@gunes_ay21
|
Yazgılar elbet birgün gerçekleşir. Bu evrenin asla değişmeyen en yegane kurallarındandır. Peki benim adım neden bu eylemden geliyor ki? Yazgı Sürgün... Peki annem bana neden bu adı layık gördü ki? Ne özelliğim vardı da beni bu ada layık gördü? Kulağına mı hoş geldi. Her ismin konulduğu kişiyi yansıttığını düşünürüm. Arkadaşlarımdan Kayra, Umay ve Deniz. Kayra yüksek tutulan kişi anlmaına gelir. Kayra için bu geçerli. Hiçbir koşulda başını eğmez ve her daim dik duruşunu sergiler. Onun bu özelliğini çoğu zaman severim. Bazen katlanılmaz ama onu benim dostum yapan zaten onun kişiliğidir. Umay devlet kuşu demektir. Beklenmedik iyilikler. Tam anlamıyla Umay içindi. Hiç düşünmediğiniz bir anda size öyle bir iyilik yapar ki şaşırırsınız. Ve bir de Deniz. Hırçın dalgalar gibidir. O kadar sert vurur ki kayaya o kaya yerinden oynar. Ama dinginliği o kadar rahatlatıcı ki. Baktıkça bakasın gelir. Peki ya ben Yazgı? Kader demekti. İyi kaderlerden miydim ben peki? Hayır! Ben kendime kötü bir Yazgı derdim. Girdiğim her çevre de bir bela olurdu. Bazen tüm bunların suçlusu olmaktan korkuyordum. Öyleydim. Annem ve babam bana her daim o kadar güzel bir sevgidir ile yaklaştılar ki yüreğim hiç o kadar güzel hissetmemişti. Benim diğerlerinin dediği dilde hastalığım olan şizofrenmişim. Bu çocukluğumdan beri vardı bende. O kadar can yakıcı bir durumdu ki... Hayatımda ilk defa sekiz yaşındayken yargılandım. Annem ve babam bir gece vakti ölü buldum. Göğüslerinden kan akıyordu o kadar sarsıcı bir durumdu ki. Haftalarca konuşamamıştım. Mahkemeye çıkmıştım. Sekiz yaşında anne ve babamın katili olmakla suçlanıp mahkemeye çıktım. Konuşamadım bile. O kadar parçalanmıştım ki beni öldürsünler istiyordum. Sekiz yaşındaki kız ölüm diliyordu... Teyzem benim için şunu demişti. " Bu kız şizofren" Ne demekti şizofren olmak? Neyim vardı benim? Hasta mıydım? O sırada mahkemenin tam ortasında gördüğüm silip etek ile attığım ilk çılıktı bu. Çocukken bile çığlık atmayan ben sekiz yaşımda çığlık attım. Çünkü o an kimsesizliğimi hissettim. Sonra ne mi oldu? Tımarhaneye yatırıldım. Yıllarca olmadığım bir hastalığın tedavisini gördüm. Her gün o ruhları görmek ne kadarda ürkütücüydü. Onlar artık bu lanet hayatımın bir parçası olmuştu. Tam on dört yılım o tımarhane de geçti. Son sekiz yılı benim ın biraz daha katlanılır olmuştu. İlk önce Umay ve Deniz geldi. İkizlerin ruhsal hastalığı olduğunu söylemişti bana ilk. Biri dissosiyatif'ti. Umay da kişilik bozukluğu vardı. Çift kişilik halindeydi. Deniz iseise Hafefobiydi. Yani başkalarına temas edemiyordu. En son ise Kayra geldi. Onda da Amok sendromu vardı. Onun da problemi öfke kontrol bozukluğuydu. Biz dört genç hayatımızın en güzel yıllarını bu soğuk dört duvar arasında geçirdik. Biz dört genç şuan da benim on dört yıl kaldığım onların ise sekiz yıl kaldığı o lanet yerden kaçmıştık. " Yazgı kalk artık şu yataktan! Tüm gün yataktasın! " Gözlerimiz devirip yataktan kalktım. Yapacak birşeyimiz yokken neden yatakta yatmıyım ki? " Geldim! " Salona gittiğim de üçü de bana bakınca, " Ne? Günaydın mı diyim bu saatte. " Deniz'in nefes vermesi önemli bir konu oldığunu anladım. " Ne oldu? Şu birkaç günlük firarımız sorunsuzdu. " Daha yeni kaçmıştık tımarhaneden. " Her yerde aranıyoruz. Erzağımız bitti. Artık dışarı çıkıp para kazanmamız gerek. " Farkındayım bunun. Sınırlı erzağımız vardı ama şuan ne yapağımızı emin olamıyorum. " Yapamayız. Yakalanmak istemiyorum! " Sesim yükselmişti. Yakalanmak şuan için en büyük korkum. " Biz de istemiyoruz ama açlıktan da ölemeyiz Yazgı. " Umay da haklıydı. " Başka bir yola ihtiyacımız var Umay. Bir c şıkkı " Hala yorgun hissediyorum. Nedense tımarhaneden kaçtığımızdan beri üzerimde bir halsizlik vardı. Kaçış günü... Dört duvar arasında olan tek şey bir yatak ve benim soluk bedenimdi. Ayaklarımı bedenime doğru büktüm. Titriyordum. Yine onlar tam karşımdaydı. Bu sefer daha da fazlaydı. Kaç taneydiler? "Uzak durun! " Bazen sözlerim dinleniyordu. Bazen ise o kadar karşıe çıkıyorlardı ki. Gözlerimi kapatıp mırıldanmaya başladım. "Güneş çıksın gökyüzüne ay insin yer yüzüne. Tan ağarırken güneş doğarken, bir gün bunların hicbiri olmayacak. Bir gün hepimiz toprak olup ruhlara karışıcaz... " Ardından attığım kahkaha kulaklarımı tırmaladı. Kendi uydurduğum şarkılarda bile ruhlar vardı... " Defolun gidin! Hiçbirinizi istiyorum daha fazla görmek! Yeter! " Artık hiçbiriniz görmek istemiyorum! O sırada kapı çaldı ve gelen kişi ile nutkum tutuldu. " Sen?! " Ne işi vardı burada? Ne arıyordu? " Babaannene merhaba demicek misin torunum. " Benden iğrendiği o kadar belliydi ki. "Uzak dur benden! Defol git. " Yatağımdaki yastığı ona doğru fırlattım. Elime sadece bu geçmişti. " Bir genç kız gibi davran! " " S.ktir git buradan! Defol! " Babaannemden nefret ediyorum. Babamın annesi olması bir şeyi değiştirmez. O alçağın tekiydi. Babamı bile kabul etmemiş birine karşı saygıyı asla göstermem! " Ah ah birazdan evimize gittiğimiz de sana gereken eğitimi mutlaka vericem güzel torunum. " Bu olamazdı. Orası buradan da kötüydü! Asla olmaz! " Hayır. Ne olursa olsun seninle gelmem! Beni buna kimse zorlayamaz! " O an da başka bir let hissettim. Ruhlar babaannemin etrafında toplandı. Ve de daha önce görmediğim bir sorun ile karşılaştım. Ruhlar babaannemin ruhunu soluyordu sanki. Bir ruhtan başka bir ruha geçen akış görmüştüm. Neler oluyor. Babaannem çat diye yere düştü. Öldürmüş müydü? Yüreğim hızlandı. Yanındaki hemşire nabzına baktığında gözleri fal taşı gibi büyüdü. " Ölmüş! " O sırada hızla dışarı çıkınca ne yapacağımı bilemedim. Hızla babaannemin yanına gittim. " Kaçsam mı? " Aklıma gelen fikir ile yüreğim hızlandı. İşte fırsat! Hızla odadan çıktım. Kayra'nın odası tam karşıdaydı. Onun odasını açıp içeri girdim. ” Yazgı? " " Kalk gidiyoruz! " Sanki buna dünden hazırmış gibi hızla kalktı " Hadi gidelim. " Kılırdamadan edemedim. Hızla Deniz ve Umay'ı aldıp çaktırmadan dışarı çıktık. Orman boyunca hızla koşmuştuk. Hızla gittiğimiz de ana yola çıktık. Oradan da bir tır çevirip binmiştik. Günümüz... Bir uçurumun kenarında denizi seyretmek o kadar tuhaftı ki. Uçurumun hemen altında ise deniz vardı... Buradan atlasam acaba ölür müyüm? Bu ne biçim bir soru tabiki ölürdün ya da mucizevi bir şekilde kurtulur ve acı içinde yaşamaya devam ederdin. Zihnim de başka bir sesin yankısını duydum. " Ölürsen seni tekrar bulurum. " Bazen zihnimin içinde başka birinin sesini duyduğumu hissediyordum. Bazen o ses o kadar ürkütücü bir güven veriyor ki. Ben bile hayret ediyorum. Bir erkek sesiydi. Hoş bir tınısı vardı. O kadar melodik bir seski. Kim dinlese huzura erişicekmiş gibi... " Ölmeme izin verirdin yani? " İnsanlar beni kendi kendine konuştuğunu sanıyorlar ama ben zihnimdeki sesle konuşurum... " Bazen ölüme kimse engel olamaz. Yazgılar daima gerçekleşir... " Buruk bir tebessüm ettim. " Değişemez mi yazgılar? " " Değişmesini isterdim. Böyle bir yaşamdan ziyade başka bir yaşam fena olmazdı. " Ses kesildi ve ben kahkahaya boğuldum. Deliriyorum... Arkamdan Umay, Kayra ve Deniz'in sesini duydum. " Senin belanı versinler Karya! Allah seni bildiği gibi yapsın! " " Bir sessiz olun ya! " Üçü de yanıma geldi. Ve oturdular. " Güzel manzara... " Umay'ın neşeli sesi beni güldürdü. " Öyle. Tam sekiz yıl mahrum kaldık bu güzellikten. " Deniz'in sesi tedirgin gibiydi. " Ama yine de özgürüz artık... " Kayra'nın sesi ise yıllar sonra ilk kez huzur doluydu. " Tam anlamıyla değiliz. Bir şeyler eksik. " Evet içimde bunları hissediyorum. " Ne eksik Yazgı? " " Bilmiyorum. " O sırada arkadan gelen sesle, " Hareket etmeyin ve elleri kaldırın! " Dördümüz de affalladık. Yakalandık. Dördümüz de ayağa kalkıp arkamıza döndük. Sekiz polis, tımarhaneden doktor ve müdür. " Cebiniz de silah varsa atın! " Korkuyorum. Yine oraya girmek istemiyorum! " Kızlar ben oraya girmektense ölümü göze alırım. " Hızla uçuruma doğru dönüp atladım... Arkama bakmamam gerekiyordu. Ama baktım işte. Üçü de peşimden gelmişlerdi. Suya düştüğümde nefesimi tuttum. Ardından da diğerleri düşmüş olmalı. Gözlerim yavaş yavaş kapandığında gördüğüm son şey mor, mavi, beyaz ve kırmızı ışıklar oldu... Sonumuz yine hep birlikte.
|
0% |