Yeni Üyelik
12.
Bölüm

Karanlıkta Bir Yerde: 11

@gulsumblgn

Merhabaaaağ 🤍

Okumaya başlamadan önce oy verir misin, lütfen? Şimdiden teşekkür ederim.🙏

KEYİFLİ OKUMALAR!

🔗🔗🔗

YAZAR’dan…

İki genç adam birbirine ardı ardına yumruklar indirirken insanların tezahüratları karşısında gaza geliyor, kullandıkları gücü maksimum seviyeye çıkartıyorlardı. Aynı eğitimden geçmiş iki adamın işi zordu. Maç ilerledikçe ilerler ama bir sonuca varmak diğer maçlara nazaran daha uzun sürerdi. Kasap, Kara’nın karnına peş peşe darbelerini bırakırken genç adamın hissettiği acı gelip geçiciydi sanki. Kasap’tan kolaylıkla kurtuluyor daha hırsla vuruyordu. Keza bu şey, diğer adam içinde geçerliydi. Karşılarında başka insanlar olsaydı çoktan rakiplerinin işini bitirmişlerdi bile.

Kara’nın gözü bir anlığına kafesin dışında ona dehşetle bakan genç kadına döndü. Bakışlarındaki anlamı çözemiyor, çözmek isterken dikkati dağılıyordu ve rakibinden kolaylıkla darbe yiyordu. Bu zayıflığını gören Kasap rakibinin bakışlarını takip ederek, Asya’yı fark etti. Dudaklarında beliren alaylı kıvrımın ardından, “Hayırdır Kara,” dedi keyifle. “Bugün fazla dikkatsizsin.”

Kara, rakibinin alaylı sesine karşılık bir yumruk daha savurdu. “Buradan bakılınca çokta öyle durmuyor, Kasap. Suratını yeterince dağıttığımı görebiliyorum.”

Kasap sırıttı. “Maçtan sonra aynaya bakmanı tavsiye ederim Kara, benden altta kalır yanın yok.”

Tekrar dövüşlerine odaklanıp birbiri ardında yumruklar havalanırken, Burçin’in korku dolu çığlığı mekandaki tüm insanların dikkatini çekti. Kara, nokta atışıyla bakışlarını arkadaşına döndürdüğünde karşılaştığı manzara az önce yediği yumruklardan daha çok canını yaktı. Asya arkası ona dönük şeklilde yerde boylu boyunca yatarken, Burçin ve Yıldıray’ın panik dolu hareketlerini izledi bir süre. Aralarında konuşuyorlar ama ne dediklerini duyamıyordu. Kafesin köşesinde duran Şahan’da koşarak arkadaşlarının yanına vardığında bir süre ne olduğunu anlamaya çalışır gibi birbirlerine bakıyorlardı. “Ne oldu bir anda,” dedi Şahan. “Buraya gelirken iyiydi.”

Burçin başını iki yana sallayıp, “Bilmiyorum,” dedi yaşadığı korkuyu ses tonuna da yansıtarak. “Bir anda bayıldı. Burada olmayı hiç istememişti zaten. Belki de bununla alakalı bir şeydir.” Murat, iki parmağını yerde yatan Asya’nın boynundaki nabzına bastırırken sıkıntıyla soludu. “Nabzı çok hızlı, titrediğine göre bilinci kapalı değil. Panik atak krizi geçiriyor olabilir mi?”

Onaylarcasına başını salladı Yıldıray. “Çok yüksek ihtimalle kardeşim. Hadi, hemen çıkartalım onu buradan. Ama bunu biz yaparsak olmaz, dikkat çeker. Asya’nın sıradan biri olduğunu düşünmeleri gerekiyor. Göz, gidip mekânın doktorunu bul. Asya’yı buradan çıkartsın ve biz yanına gelene kadar da onu yalnız bırakmasın. Bir boşlukta bizde peşinden geleceğiz.”

Yaşananları daha fazla izlemeye tahammülü olmayan Kara yürümek için hamle yaptığında, Kasap bileğini sıkıca tutup genç adamı durdurdu. Kara önce bileğine sarılmış parmaklara ardından karşısında yüzü gözü dağılmış adama öfkeyle bakarken, “O elini sikmeden önce, bırak,” dedi hırsla. Bileğine sarılı parmaklardan elini kurtarmak için hızla çekmeye çalıştığında Kasap kaşlarını çattı. “Aklını kullan,” dedi sıktığı dişlerinin arasından. “Tüm ekip kızın başında. Sen maçı bırakıp onların peşinden gidersen ne olacağını düşünemiyor musun, Kara? Kızın üzerine dikkatleri çekme!” Bir süre sessiz kaldı Kara. Bunu fırsat bilerek devam etti Kasap. “İçeride kimlerin olduğunu bilmiyoruz. Bugün bizim maçımız olduğu için yoğunluk fazla. Gezgin korkuyla çığlık attığında bile yeterince dikkat çekti. Hepsi başında zaten, sende koştur koştur gidersen işler sarpa sarar.”

Haklıydı.

Bugün Yaman ve Eymen’in maçı olduğunu duyan gelmişti. Genelde bu mekâna da gece kulübüne de giren kişiler, Göz’ün oluşturduğu bir sistem tarafından kontrol edilen insanlardı. Ama bugün, içerisi tıklım tıklımdı ve belirlenen insanların dışındaki kişilerin varlığı ekibe sıkıntı yaşatabilirdi. Kara, gözkapaklarını sıkıca yumup hırsla nefesler alıp veriyordu. Keşke diyordu, keşke onu hiç buraya getirmeseydim. Şu an zihni o kadar Asya’ya odaklıydı ki yapması gereken en mantıklı şeyin ne olduğunu bilemiyordu. Kapattığı gözlerini açıp tekrar arkadaşlarına baktığında, mekânın doktorunun kucağında olan Asya’yı gördü. Hızla koridora girip gözden kaybolduklarında ve arkadaşlarının peşinden gitmemiş olması Kasap’ı haklı çıkartmıştı.

“Şu lanet maçı bitirip gidelim,” dedi Kara. “Ne olursa olsun ölmemeye çalış, Kasap. Çünkü şu an o kadar öfke doluyum ki elimin bir ayarı olamayabilir.”

Kasap gülümseyip yumruk yaptığı ellerini birbirine vururken, boynunu rahatlatacak hareketler yapmaya başladı. “Başkan’ın göz bebeği, kendi göz bebeğini bulmuş he Kara? Bu iş çok eğlenceli olacak.” Kara, karşısındaki adamın arsızca sırıtan suratına bir yumruk atarken, “Çenen değil,” dedi. “Bilek gücün konuşsun, Kasap!”

Aldığı darbe karşısında geriye doğru sendeleyen Kasap ise gülmeden edemiyordu. “Hadi ama Kara,” dedi alayla. “Âşık olmuş olamazsın değil mi? Bu çok komik olurdu.” İşaret parmağını havalandırıp salladı. “Sana uyan çok güzel bir söz biliyorum; büyük lokma ye, büyük konuşma. Neyi yargıladıysan başına geldi Kara Yaman, görüyor musun şu ilahi adaleti?” Kahkaha attı genç adam ve bu Kara’yı daha da öfkelendirdi. Arda arda darbelerini savururken öfkeden gözü dönmüş durumdaydı. Asya’nın yanında olamamak ise bu harlı ateşin asıl kaynağıydı. Ne olmuştu, neden bayılmıştı bilmiyordu ve bu sorularının cevapsız kalıyor olması kanını kaynatıyordu.

Öfkesi nedeniyle rakibinin amacını asla anlamıyordu, Kara.

Kasap, onu öfkelendirerek daha fazla atakta bulunmasını sağlıyor ve maçın bitişini getirmeye çalışıyordu. Çünkü bu koca adam, biri için endişelenmek ne demekti çok iyi biliyordu. Birini merak etmek, onun için korkmak nedir çok iyi biliyordu. Normal şartlarda olsa asla maçı kazanmasına izin vermez gücünün yettiği kadarıyla savaşırdı fakat şimdi, karşısındaki adamın endişesini gözlerinden okuyabiliyordu ve bu ifade, ona çok tanıdık geliyordu. Arada karşılık veriyordu dikkat çekmemek için ama artık zamanının geldiğini biliyordu. Bu deli adam biraz daha kadınının yanına gitmezse onu bu piste gömebilirdi. Bayık gözlerle rakibine bakarken dengede duramıyormuş gibi sendeledi, “Bu kıyağımı sakın unutma Kara,” dedi. “İlk ve son olacak. Ayrıca bir sonraki maçta acısını alacağımı da unutma. Canını epey yakacağım ahbap!”

Kara, Kasap’ın ne dediğini anlam vermeye çalışırken karşısındaki adamın dizlerinin üzerine düşmesini izledi şaşkınlıkla. Kasap’ın dizleri yere değdi, büyük çan gürültüyle mekânın içinde yankılandı. Ardından maçı sunan adamın heyecanlı sesi. “Kazanan Yaman!” Bahislerini Kara üzerinden yatıran kesim çığlık çığlığa tezahürat yaparken Kasap için para yatıranlar ise huysuzca söyleniyordu.

En sonunda ne olduğunu anlayan Kara şaşkınlığını üzerinden atamasa da elini dizlerinin üzerine düşen rakibine uzattı. “Bu yaptığını asla unutmayacağım Kasap,” dedi ciddiyetle. “Asla unutmayacağım.” Kasap, Kara’nın elini tutup ayağa kalkarken acıyla yüzünü buruştursa da gülümsedi. “Unutmana izin vermem zaten.”

Daha fazla konuşmayı sürdürmek istemeyen genç adam hızla kafesten çıkıp arkadaşlarının yanına doğru giderken tebrikleri bir baş selamıyla kabul ediyor bir yandan da ellerine sarılan bandajı söküyordu. Ekibin yanına gidip hepsinin yüzüne kısa bakışlarını atarken, “O nerede?” diye sordu insanın içini buz gibi yapan bir sertlikle.

“Doktorun yanında,” dedi Yıldıray. “Göz’de onlarla birlikte.”

“Kasap,” diyerek dikkatleri üzerine çekti Gazap. “O herif az önce bilerek mi yenildi yoksa bu aklımın bana bir oyunu muydu? Adam resmen Kara’nın yumruklarına kafa attı, lan! Sizde gördünüz değil mi?”

Kara elinden çıkarttığı bandajları gelişi güzel bir yere savururken, “Evet bilerek yenildi,” dedi. “Ve ben Kasap’a borçlandım.” Kimsenin bir şey demesini beklemeden yürümeye başladı. Çıplak ayakları sert zemini dövüyor, sıkıntılı soluk alışverişleri ciğerine batıyordu. Bunun nedeninin az önce karnına aldığı darbelerden kaynaklı olması için dua bile edebilirdi. Hızla geçip gittiği koridorda arkasından gelen arkadaşlarının konuşmalarına odaklanamıyor, zihni, Asya’nın nasıl olduğu merakıyla alarm veriyordu.

“Sizce,” diyerek fısıldadı Şahan. “Onun neyi var? Çok fazla öfkeli ve ben öfkesinin ne olduğunu anlayamıyorum. Siz anladınız mı lan?”

Burçin gülümseyerek başını iki yana salladı. Yıldıray ise, sevgilisinin aksine sessiz kalmayı tercih etmeyip, “Sen anlamazsın kardeş,” dedi alayla. “Çokta ilgin olmayan bir konu.”

Şahan’ın tek kaşı havalanırken adımları yavaşladı. “Yemin ederim şu an kendimi mal gibi hissettim. Benim bilmediğim ama sizin bildiğiniz ne olabilir ki?”

Kara ve Asya’nın arasında olan çekimin hepsi farkındaydı. Bunu görmemek için kör olmak lazımdı zaten. Burçin ve Yıldıray olaya daha duygusal yaklaşarak baksa da Şahan onların aksine aralarındaki şeyin tamamen cinsel çekim olduğunu düşünüyordu. Bir nevi iki tarafta haklıydı.

Şahan’ın bakışları tekrar önünde hırsla ilerleyen arkadaşına döndü. Henüz olayı anlayamamışken, Burçin için mevzu farklı ilerliyordu. Çünkü ikisinin birlikte olmasını gerçekten istiyordu. Bu sebeple Asya onları da tercih edebilirdi. Bunun bencillik olduğunu biliyordu fakat şu kısa süre zarfında Asya’nın varlığı ona gerçekten iyi gelmişti. Yıllar boyunca dört adamla aynı evde kalıyorken Asya’nın gelişi onu heyecanlandırmıştı.

Bitmek bilmeyen koridora içinden küfürler savuran Kara en sonunda istediği odanın önüne geldiğinde bir saniye bile beklemeden hızla kapıyı açtı. Bakışları anında sedyenin üzerinde yatan genç kadını buldu. Yüzü solmuş, sarı saçları yastığa ahenkle dağılmıştı. Başı sol omzuna doğru düşmüş, olduğu pozisyon yüzünden dolgun dudakları büzüşmüştü. Normal bir anda olsalar Kara bu manzaranın keyfini sürebilirdi ama iş farklıydı.

Genç kadının yattığı sedyenin önüne geçip, bir kere bile bakmadığı doktora hitaben, “Neyi var?” diye sordu. Doktor, burnunun üzerinden kayan gözlüğünü işaret parmağıyla yukarıya doğru itip oturduğu sandalyeden kalktı. “Merak etmeyin Yaman Bey, o iyi. Panik atak krizi geçirmiş. Buraya geldiğimizde bilinci de açıktı verdiğim ilaçla uyuya kaldı. Yani şu an baygın değil, telaş yapmanıza gerek yok.” Bakışlarını yarısına gelmiş serum torbasına çevirdi. “Serumu bittikten sonra evinize gidebilirsiniz. Bu gece gece kolay kolay uyanmaz.”

Kara yutkundu. “Hastaneye gitmememiz gerektiğine emin misin?”

Doktor Rasim gülümsedi. “Pek tabii.”

Hepsi rahat bir nefes verirken, Kara içini kemiren soruları es geçemiyordu. “Peki sence neden böyle oldu?”

Rasim kalçasını masasına yaslayıp kollarını göğsünde kavuşturdu. “Bunu bilemeyiz Yaman Bey. Mekânın basıklığı da olabilir, mekânın içindeki gürültü de olabilir, yaptığınız dövüş bile olabilir. Herhangi bir etken geçmiş travmasını tetiklemiş olabilir. Pek çok sebebi olabilir. Bunun için bir ilaç kullanıp kullanmadığını öğrenmelisiniz. Eğer kullanıyorsa da aksatmamasını sağlamalısınız.”

Burçin başını sallayıp, “Ben ilgileneceğim Rasim Bey,” dedi. “Çok teşekkür ederiz.”

Rasim gülümsedi. “Rica ederim Burçin Hanım sadece işimi yaptım. Geçmiş olsun.”

Kara, Asya’nın yattığı sedyenin başında öylece durmuş gözlerini genç kadının solgun yüzünden ayıramazken artık konuşmalara odaklanamıyordu. Bir yanı neden bu hale geldiğinin merakıyla yanıp tutuşurken diğer yanında cevabını asla bilmediği bir soru yankılanıyordu.

‘Neden bu kadar ilgileniyorsun?’

Mantığı her zaman olduğu gibi ‘Kız sana Merkez’in emaneti onun için endişelenmelisin çünkü bu kızın başını sen yaktın!’ diye haykırıyordu.

Daha önce var olduğundan bile şüphelendiği kalbi ise, artık burada olduğunu, inkâr etse de var olduğunu belli edercesine bir güçle çarpıyordu. Mantığı gibi bir şeyleri kabullendirmeye çalışmıyor sadece atıyordu ve önemli olan bu değil miydi zaten?

Genç kadını o izbe, pislik içinde olan sokakta bulduğundan beri içinde durduramadığı bir canavar vardı. O canavarı Asya’nın üzerine salmak, aralarındaki çekimi yok etmek istiyordu fakat içinde uyanan canavar ona itaat etmekten ziyade, tıpkı kendi gibi, Asya’ya çekiliyordu.

Sıkıntılı bir soluk bıraktı genç adam. Yüzünü ellerinin arasına aldığında eline bulaşan ıslaklığın bir an için ne olduğunu anlayamadı. Ellerini geri çekip tenine bulaşan kanı gördüğünde kaşlarını çattı. Aklı gitmişti sanki. Birkaç dakika önce kafes dövüşü yaptığını bile unutmuştu. Bunu fark ederek, “Sikeyim!” diye mırıldandı huysuzlukla.

“Oturun da yaralarınıza pansuman yapayım, Yaman Bey.”

Başını iki yana salladı. “Beni boş ver, Asya ile ilgilen.”

Rasim Bey bile Kara’daki değişimi fark edince gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmak zorunda kaldı. “Asya Hanım için yapabileceğim bir şey yok, Yaman Bey. Serumunun bitmesini bekleyeceğiz. Ondan sonra eve götürebilirsiniz. Gelin bu süre zarfında sizin yaralarınıza bakayım.” Kara tekrar itiraz edecekti ki Yıldıray araya girerek, “İnat etme aslanım,” dedi. “Otur suratını toparlasın adam. Aksi takdirde Asya uyandığında şu sıfatını görse bu sefer korkudan bayılır kız.” Kara bunu duyunca bir an bile düşünmeden sandalyelerden birine oturunca herkesten kıkırtı sesi duyuldu. Ne yaptığını son anda fark eden genç adam bir küfür saha savurdu ağzının içinde.

Bir saatin sonunda Asya’nın serumu bitmiş, Kara’nın yaralarına pansuman yapılmış ve eve gelmişlerdi. Genç kadın birkaç kez uyanmış fakat zihni kendine gelemediği gibi, gözkapaklarındaki ağırlığa da karşı koyamayıp tekrar uykuya dalmıştı. Şimdi ise ona verilen odada yatağında yatarken Burçin üzerini değiştiriyordu. Minyon bir kadın değildi Asya. Bu yüzden Burçin onu soyarken zorlanmış, pijama altı giyindiremeyeceğini kabul ettiğinde ince kumaşlı, oldukça sade bir gecelik giyindirmişti. Odası sıcak olsa da bir anne edasıyla üzerini güzelce örtmüş sessizce odadan çıkmıştı.

Bu sırada merdivenlerden inen Kara ile göz göze geldi. “Yine uyandı mı?”

Burçin başını iki yana salladı. “Uyanmadı. Zaten doktorda kolay kolay uyanmaz demişti, biliyorsun.”

Kara korkuluklara kalçasını yaslayıp kollarını göğsünde kavuşturduğunda bakışlarını Asya’nın odasının kapısına sabitledi. Bunu kolaylıkla fark eden Burçin, “Yanında olsan iyi olur sanki,” dedi gülüşünü bastırmaya çalışırken. “Gece uyanıp bir şeye ihtiyacı olabilir. Ben kalırdım fakat Akrep’ten ayrı uyuyamıyorum biliyorsun.” Kara sanki bu teklifi birinin yapmasını bekliyormuş gibi, “Tamam,” dedi. “Ben yanında kalırım, merak etme.” Burçin hızlı adımlarla merdivenleri inerek sevgilisinin yanına giderken bastırmaya çalıştığı gülüşünü serbest bıraktı.

Saniyeler dakikaları, dakikalar saatleri kovaladı. Kara olduğu yerde bekledi. Yatmak için odalarına dağılan arkadaşları yanından geçip giderken sorular sormuş ama hepsini duymazdan gelerek bakışlarını bir saniye bile odanın kapısından ayırmamıştı. Öfkeliydi kendine.

Asya’ya çekildiği için.

Asya’nın yanında olmak istediği için.

Asya’yı istediği için.

Sabah yaptıkları konuşma tekrar tekrar zihninde dönerken, bir yanı ettiği sözler yüzünden pişmanlıkla kavruluyor bir yanı ise her bir kelimesinin arkasında dimdik duruyordu. Kısa süredir bir canavara ev sahipliği yapıyordu koca bedeni. Asya’nın yakınında olmadığı zamanlarda huysuzlukla ruhunu pençeliyor, Asya’nın birkaç adım ötesinde durduğunda bile melül bir hal alıyordu. Kara, duygusal anlamda vahşi bir adamken genç kadının karşısında bir bebek yavrusuna dönen canavardan nefret ediyordu. Mantığı dünyadaki tek kadın o mu sanki git kiminle sevişirsen seviş diye bağırıyor, bedeni ise buna ısrarlar karşı çıkıyordu.

İnsanın bedeni dile gelir miydi? Gelirdi işte.

Kara Yaman’ın koca bedeni, bir tek Asya’nın bedeni için yanıp tutuşuyordu.

Genç adam sinirle homurdanarak yaslandığı korkuluktan ayrıldı ve sessiz adımlarla birkaç adım ötesinde olan kapıya doğru yürümeye başladı. Sessiz ama hızlı adımları odanın önünde durduğunda derin bir nefes alıp bıraktı, kapıyı araladı. Burçin gitmeden önce komodinin üzerinde duran gece lambasını açık bırakmıştı ve cılız ışık, Kara’nın görüş açısını rahatlatmıştı. Odaya girip kapıyı ardından kapattığında tekrar bir nefes aldı fakat buna anında pişman oldu. Oda tamamen Asya gibi kokuyordu. Kendisine has kokusu odanın her bir yanına sinmiş, Kara odaya girdiği gibi üzerine çullanmıştı sanki.

Genç adam zorlukla yatağa doğru yürüyüp pencere kenarında duran berjere oturdu. Rahat bir pozisyon alıp, işaret parmağını dudaklarının üzerinde sıkıntıyla gezdirmeye başladı. Kıstığı bakışları genç kadının yüzünde gezerken, yüz üstü yatan Asya sanki bilinçli bir şekilde yapmış gibi bedenini Kara’nın olduğu tarafa çevirmişti. Elini yanağının altına koyduğunda dudakları aralanmış, alt dudağı büzülmüştü. Bu manzara genç adamı güldürürken, başını koltuğa yasladı.

Sadece ona bakmak bile Kara’yı bilinmezlikler silsilesi içine atıyordu. Dudaklarındaki gülümseme yavaş yavaş silinirken kuruyan boğazını rahatlatmak adına yutkundu. “Asya, Asya, Asya,” dedi fısıldayarak. “Bize ne yaptığını bilsen arkana bakmadan kaçarsın.”

Asya’nın ondan kaçıp gitmesi… Genç adamın ruhu bu düşüncenin keskinliği altında ezildi. Çünkü biliyordu ki Asya giderse bir kez daha keşke diyecekti ve Kara bir kere daha keşke demek istemiyordu. Bugün ona söylediği şeyler aklına geldiğinde, “Bu bencillik ama,” dedi yine düşük bir tonda. “Gitmeni istemiyorum, Asya. Ve ben sana istediğin o şeyi vereceğim. Seni bizden biri yapabilecek o şeyi sana sunacağım.”

Her konuşmadan bihaber olan genç kadın yattığı yerde kıpırdanmaya başladığında, koltuğa yayılmış şekilde oturan Kara dikeldi. “Asya?” dedi duyabileceğini umut ederek. “Bir şey mi istiyorsun, güzelim?”

Asya, kendine ağır gelen kirpiklerini zorlukla aralayıp, “Kara Yaman?” dedi. Ağzı kupkuruydu. Bedeni yorgunluktan bitap düşmüş gibiydi ve başı deli gibi ağrıyordu. Yüzünü buruşturdu. “Ne oldu bana böyle?”

Kara, oturduğu yerden kalkıp yatağın kenarına oturarak Asya’nın dağılan saçlarını düzeltmeye çalıştı. Şu an onu huzursuz edecek şeyler söylemek istemediğinde, “İyisin, bir şeyin yok.” Dedi sadece. Genç kadın bir elinin avuç içini gözüne bastırıp ovaladı. “Üzerimden kamyon geçmiş gibi, Kara Yaman.”

Genç adam gülümsedi.

“Hala uykum var,” diyerek isyan etti Asya.

Kara, genç kadının uyku mahmuru haliyle üzerinden ittiği örtüyü uçlarından tutup yukarıya doğru çekerek, “Uyu o zaman.” Dedi.

Asya gözkapaklarını açık tutmakta zorlanırken, “Neden bilmiyorum ama,” diyerek söze başladı. “İçimde bir korku var, Kara Yaman. Beynimi toparlayamadığım için bu korkunun nedenini çözemiyorum ama uykularımda bile rahat vermiyor gibi.” Verilen sakinleştirici etkisiyle zihnini toparlayamayan genç kadın bir kurtarıcı gibi Kara’nın bileğine sarıldı. “Bir geceliğine,” dedi mayışan sesiyle. “İlk ve son kez, benimle uyur musun?”

Genç adam dişlerini sıkıp, bakışlarını bileğine dolanan ince ve uzun parmaklara indirdi. Ah o parmaklar… Bedeninin her bir noktasında gezmesi için her şeyi yapabilirdi. Bu düşünceleri anında aklından uzaklaştırıp yatağın boşta kalan kısmına uzandı. Birbirlerine sarılmamışlardı fakat aralarındaki mesafe o kadar azdı ki, bedenlerinden yayılan sıcaklıkları hissedebiliyorlardı. Asya gözlerini daha fazla açık tutmadı. Kara onu izlemeyi bırakmadı.

“Asya?” dedi Kara mırıldanır gibi.

“Hım,” diye mırıldandı genç kadın.

“Beni delirtiyorsun.”

Asya zor olsa da gülümsedi. “Şu an benimle uğraşma Kara Yaman, beynim uyuşuk durumda. Sana cevap yetiştiremem.”

Genç kadının sersemlemiş haline rağmen kendisiyle uğraşması hoşuna gitmişti Kara’nın. Gülümsedi. “Ah Asya ah. Sabrımın sınavısın.”

 

 

-BÖLÜM SONU-

 

 

Lütfen oy verdiğinizden emin olup bir tanecik dahi olsa yorum bırakır mısınız? Şimdiden teşekkür ederim canımlar

 

 

Yeni bölümde görüşünceye dek kendinize çooook iyi bakın...

 

 

Instagram: gulsumm.bilgin

 

Loading...
0%