haddime değildi. Dönem arası tatili konusunda alınan karara neden bu denli tepki gösterdiğini ise şimdi anlıyordum.
''Her zamanki gibi bir nöbetçi eğitmen ve nöbetçiliğe gönüllü olacak iki Özel Olan, binada kalacak öğrencilere eşlik edecek çocuklar. Her sene olduğu gibi bu sene de bu değişmedi.''
''Belki yüzlerce kez söylemiş olabilirim hocam ancak bu senenin bir farkı olmalı, değil mi? Okulda cinayet işleyen ve öğrencileri hedef alan bir katil bulunuyorken, geçen senelerde olduğundan farklı bir güvenlik sistemi uygulanmak zorunda. Nöbetçiliği kabul edecek bir eğitmen ve iki Özel Olan öğrencileri korumak için yeterli olacak mı sizce?''
Nilgün Hoca sustuğunda Işık kafasını salladı ''Tabii ki olmayacak, siz de bunun farkındasınız.'' dedi. Ardından ayaklandı ve sınıftan çıktı. Peşinden gittiğimde, Kerem ve birkaç öğrencinin daha peşimizden gelmesiyle koridorda bir daire oluşturduk.
''Göz göre göre burada kalacak olanları tehlikeye atıyorlar. Nasıl korumak bu? Nasıl sahip çıkmak?''
''Ellerinden geleni yaptıklarına kendilerini öyle inandırmışlar ki çözüm ürettiklerini sanırken daha beter şeylere sebep olacaklar, haberleri yok.''
''Bence müdüre gitmeliyiz. Bu işi yönetimin en başıyla çözelim, neticede Nilgün Hoca da ona söyleneni yapmak zorunda kalan bir eğitmen.''
''Arkadaşlar biraz sakin olalım!'' diyerek araya girdim. ''Biliyorum, hepiniz haklısınız ama kendi bakış açımızın biraz dışına çıkarsak, yönetimin bu kararı neden aldığını anlayabiliriz bence.''
''Nedenmiş?'' diye sordu Tufan. Nesnelerle içli dışlı olan bir başka Gölge'ydi o da.
''Anladığım kadarıyla herkes çok yorgun. Özel Olanlar, okula geldiğinden beri nöbetteler ve bir yandan da şüpheli gördükleri her durumun, her öğrencinin ve her insanın peşinden koşuyorlar. Huzursuz da olsak her gece o yastığa başımızı koyup bir şekilde uyumayı başarıyoruz ancak onlar uyumuyorlar. Ya ormanda ya yatakhane önlerinde ya da koridorlarda nöbet tutuyorlar.''
''Aylardır sırf bizi korumak için kendi ailelerinden uzaktalar. Canlarını tehlikeye atmaları da cabası.'' Arık'ın bana destek çıkması şaşırtsa da konuşmayı sürdürdüm.
''Dinlenmek zorundalar. Sırf bu yüzden okulu ne kadar boşaltabilirlerse o kadar iyi, neden anlamıyorsunuz bunu?''
''Bu açıdan düşünmemiştim.'' dedi Kerem. Işık onun elini tuttuğunda Barkın derin bir nefes alıp arkasını döndü ve Ağaçların yatakhanesine doğru ilerlemeye başladı. Aralarında ne geçti de Işık Barkın'dan uzaklaşıp bir anda Kerem'le bağ kurdu, merak ediyordum doğrusu. Ancak şimdi bunu düşünmenin sırası değildi.
''Yine de binada kalmak zorunda olanların ne hissettiğini anlayabiliyorum. Hepimiz aylardır başımıza bir şey gelecek korkusuyla baş etmeye çalışıyoruz. Katille aynı binada aynı havayı soluyor olmak, herkesin şüpheli olarak görülmesi, sorgulamalar, cezalar, yasaklar... Hepimiz yorulduk ancak biraz mola vermek herkese iyi gelecek.''
''Tabii siz mola verdiğiniz esnada binada kalanlardan biri daha öldürülmezse!''
Işık sinirle bahçenin yolunu tutarken yalnızca arkasından bakakaldım. Kerem ''Ben onunla konuşurum.'' diyerek Işık'ın peşinden gittiğinde, onu böylesine agresifleştiren tek şeyin Kerem'in binada kalacak olmasının dışında bir şey olduğuna kesinlikle emindim.
''Haklı yanların var Feride ancak Işık da haklı. Yönetimle konuşacağız.''
Kimseyi durduramayacağımı, eve dönmek istemeyenlerin ve dönecek bir evi olmayanların da kendilerince haklı olduklarını anlasam da dönem arası tatilinin iptali konusunda Gürkan Yenilmez'in fikrini değiştirmeyeceğini biliyordum. Karar hakkında tartıştıkları her anı, detaylarıyla anlatan Alef sayesinde aralarında geçen her diyaloğa hakimdik. Karam da benim gibi düşünüyordu. Ancak Pamir, Işık gibi düşünenlerin tarafındaydı.
Merdivenlere yöneldim. Karam'ın dersi bitmiş olmalıydı, Savunma dersleri epey yoğun geçiyordu ve dersten çıktığı gibi kendini uykunun kollarına bırakıyordu. Birinci dönemlerin, Gürkan Bey'le konuşma kararı aldıklarını ona anlatmalıydım, koşar adımlarla yatakhanenin yolunu tuttum.
#
''Her ne kadar senin gibi düşünüyor olsam da Işık'a hak vermemek elde değil.'' Yattığı yerden elindeki topu tavana atıp ardından yakalıyordu. ''Yine de bu bir şeyi değiştirmez, Alef'i duydun. Kesin karar çoktan verildi.''
''Işık çok kararlı görünüyordu, tepkisi diğerlerini de harekete geçirdi. Pamir'i de yanlarına alırlarsa, Gürkan Bey kararı yeniden düşünmez mi sence?''
''Sanmıyorum.'' Doğruldu ve topu bu kez bana doğru hızla fırlattı. Arada bir beklemediğim anlarda bunu yaparak reflekslerimi ölçüyor, kendince beni çalıştırıyordu. Topu her defasında çevik bir hamleyle yakaladığımdaysa bana gurur dolu ifadesiyle bakmayı sürdürüyordu.
''Acaba yanılan biz miyiz?''
''Ne konuda?''
''Dönem arası tatili, biraz mola, uzaklaşmak... Ya Işık haklı çıkarsa? Ya okula döndüğümüzde bu kez başka bir öğrencinin ölüm haberini alırsak?''
''Katilin derdi bizimle Feride. Hatta benimle... Ben okulda olmadığım sürece, burada kalanlarla uğraşacağını sanmıyorum.''
''Işık da buna ikna olsa keşke. Son zamanlarda epey gergin.''
''Barkın'la ayrıldılar, öyle mi?''
''Aslına bakarsan aralarında bir şey olup olmadığına bile şüphe ediyorum artık. Kerem'le arasında bir şeyler olduğu ya da olacağı kesin ama Barkın bu hikayenin neresinde kalıyor, emin değilim.''
''Birbirlerinden hoşlandıklarını sanıyordum.''
Karam'a bununla ilgili herhangi bir şey anlatmamış olmama rağmen böyle düşündüğüne göre, yanılan ben değildim.
''Dışarıdan öyle görünüyordu. Hatta Barkın'ın hala bir şeyler hissettiği ortada, Kerem'le Işık'ı birlikte gördüğünde öyle bozuluyor ki görmen gerek.''
''İlk zamanlar Pamir'le yan yana olduğun her an benim hissettiğim gibi hissediyor olmalı o halde.'' diyerek yanıma oturdu. Kolunu omzuma attı ve boynuma bir öpücük bıraktı.
''İlk zamanlar benden nefret ettiğini sanıyordum.''
''Nefret ediyor gibi görünmemin tek sebebi gün geçtikçe sana kapılıyor olmamdı Çaylak. Hiçbir şeyin peşini bırakmıyordun. Hiçbir şeyden korkmuyordun. Bu, ortada bir kehanet olmasa bile ilgimi çekmeye yeterdi.''
''Git gide romantikleşiyorsun, farkında mısın?''
''Sen de gittikçe güzelleşiyorsun Çaylak.''
Göz gözeydik, dudaklarımız sık sık birleşiyor, kokumuz birbirine karışıyordu. Bu ve bunun gibi anların içinde kaybolmak istiyordum ancak aklım Işık'taydı. O esnada yatakhanenin kapısı açıldı ve Yaşar içeri girdi. Elinde bir kağıt tutuyordu, Karam'a doğru uzattı ve ardından ''Sesli okuma.'' diyerek bir hemşire edasıyla işaret parmağını dudaklarına götürdü.
Karam hızla kolunu omzumdan çekerken ayaklandı. Peşinden ben de kalktım ancak hala kâğıtta ne yazdığını göremiyordum. Karam okumayı bitirdiğinde etrafına bakmaya başlamıştı ki kağıdı elinden aldım. Notu gönderen Pamir'di.
Bu gece kasabada buluşana dek Engelleme kullanmak zorundasınız! Hainlerden birinin kim olduğunu artık biliyorum.
#
Tipi vardı. Buz gibi havada, ormanın içinden yürürken oldukça tedirgindik. Aslan Lider elimi sımsıkı tutmuştu. Afra ve Anıl arkamızdan geliyordu. Not elimize ulaştığından beri kimse birbiriyle tek kelime bile konuşmamıştı. Alef ile ormanın girişinde, Anıl ve Afra'yla ise kasabaya az kala karşılaşmıştık. Bu kez Yaşar da bizimleydi.
''Pamir ile nerede buluşacağız?'' diye sordu Anıl. ''Onu yatakhaneden çıkarken bile görmedim. Erkenden varmış olmalı.''
''Turhan Bey'in yerine gitmiş olmalı.'' dedim.
Kasabanın havası, Beş'inkine göre daha sertti sanki. İnsanlar uykuya dalmıştı, sokaklar bomboştu ve ayakkabılarımızın karın üzerinde bıraktığı gırc sesi hariç çıt çıkmıyordu. Bir süre boyunca yürüdük. Titriyordum ancak soğuktan ziyade katilin yardımcısı kim sorusu titretiyordu bedenimi. Pamir kimseye haber vermemizi istememişti. Bu da şüphelerimin daha da artmasına neden oluyordu. Aklıma olur olmadık birçok senaryo geliyordu.
''Işıklar yanmıyor. Burada olduğuna emin misin?''
''Kasabada buluşmak istemiş ve yer belirtmeden ortadan kaybolmuş. Bura dışında gideceği bir yer olduğunu sanmıyorum. Hem sizin hem de benim bildiğim tek ortak yer burası.'' dedim.
Tam kapıyı çalacaktım ki kapı kendiliğinden açıldı. ''İçeri geçin!'' dedi tok bir ses. Turhan Bey de en az bizim kadar endişeli görünüyordu. Bakışları beni pas geçip Karam'a değdiğindeyse yüzü yumuşadı. Kollarını açarak onu kucakladığı an gülümsememe engel olamadım.
''Nerede kaldınız? Kaç saattir sizi bekliyorum.''
''Binadan çıkarken dikkat çekmek istemedik. Yasaklar kalkmış olabilir ancak özellikle gönderdiğin nottan sonra herkesin uyumasını beklemek mantıklı olacaktı.''
''Her neyse, sorun değil. Toplanın.''
Turhan Bey'in getirdiği sıcak çaylar eşliğinde bir masanın etrafına kurulmuş, Pamir'in konuşmasını bekliyorduk.
''Kimmiş hain, düşündüğün gibi Gölgelerden biri mi?''
Pamir usulca başını salladı. ''Bu akşam dersten sonra yatakhanenin ortak kısmında oturup biraz konuştuk. Son zamanlarda benim diğerlerinden uzak durduğumu fark edenler, bunun sebeplerini sorguladılar. Anıl dışında herkese mesafeliydim, haklıydılar.''
''Nasıl geçiştirdin?''
''Geçiştirmedim. Bu aralar iyi hissetmediğimi, durumun onlarla bir ilgisi olmadığını söyledim. Açıkçası konu hızla kapandı çünkü gündemde bir başka şey vardı.''
''Dönem arası tatili.''
''Aynen öyle.'' dedi Pamir. ''Işık yatakhaneye döndüğünde çok kızgındı. Arık ve birkaç kişi de peşinden gelince bizimle bir konu hakkında konuşmak istediğini söyledi. Aslına bakarsanız bu konudaki fikrimi biliyorsunuz, Işık'a katılıyordum ancak konuşma esnasında bir şey fark ettim.''
Çayından bir yudum alarak bardağını masaya bıraktı önce. Ardından cebinden bir kağıt parçası çıkardı.
''Bu kağıtta neredeyse tüm Gölgelerin imzası var, dönem arası tatilinde okulda kalacak öğrencilerin güvenliğinden emin olmak istediğimiz için hiçbirimizin okulu terk etmeyeceğine yönelik bir dilekçe yazdık.''
''Gittikçe meraklanıyorum.''
''Işık'ın tepkisinin yalnızca Kerem ve Gölgelerden bir iki kişinin de okulda kalacağı için olduğunu sanıyordum ancak o biraz abarttı. Konuşmanın devamında hiçbirimizin gitmemesi gerektiğini, okuldan ayrılacağımız an daha da tehlikede olacağımızı söyleyip duruyordu. Hatta kendini kaybetti desem yeridir.''
''Ne demek istiyorsun?''
''Sanki bir ay boyunca binada kalmaya devam edecek öğrenciler için değildi endişesi.''
''Başka ne olabilir ki? Yalnızca güvenliğin artırılmasını, iki Özel Olan'ın korumada yeterli olmayacağını savunuyordu.''
''Dilekçeye bir göz atın, herkes imza attıktan sonra Işık dilekçeyi Gürkan Bey'e teslim etmek üzere aldı. Sabah ilk iş olarak kendisinin götürmek istediğini söylediğinde ona karşı çıkmadık. Ancak içimi huzursuz eden bir şey vardı ve Işık uyuduktan sonra odasına girip dilekçeyi aldım. Altına imza attığımız dilekçe bu değildi, okuyun.''
''Burada güvenliğin artırılmasıyla ilgili bir şey yazmıyor. Dönem arası tatilinin direkt iptal edilmesi üzerine yazılmış.'' dedi Afra.
''Hala nereye varmak istediğini anlamıyorum.'' dediğimde Pamir arkasına yaslandı ve devam etti.
''Sizce de garip değil mi? Işık dönem arası tatilinin iptal edilmesini, neden Gölgeleri bile kandıracak kadar çok istesin? Sanki okulda kalacak olanlar için değil de gidecek olanlar için bu öfkesi. Tıpkı katilin de okuldan ayrılmamızı istemeyeceği gibi Işık da bizi kandırarak buna yönelik bir hamlede bulundu. Her şey çok açık.''
Beynimden vurulmuşa döndüm.
''Sen aramızdaki hainin Işık olduğunu ima ediyorsun, öyle mi?'' dedi Karam emin olmak ister gibi. Pamir'se ''Bunun başka bir açıklaması var mı sizce?'' diye sordu. Yoktu. ''Hala emin olmasam da Işık bir şeylerin peşinde ve bu katille doğrudan bağlantılı, bunu hissedebiliyorum.''
''Sen bir şey söylemeyecek misin Feride?''
Söyleyemedim. Afra'dan sonra en çok güvendiğim isimdi Işık. Planlarımızın her detayını biliyordu, atacağımız adımları konuşurken hep yanımızdaydı. Hayal kırıklığı, tüm bedenimi ele geçirirken Pamir sayesinde biraz olsun rahatladığımı hissediyordum ki ''Yapma!'' dedim.
''Bırak üzüleyim. Bu duyguyu şu an yaşayamazsam, Işık'la yüzleşeceğim an yeteri kadar acımasız olamam Pamir. Lütfen duygularımı rahat bırak. Bırak da en güvendiğim insan tarafından ihanete uğramanın verdiği üzüntüyü iliklerime kadar hissedebileyim.'' |
0% |