
Ruhum yavaş yavaş geçmişe doğru yolculuğa çıkıyordu. Hatıralarıma yeni anılar yüklenirken, bu anılar gittikçe beni korkutmaya başlamıştı. Böyle anılar olmaması gerekiyordu. Acı veren gerçekler olmaması lazımdı. Kaldıramazdım. Olmazdı. Sadece bir hayal ürünü olması gerekiyordu. Ama öyle değildi. Elim saçlarımın arasına giderken yutkunamadım. Anılarımdaki o ses tekrar yankılanıyordu.
"Küçük bir uf olacak başına. Ama söz veriyorum hiç acımayacak. Sadece küçük bir toka takacaklar ve sende hep duracak."
Ne demekti bu? Nasıl bir tokaydı? Elimin hissettiği görünürde olmayan bu toka neydi anlamıyordum. Tam tamına on saattir düşünüyordum ama bir şey bulamamıştım. Aklım iyice karman çorman olmuştu. En son kendimi dışarı atıp bir parka gelmiş öylece bankta oturuyordum. Gördüğüm o hayali kimseyi söylememiştim. Daha doğrusu kime gideceğimi bilmiyordum. Etrafımda bu kadar insan varken yalnız hissetmek bence dünyanın en kötü hissiydi. Belki aileme söyleseydim bir çözüm bulurduk ama daha yeni her şey yoluna girmişken olmazdı. Onlarında biraz nefes almaya ihtiyaçları vardı. Geriye bir kişi kalıyordu. Her zaman ilk ona gitmem gerekirken bu sefer korkuyordum. Dün onca söz ettikten sonra olacak iş miydi?Fakat başka çarem yoktu. Elim cebimdeki telefona zar zor gitmiş yavaşça kavramıştı. Kilidini açıp kişilerden ismini direk bularak aramaya basmıştım bile.
Yağız oğlan...Ah yakışıklım...Telefon ilk çalışta açılmamıştı fakat çaldırmaya devam ediyordum. En son pes edip kapatacaktım ki sonunda sesi duyulmuştu.
"Dilruba!"
Dün gece ismimi anma derken şimdi ise geldiğim durum cidden harikaydı. Sesimi temizleyerek bende ismini fısıldadım.
"Yağız!"
"Dilruba bir sorun yok değil mi? İyi misin?"
"Sana atacağım konuma gelir misin? Tabii eğer müsaitsen?"
"Tamam hemen geliyorum. Ama iyisin değil mi?"
"İyiyim seni bekliyorum."
Konuşmasına fırsat vermeden direk telefonu yüzüne kapattım. Bu kadar samimiyet yeterdi bence. Sadece yardım için aramıştım o kadardı. Gelince sarılmak yoktu öyle aşkla bakmak yoktu. Hemen yelkenleri suya indirmemem gerekiyordu. Kaldıki o yelken hep suyun yüzeyinde kalması lazımdı. Unutmamalıydım her ne kadar sahtede olsa nişanlı adamdı.
Ben kendi kendimi bir saat dolduruşa getirirken karşıdan bir yiğidin geldiğini gördüm. Allahım az önce ne diyordum ben kendime erime kızım erime. Ama karşıdan gelen afeti devrana erimemek mümkün değildi.
Açık mavi bir gömlek giymiş, üstelik üst düğmeleri neredeyse ğöğsüne kadar açıktı. Altında siyah kot pantolon, spor ayakkabı resmen yürüyen karizmaydı adam. Hele saçlarına hiç gelmiyordum her zamanki gibi alnına düşmüş bir tutam firarını vermişti. O firarı şuan benim kalbim veriyordu. Yasakları çiğne koş diyordu resmen. Bana ihanet ediyordu. Ben onu uzaktan izlerken o çoktan yanıma gelmiş bacaklarımın önünde diz çökerek yüzümü avuçlarının arasına almıştı.
"Güzelim iyisin değil mi? Neden burada tek başınasın?"
Kipriklerimi kırparak yüzüne baktım.
"Sen gelene kadar gayet iyiydim ama şimdi hiç iyi değilim."
"Hı nasıl yani?"
Elimle ellerine vurarak yüzümü avuçlarından kurtardım.
"Bir daha bana dokunma. Mümkünse bir tık uzağımda ol."
"Dilruba hala mı?"
Birde soruyordu. Kendimide biraz daha kaydırarak onun önünden uzaklaştım ve yanımdaki boşluğu işaret ettim.
"Şuraya oturur musun?"
Nihayet pes ederek yanımdaki boşluğa oturdu ama yönünü tamamen bana çevirdi.
"Evet şimdi seni dinliyorum. Ne olduğunu artık anlatacak mısın?"
Derin bir nefes alıp verdim böyle bir şey nasıl söylenirdi? Çünkü deli saçması gibi bir şeydi.
"Ben dün bir şeyler hatırladım. Yani çocukluğuma dair. Bir ameliyat masasındaydım yanımda da babam vardı. Bana dediki."
Konuşmamın devamını getiremedim. Onun gözlerine yorgunca bakarken o meraktaydı.
"Eğer kötü bir şeyse şimdi anlatma istersen . Önce kendini topla."
Başımı hayır anlamında salladım ve konuşmaya devam ettim.
"Galiba benim beynimde bir şey var. O adamın aradığı şey beynimde olabilir."
"Nasıl yani? Bir şey var derken?"
"Hatırladığım kadarıyla babam saçlarıma toka takacaklar dedi. Düşün ameliyat masasında söyledi bunu birazcık canın yanacak ama geçecek dedi. Sence bu ne demek?"
Yağız oğlan şok olurken bir süre ne diyeceğini bilemedi. Onun yerine ben devam ettim.
"O salak adam bir şeyin peşinde değil mi? Peşinde bu yüzden bende merak ettim neyin peşinde olduğuna? Önce boynumdaki bu kolyeden şüphelendim annem takmış bunu bana. Ama kolyeden bir şey çıkmadı. En sonda hatırladığım bu anı doğru olabilir. Beynimde cip gibi bir şey var bence"
"Bunun öğrenmenin tek yolu beynine bakılması."
"Aynen acilen hastaneye gitmemiz gerekiyor. Ve bunu kimse duymadan yapmamız gerekiyor. Bunuda anca sen yaparsın. Malum zengin züppesin."
En son söylediğime gözlerini büyüterek bakarken gülmemek için bakışlarımı başka tarafa çevirdim.
"Ne züppeliğimi gördün?"
"Neyse seninle tartışmak istemiyorum. Bir an önce hastaneye gitmemiz gerekiyor. Ama çok gizli bir yer olacak."
Sözlerimi tamamlayıp ayağa kalkacakken kolumdan tutmasıyla geri oturmak zorunda kalmıştım.
"Ben daha bitirmedim Dilruba hanım! Senin şu görücüler olayı nedir? Akşam düğünde bütün herkes seni konuştu. Bütün bekar erkek anneleri sizin masaya gelmiş."
O anlattıkça benim göğsüm kabardıkça kabardı. Böyle tüylerim olsa baya kabarırdı yani.
"Yani cazibemi sende biliyorsun kimse dayanamıyor. Gördüğün gibi düğünde de bütün dikkatleri çekmeyi başardım. Yarısı uzaktan uzaktan akrabağa olsada."
Yağız oğlanın sinirden burun delikleri büyürken kolumdan tekrar çekiştirerek ayağa kaldırdı ve daha ne olduğu anlamadan pat kucağını oturttu.
"Lan ne yapıyorsun sen?"
Ağızım biraz bozulurken düşmemek için son anda kollarımı boynuna sarıvermiştim. İşte şimdi gayet yakındık birbirimize. Yüzlerimiz hemde baya yakındı. Başımı biraz daha kaldırarak gözlerinin içine baktım.
"Ben sana akşam ne söyledim bana dokunma demedim mi?"
Sesim fısıltı gibi çıkarken çoktan kucağında erimeye başlamıştım. Yakışıklı burnunu burnuma sürterken istemsize gözlerimi kapadım.
"O cazibeyi bir tek ben görürüm. Sana bir tek ben dayanamam. Seni bir tek ben isterim. Bir tek benim gözler sana dokunabilir anlıyor musun? Bir tek benimle dans edebilirsin. Yok savcıymış polismiş hepsini yerim kızım. Sana dokunan elleri yerim anlıyor musun? Ha bu arada o savcıyla ettiğin dans gösterisini unutmadım."
Görmeyeli bu Yağız oğlan ne çok konuşur olmuştu. Ama boş konuşuyordu. Burnumu burnundan uzaklaştırarak alnımı alnına dayadım.
"Sana bu hakkı kim verdi? Ben mi? Hatırlamıyorum. Üstelik sen hangi hakla bana böyle şeyler söylesin? Unutma nişanlı adamsın. Senin tek hakkın artık Defne! Ha burada böyle firikik verip durma etraftaki kızların içi gider."
Alnımı alnından çekerek gözlerimi açtım oda çoktan transa geçmiş gözlerini kapatmıştı. Ellerim gömleğinin düğmelerini bulurken açık olanları tek tek iliklemeye başladım. O arada yakışıklı transtan çıkmış ne yaptığına bakıyordu.
"Bir daha böyle çıplak gezme fena olur. Yani Defnen kızar. Ne öyle bağrı açık geziyorsun ortada ayıp valla."
Bir yandan söyleniyor bir yandan işimi hallediyorum o ise sinsi sinsi gülüyordu. Elleri belimde oh keyfi kebaptı.Ama o keyfi az sürdü işimi hallettiğim an kucağından kalkarak biraz ötesinde durup yüzüne baktım.
"Artık sınırları çizmemiz lazım! Eğer bana yardım edeceksen uzak durman gerek. Ben durmaya çalıştıkça sen habire yanaşıyorsun hayır diyemiyorum. O yüzden Yağız oğlan uzak dur, beni bu kördüğümden kurtarmak istiyorsun yap. Yeni bir kördüğüm oluşturma."
Son sözlerimi söyleyerek sırtımı ona dönüp yürümeye başladım. Canım yanıyordu kendime kızıyordum. Yapma Dilruba yaklaşma derken yine kendimi onun kollarında buluyordum. Hata ediyordum ondan yardım istemekle ama gidecek kimsem yoktu üstelik onun eli kolu uzunken. Bu yüzden kendimden nefret etmek istemiyorsam gerekeni yapacaktım. Ben kendime nasihatler verirken o çoktan yanıma ulaşmıştı. Yüzüne baktığımda ise hüznün gölgesi düşmüştü. Söylediklerim onada ağır gelmişti. Gelmesi gerekiyordu.
"Burada bir arkadaşımın çalıştığı hastane var kendisinide doktor oraya gidelim. Derdimizi anlatalım o yol illa gösterir."
Sessizce başımı sallarken arabasına doğru ilerledik o arada ben anneme mesaj atarak iyi olduğumu biraz kafamı dağıtmak için gezdiğimi yazıp yollamıştım. Yeni bir sorun beni bekliyordu. Hemde en ağırından. Böyle bir şey yalnız dizilerde olur derken saçma bir şekilde sanırım benimde başıma gelecekti. Eğer beynimde gizli bir cip varsa gerçekten babamı tebrik etmem gerekiyordu. Böyle bir düşünce yoktu yani adam gençken çok film, dizi seyretmiş hayatına uygulamıştı. Önce bir örgüt sonra başımdaki ünlü tokası harikaydı.
"Gerçek babam dahi biriydi galiba. Adamın aklına gelmedik bir şey kalmamış. Üstelik aklı hep kötülüğe karışmış. Yani ben onun nasıl kızıyım anlamadım. Yada böyle bir aileyi haketmek için ne yaptım bilmiyorum?"
Arabada sessizce giderken sonunda çenemi ben açmıştım.
"Bence sen çok şanslı kızsın. Şimdi ki ailen sana çok değer veriyor. Özellikle abin gözünün içine bakıyor."
"Sen Elif'in gözünün içine bakıyor musun?"
Yoldan gözlerine ayırarak tuhaf tuhaf bana bakmaya başladı.
"Dilruba bazen şaka mısın diyesim geliyor gerçekten bak."
"Nedenmiş o?"
"Kızım o benim kardeşim farkındaysan tabii ki gözünün içine bakacağım."
"Iyy kardeş olsa sevilmez o."
Benim cevabımla başını sallayarak tekrar yola döndü.
"Bugünlerde pek sessiz hayırdır?"
"Kendi halinde okula gidiyor sınavlara giriyor. Ha birde polis sevgilisiyle gezip duruyor."
Okul sözünü duyduğum an boğazıma bir düğüm oturdu. Şu anda bende okulda olabilirdim, sınavlara girebilirdim ama ben başımdaki enteresan tokayla uğraşıyordum.
"Üzülme bütün bunlar bitince sende okuluna devam edeceksin."
"Bütün bunlar bitecek mi sence? Bence bitmeyecek ya beni yiyip bitirecek yada ben onları."
Dahada konuşacak mecalim kalmamıştı. Başımı cama yaslayarak dışarıyı izlemeye koyulmuştum. Zaten yarım saat sonrada hastanenin önüne gelmiştik. Sessizce arabadan inip doktorun yolunu tuttuk. Önce tanışma faslı derken doktora gerçekleri anlatınca şok olmuştu. Tabii kim olsa şok olurdu. Bu arada Yağız oğlan kadar olmasada doktorumda yakışıklı adamdı. Ben arkadaşını bayan beklerken erkek çıkması iyiydi yani bence benim kıskançlık duygularım için iyiydi.
Diğer taraftan gerçekleri öğrenmek için öncelikle emara girdim. Ancak o tabut gibi cihazın içine girince belli olurmuş. Zaten o cihazının içine girdiğim an benim için bitmişti. Nefes almak, sakin kalmak. O saniyeler nasıl geçmişti gerçekten bilmiyordum. Çıkana kadar ecel terleri dökmüş kalbimi zor sakinleştirmiştim.
"Şimdi daha iyi misin?"
Tepemde dikilen yakışıklıya bakınca telaşlı gözlerle beni izliyordu.
"İyiyim. Ama orası nasıl bir yerdi yeminle anlamadım. Resmen öbür tarafa gittim geldim."
"Dilruba abartma istersen."
Ay şimdi elimin tersiyle bir tane çakacaktım onu istiyordu. Sinirle yüzüne bakarak ayağa kalkıp doktorun odasına doğru ilerledim. Oda arkamdan.
Doktor bizi görünce tebessüm edip oturmamazı istedi. Gözleri bilgisayarda pür dikkat ekrana bakıyordu. Gözlüklerinin ardındaki bakışları görünce içime şüphe düşmüştü.
"Tahmin ettiğimiz şey gözüktü mü?"
"Evet Dilruba Hanım! Tam tahmin ettiğiniz şey derinizin bir kaç cm altında. "
"Cip gibi bir şey mi?"
Doktor başını sallarken derin nefes alıp verdim. Başıma artık ne gelebilirdi?"
Artık soruda şuydu o cipte neler vardı?
"Dilruba hanım normal hayatınızda garip şeyler hissettiniz mi?"
Kaşlarımı çatarak doktora baktım.
"Nasıl yani?"
"Şöyle söyleyeyim geçmişi unutmak gibi çocukluğunuzu mesela. Yada aniden öfkelenme nöbetleri gibi."
"Evet çocukluğumun bir dönemini hatırlamıyorum. Bazen bir rüyada canlanıyor bazen başka şekilde. Mesela duygu durumlarım çok karmaşık oluyor.Bir şeye üzülüyorum ama hemen geçiyor gibi yani aklım onu yok ediyor yerine başka bir şey geliyor gibi. Ve evet çok öfkeleniyorum."
"Anladım!"
Doktorun tek bir sözü bir şeye işaret ediyordu.
"Yani bütün bunlar değişik duygu karmaşaları, unutkanlığım falan o cipten dolayı mı?"
"Dilruba Hanım bakın kesin bir şey söyleyemem ama bir ihtimal ondan dolayı. Çünkü beyin merkezine yakın yerde buda bazı duygularınızı etkileyebilir. Bunu öğrenebilmek içinde cipi çıkartmamız gerekiyor. Yani o cipin ne işe yaradığını sizi nasıl etkilediğini öyle öğrenebiliriz. Fakat bir sorun var."
Yağız oğlan benden önce davranarak hemen nedir sordu.
"Ameliyat çok riskli o cip tehlikeli bir bölgede. Anlamadığım şey cipi yerleştirirken bunun farkında olmaları gerekiyordu. Sanki bile isteye takmışlar gibi."
Bomboş şekilde doktora bakarken gözlerimi kapadım ve bir gözyaşının akmasına izin verdim.
"İnsan evladına böyle bir şey neden yapar?Benim canımı hiç mi umursamadı? Bu kadar mı değersizdim."
Gözlerimi açıp Yağız oğlana baktım.
"Önemli bir nedeni olmalı değil mi? Bir açıklaması. Ama onu öğrenmek için o insanında hala hayatta olması gerekiyor. Fakat yok. Beni ardında böyle eziyetle bırakmış. Üstelik ölümlede."
Artık gözyaşlarım sesliye dönüşünce Yağız oğlan dayanamadı. Sandalyeden kalkıp önümde diz çökerken elini yüzüme doğru uzatmıştı ki kala kaldı. Sanırım bir saat önce söylediklerim aklına gelmişti ve o elini çekmek zorunda kalmıştı.
"Dilruba ağlama ne olur."
"Ben ağlamayımda kim ağlasın yakışıklı. Halime baksana!"
Hıçkırıklarım dudaklarımdan firar edince gözlerini acıyla kapatarak yine ağlama demişti. Ama ağlıyordum. Doktor bizi yalnız bırakmış ben bir süre daha ağlamış, yakışıklı önümde durarak gözleriyle güç vermeye çalışmıştı. Biraz kendimi toplayıncada hastaneden ayrılmıştık. Arabaya binincede iç çekmelerim hala devam ediyordu.
"Dilruba yapma ne olur bir çaresini bulacağız."
"Nasıl bulacağız? Duymadın mı doktoru riskli diyor. Bütün gerçekleri öğrenmek için hayatımı riske atmam gerekiyormuş. Ya ölümü seçeceğim yada böyle yaşamaya devam edeceğim."
Fakat ben böyle yaşamak istemiyordum. Belirsiz, peşimde manyak bir adamla yaşamak istemiyordum.Başımı çevirip koltuğa yaslayarak dışarıyı izlemeye koyuldum. Her şey daha karmaşık hale gelmişti. Artık ne yapacağımı bilmiyordum. Bazı şeyleri öğrenmek için ise bir adım atmam gerekiyordu. Ve bu adım benim sonum olurdu. Fakat geriye tek bu yol kalıyordu.
"O adamla görüşeceğim onların dünyasına adım atacağım ve ne aradıklarını öğrenmiş olacağım."
Dudaklarımdan firar eden sözlerle araba birden ani fren durmuş ve ben ön tarafa doğru fırlamıştım. Eğer kemerim olmasa başımı çarpacaktım. Daha Yağız oğlana sen ne yapıyorsun diye çıkışmadan o kolumdan tuttuğu gibi beni kendine çevirmiş yüzlerimizi yakınlaştırmıştı. Gözlerinde gördüğüm o ateş ise beni çoktan yakmaya başlamıştı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 3.18k Okunma |
442 Oy |
0 Takip |
41 Bölümlü Kitap |