@gulumse_gulumse
|
Hayatın size ne zaman sürprizler yapacağını tahmin bile edemezsiniz. Benim hayatıma uğramayan o sürpriz bir gecede bir otobüs terminalinde uğramıştı. Hemde ne sürprizdi. Kalbimde hiç bir zaman hissetmediğim farklı atışlar bir gecede oluşmuş. Sanki öleceğimi sanmıştım. İstanbul otogarında Feride'yle otobüsümü bekliyorduk. Ne zaman Ankara'ya ailemin yanına gitsem muhakkak beni yolcu eder arkamdan bir şişe su dökerdi. O su illa otobüsün arkasından dökülecekti. Neden mi çabuk gidip hemen döneyim diye. Aslında ondan okulumdan ayrılmak zor olsada aile özlemi daha ağır basıyordu. "Bak Dilruba Ankara'ya gidip beni unutursan çok fena olur. Sana mesaj attığım an cevap vereceksin. Arkadaşlarınla mı buluştun direk bana bildiriyorsun, kiminle buluştuğunu bileceğim." "Af buyur!" Gözlerimi büyüterek ona baktım. Feride gerçek miydi acaba? "Af buyur derken güzelim!" Elini saçlarıma uzatarak omzumun kenarına attı. Aslında saçlarımdan rahatsız değildim ne gerek vardı ki? "Feride sen bana mı yürüyorsun?" "Salak mısın kızım sen? Ne yürümesi karşında duruyorum ya." Gerçekten Feride'nin biraz tahtaları eksikti. Tam ağızımı açıp birşey söyleyecektim ki karşıdan gelen afeti devranla susmak zorunda kaldım. Afeti devran erkeklerede söylenebiliyordu değil mi? "Oha çüş, ben şuan cennette mi gittim? Benim karşıdan gelen afeti devrana sallayalarım akarken, Feride omzumu çürütmekle meşguldü. "Kızım sen yine ne saçmalıyorsun? Bak sakın bana yine birini kestirdiğini söyleme. Ay valla bıktım Dilruba senin bu çapkın hallerinden." "Feride bu defa çok başka be, afeti devran..." "Kızım sen yoksa kızlarada mı sulanmaya başladın?" Feride bana laf yetiştirirken, merakla başını çevirip arka tarafa baktı. Yani benim baktığım yere...Baktı baktı, gözlerini ovuşturdu. Bu defa kendi omzunu dürttü. Sanki rüyaydaymışda kendini uyandırmak istiyordu. "Oha Dilruba, benim gördüğümü sende görüyorsun değil mi? Afeti devran mı o? Sanki buraya doğru geliyormuş gibi. Ayrıca bakışları da bizim üstümüzde gibi." Feride'nin dudaklarından firar eden sözlerle kendime gelerek bakışlarımı yakışıklıdan çekip ona baktım. Dürtmeyen omzunuda ben dürterek kendini gelmesine sağladım. "Ne yapıyorsun kızım omzumu ağrıttın." "Asıl sen ne yapıyorsun? O hayran bakışlarını benimkinden çek fena olur." "Senin ki derken?" Feride'ye biraz daha yaklaşarak en sert bakışlarımı ona yolladım. "Diyorum ki gelecekteki eniştenden uzak dur." Feride bana tepeden garip garip bakarak ne diyor bu kız moduna geçmişti. Tepeden bakıyordu çünkü kendisi 1.70 boyunda olduğu için, benim gibi 1.55 olan insana ancak böyle bakabilirdi. "Yok sen artık kafayı yedin. Kendi kendine koca adamı sahiplenmeler, enişte demeler. Acaba onun bundan haberi var mı?" Çok güzel soruydu. Arkadaşımı tebrik etmem lazımdı. "Şey şimdi haberi olacaktı." Evet gidip o koca adama onu beğendiğimi söyleyebilirdim. Sonuçta hiç yapmadığım şey değildi. Feride aklımdan geçen tilkileri anlamış gibi direk koluma sarılarak gitmeme engel oldu. "Dilruba saçmala. Aklından ne geçiyor ben biliyorum. Ama asla izin vermem. Geçen sefer ne oldu hatırlıyor musun?" Evet ne olduğunu gayet iyi hatırlıyordum. Yine bir yakışıklıyı beğenmiş içimde tutamamış çocuğa söylemiştim. Çocuk bana alık alık bakarken saçlarımdan çekilmemle rüyadan uyanmıştım. Çünkü çocuğun sevgilisi tarafından bir güzel dayak yemiştim. Eğer Feride gelmese sanırım sonsuza kadar kel kalacaktım. "Of Feride illa her yakışıklının bir sevgilisi olmak zorunda mı? O öyle bir kere denk geldi. Dur bir dakika çocuk yanımdan geçerken onu durdurmalıyım bana karışma." Kolumu Feride'kopartarak heyecanla arkamı döndüm. Döndüm dönmesine ama gözlerim yakışıklığı bulamadı. Şok içinde etrafıma baktım ama yoktu. Sanki cennetten gelmiş öylesine uğrayıp gitmiş gibiydi. Gözlerimle kocaman otogarı taradım ama bulamadım. Öfkeyle Feride'ye bakarak kıvırcık olan saçından tutup kendime doğru çektim. "Salak çocuk senin yüzünden kayboldu. Şu çenen bir türlü susmak bilmiyor ya, yeminle bıktım. Bir sus değil mi? Şurada geleceğimle ilgileniyorum ama sen hep engel oluyorsun. " Bir kez daha elimi kaldırıp saçlarından tutacakken benden bir adım uzaklaştı. O sırada kulağıma dolan anosla sertçe Feride'ye bakarak elimi yanıma indirdim. "Otobüsümün saati gelmiş. Ben gidiyorum. Sakın beni mesajlarınla rahatsız etme. Sana fena halde sinirliyim." Bakışları üzgün ördek yavrusuna dönmüş. Kendini bana acındırmaya çalışıyordu. Bu defa yanına saçını çekmek için değil yanağından öpmek için yaklaşıp suluca bir buse kondurdum. Geri çekilip son defa gülümseyerek vedamı ettim. Hızlıca otobüse yaklaşıp binmek için merdivene adım attım ama bir aksilik oldu. Elbisemin ucuna basmamla dengemi kaybettim. Yavaş yavaş arkaya doğru sendeleyerek düşmeye doğru ilerlerken korkuyla gözlerimi kapadım. Çünkü başıma geleceği biliyordum. Sakarlığım yine tutmuş, sonuca doğru gidiyordu. İçimden beşe kadar saydım. Kendimi soğuk betonda bulmak için bekledim bekledim. Soğuk beton yerine belimde bir dokunuş bir sıcaklık hissettim. Sanki biri tutuyormuş gibi betona kavuşmamı engellemişti. En son saniyeleri geri sayarken hala düşmediğimi farkedince içime daha korku düştü. Önce belimde ki elleri hissettim. Sonra boynuma vuran sıcak nefesi hissettince nihayet ağzımda ki küfürü çıkardım. Korkuyla gözlerimi yavaşça açarak ne durumda olduğumu görmek istiyordum. Küçücük gözlerimi hiç yormadan eziyet vermeden sakin şekilde açtım. Ama tek gözüm açık, tek gözüm kapalıydı. Burnumun ucunda gördüğüm kişiyle önce yanlış gördüm sandım. Sağ gözüme inanmayarak, sol gözümüde açtım. Hala karşımdaki kişi aynıydı. "Yok ben yine ayak üstü uyuya kaldım. Salak salak rüyalar görüyorum." "Hanımefendi iyi misiniz?" "Bana mı demişti o? Hanımefendi ben miydim? Ama rüya olsa bile ses tonuda güzelmiş." "Böyle tuhaf konuştuğunuza göre gayet iyisiniz. Şimdi sizi bırakacağım umarım ayakta durmayı başarırsız?" Ah keşke ellerini hiç çekmese diye içimden geçirirken belimdeki destek gitmiş ve ben yine dengemi sağlayamamıştım. Tekrar düşecekken ellerim kendinden bağımsız karşımdaki kişinin boynuna dolanmıştı. Sanırım en güzel sakarlığımı yapıyordum. Ama karşımdaki kişi pek memnun değilmiş gibiydi. Burnuma dolan çikolata kokusunu umursamayarak başımı kaldırıp güzel yüze mahcup şekilde baktım. "Gerçekten özür dilerim. İnanın isteyerek olmadı." Afetidevran öfkeyle gözlerini kapatarak derin nefes aldı. Bir kaç saniye dudaklarından fısıltılar döküldü. Sonunda gözlerini açarak tekrar bana baktı. Gözlerinin kahvelerini daha yakından görünce sakince iç çektim. "Hiç bir kahverengi bu kadar güzel olmamıştı." "Allah'ım sen sabır ver, yeminle çattık " İnsan bazen çenesini tutmasını öğrenmesi lazımdı yoksa karşısındaki insanı böyle sinir edebiliyordu. Bende daha fazla sinir etmemek için yakışıklının boynundan kollarımı çekerek bir adım uzaklaşmış oldum. Oda ellerini belimden çekip beni tamamen serbest bıraktı. Sonunda dengemi sağlayarak merdivende durabilmiştim ama karşımdaki öfkeli bakışları görünce bende ne hayranlık kaldı ne kibarlık...Ellerimi belime atarak öfkesine öfkeyle karşılık verdim. "Ay iyi ki bir yakışıklı dedik bir ton havalara girdiniz. Alt tarafı beni düşürmekten kurtardınız. Ne var bunda? Gözlerinizi belerterek bakmalar felan. Hem ben size dedim mi beni tutun diye. Bıraksaydınız düşseydim yani. Sizin bu şımarık tavrınızı çekeceğime. Bakışlara bak ya!" Az önce size ne demiştim bir insan bazen susmayı öğrenmesi lazımdı. Ama o dersi ben bir türlü alamıyordum. Benim sözlerimden sonra yakışıklının öfkeli bakışları gitmiş yerine ateş saçan kıpkırmızı bakışları gelmişti. Sanırım bu benim bittiğimi gösteriyordu. Yüzünü yüzüme doğru yaklaştırarak üzerime doğru eğildi. Boyum zaten küçüktü, geriye doğru gittikçe daha da küçüldü. "Hanımefendi yerinize geçin yoksa hiç iyi şeyler olmayacak." "Hıh." Dudaklarımdan kaçan bir hıçkırıkla başımı salladım. Bu bir kabullenişti. Elimi kaldırıp omzuna dokunarak üzerimdeki etkisini geriye ittim. Bedenimde gölgesi kalkar kalkmaz bakışlarımı keserek hızla arkamı dönüp merdivenleri çıkarak koltuğuma yerleştim. O korkuyla daha da kapıya bakmadım. Bu korku bana bir gün yeterdi. Yerime güzelce yerleşerek başımı camdan tarafa çevirdim. Çevirmemle Feride'yi görmem bir oldu. Olduğu yerde zıplayarak elindeki telefonu işaret ediyordu. Hemen çantamdan telefonu alıp ekranına baktım. Bir sürü mesaj vardı ve hepside ondandı. Mesajların üstüne tıklayıp teker teker okuamaya başladım. "Oha kızım senin bu sakarlığın bir işe yaradı. Çocuğun üstüne düşüyordun." "Kız nasıl bakıyorsun öyle masum masum ama yemezler yani ben yemem." "Allah cezanı vermeye yine saçmalamaya başladın. Bırak çocuğu yerine geç bir an önce." " Dilruba sen gerçekten salaksın. Çocuğa yakışıklı demedin ki ne diye öyle söylüyorsun? Gözlerin güzel dedin o kadar onu bile dememen lazımdı." "Hem suçlusun, hemde çocuğa kızıyorsun." "Dilruba bittin sen kızım, çocuk şöformuş ve şuan tam arkasında kim var bil bakalım." Son mesajı okurken sanki beynimden aşağı kaynar sular dökülüyordu. Önce mesajı doğru okudun mu diye tekrar gözden geçirdim. Doğru okumuştum. Kalbim hızla atarak başımı telefondan kaldırdım. Ağır çekimde ama öğle hızlı değil. Gözlerim dikiz aynasına kaydı ve şimşekler çaktı. Az önceki ateş saçan gözler aynıydı. Afeti devran meğersem şöformüş hemde kimin şöforü? Bahtsız bedevi Dilruba'nın. Peki o şoförün tam arkasında kim oturuyordu tabiki bahtsız Dilruba... Yavaş yavaş bakışlarımı ondan çevirip camdan arkadaşıma baktım. Hüzünlü bakışlarımı ona yollayarak kızım ben bittim sinyali vermiş oldum. |
0% |