Yeni Üyelik
11.
Bölüm

Kalbinin sesi

@gulumse_gulumse

Dilruba kendine gel kızım bak senin asil bir planın vardı. Ne yapacaktık bu hödüğü pişman edecektik ama burada pişman olan galiba bendim . Fakat pes etmek yoktu bana yakışmazdı değil mi? O yüzden yallah bismililah diyerek yakışıklığı yörümgenden en uzağa yitekledim. Yitmemle yakışıklı tam tamına on adım uzaklaştı benden.

"Höst lan sen bana nasıl dokunursun?"

"Bunu söyleyen saçlarımı okşayan kişi mi? Peki sen nasıl dokundun?"

Yalnız çok haklı soruydu. Ben yapmıştım değil mi hatta kendimi tutmazsam öpebilirdim bile. Öpücük deyince bakışlarım yakışıklının yüzünde gezindi. Tövbe bana tuhaf şeyler oluyordu. Kendi kendimi gaza getirmem yokmuydu.

"Ne oldu niye bana öyle bakıyorsun? Kesin yine bir hinlik düşünüyorsun."

Evet yakalanmıştık çok güzel hinlik düşünüyordum ama onları hemen geri savdım ve kendimi gelebilmem için koluma bir cimcik attım

"Ah biraz acıttım galiba."

"Kızım senin devreler yine yandı galiba ne yapıyorsun sorabilir miyim?"

Yağız oğlanın sorusuyla başımı kaldırıp ona baktım ve yine kendisi dibinde bitmişti.

"Ya sen sürekli niye sınırlarımı ihlal ediyorsun?"

Benim konuşmamın üzerine tam tersi uzaklaşacağına biraz daha yaklaştı. Elimi kaldırıp işaret parmağımla göğsüne dokunarak biraz ileri yittim. Tabi benim gücümle gitmedi kendi isteğiyle gitti.

"Sende benim sınırlarımı çok aştın ben bir şey dedim mi?"

"Şimdi burada durmuş sende yaptın bende yaptım oyunumu oynuyoruz. Hem ben o zamanlar senden hoşlanıyordum. Ondan şey ettim."

Yağız oğlan garip garip gülerek tekrar bana yaklaşmaya başladı.

"Ney ettin? Bu arada sen az önce benden hoşlandığınımı itiraf ettin?"

Sınırıma yine gelmiş yüzlerimiz yakınlaşmıştı. Benimde zavallı sırtım yine ağaca yaslanmış acı çekiyordu.

"Ben öyle bir halt etmiş bulundum değil mi? Ama neyseki hoşlantım bitiverdi."

"Ne çabuk bitti öyle?"

Güzel soruydu fakat cevaplamayacaktım. Yavaş yavaşda sinirlerim tepeme çıkıyordu. Bakışlarımı ondan çekip ağacın dallarına baktım. Sakinleşmem lazımdı. Derin nefes alıp bakışlarım tekrar onu buldu.

"Derdin ne senin? Böyle tuhaf hareketler, tuhaf bakışlar."

"Derdim bana o kadar laf sokman. Yok korkakmışım yok bilmem ne. Senin hiç birşey bildiğin yok. Sana çocuk dediğim zaman kızıyorsun ama bu yaptıkların nedir?"

Hala üste çıkma derdindeydi ya pes!

Az önce mıknatıs gibi çekiyorsun diyordu şimdi başka bir şey.

"Bak ukala herif seninle uğraştığım yok benim. Hem sen niye o yazdıklarımı üzerine alınıyorsun? Demekki yaran varda gocunuyorsun. Buraya kadar korkark olmadığını kanıtlamak için mi geldin? Üstelik o cadı Elif'le nispet yaparak. Bana sevgilin olduğunu söyleseydin sana hiç yaklaşmadım ama sen ikili oynuyorsun."

"Benim sevgilim mi var?"

"Hala oyum peşindesin. Şimdi rahat bırak beni yurda dönmem lazım."

Tam yanından geçip gidecekken kolumdan tutmasıyla durmak zorunda kaldım.

"Benim sevgilim yok. Üstelik o cadı dediğin sevgilim sandığın kız benim kardeşim."

"Yok artık."

Yaşadığım şokla bir an afalladım. Kesinlikle şaka yapıyordu.

"Gerçekten o kardeşim. Ama cadı değil."

Gözlerim şaşkınlıkla büyürken beynimden aşağı kaynar sular dökülüyordu sanki. O çırpı bacak benim has düşmanım biricik yakışıklının kardeşiydi.

"Bende diyorum senden neden bu kadar nefret ediyorum meğersem o cadının abisiymişsin tamda birbirinize uyuyorsunuz. Ne yaptıklarını bilmeyen korkak insanlar."

Sanırım biraz ağır konuştum ki kolumdaki elini daha sıkarak canımı yaktı.

"Canımı acıtıyorsun bırak kolumu."

"O cadı değil, o sadece sevgiye muhtaç biri."

Yakışıklı kendi kendine mırıldanırken gözleri dalıp gitti. Hissediyordum çok acı bir geçmişi vardı. Gözlerinden belli oluyordu. Yüzündeki hüznü görünce içim burkuldu ama belli etmedim. Kendimi toparlayarak etrafa bakındım. Yanımızdan geçen öğrenciler bize bakıyor aramızdaki sınırı anlamaya çalışıyorlardı. Tabi birde gözler yakışıklının üzerindeydi.

"Artık gitmek istiyorum."

Bakışlarındaki hüzün geçti bu sefer endişe oturdu.

"Seni çok kızdırdım değil mi?"

Kızmak ne kelime aşırı öfkeliydim en önemlisi kalbim çok kırıktı. Fakat söyleyecek bir kelime bulamadım.

"Benden uzaklaşır mısın lütfen."

Yakışıklı sözümü dinleyerek benden uzaklaştı.

"Sen önce kalbinin sesini bir dinle olur mu? Sonra gel benim kalbimin sesini dinlemeye çalış. Hoş dinlesen de artık çok geç. Ne demiştin? He sen benim sadece eski avukatsım o kadar. Birde bir ara kalbine yolculuk yapmaya çalışan bir yolcu fakat sen iyi şoförlük yapamadın yakışıklı."

Son sözlerimi söyleyerek son defa kahverengilerine baktım. Benimle konuşacak hala cesareti yoktu o yüzden zorlamayada gerek yoktu. Sırtımı ağaçtan ayırarak sonunda hareket edebilmiştim tam yoluma gidiyordum ki karşıdan gelen kişilerle durakladım.

Önde Elif bir hışımla üzerimize doğru koşuyordu. Arkasından Feride söylenerek ona yetişmeye çalışıyordu. Sanırım küçük çaplı bir kaos çıkmış büyüğüde yoldaydı.

"Ben kaosdan uzak durdukça kaos üzerime geliyor Allah'ım."

"Ne kaosu?"

Yabancının sorduğu soruyla arkasını işaret ederek bakmasını söyledim.

O bakana kadar kardeşi çoktan dibimizde bitmişti. Hemde cırlayarak.

"Senin benim abimle ne işin var?"

"Yanlış soru canım asıl senin abin benim peşimde."

Elif şokla abisine bakarken yakışıklınında yüzünde de şaşkınlık vardı. Tabikide onları umursamadım. Omuzlarımı silkerek kaosa adım adım yaklaştım. Bu arada Elif'e doğru yaklaştım cidden.

"Senin bu abin var ya bana hayran olmuş. Hemde baya abayı yakmış peşimden hiç ayrılmıyor. Bindiğim otobüsün şoförü oldu. Beni gülen adamdan kıskandı. Düştüm diye kucağında hastaneye götürdü, böyle kucağına alarak. Bu arada avukatım bile oldu. Ay sen bilmiyorsun ben bir numaralı suçluyum. Habire birilerini döverek hop kendimi nezarette buluyorum. Umarım bir gün seni ve abini döver birde öyle hapise girerim ne dersin?"

"He!"

Elif'ten gelen cevap sadece tek kelimeydi.

Zavallı kızı şoke etmiştim. Bu arada Feride çoktan yanımıza gelmiş durumu anlamaya çalışıyordu.

"Abi bana ne olur bunların doğru olmadığını söyle. Senin bu paçoz kızla ne işin var?"

Kız hala hakaret peşindeydi. O kadar saç yolmalarımdan sonra akıllanmamıştı.

"Elif abiciğim senlik bir şey yok. Sen arabanın yanına git geliyorum."

Yakışıklıya hiç aldırış etmeden Elifin burnunun dibine girerek sinirle gözlerine baktım.

"Kızım sen hiç akıllanmayacaksın galiba? Bana kaç kere paçoz deme dedim ama sen kıt akıllı olduğun için anlamıyorsun. İlla saçlarımı gel yol diyorsun."

Resmen kaşınıyordu. Ona daha dövüşçü tarafımı göstermemiştim ondandı bunun havaları. Elimi yavaşca kaldırarak tam saçlarına gidiyordu ki birinin hem elimden tutmasıyla hemde belimden tutmasıyla cadıdan uzaklaştırıldım.

Ayaklarım havada çaresizce çırpınırken boynumda ki nefesle çırpınmayı bıraktım.

"Şişt sakin ol küçük kız. Sen konuşarak kavga etmesini bilmiyor musun?"

Bana küçük kız diyen kimdi tabiikide Yağız oğlan. Feride'nin beni böyle kucaklayacak hali yoktu ya. Aklıma Feride gelince bakışlarım ona kaydı ve o gerçekten birini kucaklamıştı. En yakın arkadaşını değil düşman kızı kucaklamıştı. Hemde ciyak ciyak bağıran bir kızla baş etmeye çalışıyordu.

"Feride bırak beni şu arkadaşını bir şeye benzeteyim. "

Gerçekten beni bir şeye benzetmek mi istiyordu?

'Ulan bırak bakalım ne yapacak? Bende zaten bu anı bekliyorum."

"Elif çeneni kapa, onu kışkırtma. Yoksa sonun kötü olur."

Kulağımın dibinden gelen ikazlar kızı dahada çıldırttı. Ayaklarıyla zavallı arkadaşımın bacaklarına vuruyor ellerini ısırmaya çalışıyordu. Onu öyle görünce bu sefer ben yerimde çırpınmaya başladım. Yakışıklın kaslı kollarında.

"Bırak beni hödük bırak ki kardeşine gününü göstereyim. Bak arkadaşıma bir zarar gelsin senin o saçlarını kel tavuğa çevirmezsem bana da Dilruba demesinler."

Bende kendi çapımda cırlarken etrafımızda öğrenciler çoktan toplanmış videoyaya çekiyorlardı. Çünkü okulun meşhur kavgacı insanları biz olduğumuz için tanınıyor ve okulun itiraf sayfalarında çarşaf çarşaf videolarımızı yayınlıyorlardı. Sonrada bizimle dalga geçip gülüyorlardı.

O öfkeylede onlara dönerek hepsine tek tek baktım. Aralarında tanıdık öğrencilerde vardı. Elimi kaldırıp işaret parmağımı sallayarak onları tehdit etmiştim bile.

"Berk varya bu video internete bir düşsün önce senden başlarım hesaba. Bak bak Ece'de çekiyormuş bizi. Kızım sen yürek mi yedin? Ooo Halil bey sizde öyle mi geçen ay yürüdüğüm çocuk bile beni rezil edecek."

" Sen o çocuğada mı yürüdün?"

Kulağımın hemen ötesinden gelen sinirli sesi duyunca bir an da kendime geldim. Etrafa tehdit etmekten bunları unutmuştum. Tam ona cevap verecekken kardeşinin ciyak sesi araya girdi.

"Abi sen beni koruyacağına onu mu koruyorsun? Sana anlattım ya o bir zır deli diye. Ama sen gittin onu kucakladın?"

Abisine fırsat vermeden araya ben girdim.

" Kızım tabiki beni koruyacak senin abin bana yürüyor. Hem benimde arkadaşım seni kucakladı ben bir şey diyor muyum?Cadı..."

Sözlerimin bir anda yarıda kesildi çünkü dudaklarımı bir el kapatmıştı. Ama o halde bile konuşmaya çalışıyordum. Tam ayağımla dizlerine vuracakken o hamle yaparak dünya mı tersine çevirdi. Beni omzundan sallandırarak ilerlemeye başladı. O halde başım dönmeye başlamıştı. Ellerimle sırtına vurup beni bıraksım istedim ama o daha çok sıkı tuturak bırakmadı.

"Varya bunu sana ödetmezsem o cadı kardeşine ödetmezsem benim adım Dilruba değil. Çabuk indir beni. Bak başım dönüyor midem bulanıyor ya. Hem ben daha yeni kafa travması geçirdim bu yaptığın eziyet."

Eziyet deyince bir anda insafa gelerek durdu ve nihayet omzundan indirdi.

Ayaklarım yere bastığında dengemi kaybeder gibi oldum yakışıklı tekrar belimden tutacakken omzunda yitikleyerek benden uzaklaştırdım.

"Uzak dur benden."

"Dilruba iyi misin?"

Birde iyi misin diye soruyordu. Şuanda iyi olmayı bırak sinirlerime hakim olamıyordum. Derin derin nefes alarak içimde ki öfkeyi susturmaya çalıştım.

"Bir daha karşıma çıkma. Bir daha sesini kokunu yanıma yaklaştırma. O cadı kardeşini benden uzak tut yoksa hastaneden toplarsın benden söylemesi."

Son ikazımı edip konuşmasına fırsat vermeden okulun çıkışına doğru yürüyerek ondan uzaklaştım.Gözlerim dolmuştu neredeyse ağlayacaktım. İki kardeşte hayatımın içine etmeye gelmişlerdi resmen.

Arkamdan birinin elimi tutmasıyla durakladım tam hamle yapıp kendimden uzaklaştıracaktım ki Feride'yi görmemle duraksadım.

"Hadi çiçeğim odamıza gidelim çekirdeğimizi alalım dedikodutime yapalım."

Arkadaşıma kocaman gülümseyerek başımı salladım. Her zaman zor zamanlarımda yanımda beliren çiçeğimdi o benim.

Yurda gelmemiz 10 dakika bile sürmemiş çoktan üstümüzü değiştirip yataklarımıza kurulmuştuk. Tabii elimizde çekirdek ve kola alarak.

"Ay Dilruba bugün olanlara inanmıyorum. Kız senin yakışıklı Elifi'n abisi çıktı ya."

"Feride ben onu geçtim bu dengesiz herifin hareketlerinden artık bıktım. Yaptıklarına bakar mısın? Gerçekten şaşırmış durumda. Benimle resmen dalga geçiyor ve bende izin veriyorum."

Feride ağzındaki çekirdeğin kabuğunu tükürerek yere attı sanki normal bir şey yapıyormuş gibi.

"Feride sen kendini cennet mahallesinde ki pembe sandım galiba kızım. Hayırdır yere çekirdek atmalar. Yarın sana temizletirim."

Feriden omzunu silkerek beni hiç umursamadı hatta yere tükürmeye devam etti. İçimden sabır çektim ama ona yarın sabah gösterecektim. Tam bir şey söyleyecekken birden bağırmaya başladı.

"Oha oha!"

"Of kızım ne bağırıyorsun korktum bir an."

"Dilruba Elif'in ailesi zengin değil mi?"

"Evet!"

"Peki onların otobüs firmaları yok mu?"

"Evet bildiğim kadarıyla vardı adı neydi dur bir dakika.'

Düşündüm düşündüm ve benim jeton nihayet düşmüştü.

"Feride benim seyahat ettiğim firmanın adı Yasemin. Elif'lerin firmasının adı da Yasemin."

"Hı hı."

"Feride Elif'le Yağız oğlan kardeş bu durumda oda zengin oluyor değil mi? Hemde firmanın sahibi."

"Hı hı!"

Feride hipnoz olmuş gibi aynı sözü tekrarlıyordu. Bu arada çekirdek yemeye devam ediyordu. Yani ikinci pembe olma yolunda ilerliyordu.

"Ama Yağız oğlan orda şöfor aynı zamanda avukat."

Bendeki tespitlere gelin. Maşallah.

"Dilruba kız sana piyango vurdu galiba. Zengin kocamı buldun sen?"

Feride'nin son sözünden sonra çekirdeğin kabuğu boğazıma kaçtı. Birden öksürmeye başlamıştım.

"Kız yavaş yavaş daha zengin olmadan ölecen mi sen?"

Feride çoktan yanımda bitmiş eliyle sırtıma vuruyordu. Öksürüğüm geçince sırtımdaki elini çekip kucağına bıraktım.

"Feride sus yoksa fena olacak."

Feride sustu ama aklım susmadı yeni bir detay daha gelince bu sefer gerçekten şaşırma moduna geçtim.

"Feride Elif'in babası bir trafik kazası geçirmiş bir sene komada kalmış ve ölmüştü değil mi?"

"Evet ne oldu?"

İşte şimdi her şey yerine oturuyordu. Yağız oğlanın gözlerindeki hüzün. Hastanede duramaması. Hepsi babasıyla ilgiliydi.

"Gözlerindeki hüzün ondanmış."

Feride hiç bir şey anlamamış gibi yüzüme baktı. Benden yanıt alamayınca yerine geçerek tekrar çekirdek yemeye devam etti. Yani pembeliye.

O sırada telefonuma bir mesaj düştü. Merakla elime alarak kilidini açıp mesaja baktım. İnstagramdan gelmişti.

Ordan olunca birden heyecan bastı. İsmide görünce daha da heyecanlandım. Mesaja girip yazıyı okudum ve donakaldım.

Mesaj Yağız oğlandandı ve yine saçmalamıştı.

"Bulamadım."

Yani tek mesaj buydu. Acaba yanlış mı göndermişti? Bir an hayal kırıklığına uğradım. Öfkeyle bende cevap yazıp yolladım.

"Mesaj attığın isme dikkat et. Yanlışlık oldu galiba."

"Yok doğru kişiye attım sadece ne yazacağımı bulamadım."

Yuh gerçekten artık bana söylenecek söz bırakmamıştı. Karşımda resmen odun herifin teki vardı ve attığı mesajla bir kez daha kendini kanıtlamıştı.

Loading...
0%