@gulumse_gulumse
|
Hayal kırıklığı nedir diye sorsalar az önce kapının ardından çekip giden adamın adını söylerdim. Bu yaşıma kadar kimse beni böyle hayal kırıklığına uğratmamıştı. Kimse gururumu bu kadar kırmamıştı. Kalbime üç hayal kırıklığı sığdırmış çekip gitmişti. Daha kalbime doğru yolculuğa çıkmadan kotasını doldurmuştu. Belkide o yoldan hiç geçmemesi gerekiyordu. Belkide o kaderimdeki kişi değildi. Bu defa kalbim yanlış fısıldıyordu. O doğru kişi olamazdı. O korkark, duygularını anlamayan hödük benim hiç bir şeyim olamazdı. "Dilruba inanamıyorum göz göre göre duygularını hala inkar mı ediyor?" Bakışlarımı ellerimden kaldırarak Feride'ye baktım. Sandalyeyi yatağımın yanına yaklaştırmış oturuyor, bir saatten belli olanları anlamaya çalışıyordu. Bense üzgünce ellerime bakıyor hayal kırıklığımı sindirmeye çalışıyordum. "Biliyor musun o bir korkak. Duygularını anlamayan, kalbinin sesini dinlemeyen tam korkak. Önce ümit veriyor öyle bir bakıyor ki o bakışı içime işliyor. İşte diyorum oda bana karşı boş değil. Öyle bir harekat yapıyor beni düşünüyor diyorum sonra geliyor küçük bir kız çocuğusun diyor. Feride bu defa sınırı aştı. Artık ne yüzünü görmek istiyorum, nede konuşmak." "Bencede görme.Takiptende çıkar." "Hayır takipten çıkmayacağım. Ona neler kaybettiğini göstereceğim ve pişman olacak. Ama çok geç olacak." Evet kendime verdiğim bir sözdü. Eski suskun Dilruba değildim artık. Bir kez daha duygularımı kullanmalarına izin vermeyecektim. Eğer kullandılarsa burunlarından fitil fitil getirecektim. "Dilruba ben bu bakışı tanıyorum. Eğer böyle bakmaya başladıysam vay yakışıklının haline." Nasıl baktığımı bilmiyordum ama Feride'nin dediği gibi yakışıklının bittiği kesindi. "Neyse onu boşverde ben okula ve işe nasıl gideceğim bu ayakla. Üstüne bir süre basmam yasak. Yakup abi bir şey demez ama adamın iyi niyetini suistimal ediyorum resmen. Ailemin yanına gitmek için verdiği izin üzerine birde bunun için istersem olmaz ki." Üzüntülü bir şekil of çektim. Her şey geldin mi üst üste geliyordu. "Üzülme çiçeğim dersleri hallederiz birlikte hocalarla konuşurum ben. İş için de Yakup abi bir şey söylemez sağlık sonuçta." Feride haklıydı ama içim hiç rahat değildi. Üstelik ailemdende başıma gelenleri saklıyordum. "Abim bir daha aramadı değil mi?" Feride'nin bir anda yanakları kızarmaya başladı. Kız abim kelimesine bile kızarıyordu. "Yok aramadı, işte en son sen indin mi diye merak etmişler ben açtım Dilruba geldi hatta duşta diye söyledim. Ama garip bir şey oldu biliyor musun? Benim olduğumu anlayınca bir süre ses gelmedi, sonra hıçkırık tuttu. Sonra konuşmaya çalıştı onda da kekeledi. Anlamadım ne oldu? Resmen benim hallere büründü. Onu bilmezsem bana karşı bir şey hissediyor diyecem ama o da yok. Benim aşk dolu hallerime büründü." Feride konuştukça sırtımı yatağa daha bastırarak aşağı doğru kaymaya başlamıştım. Çünkü benim saf abim her şeyi belli ediyordu. Acaba hıçkırık niye tutmuştu? Hemde Feride'yle konuşurken. "Feride o hıçkırık bana niye tutmuyor? Sonuçta yakışıklıdan hoşlanıyorum onu görünce sadece kalbim tık tık ediyor. Hıçkırık yok. Ama onda oldu biliyor musun? Nezarette üstüne düştüğümde. Peki sizde mi sorun var bende mi anlamadım.Ay konu yine ona geldi bana geldiler." "Dilruba abini de hıçkırık tuttu. Yani oda benden mi hoşlanıyor? " Ah canım arkadaşım keşke sana diye bilsem ben bir halt yedim onun hıçkırıkları desem ama tabikide diyemiyorum. O yüzden inkara devam. "Aman Feride sende abim sana bir baksa hemen hoşlanıyor oluyor. Küçük bir hareketinden şüphe ediyorsun ama üzgünüm. Oda hödükler grubuna giriyor." Bunu söyleyen ben yakışıklının bir bakışından benden hoşlanıyor demiştim. Bence bende de bir sorun vardı. Aslında bir düşünce abimden de şüphe etmedim değil. Normalde hiç böyle olmazdı. Ne zaman Feride'yi öğrendi abimde uçtu gitti. Düşünceli düşünceli arkadaşıma bakınca yüzünün düştüğünü gördüm sanırım biraz ağır konuşmuştum ama benim gibi hayal kırıklığına uğrasın istemiyordum. O yüzden konuyu hemen abimden uzaklaştırdım. "Feride daha benim saatim dolmadı mı? Uyumak ve dinlenmek istiyorum artık." Feride başını sallayarak kolunda ki saati gösterdi. Kolunu çekiştirip kendime uzattığım da daha gecenin dördüydü. Derin bir of çekerek başımı yastığa gömüp şarkı mırıldanmaya başladım. Böylece bir şekilde bir saat doldu. Sonra yemek yedik öylede saat doldu derken sonunda sabahı etmiştik ama bende Feride'de hiç iyi değildik. Resmen aklımız uçmuştu. Azcık akıl vardı oda gitmişti. O kafayla nasıl taburcu işlemlerini hallettik nasıl hastaneden çıktık bilmiyorum. Yurda ulaştığımızda direk duş alıp kendimizi uykuya verdik. O güzel uykudan telefonumun çalmasıyla mecburen uyanmış bulundum. Gözlerimi zorla açarak arayana baktım ve hemen kendimi toparladım çünkü arayan annemdi. Biraz onunla konuşarak kendime gelmiş sonrada Feride'nin getirdiği yemeği bir güzel yemiştim. Sonraki günler hep bu rutinde gitmişti. Ben sürekli yatakta, canım arkadaşım ise hem okulda hemde benleydi. Yemeğimi yapıyor yediriyor öyle güzel bakıyordu ki. Herkese böyle arkadaş lazımdı. Kötü gün dostu. Ama bu süre zarfında bende boş oturdum mu? Kesinlikle hayır! İnstagramdan öyle sözler paylaştım, öyle resim yükledim ki o korkağı sinir etmiştim. Her laf sokmamı kendi üzerine alınmış bana sinirli emojiler atmıştı. Kızarken bile zahmet edip benimle iki laf etmiyordu. Attığı tek cevap kendi suratı gibi öfkeli kıpkırmızı emoji adam. Peki onu bu kadar deli eden sözler neydi biliyor musunuz? İşte benim güzel sözlerim.
Varan 1 'İşte herkes cesaretli olamıyor, bahanelere sığınıp korkaklığını gizliyorlar. Mesela ben böyle insanları çok tanıyorum ' Varan 2 'Ah ah böyle güzel kız kimlere nasip olur be, değerimi bilmeyenler utansın.' Tabi bu sözüme abim hiç duramamış direk bana hesap sormuştu. "Dilruba bu söz ne böyle abiciğim? Kimse senin değerini bilmek zorunda değil. Biz biliyoruz yeter." Evet öyleydi ama benim için yeter değildi.
Varan 3 'Bazıları boyum kısa diye beni çocuk sanıyor ama kendilerinde deve boyu olmuşta ne olmuş akıl var mı ki.' Bu storymi onun yerine yine abim cevap vermişti. "Kız kim o deve boyu. Bak bana kırdırma o boynu." He abi bulursan kırarsın.
Varan 4 'Çok kişinin hayatında pişmanlık olmuşumdur ama kötü konuda değil beni kaybettikleri konusunda. Bazıları da çok pişman olacak korkaklık ettikleri için ama çooook geç olacak.' Evet yine cevap vardı ama tabii kide ondan değil. Onun cevabı kızgın surat. "Lan Dilruba bunları kime yazıyorsun kızım sen? Derdin ne senin kim pişman olacak? Bak telefonumu da açmıyorsun getirtme beni oraya." "Abi Allah aşkına bir sal beni yoksa engeli basacam." Evet sonunda isyan etmiştim. Rahat bırakmıyordu ki ağız tadıyla bir laf sokalım. Varan 5: Resim paylaşma. Hemde böyle içten gülüp, sağ yanağımdaki çukuru ortaya çıkarttıp öyle çekildim. Çünkü en çok düştüğü yer o çukurdu. Saçlarımıda kıvırcık yaparak şekil verdim. Üstümde de siyah sporcu atleti. Dudaklarımda kırmızı ruj. Fıstık gibi resim olmuştu. Tabi resimde alt kısımım yoktu çünkü ayağım saygılıydı. Sadece üst kısımdan çekilip atmıştım. O resmime bir beğeniler yağdı. Abimde hemen damladı durur mu hiç. Aşk olsun. "Dilruba hemen o resmi kaldırıyorsun." Evet yaptığı tek yorum buydu ve bende o yoruma verilecek en güzel cevap engeli basmakla vermiştim. Abime engeli basarken sinsice gülümsedim. Bir saatlik beni bana bıraksa yeterdi sonra açardım. Yüzümde oluşan muzurlukla bir bildirimi görmemle donup kaldım. "Yağızkarahn gönderini beğendi" Bildirime saf saf bakarken hemen sayfama girip emin olmak istedim. Hiç vakit kaybetmeden girdim ve o beğeniyi bulamadım çünkü kaldırmıştı. Hemen daha dakikalar geçmeden hemen geri çekmişti. Büyük bir hüsrana uğrayıp elimdeki telefonu yatağa fırlattım. Gerçekten artık pesti. Bu kadar sabırlı bu kadar korkak insan görmemiştim. Öfkemi bir süre dindirmek için gözlerimi kapayarak başımı yastığa koydum. Sakin olmam lazımdı üzülmek yoktu. Bir süre kendimi motive ederek sonunda sakinleştim. Gözlerimi açıp yatağın ucunda duran telefonu elime aldım. Direk hikaye kısmına girip son golümü attım. 'Hani bazılarınız hiç belli etmiyor beni düşünmediğini. Hiç hikayelerime bakmıyor hatta hatta gönderilerimi beğenmiyor. Aslında beğeniyor ama orda da korkaklık edip hemen geri çekiyor. Az cesaretli olun. Hesabımdan gözünüzü ayıramadığınızı itiraf edin.' Evet golümü kaleye attım ve güzelce gülümsedim. Sonra ne mi oldu? Üstten bir bildirim geldi Yağızkarahndan mesaj. "Dilruba varya seni bir elime geçirirsem o zaman görürsün korkaklığı ve cesareti." Ne demiştim size ben yakışıklıya neler kaybettiğini göstereceğim diye. Bence anlamıştı çünkü baya deli etmiştim. Attığı emojiyle, en sonda da o mesaj gelmedi mi gelmişti. Daha bu bir fragmandı. İşim onunla bitince bizim hikayemizide bitirecektim. Keyfim yerine gelince kendime kahve yaptım tabi ayağım izin verdiği sürece. Ama ilk güne göre gayet iyiydim. Kahvemi yapıp yatağıma geri döndüm. Şimdi bu mesaja bir cevap vermek lazımdı değil mi?Hemen telefonu elime alıp mesaj kısmına girdim önce bir görüldü attım, sonra cevap.
'Görürsem söylerim Dilruba'ya yakışıklı.' Yüzümde galibiyetin gülümsemesi oluşurken Feride'nin ağlayarak odaya girmesiyle geri söndü. "Çiçeğim ne oldu neden ağlıyorsun?" Feride kolundaki çantayı yere atıp direk yatağın üzerine oturup sesli bir şekilde ağlamaya başladı. "Feride korkutuyorsun beni ne oldu?" Yaşlı gözleriyle yüzüme bakarak durakladı sonrada dudaklarındaki sözü serbest bıraktı. "Babam annemi aldatıyormuş. Annem öğrenmiş kıyameti koparmış. Kadını hastanelik etmiş babamıda bir güzel hırpalamış. Dilruba annemin sesini bir duysan o kadar kötü geliyordu ki. Yanına geleyim dedim izin vermedi. Okulun daha önemli dedi ama ondan önemli ne olabilir ki. Üzerime bide babam aradı ama açmadım. Hala konuşacak yüzü mü var? " Feride'nin dudakları öyle sözler sarf etmişti ki ağzım açık dinledim. Faruk amcanın böyle bir şey yapması beni şoke uğratırken Ayla teyzenin ikisininde maffetmesi tam şokeydi. O narin, o ince kadın. Nasıl o hale dönmüştü. Dönmeklede haklıydı. O sessiz kadını çileden çıkartan hayat daha neler yapardı. Feride'nin ailesini çok yakından tanıma fırsatı bulmuştum. Denizli'de oturuyorlardı ve bir yaz tatilinde gitme şansım olmuştu. Faruk amca aslında eşine aşık biri gibi gözükürken hiç bir şey göründüğü gibi olmadığı ortaya çıkmıştı. Hayat aslında bize uyarıda bulunuyordu. Kimse göründüğü gibi değildir. İnsanlara inanmayın. Aynen öyle olmuştu. Canım arkadaşım o gece kendini toparlayamadı. Ağlamaktan biçare olmuş sonunda da uykuya dalmıştı. Teselli edecek hiç bir cümle bulamadım o gece. Çünkü hayal kırıklığına hiç bir söz fayda etmiyordu. İkimiz içinde çok zorlu bir hafta geçmişti ve artık okula dönme zamanıydı. Ayağım iyileşmiş Feride'nin psikolojisi daha iyiydi. Sabah hiç birşey olmamış gibi kalkıp güzelce kahvaltı ettik süslendik ve okul için hazırdık. Allahtan yurtla okul arası yakındı çünkü bizde geç kalma potansiyeli yüksek olduğu için fazla zorlanmıyorduk. "Dilruba ben bugünde yurtta kalsaydım ne olurdu." Evet okula geldiğimizden belli bu lafı duyuyordum. Sabah bir şeyi yoktu ne zaman okula geldi Feride pes etti. "Ay yeter ama bir saattir beynimi yedin be. Kantine geldik belki ortam kafanı dağıtır kahve kendine getirir dedik ama sen daha beter oldun." Feride benden azarı yiyince susup kaldı. Cevap veremedi ve bakışlarını bardağa götürerek yine depresyon pozisyonuna geçti. Tam eline vurup bana bakmasını sağlayacakken kantine birinin giriş yapmasıyla elim havada dona kaldı. "Yok ben kesin yine rüya görüyorum." Böyle anlarda gözlerimin iyi görmesi için bir kapatıp açarım yine aynısını yaptım gözlerimi bir kapadım bir açtım ama görüntü hiç değişmedi. "Oha eğer bu rüya değilse kabus mu yoksa." "Ne oluyor be?" En sonunda Feride'nin ilgisini çekebilmiştim dünyaya dönüş sağlamıştı. "Feride şimdi başını arkaya çevir ve bak. Orada kimler var ben doğruyu görüyorum değil mi?" Feride benim talimatlara uyarak başını arkaya çevirdi baktığım yere baktı ve dondu. "Oha!" Eğer bu sözü duyduysam kabus değil gerçekti. "Dilruba o Yağız değil mi?" "Evet!" "Peki yanındaki Elif değil mi?" "Evet!' " Peki bizim düşman kızla Yağız ne alaka?" "Bende bilmiyorum Feride ve burnuma hiç iyi kokular gelmiyor." "Dilruba sanki onlar sarılıyor gibi. Yağız kolunu atmış Elifin omzuna sende gördün değil mi?" Feride'nin tespitinden sonra gözlerim Yağız oğlanın kolunu takip etti etti ve avını buldu. O el o kızın omzundaydı hemde baya böyle kendine çekmiş dip dibelerdi. Gördüğüm manzarayla elimdeki kahve bardağını yere düşerek oda bir şok geçirdi. Nasıl geçirmesin karşımda Yağız oğlan vardı ve benim düşmanımla samimiydi. Ben onu alt ettim sanarken asıl o beni alt ediyormuş haberim yoktu. Gözlerimi ayırmadan onları takip ettim. Aynı samimiyete masaya geçip dip dibe oturarak devam ettiler. Kalbimde bir sızı vardı yine ve artık anlam veremiyordum. Her defasında o sızıyı yaratan Yağız oğlandı. Ben kendi içimde sızlamayan devam ederken sonunda onun gözler beni buldu. Önce bir durakladı sonra kaşlarını kaldırdı sonra ağzını açıp kapadı. Sanırım bütün bunlar şaşırma tepkisiydi. Bakışlarıma öfkeyi kondurarak bakmaya devam ettim. Oda gözlerimde ne gördüyse yanındaki Elife bir baktı sonra kolunun olduğu yere baktı ve yavaşça ondan uzaklaştı. "Dilruba çiçeğim artık bakma o tarafa bak senide gördü." "Keşke bu gözler bunu görmeseydi. Eğer sevgilisi vardı da neden bana farklı baktı? Neden her defasında düşmekten kurtardı?" Yavaş yavaş gözlerimin dolduğunu hissediyordum. "Dilruba bakma artık kuzum bak canın yanıyor." Evet canım fena yanıyordu ama yanmasına izin veremezdim. Bakışlarımı onlardan çekip çantamı alarak ayağa kalktım. Kulaklarım ne Feride'yi duymuştu ne başka birini koşar adımlarla oradan uzaklaştım. Kendimi bahçeye attığımda bir ağacın altına doğru ilerledim. Tam ağaca yaklaşmıştım ki kolumun tutulmasıyla durakladım. "Yaramaz kız nereye gittiğini sanırıyorsun?" Bu ses! Arkamı bir hışımla döndüğümde onunla yüz yüze geldik. Yine çok yakındık yine kokusu burnuma ulaşıyordu. "Demek sende bu okulda okuyorsun. Tesadüfe bak." "Bırak kolumu." Şuanda onunla konuşacak durumda değildim. "Beni gördün ama görmezlikten geldin." Gerçekten şaka gibiydi. Artık ona kızamıyordum. Kolumu elinden kurtarmaya çalıştım ama izin vermedi. "Hayırdır bir sakin gördüm seni." Zorla beni çileden çıkartacaktı. Derin nefes alıp verdim. Sakin olmam lazımdı. "Hayat ne tuhaf Dilruba değil mi? Geçenlerde bana beni görürsen diye mesaj atmıştın ve tesadüfe bakki şuan karşımdasın. " Hala cevap vermiyordum sadece gözlerine bakıyor daha ne kadar saçmalayacak diye bekliyordum. "Hım anladım bugün uslu kız modundasın. Ama önce bana hesap vermek zorundasın. O yazdıkların neyin nesiydi öyle?" "Hesap sormak mı? Sen kimsin ki hesap soracağım sana?" Birden üzerime doğru yürüyünce bende geri geri yürümek zorunda kaldım ve ağaca sert bir şekilde sırtımı yasladım. Oda benden uzak durmak bir yana dursun kollarıyla beni bir güzelce ablukaya aldı. Yüzlerimiz hala yakın nefeslerimiz birdi. "Hadi şimdide konuşsana!" Bana meydan okuyordu, Dilruba'ya... Tam ayağımı kaldırıp hamle yapacakken bu sefer bacaklarını bacaklarıma yaklaştırarak hamlemi durdu ve bacaklarımıda sıkıştırdı. "Bu defa olmaz güzelim. Artık izin vermem." O bana yine güzelim mi demişti. Hemde sevgilisi varken. İçimdeki öfke daha kabardı ve yüzüne onu öldürecek gibi bakmaya devam ettim. "Ya beni bırakırsın yada sonun iyi olmaz." Yüzüne doğru konuşunca nefesim yüzüne çarptı. Her nefesimde gözlerini kapadı. "Bak son uyarım." Evet son uyarımdı ama ne yapacağımı da bilmiyordum. Acaba yüzüne kafa mı atsam? Ama kafa atarsam benim yüzüm acırdı. Bekli burnum bile kırılabilirdi koca kafa yüzünden. Başka çare düşünürken yüzünü tam boyum girintime yaklaştırarak aklım uçurup gitti. Yaklaştı yaklaştı burnunu oraya gömdü. Oha neler oluyordu böyle. Yok ben rüya görüyordum kesin. "Sen ne yapıyorsun?" Sesimin titremesine engel olamadım çünkü ben kalbime bile engel olamıyordum. "Dilruba ben sana ne dedim cesaretimide göstereceğim korkaklığımıda. Bak güzelim buradayım sence cesaretim yok mu?" Bir fısıltı gibi çıkan sesi dudaklarını her kımıldatışta boynuma değiyordu ve bitiyordum. Destek alabilmek için tişörtünün ucundan tutundum. "Bırak beni ne olursun okuldayız farkında mısın?" Ama Yağız oğlan dinlemedi beni. Daha da sırtımı ağaca yapıştırarak iyice yakınlaştı.Yüzü boynumda derin derin nefes alıp verdi. "Bazen ne yaptığının ne söylediğinin farkında değilsin. Ben ilk defa böyle birini tanıdım. Seni bu kaçıncı görmem ama sanki yıllardır tanıyormuş gibi benimle samimi oldun. Benden hoşlandın. Halbuki beni hiç tanımıyorsun. Benim nasıl insan olduğumu bilmiyorsun. Ben uzak kaldıkça sen dahada yakınlaşıyorsun. Bana meydan okuyorsun bana laf sokuyorsun. Dilruba sen ele avuca sığmayan narin bir çiçek gibisin. Sana kıymak istemiyorum ama sen uzak durmuyorsun. Şimdi neden birden bire karşıma çıktın? Hayat bize nasıl bir oyun oynuyor? Senin benimle derdin ne bilmiyorum. Ama sen mıknatıs gibisin, kokum, sesin. Çekiyorsun kendine. Beni sana çekiyorsun." Evet bu duyduklarımdan sonra benim artık nefes almam kesinlikle imkansızdı. Çünkü nefes almayı unutmuştum. Dilruba sanırım ölüyordu.
|
0% |