40. Bölüm

Adımı ağzına alma

Çilem Akpınar
gulumse_gulumse

Dilruba'nın resmen ayarlarıyla oynuyorlardı. Ben depresyondan kurtuldukça yenisi ekleniyordu. Sanki zamanlayıcı gibiydi günü geldiğinde tık ortaya çıkıyor hop Dilruba salya sümük ağlıyordu. Yazık değil miydi bana? Bende insandım. Kalbim vardı zaten yakışıklıyı gördüğüm anlarda hop heyecanlar basıyordu. Hoplatıyordu zayıf yüreğimi tıpkı şu anda olduğu gibi. Bütün karizmasıyla sahnede durmuş poz veriyordu pislik herif. Ben burada sandalye üstünde ecel terleri dökerken bütün kızlar ona bakarken o sadece bana bakıyordu ama eski bakışı yoktu. Beni tanımazlıktan geliyordu. Ben tavır yapacağıma o yapıyordu. Bu durum sinirlerimi kat kat artarken bir teyzenin daha bizim masaya doğru geldiğini gördüm. Erik dalından sonra bu on beşinci görücümdü. Ve iyice darlanmıştım.

 

Teyze direk annemin yanına gidip bir tokalaştı. Bakışları bende gülüyor süzüyor annemle konuşuyordu.

 

"Dilruba kızım bak bu Zehra teyzen benim uzaktan uzaktan teyze kızı."

 

"Ay Allahım bugün bütün uzak uzak akrabalarla tanıştım." Diye söylene söylene ayağa kalkıp onların yanına gittim. Bakışlarım abime kayınca bana bakıyor üstelik pis pis sırıtıyordu. Onuda anlamıyordum ki Yağız oğlanın annesi görücü olarak gelseydi kıyameti koparırdı. Ama o gayet sakin gayet dalga geçiyordu.

 

Oflayarak annelerim yanına gidip teyzenin elinden önce bir öptüm. Yüzüme sahte gülümseme yerleştirip konuşmaya başladım.

 

"Kızım benim oğlumda savcı biliyor musun? Hatta oda burada gel seni tanıştırayım."

 

Hayır deme fırsatı bulamadan elimden tutttuğu gibi çekiştirmeye başlamıştı.

 

"Ay teyzeciğim bir dakika dur. Ama böyle olmaz ki."

 

Arkamı dönüp annemden medet umurken annem omuzlarına silkeleyerek ben karışmam demez mi? Allahım resmen çıldıracaktım. Hepsi geldin mi ardı ardına geliyordu. Teyze beni çekiştire çekiştire masalarına yönlendirirken Yağız oğlanla göz göze geldik. Çünkü masasının önünden geçiyorduk. O bana tuhaf tuhaf bakarken önde elimi tutan teyzeyede baktı. Tekrar bakışları bana dönünce kaşlarımı çatarak cevap verdim. Bir masanın önünde duruncada o masanın Yağız oğlanın masasının hemen dibindeki masa olduğunu anladım ve sinsice gülümsedim.

 

Teyze nihayet elimi bırakmış oğlu diye düşündüğüm kişinin kulağına doğru eğilerek bir şeyler demişti. Oğlunun bakışları beni bulunca zorla gülümsemiş oda tebessüm edip ayağa kalkmıştı. Bizim savcı ayağa kalkar kalkmaz aman Allahım dedim. Yok böyle boy. Adam resmen basketbolcular gibi up uzundu. Benim görücülere baksen önceki eski sevgilim avukattı oda uzun boyluydu. Şimdi karşımda duran görücü adayımın ondan farkı yoktu hatta daha uzundu. Ve savcıydı. Sanırım bu ipuçları beni gelecekte adalet sarayına mahkum edecekti. Ama nasıl mahkumdu? Onu bilemiyordum. Ne derler her zaman hayırlısını dilemek gerekmiş. Bende en iyisi hayırlısı dileyeyim. Çünkü şansım önce avukattan yana gitti şimdide savcı. Daha neler isterdim Rabbim.

 

Savcı bana tokalaşmak için elini uzattığında bende karşılık verip elini tuttum.

 

"Merhaba ben Yekta tanıştığımıza memnun oldum."

 

Yok artık cidden Yağız, Yekta. Y harfi hayatıma dadanmıştı resmen.

 

"Bende Dilruba çok memnun oldum. Sanırım sizle çok uzaktan akrabağız."

 

Son söylediğime gülerken bende dayanamamış bir kahkaha patlamıştım. Şey için değildi yani diğer y harfinin kıskanması için değildi.

 

"Düğün olunca bütün akrabağalar toplanıyor ve böyle tanışıyoruz işte."

 

Tam cevap verecekken teyze araya girmiş hatta bizi omuzlarımızdan ileriye doğru yiterek bir şeyler yapmıştı.

 

"Hadi çocuklar bakın herkes dans ediyor sizde edin kaynaşın iyice. "

 

"Haaa! Yok artık."

 

Dudaklarımdan çıkana artık engel olamamıştım çünkü teyze bu hızla bizi nikah masasına oturturacaktı. Hatta gelin damat yerine biz her an evlenebilirdik. Çünkü teyzede o potansiyel vardı.

 

"Anne ne dansı? Hem Dilruba hanım istiyor mu? Ne öyle emri vaki gibi."

 

İçimden hay Allah razı olsun derken başımı birazcık arkaya çevirip Yağız oğlana baktım ve gördüğüm manzara karşısında keyfim baya yerine gelmişti. Çünkü kırmızı görmüş bir boğa gibi bize bakıyordu. Özellikle savcıyı öldürmek ister gibiydi. Yapma oğlum dedin o savcı yer seni yer. Üstelik bu boyla baya yer.

 

Mutlulukla gülümseyerek başımı ondan çevirip savcıya baktım ve o hamle yapmadan ben koluna girerek hamle yaptım.

 

"Ay hiç emri vaki olur mu? Zeynep teyze istemiş ben onu kırar mıyım?"

 

"Yalnız kızım benim ismim Zehra!"

 

Bütün harfler bu gece bende karışmıştı. Özür dileyerek Zehra teyzeye veda edip sahneye doğru yürüdük ve bazı kişilerde kudurmuştu kudurmuş.

 

Tam sahneye gelince savcıyla karşılıklı durmuş birbirmize bakıyorduk. Daha doğrusu ben bakmaya çalışıyordum. Adam resmen plaza gibiydi. Başımı kaldır kaldır ulaşamıyorduk. Yüzüne ulaştığım an elimi uzatıp tutmasını istedim. Oda kibarca elimi tutmuş diğer elide araya baya mesafe koyarak belimi bulmuştu ama tutmak gibi değildi. Adam benim boyuma ulaşmak için baya eğilmişti ama ne yapabilirdim kısaydım. Bende diğer elimle omzuna ulaşmaya çalışken ayaklarımla yükselmiş uçlarına basmıştım ama fayda etmemişti. Bu halimede oda kıkırdamıştı.

 

"Valla Yekta Bey biraz fazla uzun olduğunuz için bu çileleri çekiyorum."

 

"Kusura bakmayın Dilruba Hanım ama siz en iyisi elinizi serbest bırakın." Demesiyle öyle yapmış elimi ortamızda sallandırmaya başlamıştım. Aslında garip bir dans şekli aldığımızın farkındaydım. Ben burada sırf birilerini kıskandırmak için çile çekerken abim oturduğu yerde gülme krizine giriyordu. Hatta diğer aile fertlerim bile gülüyordu. Onlara kızgınca bakerken diğer davetlilere gözüm kaydı ay kaymaz olaydı herkes bize bakıp gülüyordu. Bir tek kişi hariç o hala bıraktığım gibiydi. Kızgın boğa.

 

"Sanırım beni kullanıyorsunuz."

 

Savcının konuşmasıyla başımı kaldırıp ona baktım.

 

"Anlamadım."

 

"Diyorum ki bizim arka masada bulanan Beyfendiği kıskandırmak için beni kullanıyorsunuz."

 

Gözlerim şokla açılırken utandığımdan yanaklarım kızarmıştı.

 

"Bunda utanılacak bir şey yok. Galiba sizi çok kızdırdı o yüzden intikam alıyorsunuz."

 

"Nereden anladınız?"

 

Benim şaşkınlık hala devam ediyordu.

 

"Meslek sırrı desek. Savcıyım biliyorsunuzdur annem söylemiştir yani. "

 

Başımı evet anlamında sallarken utana utana özür dilemiştim."Kusura bakmayın lütfen!"

 

 

"Hayır lütfen asıl siz kusura bakmayın. Annem belliki sizi zorla getirmiş burada özür dilemesi gereken benim. Aslında onunla kaç kere konuştum böyle yapmaması için ama beni evlendirmek için elinden geleni yapıyor. Şekilde gözüktüğü gibi."

 

Söyledikleriyle gülümserken az önceki gerginlik üzerimden kalkmıştı.

 

"Valla bir anda elimden çekiştirdi ne olduğunu anlamadım bile."

 

"Farkındayım. Bende ne zaman bana sürpriz yapacak diyordum."

 

Ortada deve cüce gibi dans ederken şarkıda bitmek bilmemişti bir türlü.

 

"Ne kadar gülsenizde gözlerinizde bir hüzün var. O Beyefendiden dolayı mı?"

 

"Hem ondan dolayı hem başka bir şey. Çok zor dönemlerden geçiyorum. Ayakta durmaya çalışıyorum fakat pilim bitmiş gibi."

 

O anda gözümden yaş damlayıp yanağımdan süzülürken hemen elimin tersiyle sildim.

 

"Lütfen ağlamayın. Ağlamak size yakışmıyor. Eğer yardım edeceğim bir şey varsa seve seve yardımcı olurum."

 

"Aslında..."

 

Daha sözümü tamamlayamadan kolumdan çekilmemle savcıdan uzaklaştırıldım ve neler oluyor dememe kalmadan önümde beyaz gömlekli biri belirdi ve yumruğunu kaldırarak pat savcıya geçiri verdi.

 

"Lan şerefsiz ona ne söyledinde ağladı?"

 

Ardından da birde hakaret gelmişti oh şimdi tam olmuştu. Bende öfkeyle yakışıklının kolundan tutup kendime doğru çevirmiştim.

 

"Lan salak mısın kime vurduğundan haberin var mı? Yada kime hakaret ettiğinin farkında mısın? O savcı savcı."

 

Yağız oğlan önce bir şok oldu sonra sertçe yutkundu.

 

"Olsun isterse hakim olsun kızım seni ağlatanı ağlatırım. Hem bende avukatım güzelim farkındaysan."

 

"İçeri girince acaba kendini nasıl savunacaksın?"

 

"Savunurum ben!"

 

Kolunu acıması için iyice sıkarken yüzünü ekşiltmişti ve amacıma ulaşmıştım.

 

"Ne yapıyorsun kızım?"

 

Elimi kolundan çekip dudaklarıma götürüp sus işareti yaptım.

 

"Sen sus konuşma tamam mı? Benimle konuşmaya hakkın yok. Hem söyledin ya seni ağlatanı ağlatırım. Ha işte sen önce kendinden başla çünkü sayende çok gözyaşı döktüm."

 

Sözlerimle dumura uğrarken gözlerime üzüntüyle baktı. Daha fazla onunla konuşmak istemediğim için tam arkama dönüp gidiyordum ki bu sefer o kolumdan tutmuş çekiştirmeye başlamıştı.

 

"Hop nereye götürüyorsun bırak kolumu. Hem seni savcıya saldırmandan dolayı polisler almaya gelecek."

 

Tabii beni dinlememişti. Son çırpınışlarımla ayaklarımla direnmiştim. Kolumu çekiştirmiştim. Oda beni yenemediği için kolumu bırakıp bacaklarımdan tutarak omzuna atmış dudaklarımdan bir çığlık kopmuştu.

 

Elllerimle sırtına vururken diğer taraftanda cırlıyordum.

 

"Bırak beni hödük. Senin bana dokunmaya hakkın yok."

 

Başımı çevirip bizim masayı ararken belki abim imdadıma yetişir demiştim ama görememiştim. Sinirle solurken beynimdeki kan resmen ters akmaya başlamıştı. Yağız oğlan bizi düğün yerinden uzaklaştırırken son kez yerde oturan savcıya baktım zavallının yumruktan dolayı burnu kanamıştı. Lakin çok sakin duruyordu. İnsan kalkar polisi arar şikayet ederdi bu hödüğü. Ama yok ondanda umut yoktu. Sonunda düğün yerinden uzaklaşıp beni kumsala getirmiş omzundan hızlı bir şekilde indirmişti. O hızla dengemi kaybedip pat yere popumun üstüne düşmüştüm. Acıyla inlerken başımı hızla kaldırıp başımda dikilen adama baktım.

 

"Ayı insan böyle mi bırakır? Yeminle kıracaksın kalçamı öyle rahatlayacaksın."

 

O hala sessizliğini koruyordu bense sızlanmayı bırakıp yüzünü incelemeye başlamıştım. Haftalar sonra ilk defa karşı karşıya gelmiştik. Ve ben onu çok özlemiştim. Japon gözlerine özlemle bakarken sertçe yutkundum ve gözlerim dolmaya başlamıştı. Hemen başımı yere eğip onun görmesine engel oldum.

 

"Off ya ben niye ağlak insan oldum? Normalde her şeye ağlayan insan değildim ama bu hödük ayarlarımla oynadı."

 

Kendi kendime söylenirken aniden uzun bacaklarıyla yanıma çöktü.

 

"Peki sen benim ayarlarımla oynamadın mı?"

 

Başımı hırsla kaldırıp öfkeyle yüzüne baktım.

 

"Sen hala benimle nasıl konuşabiliyorsun? Hangi yüzle?"

 

Bakışları yüzümün her yerinde gezinirken; " Seni seven adam olarak konuşuyorum."

 

"O adam başkasıyla nişanlı."

 

İşte böyle, son noktayı her zaman ben koyardım.

 

"Dilruba yapma!"

 

Hala yapma diyordu.

 

" Ne yapma doğruyu söylemiyor muyum nişanlı değil misin?"

 

Ellerimi kaldırıp birden omuzlarından yiteklemiş dengesini kaybederek arkaya doğru poposunun üstüne düşmesine sebep olmuştum.

 

"Az önce bana kimsin diyen sen değil miydin? Şimdi gelmişsin karşıma benimle konuşamazsın."

 

Şimdi de karşılıklı yerde oturmuş hesaplamaya girmiştik.

 

"O adamla nasıl dans edersin?"

 

" Şimdi konu bu mu?"

 

"Onunla dans ettin hemde gözümün içine baka baka. Kimdi o adam?"

 

"Savcı görücü adayım."

 

Tek kaşını kaldırırak; " Görücü mü?" Diye sordu.

 

"Of seninle konuşmak istemiyorum ve gidiyorum."

 

Tam ayağa kalkmaya niyetlenmiştim ki kolumdan tutup beni kendine çekmesiyle kalakalmıştım. Yüzlerimiz yakınlaşmış nefes almalarımız sıklaşmıştı. Bakışlarımız aynı anda dudaklarımıza inince ikimizde sertçe yutkunmuştuk.

 

"Dilruba ölüyorum hasretinden kızım. Seni bulmak için aramadığım yer kalmadı. Günlerce evinizin önünde bekledim. O abin bana yerini söylemedi. Neden kaçtın benden?"

 

Gözlerimi kapatıp derin nefes aldım.

 

"Hala soruyor musun bana? Senin yaptığından haberin var mı?"

 

Gözlerimi hala açmamıştım.

 

"Bir dinleseydin beni bir kez dinleseydin böyle olmazdı."

 

Konuştukça nefesi sanki daha yakınlaşmış gibiydi. O yüzden hemen gözlerimi açtım ve tahmin ettiğim gibi burnumun dibindeydi bir hamle daha yapsa dudişler birleşecekti.

 

"Öpsem mi seni?"

 

"Hı!"

 

Burnunu burnuma sürterken heyecandan ölecek gibi hissediyorum.

 

"Öpsem mi diyorum?"

 

O anda gözlerine bakakalmıştım, dudaklarım evet demek için hazırlanmıştı ki bana yaptığı aklıma gelmiş ve direk kolumu elinden kurtararak ayağa kalkmıştım.

 

"Sen o hakkı kaybettin."

 

"Dilruba!"

 

Aynı hızla ayağa kalkmış karşıma geçmişti. Yüreğimdeki yanan ateşle işaret parmağımı yüzüne doğru sallayarak, " Sus benim adımı ağzına alma sus artık. Konuşsan hangi bahaneye sığanacaksın söylesene. Beni arkada bıraktığına mı söylesene?"

 

O andan itibaren yakışıklının da gözleri ateş saçmaya başlamıştı.

 

"Bahane mi öyle mi? Benim acımı bahanemi buluyorsun?"

 

"Ben acına söz etmedim etmemde ama arkamdan vurmana söz ederim. Yav sen nişanlısın farkında mısın? Benim karşımda nişanlı bir adam var."

 

Sinirle üzerine doğru ilerleyerek elini çekiştirdim.

 

"Hani nerede yüzüğün takmadın mı? Yoksa benden saklamak için mi sakladın? Tüh ama biliyorum."

 

Kırgın şekilde gözlerine bakarken gözyaşım yanağımdan akıp geçmişti. Yakışıklı derin bir iç çekerek yüzümü avuçlarının arasına aldı.

 

"Kurban olduğum ağlama.Kurban olduğum beni dinle. Ben yapmak zorundaydım. Onların arasına girmem gerekiyordu. Dilruba benim kardeşim öldürüldü benim Buse'm öldürüldü kurban olduğum anla beni! Ben sadece örgüt sanıyordum ama Defne'nin babasınında eli varmış. Hatta Defne'nin bile olabilir."

 

Dudaklarımdan hıçkırık koparken sessizce fısıldadım.

 

"Abisi polis ona deseydin o sorgulasaydı. o araştırsaydı. Sen polis misin? Kendinide tehlikeye atıyorsun farkında mısın?"

 

"Arda'ya söyleyemem eğer bilirse açık eder delirir. "

 

"Ben bunu kaldıramam. Ne olursa olsun yapamam. Biri öğrense kimse bilmez anlamaz. Bana kötü kadın derler."

 

Parmakları dudaklarımı bulurken alnını alnıma yasladı.

 

"Sakın o sözü bir daha söyleme. İzin vermem kimsenin söylemesine, söyleyen olursada öldürürüm onu."

 

"Her şeyi geçtim, ben bunu o adamdan mı duyacaktım ? O katil ruhlu heriften, söylesene. Ona bu fırsatı verdiğin içinde affetmeyeceğim. Seni affetmeyeceğim. Ve sen o kadınla nişanlı olduğun sürece yanıma bir daha yaklaşmayacaksın. Dokunmayacaksın bu sondu. Bu gözlerime bakman sondu. Sakın bir daha karşıma çıkma. Eğer örgütle ilgili bir şey bulursan abimi ara. "

 

Alnımı alnından çektim. Ellerinide yüzümden, geriye doğru bir adım attım. Gözyaşlarım ardı ardına damlarken burnumu sertçe çektim. O yapma der gibi başını sallıyordu. Ama yapmak zorundaydım.

 

"Unuttuğun bir şey daha var ben o örgütü kuran adamın kızıyım. Belkide arkadaşın babam başındayken öldü. Belkide o öldürmüştür. Sen bunu bile bile bana gelecek misin?"

 

Söylediğim tüm gerçekler doğruydu ve onuda etkilemişti. Çünkü unutmuştu tıpkı benim gibi. Gerçekler sarsarken geriye doğru bir adımda o attı. Bende attım ve sırtımı ona dönerek koşar adım oradan uzaklaştım. Sessiz çırpınışlarım artık sesliye dönüşmüş hıçkırarak ağlıyordum. Düğün yerine geri döndüğümde ise abim beni karşılamış sımsıkı sarılmıştı.


***

Yavaş yavaş bir enkaza dönüyordum. Her yeni öğrendiğim bir gerçek beni yavaş yavaş öldürüyordu ve ne yapacağımı bilemiyordum. Kafam karma karışık olmuştu nasıl bir adım atacağımı nelerle baş edeceğimi şaşırmış durumdaydım. Yağız o kadınla nişanlı olduğu sürece her ne kadar sahtede olsa kaldıramıyordum. Onun başkasıyla olmasına sebep her ne olursa olsun düşünemiyordum. Aşamıyordum belki onunla birlikte olup bir şeyler çözebilirdik ama o adımı atamazdım. Üstelik diğer tarafta bana emanet edilen bir şey vardı. Bende saklanan bir sır ama nerede olduğunu bulamıyordum. Boynumdaki kolyeden umut etmiştim fakat o fikirde çürümüştü.

 

Yorgun olan göz kapaklarımı kapatırken kendimi uykunun kollarına teslim etmeme az kalmıştı. Birazcık dinlenmeye ihtiyacım vardı sadece birazcık.

 

Birazcık derken gözlerimin önünde bir karanlık belirdi. Bedenim sanki soğuk bir yerdeydi. Daha doğrusu çocuk bedenim soğuk bir masanın üstündeydi. Tepemde ise yanıp sönen bir ışık.

 

"Baba buradan çıkınca dans edeceğiz değil mi?"

 

"Evet kızım sen önce iyileş seninle her şey yapacağız."

 

"Peki baba bana ne yapacaklar? Burayı hiç sevmedim ben. "

 

"Küçük bir uf olacak başına. Ama söz veriyorum hiç acımayacak. Sadece küçük bir toka takacaklar bu sende hep duracak."

 

"Toka mı? Ama neden uf olacak bana ben hep toka takıyorum hiç acımıyor."

 

"Çünkü kızım bu toka görünmez olacak."

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 22.11.2025 02:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...