36. Bölüm

Dünyam başıma yıkılmıştı

Çilem Akpınar
gulumse_gulumse

Sevdiğim insanda nefes alırken oda yüzünü saçlarıma gömerek uykuya dalmıştı. Oda benim kadar yorgundu. Dinlenmeden kendini benim yanımda bulmuştu.

 

Bir müzik gibi nefes alışverişlerini dinliyordum. Cidden insan aşık olunca sevdiğinin her şeyi sana romantik geliyordu. Bana göre Yağız oğlanın her şeyi çok güzeldi. Çünkü aşıktım. Onun izlerken birden odanın kapısı açıldı ve hemşire girdi. Kımıldanmaya çalıştım ama yakışıklı öyle bir sarmıştı ki kopmak ne mümkün.

 

Hemşire bize bakıp gülümserken eliyle bana bir kağıt uzattı. Şaşkınlıkla bu ne diye yüzüne baktım.

 

"Bunu size vermemi istediler."

 

"Kim istedi?"

 

"Bilmiyorum sadece size iletmemi istediler."

 

Elindeki kağıdı korkarak alırken o bir süre bana baktı baktı sonra odadan çıktı. Bende avuç içimdeki kağıda bakarken sertçe yutkundum. Okumak için yavaşça açtım ve tahmin ettiğim gibi kimden olduğunu anlamış olmuştum.

 

"Merhaba Dilruba hastanenin önünde seni bir araba bekliyor o arabaya güzelce bin ve bana kuzenine gel."

 

Elim korkudan titrerken ne yapacağımı bilemedim. Yine ulaşmıştı bana. Hemde çok rahat şekilde. Sormuyordu bile direk emir vermiş gel diyordu. Gitmek zorundaydım aramızda görülecek bir hesap konuşulacak çok şey vardı.

 

O yüzden yavaşça yakışıklı uyanmadan ondan ayrılıp ayağa kalktım. Tuvalete girip hastane kıyafetlerinden kurtulup yine sessizce odadan ayrıldım. Tam dediği gibi hastane önünde bir araba bekliyordu. Şöfor beni görünce kapıyı açıp binmemi bekledi. Yüzüne bile bakmadan arabaya binmiştim. O kadar soğuk kanlıydım ki çünkü artık korkmanın zamanı değildi.

 

Bir süre yol gittikten sonra araba beni bir uçurumun kenarına getirdi. Uçurumun tam dibinde ise o bekliyordu. Sakince arabadan inip ona doğru yürüdüm. Benim geldiğimi farketmişti ama arkasını dönüp bakmaya bile tenezzül etmiyordu. Tam yanına gidip durduğumda başını çevirip nihayet bana bakmıştı.

 

"Minik kız hoşgeldin!"

 

Tiksinerek yüzüne baktım. Hala işin dalgasındaydı.

 

" Beni neden çağırdın?"

 

"Kuzenimle yüz yüze tanışmak istedim. Gerçi seneler önce tanışmıştık ama o zaman pek kaynaşamadık."

 

O günü tekrar hatırlayınca her zaman sağ tarafımda ince bir sızı oluşuyordu. Şimdi olduğu gibi. Bakışlarım boynundaki akrep dövmesine kayınca gözlerimle orayı işaret ettim.

 

"Her şey onun içindi değil mi? Beni öldürmek istemen babamın yerine geçmen hepsini o örgüt için yaptın."

 

Sırıtışı yüzünde yavaşça solurken bir adım atıp bana doğru yaklaştı.

 

"Ah küçük kız senin hiç birşey bildiğin yok. Benim bu örgüt için nelerimi verdiği mi neler feda ettiğimi bir bilsen. "

 

Ona doğru tamamen dönüp bir adımda ben attım. Eskisi gibi korkmuyordum. Çünkü o korkak kız gitmişti.

 

"Ben bir şey bilmek istemiyorum. Benimle derdin ne onu öğrenmek istiyorum. Ha derdin senin yerini alacağımı sanıyorsun yanılıyorsun. Benim o cehennemde yerim yok."

 

"Ooo gerçekleride öğrenmişiz. Hangi ara öğrendin kız sen? En son adalar sınırında geziyordun."

 

Siyah gözleriyle gözlerime bakarken bakışlarım yanağındaki ize gitti. Büyük bir iz vardı. Bıçak yarası gibi. Kaşlarının çatıklığı ise yıllar önce gördüğüm gibi aynıydı. Boyu benden uzun tepeden bakıyordu. Onu incelediğimi anladığında biraz öfkelenir gibi olmuştu.

 

"Yanağındaki o iz hangi kavganın bedeli? Yoksa yerime geçerken çok mu savaş verdin? Tüh cidden çok üzüldüm."

 

Ben konuştukça suratı kıpkırmızı oluyordu.Demekki damarına basıyordum. Birden kolumdan tutup kendine çekmesiyle yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdı. Başımı arkaya doğru yatırıp ondan uzaklaşmak istedim ama izin vermedi.

 

"Bizim küçük kız büyümüş ve beni kızdırmaya çalışıyor. Dilruba eğer başka yüzümü görmek istiyorsan seve seve yaparım."

 

"Bana dokunamazsın. Öldürmek artık işine gelmez."

 

Söylediğim sözlerden sonra kolumdaki eli birden gevşedi.

 

"Seni, aileni, o sevgilini yok ederim. Bunu isteye isteye yaparım. Sakın beni deneme."

 

Eğer sevdiklerim söz konusu olursa yapamayacağım hiçbir şey yoktu ve o beni sevdiklerimle tehdit ediyordu.

Başımı bir kez daha geriye doğru yatırdım ve hızlı bir şekilde yüzüne geçirdim. O yüzünü tutup acı şekilde geriye doğru sendelerken bende kanayan burnumu tutmuştum. Biraz hasar almıştık ama önemli değildi.

 

" Seni öldüreceğim Dilruba seni bitireceğim."

 

O hala öfkeyle söylenirken yanına yaklaşıp bu defa saçlarından tutup geriye doğru çektim.

 

"Bir gün sana yumruk atabilmek için senelerce dövüş dersleri aldım. Hep başkalarını dövdüm. Ama nihayet bugün nasip sanaymış."

 

Ben sevgili kuzenime ders vermeye çalışırken arkamdan saçımın tutulmasıyla ondan kopmak zorunda kaldım.

 

"Ne oluyor lan?"

 

Acı içinde yüzümü çevirip kim olduğuna bakmaya çalışırken arkada unuttuğum koruma aklıma geldi. Ben onu nasıl unutmuştum? Elindeki saçlarımı kurtarmaya çalıştım ama birden karnıma yediğim yumrukla iki büklüm oldum.

 

Oğlum teker teker gelin diye söyleniyor hemde acılar içinde sızlanıyordum. Şimdi gerçekten bitmiştim. Daha birini atlatamadan yüzüme yediğim tokatla başım yana savrulmuş tam olmuştum. Karşımdaki tipsiz sanırım yüzüne aldığı darbenin intikamını alıyordu.

 

"Sen görmeyeli çok şımar mısın? Bir cesaret gelmiş. Ama o cesareti kırarım kızım ben."

 

Ardında bir tokat daha. Eğer arkamdaki salak ellerimi tutmasa ben ona yapacağımı biliyordum ama.

 

"Seni öldürmüyorsam o babana dua et. Pislik herif sana dokunmayım diye her şeyi planlamış. Ama o bilgileri nerede saklamış asıl mesele orada. Seninle bir bağlantısı var daha çözemedim."

 

Ay Allahım bu ne diyordu? Beynim zaten error verirken birde bunun konuşması.

 

"Erkeksen adamın olmadan karşıma çık. Böyle kolay biri dövmek. "

 

O ne söylüyordu ben ne derdindeydim. Vücudumun her yeri ağrırken daha kavga peşindeydim. Birde karşıma geçmiş pis pis sırıtırken elini kaldırıp çenemden tuttu.

 

"Sen baya yürek yemişsin. Ne söylesem yıkılmayacak gibisin. Ama senin o cesaretini yıkmak lazım değil mi?"

 

Çenemi elinden kurtarmaya çalıştım fakat öyle tutıyordu ki resmen kırılacaktı.

 

"Bak bırak beni fena olur."

 

"Yok minik kızım bırakmam. Sana önce bir müjde vermem gerekiyor."

 

"Ne saçmalıyorsun be?"

 

"Senin o biricik yakışıklın var ya, ha işte o seni kandırıyor. Seninle adalar adalar gezerken arkasında bir nişanlısı olduğunu unutmuş herif."

 

Doğru duyup duymadığımı anlamaya çalışırken bu defa kaşlarını çatan ben olmuştum.

 

"Sen ne saçmalıyorsun?"

 

"Diyorumki senin o sevgilin nişanlanmış. Hemde eski nişanlısıyla. Yeniden birleşmişler. Hemde seninle sevgili iken."

 

Hani derler ya dünyam başıma yıkılıyor nefes alamıyorum. Ha işte şuan bende öyleydim. Sanki dünyam başıma yıkılmış nefes alamıyordum.

 

"Yalaaaaan söylüyorsun?"

 

"Ben sana hiç yalan söyler miyim? Özellikle seni üzmek için hiç söylemem."

 

"Yalan söylüyorsun."

 

Bu kelimede takılı kalmıştım çünkü yalan söylüyordu ben öyle inanmak istiyordum. Gözümden istemsizce yaş damlarken onun eli hala çenemdeydi ve canım çok yanıyordu.

 

Kalbimde çok yanıyordu. Neden böyle olmuştu?O daha konuşmaya devam ederken benim sinirlerim ise alt üst olmuş dinlemek istemiyordum. Onu duymak istemiyordum.

 

"Sus artık!"

 

"Ya işte senin sevgilinde şerefsiz çıktı."

 

"Sus diyorum sana!"

 

"Sen git o şerefsizi..." Dedi ve konuşmasına devam edemedi. Çünkü diz kapağımla karnına vurmamla sonunda susmak zorunda kalmıştı. O kendi derdiyle uğraşırken arkamdaki hanzoyuda kolundan tutup ters çevirmemle nihayet serbest kalabilmiştim. Onunda yüzüne bir yumruk karnına bir yumruk nakavt etmiştim. Şimdi sıradakindeydi. Elimin acısını unutarak o hamle yapmadan yakasından tuttuğum gibi bir kez daha kafamı yüzüne geçirdim. Geriye doğru sendeleyip yere düşerken bu sefer üstüne çıkıp yumruklarımla icabına bakmaya başladım. O altımda ayı gibi böğürürken ben hırsımı alamıyordum. Yüzü kanlar içinde kalmıştı fakat durmak yoktu.

 

Geçmişte o gün bana yaşattığı acıların mislisini yaşasın istiyordum. Birde kalbimde olan bu acı geçsin. Hayal kırıklığım hepsi bir olmuş kuzen olacak bu şerefsizi bitirmekti tek isteğim. Son yumruğumuda yüzüne geçirmiş en sonunda bayıltmıştım. İşinin bittiğini anladığım an cebinden arabasının anahtarını alarak ayağa kalktım.

 

Bir korumasına baktım bir ona. Sonra büyük bir kahkaha patlattım. Yılların acısını almıştım ama ya yeni oluşan acıyı kimden alacaktım?

 

Yağız oğlandan mı? Sırtımdan bıçakladığı için onuda dövmem mi gerekiyordu yoksa isyan etmem mi? Şimdi Dilruba ne yapacaktı he? Nasıl yaşayacaktı?

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 30.09.2025 01:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...