31. Bölüm

Kızını seçeceksin

Çilem Akpınar
gulumse_gulumse

Hayatımda hiç bir zaman tercih edilen taraf olmamıştım. Hep yitilen taraftım. Hep unutulan. Mesela annem benim yerime o adamı seçmişti. Belkide o zaman başlamıştı kaderim. O gittikten sonra babam tarafından da tercih edilmemiştim. Giden karısının ardından yas tutan adam olmuş beni unutmuştu. Sadece bir kez ikinci seçenek olmadan beni ben olduğum için seven bir adam çıkmıştı. Şimdi o adam ise iki hayat üzerinden tercih edilmek zorunda bırakılıyordu. Bu nasıl vicdandı bu nasıl sevgiydi?

 

Bir babayı böyle bir şey üzerinden sınamak olur şeymiydi? Üstelik kendisi iyi bir anne, iyi bir insan değilken. Bu kadarı fazla değil miydi?

 

Kırgınmıydın ona bilmiyordum. Ama en doğru olanı yapmıştı evladı dururken beni seçecek değildi ya! Mercan bir tercihde bulunmadı demişti. Ama Asaf belliki etmişti. Yaşama sebebim sadece kızım demişti açık değil miydi?

 

Gördüklerimi,okuduklarımı, kaldırmak kolay değildi. Üstelik emeklerimizin yanıp kül olması ne Eda için kolay olacaktı nede benim için. Eda bir köşede Alinin omzunda ağlarken ben bir köşede tek başımaydım. Polis ve itfaiye pastanenin geriye kalan külleriyle ilgilenirken öylece onları izliyordum.

 

Bu arada Ali ve Eda beklediğim gibi sevgili olmuşlardı. Ama benim haberim yoktu. En yakın arkadaşımın mutluluğuna bile paylaşamıyordum. Bu mutluluğa ise benim gölgem düşmüştü. Herkesin üzerine düştüğü gibi.

 

"Abla!"

 

Derin düşüncelerimden kurtaran sesi duyunca başımı arkaya çevirip baktım.

 

"Can!"

 

Adımlarını hızlandırarak hemen yanıma gelmiş kollarıyla beni sarmıştı. Bu defa ise ellerim benden bağımsız kalkmış kardeşime sıkıca sarılmıştı. O andan sonra bütün sustuklarımı bütün üzüntülerini kardeşime haykırmıştım.

 

"Can yanıyorum kalbimi yüreğimi yakmaya devam ediyorlar. Ölüyorum artık nefes alamıyorum."

 

Bir süre duran gözyaşlarım yine akmaya başlamış bu sefer sesli ağlamaya dönüşmüştü.

 

"Abla özür dilerim yanında olamadım. Yine yalnız bıraktım seni. Ne olur affet."

 

Benden ayrılıp elleriyle yüzünü avuçlarına aldı.

 

"Ben geldim artık birklikte nefes alacağız. Birlikte ayağa kalkacağız."

 

İç çeke çeke ağlamaya devam ederken. Başımı çaresizce salladım.

 

"Birlikte ayağa kalkacak mıyız? Yanımda olacak mısın?"

 

Kimsesizlik öyle kötü bir şeydiki her acıda her üzüntünde tek başına oluyordun. Ama küçük bir umutta ona tutunup güç almaya çalışıyordu insan.. Bende öyleydim artık kardeşim vardı.

 

"Bundan sonra yanından hiç ayrılmayacağım. Ne olur artık ağlama. Yine pastanemiz olacak yine evimiz olacak. Yeterki sen ağlama."

 

Yüzünü eğip alnıma öpücük kondurarak başımı tekrar omzuna yasladı. Ellerimle omuzlarından sıkıca tutunurken içimde ukde kalan bir şey sordum.

 

"Can peki ben senin yaşama sebebin miyim artık?"

 

Sözcükler dudaklarımdan öyle acıyla çıktı ki yara gibiydi. Belki bu hayatta birilerine tutunmak için bu soruyu sormuştum.

 

"Ablam gözümün nuru sen benim yaşama sebebimsin. Benim senden başka kimim var he söylesene?"

 

Can'ın sözleriyle dudaklarımda tebessüm oluştu.

 

"Sende benim yaşama sebebimsin. Benim tek ailemsin."

 

Bir süre daha Can'ın kollarında ağlamıştım. Sonra Aliyle birlikte emniyete geçmiştik. Çok önemli bir haber vardı. Ama oraya gidene kadar ne olduğunu söylememişti. Benimde tahmin edecek gücüm yoktu.

 

Emniyete gittiğimizde Hasan abi beni sorgu odasına götürmüş Can ve Eda dışarıda kalmıştı.

 

"Neden buradayım yine Asaf mı sorgunalacak? Onu mu izleteceksiniz?"

 

"Hayır o değil. Ama bu ikimiz içinde önemli biri. " Deyince gözlemi büyüterek ona baktım.

 

"Metin mi?"

 

Başını evet anlamında sallarken gözleriyle camın ardına bakmamı işaret etti. Yavaşça başımı çevirdim ve onu gördüm. Gerçekten ordaydı.

 

"Bu nasıl olur o gerçek değil mi?"

 

"Evet gerçek. Şuan karşımızda duruyor. Sonunda yakaladık. Bir gemiyle yunan adalarına kaçarken yakaladık. "

 

Demek kaçacaktı herşeyi Asafın üstüne yıkıp öylece gidecekti.

 

"Peki şimdi ne olacak? Hangi suçunun kanıtı var ki elimizde?"

 

Hasan abi adımlarını cama doğru yaklaştırarak sertçe karşı tarafa baktı.

 

"Senin evini yakan adamları bulduk ve itiraf ettiler Metinin emir verdiğini söylediler. Dahası herşey Asafın üstüne yıkıldı ama onunda imzaları var. Bazı suçları saklamayı becerememiş. Mesela ilk uçak kazasında pilotun ailesine her ay para yatırdığı. Sağ kolunun sürekli pilotla mesajlaşması. Asafın bize verdiği önemli isimde itiraf etti, Metinle ortak olduklarını."

 

İşittiklerimle sevinsem mi üzülsem mi bilemedim.

 

"Peki bu deliller neden Asafın mahkemesinde sunulmadı. Neden geç kalındı?"

 

"Bu gizli operasyondu. Buralara kadar nasıl geldiğimizi tahmin edersin. En küçük bir açıkta elimizden kaçıp giderdi. Dahası bu suçlar Asafı aklamaya yetmiyor bazı deliller bulsakta. Onun üzerine atılan suç bambaşka en son terör saldırısıyla düşen uçakla ilgili. Bununla ilgilide iz üstündeyiz merak etme."

 

Sustum cevap veremedim. Buraya kadar gelmek bile bir şeydi. Metin yakalanmıştı daha fazla bize zarar vermeden yakalanmıştı. Ama en büyük tehlike şuanda dışarıdaydı

 

"Peki Mercan? Asıl tehlikenin o olduğunun farkındasınız değil mi? Kadın göz göre bizi tehdit ediyor. Pastanemi yakıyor. Bana Bir şekilde ulaşıyor. Bu demek ki kaldığımız evi bile bulabilir bana ulaşabilir. Periye ulaşabilir."

 

Hasan abi gözlerime şöyle bir baktı.

 

"Haklısın o kadın daha tehlikeli. Babasından bile. Senin numarana ulaştı ama nerede kaldığını çözemez. Bunun için özel program var. Tıpkı ondada olduğu gibi. Numarası üzerinden onun nerede olduğunu tespit edemiyoruz. "

 

"Ama bana kolayca ulaşabilir. Bir saat önce pasteneye gittim ondan bir saat önce hastanedeydim. Şimdi burada olmazsam eve gidecektim. Takip etmesini nasıl engel olacaksınız?"

 

Bu defa yönünü bana çevirip ellerini omuzlarıma koydu.

 

"Korkuyorsun biliyorum. Ama inan sizi herşekilde koruyoruz. En iyi polislerimle. Barış Bayram Ali ve diğerleri. Takip edemez. Sende gördün eve gidene kadar farklı farklı arabalara biniyorsun. İmkansız yani!"

 

"Ben korkmuyorum. Daha benden alacağı neyi kaldı? Bir tek canım ve Asaf. Canım umurumda bile değil. Ama Asafa eğer ona bir şey olursa bir kez daha kaybedersem yakarım dünyayı anlıyor musun? Bu sefer ben ateşe veririm. O kadını bir an önce bulmamız lazım anlıyor musun abi. Çünkü Asafı öyle sınava sokacak ki inan bu sınav bizim sonumuz olacak."

 

Son sözlerimi söyleyip onun cevap vermesini beklemeden odadan çıktım. Ardımdan oda çıkıp bana seslendi.

 

"Asaf seni görmek istiyor. Şimdi hastaneye gideceksiniz. "

 

Beni neden görmek istiyordu belliydi. Özür dileyecekti. Peki bu defa ben ne yapacaktım? Olması gerekeni yapacaktım.

 

"Gitmeden o adamı görebilir miyim?"

 

Herkes sorduğum soruyla şaşırmış bakışlarını bana çevirmişlerdi.

 

"Elif emin misin?"

 

Hasan abi isteğimle tereddüt etsede emindim. Yüzleşmek hakkım değil miydi?

 

"Gel bakalım ama içeride sakin kalacaksın. Çünkü insanı deli etmek noktasına geliyor."

 

Anladığım kadarıyla o benden önce yüzleşmiş ve sinirlerini bozmuştu. Bakalım bana neler diyecekti?Barış sorgu odasının kapısını açarak geçmem için yol verdi. Odaya adım attığım an ise onunla göz göze geldim. Beni gördüğünde önce şaşırsada yüzüne hemen sinsi gülüşünü kondurmuştu.

 

"Oooo kimleri görüyorum efendim. Beni ziyaret etme sırası sende mi?"

 

Aynı gülüşle cevap vererek tam karşısındaki sandalyeye geçip oturdum. Barış odadan çıkmamış her ihtimale karşı bizimle kalmıştı.

 

"Sonunun geldiğini görmek ne güzelmiş Metin. O kadar kaçtın kaçtın ama ne oldu? Bak buradasın."

 

Yüzündeki alaycı tavrı yavaş yavaş silinirken ellerini yumruk yapmış öfkesini dizginlemeye çalışıyordu.

 

"Tek değilim ama sizinde sonunuz geldi. Sevgili kocan şuanda hastanede ölümden döndü ama bir dahaki sefere bu kadar şanslı olur mu bilmem. Senin evin yandı pastanen yandı. Kim bilir sıradakide sensindir."

 

Tıpkı kızı gibi tehdit ediyordu. Sıradaki yangın bendim.

 

"Bizim sonumuz gelmeden önce sizi bitireceğim. Bize yaptıklarınızı hayatıma yaptıklarınızı size bir bir ödeteceğim. Özellikle o kızın var ya. İşte onun sonu çok kötü olacak."

 

Konuşmam bittiğinde bir kahkaha attı. Resmen kahkahası odada yankılanmıştı.

 

"Biliyor musun kocan olacak o herif çok salaktı. Her dediğimize inandı. Nereye çekiştirsek oraya gitti. Ama o salaklığa rağmen sevemedim onu. Sırf kızım için katlandım. Aslında benim kızımda salakta neyse."

 

Geriye doğru yaslanıp bacak bacak üstüne atarken tavırları öyle rahattıki sanırsın çok masumdu. Hiç göz altına alınmış gibi değildi. Kaşlarımı çatıp onu izlerken utanmazlığı sinirlerimi bozmuştu.

 

"Ama sen tahmin ettiğimden de akıllı çıktın. Bu kadar zeki olduğunu bilemedim. Bakalım bu zekanla kızımı alt edebilecek misin? Çünkü kızımı ben bile alt edemezken sen yapacak mısın göreceğiz."

 

Tavırları iyice sinirimi bozarken hırsla ayağa kalkıp ellerimi masanın üstüne koyup öne doğru eğildim. Gözlerimin içine iyice baksın istedim.

 

"Kızın kendine ait olmayana el uzattı. Onu benden aldı. Bunun bir bedeli olmalı değil mi? Bencede olmalı yani. O yüzden çok az kaldı Metin kızının sonunun gelmesine çok az kaldı."

 

Konuşmamı bitirmiş gözlerine son kez intikam hırsıyla bakarak odadan çıkmıştım.Gerçekten insanın sinirini bozmakta birdi. Birden karşımda kardeşini görünce gülümsedim.

 

"Benimle bir saat sonra kızımın mezarlığında buluşur musun?"

 

"Bende geleyim abla hastaneye yalnız gitme."

 

Başımı sağa sola sallayarak kabul etmedim.

 

"Yalnız olmayacağım Bayram ve Alide olacak."

 

Ona doğru adım atıp sıkıca sarıldım. Varlığına inanmak ister gibi.

 

"Bugün bana yetiştin ya, yanımda oldun ya başka bir şey istemem. Ve unutma yaşama sebebimsin dikkat et kendine."

 

"Sende benim yaşama sebebimsin abla unutma! Benim senden başka kimsem yok o yüzden sende kendine dikkat et!"

 

Birbirimize veda edip oradan ayrıldım. Bayram ve Ali beni Asafa götürürken düşünceliydim. Metin sonunda yakalanmıştı bir kötü ortadan kalkmıştı ama diğeri. Onu düşündükçe kalbim sıkışıyordu.

 

"Asaf sen gittikten sonra baya olay çıkarmış. Zor sakinleştirmişler. "

 

Bayramın sesiyle daldığım dünyadan çıktım.

 

"Kızıyla görüştü mü?"

 

"Evet onu görünce zaten sakinleşti"

 

Bu iyi haberdi en azından kızını görmüştü. Biraz olsun şifa olmuştur diye düşündüm.

 

"Elif!"

 

"Hı!"

 

Bayram ismimle seslenince dikiz aynasından gözlerine baktım.

 

"Onunla konuştuktan sonra ağlama olur mu? Ne olursa olsun artık ağlama!"

 

Gözlerine şaşkınca bakarken bakışlarını kaçırıp yola odaklandı.

 

"Yarın seninle deniz kenarına kağıt helva yemeye gidelim mi?"

 

Ali birden bana doğru önüp heyecanla baktı.

 

"Kim ben mi?"

 

"Ben seninle mi konuşuyorum Ali?"

 

"Hayır o zaman Bayrama söyledin."

 

Yüzüne saf saf bakarken Bayramın gülmesini işittim.

 

"Tam salaksın oğlum. Sana niye söylesin, tabiki bana söyleyecek."

 

Bakışları dikiz aynasından tekrar beni bulunca gülümsemesi dahada büyüdü.

 

"Tıpkı çocukluğumuzdaki gibi değil mi? Ama bu defa sen ısmarlayacaksın. Valla ben ısmarlamam."

 

Bu defa benimde yüzümde gülümseme oluşmuştu. Bir anda geçmişe gitmiştim. O oğlan çocuğunun küçük kız çocuğunun elinden tutarak deniz kenarına götürüp, kağıt helva alması gözlerimde canlanmıştı. Hep o alırdı kağıt helvasını benim almama asla izin vermezdi.

 

"Bende alacaktım ama sen izin vermiyordun."

 

"Bu defa izin veriyorum. O kağıt helvayı yarın sen ısmarlayacaksın."

 

Gülümsememle cevap verirken bakışları yüzümde gezindi. Sanırım gülmem onu mutlu etmişti. Aliyi bile mutlu etmişti. Son zamanlarda ağlamaktan başka bir şey yapmadığım için onlara bile iyi gelmişti. Fakat bu gülümse çok kısa sürdü. Araba hastanenin önünde durunca birazdan olacaklardan sonra ağlamam kaçınmazdı. Derin nefes alıp kendimi toparladım ve arabadan indim.

 

Ayaklarım beni Asafın odasına götürürken kalbim sıkışıyordu. Ve kapısının önüne gelince durdum. Odanın kapısı açıktı ve o yine pencereye doğru dönmüştü.

 

Polisler beni görünce hemen müdahale edeceklerdi fakat Bayram engel olmuş izin kağıdını göstermişti. İçeriye girmek için hiç bir engelim yoktu artık. Yavaş yavaş ona doğru yürüdüm. Önce beni farketmedi sonra ayakkabımın çıkardığı sesleri duyunca başını çevirip bana baktı.

 

"Elif!"

 

Sırtını hızla dönüp oturur vaziyete geçti.

 

"Gelmişsin."

 

Bal rengi gözlerine bakarken suskunluğumu hala koruyordum. Yanına yaklaşıp yatağının hemen kenarında duran sandalyeye oturdum. Bakışları pür dikkat benim üzerimdeydi.

 

"Kaç dakikamız var?"

 

Sevdiğim adamla artık dakikalarla görüşür olmuştum.

 

"Onbeş dakika."

 

"Yine mi onbeş. Daha fazlası olmaz mı?"

 

Gözlerime öyle umutları bakıyorduki ama benin elimde olan bir şey değildi.

 

"Hasan abi öyle izin almış. Bence izin alması bile mucize."

 

Ben konuşurken yüzümü incelemeye devami ediyordu.

 

"Yine çok özlemişim."

 

Ama bir saat önce yüzüme bile bakmıyordun. O zaman özlem yok muydu diye soramadım.

 

"Metin yakalandı."

 

Benden böyle bir cevap beklemediği için bir anda yüzü asıldı.

 

"Biliyorum. Ama Mercan daha yakalanmamış."

 

"Evet şu saatten sonra onunda yakalanması lazım!"

 

Gözleri gözlerimi içine çektikçe zorlandım. Böyle olmaması lazımdı. Çekilemezdim gözlerine. O yüzden bakışlarımı ondan çekip kucağımdaki ellerime baktım.

 

"Gözlerini kaçırıyorsun benden. Sesini esirgiyorsun. Kokunu uzak tutuyorsun."

 

"Böyle olmak zorunda."

 

Eli kaldırıp bana doğru uzattı tutmam için tutmadım.

 

"Çok kırdım seni değil mi? Özellikle son söylediğim şeyden sonra. Artık yüzüm yok özür dilemeye."

 

"Alıştım. Özür dilemene gerek yok."

 

Eli hala havadaydı indirmemişti. Benimde bakışlarım yerdeydi.

 

"Elif aslında ben öyle söylemek istemedim. İnan sende biliyorsun benim için ne kadar önemli olduğunu. Sadece o an çok kötüydüm. Aklımı artık taşıyamıyorum. Oda artık beni. Çünkü yoruldu hatırlamak istedikçe çok yoruldu. Belki eski Asafı hatırlarsam suçsuz olduğumu kanıtlarım sandım olmadı. Çok zorladım kendimi üstelik hapishanedeki insanlarda üzerime gelince bu işe yaramayan beynimi tamamen kaybettim."

 

"Kızını seçeceksin."

 

"İnan seni kırmak istemedim."

 

"Periyi seçeceksin."

 

"Diğer yaşama sebebim..." Dedi ve sustu.

 

"Sen ne diyorsun?"

 

İşte o an hızlıca başımı kaldırıp yüzüne baktım.

 

"Periyi seçeceksin. O kadın aradığında kızımı seçiyorum diyeceksin. Elif umurumda değil diyeceksin."

 

Şaşkınlıkla bana bakarken neler söylediğimi anlamaya çalışıyordu.

 

"Sen nerden biliyorsun?"

 

Ve o el nihayet inmişti. İlk defa tutmamıştım. Halbuki sadece benim ellerimden tutsun istiyordum ama olmuyordu. İstemekle olmuyordu.

 

" Bana mesaj attı."

 

Öfketle yerinden kalkmaya çalıştı kelepçeler engel oldu.

 

"O sana nasıl ulaşıyor? Sana ulaşıyorsa sana zarar bile verebilir. Ah lanet olsun seni nasıl koruyorlar? O Bayram denen adama ben ne söyledim hale bak."

 

"Yeter!"

 

"Çağır hemen onu bana."

 

Beni yine duymuyordu. Sandalyeden hızlıca kalkıp birden bağırmaya başladım.

 

"Yeter artık. Sus dinle beni. "

 

Bu sefer bağırınca duymak zorunda kalmıştı.

 

"Sus artık. Beni emanet edecek birilerini arama artık. Senin için değeri olmayan biri için çabalama. Beni mutlu etmek için beni sevdiğini söyleme. Sus anlıyor musun? Sen konuştukça bana daha çok umut veriyorsun. Verme. Sanıyorum ki beni hatırlamaya çalışıyor."

 

"Elif sen saçmaladığının farkında mısın? Polislere söyle şu siktiğimin kelepçeyi çıkarsınlar konuşmamız lazım."

 

Öfkeyle kelepçeli elini çekiştiriyor diğer eliylede bana ulaşmaya çalışıyordu. O uzattıkça ben uzaklaşıyordum.

 

"Elif kurban olduğum yanıma bir gel elimi bir tut. Yapma konuşma böyle."

Gözyaşları içinde başımı salladım. Evet artık ağlamaya başlamıştım. Halbuki Bayram ağlama demişti.

 

"Ağlama ne olursun hadi gel yanıma."

 

Onlar ağlama dedikçe ben daha çok ağlıyordum.

 

"Ben özür dilerim senden. Beni hatırlaman için seni çok zorladım. Affet olur mu? Belki o yüzden başın ağrıyor? Belki ben sebep oldum. "

 

"Hayır Elif senin suçun yok söyleme böyle ne olur? "

 

Onunda bal gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı. Kendime benzetmiştim.

Başımı sağ omzuma yatırıp tebessüm ettim.

 

"Hepsi benim suçum. Seni zorladım beni sevmen için. Sende bana acıdığın için iyi davrandın. Sarıldın sevdiğini söyledin hepsi acıdığın içindi. O yüzden diyemedin sende benim yaşama sebebimsin."

 

Asaf bana ulaşmak için çırpındıkça söylediklerimi kabul etmiyor başını sallayıp duruyordu.

 

"Elif Elifim yemin ederim sana acıdığım için değildi. Ben gerçekten seni hissettiğim hatırladığım için yaklaştım. Kalbim bedenim ruhum seni hatırladı. Nasıl sana acıdığımı sanarsın? Ben seni çok seviyorum Elif. Canımdan çok. Ne olur böyle düşünme."

 

Üç adım uzağında durmuş gözyaşları içinde söylediklerini dinliyordum ama artık ne önemi vardı ki?

 

"Elif sende yaşama sebebimsin. Ben o anda çok kötüydüm. O kadın ikinizin arasında seçim yapmamı istedi. Ben böyle seçim nasıl yapabilirim? İkinizden nasıl geçerim?"

 

"Ama benden geçtin?"

 

Elini bir kez daha uzattı gözyaşları içinde. Gözleri yine kıpkırmızı olmuştu. Diğer kelepçeli eli zorladığı için yaralamıştı.

 

"Geçmedim Elif ne senden ne kızımdan. O anda öyle çıktı ağzımdan sonra fısıldadım sende yaşama sebebimsin diye ama sesli diyemedim. Allah kahretsin beni."

 

Hüzünle gülümseyerek yanına doğru yanaştım ve nihayet o eli tuttum. Tuttuğum gibi beni kendine hızlıca çekerek başımı ğöğsüne saklayıp sıkıca sarıldı.

 

"Affet ne olur beni. Çok üzdüm biliyorum seni. Ben sana hiç bir zaman acımadım. Seni gerçekten hatırladım. Beni yormadın acıtmadın."

 

Dudakları saçlarımın arasında dolanırken beni kendine daha çok bastırdı. Saçlarımın arasına ufacık öpücükler bırakırken ellerim onu belini bulup sıkıca sarıldı. Son kez sıcaklığını hissetmek istedi.

 

"Asaf seni çok sevdim bunu bil olur mu?"

 

"Biliyorum."

 

Sesi saçlarımın arasında bir fısıltı gibi çıkarken başımı göğsünden çekerek yüzüne baktım. Avuçlarım sakallarını bulmuş baş parmağımla yavaşça okşuyordu.

 

"Ben dinleyeceksin tamam mı?"

 

Çaresizce gözlerini kapatmış yaşlarının yanaklarına doğru akmasına izin vermişti. Ama ben tutmuştum o yaşlarını. Elimin tersiyle silmiştim.

 

"Asaf ne olursa olsun seçme şansın olduğu an.."

 

Tam ağzını açıp bir şey diyecekti elimle kapatıp engel oldum.

 

"Şişt dinle beni! Mercan sana tekrar soracak Peri mi Elif mi diye. Sen Peri diyeceksin. Tamam mı?"

 

Konuşamadığı için başını salladı.

 

"Asaf Perin söz konusu. Kızını o cani kadına mı vereceksin?"

 

Gözlerini acı içinde kapatarak kaderine ağladı. Kaderimize ağladık. Elimi dudaklarından çekip kucağıma koydum. Sonra içimde tuttuğum hıçkırıklarımı serbest bırakıp sesli bir şekilde ağlamaya devam ettim. Asaf daha fazla dayanamadı başımı tekrar göğsüne çekip çenesini yasladı.

 

"Böyle bir şey olmayacak. İkinizden birini tercih etmeyeceğim. O kadını bulup kendi ellerimle öldüreceğim. Bize bu yaptıkları için. Seni ağlattığı için. "

 

Bir cevabım yoktu. Çünkü böyle bir şey olmayacağını ikimizde biliyorduk. Son kez iç çekmiş başımı göğsünden kaldırmıştım. Bakışlarım dudaklarına kayınca hep yapmak istediğim şeyi yapacaktım. Yüzümü yüzüne doğru yaklaştırıp dudaklarına uzun bir öpücük kondurup geri çekildim. Elimi kaldırıp son kez alnındaki saçını geri çekip okşadım. Ve gülümsedim.

 

"Herşey buraya kadarmış. Bizim hikayemiz buraya kadarmış. Çok istedim benimle ilgili daha çok şey hatırla diye ama olmadı. Olsun gözlerine böyle baktım ya, ölmediğini öğrendim ya bu bile yeter. "

 

"Elif ne olur veda eder gibi konuşma. Yapma."

 

"Asaf. Sana yeniden böyle isminle seslenmek bir mucizeydi. O mucize gerçekleşti. Çok şükür. Ama artık bu işi bitirmemiz gerekiyor değil mi?"

Son kez gözlerine baktım ve hızlıca ayağa kalkıp ondam uzaklaştım.

 

"Elif yapma. Sakın bak. Ben halledeceğim."

 

Geri geri giderken sadece gülümsüyordum. O yine kalkmaya çalışıyordu ama olmuyordu. Öfkeyle bağırıyor yapma diyordu ama artık çok geçti.

 

Kapıya ulaşınca durdum.

 

"Ben sana kırılmadım. Kızını seçsende kırılmam. Çünkü bende öyle yapardım. Eğer kızım söz konusu olsaydı ikimizdende vazgeçerdim."

 

Son söylediğim sözlerden sonra arkama ona dönerek odadan çıktım. Bu defa sırtını dönen ben oldum. Hep o yapardı o giderdi ama bu defa ben dönmüştüm. Ardımdan ismimi bağırarak ulaşmaya çalışsada olmadı. Koridorda onun acı dolu sesi yankılandı benim ise yüreğim paramparça oldu.

 

"Elif sence bu kadar fazla değil mi?"

 

Bayramın sorusuyla ona baktım.

 

"Her zaman o beni korumak için canımı yakıyordu. Bu sefer ise ben onu korumak için yaptım. Fazla değildi olması gerekendi. Belki böylece ödeşmiş bile olduk. Çünkü benimde canım ne kadar yandı anlamış olacak. Neyse hadi gidelim ve Mercanın sonunu getirelim."

 

 

Bölüm : 22.06.2025 12:33 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...