
Yaşadığım, nefes aldığım sürece boyunca hayatına kaç hayal kırıklığı sığdırdın diye sorsalar çok az derdim. Çünkü ben her şeyle mutlu olmayı bilen kızdım. Mutsuzluk uğrasa bile yıkılmazdım. Fakat bu defa öğrendiklerimle yıkılmıştım. Ailemle ilgili gerçekleri öğrendiğimde bile bu kadar yıkılmamıştım. Bu başkaydı. Kalbime oturan bu yükle baş edemezdim.
Büyük bir hayal kırıklığı vardı.
O hayal kırıklığıyla ardıma bile bakmadan arabaya binip büyük yüzleşmeye doğru yola çıktım. Bu yüzleşme bu hayal kırıklığı için özel bir yer olması lazımdı. Aynı kuzenimin çağırdığı yer gibi. Gaza yüklenirken camdan etrafa baktım. Bir uçurum daha olması lazımdı. Çünkü o uçurumdan biri düşecekti. Ya ben ya Yağız oğlan...
Bir süre daha gittikten sonra gözüme bir yer çarptı. Arabayı direk oraya sürdüm. O büyük yüzleşme yerine gelince arabayı durdurup elime kuzenimin arabada unuttuğu telefonu elime aldım.
Yağız oğlanın numarasını girip direk mesaj yazdım.
"Ben Dilruba muhtemelen telaşla beni arıyorsundur. O yüzden korkma iyiyim ölmedim. Şimdi sana atacağım konuma gel. Soru sorma arama sadece dediğimi yap."
Mesajı yazıp yolladım ve arabadan inip uçurumun ucuna doğru yürüyüp yere oturdum. Bacaklarımı kendime doğru çekerek başımı yaslayıp gözlerimi kapadım. Bedenimin her yeri sızlıyordu.
Az önce büyük bir savaştan çıkmıştım. Yıllarca özgürlüğümü elimden alan sağlığımı elimden alan adamdan intikamımı almıştım. Sonunda dövüş dersleri aldığım bir işe yaramıştı. Asıl sahibini bulmuştu. Şimdi ise sıradakini bekliyordu. Tıpkı onun söylediği gibi;
"Eğer seni karanlığa bırakırsam o güzel yumruğunla gel yüzüme bir tane geçir. Hatta en iyisi döv sen beni."
Sanki içime doğmuş gibi bazı sözler etmiştim, etmişti. Şimdi gerçekten karanlığa doğru çekiliyordum ve buna sebep olan oydu. Sonra birden kulaklarımda o pislik adamın sözleri çınladı.
"Senin o sevgilin nişanlanmış. Hemde eski nişanlısıyla. Yeniden birleşmişler. "
Bunu bana nasıl yapardı? Ben bu ihaneti hak edecek ne yapmıştım? Daha bir kaç saat önce yanımdaydı sarılıyordu neydi onlar? Yalan mıydı?
Gözlerimden yaşlar akarken başımı kaldırıp gökyüzüne baktım.
"Ben bunu hak edecek ne yaptım?"
O anda öyle bir rüzgar estiki saçlarımı okşayıp geçti. Ve ardından araba sesi geldi. Rüzgarla birlikte oda gelmişti. Şimdi fırtına öncesi sessizlik başlamıştı. Sonra aniden arabanın sert şekilde kapanma sesini işittim ardından da onun sesini...
"Dilruba!"
Korku ve telaş dolu sesiyle öyle bir bağırmıştı ki dönüp bakmadım. Zaten oda çoktan yanıma gelmiş yere çökerek karşıma geçmişti.
"Dilruba Allah aşkına neredesin sen?"
Başımı hala yerden kaldırmamıştım.
Onun bir eli elimi tutarken diğer eliyle çenemi tutarak başımı kaldırdı.
"Güzelim neden..."
Sözlerinin devamı gelmedi. Çünkü yüzümde ne gördüyse duraklamasına sebep olmuştu.
"Ne oldu sana?"
Yüzümde sanırım tokatın izleri vardı. Eli yanağımı bulurken yavaşça incitmeden okşadı. Halbuki çoktan incitmişti. O anda üzerimize birden yağmur atıştırmaya başlamıştı. Gökyüzü bile içimdeki acıya dayanamıyordu. Yağmuru küçüklüğümden belli çok severdim ama şimdi. En son yağmur altında dans etmiştik. Kırmamıştı beni, ayağa kaldırmıştı. Fakat şu anda düşmüştüm. Canım çok yanıyordu.
"Bunu sana kim yaptı?" Sesindeki öfkeye gülümserken nihayet bakışlarım gözlerini buldu.
O bana tuhaf tuhaf bakarken ben sadece gülümsüyordum.
"Sonunda yumruklarım asıl sahibini buldu biliyor musun?"
"Ne ne oldu? Dilruba bana doğru düzgün her şeyi anlatır mısın? Neden hastaneden bana haber vermeden ayrıldın? Niye buradasın bu halin ne?"
Gözlerim çekik gözlerine hayal kırıklığıyla bakerken bir of çektim.
"Off neler olmadı ki be Yağız oğlan. Sen uyurken neler olmadı. Önce sevgili kuzenimden bir not aldım. Beni ayağağına çağırdı ve bende o emre uydum."
"Ne yaptım dedin? O adamla mı buluştun bana haber vermeden?"
"Evet yaptım valla sana haber vermeden. Ne güzel yapmışım değil mi?Bu arada ne güzel yağmur yağıyor değil mi? "
“Dilruba bak hasta olacaksın hadi gidelim sonra konuşuruz.”
“Dur daha anlatacaklarım bitmedi.”
Yakışıklı bana öfkeyle bakmaya devam ederken tuttuğu elimi elinden çekip bu sefer ben yüzüne dokundum.
"Biliyor musun biz birbirimizi baya baya dövdük. O bana tokat attı ben onun saçlarını yoldum bir tokat daha attı bu sefer yumruklarımla yüzünü tanınmaz hale getirdim. "
"Dilruba ne olur bunların şaka olduğunu söyle?"
"Yooo şaka değil yakışıklı. Beni öldürmek istedi ama yapamadı. Çünkü bende aradığı bir şey var ondan sağ bıraktı. Babam sayesinde hayatta kalmışım. O bugünleri önce görerek beni korumaya almış. Ama buna koruma mı denir hayatımı maf etmek mi bilemedim."
Yanağımdaki elini hala çekmemişti, yavaşça okşuyor acısını almak istiyordu.
"Ah Dilruba bensiz nasıl gelirsin? Canın çok acıdı mı?"
Birbirimize çok yakındık ellerimiz birbirimize dokunuyor sanki son defa dokunuyormuş gibi çekmiyorduk. Halbuki bu yakınlık az sonra uzak olacaktı. Sol gözümden bir yaş akarken başımı sol tarafa yatırarak acıyla gülümsedim. Bedenimzde kuru olmayan yer kalmamıştı yağmur ıslatıp geçmişti.
"Canım çok yanıyor biliyor musun? Hemde hiç olmadığı kadar. Kalbim, göğüs kafesim sızlıyor. Çünkü büyük bir hayal kırıklığına uğradım."
"Hayal kırıklığı mı?" Sesindeki titreme beni benden alırken derin nefes alıp verdim. Sonra yanağında olan elimi kucağıma indirip yumruk yaptım.
"Bundan bir kaç saat önce ne demiştin bana hatırlıyor musun?"
Başını sağa sola sallayarak cevap vermedi. Ama oda hissediyordu az sonra büyük fırtına kopacaktı.
"Eğer seni karanlığa bırakırsam o güzel yumruğunla gel yüzüme bir tane geçir. Hatta en iyisi döv sen beni. Aynen böyle söyledin hatırladın mı?"
"Hatırladım ama nereden çıktı bu?"
Sağ elimi öyle bir yumruk yapmıştım ki tırnaklarım avuç içime batıyordu. O gözlerime bakarken yumruk olan elimi kaldırdım kaldırdım ve çenesine bir tane geçirmemle geriye doğru sendeleyip sırt üstü yere düştü. O yumruğumla ne olduğunu anlamazken hemen ayağa kalkıp ona doğru ilerledim ve karnına oturup ellerimle ceketinin yakasını tutup üzerine doğru eğildim. Şoklar içerisinde bakarken dili lal olmuş konuşamıyordu. Attığım yumruktan dolayı dudağa kanamıştı ama içim bir gram sızlamamıştı. Eskiden olsa içim giderdi ama şimdi.
"Dilruba ne oluyor?"
Sonunda dili çözülmüştü.
"Yüreğime hep ışık yak dedim karanlığım olma dedim ama sen ne yaptın? Sırtımdan vurdun hançerledin beni."
"Ne yaptım ben? Dilruba neler diyorsun ne yapıyorsun?
Yakasını dahada kavrayıp başını kaldırdım. Ve yüzüne eğilerek nefretle gözlerine baktım.
"Sen beni aldattın. Sen o Defne'yle nişanlandın. Ben senin hayatındayken başkasıyla nişanlandın. Bana sarılırken gittin ona yüzük taktın. Daha ne yapacaksın söylesene?"
Sesim sert çıksa da gözlerim ağlıyordu. Ağlıyordum ve her damlası yağmurla birlikte onun yüzüne akıyordu.
"Sen sen nerden öğrendin?"
"Birde nerden öğrendin diyorsun. İnkar etmiyorsun."
"Dilruba!"
"Sussssss! Adımı ağzına alma!" Yüzüne doğru öfkeyle bağırdım. Artık adımı söylemesi ona yasaktı. Artık her şeyim ona yasaktı.
"Ne yaptım sana ben? Bunu hak edecek ne yaptım? Peşinden koşan ben oldum. Beni sev diye yapmadığım kalmadı. Seni abime savundum. Senin için abimin kalbini kırdım. Söylesene ne yaptım sana ben? Seni sevmekten başka ne yaptım?"
Artık ağlamam sesliye dönüşmüştü. Artık öfkem bitip tükenmişti. O yüzden başımı eğerek çenesine yasladım.
"Yağız ben en çok sana güvendim. Böyle mi olacaktı?"
"Hiç bir şey sandığın gibi değil. Yemin ederim öyle değil. Hem ben sana bilerek kıyamam ki. "
"Kıydın. Sen bana kıydın."
"Nişanlanmak zorundaydım. Geri dönmek zorundaydım."
Nasıl bir zorunluluk olurdu? İnsan sevgilisi varken nasıl zorunlu bir şekilde başkasıyla nişanlanırdı? İç sesimi duymuş gibi cevap verdi.
"Buse için. Her şey onun içindi."
Başımı çenesinden çekip gözlerine baktım.
"Defne'nin babası o örgütten yani babanın örgütünden. Ve onlar Buse'nin ölümden sorumlu olabilirler."
Bir süre susup benden bir tepki bekledi ama alamadı. Sadece boş boş gözlerine bakıyordum.
"O yüzden ona geri dönmek zorunda kaldım gerçekleri ortaya çıkarmak için. Aralarına sızmak için."
"Arda'ya söyleseydin."
"İnanmaz bana. Özellikle kardeşi söz konusuysa asla inanmaz."
Büyük hayal kırıklığıyla bakmaya devam ederken hala ellerim yakasında hala üstündeydim.
"Sende tekrar nişanlanayım dedin öyle mi?"
"Dilruba gerçek değil yemin ederim sadece gerçekleri öğrenmek için."
"Her şeyi Buse için yaptın. Ben hayatında olmama rağmen beni diğer kadın yaptın. Sebep ne olursa olsun intikam için aşkımızı arka plana attın. Sırf ölen biri için."
"Buse benim için öyle biri değildi o benim her şeyimdi."
"Ya ben?"
"Dilruba öyle değil."
Yanında duran elini kaldırıp yanağıma dokunmak istedi ama başımı geri çekip
üzüntüyle gözlerimi kapattım. Ben neler yaşıyordum neler duyuyordum.
"Dilruba yapma ne olur."
"Adımı ağzına alma."
"Bak beni dinlesen."
Gözlerimi açarak sus diye bağırdım.
"Sus! Konuşma. Konuşsan bile hiç bir şey değişmeyecek. Sen her şeyin için aşkımızı feda ettin. Sebep ne olursa olsun benden sakladın. Yalandan da olsa başkasının yüzüğünü taktın. Ve sen bana yalan söyledin. O gece Elif yüzünden buluştuk dedin örgüt hakkında bilgi almak için dedin. Ama hepsi yalanmış. "
"Ne olur böyle konuşma. Ben sana hiç yalan söylemedim."
Yüzüne doğru tekrar eğildim.
"Sen her şeyi yok ettin. İntikam için gerçekler için ölen arkadaşın için beni yok ettin. Ben bunu kabul etmem. Oyunda olsa kabul etmem. Seni planlarınla yalnız bırakıyorum. Ben yokum artık bundan sonra."
"Hayır yapamazsın bunu. Bizi bitiremezsin."
Sesindeki korkuyu duydum hissetim ama duymazlıktan geldim.
"Bizi sen bitirdin ben değil. Ve biliyor musun? Sen beni hiç haketmemişsin. Yazık gerçekten çok yazık."
Son sözlerimi söyleyip konuşmasına fırsat vermeden üstünden kalktım. Yüzüne bir daha bakmadan sırtımı dönüp hızlı adımlarla yanından uzaklaştım.
"Dilruba dur bekle böyle gidemezsin. "
Durmadım arabanın kapısını açıp şöfor koltuğuna geçtim. O ayağa kalkıp bana doğru gelmeye çalışırken gözlerinin içine baka baka arabayı çalıştırdım ve bir daha dönmemek üzere ondan kaçtım.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 3.18k Okunma |
442 Oy |
0 Takip |
41 Bölümlü Kitap |