@gulumse_gulumse
|
"Elif ben buradayım ölmedim. "Elifim ne olursun bul beni" "Sen bekliyorum gece gözlüm." Kan ter içinde yine uykunun kollarından uyanmıştım. Her gece aynı kabus, her gece aynı gözyaşıydı. Yattığım yerden kalkarak oturur pozisyona geçtim. Dizlerimi kendime çekerek ellerimle sarıldım. Bir zamanlar sevdiğim adama sarılan kollarım şimdi yalnızlığın acısına tutunmuştu. Yalnızdım bu hayatta yapayalnız ayakta durmaya çalışan bir kadındım. Bir zamanlar sol tarafım birine tutunurken şimdi bomboştu. Ölüm hayatıma uğramış benden iki canımı almıştı. Bir uçak kazasıyla kaybediş, birde benimle can bulmaya çalışan fasulyem. Ama ikisininde ellerinden tutamadım. Gözlerimi kapatıp bir iç çektim. Bir ah...Beş yılda kaç ah çekişimdim. Kaç acı, kaç hüzün. Asafımın ölümüyle benimde hayatım durmuştu. Bir sabah evimizin kapısından gülerek uğurladığım sevdiğim adamın akşamına ölüm haberini almıştım. Bir haber kanalında Türkiye'den Amerikaya seyahat etmekte olan uçağın düştüğünü ve yolculardan kimsenin sağ kalmadığını duymamla önce inanamamıştım. Asaf Amerikaya gidecekti ama o seferle gitmemişti belki,kendimi kandırmam bir saniye sürmedi ve acı haber tez duyulmuştu. Asaf o uçağa binmişti ve geriye küle dönen cenazesi kalmıştı. Onun olduğunu tespit etmek bile zor olmuştu. Ailesinden alınan örnekle kesinleşmiş ve ben kocamı kaybetmiştim. Kefene sarılan bir beden yerine küllerine sarılmıştım Tabutuna ise ağırlık olsun diye torba koymuşlardı. O andan itibaren ben bitmiştim artık. Sabah sağ salim yolladığım kocamın sadece külleri ulaşmıştı. İşte hayat hikayemin sonu burada bitiyordu. Asaf gitmişti, peşinden Elif'de. Pes etmiştim yaşamaktan nefes almaktan sadece zamanı bekliyordum. Azrail gelip canımı alacak ve ben kocama kavuşacaktım. O zamanı beklerken içimde bir can hayat buldu. Asaf'la ikimizin canı. Ondan kalan emanet ama oda tutunamadı bana. 5 aylıkken kızımıda kaybetmiştim. Hamilelik zehirlenmesi geçirmiş ve kızımı almak zorunda kalmışlardı. Fasulyemde melek olunca daha tutunacak neyim kalmıştı ki. Ailem yoktu, Asaf yoktu bebeğim yoktu. Tek Asaf'ın annesi babası vardı ama onlar kendi acılarımı yaşıyorlardı. Bana destek olacak güçleri yoktu ki. Tam kendimden geçiyordum ki, Eda hayatıma yeniden ışık olmuştu. Onun direnişi bana da örnek olmuş, yeniden ayağa kalka bilmeyi başarmıştım. O hayatta her acıyı görmesine rağmen yaşama sevincinden hiç vazgeçmemiş benimde elimden tutmuştu. Birlikte şirin bir pastane açarak yeniden yaşamayı öğrenmiştik. Nişantaşında açtığımız küçük pastanemiz umut olmuştu. O umut öyle güzel insanlarla karşılaştırmıştı ki. Pasta ve kurabiyelerimiz onlara mutluluk aşılarken bizide mutlu ediyordu. Hayatımı bir şekilde yolunda koymaya çalışıyordum. Fakat rüyalarım peşimi bırakmıyordu. Asaf'ı sürekli rüyamda görüyordum. Hep benden yardım istiyordu. Ölmedim Elif'im diyordu. Bul beni diyordu ama gerçek değildi ki. O ölmüştü. Her gün mezarına gittiğim, onunla konuştuğum kocam orada yatıyordu. Ama rüyamda işittiğim o ses her gece kulaklarımda çınlıyor. Ve ben yeniden ölüyordum. O uyanışımla sabaha kadar uyumadım. Uykusuzluk ve hüzün içinde kıyafetlerimi giyinip hemen evden çıktım. Üzerimde her zamanki renk vardı. Siyah...Ya bir siyah elbise yada herhangi bir siyah olan kıyafet. Çünkü renklerim solmuştu. Dükkanı bugün ben açmıştım. Eda'nın bugün kızıyla görüşme günüydü. Mutfağa geçerek hemen işe koyuldum. Poğaça, kurabiye ve çikolatalı pasta ve diğer güzellikler. Ama benim için özellikle bademli kurabiye vardı. Asaf'ın en sevdiği. Bütün çeşitleri yaparak işlerimi bitirmiş ön tarafa geçmiştim. Artık insanların yüzünde küçük bir mutluluk oluşturma sırasıydı. Dükkanı açar açmaz müşteriler hemen gelmişti. Herkesin bir saati vardı. O saatler bire kadar devam etti. Müşteri yokken çayımı ve bademli kurabiyemi alarak küçük bir mola verdim. Arka tarafta keyif keyifli yerken kapının açılma sesini duydum. Son kurabiye parçasını ağzıma atıp hemen ayaklandım. Gelen kişinin arkası dönüktü pastaneyi inceliyordu. Takım elbiseli uzun boylu bir erkekti. "Buyrun efendim ne istemiştiniz?" Takım elbiseli hiç yüzünü bana dönmeden konuştu. "Ben bademli kurabiye alacaktım. Ama pastaneniz baya ilgimi çekti." Sesindeki o tını, kulaklarımın alışık olduğu bir ses gibiydi. Olduğum yerde kaldım. Tıpkı Asaf'ın sesi gibi. Dizlerimin bağı çözüldü ayakta duramadım. Tutunacak bir yer aradım. Hemen tezgaha tutunarak sertçe yutkundum. Sadece tesadüftü. Sadece bir benzerlik sakin ol Elif. Kendini bir süre sakinleştirince boğazımı temizleyerek konuşmaya çalıştım. "Ne güzel efendim ilginizi çektiyse çok sevindim. Hemen kurabiyenizi hazırlıyorum." Adam hala arkasını dönmemiş öylece etrafa bakıyordu. Aklımın ucundaki düşüceyi kovarak işime odaklamaya çalıştım. Bu arada bu kadar ilgisini çeken ne olduğunu merak etmiş fakat sırtından görememiştim. Sanırım burası için özel yaptığım resimlere bakıyordu. " Ne kadar güzel resimler, kim çizdi bunları?" Allahım bir insanım sesi bu kadar mı benzerdi. Adam konuştukça ellerim titriyor kalbim pır pır atıyordu. O değildi biliyorudum ama işte bu tanıdık his. Sakin olmaya çalışarak kurabiyeleri pakete koymaya devam ettim. Fakat aklım hala o sesteydi. "Buyrun efendim kurabiyeleriniz." Takım elbiseli adam yavaşça bana doğru döndü. Öyle ağır çekimde gerçekleşti ki, nihayet yüzünü gösterdi. İşte o an ayaklarım yerin altından çekildi. Bir sarsıntı oldu. Deprem gibiydi. Heryer sarsıldı başım döndü nefesim kesildi. Dudaklarımdan bir isim firar etti. "Asaf!" Sonra gerisi büyük karanlıktı. Ayaklarım bedenimi taşıyamadı ve kendimi karanlıkta bulmuştum. Acı çekiyordum, canım yanıyordu. Peşimi bırakmayan hayaller kabuslar artık heryerdeydi. Kulaklarımda hala onun sesi yankılanıyordu. " Hanımefendi iyi misiniz? Lütfen açın gözlerinizi." Dudaklarımdan çıkan hıçkırık ağladığımı gösteriyordu ama gözlerimi açamıyordum. "Neden bayıldı acaba? Bir hastalığımı var?" Telaşlı sesi duydukça kıvrandım. Sonunda yavaş yavaş gözlerimi açtım. Ağladığımdan dolayı biraz puslu görüyordum. "İyi misiniz? Ambulans çağırdım birazdan burada olur." Gözlerimin önündeki pusu yavaşça gitti. Ve karşımda ki görüntü tam netleşti. Gördüğüm kişi o olamazdı değil mi? Siyah gözleri, kaşının üzerindeki iz...Yada yine rüyaya görüyordum. "Hanımefendi lütfen bir şey söyleyin. Herhangi bir hastalığınız varmı neden bayıldınız? Aynı ses, aynı yüz Allahım dedim eğer bu rüyaysa o bile çok güzeldi. "Asaf!" Karşımdaki tanıdık yüz şaşkın halde bana bakarak ne söylediğimi anlamaya çalışıyordu. Gözlerimdeki yaşlar hiç durmadan akıp geçiyor ardından yenileri ekleniyordu. Bu yaşlarda mutluluk vardı. Çünkü kocam karşımdaydı rüya bile olsa oydu. Ellerimi yavaşça kaldırıp sakallı yüzüne dokundum. Gerçek mi hissetmek istedim. Sıcaklığını hissettiğim an, sakallarının elime battığı an anlamıştım. O gerçekti. "Sensin benim Asafımsın." Sevinçle çıkan sözler, hıçkırıklar hepsi birbirine karışmıştı. Asaf büyük şokla bana bakarken ellerimi yüzünden çekti. "Galiba halüsinasyon görüyorsunuz ben Asaf değilim." Korkarak benden uzaklaşıp ayağa kalktı. Beni mutfak kısmına getirmiş oradaki koltuğa yatırmıştı. Kendiside hemen koltuğun ucuna oturmuştu ama kısa sürmüştü. Yattığım yerden yavaşça kalkarak elini tuttum. "Asaf ne diyorsun benim Elif tanımadın mı? Rüya olsa bile nasıl beni tanımazsın. Yapma gel ne olur bir kez olsun sarılayım sana. Çok özledim öyle özledim ki." Asaf sarılmak yerine elimi elinden kurtarıp daha çok uzaklaştı. "Sanırım siz gerçekten iyi değilsiniz? Yakınınız felan yok mu arayın hemen gelsin yanınıza." Niye böyle yapıyordu ki, hep rüyalarımda ben ölmedim diyen o değil miydi? Şimdi niye tanımazlıktan geliyordu? Yoksa buda başka bir rüyamıydı? Öyle olsa bile böyle davranamazdı. Oturduğum yerden ayağa kalkarak ona tutunmak istedim ama başımın dönmesiyle düşecek gibi oldum. Hemen belimden tuturak beni yakaladı. "Böyle ani hareket yapmayın." Ellerim koluna tutunurken başımı yavaşça kaldırıp yüzüne baktım. Keşke dedim gerçek olsa. Onun sıcaklığı gerçek olsa. "Asaf beni neden bıraktın? Sensiz ne hale gelebileceğimi düşünmeden neden bıraktın?" Sesimdeki çaresizlik, gözümdeki yaş bitirmişti beni. Asaf gözümden düşen her damlaya öyle bakıyordu ki sanki kendi canı yanıyor sanki kendi acı çekiyor gibiydi. Konuşamadı, dili tutulmuş gibiydi. Belimdeki elini daha sıklaştırarak beni kendine daha da çekti. O yakınlığı artık dayanamadım. Kollarımdaki ellerim boynuna çıktı ve onu kendime çekerek sıkıca sarıldım. Kokusunu içime çeke çeke sarıldım. "Şükürler olsun, sana sarılabildim ya seneler sonra. Rüya bile olsa hissettim ya!" Onun elleri ise hala belimde öylece kala kalmıştı. Daha sıkı sarmak istiyordum, bir daha kaybetmemek için. Ama sarılış kısa sürdü. Belimdeki elini çekerek benide kendinden uzaklaştırdı. Sanki az önce beni kendine çeken o değilmiş gibi. "Yok siz iyi değilsiniz. Beni biriyle karıştırıyorsunuz. Ben Asaf değilim. Benim adım Emir anladınız mı?" Tam ikaz edecekken Eda'nın sesini işitmemle sustum. "Elif ne yapıyorsun burada? Üstelik kapıda açık." Eda'nın bakışları önce beni buldu, sonra Asaf'ı... "Ama bu..." Dedi şokla devamını getiremedi. Ben herşeyi hala rüya sanırken Eda'nın birden beliri vermesi kafamı karıştırmıştı. "Elif bu Asaf mı?Aman Allah'ım bu nasıl olabilir?" Aynı şoku oda yaşarken aklımda her şey oturuyordu. "Eda bu bir rüya değil mi? Sen rüyamdasın." "Aman Allah'ım siz çıldırmışsınız. Bu hanım efendi bayıldı ondan tuhaf konuşuyor derken biri daha çıktı. Benim adım Asaf değil benim adım Emir ve siz neden böyle davranıyorsunuz inanın bilmiyorum. Arkadaşınız bir baygınlık geçirdi, ambulans çağırdım birazdan burada olur. Artık benlik bir durum kalmadığına göre gidebilirim." Gitme sözünü işitence hemen kolundan tuttum. " Hayır hayır bir daha gidemezsin. Bir daha izin vermem." "Hanımefendi kolumu bırakır mısınız?" Allah'ım aklımın bir oyunu muydu bütün bunlar? Neler oluyordu bilmiyordum ama Asaf'ı tekrar kaybedemezdim. Başımı sağa sola sallayarak koluna daha da yapıştım. "Ne olur gitme Asaf! Ne olur bırakma beni!" Eda şokla ikimize bakarken put gibi duruyordu. "Bakın sabrımı yeterince zorladınız şimdi bırakın kolumu." "Asaf!" İsmi son kez dudaklarımdan firar edince elini bir anda başına götürdü. Canı yanıyor gibiydi. Tam neyi olduğunu soracekken içeriye sağlıkçılar girince sustum. "Hastamız nerede?" Asaf direk beni göstererek elimi sertçe bıraktı. Bir dahada o eli tutamadım zaten tam iyi olduğumu söyleyecekken başım yine dönmüştü ve kendimi yerde bulmuştum. Gerisinide hayal meyal hatırlıyordum. Asaf diye sayıklarken, Eda'nın çaresizce elimden tutup iyi olacağımı söylerken sonraki görüntüler tamamen karanlığa bürünmüştü.
|
0% |