Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@gulumse_gulumse

Yoksa Buda mı hayal?

Sessizlik benim için işkence gibi geliyordu. Etrafında her daim konuşan insanlar olacak yada ben konuşacaktım. Çünkü konuşmayı çok seviyordum. Bazen çenem düşsede, en olmaz zamanlarda konuşup insanları sinir etsemde bu huyumu seviyordum. Ama bugün o huyumu hiç sevmemiştim. İlk defa susabilirdim değil mi? İçimdekileri dışarıya aktarıp rezil olmuş, birde sakarlığım başıma iş açmıştı. Sakarlığım her zaman başıma iş açıyordu ama bugün.

Önce sevinmiştim en güzel sakarlığım tutmuştu, ya sonra yakışıklının tavrına öyle sinir olmuştum ki.

Ne yapmıştım yani birazcık iltifat etmiş kollarından ayrılmak istememiştim. Ne vardı?

Şimdi ise çenem yerine kalbim konuşuyordu. Çaktırmadan bakışlarım dikiz aynasına kaydıkça bir gürültü kopuyordu ki sormayın. Diğer taraftan stresten tırnaklarımı yemeden de duramıyordum. Ne zaman stres yapsam olan zorla uzattığım tırnaklarıma oluyordu.

Kabul ediyorum seninde ne kadar kötü huyun var diyorsunuz ama işte bende insandım değil mi? Olurdu böyle şeyler.

Otobüs sessizce yolunda ilerliyorken bende kendi sessizliğime büründüm. Kulağıma kulaklık takıp bir süre müzik dinledim. Başımıda cama yaslayarak gözlerimi kapadım.

Bazen insan durulmak istiyordu. Hayatın akışına uyup, herşeye yetişmeye çalışarak yorulduğunu hissediyorsun. Bende öyleydim. Hayatı çok hızlı yaşıyordum. Derslerime, arkadaşlarıma, aileme yetmeye çalışırken kendimi unutuyordum. Belkide bu kadar deli dolu olmam. Bu sebeptendi. Kendimi düşünmemek değer vermemek beni yoruyordu. Bazen dizlerimin üzerine çöküp soluklanmak benimde hakkım olduğumu düşünsemde içimdeki kıpır kıpır kız bir türlü durmuyordu.

Mesela şuanda olduğum gibi. Merakımı yenik düşüp sağ gözümü açarak dikiz aynasına bakmak istedim fakat olmadı. Onu görmem için başımı biraz daha çevirmem gerekiyordu. Tabii korkudan çeviremedim.

İlk defa Dilruba birşeyden korkuyordu. Hemde afeti devrandan. Ondan korkmamak mümkünmüydü. Son bakışını hatırlayınca tüylerim diken diken oldu biranda vücudum titredi.

Sakin ol kızım sen neleri atlattın. Bu yakışıklınında üstesinden geleceksin. Ah pardon afeti devran...

"Pardon efendim bana mı dediniz?"

Ben kendi halime öyle dalmıştım ki duyduğum sesle korkarak yerimden sıçradım. Diğer gözümüde açıp başımı sağa tarafa çevirerek bana seslenen kişiye baktım.Mavinin merak dolu bakışlarıyla karşılaşınca bende ona kafamı salladım.

"Hayırdır beyfendi?"

"Şey bir anda bana seslendiniz sandımda özür dilerim."

"Sen afeti devran mısın?"

Bu lafı etmemle öksürük sesi duymam bir oldu. Bu sefer öksürüğün sesini takip edip başımı çevirdim çevirdim. Sonunda dikiz aynasıyla kavuştum. Tam yüzümde gülücükler açarken sert bakışlarını görmemle sertçe yutkundum.

Gerçek afeti devran beni öldürecek gibi bakıyordu. Hayırdır yani neydi o bakışlar? Bende kaşlarımı çatarak ona baktım. İki gözümüde kırparak hayırdır demek istedim.

Tabi benim bakışlarımı görünce önce bir şaşırdı. Bence korkmuştu. Sonra başını sağa sola salladı. Gözlerini çekti. Çekmesi lazımdı, çünkü otobüs kullanıyordu.

Ama ben bakışlarımı çekmedim. Böyle sert sert baktım. İlgisini çekmiş olacaktı ki tekrar gözlerini buluşturdu benle. Bu sefer dudaklarını kımıldatıp birşey söyleyecekti.

Söyledide fakat bana değil başımda dikilen mavine.

"Hüseyin orda dikileceğine bana bir kahve yap."

"Yağız abi sana sonra getirsem önce yolculara ikram etmem gerekiyor."

Afeti devran tamam diyerek bakışlarını ikimizden çekerek yoluna geri döndü.

"Hanımefendi ne içersiniz?"

Hanımefendi şuanda devre dışıydı. Hanımefendinin az aklı vardı oda gitmişti. Mavine bakmadan sadece kahve diye bildim. O elime bardağı kahveyi tutuşturup nihayet yanımdan ayrılmıştı ama ben hala olduğum yerdeydim. Bir dikiz aynasında.

"Demek adı Yağız'mış. Tamda afeti devrana uygun. Yağız oğlan. Ah ah!"

Bir süre aklımda onun ismini düşündüm. İsmi bile etkilemişti beni. Normalde bu kadar etkilenmez çabucak unuturdum. Ama bu Yağız delikanlı baya baya kalbime doğru yolculuğa çıkıyordu ve işte bu benim için tam felaketti.

Kahvemi içip başımı tekrar cama yaslayıp gözlerimi kapadım. Uyumam gerekiyordu yoksa ne gözlerimi sakinleştirecektim, nede kalbimi. Zaten mola vermemizede az kalmıştı. O süre içinde gözlerimi hiç açmadan uyudum. Rüyalarıma bile girmesine izin vermedim.

Taki elimdeki telefon titreye kadar. İrkilerek gözlerimi açıp etrafıma baktım. Hala otobüste olduğumu görünce mutlulukla tebessüm ettim. Bakışlarım direk dikiz aynasına kaydı ama beklediğim bakışları göremeyince mutlu tebessümüm yüzümde soldu.

Yağız şoför nereye gitmişti ki? Ben uyumadan önce ordaydı. Onun yerine orta yaşlarda bir amca geçmiş göbeğiyle direksiyon sürüyordu. Üzülerek başımı sağa tarafa döndürdüm mavinin olduğu yere ve derin bir oh çektim.

Yakışıklı mavinin koltuğuna geçmiş güzelce uyuyordu. Başı sağa omzuna düşmüştü. Yüzünü tam göremesemde çenesinin saçlarının güzelliği yetiyordu. Çok gür saçları vardı. Bazıları alnının üstüne dökülmüştü. Alnındaki saçları görünce istemsizce elim havaya kalktı sanki saçlarına dokunacakmış gibi. Öylece bekledi. Ama hayalimde dokunmuştum. Alnındaki saçları onu uyandırmadan kenara doğru çekmiş parmaklarımla okşamıştım.

Bir anda otobüs ani fren yapınca güzel hayalimden uyanmak zorunda kalmıştım. Evren hayal kurmama bile izin vermiyordu. Öfkeyle şişko şoför amcaya dönüp bir of çektim. Sanki o görecekmiş gibi dudaklarımı öne doğru uzatarak sinirle ofladım. Ben oflamaya çalışırken yanlışlıkla gözlerim sağa tarafa kayınca kahverengi gözlerle karşılaştım.

O gözler sanki biraz tuhaf bakıyordu. Tam neden diye düşünürken gözümün teki dudaklarıma kaydı ve gerçeği anlamış oldum.

Öyle salak hareketler yapmaya başlamıştım ki hepsinde ona yakalanmıştım. Çaktırmadan kendimi hemen toparlayıp elimde durmadan titreyen telefona baktım. Bir daha ona bakamazdım, baktığım an gidici olabilirdim. Allah göstermesin yaşım daha gençken bir yakışıklı yüzünden kendimden olamazdım. Telefonumun ekranı açıp gelen mesajlara baktım. Yarıdan çoğu canım arkadaşım Feride'den diğeri ise annemdendi. Canım annem nerede olduğumu soruyordu.

Kafamı cama çevirip nerede olduğumuza baktım.

Bolu'ya az kalmıştı. Allah'tan gündüz yolculuğu yapıyorumda nerede olduğumu görüyordum. Anneme cevap yazıp arkadaşımın mesajlarına baktım. Bakmaz olaydım, mesajların çoğu benim yakışıklı şoförle ne yaptığımı soruyordu.

Allah aşkına ne yapabilirdim? O bana höt höt baktıkça bende korkudan altıma edecektim. Yani birazcık abartmıştım ama abartmak kalbimdeki yolculuk için en iyisiydi.

Aklımdaki düşüncelerimi arkadaşıma yazıp yolladım. Sonra telefonu çantaya attım. Birazdan mola verecektik. Altıma ettim derken sanırım gerçek olacaktı. Çünkü çok sıkışmıştım. Biraz yerimde kıvrandım biraz sağa tarafa doğru baktım derken sonunda mola yerine gelmiştik.

Otobüs direk durur durmaz herkesten önce yerimden kalkarak kapıya yöneldim. Yöneldim ama kapıda deve gibi adam olunca çıkmak zor olacaktı. Önce onun inmesini bekledim ama arkasını dönmüş öylece bekliyordu. Hareket etmeyede niyetide yoktu.

Dayanamayıp elimle omzunu dürttüm. Başını çevirip arkasına bakınca yine burun buruna gelmiştik. Ben hangi ara merdiven inmiştim acaba?

Gözleri beni görünce önce bir şaşırdı. Sonra olduğumuz durumu anlayınca boğazına temizleyerek bir merdiven aşağı indi. İndi ama hala dışarı çıkmamıştı.

"Beyfendi izin verirseniz dışarı çıkacağım."

Aferim kızım sesin hep böyle sert çıksın. İçimden kendimi tebrik ederken Yağız delikanlı tövbe yarabbi çekerek başını salladı. Sonra nihayet dışarı kendi attı.

Hemen arkasından bende inip tam karşısında dikeldim.

"Tövbe etmek iyidir günahların af olur. Aynen böyle devam, çünkü sende bu öfke varken daha çok günaha girersin."

Evet işte bu, Dilruba vurdu gol oldu. Lafımı yüzüne pat pat yapıştırırak saçlarımıda geriye atıp onun konuşmasına fırsat vermeden hızla adımlarla oradan tüydüm. Yoksa Allah korusun koca kafasıyla bana bir kafa atardı kendimi nerede bulurdum bilemiyorum?

Hızlı adımlarla tuvalete ulaşıp işimi hallettim. Markete uğrayıp bir kaç birşey alarak dışarı çıktım. Karnım acıkmıştı ama evede az kalmıştı. O yüzden krakerle geçiştirmeye başladım. Hem krakerimi yiyor hemde etrafa bakıyordum. Etrafı taradım taradım sonunda buldum.

Benden biraz uzakta elinde sigarası mavin çocukla konuşuyordu. Fırsat bulmuşken öfkeli bakışları üzerimde yokken onu inceledim.

Gözleri birine bakarken öfkeyle bakıyordu. Sanki hayattan hırsını alır gibi. Ama öfkenin altında saklanan bir hüzün vardı.

Hissedebiliyordum. O çekik gözlerinde beni çeken bir his vardı ve adım adım çekiliyordum. Bakışlarım saçlarına kaydı ve hayalim aklıma geldi. Saçlarına dokunmak nasıl bir duyguydu acaba? Benim bile bu kadar gür saçlarım yoktu. Simsiyah ve düzdü.

Bakışlarım sırasıyla burnuna dudaklarına kaydı. Burnu kemerli kibardı dudakları ise. Yok yok bu Yağız delikanlı benden bile güzeldi. En önemli özelliği 1.70 den uzun boyu vardı yani benden uzundu. Bu ilişkinin olmaması için bir bahanem daha vardı.

Sonra çok sert bakıyordu. O çekik gözleri ne kadar güzelse o kadar korkutucuydu.

Yoksa ben şimdiden gidip aşkımı itiraf etmiştim. Kendi kendime dert yanarken onunda gözleri benimle buluştu.

Baktı baktı bu defa çekmedi gözlerini. Yine aynı bakış vardı ama bu bakışta sanki merakta vardı.

Ne o çekti gözlerini ne ben. Ama bu sefer bu çekime ben son verdim. Hep omu yapacaktı.

Önce kaşlarımı kaldırdım, sonra ellerimi açıp başımı salladım.

"Hayırdır!"

Eminimki dudaklarımı okuyabilirdi. Yaptığım bu hareketler onu bir kez daha şaşırttı. Aynı benim gibi kaşlarını çatarak karşılık verdi ve bakışlarını çekti.

Bencede çekmesi iyi oldu yoksa kalbim için hiç iyi olmayacaktı. O sırada otobüsün kalkma saati gelmişti. Yavaş adımlarla otobüse ilerdim. Yürüdüm yürüdüm bir prenses edasıyla havam kimeydi acaba. Ben güzelce yolumda ilerlerken yoluma sanırım biri yolu taş koymuştu. Ayağım o taşa takıldı. Dengem bozuldu. Öne doğru sendeledim tam yüz üstü düşeceğim derken belimden biri tutuverdi. Bu sefer heyecanla geriye doğru dengemi sağlayım dedim, belimden tutan kişi elleriyle daha sıkı tutup dengemi sağladı.

Ben az önceki aksiyonu atlatamadan kulağımın dibinde küçük bir fısıltı duyuldu.

"Sen baya sakar bir kız çıktın."

Bu ses afetidevrana aitti. Hemde çok yakınımda, nefesi saçlarımın arasındaydı. Acaba buda mı hayaldi? Önce konuşmaya çalıştım ama titriyordum. Konuşsam kesin kekeleyecektim. Derin nefes aldım.

"Bana laf sokarken böyle titremiyordun ne oldu küçük hanım?"

Aldığım nefes geri içime kaçtı. Ama birşeyden emin olmam lazımdı.

"Yağız oğlan yoksa buda mı hayal?"

 

 

 

 

Loading...
0%