@gulumse_gulumse
|
Aşk tesadüfleri severmiş." Cidden severmiş yani ama ben daha çok sevmiştim orası kesin. Çünkü karşımda aşk duruyordu. Kalbimdeki yolculuk, ben onu daha ne zaman görürüm diye yaslara binerken adam yastan çıkmama sebep olmuştu. İki metrelik boyuyla hemde manken haliyle canlı kanlı karşımdaydı. "Dilruba Akyazı sen misin?" "Yok ben değilim. Kendisi ruhlar alemine gidiverdi ama yakında dönecekmiş." Benimle dalga geçerek konuşunca alta kalamadım. Sanki ismimi bilmiyordu ona koskoca istek atmıştım. Dilruba Akyazı yazıyordu. Biz kendi aramızda şaka yarışına girerken arkada Hatice ablanın kahkaha sesleri yankılandı. "Ay siz çok tatlısınız." Az önce bana çelimsiz diyen o değil miydi? Başımı çevirip ona doğru döndüm. Elimle önce kendimi gösterdim, sonra yakışıklıyı "Tatlı olan o mu ben mi?" "İkinizsiniz tabii ne güzel yakışmışsınız. Maşallah !" Hatice abla bizi överken araya giren öksürük sesiyle yeniden ilgim ona döndü. "Hanımefendi ortada yakışacak bir durum yok. Lütfen böyle sözler söylemeyin. Ben sadece Dilruba hanımın avukatıyım." Son sözü kulağımda yankılanınca bu sefer öksürük krizi beni tutmuştu. Ben doğru duymuştum değil mi? "Af buyum neyimsin neyim?" Yakışıklı adımlarını daha yaklaştırarak demir parmaklığın dibine girdi. O iyice yaklaştıkça bende adımlarımı aynı onun gibi parmaklıkların dibine girdim. Bakışlarım şaşkın, cevap vermesini bekliyordum. "Evet doğru duydunuz avukatınızım. " Ben yakışıklıdan herşey beklerken avukat olmasını hiç beklemiyordum. Helede benim avukatım hiç. "Kesin ben yine hayal görüyorum. Seni bir asker, bir polis hayal edebilirim o kaslarınla bu boyunla ama avukat asla." "Dilruba hanım asıl konumuza geçsek." Şaşkın şaşkın başımı ondan çevirip ablaya tekrar baktım. Elimi kaldırıp yakışıklıyı göstererek "Ay duydun mu bana birde Dilruba hanım diyor, ben ona hayran kalmışken kalbim tık tık atarken üstelik istek atmışken gelmiş bana hanım efendi diyor." "Kız üzülme oda sana karşı boş değil baksana gözlerine sana nasıl bakıyor?" Araya bir öksürük daha girdi. "Dilruba eğer senelerini bir hapishanede geçirmek istemiyorsan bana olanları anlatır mısın?" Başımı tekrar ona çevirerek bir nefeslik uzağımdaki gözlere baktım. Biz böyle baya yakın olmuştuk. Arada demirler olsa bile iyiydik ya! Ama yalnız nasıl sonunda ismimi söyletmiştim. "Hemende hanım lafını atarmış." "Adam şikayetini geri çekmiyor. Eğer çekmezse senin için işler hiç iyi gözükmüyor." Yakışıklı ciddi ciddi konuşunca içimdeki korkuyu daha fazla duymazlıktan gelemedim. Bazen en korktuğum zamanlar o duygunun üzerine gitmek yerine hiç olmamış gibi yapardım. "O pislik adam bir daha elime geçse var ya bu defa gözlerini oyacağım. Pislik herif suçlu birde gelmiş şikayetinden vazgeçmiyor mu?" "Hayır geçmiyor çünkü adamı enkaza çevirmişsin. Vücudunda sağlam tek gözleri kalmış. Sorabilir miyim onu neden dövdün?" Çok güzel soruydu? Daha detaylı anlatmam için başımı demir parmaklılara dayadım. Derin bir nefes verdim. Dudaklarımdan çıkan rüzgar onun yüzünü baya serinletmişti. Önce yüzüne değen nefesimle gözlerini kapadı. Bir süre öyle bekledi. Daha sonra gözlerini açarak bir adım uzaklaştı. Bu uzaklaşmayı es geçerek anlatmaya başladım. "Yağız oğlan valla benim suçum yok. O pislik yanındaki kadını dövüyordu. Bir süre bekledim ama dövmeye devam etti. Etraftaki herkeste kadını kurtarmak yerine öylece bakıyorlar hatta telefonla videoya çekiyorlardı. Kadın acı içinde bağırırken nasıl daha fazla seyirci kalabilirdim? Önce uyardım ama adam dinlemedi bende bir güzel benzettim." "Sen bu kadar iyi dövüşmeyi nerden biliyorsun?" "Bir zamanlar boksör dersi almıştım." Yağız oğlan kaşının birini havaya kaldırarak sanırım benim doğru söyleyip söylemediğimi tespit etmek istiyordu. "Bakma öyle doğruyu söylüyorum. Dövüşmeyi bilmesem adam o hale nasıl gelebilir?" "Senin gibi küçücük kız bir boksör öyle mi? Ben zaten inanamamıştım öyle küçük kız koca adamı dövecek. Hemde sağlam dövecek." Küçücük kız deyince birazcık sinirlerim tepeme gelmeye başlamıştı. "Ben küçücük kız değilim bir kere 23 yaşında sadece boyu kısa olan bir bireyim." Yağız sinirlendiğimi görünce hafif tebessüm eder gibi oldu ama bakışlarımla karşılaşınca tebessümü hemen silindi. "Tamam hemen kızma. Neyse bu ilk vukuatın olmadığı için işimiz biraz daha zor ama halledeceğim. Ortada görüntüler var oda suçlu daha fazla diretemez. Ha bu arada senin kaç tane vukuatın var farkıdamısın? Nesin sen eşkıya mı? Üç adam, iki kadını dövmekten hep buralara düşmüşsün." Ben size demiştim benim bu ilk olayım değildi. Sicilim baya kabarıktı ama hepsinde de suçsuzdum. "Benim hiç suçum yok bir kere. Onlar hep karşıma çıkıyor gel Dilruba bizi döv diye. Ben şiddet yanlısı değilim fakat bazen çileden çıkıyorum. Kadın, çocuk, hayvan bunlar benim en hassas noktam. O yüzden hiç birinden de pişman değilim." Son sözlerimden sonra Yağız oğlan gözlerime bir baktı. Ah işte o an eridim. Biraz daha yakınımda olsa o güzel yanaklarını tutup sıkmak istiyordum. Ama arada koca demirler vardı ve benimle yakın olmamak için uzaklaşmıştı. Ellerimle demirleri sıkıca kavrayıp aynı hayran bakışla bende ona baktım. "Sonunda seni etkiledim Yağız oğlan, böyle hayran hayran baktığına göre." "Hı!" Dudaklarından dökülen söze kahkahayı bastım. Öyle güzel hı demişti ki onu şaşırtmaya bayılıyordum. Benim gülmemi duyunca kendine gelmiş başını iki yana sallayıp mırıldanarak birşeyler söylemişti. "İçinden içinden konuşma sesli söyle!" "Sen nasıl bir kızsın?" Evet nasıl bir kızdım bilmiyordum. Kimse çözemiyorken ben kendimide çözememiştim. Herşeyi bir kenara bırakıp biraz ciddileştim. "Ben burada daha fazla kalamam. Ailemin haberi yok eğer öğrenirlerse çok üzülürler. Lütfen beni bir an önce buradan çıkar." Yağız oğlan bu sefer adımlarını uzaklaştırmak yerine bana doğru yakınlaştırdı. Tam karşıya karşıya gelince elini kaldırıp elimin üzerine koydu. "Korkma seni kısa sürede buradan çıkaracağım. Biraz daha sabret olur mu?" Ay ne demişti o ben hiç birşey duymuyordum. Çünkü Yağız oğlanın eli elimin üstündeydi. Gözlerimi belerterek bir elimize baktım bir gözlerine. "Allah'ım bu yaşadıklarım bir rüya değil mi? Biliyorum valla rüya. Öyle olmazsa bu elin sıcaklığını hissedemem değil mi?" "Yine devreler yandı. Senin kendine gelmem uzun sürer ben artık gidiyorum." Elini elimden çekip benden uzaklaştı. "Ben şimdi gidiyorum bir daha gelişimde seni buradan çıkartmış olacağım." Cevap vermedim sadece başımı salladım. Çünkü o şoku hala atlatamamıştım. Yağız oğlan çıkışa doğru giderken son defa gözlerime bakıp arkasını döndü. İlerledi ilerdi. "Ya sen benim isteğimi niye kabul etmedim." Ve ilerlemesi durdu. Yavaşça tekrar bana dönerek bekledi. Bende heyecanla güzel laf etmesini bekliyorken... "Dilruba sence konumuz bumu? Hem ben yabancı insanların isteğini kabul etmiyorum." Demesiyle hüsrana uğradım. "Ama ben yabancı mıyım? Kalbine doğru yolculuk yapan bir kızım. Hemde sen benim avukatımsın." Konuştum ama Yağız oğlan beni hiç takmadı arkasını dönerek yürüdü ve ortadan kayboldu. Hayatta gerçekten tesadüfler varmış ve o benim en güzel tesadüfümdü. Yağız oğlanı tekrar görebilmek. Hatta onunla tatlı tatlı konuşup ellerini hissetmek. Sanırım ben ölmüştüm cennette ona kavuşuyordum. Derinden bir iç çektim. Tutmuş olduğu elimi alarak yanağıma dayadım. "Bana ismimle seslendi hemde hiç sinirlenmedi. Böyle höt hötte bakmadı." "Kız seninki hani şöfordü adam resmen avukat olarak karşına geldi. Üstünede çekmiş fiyakalı takım of be." Hatice ablanın konuşmasıyla bazı konular yeni yeni aklıma düşüyordu. Elimi yanağımdan çekip arkamı dönerek ona baktım. "O şoför olarak gelmedi değil mi? Ben yanlış görmedim adam bildiğin avukat. "Ama daha bir hafta önce otobüs kullanıyordu." Abla dudaklarını bükerek bir yorumda bulunmadı. Bende aklımdaki düşüncelerle yerimi oturup beklemeye başladım. Yakışıklı Yağız'ım söz vermişti beni buradan çıkaracaktı. Bir kaç saat sonra polis memuru gelip demir parmaklıkların kilidi açtı.Dört gözle benim ismimi söylemesini bekliyordum. Heyecanla ayağa kalkarak karşısına geçtim. "Ben çıkıyorum değil mi?" Hatice ablayla vedalaşmak için tam arkamı dönüyordum ki polis memurun konuşmasıyla kalakaldım. "Sen değil Hatice Aslan serbest." "Ama ben?" "Sen daha buradasın. Adam henüz şikayetini geri almamış." Son sözlerden sonra büyük hüsrana uğramıştım. Geri geri giderek yerime tekrar oturdum. "Ama ailem artık beni merak eder. Arkadaşım üç gün idare etmiştir fakat daha fazla oyalayamazki? Bittim ben, hem suç işlediğim için kızacaklar hemde onlardan sakladığım için." Daha fazla kendimi tutamadım ve ağlamaya başladım. Artık üç gündür yaşadıklarım ağır gelmeye başlamıştı.Ben ağlarken abla gelip saçlarımı okşadı. "Güzel kız üzülme, sende en kısa zamanda çıkacaksın. Hem senin yakışıklı söz verdi çıkarır o." Akan burnu koluma silerek ablaya baktım. Fakat iç çekmemi bir türlü durduramıyordum. "Ben güzel miyim cidden?" Konuşmamdan sonra abla bir tuhaf bakış attı. Şuan konumuz bu mu der gibi. Niye herkes buna takılmıştı ki? Yani konuların yeri zamanı mı olurdu? "Ama sen bana çelimsiz dedin. Ondan soruyorum." Abla bana cevap verecekti ki polis memurun araya girmesiyle geri susmak zorunda kaldı. Saçlarımı tekrar okşadı ve güzel gülümsemesiyle bana veda ederek gitti. Şimdi yapayalnız kalmıştım. Koskoca hapis hayatımda yalnızdım. Yani koca dünyada tek ben mi suçluydum? Halimi düşünce tekrar ağlamaya başladım. Fakat bu defa sesli bir şekilde. Ağlama sesim heryere yankı ediyordu. Benim sesimi duyan polis memuru gelip ne oluyor diye baktı. "Hanım efendi iyi misiniz?" "Hayır hiç iyi değilim eve gitmek istiyorum. Yağız oğlanı görmek istiyorum." "Yağız oğlan derken?" Ellerimle gözyaşlarımı silerek polis memuruna baktım. "Yağız oğlan işte benim yakışıklı avukatım. Beni kurtaracaktı ama hala buradayım." Polis memuru yüzüme birşey anlamamış gibi bakarak anladım dercesine yeniden beni yalnız bıraktı. Boş boş duvara bakarak birsüre bekledim. Gözlerim daha fazla dayanamadı. İflasını vermişti. Başımı geriye doğru duvara yaslayarak gözlerimi kapatıp uykuya daldım. "Dilruba hanım!" Tepemde birileri sesleniyordu ama güzel uykumdan hiç uyanasım yoktu. "Dilruba hanım uyanmanız lazım!" "Ya gidin bir başımdan uyanmıyorum." En sonunda uykumun içine etmişlerdi. Yeterli itirazımı yaptıktan sonra tekrar üzerimdeki örtüye güzelce sarılıp kaldığım yerden devam ettim. "Dilruba hanım hadi ama buradan çıkıyorsunuz." Artık öfkeyle gözlerimi açıp bana seslenen kişiye dalacaktım. "Ay ben senin Dilruba hanımına." Ve gözlerimi açtım tam tepemde dikilen yakışıklı yüzü görünce donakaldım. Hemde baya baya yakındık. "Sen o musun?" "Kim miyim?" Ay seside benziyordu. Eğer oysa bu kadar yüzü yüzüme yakın olmazdı değil mi? Gözlerimi kırparak o güzel yüze dalıp gittim. "Yağız oğlan burada ne arıyorsun?" Yağız oğlan bir müddet yüzümü incelemeye koyuldu. Gözlerimden başlayıp en son dudaklarımda son bulunca benim kalp atışım en yüksek hıza ulaştı. "Dilruba Hanım!" Bu kadar yakınımda olupta hala hanım demez mi? Öfkem ikiye katlandı. İki elimle omzundan yitekleyerek üzerimden uzaklaşmasını sağladım. "Yüzüme hayran hayran bak sonra gel Dilruba hanımmış. Ya sen ne garip adamsın?" Hem söyleniyordum hemde üzerimi düzelterek ayağa kalkmaya çalışıyordum. Çünkü örtü bacaklarıma sarılmış bırakma niyetinde değildi. "Of ya sende bana yapışıp durma." Tam örtüyü bacaklarımdan kurtardım derken adımı attım ve ayağıma dolanmasıyla pat dengemi kaybettim. Böyle güzelce yine öne doğru uçma niyetine gidiyordum ki Yağız oğlanın kolumdan tutmasıyla dengem düzelecekti bu sefer oda dengesini sağlayamadı ve birlikte yeri boyladık. Çığlığım duvarlarda yankılanırken gözlerimi kapadım. Ben sert zemine düşmeyi beklerken yumuşak birşeye başımı dayamış bulundum.Yakından tanıdık bir koku alınca başımı kaldırıp nerede olduğuma bakmak istedim. Yağız oğlan şok olmuş vaziyette bana bakıyordu. Benim yumuşak dediğim o yer yakışıklının göğsüymüş ve onun üstüne düşü vermişim.
|
0% |