@gulsunun
|
Kadınlara uzanan kirli tüm eller kırılsın Aksini düşünen herkes için yerler yarılsın da, Anlasınlar masumları ittikleri yeri derin ve Dipsiz kuyular olsun pisliklerin yeri... -Emirhan Özkan- "Abi borcum ne kadar?" diye sordum iki yüzlük öne doğru uzatırken. Taksici amca telaşlı davrandığım için kendiside telaşlandı ve elimden hemen parayı alarak, "Yüz yeter." dedi. İki yüzlüğün yüzünü alırken kendimi çoktan taksinin kapısını açarak dışarıya atmıştım. Zenginler gibi üstü kalsın deme lüksüm olmadığı için amcanın verdiği parayı anında alarak haber stüdyosuna doğru adeta uçtum. Gözde bir süre daha gezmek istediğini söylediği için onu lünaparkta bırakmış ve geç olmadan eve geri dönmesini istemiştim. İçimde ki sıkıntı zaman geçtikce daha fazla artıyordu. Belki de kardeşimi yalnız başına dışarıda ki insanların içerisine karışmasını istemiyorumdur. Telefonum tekrardan çalmaya başlamışken ikinci kez reddettim telefonu çantama geri attım. Gözde'nin kız arkadaşları beni değil Gözde'yi aramaları gerekiyordu! Stüdyoya girdiğim an baş muhabirle karşılaşmıştım. Bugün kü sunacağmız haberler hakkında konuşmuş ve beni canlı habere hazırlamıştı. Haber stüdyosuna geldiğim am Busem'in neden bugün haber yapmaktan kaçındığını öğrenmiştim. Elbette canlı yayın olacağı için. Canlı yayın yaparken kesme veyahut kırpma olmadığı için kekelediğin an veya yanlış bir şey dediğin an izleyiciler bunu farkedebilirlerdi. Resmi bir kaç kıyafetim haber stüdyosunun giyinme odalarından birinde beni beklediği için elime ilk geleni üzerime geçirmiş ve saatin yedi olmasını beklemeye başlamıştım. Saat altu buçuktu, sıkıntıdan telefonumu çıkardım ve dakikalar önce beni arayan Gözde'nin kız arkadaşını aradım. Daha öncede zırt pırt beni aradıkları için aramalarına alışkındım. Bu yüzden her zaman her aramalarına dönmüyordum. Telefonu kulağıma koymuşken yanıtlanmadığına dair bir kaç cızırtı işittim. Kaşlarımı çattım ve inadına tekrar tekrar aradım. Bu saatler Gözde'nin arkadaşı Sıla dershanede olacağı için öğretmenin telefon zırt pırt çaldığı için Sıla'yı azarlamasını isterdim doğrusu. Tamı tamına dört kez aradığım halde dördü yanıtlanmamış ve yeni aramam ise meşgule düşmüştü. Benim aramalarıma dönmüyorken bir başkasıyla konuşmasına elbette izin vermeyecektim! Altı, yedi, sekiz... Telefonu kapatmıştı... "Ben sana yapacağımı bilirim Sıla." diye mırıldandım kısık bir sesle. Saat yedi olmasına on dakikadan daha az zaman kalmışken ayağa kalktım ve haberleri sunacağım masaya doğru ilerleyerek üzerinde ki kağıtları kontrol ettim. Gene aynı konu başlıkları varken içeriği her gecen gün gelişiyordu. Narin olayı hala çözülememişken Eylül'ün sekizinde ölüm haberini almıştık. Kim öldürdü, kimler bu cinayetin içerisinde daha belli değilken polisler araştırıyor biz haber spikerleri ise sonuçları halka iletiyorduk. Telefonum çalmaya başladığında masaya koyduğum telefonumun ekranına baktım. Ekranda gördüğüm isim ile yarım yamalak sırıttım. Sıla arıyordu ve elbette aramalarına dönmeyecektim. Aslında bir yandan da Sıla'nın araması iyi olmuştu. Çünkü eğer canlı yayında arasaydı tüm Türkiye 'Delalım' şarkısını ezbere bilecekti. Telefonumu kökten kapatarak arka planda görevli Nermin arkadaşa telefonumu uzattım. Anında yanıma gelerek, "Bir kaç dakikaya canlı yayını başlatacağız Aksa hanım." diyerek beni bilgilendirdi. Gülümseyerek kafamı salladım ve masamın arkasına tekrardan geçtim. "Aksa son bir dakika!" dedi canlı yayını başlatacak olan Muhammed abi. Dudaklarımı yaladım bir kaç kez öksürüp ses tonumu ayarladım. Ardından yakalarımı düzelterek, "Hazırım, canlı yayını başlatabilirsiniz." diye mırıldandım. "Son beş," "Dört," "Üç," "İki," "Bir!" "Merhaba sayın seyirciler! Bendeniz Aksa Vural. Türkeye'nin en gerçekci haberlerini sunarak sizleri bilgilendiren haber kanalımıza hoşgeldiniz! Ülkemizde gündem olan birden fazla haberi bugünkü canlı yayınımızda sizlere aktaracağız. Başlangıc olarak İran-İsrail savaşları hakkında yeni gelişmeleri sizlere aktarmak istiyorum..." *** Narin hakkında yeni gelişmeler çok fazla olmadığı gibi sır perdeside bir türlü açılmadığı için Narin hakkında sunacağımız haberler kısıtlıydı. Herkesin zaten bildiği haberleri seyircilere izletirken Nermin'in elinde bir kaç kağıtla masama doğru ilerlediğini farkettim. İçtiğim suyu masaya bırakarak Nermin'e baktım. Kağıtları göstererek, "Ne bunlar?" diye sordum. Yeni getirdiği kağıtları masama dizip dakikalar önce sunduğum bir kaç eski kağıtlarıda kalabalık yapmaması için masamdan alarak kucağında elleriyle bir tuttu. "Vahşice katledilen kadın cinayetlerine bir yenisi daha eklendi." dedi üzgün bir ses tonuyla. Gözleri yere doğru üzgünce eğilmişken dudaklarımı birbirine bastırdım. Belki de gündemi fazlasıyla değiştiren öldürülen Türk kadınları idi. Vahşice katledilen kadınların haberlerini sunmaktan nefret ediyordum. "Peki Nermin." dedim ve Muhammed abi kısık bir ses tonuyla, "Narin'in videoları bittiği an kamerayı sana hedef yapacağız Aksa." diyerek beni uyardı. Hemen kafamı salladım ve bir kaç kez öksürerek Narin'in videosunun bitmesini bekledim. Muhammed abi bir kaç dakika sonra, "Sıra sende!" dediği an kamera bana dönmüş ve sıra bana gelmişti. "Dakikalar önce haber bültenimize ulaşan yeni haberle sizlerleyiz. Ülkenin gündemine bomba gibi oturacak yeni bir kadın vahşeti bir kez daha yaşandı. Narin'in haberlerinin ardından yüreğimize su serpilmesi için Narin'in katillerini ararken yüreğimiz soğumak yerine kor gibi yanmaya devam etti. Saatler önce ıssız bir sokakta vahşice katledilen Gözde Vural..." Vahşice katledilen Gözde Vural... Açık kahverengi gözlerim kağıtların üzerinde yazan yazılarda dolaşırken beynimden vurulmuşa dönmüştüm resmen. Gözde Vural ismini defalarca okumama rağmen beynim idrak etmek istemiyordu. "Vahşice katledilen Gözde Vural..." diye mırıldandım tekrardan şaşkınlıkla. Gözlerim buğulanmaya başlamışken, "Gözde Vural..." dedim bir kez daha. Muhammed abi sinirle, "Anladık Gözde Vural! Habere geç artık!" dedi. Canlı yayına sesi gitmemesi için sinirini tam olarak belli edemiyordu. O haberi umursuyordu ben ise vahşice katledilen kardeşimin haberlerini sunmaya zorlanıyordum.... "G-gözde olamaz." dedim hemen kafamı kaldırarak tek tek hepsine bakarken. Benim davranışlarımdan kimse hiç bir şey anlamazken canlı yayında olduğumuzu çoktan unutarak, "Gözde Vural benim kardeşim! O vahşice katledilemez! O ölemez!" diye haykırdım. Gözlerimden sicim sicim göz yaşları akarken hala olanları idrak etmekte güçlük çekiyordum. Daha saatler önce kardeşimle lünaparka gitmiş ve kahkahalarla gülerek günümüzü şenlendirmiştik. Şimdi ise onun vahşice katledildiğine dair haberleri sunamazdım! İnanmıyordum! Bu bir şaka olmalıydı! "Nermin telefonumu getir!" diye haykırdım. Kardeşimi arayacaktım. Benim kardeşim şuan sıcacık evinde kahvesini yudumluyor olmalıydı. Bir morgta değil! Nermin olanları çok çabuk kavramış olacakki anında yanıma gelerek, "Aksa hanım," dedi. Konuşmasına izin vermeden tüm vücudum titrerken Nermin'in önüme koyduğu kardeşimin vahşice katlediğildiğine dair yazılan haberlerin hepsini tek tek ellerimle yırtarak şuursuzça yere fırlattım. İçimde sanki bir canavar varmışta onu dışarıya atmam gerekiyormuş gibi tir tir titreyerek soğuk terler dökerken haber kanalımızın ekranında yansıyan görüntülerle göz bebeklerim dahi titredi. Nefes bile alamadan görüntüleri izlerken Nermin, "Kapatın! Görüntüleri kapatın!" diye haykırıyordu. Telefona gerek kalmamıştı... Kocaman ekranda saniyeler önce yayınlanmaya başlayan görüntülerde kardeşimin görüntüleri vardı. Benim kardeşimdi benim Gözdem'di... Tir tir titrerken ağlayışlarım artmış ve elimi ekrana doğru uzatmıştım. Sanki onun saçlarını seviyormuşum gibi elimi saçlarına uzatmışken o yürümeye başlamış ve saçları ellerimden kayıp gitmişti. Boş ve yeni kararmaya yüz tutmuş havayla birlikte ıssız sokakta ilerlerken evimize doğru ilerlediğini anladım. Tam sağa dönmüştü ki çıkmaz sokaktan çıkan siyah giyinimli bir adam onun dudaklarını kapatarak çıkmaz sokağa sokmuştu. Allahtan görüntülerin devamıda vardı. Çıkmaz sokağı apacık gösteren kamera kardeşimin bir duvara sıkıştırıldığını gösteriyordu. Gözde onu tutan kolları vücudundan ittirmeye çalışırken adam ellerini kardeşimin dudaklarından çekerek konuşmasına izin verdi. Seslerini net duyamasam bile kardeşimin son sözlerini işitebiliyordum. "Ölmek istemiyorum..." Sol gözümden akan tek bir göz yaşı ile hıçkıra hıçkıra ağladım. Adam hiç açımadı. Çebinden çıkardığı keskin bir bıcakla kardeşimin karnına ardı arkası kesilmeden defalarca bıcak darbeleri attı. İlk bıcak darbesiyle kardeşimin dudakları şokla aralanmışken acıyla haykırdı. Kardeşimin acıyla attığı haykırışı kulaklarımı çınlatacak kadar gürken içimde tuttuğum canavarı dışarıya atabilmek adına kafamı kaldırdım ve bende gür bir haykırış attım. Kardeşimin haykırışı ile benim haykırışım birbirine karışmışken içimde tuttuğum yoğun acının haddi hesabı yoktu... Fiziksel acıdan dolayı atılan haykırış ile ruhsal acı ile atılan haykırışlar birbirine karıştı... Abla, kardeşi için feryatlar atarken kardeşi son nefeslerini verdi... Tüm bu acıya ise tüm Türkiye tanık oldu... "Gözünden akan yaşa ortak olacak kaç kişi var ki kardeşten başka?" "Kardeş, sadece sevgilere ortak olmaz. Acılarına ve göz yaşlarına da ortak olur..." ∞∞∞ Bu bölümü kardeşlerim Gülşah Coşgunsel'e ve Gülse Coşgunsel'e armağan ediyorum... |
0% |