
Düşünceler içinde Ankara'ya doğru yolculuk ederken kendi içime gömülmüştüm. Moralim sıfırdı. Daha Yağız oğlan taburcu olmadan hastaneden apar topar ayrılmak zorunda kalmıştık. Abim beni zorla götürüyordu. Tabii yakışıklınında isteği doğrultusunda. Hastane güvenilir yer değilmiş. Tehlike daha çokmuş. Falanda filan. Yahu nasıl tehlikeli olacaktı? Zaten polisler vardı birde, Arda komiser. Etrafım polislerle çevrili idi. Ama gelin görün ki ikna edememiştim. En iyi yer evimimiş.
"Dilruba asma suratını."
Öfkeyle başımı çevirip abime baktım
"Nasıl asmayım? Yeniden hapis hayatıma dönüyorum. Biraz özgür kalmıştım ya biraz. Ama yok bu bile fazla benim için. En önemlisi doğru düzgün açıklama bile yapmadınız ."
"Her şey senin için."
"Sus abi bir daha o lafı etme. Gerçekten bıktım usandım. Sevgilimin yanında bile kalamıyorum. Böyle saçma bir şey var mı?"
İsyanlarım bitmek bilmiyorken abimin direksiyona sertçe vurmasıyla birden irkildim.
"Yeter Dilruba gerçekten yeter. Artık büyü, bırak artık çocuk gibi davranmaktan. Seni neden götürüyorum biliyor musun? Çünkü hastanedeler. Onlar hastaneye kadar gelmişler. Hani senin güvenli dediğin yer var ya! Adamlar temizlikçi kılığına girmiş, eğer güvenlik farketmezse düşünemiyorum bile. Neden anlamıyorsun eğer senin için bir şey yapıyorsak bir bildiğimiz var."
Gözyaşları içinde abime bakarken duyduklarımla artık tükenmiştim. Ne diyecektim?
"Benim iyiliğimi düşünüyorsunuz öyle mi? Ya benim düşüncelerim? Bir kerede bana anlatın neler oluyor, neler bitiyor bir kere. Ben neden sorularımın cevabını hep kendim buluyorum. Neden sizin hep dediğiniz yere sürükleniyorum?Bana cevap ver!"
"Dilruba!"
Yüzümü tamamen abime dönüp sinirle baktım.
"Ne Dilruba ne?"
"Sus artık!"
"Dimi hep susuyum, Dilruba çok konuşma Dilruba sus! Dilruba kurcalama! Eğer siz o olayın hırsızlık olduğuna inanmasaydınız ben bu hallere düşmezdim. Polisler bile hayal gördüğümü sanmıştı bir ara. Eğer bıçaklanmasaydım inanmayacaktınız."
Abim konuştuklarımı duydukça direksiyondaki ellerini sıktı. Sinirden alnında ki damarlar belirgin olmuştu.
"Peki Yağız oğlan?" Artık kendimden vazgeçmiştim, artık benim bir önemin yoktu.
"Onuda koruyorlar, senide korudukları gibi. Dön bak arkaya kaç tane araba bizi takip ediyor dön bir."
Abimin öfkesi beni iyice sindirirken arkamı dönerek bizi takip eden arabalara baktım. Dört tane araba vardı.
"Biri polis diğerleri koruma."
İç çeke çeke yeniden önüme dönerek ellerimi kucağımda birleştirdim. Bakışlarım kucağımda sadece ağlıyordum.
"Dilruba ağlama!"
Abim ağlama dedikçe ağlamam daha şiddetlendi. Bir süre içimdekilerini gözyaşlarımla döktüm. Çünkü herşey üst üste gelmişti. Hep hayal dünyasında yaşamıştım, bana ne anlatılarsa onları anlatmıştım ama artık olmuyordu. Savrulmaktan yorulmuştum. Bir süre ağladıktan sonra başımı cama yaslayarak gözlerimi kapatmıştım. O dakikadan sonrada bir daha gözlerimi açmamış eve gidene kadar uyumuştum.
Eve gittiğimizde direk kendimi odama kapatmıştım. Ne kimseyi görmek istiyorum ne kimseyle konuşmak istiyordum. Yağız oğlana bile mesaj atmamıştım. Sanırım oda durumumu bildiği için aramamıştı. Bir süre yalnızlığa ihtiyacım vardı.
Yorganın altına girip başıma kadar çektim. İnsanlardan saklanmak istiyordum. Hayattan saklanmak istiyordum. Kötü şeyleri atlatıkça daha yenileri geliyordu. Sebep neydi onu bile bilmiyordum. Peşimde bir örgüt vardı ama nedenini bir türlü bulamıyorduk. O adam neden peşimdeydi? Ben bir şey yapmamıştımki. Tanımadığım insanlar neden düşmanımdı kimse buna bir açıklama getiremiyordu.
Kafamdaki sorularla bir süre uyudum taki bir rüya görene kadar.
Kan ter içinde uyandığımda etrafıma baktım. Kimse yoktu. Sadece bir rüyaydı. Ama rüyama giren o adam kimdi beni yiyip bitirecekti. Daha fazla odamda kalamadım. Kendimi salona attığımda babam elini çenesine yaslamış düşünceli şekilde otuyordu. Benim geldiğimin bile farkına değildi. Sessizce karşı koltuğa geçip oturdum. Bir süre onu izledim beni ne zaman fark edecek diye ama yok farketmedi.
"Baba!"
Sesimi duyduğu an daldığı yerden çıkmış şaşkınca yüzüme bakıyordu.
"Dilruba ne zaman geldin sen?"
Sorusunu es geçip anlatamaya başladım.
"Biliyor musun baba uzun zamandır rüyalar görüyorum. Ama kimse bilmiyor. Kimseye anlatmadım, fakat abim öğrendi."
Babamın yüzünün rengi biraz atmış şüpheyle bana bakıyordu. Sanırım abim ona anlatmıştı.
"Rüyamda sürekli bir kız çocuğu ve bir adam var. Kız çocuğu yağmur birikintisinin üstünde sürekli dans ediyor. Sonra bir adam gelip coşkuyla onu kucağına alıp etrafında dönderiyor. Ama görsen mutlulukları. "
"Kim peki onlar yüzlerini görüyor musun?"
"Hayır yüzleri bulanık. Ama adam kıza Dilruba diye sesleniyor. Benim ismimle, kızda ona baba diyor."
Babam ben anlatıkça iyice strese girmişti. Neden böyle olmuştu? Ne saklıyordu benden? İçime yine o tuhaf histen oturmuştu.
"Az önce daha farklı rüya gördüm. Aynı kız aynı adam ama bu defa yüzlerini gördüm. Kız çocuğu benmişim gerçekten. Yine adamın kucağındayım ama bu sefer ağlıyorum. Baba beni bırakma diye. Düşünebiliyor musun? Rüyamdaki adama baba diyorum ama sen değilsin. İşin garip tarafı adam beni senin. kucağına veriyor bir şeyler diyor sonra arkasına bakmadan çekip gidiyor. Küçük Dilruba ise çok ağlıyor."
Babam birden oturduğu yerden ayağa kalkıp gülme gibi bir ses çıkardı.
"Ne saçma rüya öyle? Gündüz gözüne uyudun ya ondan hep!"
Gerçekten öyle miydi?
"Baba benden bir şey saklıyor musun?"
Babamın bakışları bir anda değişti. Öfke mi desem yoksa yakalanma hissi mi desem adlandıramadım.
"Dilruba sen yine saçmalaya başladım kızım, hadi git odana dinlen."
Hep öyle oluyordu ben her zaman saçmalıyordum değil mi? Peki saçmalamaya devamdı.
"Peşimde olan o örgüt neden peşimde mesela? Ben ne yaptım onlara?"
"Dilruba sana odana git diyorum."
Babamın ilk defa sesi sert çıkınca doğru yolda olduğumu anlamıştım. Bende ayağa kalkıp tam karşsına geçtim.
"Aklımda bir sürü soru var biliyor musun? Bugüne kadar hep bastırdığım ama artık çıkmak için harekete geçmeleri. Yıllardır bu sorular hep aklımda dönüp durdu. Sustuğum, sustuğumuz sorular. Mesela o bıçaklanma olayını bir süre sonra hırsızlık diye geçirdiniz. Bana hapis hayatı yaşatıp sonra o olay hırsızlıkmış hadi özgürsün dediniz. Arda bir süre peşine düştü onuda durdunuz. Hayatımın bir anda tehlikeli olması sonrada o tehlikenin gitmesi enteresan. Aynı bügün yaşandığı gibi. Tatile gitmem gezmem normal ama hastanede olmam normal değil. Herşey bir anda değişiyor. Onların örgüt olduğunu neden yıllar sonra öğreniyoruz ve sen tepki vermiyorsun? Aklımda bu tür sorular baba! Ve ben bugüne kadar hep kendimi avuttum. Sustum sorgulamadım sorguladıkça yine sustum."
"Dilruba!"
"Baba ben neden sustum biliyor musun? Korktum! Ben çok korktum, onları sorgulamakla o soruların cevabını öğrenmekle. O yüzden her şeyi yok saydım. Ben hep mutlu bir kız oldum. Olmak zorunda kaldım. Şimdi ise bu rüyalar, o adam, babam sen olmasına rağmen ona baba diyorum. Rüya diyelim geçelim ama rüya gibi değil. Bir anda ortaya çıkan örgüt. Artık beynim susmuyor biliyor musun?"
Susmuyordu. O yol boyunca aklımdan geçirdiklerim, sürekli kaçmam yada bir anda özgür olmam artık hiç birşey mantığıma yatmıyordu. Birde üstüne rüya görmem bütün sınırlarımı alt üst etmişti.
O çocuk bendim. Küçük Dilruba! Rüya sandığım ama gerçek gibi olan. Yaşanmış gibi hissetmem. Babamın yüzünde cevaplar ararken gözlerinin dolduğunu gördüm.
"İçini döktüysen hadi git odana."
Yani daha fazla sorgulama diyordu. Sus Dilruba!"
"Peki öyle olsun."
Sadece şimdilik.
Sırtımı babama dönüp odama gidecekken abimi gördüm kapıya yaslanmış bizi dinliyordu. Onunda rengi atmış gözleri korkuyla bakıyordu. Bunları gördükçe içime düşen şüphe büyüdü büyüdü ve benide maffetti. O şüpheyle odama gidip yatağıma oturdum. Bir süre öyle bekledim. Bomboş duygularla. az önce neler olmuştu neler söylemiştim. Kendim bile inanmazken telefonumun sesini duydum. O boşluktan uyanıp telefonu elime alarak aramayı cevapladım.
"Yağız oğlan!"
"Güzelim!"
"Nasılsın nasıl oldun?"
Sesimi bir şey olmamış gibi çıkartmaya çalışıyordum ama ne kadar başarılıydım meçhuldu.
"Daha iyiyim. Sesini duydum daha iyi oldum."
Dudaklarımda tebessüm oluşurken bir iç çektim.
"İşte benimde böyle sihrim var insanlara iyi geliyorum."
Kulağımda bir kahkaha sesi yankılanırken bir süre ona odaklandım.
"Sen ne güzel gülüyorsun öyle! Valla şimdi fena yürüyeceğim."
Yani bu gülüşe böyle eriyorsak dahasını düşenemiyordum. Benim itirafımla daha çok gülmeye devam ederken bir anda kendimi topladım.
"Eh tamam be anladık yine gıcık gıcık gülmeye başladın yandan yandan gelecekler bana."
"Az önce ne güzel gülüyorsun dedin kızım şimdi ne oldu?"
Fazla açık olmaya gerek yoktu olan buydu.
"Neyse ya zaten ben sana kızgınım kapat telefonu sinir etme beni!"
Derin bir çekti, nefes alıp verdi.
"Neden gitmeni istediğimi biliyorsun."
Sustum cevap vermedim.
"Dilruba!"
Ah ah ne güzel ismimi söylüyordu ama işte benim mod biraz düşük olunca biraz kızınca yan çiziyorduk.
"Yağız kapatmam lazım! Kendine iyi bak hemen iyileşmeye çalış sonra bana gel!"
"İyileştiğim an ilk fırsatta sana geleceğim."
Sonrada telefonu kapadık. Ben kendi sorularımla baş başa kalıp cevaplar ararken bu arayış bir hafta sürdü. Bu bir hafta içinde çok konuşan kız gitmiş yerine suskun bir kız gelmişti. Ailemle mecburi ihtiyaçlar dışında konuşmuyor odamdan çıkmıyordum. Okula gidemediğim için Feride'nin attığı notlarla sürekli ders çalışıyordum. Ha bir Yağız oğlan vardı. Bir tek ona gülümsüyor bir tek onunla çok konuşuyordum. Onunla konuşurken gevezeliğimi kaybetmemiştim.
Ama aileme karşı başkaydı. Nedenide bilmiyordum. Belki kızdığımdan belki içime attıklarımın gün yüzüne çıkmasından dolayı. Suskundum. Yağız oğlanın ölümden dönmesi, onun yanında olamamam hep kaçmam artık son raddeydi. Ve benden saklanan gerçekler. Uykudan uyanmanın vakti gelmişti. O rüya belkide bir şeylerin başlangıcı olacaktı.
Yine kendi içimde sırlar alemine daldığımda bir tıkırtı duydum. Önce yanlış duydum sandım ama bir kez daha duyunca pencereden geldiğini anladım. Fakat neden biri pencereme vursun ki? İçime düşen korkuyla yerimde huzursuzca kımıldandım. Yoksa o adam mı gelmişti? Ama dışarıda bir sürü koruma vardı onları aşması zordu. Ben kim diye düşünürken, bir kez daha vurulunca yavaşça yerimden kalktım. Korkunun ecele faydası yoktu. Özellikle benim için. Korkularımın üstüne gitmem gerekiyordu. Yavaş yavaş gittim elim titreyerek perdeyi araladım. Korku filimin içerisindeymiş telaşa kapıldım ve kısık gözlerimle baktım. Birde ne göreyim? Benim Japon göz pencerenin ardından bana bakıyordu.
"Yağız oğlan!"
Yağız oğlan pencereyi açmam için işaret ederken ben hala gerçek mi diye sorguluyordum. O sorgulamanın ardından bir kez daha cama vurdu, hemen açtım.
"Kızım açmak için neyi bekliyorsun?"
"Sen sen burada ne yapıyorsun?"
Dilim biraz takılmıştı çünkü bir saat önce konuştuğumuzda evde dinleniyorum demişti ama şimdi karşımdaydı.
"Ee iyileşince ilk bana gel demedin mi geldim."
"Geldinde kapıdan niye gelmedin? Kuşlar gibi pencereme kondun."
Elleri pencerenin pervazından tutunurken sinirle soludu.
"O abin olacak.."
Tam küfür edecekti elimle dudaklarını kapadım.
"Şişt sakın küfür edeyim deme!"
Elimin altındaki sıcak nefesi hissedince dumura uğradım. Ah içimdeki özlem kabarmıştı. O bir şeyler derken ben özlemden uyanıp direk elimi çektim.
"Kızım abin varya küfürde hakediyor dayağıda. Herif beni eve almadı almadığı gibi kendi korumalarımıda bana düşman etti. Seni korumak görevleri olduğu için benim patronluğumu bile umursamadılar. Görev görevmiş abin dediyse doğruymuş. O yüzden attılar beni bahçeden."
Abimin yaptıklarını duyunca dudaklarımdan bir kahkaha çıktı. Kendimi tutamadım. Sırf kıskançlığından Yağız oğlanın korumalarını bile kafalamıştı
"Sen ne güzel gülüyorsun kız!"
Gülmemi kesip yakışıklığa baktım.
"Kız mı?"
Ne dediğimi umursamayarak elini uzatıp yanağımdan bir makas alarak dudaklarına götürdü.
"Ohh özlemişim he!"
Ben ne yaptığına odaklanırken bu sefer parmakları dudaklarıma dokundu. Bir süre oyanladı sonra çekip yine dudaklarına götürdü.
"Valla çok özlemişim he!"
"Pardonda sen neden hala ordasın? Ve neden böyle parmaklarınla öpüyorsun dudakların varken?"
İçimde kaynayan o özlem durur mu çıkacak tabi. Yağız oğlan bir bana baktı birde kendine.
"Doğru diyorsun ben niye burdayım? Dur bekle geliyorum gülüm!"
Gülüm derken ben o kelimenin anlamını düşünürken Yağız oğlan içeriye girmek için bir hamle yaptı ama hamle yarım kaldı. Dengesini kaybedip aşağı doğru yıldız kayar gibi kaydı ben de mal mal gidişine baktım.
"Dilruba!" Diye bağırdı ama Dilruba donup kalmış onun yüksekten düşmesini izliyordu. Sırt üstü havalandı pat yere düştü. O düşüşüyle bir bağırdı bir feryat etti. Bahçedeki bütün korumalar başına toplanmış. Sesi duyan abim ise odaya ne oluyor diye korkuyla girmişti.
Bende dudaklarımı büzerek, " Gökyüzünden bir adet yakışıklı kaydı." Diye mırıldandım
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 3.18k Okunma |
442 Oy |
0 Takip |
41 Bölümlü Kitap |