Yeni Üyelik
9.
Bölüm

Sevgi ve Bağlılık

@gunes_ay21

Aşk acısı nedir bu yirmi iki yıllık hayatımda hiç tadmadığımı şimdi çok iyi tadıyordum... Özlemiştim onu... Onun varlığını hissedemiyorum bile... Onu her düşündüğümde her hissettiğim de gözlerimin ardı titriyordu. Ona söylediğim sözler kalbime bir mühür gibi işlenmişti.

Onun yokluğu o kadar acımasızcaydı ki ama bunu ben yapmıştım bir başkası değil bizzat ben onu uzaklaştıran bendim. Ona haketmediği sözlere söyleyen bendim. Bir başkası değil...

Kalbim ona fena tutulmuştu. Onu özlüyorum... Aylar oldu. Onu aylardır göremiyorum... Altı ay dolmak üzereydi. Artık akedemiye gitmem gerekiyordu ama onu görmek istiyorum...

Aferin Yazgı aferin sana...

" Hazır mısıne Yazgı? Yola çıkıcaksın. " Arkadaşlarımı göreceğim için bile heyecanım yoktu.

Ona ihtiyacım olduğunu hissediyorum. Ona gerçekten m'de ihtiyacım vardı.

Bu üç dört ay boyunca bir çok temel büyü öğrendim ama bunları ondan öğrenmek istiyordum.

Kara büyü kitabını baştan sona ezberlemeye çalıştım. Çoğu aklımdaydı....

" Hazırım. " Neşem kaçmıştı. Birkaç ayda tanıdığım birine nasıl bu kadar bağlanırım aklım almıyor. Aşık olmak bu kadar kolay mıydı?

At arabasına binerken Tomris ile vedalaştım ne kadar çoğu zaman tezatlaşsak da onunla aylarca zaman geçirdim.

Arabaya bindiğim de akşama anca varırdım akademiye. Deneyimlemştik artık.

Ama kalbimi kurcalayan o düşünce ile ne yapacağımı şaşırdım. Ona aşık olmak büyük bir hata pişman olmadığım bir hata olmuştu. Bu kadar kolay olunan bir aşkın gerçekliği şüphe duyulacak gibiydi farkındayım.

Bundan ben de şüphe duyuyorum aşkımı kendim sorguluyorum. Bu imkansız geliyor ona nefret ettiğimi söyleyip bi anda aşık olamam.

Tamam nefret de etmiyorum ama aşk bu kadar kolay bir duygu olamaz!

Tam o sırada araba pat diye durdu. Bu kadar çabuk gelmiş olamayız. Bu imkansız.

" Bir sorun mu var? " Ön tarafta perdeyi açtığım da şoförün kafası bedeninden ayrıldı. Ayrılan beden de gördüğüm şeyle çığlık atıp geriye doğru sendeledim bu nasıl bir şey böyle!

Hızla geriye sendelediğim de dengemi korumak zordu.

Hızla arabadan atladım. Araban iner inmez canavar saldırmaya başlanmıştı. Yuh ebesini ama yani!

Bu şeyin kaç gözü vardı? Simsiyah derisinin üstünde kuzguna benzeyen tüyler verdi. Burnu yerine bir gaga bu şeyin gözleri dışında her şeyi siyahtı hem de bildiğin kömür karası bir siyahtı!

Yaratığım gözleri beni bulunca hızla ayakklandım ve koşmaya başladım.

Tırpanım neden yok şuan! Tomris senin belan olucam yeter ki kurtulayım!

Arkamı dönmeye deli gibi korkuyordum. Daha da hızlanmaya başladığım da bu kadar hızlı koşabildiğime inanamıyorum!

Şükür ki ayağımda bot vardı. Arkamı döndüğümde bana ne kadar yaklşaştığını görmek korkudan ecel terleri dökmeme sebep oldu.

Tüm gücümü hemen harcadığımdan daha fazla koşamicaktım. Hızla bir ağacın arkasına geçip yerden bir kaya almaya çalıştım.

Kaya o kadar ağırdı ki neredeyse kendi ayağıma düşürecektim.

Yaratık önüme geldiğin de korkudan titremeye başlamıştım bile. Bu nasıl bir canlı öyle? Ağzından salyalar birk akıyordu. Iy iğrenç. Yaratıkın kafasına doğru elimdeki kayayı attığım da kafası parçalandı. Kırmızı kan yerine siyah kan akmış bir de beyaz üstüme sıçramıştı.

Kalan bedeni ise hiç beklemediğim bir şekilde siyah menekşelere dönüştü.

Buradan gitmek için 1001. sebep burası korkunç!

Siyah Kane midemi bulandırmaya başlamıştı. Kusucam şimdi.

Ve gerçekten de dediğim oldu.

Midemde ne varsa gitmişti. Suyum da yoktu ki.

Akademiye gitmem gerek bunlardan bir tane daha istemiyorum. Arabanın o tarafa doğru ilerlediğim de arabadan geriye bir hurdalık bile kalmamış.

Arabayı kullanan kişiden geriye ise sadece kafatası o kadar.

Kusmamak için kendimi tuttum. Tüm bunların mantıklı veya mantıksız bir açıklaması olmalı ölebilirdim!

Arabdan gitmemiz gereken onca yolu yürüyerek gitmek zorundaydım en önemlisi ise berbat derece kokuyor ve korkuyordum.

Eteğimden bir temiz bir kumaş yırtıp ağzımı temizledim. Ardından da görünen yerdeki siyah kanları.

" Buradan defolup gitmek istiyorum!"

Ardından bazı ruhların sesini duydum.

" Bıkmış ay götüm yani. " Duyduğum ses küstah bir ruha ait olmalıydı.

" Bir mutantı öldüyor ama! Ay burası ne kadar da korkunç öyle ay bayılıcam şimdi. "

Bu ukala ruh fazla olmuştu ama! " Kolaysa gelip sen halletseydin! "

Bana cevap vermesini beklemiyordum, " Lordum bu salağı fazla pohpohlamış. "

" O lorduna söyle. Bana vermediği tırpanı onun gö-"

Tam o sırada önüme üç ruh çıktı. Biri kız diğerleri erkekti.

" Ne kadar da ağzı bozuk bir leydi. Lorduma üzüldüm açıkçası. "

Kızıl kıvırcık saçlı çilleri olan bir ergene benziyordu.

" Çok meraklıysan lordunla evlenebilirsin. " Tamam bu lordun kin olduğu muamma.

" Ben bile ona daha iyi bir eş olurum. "

Gözlerimi devirdim, " O halde adını bilmediğim hergele yüzüklerinizi bizzat benim takacağımdan emin olabilirsin." Kıvırcık saçlının yanındaki kıkırdamaya başladığında kıvırcık olan ve ben ona ters bir bakış attık.

" Gülme! Komik değil! " Kıvırcık olan sitem etmişti.

" Bebeğim sen söyle komik mi? " Kız olan gözlerini devirdi. " Bebeğim ne? Bana öyle seslenme demiştim. "

Gülmemek için başımı çevirdim.

" Leydim iyi mısınız? " Şükür ki biri insancıl çıktı da halimi sordu.

" Az daha öldürülmem haricinde iyiyim. " O anda hepsinin bakışı değişti. Kıvırcık olanın bile, " Kim o ecdanını bellediğim p.ç kurusu? "

Sadece omuz silktim kim olduğunu bilmiyorum.

" Karga ve Örümceğin birleşip insan olmuş hali. Yani ona benziyor. Bir sürü gözü var ve kırmızı teni simsiyah ve tüyler var. "

Üçü de bakışınca onların gözünde de korkuyu gördüm.

" Ne yaptı sana? "

" Öldürmeye çalışmak haricinde hiçbir şey! "

Korkularını hissediyordum. O kadar korkuçlar mı?

" Sen leydiyi akademiye götür. Biz de lorduma haber verelim. "

Tamam ters bir şeyler dönüyor ama yinede bana bir daha dokunmasınlar ne halleri varsa görsün.

Kıvırcık olan ve kız gittiğinde diğeri ile başbaşa kaldık.

" Gidelim leydim. "

Başımı salladım. Ardından ise patika boyunca ilerledik.

" Hangi ırmak aitsin? "

Yüzünde alaylı bir sırıtış oluştu, " Irk mı? Hmm şuan ki ırklardan değilim." Demek başka ırklardan vardı. İyi tek yapmam gereken isimlerini öğrenmek.

" Gücün ne o halde? "

" İstediğim kişiyi belli bir süreliğine kontrol altına alabilirim. " Vay ne kadar da iyi.

" Güzelmiş. " Yol boyunca sessizlik hakimdi.

Akademiye geldiğimiz de o geri döndü ben de bariyerden içeri girdim.

Çok geç kaldığım için güneşli hava yoktu. Kararmıştı. Yıldızlar gökyüzündeydi.

Akademi kapısına girdiğim de, binaya yöneldim. Beni gören biri sanki iğrenç mişim gibi bana bakıyordu.

" Neye bakıyorsun? Hiç mi görmedin benim gibi güzeli? "

Kız iğrenerek benden uzaklaştı. Ardından odama gitmek için binaya yönelmiştim ki danışmanda ki kız, " Yemek salonuna! "

Halimi görmüyor muydu? Berbat bir haldeyim ve böyle yemek salonuna girersem rezil olurum!

" Yemek salonuna bu halde giremem. En azından üstümü değiştirmem için fırsat verin. "

Kadın beni baştan sona incelendiğinde, " Pek bir fark yok. " Pek bir fark yok öyle mi? O halde ona aradaki farkı en içten yolla göstermem gerek dimi?

" Adın ne senin? "

" Lara. Ne yapıcaksın? Müdüre mi şikayet ediceksin? "

Beni bir çocuk gibi görüyor olmalıydı ama ben olgun biriyim müdüre gitmektense kendim hallederim.

" Ah hiç olur mu öyle. Bu çok ayıp. " Kızın yanına yaklaştığım da eliyle işaret verdi. " Senin için çok güzel bir şeyim var. "

Ona tam haddini bildirecektim ki. İki kolumda da hissettiğim kuvvetle duraksadım. Bu salak muhafızları mı çağırmıştı.

" Korkak embesil. " Gözlerimi devirdiğimde beni hiç tınlamadı bile, " Yemek salonuna. " Bu halde gidemem diyorum nesini anlamıyor? Aklı kı kıt? Pek öyle gözükmüyor ama!

" Çekin lan şu ellerinizi! " Muhafızlar bu tarz lafları çok duymuşlar gibi hiç tınlamadılar.

" Emir kuluyuz leydim. İstesek de bırakamayız. "

Haklılar tamam. Ama bu şekilde gidersem rezil olurum.

" En azından kendim gideyim dimi? "

Muhafızlar bakışınca ellerimi direk bıraktılar ama yanımdan gitmediler.

Mecbur yemek salonuna doğru ilerlemek zorunda kaldım. Kapının önüne geldiğim de ani bir kararla kaçmaya yeltendim fakat bunu anlamış olucaklar ki beni daha sıkı tuttular ve direk kapıyı açtılar.

Kapı açılınca ışık yüzünden gözlerimi kısmak zorunda kaldım.

" Ne kadar da iyi. " İçeriye girdiğim anda bakışların esiri oldum.

Tüm okul ve öğretmenler sanki daha önce beni hiç görmemiş gibi bakıyorlardı.

Daha fazla sabredemeyip dirseğimi ikisinin de karnına geçirdim.

İkisi de mecbur geri çekildi. Ardından gözlerim kızları aradı onları bulduğum da şaşkın bakışları bana bakıyordu. Adımlarımı hızlandırıp yanlarına gitmeye yeltendiğim de, " Dur orada! "

Sesin geldiği yere baktığım da Deniz'in ırkından olan Arel mi herlade onun gibi bir şeydi.

" Bana demiyorsun heralde? " Bana dicek hali yoktu heralde? Ardından masasından ayağa kalktı ve yanında yancıları da vardı. Faris ve Özden, " Sana diyorum. Onlardan uzak dur. "

Kaşlarım alayla çatıldı. Bu herif ne boktu da beni kızlardan uzak tutucaktı. Ben Yazgı Sürgün kimse bana emir veremez!

" Kızlardan uzak durmamı isticek son kişi bile değilken bana bunu deme hakkını sana kim verdi. "

Arden'nin bir şey söylemesini beklediğim sıra da Deniz ayağa kalktı, " Yazgı uzatma daha fazla. "

Bakışlarım hayal kırıklığı ile o tarafa kaydığında ne yapacağımı şaşırdım. " Gidiyim mi yani? " Ne yapacağımı gerçekten de bilemedim. Neden bana böyle davrandı ki? Benden utandı mı? Diğerlerinin yüzüne baktığım da Umay gözlerini kaçırdı. Kayra ise yemeği ile ilgileniyordu.

Dönüp Deniz'e baktığım da ne kal dedi ne de git dedi. Bu tavrına anlam veremesem de yönümü başka tarafa doğru çevirdim. Oturmak istediğim yerlere oturmamı istemiyorlar gibi davranan tavırlarına anlam vermekte güçlük çektim.

En sonunda kendimi en köşe de tek başıma otururken buldum.

Kızlar ile uzun zaman sonra ilk kez karşılaşmıştım ve böyle olucağını hiç düşünmemiştim. Tüm okulum bana bu kadar tavır almasının sebebi neydi? Daha birkaç dakika önce girdim ne olmuş olabilirdi ki?

" Ders saatlerinde çoğunlukla savunma ve büyü ağırlıklı dersler işlenecek. " Bunu dediği sırada gözleriyle bana baktı müdüre hanım. Yaptığı ima her neyse görmezden gelmek en iyisi...

" Dağılabilirsiniz. " Kızların yanına tekrar gidip gitmemek arasında kaldım fakat bunu yaparsam ne olacağından korktum ve odama çıkma kararı aldım sonuçta Deniz ile orada konuşabilirim ve bir kabahatim varsa düzeltilebiliriz.

İçimi bu şekilde rahatlattıktan sonra odama doğru yöneldim. Ana binadan çıkıp yatakhane binasına yöneldim. Odamın olduğu kata çıktığım da bir süre Deniz'i bekledim.

Ne kadar beklediğimin farkında değildim ama ortalama iki üç saat beklemişimdir. Ardından Deniz'i merak edip odadan çıkıp birine sorma kararı aldım. Üzerime palto giyip bahçeye çıktım. Ne olduğunu bilmediğim kadına, " Merhaba ben Yazgı Sürgün oda arkadaşım Deniz Işık odaya gelmedi de merak ettim. Sebebini öğrenebilir miyim?

Kadın elindeki parşomenlere baktı, " Ah Deniz Hanım odasını değiştirmiş. Artık sizinle kalmicakmış. "

Nasıl yanı bildiğin odasını mı değiştirdi? Neden? Neden böyle bir şey yaptı? Bu o kadar anlamsız geliyor ki. Uzum zamandır konuşmadığım birine karşı ne suç işlemiş olabilirim ki?

" Teşşekür ederim. " Kafamdaki sorularla tekrar odaya çıktım. Dolaptan dantel işlemeli açık krem rengi olan uzum geceliği giydim. Ardından yatağa uzanıp uyumaya çalıştım kafamda okadar çok soru vardı ki.

Uyumaya çalışarak hepsine cevap aramaya çalıştım.

***

Sabah gözlerimi korkunç bir kabustan açtım. Nefes alış verişlerim düzensiz kalbim ritmim ise normalin çok uzağındaydı.

Kabusumun kısa bir özeti şuydu. Yok oluş!

Hepsi yok oluyordu. Kayra, Deniz, Umay ve ben hepimiz küle dönüşmüştük. Son nefesim ise adını bile bilmeden kalbimin tutulduğu ruh olmuştu.

Ben son nefesimi onun dudaklarında bırakmıştım. Onun kollarında küle dönüştüm. Rüya o kadar gerçek ve nefes kesiciydi ki. Yüreğim ağzıma gelmişti. Mart ayının ortalarında dondurucu soğuk bile terlememe engel değildi.

Sakinleşmeye çalışmak beklediğimden uzun sürdü. Ardından odanın içindeki küçük banyoya girip işlerimi hallettim.

Ardından odadaki beyaz ahşap dolaptan diğerlerinin üniformasına benzeyen elbise çıkardım ve giyindim. Tam bedenime göreydi.

Üniformanın genel rengi kırmızıydı üzerinde gold detaylı işlemeler bana ateşi anımsatıyordu. Kıyafetin pelerin görünümlü şapkası ve yeleği vardı. Kıyafetin önünden uzun iki kumaş iniyordu. Kumaşların altında beyaz gömlek ve açık gri kısa bir etek vardı. Eteğin boyu diz kapağımın birkaç santim yukarısında bitiyordu. Ayağıma ise giymem için biraz uzun bot vardı.

Aynadan kendime baktığımda üzerimdeki renkler ateş kızılı saçlarım ile ahenk yaratıyordu.

Yatağın baş ucundaki çekmece de kitaplarım vardı. Bugünün ders programında ki kitapları alıp aşağı indim.

Kahvaltımı alıp masama geçtiğim sıra da kızlar kapıdan girdi. Üç değil dört kişi girdiler. Tanımadığım bir kız yanlarındaydı. Onu benim yerime mi koymuşlardı.

Ardından kızlarla göz göze geldim. Gözlerinde gördüğüm duygu ise hayal kırıklığıydı. Gerçekten aklım almıyor ne yapmışım ben?

Kayra bana yine o öfkesini yansıtıyordu. Ne kadar Umay olsa da içinde ki İmge'yi bastıramıyordu. Deniz ise sanki ona zarar vermişim gibi bakıyordu. Yanındaki kız ise belli belirsiz sırıtıyordu.

" Umay, Deniz, Kayra... Konuşabilir miyiz... " Sesim kısık çıkmıştı ama onlar beni hep duyardı.

Fakat bu sefer öyle olmamıştı. Ya beni duymadılar ya da beni görmezden gelip masalarına oturdular.

Kalbim de hissettiğim acı beni tükettiğini hissettim. İlk darbe ondan gelmişti, şimdi ki de kızlardan mı gelicekti?

Gözyaşlarımın akması an meselesiydi. Elimin tersi ile gözyaşlarımı silerken, yanıma birinin oturduğunu hissettim.

Başımı kaldırmayıp onu görmezden gelmeyi seçtim.

" Ne kadar da acı dimi? Dost dediğin insanların sana bunu yapması? " Sesin sahibini en içten duygularımla tanıyordum. Buradaydı gelmişti...

Gözlerimde biriken yaşlar onun varlığı bile yetmişti silmeye... Gitmemişti. Buradaydı...

Başımı kaldırdığım da hayal kırıklığının en büyüğünü yaşadım. Kimse yoktu ama onun sesiydi... Yüzümdeki gülümseme silinmişti. Ardından başka bir şey yapmadan masadan kalktım ve zerafet odasına gittim.

Burası bildiğin kocaman boş bir salondu.

" Ne güzel. " Gözlerimi devirip diğerlerini beklemeye başladım. O kadar bezdirici ki. Madem benimle arkadaşlıklarına nir açıklama bile yapmadan son vericekler ne halleri varsa görsünler. Canları cehnneme!

Hayır hayır canları cehennme gitmesinler...

Of Yazgı Of!

İçeriye öğrenciler toplandığın da son olarak süslü püslü bir kadın girdi.

Üzerinde kabarık pembe bir elbise, Saçları tavus kuşu gibi kabarık bir kadındı.

" Kralı ve Kraliçe adayları zerafet her iki taraf için de oldukça önemli bir etkendi.Sizler her daim her koşulda zarif alımlı ve olgun olmak zorundasınız. Bir krallığı yönetmek sadece diplomasi ile değil. Güzellik ve ahenk içinde olur. "

Bu kadın ne kadar da boş konuşuyor böyle.

" Sen oradaki duruşunu dikleştir. "

Etrafıma baktığım da kimse yoktu.

" Ben mi? "

" Elbette sen. Dik durmak bir kadının en önemli silahıdır. " Kendimi tutmak için zorladım ama bu çok zordu!

" Bir savaş aletinden sonra heralde dimi? " Her biri buz kesmişti.

Bir kadının en önemli silahı elinde tuttuğu güç olduğuna inanırım.

" Bu ne kadar da saçma bir argüman. "

Buralarda kimsenin kadınlara bayan dediğini falan duymadım ama burada bile kadın zayıf mıydı?

" Bir kadınnın duruşu onu bir savaşta galip yapmaz. Elinde tuttuğu kılıç ve güç onu galip yapar."

Hoca nazik ama sinsi bir gülüşle güldüğünde, " Bir kadınla savaşmak kimse istemez. Bu imkansız. Kadınlar diplomatik yollarla galip gelir. Savaş meydanını erkeklere bırakmak en iyisi. "

Buna hiç katılmıyorum. " Geldiğim yerde ne kadar az olsalar da kadın askerler vardı. "

" Bu bizi ilgilendirmez. "

" Yani burada hiç bir kadınla savaş yapılmadı yani?

Bu sefer hepsi bakışlarını kaçırdı. Şimdi yapıldı mı yapılmadı mı?

" Bazı şeylerin hiç değişmediğinin canlı kanıtı. " Faris neden kibirli habeş maymunun sözleri ile ona döndüm. Baştan aşağı kibir kaynıyordu. O parlak sarı saçlarını geriye atıyor yeşil gözleri ise yükseklerden bakıyordu.

Gözlerimi devirdim. " Kibirli prensimiz konuşmuş. Onur duydum. "

Başımı eğip belli belirsiz serenad yaptım.

" Kibirli prens öyle mi? Kendini hükümdar sanmaktan iyidir. "

Bana laf mı çarpıyor şimdi bu? Hükümdar olmak gibi bir derdim yoktu. " Ah o halde önümde eğildiğinde sana bu lafı yutturmaktan zevk alırım Faris. "

Bu sözlerim ile herkes korku ile bakınca biraz şaşırdım ama beni bozguna uğratan şey şu olmuştu.

Kayra bana öfke ile bakıyordu. Umay ise korkuyla, Deniz ise dik duruşunu bozmadan.

" Kafayı mı yedin sen? Herkesin içinde bu dediklerin laf mı? " Kayranın tepkisi bu birkaç günde beni en şaşırtan olmuştu.

" Eğer böyle devam ederse olacaklardan bahsediyorum. Söyle ı sevgili Lorduna ben kendimi hükümdar olarak görüyorsam öyleyimdir. "

İlk defa açık açık Kayra'ya bu tarz bir cümle kuruyordum.

" Sen ne... " O sırada Umay, Kayra'nın kolunu tuttu. " Bırak... Lütfen... Uzak dur ondan." Benden uzak duracakları bir şey yapmadım. Benden neden çekiniyorlardı.

" Saçmalamayı kesin artık! Benden neden kaçıyorsunuz?! Bian da böyle davranmanız aptalca! "

" Yeter artık! Derse geçelim. Herkes kendine bir partner bulsun. Bugün dans dersi ile başlicaz. Ardından görgü kuralları,hitabet şekli ve yeme içme adabı ile de devam edeceğiz. "

Herkes kendine bir partner bulduğun da bir tek ben bulamamıştım. Bir çocuk boştaydı onun yanına gidecekken. Hızla hocanın yanına gidip bir şeyler dedi ve salondan çıktı.

Dımdızlak kaldım ortada bildiğin. Tek başına olmak o kadar da kötü değildi.

" Bir partnerim yok ne yapmalıyım? "

Hoca gözlerini bana çevirip asık bir suratla, " Onları izle ve bir kuğ nasıl olunur öğren. Belki o zaman kendine yakışan bir beyefendi bulursun. "

Gözlerimi devirip dans edenleri izledim. Kızların her biri kendi krallığının lordu ile eşleşmişti.

Ama benim gücüme gidense şuydu. Uyum ve ahenk içindeydiler. Kıskanmadan edemedim. O kadar kusursuz görünüyorlardı ki sanki bir bütün gibiydiler.

Umay çekingen bakışlarını mest olmuş şekilde Özden'e bakıyordu. Özden ise onun o ürkek bakışlarında her ne yakaladıysa gülümsemesine engel olamıyordu.

Deniz ise hayranlığını gizleyemiyordu. Beğeni ile dolan bakışları Arden'nin üzerindeydi. Arden'nin gözleri ise Deniz'in gözleri ve dudakları arasında git geldeydi.

İkisinin de dansı mükemmel görünüyordu.

Ama aralarında en beceriksiz çift kesinlikle Faris ve Kayra çifti ydi. Dans boyunca Kayra defalarca Faris'in ayaklarına bastı. Faris ise Kayra ile gereken uyumu zar zor yakalıyor gibiydi.

Buna rağmen birbirleri ile uyumları takdirde şayandı.

Ama bir bana bir de ismini bile bilmediğim ruha baktığımda uyumdan eser bile olmadığını çok net söyleyebilirim.

Olmayan ilişkimizi kıyaslıyordum. Kötü bir şey biliyorum ama bir ölüyle aşk... Çok uçuk geliyor.

Ders boyunca dans eden çiftleri izlemek zorunda kaldım.

Ders bittiğinde sınıftan ilk çıkan ben oldum. Sonuçta burada kalmam için bir sebep yoktu.

Kısa bir ara olduğu için iksir sınıfına girdim. Rastgele bir yere oturdum. Çok geçmeden diğerleri geldi ve iksir yapmaya başladık.

Neyse ki bir iksir için partnere ihtiyacım yoktu.

Bugün yapacağımız iksir yaraları tedavi eden şamme iksiriydi.

Malzemelerini anlayabiliyorum sonuçta Tomris ve ruhun yanında aylarca zaman geçirdim.

20 mg kekik yağı, 2 tutam fesleğen, 1 adet anka tüyü, 3 adet çam kabuğu, sekiz adet yaban çileği, 54 mg geyik otu, 47 tane dr ıhlamur yaprağı.

İksir de biraz daha iyiydim. Tüm malzemeleri almak için rahat uzandığım da yanımda kızların yanında duran kız belirdi.

" Selam. " dedi. Beni görmezden gelse olmaz mıydı. " Selam. " Lafı uzatmak istemiyorum. Ne isticekse istesin ve defolup gitsin. Çam Kabuğuna uzandığım esna da, " Kızlar sana kırgın... " Demesini beklemediğim bir şey dediği için afalladım. Göz ucuyla kızlara baktığım da hepsinin suratı asıktı. Dün de böyleydi. Bugün de...

" Bunu nereden çıkardın? "

" Söylediler. " Bana söylemek yerine bu prensee bozmasına mı söylediler. " Ne söylediler? "

" Onları görmek istemediğini, hiç mektup yazmadığını, yazılan mektuplara cevap vermediğini söylediler. Seni krallıklarına davet etmişler ama sen hiçbir cevap yazmadan reddetmişsin."

Öyle mi yapmışım? Bana kimse mektup göndermedi ki? Ben de mektup yazdıgımı söyleyemem ama bana mektup yazmadan benden mektup istemeleri çok saçma. Onlar beni cehennme davet etse geliririm ben.

" Bana mektup gelmedi hiç. Herhangi bir davette almadım. " Kızın bir şey demesini bekledim. Bana bu kadar kolay inanacağını sanmam. " Peki söylerim onlara. İksir dersinde iyi misin? Sana yardımcı olmak çok isterim. " Başımı önümden kıza çevirdiğimde gördüğüm tanıdıklık hiç hoşuma gitmemişti. Benden uzak dursa iyi olur.

" istemez. " Malzemeleri alıp masaya dönecekken, biri kolumdan tuttu. " Bana böyle karşı gelmen hiç hoş değil. " Gözlerimi tekrar ona çevirdiğim de aldığım bu kibir havasıyla, " Bir daha bana dokunursan asıl o zaman benim kim olduğumu görürsün. Sakın bir daha bana böyle diklenme!"

Kolumu sertçe çekip masaya gittim. Ve Kazanı koydum altında ateş yanan kazanım içine malzemeleri profesörün tarfi ettiği gibi atmaya başlamıştım.

Rengi mavi olan iksir mora dönmüştü. Sanırım olması gereken olmuştu.

" Harika bir başarı. " Kime dediğine baktığımda az önce ki egoist salağa dediğini gördüm.

Bu kız da hiç hoşuma gitmeyen bir hava vardı. Tehlikeden ziyade bir bokluk olduğunu hissediyordum. Ve ben hislerimde yanılmam. Bu kızın ne veya kim olduğunu bilmiyorum ama benden ve arkadaşlarımdan uzak durması en iyisi olucak.

Ki bu pek mümkün görünmüyordu. Kızların yanındaydı. Profesör'e kazanı götürmeye çalıştığım da kaygan bir şeye basıp ayağım kaydı ve kazandae ki tüm iksir kızlarım üzerine döküldü.

Umay'ı refleks ile tuttuğum da bedenimde hissettiğim sızı gözlerimi kararttı.

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%