Yeni Üyelik
9.
Bölüm

Karanlıkta Bir Yerde: 8

@gulsumblgn

Merhabaaaağ 🤍

Okumaya başlamadan önce oy verir misin, lütfen? Şimdiden teşekkür ederim.🙏

KEYİFLİ OKUMALAR!

🔗🔗🔗

Kalabalık ortamlar benlik değildi. Özellikle de yüksek sesli şarkıların hüküm sürdüğü, yarınları yokmuşçasına içen ve ayakta durmakta zorluk çeken insan topluluğun arasında sıkışıp kalkmak, hiç benlik değildi. Kaçınılmaz temaslar içimi huzursuzlukla kaplarken, önünde durduğum tezgâha biraz daha yaklaştım. Kadehin içindeki şeffaf sıvıyı hafifçe çalkalarken, bakışlarım buraya her geldiğimde içinde bulunduğum locaya kaydı. Camın ardını göremiyordum ama beşinin de bakışlarının üzerimde olduğunu hissedebiliyordum.

Bir kere daha, ucundan bucağından geçmek istemediğim bir işin içinde kendimi bulmuştum.

Sabah yapılan planı yürürlüğe geçirmek için hızla harekete geçen erkekler erkenden evden ayrılıp, merkez dedikleri yere gitmişlerdi. Burçin benimle birlikte evde kalıp sıkıntılı bir merakla gelecek haberi beklemişti. Göz’ün planı hoşuma gitmese de süresiz bir zaman diliminde başka bir grup yabancının içine girmekten daha iyi bir seçenekti. Bir sürü sorum olmuştu ve hepsine tatmin edici cevaplar almıştım ama şüpheci yanım asla susmuyordu.

Karşılarındaki düşman en az onlar kadar zekiyken, benim varlığımı öğrenmeme gibi bir şansları olmadığını düşünüyordum. Eğer ki gözleri timin üzerindeyse onların yanında gezen yabancı dikkatlerinden kaçmayan bir şey olmalıydı. Fakat Burçin bu konuda rahat olmamı, her konuda önlem aldıklarını söylemişti. Bir gece kulübünde beni yanlarında gezdirmelerine karşılık nasıl bir önlem aldıklarını bilmiyordum ama onlara tek bir konuda inanıyordum; beni bile isteye tehlikeli bir işin içine sokmazlardı.

Kulağımdaki kulaklıktan Burçin’in sesi duyuldu. “Yasmin mekâna girdi, Asya. Ona yaklaşmanı sağlayacağız ama ilk iletişime sen geçme, onun seni görmesini sağla. Sakın bana cevap verme, dediklerimi duyabiliyorsan saçını savur.”

Plandaki en önemli nokta: Duy ama cevap verme. Dikkat çekersin.

Söylediklerini anladığımı belirtmek için sol omzumun üzerinden göğsüme dökülen saçlarımı sırtıma doğru gönderdim. “Güzel,” dedi Burçin. “Yasmin’in yanında iki kız daha var ve sana doğru geliyorlar. Saat dört yönünde.” Bardakta dolanan bakışlarımı kaldırıp, söylenen yöne doğru baktım. Tanıdık yüz görüş açıma girdiğinde, kısa boyunun verdiği dezavantajla zorlanarak insanların arasından geçmeye çalışıyordu. Giyindiğini kırmızı elbise, bedenini ikinci bir deri gibi sararken yakasındaki derin dekolte büyük göğüslerini ilgi odağı haline getiriyordu. Sarı saçlarını sıkı bir at kuyruğuyla başının tepesinde toplamıştı. Kalabalığın arasından çıkabildiğinde gözlerini devirip memnuniyetsiz bakışlarını etrafta dolaştırdı. Yanındaki kıza bir şeyler söylerken, kızda aynı memnuniyetsizlikle karşılık verdi.

Birkaç tabure ötemdeki boş yere geçtiklerinde, Yasmin’in bakışları etrafta dolanmaya başladı. Ekipten herhangi birini aradığına bahse girebilirdim. Tam bu sırada kulaklıktan bir kere daha Burçin’in sesi duyuldu. “Yüksek ihtimalle bizden birini arıyor,” dedi düşüncelerimi dile getirerek. “Sen ilgisini çekene kadar hiçbirimiz aşağıya inmeyeceğiz.”

Asıl nokta benim kızın dikkatini nasıl çekeceğimdi. Bakışları sürekli mekânın içinde dolanırken benim olduğum noktaya bakmamıştı bile.

“Asya,” dedi Yıldıray. “Sesimi duyabiliyorsan, çeneni kaşı.”

Çenemi kaşıdım ve tekrar sesini duydum. “Senin için kızın yanındaki tabureyi boşalttırıyoruz. Onun yanına git ve yeni bir sipariş ver.”

Burçin’in hazırladığı içi tamamen makyaj malzemesiyle dolu olan küçük çantayı elime alarak oturduğum yerden kalktım. Direkt kızın yanına gitmektense önümde uzanan kalabalığa karışarak tam da onun karşısına çıkacağım bir noktadan ilerlemeye başladım. Sarhoş insanların arasından sıvışarak geçmeye çalışırken, çıplak koluma değen bedenlerden buluşan terin tiksindirici etkisine karşılık yüzümü buruşturdum. “Acilen mekânın içindeki havalandırma sayısının üç katına çıkartılması gerekiyor,” dedim. “İnsanlar alkolden değil ter kokusundan kafa bulmuyorlarsa benim adım Asya değil.”

Kulaklıktan gelen kıkırtı seslerini duysam da bir tepki vermeden kalabalığın arasından çıktım. Yasmin’le bakışlarımız birleştiğinde kaşları şüpheyle çatıldı. Yüzümün her bir milimini dikkatle incelerken, yanına gidip boş olan tabureye oturdum. Elimdeki çantayı tezgâha bırakıp garsona, “Votka,” dedim. “Sek olsun lütfen.” Yanımdaki bedenin hareketlendiğini oturduğu tabureden bana doğru döndüğünü fark edebiliyordum. “Seni bir yerden hatırlıyorum,” dedi duyabilmem için bağırarak.

“İşte budur! Aferin kızım sana!” dedi Burçin heyecanla.

Bakışlarımı Yasmin’e çevirdim. Tıpkı onun gibi göz kapaklarımı kısıp, yüzünü inceliyormuş gibi yaptım. Kısa bir süre sonra mimiklerimi rahatlatarak dudaklarımda sahte bir tebessüm oluşturdum. “Ah merhaba,” dedim sevecen tutmaya çalıştığım sesimle. “Bende sizi hatırladım. Partinizden.”

Tek kaşı havalandı.

Gülümsememi küçültürken gözlerimi devirdim. “Hani şu partinizde sevgilisini başka kızla basan ve sizin de içkinizi paylaştığı-“ cümlemi tamamlamama fırsat kalmadan yüzündeki o sert ifade silinip gitti. “Hatırladım,” dedi gülerek. “İyi olduğunu ve o şerefsizi unutup buralara geldiğini görmek güzel. Partim kadar olmasa da burada da çıtırlar var, değerlendirdiğini umuyorum.”

Gülümsedim. “Elimden geleni yapıyorum.” Garsonun önüme bıraktığı kadehi elime alıp içkiden bir yudum aldım. Yasmin’de elinde tuttuğu bardaktaki pipeti renkli sıvının içinde çevirirken, “İntikamını aldın mı bari?” diye sordu merakla.

“Hiç şüphen olmasın.”

Tiz kahkahası kulaklarımı doldururken, yanındaki kızların dikkatini üzerimize çekti. İki kızda merakla yüzüme bakarken, Yasmin bir elini bana doğru uzattı. “Tanışma fırsatımız olmamıştı, ben Yasmin. Yasmin Poyraz.”

Gerçek adımı mı söylemeliydim?

“Güneş,” dedi Burçin hızla. “Adın, Güneş Özer.”

Elini tutup sıkarken, “Güneş Özer.” Dedim. Yasmin yanındaki arkadaşlarına dönerek, “Kızlar,” dedi hevesle. “Güneş’le tanışın.” Esmer olan kızı işaret etti. “Bu Mayıs.” Ardından tıpkı kendi gibi sahte sarışın arkadaşını gösterdi. “Bu da Çiğdem. İkisi de en yakın arkadaşım.” Gülümseyerek kızlara bakarken, “Memnun oldum,” dedim. Çiğdem gülümseyerek el sallarken Mayıs hafifçe başını eğip soğuk bir selam vermişti.

Olduğu yerde ağır hareketlerle şarkının ritmine ayak uyduran Çiğdem, dudaklarının arasına sıkıştırdığı pipeti çekerek, “Buralarda çok takılır mısın, Güneş?” diye sordu. “Bizim ilk gelişimiz de.” Bir bacağımı diğer bacağımın üzerine atarak daha rahat bir görünüm sağlarken, “Evet,” dedim. “Bir süredir uğrak yerim oldu. Atmosferini seviyorum.”

“Dedi az önce üç katı havalandırma şart diyen asi kız.” Şahan’ın sesi kulağımda yankılanırken gözlerimi devirmemek için kendimi zor tutmuştum.

“Ben sevmedim,” dedi Mayıs. “Fazla kalabalık. Her elini kolunu sallayan girmiş gibi. Neden inatla buraya gelmek istediğini anlamıyorum, Yasmin. Her zaman gittiğimiz yer çok daha iyiydi.”

Yasmin oturduğu yerden kalkıp Çiğdem’in yanına geçti. Bedenini kıvrak hareketlerle sallarken, “Yenilik Mayıs’cığım,” dedi bağırarak. “Yenilik iyidir. Hem burası hakkında birkaç duyum aldım. Sahibi olan adamlar fazla ağız sulandırıcıymış.” Mayıs gözlerini devirip içkisinden bir yudum aldı. Çiğdem arkadaşının söylediklerine gülerken, “Yasmin Hanım geldiği gibi gözüne birilerini kestirmiş anlaşılan.” Yasmin, kalçasını Çiğdem’in kalçasına vurup, “Ağzımın tadını biliyorum,” dedi. “Benden boş şeyler çıkar mı?”

“Asya,” dedi Burçin. “Yakinen olmasa da gele gide bizimkilerle bir sohbetinin olduğunu söyle.”

İçkimden bir yudum alıp, “Hangisinden bahsediyorsun?” dedim duyabileceği bir ses tonuyla. “İstersen yardımcı olabilirim.”

Yasmin’in gözleri parladı. “Onları tanıyor musun?”

Omuz silktim. “Çok can ciğer değiliz tabii ama buraya sıklıkla gelip gittiğim için bir sohbetimiz oluştu.”

Hızla aramızdaki mesafeyi kapatıp dibime girdi. “Yani onlar hakkında bir şeyler biliyorsun.”

Gülümsedim. “Onlardan birini tavlamana yeter mi bilemem ama küçükte olsa yardımcı olacak bilgilerim var.”

Dolgun dudaklarındaki gülümseme büyürken elinde tuttuğu bardağını hafifçe bardağıma vurdu. “Yeni arkadaşlığımıza diyelim mi?” Gülümsedim. “Yeni arkadaşlığımıza.” İkimizde aynı anda içkilerimizi yudumlarken kalabalığın arasından çıkan beş beden görüş açıma girdi. Yasmin’e döndüm. Önündeki kalabalığa odaklanmış pipetinin yardımıyla içkisini yudumlamaya devam ediyordu. Dirseğimle kolunu dürttüğümde dikkatini bana çevirdi ama bu kısa sürdü. Bakışları çenemle işaret ettiğim noktaya dönerken, alt dudağını dişlerinin arasına sıkıştırdı. Locadaki yerlerini alan beşliyi izledim. Burçin ve Yıldıray sarmaş dolaş otururken, Murat ve Şahan aralarında sohbet ediyordu. Yaman ise… Çattığı kaşlarının altındaki siyah harelerini mekânın içinde dolandırırken, bir elini pantolonun cebine sokmuş diğer eliyle de kadehini tutuyordu.

Giyindiği siyah gömleği kaslı bedenine tam otururken üsteki üç düğmesini açık bırakarak bronz tenini ortaya çıkartmıştı. Kıvırdığı manşetleri kolundaki ejderha dövmesini gözler önüne sererken karşımdaki manzara, Yasmin’in de dediği gibi ağız sulandırıcıydı. Havuzda yaşadığımız yakınlık tekrar zihnimde dönmeye başlarken bacaklarımı birbirine bastırdım.

“Şu uzun saçlı olan hakkında neler biliyorsun?” dedi Yasmin, tekrar dikkatimi üzerine çekerek.

Ah, Bay Psikopat. Düştün mü sen elime?

Konuşulanları duyan Şahan oturduğu yerde dik bir konum alırken, “Şahan,” dedim alayla. “Eğer birazcık aklını kullanırsan ondan uzak durmanı tavsiye ederim. Esprileri korkunçtur.” Söylediklerime karşılık kulağını kaşıyormuş gibi davranan Şahan’ın sesi kulaklığımdan duyuldu. “Bunun çıkışı da var asi kız,” dedi huysuz huysuz. “Hakkımda kötü kötü konuşma!”

Dilini dudağının üzerinde gezdiren Yasmin, “Espri yapmasını sağlamam bende,” dedi imayla. Dudaklarıyla küçük bir öpücük gönderdi. “Anlarsın ya?” Onları öpüşürken hayal etmekten kendimi alamazken, içinde bulunduğumuz durumu hesaba katarak öğürmemek için kendimi zor tuttum.

“Peki şu ayakta olan, adı Yaman’dı galiba?”

Başımı onaylarcasına sallarken, “Evet,” dedim. “Gördüğün gibi aralarındaki en suratsızı o.” Aramızdaki mesafeye rağmen dudağının bir kenarının kıvrıldığı görebilmiştim. “Öğrendiğim kadarıyla sarışınlara bayılıyormuş.” Sadece onu gaza getirmek için söylediğim şeye anında pişman olurken, Yaman’ın arkasını dönüp ortadaki sehpaya eğildiğini gördüm. Saniyeler içinde de sesi kulağımda yankılandı. “Doğru tespit küçük kız ama aynı zamanda eksik. Sarışınları sevdiğim doğrudur. Gerçek sarışınları.”

Bir şeyler söyleyen Yasmin’in sesiyle birlikte mekandaki o gürültücü müzik bile kesildi sanki. Kulağımda sadece onun sesi yankılanırken, yumuşak ses tonu şehvetli bir dokunuş gibi tenimi yalayıp geçti. Sıktığım bacaklarımın baskısını arttırırken sertçe yutkundum. Yaman eğildiği sehpanın önünden çekilip tam karşımızda kalacak şekilde koltuğa oturdu. Ağır ağır içkisini yudumlarken, “Tanrı erkeği yarattı,” dedi Yasmin cilveli bir sesle. “Onu da tam karşıma oturttu.” Zorda olsa gülümsedim. Kuruyan boğazımı rahatlatmak için içkimden büyük yudumlar aldım.

“Ee bu mükemmel ötesi adamı tavlayacağım bilgileri bana sunacak mısın?”

Gülümsedim. Tıpkı onun gibi bar tezgahına yaslanıp, “Yaman zordur,” dedim. Bakışlarımı yüzünde gezdirirken zihnimde dolanan düşünceler kendiliğinden dilimden dökülmeye başladı “Elde etmen kolay olmayacak. Şuraya bak? Etrafında yüzlerce kız var ama hiçbirini kendine yanaştırmıyor. Ona yaklaşabilmek için fiziğini değil zekanı kullanmalısın.” Yutkundum. Birkaç metre ilerimde oturan adam bakışlarını bir noktaya sabitlemiş dikkatle beni dinliyordu. Bir tek o değil, hepsi merakla beni dinliyordu.

“Yani demek istiyorsun ki,” dedi Yasmin. “İki kıvırma iki cilveyle elde edeceğin bir adam değil. Daha çok zekanla ilgilenir.”

Bakışlarımı Yaman’dan çekip yanımdaki kadına çevirdim. Onaylarcasına başımı sallarken, “Aynen öyle,” dedim boğuk bir ses tonuyla. “Sana gelmesini bekleme, zekice bir hamleyle sen ona git.”

Çünkü sen ona gitmesen o sana asla gelmez.

Zihnimde yankılanan sesi geri plana atarken, “Ne yapmamı tavsiye edersin?” dedi merakla. Burçin’in ayağa kalktığını gördüğümde, tezgâha bıraktığım çantamı elime alarak Yasmin’in koluna girdim. “Yanlarında olan tek kadına yanaşırsan zaten onlara da yanaşmışsındır demektir. Gel benimle.” İtiraz etmeden peşimden gelirken arkadaşlarına beklemelerine dair komut verdi. Kalabalığın arasından Burçin’i takip ederken, tuvaletlerin olduğu koridora girdik.

“Sen cidden çok zekisin sarışın,” dedi Şahan keyifle. “Yanındaki çakmaya çok şey öğreteceksin. Hatun aydınlanma yaşayacak.” Dudağımın bir kenarı kıvrılırken Yasmin’in bunu görmemesi için hemen o kıvrımı yok ettim. Tuvalete girdiğimizde Burçin’i göremedik. Kapalı duran kabini işaret edip, lavabonun önene geçtim. Çantanın içinden ruju çıkartıp ağır hareketlerle dudaklarıma yedirirken yanımdaki Yasmin’de hareketimi tekrar etti. Bakışlarım aynadaki yansımama kaydı.

Üzerimdeki kıyafetler yine Burçin’e aitti. Altımda siyah deri bir pantolon varken, ona kombinlediğim bustiyerin kalın askıları omuzlarımı sıkıca sarıyordu. Kalpli yakası küçük bir göğüs dekoltesi verirken önündeki ipleri sıkıca bağlamış, ince belimi meydana çıkartmıştım. Bu sefer Burçin’e karşı koymayı başararak topuklu ayakkabı giyinmek yerine makosen tarzı bir ayakkabı tercih etmiştim. Hafif tuttuğum makyajı bordo renkli rujla tamamlarken şimdi ise o ruju tazeliyordum.

Sifon sesi yankılandıktan kısa bir süre sonra kabinlerden birinin kapısı açıldı. Burçin’le bakışlarımız birleştiğinde gülümsedi, “Güneş,” dedi sevecenlikle. “Burada olduğunu bilmiyorduk. Hoş geldin.”

Gülümsedim. “Merhaba Burçin,” dedim elimdeki ruju kapatarak. “Hoş buldum, nasılsın?”

Suyun altında tuttuğu elini yıkarken, “Nasıl olsun iş güç,” dedi sıradan sohbet ederek. “Sen nasılsın, nasıl gidiyor?”

Omuz silktim. “Bildiğin gibi işte.” Beklentiyle bana bakan Yasmin’e döndüm. “Bu arada arkadaşımla tanış, Yasmin.” Burçin duvara asılmış makinadan birkaç peçete çıkartıp elini duruladıktan sonra aynı samimiyetle gülümseyerek elini uzattı. “Merhaba Yasmin Hanım, tanıştığıma memnun oldum.”

Yasmin anında karşılık verirken, “Lütfen Yasmin de,” dedi. “Kendimi daha rahat hissedeceğim.”

Burçin’in gülümsemesi büyüdü. “Sen nasıl istersen, Yasmin.” Bana döndü. “Yalnız mısınız, bize katılmak ister misiniz? Değişiklik yok diye sıkılıyorduk bizde.” Yasmin’e baktım. Hevesle başını sallarken, “Yalnızız,” dedi içeride bıraktığı arkadaşlarını es geçerek. “Bence size katılmak bize de iyi gelecek, değil mi Güneş?”

Ruju tekrar çantaya bırakırken, “Tabii,” dedim. “Siz geçin ben lavaboya girip geliyorum.”

Burçin önde ilerlerken peşine takılan Yasmin önündeki kadının onu göremeyeceğine emin olduğu noktada baş parmağını kaldırıp göz kırptı. Bu hareketine gülümseyerek bakarken yüzüme yansıttığımın samimiyetin aksine zihnim alayla kahkaha atıyordu. İkisi de tuvaletten çıktığında kollarımı göğsümde kavuşturup tezgâha yaslandım. “Bu iş sandığımdan daha kolay gidiyor,” dedim beni duyabileceklerini bilerek. “Kız fazla,” Doğru kelimeyi bulmaya çalışırken Şahan araya girdi. “Aptal sarışın değil mi?”

Gözlerimi devirdim. “Kıza hakaret etmeyi kes, Bay Psikopat. Hiçbir kadına hakaret etmemelisin.”

“Sen ne diyecektin sanki?” diye karşılık verdi.

“Fazlasıyla kandırılmaya meyilli diyecektim. Ava giderken avlanıyor, amcası hayal kırıklığına uğrayacak.”

“Çünkü amcası tam bir moron.”

Sesler kısa sürede kesildiğinde Burçin ve Yasmin’in yanlarına gittiğini anlamıştım. Çantamı tezgâhta bırakıp kabinlerden birine girdiğimde tuvaletin kapısının açıldığını duydum. Üzerinde durmadan ihtiyacımı giderirken, içeri giren kişiden başka bir ses daha duymadım. Sifonu çekip kilitlediğim kapıyı açtım. Tam çıkacağım vakitte omuzlarımdan tutulup tekrar içeriye itildiğimde küçük bir çığlık dudaklarımdan firar etti. Gözlerim karşımdaki bedenin sahibinde şaşkınlıkla gezerken, “Ne yapıyorsun sen, Yaman!” diye bağırdım. “Kızı içeriye gönderdim, senin burada ne işin var?” Aramızdaki mesafeyi kapatıp bedenimi, duvarla kendi bedeni arasında sıkıştırdı. “Önce bir ses tonunu düşür,” dedi kısık bir tonda. Kulağımdaki kulaklığa bir kere dokundu. Yüksek ihtimalle konuşmaları duymamaları için kulaklığı kapatmıştı.

“Kural ihlali yaptın?”

Kaşlarımı çattım. “Ne konuda?”

Göğsü göğsüme değecek kadar yaklaştığında ellerimi nereye koyacağımı bilemedim. Hissettiğim bedeninin sıcaklığını arzulayan avuç içlerim karıncalanırken parmaklarımı yumruk haline getirdim.

“Benim hakkımda doğruları söyledin, bunu yapmamalıydın.”

Yutkundum. “Gerçek düşüncelerim değildi. Tamamen uydurdum.”

“Aksine,” dedi ağırlığını üzerime verirken. “Söylediklerin tamamen doğruydu.”

Sabit tutmaya çalıştığım bakışlarım dudaklarına kaymak için beynimle savaşırken, “Seni tanımıyorum bile,” dedim sesimin titrememesi için çabalarken. “Aklıma ne geldiyse söyledim. Doğru veya değil. Önceden uyarsaydın sende.”

Gözleri yüzümde gezinirken tarif etmekte zorlandığım bir anlamla bakıyordu. “Düşüncelerini dürüstçe paylaşacağını düşünmemiştim.”

“Bir kere daha diyorum,” dedim sıktığım dişlerimin arasından. “Onlar gerçek düşüncelerim değildi.”

“Hadi ya,” dedi alaycı bir tonda. Dudağının bir kenarında oluşan kıvrım tüm dikkatimi dağıtırken bakışlarım dudaklarına indi. Bunu fırsat bilerek mümkünmüş gibi ağırlığını daha fazla hissetmemi sağlarken, “Yalan söylemeyi başaramıyorsun, asi kız.” dedi.

Kaşlarımı çatarak ona sert ifadeyle bakmak istiyordum ama konuştuğum an sesimin titreyeceğine adım kadar emindim. Lanet olsun, çok yakındı! Kollarımı göğsümde kavuşturup ona dik dik baktım. “Çekil.”

“Yine tam tersini düşünmeme sebep oluyorsun.” İşaret parmağının eklem yerini bir tüy hafifliğinde omzuma sürterken, bedenim titredi. Verdiğim tepkiye küfürler sıralamak istiyordum! Şeytanı bir sırıtış dudaklarında belirdi. Omzumda hareket eden parmağı aşağıya doğru kaymaya başladı. “Beni dinle asi kız,” dedi boğuk bir ses tonuyla. “Benim hakkımdaki düşüncelerini arkadaşlarım dahil hiç kimseyle paylaşma. Hepsini bir tek bana söyle. Bir tek ben duyayım.”

Tenim karıncalandı.

Gözlerimin önünde siyah noktaların uçtuğunu görebiliyordum.

Bu adam beni ne hale getiriyordu böyle?

Ses tonu, dokunuşu, bakışı hatta dudağının kenarında alay barındıran o kıvrım bile içimdeki yangını körüklüyor, hissettiğim her şeyin yoğunluğu altında eziliyordum. Küçük dokunuşundan daha fazlasını arzulayan bedenime kıyasla mantığım duvarlarımı yıkmamam için haykırıyordu.

“Neden?” dedim. “Neden sadece sen duymak istiyorsun?”

Dudaklarını aşağıya doğru büzdü. “Canım öyle istiyor.”

“Hayattaki her şey canımızın istediği gibi ilerlemiyor maalesef.”

Dirseklerime kadar indirdiği parmağını tekrar yukarıya doğru hareket ettirmeye başladı. Bakışlarım eline indi. Damarlıydı. İnce ve uzun parmaklara sahipti. Tenimde aheste aheste gezen parmaklarının bedenimde, başka bir noktaya dokunduğunu hayal ettiğimde kasıklarımda şiddetli bir sızı belirdi. Bakışlarımızı tekrar birleştirdiğimde kara harelerindeki yansımamı görebiliyordum. Yutkundum. Dudağındaki kıvrım tamamen yok olurken yüz ifadesi ciddi bir hal almıştı. “Amacın ne?”

“Bir amacım yok.”

“Bir tuvalet kabininin de beni neden sıkıştırıyorsun o zaman?”

“Seni uyarmaya geldim.”

“Bitmedi mi uyarıların, dikkat çekeceğiz. İçeriye gitmeliyiz.”

Yutkundu ve “Son bir şey daha var,” dedi.

“Neymiş o?” diye sordum merakla.

“İçeride dikkatimi dağıtma. Yasmin’e odaklanmak istiyorum.”

Göğsümde kavuşturduğum kollarımı çözüp bir elimi göğsüne yaslayıp sertçe ittirdim. “Git ne yapıyorsun yap,” dedim hırsla. “Beni niye senin dikkatini dağıtayım sanki? Deli midir nedir!” Sendeleyen bedenini fırsat bilip kabinden çıktıktan sonra çantamı da alarak tuvaletten çıktım. Sert adımlarım zemini döverken, “Geri zekalı,” dedim kendi kendime. “Kendini ne sanıyorsa!”

Sakin koridordan çıkıp kalabalığa karışırken diğerlerinin bulunduğu locaya doğru ilerlemeye başladım. İlerleyen saatin getirisiyle içerideki sarhoş sayısı artmış, sendeleyen bedenlerin arasında ilerlemek daha da zorlaşmıştı. Locaya ulaştığımda üzerimden atamadığım sinirle koltuğa oturdum. Burçin’in bakışları yüzümde gezerken, Yasmin, “Neredesin sen, kaç dakika oldu?” dedi merakla. “Bir an gittiğini sandım.”

Gülümsemeye çalıştım. “Şu ileride arkadaşlarıma denk geldim, onlarla konuşuyordum. Sen ne yaptın?”

Aramızdaki mesafeyi azaltıp kulağıma doğru eğildi, “Plan başarılı,” dedi keyifle. “Burçin’le bayağı yakınlaştık onun sayesinde diğerleriyle de sohbet etmeyi başardım. Gerçi hedefim bir an ortadan kayboldu.” Gerginliğime nazaran sesime tatlı bir tını eklemeye çalıştım. “Merak etme, onların kolay kolay birbirinden ayrı takıldığını görmedim. Birazdan geri döner.”

“Umarım,” dedi saçını geriye doğru savururken. “Bu gece buradan eli boş çıkmak istemiyorum.”

Burçin ve Yasmin sohbetlerine devam ederken aradan kaç dakika geçmişti bilmiyorum. Sipariş ettiğim votkayı ağır ağır içerken alkolün bedenimde bıraktığı etkileri artık rahatlıkla hissedebiliyordum. Öyle ki, kabinde yaşadığımız yakınlaşmanın etkisi bile geri planda kalmıştı. Bakışlarımı ikiliden ayırıp önümüzde uzanan kalabalığa çevirdim. Birkaç adım ötemizde kalan yuvarlak masanın etrafında toplanan erkek grubundan biriyle göz göze geldim. Adam elinde tuttuğu kadehi gözlerimin içine bakarak havalandırdığında görüş açımızı birbirinden koparan bedenle bakışlarım yukarıya kalktı. Yaman iki elini de ceplerine koymuş karşımda dikilirken, çattığı kaşlarının altından önce bana ardından Yasmin’e baktı. “Misafirlerimizin olduğunu bilmiyordum.”

Yasmin kıkırdadı. “Burçin davet etti bizde kırmak istemedik.”

Yaman tek kaşını havalandırdı. “Burçin sizi masamıza davet ettiyse demek ki gönlünü kazanmayı başarmışsınız.”

Yerinden kalkıp karşısındaki adama elini uzattığında, “Ben Yasmin,” dedi cilveyle. Yaman beklemedi. Yasmin’in küçük elini, birkaç dakika önce tenimde gezdirdiği elinin arasına aldı. Görüş açımda birleşen ellerine bakarken, “Yaman,” dedi düz bir sesle.

“Tanıştığıma memnun oldum, Yaman.”

“Göreceğiz,” dedi Yaman alayla. “Umarım bende memnun kalırım, Yasmin.”

Kusabilir miyim?

Yaman’ın koca cüssesi önümden çekildiğinde ilerideki adam bunu bekliyormuş gibi bakışlarımızı tekrar birleştirdi. Kadehinden bir yudum almadan önce dudağının kenarındaki kıvrımı görmüş, başımı hafifçe sol omzuma doğru eğmiştim. Doğruyu söylemek gerekirse dikkat çekici bir adamdı. Uzun boyu, gününün çoğunu spor salonunda geçirdiğini belli eden yapılı vücuduyla birçok kadının ilgisini çekebilirdi. Kumral saçlarını özenle geriye doğru taramış, sakalsız yüzü keskin hatlarını meydana çıkartmıştı. Yanında duran adam ona bir şeyler anlatırken o bakışlarını benden çekmeden başını sallayarak arkadaşının söylediklerini geçiştiriyordu.

Tam yanından geçen garsonu son anda fark edip kendine doğru çektiğinde kulağına bir şeyler söyledi. Garsonun bakışları kısa süreliğine bana döndükten sonra karşılıklı konuşmaya başladılar. Adam her ne dediyse garson bıkkınla onay verircesine kafa sallayıp adamın yanından ayrıldı. Benim yaşlarımda olduğunu tahmin ettiğim garson tedirginlikle yanıma geldiğinde belini hafifçe eğip, tepsiyi yüzümün hizasına getirdi. “Tolga Beyin ikramı hanımefendi. İstediğiniz kadehi alabilirsiniz.”

Kaşlarım havalandı. Bakışlarım yanımdaki insanlara kaydığında Burçin’le göz göze geldim. Başını hafifçe iki yana sallarken, çaktırmamak için ensesini kaşıdı. Yanında oturan Yıldıray benden ziyade sinirle garsona bakarken, “Yalın,” dedi önümde durmaya devam eden garsona hitaben. “Ne iş?”

“Tolga Bey gönderdi abi,” dedi hızla. “Doğru olmayacağını söyledim ama ısrar etti. O sizinle konuşur durumu anlatırmış.”

“Ne konuşacakmış bizimle o hıyar?” dedi Şahan. “Bizim masamızdaki kadına alkol göndermek nedir?”

Garson gerildikçe gerildi. Onun suçu bile yoktu.

“Hadi ama,” diyerek araya girdi Yasmin. “Adam centilmenlik yapmak istemiş hem arkadaşımın kaotik bir ayrılıktan sonra yeni limanlara yelken açma zamanı. Lütfen engel olmayın.” Bana bakıp göz kırptı. Bu hareketine karşılık gülümseyerek karşılık verirken bakışlarım biraz uzağında oturan Yaman’a kaydı. Kolunun birini koltuğun sırt kısmına koymuş, başını omzuna doğru yatırmıştı. Kıstığı gözkapaklarının ardından bana bakarken, tekrar garsona döndüm. Tepsideki kadehlerden birini alırken, “Tolga beye bu jesti için teşekkür ettiğimi iletin lütfen,” dedim yumuşak bir tonda. “Size de kolay gelsin.”

Garson neredeyse koşar adımlarla bizden uzaklaşırken, bakışlarım tekrar Yaman’a döndü. Yasmin’in kendisine yanaşmasına izin vermiş, dikkatle onu dinliyordu. Kızın göğsü Yaman’ın koluna değerken içkiden büyük bir yudum aldım. İçimde kaynamaya başlayan bu şey her neyse hiç hoşuma gitmiyordu. Şu an bana ne oluyordu bilmiyorum ama bu olan şeyden gerçekten nefret etmiştim. İçkiden bir yudum daha alırken bakışlarımı zorda olsa karşımdaki ikiliden ayırdım. Onlara bakmamak için çabalıyor, anlam veremediğim öfkeyi dizginlemeye çalışıyordum.

İçkiden bir yudum daha aldıktan sonra yakıcı tadına odaklanabilmiştim. Ne olduğuna anlam veremediğim sıvaya merakla bakarken, “Ağırdır,” dedi Şahan. “Yavaş içmeni tavsiye ederim.”

“Zehir gibi,” dedim yüzümü buruşturarak. “Hiç beğenmedim.”

Elindeki viski dolu bardağı bana doğru uzattı. “Değişmek ister misin?”

Başımı iki yana salladım. “Tek istediğim sakin bir yere gitmek. Kafam kazan gibi oldu artık.”

Her bir hücrem bakışlarımı tekrar karşımdaki adama çevirmemi haykırırken onlara karşı koymak gittikçe zorlaşıyordu. Ayrıca, içine düştüğüm bu saçma sapan durumu kabullenmek istemiyordum. O adamdan hoşlanmıyordum, ne yaptığı beni ilgilendirmemeliydi!

“Bay Psikopat,” dedim kısık bir tonda. “Eğer şu an beni buradan kaçırırsan istediğin bir şeyi yapacağıma söz veriyorum.” Suratında oluşan sinsi ifade öyle somut haldeydi ki elimi uzatıp dokunabilirdim sanki. Kaşlarımı çattım. “Aklından ne geçiyor bilmiyorum ama o bakışların hiç hoşuma gitmedi. Vazgeçtim, sen benden hiçbir şey isteme.”

Kahkaha attı. Bu hepsinin bakışlarının bize dönmesini sağlarken, elimdeki kadehi alarak kendi kadehi ile birlikte sehpaya bıraktı. Ardından parmaklarını bileğime sararak oturduğu yerden kalkarken, “Size doyum olmaz gençler,” dedi. “Biz Güneş Hanımla bi’ hava alıp geliyoruz.”

Yasmin’in bakışları eğlenircesine üzerimde gezerken başını hafifçe salladı. Aklından geçenleri gözlerinden okuyabiliyorken, bakışlarımı Yaman’a çevirdim. Bana bakmak yerine Şahan’a o kadar odaklanmıştı ki tüm dişlerini kırabilecek güçte çenesini sıkıyordu. Bir şey daha demelerini beklemeden locadan ayrıldığımızda yukarı katta bulunan localara çıkan merdivenlere doğru ilerlemeye başladık.

Hızla merdivenleri çıkıp kendimi locanın sessizliğine attığımda, “Bana bak Gazap Efendi,” dedim öfkeyle homurdanırken. “İstediğini yaparım dedim diye bokunu çıkarmayacağını umuyorum. Yoksa timin en psikopatı demem seni boğarım.”

Kendini koltuklardan birine atıp başını yaslarken dudaklarında samimi bir tebessüm vardı. “Aklından ne geçiyor tahmin edebiliyorum sarışın ama endişe etme. Senden düşündüğün gibi bir şey istemeyeceğim.”

Tek kaşım havalandı. “Ne isteyeceksin?”

Gözlerini kapattı. “Migrenim kudurmuş durumda. Azcık başıma masaj yaparsan makbule geçer.”

Eh, yapamayacağım bir şey değildi.

KARA’dan…

Gözündeki kırmızı kumaşı çıkartıp sert adımlarla arabadan inen kadını izlerken bakışlarım onun ve Gazap’ın arasında gidip geliyordu. Dikkatimi dağıtma dememe rağmen bunu tamamen yanlış anlayan sarışın, kardeşimle birlikte yanımızdan ayrıldığından beri yanımda oturan kıza asla dikkatimi verememiştim. Gerçi muhabbeti o kadar sıkıcıydı ki, aklımın başka yerlerde olması hoşuma gidebilirdi fakat zihnimin kapılıp gittiği konu hiçte hoşuma gidecek cinste değildi.

“İyi geceler hepinize.” Diyerek yanımızdan ayrılan Asya hızla merdivenlerden çıkıp gözden kaybolduğunda bakışlarım Gazap’a döndü. Kıza olan beğenisini asla gizlemeye gereği duymuyordu ve bu hali, onu evire çevire dövme isteğimi arttırıyordu. Bunun yanlış olduğunu haykıran zihnime ayak uydurarak herhangi bir terslik yaratmak istemediğimden sessizce yanlarından ayrılıp odama girdim. Üzerimdeki gömleği parçalamak ister gibi çıkartıp banyoya geçtim. Pantolonumu bile çıkartmadan kendimi soğuk suyun altına sokup gözlerimi kapattım.

Gözümün önünde beliren görüntüsü dişlerimi sıkmama sebep oldu. Çekincelerine rağmen gözlerimin tam içine bakıp bana meydan okuması tüm benliğimi arzuyla dolduruyordu. Yumuşak teninde gezen elimin parmaklarını yumruk haline getirip alnımı soğuk fayansa yasladım. Hızlı solukları alıp verirken sakinleşmeye çalışıyor, Gazap’la olan temasını kafamın içinden silmek istiyordum.

İşe yaramıyordu.

Sıktığım yumruğu sertçe fayansa geçirip, “Lanet olsun!” dedim sıktığım dişlerimin arasından. “Lanet olsun. Aklımdan siktir olup gitmelisin, Asya! Yoksa ikimizde yanacağız.”

ASYA’dan…

Elimdeki havluyla saçlarımın ıslaklığını alırken yatağa oturmuş boş gözlerle açık perdenin ardından parlayan dolunayı izliyordum. Gecenin, Yaman ve Yasmin için nasıl sonuçlandığını bilmiyordum. Bilmekte istemiyordum. Ama bir gerçek vardı ki, bizimle eve gelmiş olması beni şaşırtmıştı. Keza memelerini kendine sürtmesine izin verirken gecenin başka yerlerde biteceğini düşünüyordum.

Yutkundum.

Rahatsız olduğum o his tekrar zihnimi ele geçirirken homurdanarak oturduğum yerden kalktım. Elimdeki havluyu bırakmak için tekrar banyoya girdiğimde bakışlarım aynadaki yansımama dokundu. Günlük kıyafetlerim gibi gece giyindiğim pijamalar da Burçin’e aitti. Saten, şort takımlı pijama beyaz tenimde güzel görünse de başkasına ait kıyafetleri giyinmekten hoşlanmıyordum. Havluyu kirli sepetinin içine bırakıp banyodan çıkacağım sırada odanın kapısı şiddetle açılmış, dudaklarım şaşkınlıkla aralanmıştı. Üzerimdeki şaşkınlıktan kısa sürede kurtulup, “Oha artık,” dedim sinirle. “Dingonun ahırına mı giriyorsun, ya üzerimi değiştiriyor olsaydım!”

Hızla açtığı kapıyı sessizce kapattı. Yüz ifadesinden anladığım kadarıyla odama gelişi pek hayra alamet değildi. Kesinlikle kavga edecektik. Sert adımlarıyla bana doğru gelirken kollarımı göğsümde kavuşturdu. “Ne istiyorsun, Kara Yaman?”

Tam önümde durdu. “Neden yaptın?”

Kaşlarımı havalandırdım. “Neyi neden yaptım?”

Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Yeni banyo yaptığını belli eden ıslak saçları dağınık bir şekilde alnına dökülürken bedeninden yayılan nanenin ferah kokusu genzimi dolduruyordu. “Aptala yatma Asya, Gazap’la neden yanımızdan ayrıldın?”

Yatıştırmaya çalıştığım öfkem söyledikleriyle birlikte kamçılanırken, hiç düşünmedim. Tokadım yanağında patlarken odanın içinde yankılanan ses beni bile şaşırttı. Yana doğru savrulan başıyla ıslak saçlarından birkaç damlayı yüzüme sıçratırken, gözpınarlarıma dolan yaşları akıtmamak için zorlu bir savaş içine girmiştim. “Sen,” dedim. “Sen böyle bir şeyi nasıl dile getirirsin?” Kendimi ne kadar zorlarsam zorlayayım bir yaşın yanağıma düşmesine engel olamadım. “Sen nasıl böyle bir şeyi aklına getirebilirsin?” Yana düşen başını kaldırmadan gözlerini kapatıp derin soluklar alıp vermeye başladı.

Üzerime atılan iftiralar, sırf işe ihtiyacım olduğundan ahlaksızca aldığım onca teklif kafamın içinde bir bir yankılanırken, bir damla daha akıp gitti.

“Ben bu kadar iğrenç bir insan mıyım senin gözünde?” diye sordum titrek çıkan sesimle. “Ben bu kadar mıyım sen gözünde? Bir gece kulübünün kenarında köşesinde kardeşim dediğin adamla düzüşecek bir kadın mıyım senin gözünde!” Ne gözlerini açtı, ne de başını kaldırdı. Bu içimdeki öfkeyi daha da büyük hale getirirken, ellerimi göğsüne yaslayıp sertçe ittim. “Cevap versene bana!” Diğerlerinin duyup duymaması umurumda değildi. Bağırdım. “Az önce konuşuyordun Kara Yaman, şimdi niye susuyorsun. Konuşsana!”

Geriye doğru savruldu. Yine de başını kaldırmadı. Kapalı duran gözkapaklarını ağır ağır açarken, “Özür dilerim,” dedi. “Kendimi yanlış ifade ettim.”

Histerik bir kahkaha attım. “Kendini yanlış ifade ettin öyle mi? Merak ettim Kara Yaman, düşüncelerini başka türlü nasıl yansıtacaktın bana? Gazap’la neden yanımızdan ayrıldın demek yerine merakını hangi soruyla giderecektin söyler misin bana?”

Başını kaldırıp kıpkırmızı olmuş gözlerini bana çevirdi. Bu hali bir adım gerilememe sebep oldu. Korkudan değil. Gerçekten, pişmanlığı gözlerinde gördüğümden. “Amacım Gazap’la sevişip sevişmediğini sorgulamak değildi. Ne senin ne de onun öyle bir şey yapmayacağını biliyorum.”

“Sen nerenin delisisin be adam? O değişik kafanda neler geçiyor açık açık söylesene sen bana!”

Yutkundu. “Sana dokunmasına izin verdin.”

Yüzümü ellerimin arasına alarak volta atmaya başladım. Bu adam benim sinir sistemime iyi gelmiyordu.

“Dakikalar öncesine benim parmaklarımın gezdiği tenine onun dokunuşlarının değmesine izin verdin.”

Ellerimi yüzümden çektim. “E ne olmuş yani? Sen bana dokunduğun o elle Yasmin’e dokundun, kızın memeleri koluna değdi. Ben bir şey dedim mi? Sana ne oluyor, Kara Yaman!” Durdum. Yüzümü buruşturup, “Ayrıca sana ne?” dedim. “Bana ne? Biri sana dokunmuş biri bana dokunmuş bu seni beni niye alakadar edecek?” Sessizliği tercih edip kıstığı gözkapaklarının ardından bana bakmaya devam ederken kolumu havalandırıp, kapıyı işaret ettim. “Çık git odadan Yaman. Bir süre birbirimizle de muhatap olmayalım mümkünse.” Bakışları yüzümden elime kaydı. Takip edemediğim bir hızda parmaklarını bileğime sarıp sırtımı arkamda kalan duvara yasladı. Beklemediğim bu hareketi karşısında şaşkınlıkla yüzüne bakarken, “Benim çemberime girdin bir kere asi kız,” dedi boğuk bir sesle. “Sana ne, bana ne diye bir şey yok.”

Sonra ne mi oldu?

Dudaklarını sertçe dudaklarıma yasladı.

 

-BÖLÜM SONU-

 

Oy verdiğinizden emin olup bir tanecik dahi yorum bırakır mısınız, canımlar?

 

Yeni bölümde görüşünceye dek kendinize çooook iyi bakın...

 

Instagram: gulsumm.bilgin

Loading...
0%