Yeni Üyelik
8.
Bölüm

Karanlıkta Bir Yerde: 7

@gulsumblgn

Merhabaaaağ 🤍

Okumaya başlamadan önce oy verir misin, lütfen? Şimdiden teşekkür ederim.🙏

KEYİFLİ OKUMALAR!

🔗🔗🔗

KARA’dan…

Bakışlarımı gökyüzünün hâkim olduğu karanlıkta gezdirirken hafif esen meltem çıplak olan üst bedenime çarpıyor, içimdeki ateşe bir nevi iyi geliyordu. Boğazımda oluşan o rahatsız edici düğümün yok olması için içtiğim viskinin tadı ağzımda uyuşukluğa sebep olsa da bedenimdeki gerginliği henüz yok edemiyordu. Zihnimi tamamen ele geçiren varlık birkaç adım ötemde huzurlu bir uykunun kollarındayken benim buradaki huzursuzluğum öfkeyle karışıp kanımı kaynatıyordu. Hissettiğim bu şeyi bastırmaya çalışsam da başarılı olamıyordum. Kendimi en son ne zaman bu kadar sıkışmış hissettiğimi hatırlamıyordum.

Gözlerimi her kapattığımda oluşan karanlıkta beliren görüntüsü işimi asla kolaylaştırmıyordu. Dolgun göğüslerini saran simli sutyeni, griyle ahenk içinde salınan beyaz, pürüzsüz teni, omurgasını sarmalamış gibi duran ejderha dövmesi… Yüzümü sertçe sıvazladım. “Siktir!” Oturduğum sandalyeden kalkıp korkuluklara doğru ilerledim. Bir beden. Sadece bir beden. Gözleri kapatmak kadar sıradan bir eylemi gerçekleştirmekten korkutmamalıydı. Parmaklarımı korkuluklara sarıp, eklemlerim beyazlana kadar sıktım.

Acilen sevişmeliydim.

Başka hiçbir kurtuluş yolu bilmiyordum.

Başımı hafifçe eğip, pantolonumu zorlayan şeye baktım. “Siktir oradan,” diye homurdandım. Yeni yetme ergen gibi sadece bir hayalle bu hale geliyordum. “Gerçekten siktir!” Dün gece benimle katıldığı operasyondaki tavırları, son anda karşı karşıya kaldığımız sorunu kolaylıkla ekarte etmesi zihnimde bir film sahnesi gibi tekrar tekrar oynuyordu. Gerek bir bahaneyle gerekse görev icabı birçok kez yakınlaşmamıza sebep olurken, küçücük bir hareketle dudaklarının tadına bakabileceğim çok an olmuştu. Tenimi dağlayan sıcak nefesini bir kere daha zihnimi ele geçirirken bedenimden ürperti geçti. Bu denli etkisi altında kalıyor olmam canımı sıkıyordu.

Tutunduğum korkuluğa sertçe vurup hızlı adımlarla odaya geri döndüm. Sarı saçları, ela gözleri, kıvrımlı bedeni ve lanet olası gamzesiyle beynimi ele geçiren kadın benim için kesinlikle tehditti. Tenine bırakacağım mühürleri düşünmek, altımda kıvranan bedenini hayal etmek kanımı kaynatıyordu. Hırsla çıkartıp bir köşeye attığım gömleği kollarımdan geçirip düğmelerini ilikleme gereği duymadan odadan çıktım. Gecenin geç saatleri olmasından kaynaklı evde ses yoktu. Ben ve lanet olası erkekliğim haricinde herkes lanet olası uykunun kollarındaydı.

Merdivenin başına geldiğimde gömleğimin düğmelerini iliklemeye başlamıştım. Söylene söylene basamakları inerken kapalı mutfak kapısının altından sızan ışık dikkatimi çekti. Adımlarım yavaşlarken son kalan düğmeyi de iliklemeyi başarmıştım. Mutfağın önüne geldiğimde kapı kolunu tuttum fakat açmadan önce kulağımı kapıya doğru yanaştırdım. Defalarca kez Gezgin ve Akrep’i öpüşürken basan biri olarak, şu an o sahneyi hazmedemeyeceğimden en ufak bir tıkırtı duymaya çalıştım. Evin her bir yeri ne kadar sessizdiyse mutfaktan da herhangi bir ses gelmiyordu.

Tuttuğum kolu yavaşça indirip kapıyı ittirdiğimde içeriye girmeden önce başımı uzattım. Işık yanıyordu ama içeride kimse yoktu. Açık duran bahçe kapısı huzursuzluğumu katlarken zihnime düşen olasılıklar sertçe yutkunmama neden oldu. Kaçmış olabilir miydi? Olamazdı çünkü çıkış kapısında olan alarmdan burada da salonda da vardı. Tabii kimse alarmı aktif hale getirmeyi aklından çıkartmadıysa.

“Kahretsin!” Kapıyı sonuna kadar açıp hızlı adımlarla açık duran bahçe kapısına adımladım. Şu birkaç adımlık mesafede bile kaçmış olma olasılığına karşılık yapacağım işleri sıralamayı unutmamıştım. İki elimi de kapı pervazına yaslayıp hırçın bakışlarımı bahçede gezdirdim. Biraz daha görüş açıma girmezse tüm gücümü kullanarak bağıracak, tüm evi ayağa kaldıracaktım.

Bakışlarımı havuzun olduğu köşeye çevirdiğimde ne zamandan beri tuttuğumu bilmediğim nefesimi gürültüyle bıraktım. Kaçmamıştı. Oradaydı. Havuzun kenarında oturmuş, bacaklarını karnına doğru çekmişti. Yanağını dizlerine yaslamış havuzu izliyorken bir elini suyun için daldırıp küçük girdaplar oluşturuyordu. Kollarımı göğsümde kavuşturup bir süre sessiz kalıp izlemeyi tercih ettim. Esen rüzgâr sırtına dökülen saçlarını hafifçe hareket ettiriyordu. Giyindiği tişörtün bir omzu aşağıya doğru kaymış, pürüzsüz tenini açığa çıkartmıştı. Bakışlarım aşağıya kaydı. Sadece kalçasını örtebilecek kadar kısa şortun kumaşı oturuşundan kaynaklı olarak kasıklarında toplanmıştı. Bu görüntü sertçe yutkunmama neden olurken, bedenimin alt kısmımdaki hareketlilik varlığını belli etti.

Neden diye düşündüm.

Neden beni isteyen, benim istediğim her kadını kendi rızalarıyla elde edebilecek bir adamken sadece onun rızası için yanıp tutuşuyordum ki? Şimdi bu evden çıkıp mekâna gitsem, birlikte olabileceğim onlarca kız varken aklım ve lanet olası erkekliğim sadece onun teni için deliriyordu?

“Hem hoşlanmıyorsun hem de güzel buluyorsun. Bu nasıl bir çelişki, Kara Yaman?”

“Seni güzel bulduğum ve seni arzuladığım için senden hoşlanmıyorum, küçük kız. Ayrıca başımı da belaya soktuğunu unutmamak gerek.”

Partide olan konuşmamız kulaklarımda yankılanırken, duygularımı ifade ettiğim nadir anlardan biriydi. Evet, bu sarışından hoşlanmıyordum. Fakat bu onun tahmin ettiği gibi bir şey değildi. Ondan hoşlanmıyordum çünkü; ilgimi çekiyordu, onu arzuluyordum ve dikkatimi dağıtıyordu. İşte bu yüzden ondan hoşlanmıyordum. Ben, duygularıyla değil mantığıyla hareket etmeyi öğrenen, bunu prensip haline getiren bir adamdım. Ama mevzu bahis bu küçük kız olduğunda mantığım tamamen devre dışı kalıyordu. O yakınımdayken tek düşündüğüm sıcak teninin tenime değmesinin nasıl hissettireceği, kendine has kadınsı kokusunun tenimle nasıl uyum sağlayacağı ve derinlerindeki sıcaklığın beni nasıl kavuracağıydı.

Dişlerimi sıktım.

Adımlarımı hareket ettirip ona doğru yürürken dikkatini çekmeyi başaramamıştım. Bu yüzden önce boğazımı temizleyip ardından, “Sen burada ne yapıyorsun?” diye sordum, sert bir ses tonu kullanmaya özen göstererek. Suyun içindeki elinin hareketleri durdu. Başını yasladığı dizlerinden ayırmasa da bakışlarını bana doğru kaldırdı. “Uyku tutmadı.” Mermere taşan su şortunu ıslatmıştı.

Lanet. Lanet. Lanet!

Bakışlarımı o bölgeden uzak tutmaya çalışırken, “Sen nereye gidiyorsun?” diye sordu.

“Beni de uyku tutmadı.”

Bir süre ikimizde sessiz kaldık. Bu sessizliği sevmemiştim çünkü dikkatim tekrar istemediğim noktalara kayıyordu. Bacaklarını biraz daha kendine çekip kolunu etrafına doladı. “Çok güzel değil mi?”

Bakışlarım havuza kaydı. Sıradandı. “Havuz işte.”

“Ben daha önce hiç havuza girmedim ya da denize.”

Kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. “Neden?”

Dudağının bir kenarı kıvrıldı. “Çünkü para kazanmaya çalışmaktan başka vaktim yoktu. Bir işten diğer işe. Kendime zaman ayırma gibi bir lüksüm yoktu.” Derin bir nefes aldı. “Daha birkaç günlük bebekken başlamış benim yaşamla yavaşım. Yetimhanenin kapısına kadar gelmişken içeriye girmek yerine bir çöp gibi kapı kenarına bırakılmışım.” Elini tekrar hareket ettirip suyun içinde girdaplar oluşturmaya başladı. “En kötüsü de ne biliyor musun? Benim tüm bunları bilerek büyümem. Yetimhane hayatı korkunç denebilecek kadar dürüst, Kara Yaman.”

Çenemdeki bir kas seğirdi. “Bilirim.”

“İnsan hak etmediği şeyleri yaşayınca kırılan bir tek kalbi olmuyormuş. Umudu da güveni de yaşama hevesi de yok olup gidiyormuş.”

Göğüs kafesimi eritebilecek cinsten bir sıcaklık yüreğimde peyda olurken, ondan birkaç adım ötede çimlerin üzerine oturdum. Dakikalar öncesinde tenine karşı hissettiğimde arzuyla bedenimi ele geçiren kadın şimdi ise dudaklarının arasından sızan kelimeleriyle ruhumu yakıyordu. Gerginliğim azalmak yerine daha da yoğunlaşarak neredeyse damarlarıma kadar doldu. Konuşmak istiyordum. Hayatımda ilk defa yıllarca içimde biriktirdiğim şeyleri şimdi, şu saniye karşımda iki büklüm oturan sarışına anlatmak istiyordum. Fakat hala daha var olduğuna şükrettiğim mantığım buna engel oluyordu.

Giyindiğim yazlık, krem rengi gömleğin yakalarını düzeltip, “Kapıyı açık görünce,” dedim tok bir sesle. “Kaçtığını düşünmüştüm.” Sahi… Bu şansı elinin tersiyle itmeyecek kadar zeki bir kadın, neden bunu fırsata çevirmemişti ki?

Çenesini dizlerine yaslayıp, “Varsayalım kaçtım Kara Yaman,” dedi. “Beni bulman ne kadar sürerdi?”

Bacaklarımı öne doğru uzatıp üst üste koydum. Ellerimi de çimenlere yaslayıp daha yayvan bir pozisyona geçtiğimde dudaklarımı aşağıya doğru büzdüm. “Minimum bir, maksimum iki saat.”

“İşte cevap bu kadar basit. Kazanamayacağım bir savaşa girmeme gerek yok.”

Takdir edilesi bir cevap. Ama bunu bilmesine gerek yoktu.

“Güzel,” dedim. “Bana açtığın savaşta galip gelme gibi bir şansının olmadığını öğrenmişsin.”

Gözlerini devirdi. Kasıklarımda unuttuğum sancı hala daha buralarda olduğunu unutmamamı sağladı. Bir göz devirme hareketi bu denli tahrik edici olmamalıydı. Bu haksızlıktı! Bakışlarımı ondan ayırıp havuza çevirdiğimde suyun görüntüsü oldukça dikkat çekmeye başlamıştı. Sanki… Sanki rahatlamamı sağlayacak şey ondaymış gibi görünüyordu. Demek asi kızın bahsettiği güzellik buydu. Suyun çekimi. Tabii yüzme biliyorsan. Bakışlarımı kaçırdığım kıza geri çevirdiğimde, “Şimdi anlıyorum,” dedim. “Suyun neden güzel göründüğünü.”

Gülümsedi. “Kurtuluş gibi görünüyor değil mi?”

Kaşlarımı çattım. “Yüzme bilmeyen bir insan için ölüm gibi görünüyor.”

Gülümsemesi kahkahaya dönüştü. “Biraz daha öyle bakarsan benim için endişelendiğini düşüneceğim, Kara Yaman.”

Ona karşı olan çekimin geri plana düştüğünü fark ettiğimde boğazıma sarılı urgan bir nebze olsun gevşemişti. Asya ile tartışma içine girmek hem keyif veriyordu hem de sinirlenmeme neden oluyordu ve şu an, ona karşı olan duygularımın öfke kaynaklı olmasını tercih ederdim.

“Cıvıma,” dedim ters ters. “Havuzumun yüzeyinde ölü bedeninin süzülmesini elbette ki istemem.”

Çenesini yasladığı dizinden ayırıp bedenini tamamen bana döndürdü. “Yani havuza düşsem beni kurtarırsın?”

“Aptal olduğunu düşünmeme sebep olacak sorular soruyorsun, küçük kız.”

Gülümsemesi dudaklarından silindi. “Bana küçük kız deyip durma!”

Bu sefer sırıtma sırası bendeydi. “Benden iki yaş küçüksün.”

“Eee?” dedi, karanlığa rağmen yanaklarının sinirden kızarmaya başladığını görebiliyordum. Kahkaha atmamak için dişlerimi yanak içlerime geçirdim.

“Ne eesi?”

“Benden iki yaş büyük olman beni küçük yapıyorsa sen de ihtiyar yapar o zaman?”

Çenemle bedenimi işaret ettim. “Bana bir bak, hiç ihtiyara benzeyen bir yanım var mı?” Çenemle bedenini işaret ettim. “Ama sana baktığımızda yanımda küçücük kaldığını düşünürsek-” Omuzlarını dikleştirdi. “Senin yanında küçücük falan kalmıyorum.”

Doğruydu. Orantılı fiziği ve kısa sayılmayacak boyuyla tam da yanıma yakışacak bir bedeni vardı. Bunu bilmeli miydi? Hayır.

“Benimle uğraşmaktan keyif alıyorsun değil mi?”

“Evet.” Dedim dürüstçe.

Dudağının kenarlarında tehlike akan bir kıvrım belirdi. “Bakalım bu sana ne kadar keyif verecek.”

Ne yapabileceğini merakla beklerken geriye doğru yasladığım bedenimi doğrulttum. Derin bir nefes aldı, gözlerini kapattı. Havuzun kenarında duran bedenini boş bir çuval gibi suya bıraktığında algılarım işlevini kaybetti. Şaşkınlıkla dalgalanan suya baktığımda yüzeye çıkmayı bırak, çırpınmayan Asya’yı görmeye çalıştım. Tuttuğum nefesimi bırakamıyor, beynimin bedenime hükmetmesini sağlayıp harekete geçemiyordum. Kendini öylece suya bırakmıştı. Bu kız manyak mıydı!

Çırpınmaya başladığını fark ettiğimde kaybettiğim tüm algılarım bir şok etkisiyle geriye geldi. “Hassiktir!” Oturduğum yerden hışımla kalkıp suya atladım. Can korkusuyla cebelleşip kollarını savuran bedenini sarmalayıp başını suyun yüzeyine çıkarttığımda, dudaklarındaki sırıtışı görmem öfkemi körükledi. “Sen aklını mı kaçırdın!” diye bağırdığımda sesim bahçede yankılandı. “Hangi siktiğimin aklıyla böyle bir şeye kalkışıyorsun, Asya!”

“Bir an,” dedi nefes nefese. “Bir an gerçekten gelmeyeceksin sandım.”

“Aptal mısın kızım sen!”

Kollarını boynuma dolayıp nefes alışverişlerini düzene sokmaya çalışırken, “Hayır,” dedi. “Çok zeki bir kadınım.”

“Zeki bir kadın olduğun için yüzme bilmediğin halde kendini havuza attın öyle mi?” dedim sıktığım dişlerimin arasından. “Zekiymiş! Siktir lan oradan.”

Kaşlarını çattı. “Bana küfür etme!”

Cevap verme gereği duymadan kenara doğru yüzdüm. Hareketlerimle bedenlerimiz sürekli birbirine çarpıyordu ama bunu bile umursayamayacak kadar öfke doluydum. Kafamın içindeki uğultular artıyor, kalbim bozulan ritmik düzeni yüzünden göğsümü dövüyordu. Kısa süre içinde havuzun kenarına vardığımda onu sudan çıkartabilmek için ellerimi beline koydum ama hemen harekete geçmedim. Siyah gözlerim ela harelerine dokundu. “Sakın,” dedim burnumdan solurken. “Sakın bir daha böyle bir şeye kalkışma.”

Yutkundu. “Ya yaparsam?”

“Bu sefer kurtarmam.”

Başını hafifçe sol omzuna doğru yatırdı. “Yalan söylüyorsun.”

Yutkundum. “Beni sınamak istemezsin.”

“Ya sınarsam, Kara Yaman?”

Bedenini hırsla arkasındaki duvara ittiğimde küçük bir inleme dudaklarının arasından döküldü. Birkaç dakika öncesine kadar geri plana attığımı düşündüğüm tüm o yoğun duygular bir heyelan gibi hızla üzerime çullandı. Anında sertleşen erkekliğimi kasıklarına bastırırken, belinden çektiğim elimin parmaklarını ensesindeki saçlara doladım. Yüzlerimizin arasındaki mesafeye bir nefeslik alan tanırken, “Asya,” diye fısıldadım. “Beni. Sınama.”

Duvarla bedenimin arasına sıkıştırdığım vücudunun titrediğini fark ettim. Gergin yüz hatları yumuşarken, bakışlarındaki kararlılık kayboldu. Baygın bakan ela gözleri dudaklarıma kaydığında omuzlarında duran parmaklarını tenime bastırdı. “Seni sınamak istersem bana nasıl karşı koyacaksın, Kara Yaman?”

Kasığımı kasığına bastırdım. İniltiyle birlikte dudaklarının arasından firar eden nefesi dudaklarıma çarptı. “Sana karşı koyacağımı kim demiş, asi kız?” dedim. “Aksine sana istediğini seve seve veririm.”

“Neymiş benim istediğim?”

“Şu an için olanı soruyorsan,” dedikten sonra dudaklarımı kulağına en yakın noktaya değdirdim. “Bahse gererim elimi kısacık şortunun içine soksam, havuzda olmamıza rağmen kadınlığını sırılsıklam bulurum,” Yutkundum. “Benim için.”

Bir kere daha titredi. Bu dudaklarımın keyifle kıvrılmasına neden olurken, haklılık payımın olduğunu bilmek gururumu okşamıştı. Ben onu ne kadar istiyorsam, o da beni o kadar çok istiyordu ve bunu bilmek pantolonumun içindeki organımı zonklatıyordu.

“Kendini avutma,” dedi titrek bir sesle. “Söylediklerinin gerçeklik payı yok.”

Geri çekildim.

Ela gözlerindeki baygınlık, yanaklarındaki kızarıklık, aralık duran dudakları, hızla inip kalkan göğsü…. Hepsi tek bir şeyi ifade ediyordu. Kimse bana aksini kanıtlayamazdı. Hele benim gibi beden dilini okuyabilen, eğitimli bir adama asla. Ensesine yerleştirdiğim elimi beline indirip şortunun kemer kısmında parmaklarımı hareket ettirdim. “Bunu sana kanıtlamam sadece saniyelerimi alır, biliyorsun değil mi?”

Nefes alışverişi bir kere daha tekledi. “Aklından bile geçirme.”

Dudağımın bir kenarını kıvırdım. “Aklımdan geçenleri bir bilsen.”

“Merak etmiyorum,” dedi hızla. “Çıkart beni.”

Omuz silktim. “Nasıl atladıysan öyle çık, asi kız.”

🔗🔗🔗

ASYA’dan…

Gece, Yaman ile yaşadığımız her an saniye saniye gözlerimin önünde oynarken yakınlığından etkilenip titreyen bedenim hala daha kendine gelebilmiş değildi. Kasıklarımda hissettiğim sertliğini, sıcak ve ferah nefesinin tenimde bıraktığı damgaları unutturmayan zihnim, bedenimde dalgalar halinde ürpertiye sebep oluyordu. Şimdi ise karşımda rahatlıkla kahvaltısını yapan adama bakmamak için direniyor, dün gecenin hatıralarını taşıyan bakışlarımı görmemesi için kaçabildiğim kadar kaçıyordum.

Hafta sonu olduğu için hepsi evde, Göz haricinde herkes masanın etrafındaydı. Yemek yerine tabağın içinde bir sağa bir sola ittirdiğim sosis bir anda önümden çekildiğinde bakışlarımı şaşkınlıkla kaldırdım.

“Nimetle oyun olur mu asi kız?” dedi Şahan, aldığı sosisimi keyifle çiğnerken. “Yemeyenin malını yerler.”

Ona ters ters bakarken, “İsteseydin verirdim,” dedim. “Ne diye kapkaç yapar gibi tabağıma saldırıyorsun?”

Sırıttı. “Böylesi daha eğlenceli.”

Dağılmış saçları ve uyumaktan şişmiş gözleriyle oldukça tatlı görünürken bugün onunla uğraşmama kararı almıştım ki, “Siz,” dedi işaret parmağıyla Yaman ve beni işaret ederek. “Anlatın bakalım, gece havuz partisi nasıl geçti? Bizi çağırmamanıza alındım, gücendim haberiniz olsun.” Gözlerim kocaman açılırken, tüm benliğime hücum eden utançla kızarmaya başladığımı hissedebiliyordum.

Burçin kaşlarını çatıp bir bana bir Yaman’a bakarken, “Salonu mahvetmiştiniz,” dedi. “Her yer ıslaktı! Bende diyorum ki bu su nereden gelmiş!”

Bir elimi yüzüme yaslayıp gözlerimi kapattım. “Şahan,” dedim. “Gece uyurken kapını kilitlemeni öneririm!”

Bakışlarım kısa süreliğine Yaman’a döndüğünde kollarını göğsünde kavuşturmuş sanki konu bizimle alakalı değilmiş gibi sükunetle oturuyordu. Bense burada alev alevdim! Havuzda olduğumuzu gören Şahan yakınlaşmamızı da görmüş olayı yanlış yere çekmiş olabilirdi. Neden bir şey demiyordu ki!

“Hem evi mahvet hem de beni tehdit et, bu Gazap yine nasıl suçlu çıkabilir?”

“Suçlusun tabii,” dedim bir anda. “Ne diye dikizliyorsun ki bizi?”

Batır Asya, daha da batır.

Şahan’ın dudaklarındaki kıvrım büyüdü, sırıtışa döndü. “Ben sadece sizi havuzdan çıkarken gördüm, onun dışında ne yapıyordunuz ki asi kız,” dedikten sonra bana doğru yanaşıp muziplikle kaşlarını kaldırıp indirdi. “Havuz fantezisi mi yapıyordunuz kız, doğru söyle?”

Dirseğimi karnına geçirip, “Şahan,” dedim sıktığım dişlerimin arasından. “Kes artık!”

Darbemden bir gram etkilenmemiş şekilde sırıtmasına devam ederken, işaret parmağını salladı. “Sizi gidi siziler. Yaramazlar sizi.”

Sonunda konuşmayı aklına getirebilen Yaman Bey, “Abartma,” dedi düz bir sesle. “Asya ayağa kalkarken havuza düştü yüzme bilmediği içinde yardım ettim işte.”

Şaşkınlıkla nida atan Burçin salonundaki ıslak zemini tamamen unutup, “Asya!” dedi panikle. “Güzelim neden söylemedin, kim bilir ne kadar korkmuşsundur.”

“Tabii ya,” dedi Yaman, alayla bana bakarken. “O kadar korktu ki tir tir titriyordu.”

Utanç büyüdü. Unutmak istediğim o anlar zihnimde tekrar tekrar oynamaya başladı. Üzerimdeki hakimiyetini fark etmesi ise sinir bozucu olan tarafıydı. Hem utanç duygusuyla hem de öfkeyle bir savaş içine girmeme neden oluyordu. Lanet herif!

“Suni teneffüs yaptın mı, Kara’cığım, süper kahramanım?”

“Gazap,” dedi Yaman. “Elimin tersindesin, kardeşim.”

Yerimde huzursuzca kıpırdanıp tüm odağımı korkuyla bana bakan kadına vermeye çalıştım. “Merak etme Burçin,” dedim gerginliğimi ses tonuma yansıtmamaya çalışarak. “Bir an ayağım kaydı neyse ki Yaman oradaydı da hemen sudan çıkarttı beni.”

“Şükür ki bir şeyin yok,” dedi Burçin rahatlayarak. “Ben görmüş olsaydım evi ayağa kaldırı-“ cümlesini tamamlayama fırsat bırakmayan Murat hışımla mutfağa girdi. “Konuşuyorlar.” Hepsi az önce ki konuşmayı tamamen unutup oturuşlarını dikleştirdi. Elindeki bilgisayarı tezgâhın üzerine bırakıp birkaç tuşa bastıktan sonra kulağındaki kulaklığı çıkarttı. Yabancı ses mutfakta yankılandı.

“Eminsin değil mi, Yasmin? Bunlardan hiçbiri partinde yoktu.”

“Eminim amca,” diyen Yasmin’in tanıdık sesi duyuldu bu sefer. “Partide yoklardı.”

Hiçbirini görmemesi bir sürpriz değildi. Çünkü planın en önemli noktası Yasmin’e gözükmemeleriydi ve bu dört insan için çokta zor olmamıştı. Bizi gören tek kişi kapıdaki güvenlik görevlisiydi ve nasıl olduğunu bilmediğim şekilde, adamın parti sonunda memleketine döndüğünü öğrenmiştim.

“Hangi cihazdan duyuluyor bu konuşmalar, Göz?” diye soran Yıldıray’dı.

“Beş numara,” diyerek cevapladı Murat. “Kara’nın çalışma odasına bıraktığı cihazdan dinliyoruz şu anda.”

“Bu insanlar bahsettiğin timin üyeleri mi,” dedi Yasmin. “Hani şu Arslan amca ile uğraşanlar.”

“Evet.” Dedi Caner.

Şahan alayla güldü. “Diyorum ben size işte, bu kız tam aptal sarışın. Arslan amcasıyla uğraşan timmiş. Peh! Sanki Arslan amcasının ne boklar yediğini bilmiyor.”

“Bilmeyebilir,” diye bir teori ortaya attı, Yıldıray. “Caner’in kızı gizlemesinin bir nedeni olmalı.”

“Nedense kız bana çokta masum gelmiyor,” dedi Burçin. “Rahatsız edici bir şeyi var.”

“Boyamaktan yıpranan sarı saçlarıdır,” dedi Şahan içinde bulundukları durumu bir kere daha eğlenceye çevirmeye çalışarak. “Ayrıca gözlerine taktığı mavi lensler. Ayrıca pençelerine sürdüğü neon yeşili ojeler. Dosyadaki fotoğraflarını görmeme rağmen neredeyse onu tanıyamayacaktım.” Bana döndü. “Şu yaşıma kadar gördüğüm en doğal görünen sarışın sensin, asi kız.”

Gözlerimi devirdim. “Ben zaten gerçek sarışınım, Bay Psikopat.”

“Ha,” dedi önüne dönerek. “O da doğru.”

“Beni neden geri getirdin amca,” dedi Yasmin huysuz huysuz. “Burayı sevmediğimi biliyorsun.”

İşte herkes tarafından en merak edilen soru gelmişken, hepsi diken üstünde Caner’in vereceği cevabı bekliyordu.

“Çünkü artık bize yardım etmen gerekiyor,” dedi Caner keyifle. “Zamanı geldi.”

“Beni öğrenmediklerine emin misin?”

“Bingo,” dedi Burçin heyecanla. “Kız kim olduğunu söylediğini hatırlamıyor.”

“Hayır,” dedi Caner. “Tabii sen kimseye kendi hakkındaki gerçekliklerden bahsetmediysen.”

Herkes nefesini tuttu. “Kimseye söylemedim amca, merak etme. Bu hatayı asla yapmam.”

Alaycı yorumu ekleyen bu sefer Yaman oldu: “Dedi sarhoşken öten kız.”

“Aferin sana güzel yeğenim,” diyerek keyfini bariz şekilde ses tonuna yansıttı Caner. “Sana bu konuda güvenebileceğimi biliyordum. Şimdi gelelim seni neden çağırdığıma. Şu fotoğraflara iyice bak,” Kısa bir sessizlik oldu. Ardından Caner kaldığı yerden devam etti. “Sarışın olan, timin kadın üyesi ile yıllardır birlikte o yüzden onu elemek zorundasın. Senin görevin o üç adamdan birini ağına düşürmen.”

“Sarışınlar,” dedi Yasmin iğneleyici bir tonda. “Tipim değil.”

Bakışlarım hepsinin yüzünde gezdi. Beşinin de dudaklarında insanın içini ürperten tehlikeli bir kıvrım vardı.

“Şapkalı olan kolay lokma gibi görünüyor ama,” dedi Yasmin. “Hiç konuşkan birine benzemiyor. Bu beni zorlayabilir.”

“İyi yönünden bak Göz kardeşim,” dedi Şahan. “Aptal bir sarışınla muhatap olmak zorunda kalmayacaksın. “

Dudağımın bir kenarı kıvrıldı. “Keşke seni seçse, Şahan. O çipil çipil mavi lensli gözlerini sana süze süze bakar.”

Parmaklarını saçlarının arasına daldırıp, “Bu cazibeye kapılabileceği için onu suçlayamam,” dedi. “Ama mavi lensli gözlerini düşündükçe ürkmüyor değilim.”

Yasmin, “Uzun saçlı olan ilgi çekici ve özür dilerim ama amca cidden ağız sulandırıcı,” dediğinde Şahan kaşlarını çattı. “Karıya bak, sanki döner ekmekten bahsediyor!”

“Yasmin,” dedi Caner sertçe. “Amcanın karşısında nasıl konuştuğuna bir bak! Edepsizlik yapma.”

“Tamam tamam,” dedi Yasmin sevimli olduğunu düşünerek ses tonunu inceltmişti.

“Uzun saçlı olanı seçeceksen dikkat etmen gereken bir şey var. Evet, aralarındaki en çapkın olan odur ve kolaylıkla dikkatini çekebilirsin ama en tehlikelileri de odur.”

Şahan’ın çatılı kaşları düzelirken bir kere daha sırıttı. “Kötü adam olmasan severdim seni Caner.” Hepimiz ona boş boş bakarken, “Ne?” dedi. “Adam kırk yılın başında doğru laf etti.”

“Diğeri Kara,” dedi Caner yeniden dikkatimizi üzerine çekerken. “Elde etmesi çokta kolay değildir ama bize soracak olursan ona yanaşman hepimizin karına olur. Ama onda da dikkat etmen nokta var; aptal bir adam değildir. Kolay kolay seni kabul etmez, elde etmeyi başarırsan bile ondan bir şeyler öğrenemezsin. Senden istediğim içlerine girebilmen. Bizim için tek tek, hepsi hakkında bilgiler edinmen.”

Yaman’ın dudaklarında yavaş, tembel bir gülümse belirdi. Kara gözlerindeki parlaklık zihninde dolanan onlarca tilkinin habercisiyken, “Bırakalım da kız istediğini alsın,” dedi kısık ve uyarıcı bir ses tonuyla. “Bana yanaşsın.”

“Bana sorarsan bende senin düşündüğün gibi düşünüyorum ama,” dedi Yıldıray. “Başkan’a danışmadan bir karar alamayız aslanım.”

Bakışlarını bir noktada sabitleyen Burçin, “Bence Başkan bunu onaylar,” dedi rahatsız olduğunu belli eden bir tonda. “Ama bir tek sana yanaşmasına izin vermez, hepimizi bu durumun içine sokmak isteyecektir.”

“Bu ne kadar kötü olabilir ki?” dedim merakla. “Sonuçta kızın kim olduğunu biliyorsunuz, ne amaçla size yanaşacağını da. Fakat o sizin onu bildiğinizi bilmiyor. Bir nevi kendi ayaklarıyla tuzağa gelmeyecek mi?”

“Orası öyle,” dedi Yaman az önceki eğlenen ifadesinin aksine huzursuzlukla. “Bir şey daha var ki, eğer aramıza sızmamıza izin verirsek bizimle zaman geçirmek zorunda kalacak demektir.”

Kaşlarımı çattım. Gerçek bir bomba gibi zihnimde patladı. “Kız beni gördü.”

“Evet,” dedi Yaman. “Seni gördü.”

Huzursuzca kıpırdandım. “Peki benim buradaki rolüm ne olacak? Kızı aranıza sokarsanız benim akıbetim nereye varacak?”

“Bize kalsa orası en kolay iş,” dedi Yıldıray. “Seni ondan gizlemek bizim için zor olmaz.”

Burçin’e döndüm. “O zaman seni bu kadar huzursuz eden şey nedir?”

“Aramıza bir köstebeğin girmesi demek, bütün düzenimizin değişeceği anlamına gelir. Kendi isteğimize göre değil de planlar doğrultusunda kızın istediği gibi hareket edeceğimiz anlamına gelir. Yani şöyle düşün,” dedi, dirseklerini tezgâha yaslayarak. “Önceliğimiz her daim o olmak zorunda olacak.”

“Uzun lafın kısası Asya,” dedi Yıldıray araya girerek. “Bizimle oynamasına izin vereceğiz.”

Anlamıyordum. Bu onları huzursuz etmek için büyük bir etken değildi. Sonuçta kızın onların içine girmek isteyen köstebek olduğunu biliyorlardı ve rol yapmak hiçbiri için zor olmayacaktı. Şüpheyle yüzlerine bakarken, “Rol yapmak sizin için bir ilk olmamalı.” Dedim.

Şahan güldü. “Rol yapmak bizim göbek adımız.”

Yaman’a döndüm. “Daha açık olmalısınız.”

Sıkıntılı bir soluk bırakıp kaşlarını çattı. “Yani küçük kız,” dedi sert bir tonda konuşmaya başlayarak. “Başkan bu konuşmaları duyduğunda aklına ilk gelen şey, bizim aklımıza gelen planla aynı olacaktır. Sadece bana yaklaşmasına izin verilirse bir problem olmayacak ama eğer ki işi sadece benle bırakmayıp hepimizin içine girmesine onay verilirse; problem sensin.” Nefesim kesildi. “Kız seni gördü ve sen bizimlesin. Söz konusu Arslan Bozok’sa planın tıkırında gitmesi için Kurul en ufak bir hataya yer vermez. Bu durumda seni bizden uzaklaştırıp başka bir timin himayesi altına verebilirler.”

Tüm bedenimi ele geçiren ürperti huzursuz edici boyuttaydı. Zihnim bulanık bir hal aldı. Hayatım iyice rayından çıkmaya başlarken, kendimle alakalı kararları verememek ruhumu içten içe kemiriyordu. Daha bu insanların varlığına bile alışamamışken şimdi başka bir grup yabancı insanın yanında olabileceğimi düşünmek panik atağımı tetikliyordu. İnsanlara güvenmiyordum. Bana neler yapabileceklerini bilmiyordum. Nereden geleceğini bilmediğim darbeler.

Tüm konuşma boyunca sesi çıkmayan Murat, “Tabii,” dedi bariz bir keyifle. “Kuruldan ve Başkandan bir adım önde olmazsak.”

“Aklından geçen ibneliği gözlerinden okuyabiliyorum Göz,” dedi Şahan keyifle. “Dökül bakalım. Asi kızı bizden ayırmayacak dâhiyane planın nedir?”

“Neden Yasmin bizimle tanışmadan önce, Asya ile arkadaş olmuyor?”

-BÖLÜM SONU-

Oy verdiğinizden emin olup bir tanecik dahi olsa yorum bırakır mısınız canımlar?

Yeni bölümde görüşünceye dek kendinize çooook iyi bakın...

Instagram: gulsumm.bilgin

Loading...
0%