
Yoğun ve yorucu bir dersin ardından Selvi ile bahçeye çıkmış okulun etrafında konuşa konuşa yürüyorduk.
"Ya şu B şubesindeki Yağmur var ya"dedi her zamanki gibi beni merakta bırakarak cümlesini devam ettirmesi "ee söylesene ne olmuş ona"ilk önce etrafı kolaçan etti sonra bana doğru dönüp"sevgilisi tarafından aldatılmış"hemen ardından"şerefsiz"diye mırıldandım.
Selvi "ne dedin anlamadım"diye sordu"hiç"dedim omuzlarımı kaldırıp indirerek.
Zil sesini duymamızla beraber Selvinin kolundan tutarak okulun girişine yönlendirdim"Bu günlük bu kadar dedikodu yeter bu gidişle cehennem kapılarına atılacağız"dedim Selvi bu söylemime kahkaha atarken koridoru arşınlamıştık.
Nöbetçi öğretmen bizi görünce eliyle hadi sınıfa girin artık dercesine elinin salladı ardından koridora doğru "haydi gençler sınıflara"dedi biz ise çoktan sınıfa girmiş ve Selvi ile sıralarımız a oturmuştuk.
20 dakika sonra ...
Selvi'ye doğru dönerek "Kürşat Hoca nerede kaldı?"diye sordum zira dersin yarısı boş geçmişti çünkü Kürşat Hoca yoktu.
"Bilmem ki"dedi Selvi önüme döndüm sınıf zaten başka bir alemdey di bir grup arkada uzun eşek oynar,bir diğeri tahtadan film bulmaya çalışır bir kaç kişide açılan filme itiraz eder oflayarak çantamdan yarısına kadar geldiğim kitabımı çıkardım boş vaktimi değerlendirmeliydim.
"Ben yeryüzünün kalbinin üzerine yaslamış ve bütün acısını , nefesini,öfkesini,hüznünü içinde barındırmış gökyüzüyüm."
"Ben,gökyüzünün içinde barındırdığı renklerin en şeffafıyım."
Bir çığlık sesiyle okuduğum kitabı bırakıp olduğum yerden ayaklandım Selvi'yide kolundan tutup koridora sürükledim.
Bunu beklemiyordum ....
Bize sataşan bir öküz grubu vardı ya hah onlar bir çocuğu ellerinde evire çevire dövüyor diğer öğrenciler ise tezahürat yapıyorlardı çığlık sesiyse birden bu görüntü ile karşılaşan bir kızdı muhtemelen.
Daha fazla seyirci kalamadım bu sahneye ve adımlarımı onlardan tarafa çevirdim Selvi ise ne yapacağımı anlamış ve beni tutamamıştı "ne yapıyorsunuz siz?"diye isyan ettim hemen yumruklarını peşpeşe yüzüne indiren orangutan kılıklı insana çok pardon hayvanı geriye doğru ittirip yüzü kan revan içinde olan çocuğa döndüm Selvi ise arkamdan çocuğa doğru eyilip "iyi misin?"diye sordu bende hemen"görmüyor musun çocuğun yüzünü" dedim."ne oluyor burda ?"diyen müdürün bağırışını umursaman ayağa kalkıp orangutana ters bakışlar atarak lavaboya yöneldim çünkü çocukluğumdan beri beni kan tutardı biraz daha burda durursam büyük ihtimalle kusucaktım koşarak boş tuvaletlerde birine girdim zaten boş olan midemle kustum.
Alıntı(Aslı arslan ,emare,sayfa7)
Umarım beğenirsiniz hoşça kalın hoş kalın.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |