
O kırgın halimle kendimi eve attım. Diğerleri ne yaptı ne etti hiç biri umrumda değildi. Üstümü çıkarmadan direk banyoya geçip soğuk duşun altına girdim.
İçim titriyordu, vücudum titriyordu yinede soğuktan vazgeçmedim. Benim fıtratımda vazgeçmek yoktu. Soğuk bütün bedenime işlerken biraz olsun kendime gelmiştim.
Sonra ıslak kıyafetlerimi çıkarıp bornozla banyodan çıktım. O halimle yatağıma yatıp gözlerimi kapadım. Eda aşağıda ne yapıyordu ne ediyordu hiç haberim yoktu ama benim halimi bildiği için rahatsız etmek istememişti.
Öylece sabah oldu, bir gün daha doğdu. Bugün beni nelerin beklediğini bilmeden kıyafetlerimi giydim. Yine aynı renk. Siyah bir gömlek, kumaş siyah bir pantolon saçlarım salık hafif bir makyajla hazırdım herşeye. Aşağıya indiğimde mutfaktan sesler geliyordu. Merakla mutfağa ilerlediğim de Asuman anne ve Fatih babanın geldiğini gördüm. Hepsi kahvaltı masasında toplanmış yüzlerinde gülümseme oturuyorlardı.
"Oo kimler gelmiş."
Asuman anne beni görür görmez direk ayağa kalkmış yanıma gelerek sıkıca sarılmıştı.
"Elif kızım valla seni çok özlemişim. "
Asuman annenin bu güzel şefkatine karşı bende aynı şefkatle karşılık verdim.
"Asuman sultan gideli kaç gün oldu hemen özledin mi sen beni?"
"Özlemez olur muyum kızım! Sana çok alıştık. Antalyaya gidince ne yapacağım bilmiyorum."
Ona sımsıkı sarılırken Fatih bana gözleri dolu dolu bize bakıyordu. Uzun zamandır ona böyle sarılmıyordum. Kırgındım, kızgındım.
Asuman anneden ayrılıp onada uzaktan hoşgeldin dedim ama oda dayanamamış ayağa kalkıp sarılmıştı.
"Güzel kızım benim!"
Belki kendi ailemin güzel kızı olamamıştım ama bu aile beni güzel kızları yapmıştı. Ne kadar şükretsemde azdı.
"Kahvaltıdan sonra birlikte çıkalım. "
Fatih babanın uyarısını anlamıştım yine bir toplantı vardı.
Hemen kahvaltımızı etmiş Edayı pastaneye bırakmış bizde direk toplantı yerine geçmiştik. Yine beni karşılarına almışlar öylece bakıyorlardı. Herkes buradaydı.
Tabii uzun zamandır hesap sorma yoktu.
"Barış bana bir şeyler söyledi."
Hasan abi nihayet o malum konuya gelmişti.
"Ne söylediyse doğru. Asafa söyledim, zaten sizinde amacınız bu değil mi? Onun yeniden sizinle çalışmasını sağlamak. Bende yardım ettim işte."
"Bize sormadan söylememen gerekiyordu."
"Sizde bana sormadan onu göz altına almamanız gerekiyordu benden bir hamle gelmeden. Ne oldu benden bildi. Zaten diğer konuları hiç söylemiyorum sakladıklarınızı."
Ben konuşurken Hasan abi bir iç çekti. Diğerleri şokla bana bakarken ne var diye çıkıştım. Bayram ise en arkada öylece durmuş bana bakarak gülüyordu. Delimi neydi, herkes kızıyor o gülüyordu.
"Asaf ne dedi peki?"
"Şaşırdı tabi sonra gel bizle çalış dedim kabul etmedi."
Barış öfkeyle yerinden kalkıp ellerini saçlarına geçirdi.
"Bu adam neden böyle yapıyor? Belli oda Metini bitirmeye çalışıyor ama hala inat ediyor."
"Çünkü kızı için korkuyor."
Her baba gibi oda kızı için korkuyordu, belkide ona kızmaya hakkımız yoktu ama diğer masum insanların canı, olmazdı böyle kayıtsız asla olmazdı.
"Bugün şirkete gidiyorsun sanırım! Elif ne yap et artık bir kanıt bir şey bul. Asafa odaklanma direk Metinle ilgilen."
Hasan abiye bakıp bu defa ben iç çektim.
"Sizce beni orda tekrar çalıştırırlar mı? Kızıyla yüzleştik. Babasına anlatmıştır. Benim sizle çalıştığımıda biliyorlar. "
"Gidince belli olur. Ama en azından bugün orada kalmanı sağla. Bir kanıt bulana kadar."
Başımı evet anlamda sallayıp ayağa kalktım. Hepsiyle vedalaşıp kapıya doğru ilerlerken aklıma gelen soruyla durdum.
"Asafı size kim şikayet etti?"
"İsimsiz biri. Bulamadık sadece bazı belgeler ulaştırdı bize o kadar. Ama Metinin tarafında olmayan biri orası kesin."
Gerçekten o isimsiz birini merak ediyordum. Demekki şirkette bu olanlara razı olmayan birileri vardı fakat buldukları yöntem farklıydı. Asıl Metine dair kanıt bulmak zorundaydı. O işte sanırım bana düşüyordu.
Aklımda sıfır planla direk şirkete geçtim. Önce bir patronuma kendimi göstermem gerekiyordu dün geceden sonra. Odasının önüne gelince derin nefes aldım. Dün olanları unut diye kendime morel verirken içeriden mutluluk sesleri işittim. Ben ne haldeyim o ne halde diye iç geçirip kapıya vurdum ve içeriye girdim.
Odaya girdiğim anda gördüğüm manzarayla olduğum yerde kaldım. Asaf küçük kızını kucağına almış onu öpücükler boğuyor bir yandan da gıdıklıyordu.
Benim geldiğimi gördüklerinde ikiside durup yüzüme baktı.
"Aaa Elif abla gelmiş."
Peri küçük kız, babasının bir tanesi. Asafın her şeye dayanma sebebi.
"Elif sen burada ne arıyorsun?"
Sevdiğim adama babalığın bu kadar yakışması. Benim kurduğum hayalleri o başkasıyla yaşaması.
"Elif sana diyorum."
Elif duyuyordu ama başka alemdeydi. Kendimi toplayıp ona baktım.
"İşime geldim ne arıyor olabilirim."
O sıra bakışlarım Peri'ye kaydı. Babasının kucağından inmiş koşarak bana geliyordu.
"Elif abla sen neredeydin ben seni çok merak ettim."
Gelip tam yanımda durunca başımı eğip ona baktım. Güzel gözleriyle bana bakıyordu. Gülümsüyordu. Bence her çocuk gülümsemeliydi.
Diz çöküp onunla aynı boya geldim. Ellerimi uzatıp yüzüne düşen saçlarını kulağının arkasına yitekledim.
"Demek beni merak ettin?"
"Evet hatta babama sordum bir daha gelmeyecek dedi bana. Ama sen geldin."
Sinirle bakışlarım Asafa kaydı. O benim aksime gözleri parlayarak bize bakıyordu.
"Sen babana bakma güzelim."
Bakışlarım küçük kıza kayınca onun güzelliğine dayanamadım.
"Bir kere sarılabilir miyim sana?"
"Tabii!"
Küçük kollarını açıp sarılmamı beklerken hiç beklemeden kollarıma aldım. Kokusnu içime çektim. O Asafın kızıydı. Belki bizim kızımız değildi ama bir çocuktu. İçimdeki boşluğu onunla biraz olsun doldurabilirdim.
Bir süre bağrıma bastım öptüm kokladım. Taki kapı açılıp annesinin odaya girmesiyle onu kollarımdan kopardı.
"Sen kızıma nasıl dokunursun?"
"Anne bir şey olmadı sadece sarıldık."
Peri annesine anlatmaya çalışsada annesinin kötü bakışları benim üzerimdeydi.
"Mercan bence biraz sakin ol."
Asafın uyarısıyla bakışlarını benden çekip kızına odaklandı.
"Kızım sen dışarıda Ayça ablanla beni bekle hemen geleceğim."
Peri annesine başını sallayarak bana bakıp gülümsedi ve odadan çıktı.
"Senin burada ne işin var?"
Kollarımı birbirine bağlayıp alayca gülümsedim.
"İşime geldim ne olacak?"
"Kovuldun haberin yok mu?"
"Hayır yok hem beni öylece kovamazsınız."
Sinirle soluyup yanıma doğru geldi.
"Elif şimdi şirketimden defol git!"
"Beni Metin bey işe aldı siz karışamazsınız."
Bakışlarımı ondan çekip sessizce arkamızda duran Asafa baktım.
"En iyisi bu konuyu gerçek patronumla konuşmak."
O hala sessizliğini korurken sadece bakmakla yetindi. Bu sefer sinirle soluyan bendim. İkisinede sırtımı dönüp odadan çıktım.
Adımlarım Metinin odasına doğru ilerlerken umarım o beni işten atmaz diye dua ettim. Tam kapısına yaklaşınca içeriden bağırış sesleri duyuldu.
Kim bilir kime bağırıyor diye iç geçirdim. Elimi kaldırıp tam kapıya vuracakken konuşmasını işitmiş durmak zorunda
kalmıştım.
"Bak Mustafa o adama söyle beni tehdit etmesin. "
Bakışlarımla etrafda kimse var mı diye tararken kulağımı dahada kapıya yasladım.
"O uçak benim sayemde düştü. Eğer ben olmasaydım onlar amaçlarına ulaşamazdı anlıyor musun? O Kerim Dursuna söyle beni tehdit etmesin."
Kerim Dursun ismini aklımda tutarken kapının birden açılmasıyla içeriye doğru düşer gibi oldum kendimi son anda toparladım. Fakat bir mesele vardı Metinle burun buruna gelmiştik.
"Elif hanım!"
"Metin bey!"
Yüzümün her noktasını incelerken bana şüpheyle bakıyordu.
"Sizin burada ne işiniz var? Yoksa kapımı dinliyorsunuz?"
Bakışlarından korkmuş adımlarımı geriye doğru atmıştım.
"Şey efendim hiç öyle şey olur mu? Ben tam kapınıza vuracaktım siz açtınız?"
Hala şüpheli bakışları devam ederken söylediklerime pek inanmadı.
"Peki öyle olsun. Siz neden gelmiştiniz?"
"He ben mi? Şey efendim kızınız az önce kovulduğumu söyledi fakat inanmadım. Gelip size sormak istedim."
"Yok öyle bir şey Elif hanım işinize devam edebilirsiniz."Dedi odasına girip kapıyı yüzüme kapadı.
Bu yaptığı hareketle şok içinde kalırken kapıyla yüz yüze bakıyorduk.
Elimi kaldırıp o kapıyı yumruklamak istedim ama kendimi son anda frenledim.
"Pislik herif!"
Öfkeyle diğer patronumun odasına giderken hala içimden küfürler ediyordum. O patronumun odasına geldiğimde ise sevgili ailesiyle birlikte gidiyorlardı.Onada küfür ettim. Sonrada o öğrendiğim ismi unutmadan direk Barışa mesaj attım.
Geriye kalan saatlerde ise boş boş kendimi yiyerek zaman geçirmiş ve mesai saatimi bitirmiştim. Eve geçtiğimde ise akşam yemeğini yemiş Asuman annelerle birlikte haberleri izliyorduk.
"Son dakika haber, terör soruşturması kapsamında Kerim Dursun gözaltına alınmıştır."
Son dakika haberini izlerken gözlerimi büyüterek Fatih babaya baktım. Oda bana bakıyordu. O ara Asuman anne mutfağa gittiğinde hemen Fatih babanın yanına oturdum.
"Bunu şimdi yapmak zorundalarmıydı? Ya Metin benden bilirse çünkü kapının önünde ona yakalandım. Onu dinlediğimi şimdi kesin anlamış oldu. Zaten şüphe ediyordu."
"Korkma kızım hiç bir şey olmaz. Bunu yapmak zorundaydılar. Bu adam çok önemli biri. Kilit nokta anlıyor musun?"
Ben onları anlıyordum ama onlar beni iyice tehlikeye atıyorlardı. Korkudan tırnaklarımı yerken Fatih baba elini uzatıp başımı okşadı.
"Korkma yanında ben varım tamam mı?"
Babam ne kadar korkma desede bugün Metinin bakışlarını görmüştüm. Öyle bakış atmıştı ki korkmamak elde değildi.
Aklımda üşüşen senaryolarla odama çıkıp kendimi yatağa attım. Şimdi ne olacaktı? Kerim dene adam konuşur muydu orası bile meçhuldu. Sıkıntıyla oflayarak telefonuma baktım. Asaftan hiç ses çıkmıyordu. Beni unut demiştim oda sanırım ciddiye almıştı. Bir kez daha oflayarak telefonu komidine koyup başımı yastığa koydum ve kendimi uykuya verdim.
Öyle derin uykuya dalmıştım ki büyük bir öksürük kriziyle uyanmak zorunda kaldım. Bir yandan öksürüyor bir yandan da nefes almaya çalışıyordum. Neler olduğunu anlamaya çalışırken odayı saran alevleri görmemle şok oldum. Telaşla ayağa kalktım ama kaçacak yer bulamadım. Bütün alevler kapıyı sarmış çıkışı tamamen kapanmıştı.
"Elif, Fatih amca Asuman teyze!"
Dışarıdan bağırma seslerini duyunca ağlamaya başladım. Annem babamda evdeydi onlar çıkabilmişler miydi? Onları merak ederken duman çoğalıyor nefes almam gittikçe daha zorlaşıyordu.
"İmdat kurtarın beni!" Diye bağırdım fakat sesim içime kaçtı. Korkuyla etrafıma bakındım, kaçacak yer aradım. Göz yaşları içinde bir çare ararken aklıma pencere geldi. Arkamı dönüp direk pencereye doğru koştum. Alevlerin izin verdiği kadar zorla pencereye ulaştım. Hızla pencereyi açıp aşağı doğru baktığımda insanlar toplanmış yanan evime bakıyordu. İtfaiye ise yangını söndürmeye çalışıyordu. Korkuyla yutkundum. Nasıl kurtulacaktım buradan? Duman yüzünden öksürürken avazım çıktığı kadar bağırdım.
"İmdat kurtarın beni!"
Korkuyla arkada büyüyen yangına baktım yavaş yavaş bana doğru yaklaşıyordu. Nefesim git gide tükeniyordu. Gözyaşları içinde pencereden aşağı biraz daha sarktım.
"Ne olur kurtarın beni burdayım!" Son bir kez bağırmamla birileri nihayet sesimi duymuştu.
"Bu Elifin sesi, Elif orda ne olur kurtarın onu."
Bayramın korku dolu sesini duymamla sönen umutlarım yeniden yeşerdi.
"Bayram burdayım ne olur kurtarın beni!"
Son çırpınışlarım son nefesim kalmışken pencerenin pervazına çıkıp içerideki dumandan kendimi kurtarmak istedim ama olan olmuştu artık. İtfaiye sonunda benim olduğum tarafa müdahale ederken yangın dahada büyüdü. Bütün evi sardı. Arkamdaki alev ise yaklaşmasına son bir adım kalmıştı. Bir aşağı baktım bir ateşe.
Yanarak ölmek mi daha kötüydü yoksa düşürerek mi? Ama ben yanarak ölmek istemiyordum. Ben daha nefessiz kalmak istemiyordum. Hiç düşünmeden kararımı vermiş ayaklarımı aşağı doğru sarkıtmıştım. Atlayacaktım yanarak ölmektense aşağı atlayacaktım.
Tam kendimi aşağı doğru bırakırken Elif diye biri bağırdı. En çok duymak istediğim ses en çok ismimi söylesin istediğim adam Asaf...Gözlerimi acıyla kapatıp gülümsedim. Ölürken onun sesini duymam belki en çok istediğim şeydi. Aşağı doğru yitip giderken bir kez daha acıyla ismimi haykırdı.
Ölürken mi kıymetimi bilecekti? Önceden beni gör diye kaç kere haykırmıştım ama duymamıştı. Şimdi mi duyuyordu?
Çaresizlik nedir diye sorsalardı kayıp giden hayatım derdim? Daha doğmadan kucağıma alamadığım bebeğimin benden gitmesi derdim. Çaresizlik nedir diye sorsalar kendimi aşağı atmak zorunda kalmam derdim.
Bu defa gerçekten ölüme gidiyordum. Asafa kavuşmadan daha anneme hesap sormadan göçüp gidecektim. Hâlbuki hayattan alacağım vardı. Bana mutluluk borçluydu. O mutluluğu ise sonsuza doğru kaybediyordum.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 13.68k Okunma |
1.09k Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |