@gunes_ay21
|
Deniz Savunma konusunda en çok zorlananın ben olduğuma eminim. Bir hareket göstermesi gereken yerde bana dokunması gerekirken izin vermiyordum. Arden iyi biriydi ama savunma dersinde oldukça da katı! " Deniz kılıcı böyle tutarsan bileğini kırarsın! " Kılıç tutma şeklimi düzeltmeye çalıştım. " Biraz daha yana kaydır. Göğüslerini kabart nefes alış verişini düzelt! " Dediklerini yapmaya çalıştım. O kadar zordu ki bu kılıcı kullanmak. " Saldır bana Deniz. Kılıcına kan bulaşmasından korkma! " Ama ya zarar gelirse? Tamam bir düşman olsa kılıcıma kanı bulşamasını Umay gibi dert etmem ama Arden benim asla düşmanım olamaz ki. " Ya zarar verirsem? Sana bir şey olmasını istemem. " Bu birkaç ay da onunla çok iyi anlaşmıştım. Bana o kadar yardımcı oldu ki. Hatta birlikte merkeze de gitmiştik. Bana sanki onun için değerliymişim gibi davranması çok güzeldi. İlk kez bir erkek bana böyle davranıyordu. İnsan ister istemez ona karşı bir şeyler hissetmekten kendini alı koyamıyordu. Aşk değildi daha çok minnet gibiydi ama tam olarak minnet de değildi. " Dikkatin çabuk dağılıyor. Ne düşünüyorsun? " " Seni. " Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluştu. " Beni nasıl düşünüyordun? Damatlık? Ya da çıp-" " İkisiyle de değil! " Utancıma engele olamıyordum. Bu herif fazla açık sözlü! Yanaklarımın ateş aldığını hissettim. " Ayıp değil ki. Düşünebilirsin sonuçta kim benim gibi bir adama kafayı takmaz ki?" Ona istediğini vermicektim. " Tabiki de ben. Üzgünüm lordum ama ben çapkın erkek sevmem. Olgun erkekler tercihimdir. " Bu yalan değildi. Kim çapkın erkek sever ki? Sorumluluk almazlar pisliğin teki olurlar. Bunu der demez yüzündeki ifade değişti. Yüzünnün seğirdiğini görmeyi beklemiyordum. " Olgun erkek öyle mi? Kim mesela? Geldiğin yerde ki biri mi? " Sesinin tonu öldürücü bir hal almıştı. Yok daha neler beni kıskanmış olamaz dimi? " Geldiğin yerde birine aşık mıydın? " Vereceğim cevaptan ödü kopuyor gibiydi ama buna rağmen duymak istiyordu. " Hayır yoktu. Ben kimseye aşık değildim. " Yüzündeki rahatlama beni germişti. Bana karşı bir şeyler hissediyor olmasın? Peki bunu ister miydim? Emin değilim. " Kılıcını kuşan leydim. " Keyfi yerine gelmişti. Tam da o sırada bir muhafız geldi. " Leydim, Leydi Kayra geldi. " Başımı salladığımda Arden'e baktım. " Git. Dönüşte de odama gel. " Başımı salladığımda hızla odama çıktım. Buradaydı. Fakat yanında biri daha vardı. " Kayra! " Sadece Kayra demiştim. Ona sarılamıyordum. " Deniz sen antreman mı yapıyordun? " Başımı salladım sonra gözlerim yanındaki kadını buldu. Koyu kumral saçları kahverengi gözleri yeşil aynı renk giymişti de bir elbise giymişti. " Tanımadın mı? " Tanımam mı gerekiyordu? " Bu kızı görmedim ve de tanışmadım? Sosyeteden misin? " Başını salladı. " Evet. Bir ada krallığı olan Uyhen krallığının en küçük prensesi Şafak Doğa'yım. " İsmini duyduğum da az daha dengmi kaybedicektim. Nasıl olur bu böyle? Şafak'tı bu... " Sensin... Şafak sensin... " Başını salladı. " Benim Deniz. Artık yine birlikteyiz. " Gözlerimin dolduğunu hissettim ama ağlamadım. Ağlamaya gerek yoktu. " Oturun bana her şeyi anlatın! " Masaya oturduğumuz da derin bir sohbet içindeydik. Şafak neler yaşadığını anlattı. " Artık hep birlikteyiz önemli olan bu. " Şafak yine aynı Şafak'tı. Yine aynı merhamet, aynı güler yüzlülük. Hiç değişmemişti. Ona gerçekten de özlemiştim... " Ama anlamadığım şey şu neden Yazgı'ya haber vermicez? " Şafak'ın yüzü hüzünle güldü. " Biliyorsunuz hepimiz çok yakındık ama Yazgı ve ben ayrı bir yakındık. Birbirimizi kaç senedir görmüyoruz. Ona pat diyee ben Şafak'ım diyemem. Onu varlığıma alıştırmak istiyorum... " Kayra da ben de gülümsedik. Şafak bizim gruba çok iyi gelicekti. Kim bilir belki de Yazgı'nın kilidini kıran Şafak olur... Yazgı " Yazgı temel büyüler de iyice geliştin ama sadece temel büyüler senin işini görmez. Sen bir Darbia'lısın ruhlarla aranın kötü olması senin işine gelmez. Ruhları benliğin yapman gerek. " O ruhtan sonra ruhlara alışmaya başlamıştım ama sadece buydu. Hala onlardan nefret ediyorum. " Anlıyorum bu her gün demene gerek yok Tomris. " Tomris elindeki kitapta bir şeyler bakıyordu. Kapağın dışı büyü kitabı gibiydi. " Anlıyorsan pratiğe geçmen gerek Yazgı. Ruhları anla! Onların adını öğrenmekten başka bir şansın yok!" Biliyorum! Biliyorum. Ruhları kontrol etmem gerek ki edicem de zaten. Zayıf olmak istemiyorum. Bir krallığım bile yokken zayıf olmak istemiyorum. Dünyamıza gidemesek bile burada hayatta kalmak zorundayız. En azından benim böyle bir zorunluluğum var. Diğerlerinin bir ırkı krallığı varken ben bir başıma buradayım. Madem krallığım yok o halde krallık ben olurum. Krallığımı yeniden yaratıcam. Ne olduysa giden krallığımı ayaklandırıcam. " Tomris bunun için çabalicam. Herkesten ziya de kendim hayatta kalmak için. " Sonuçta Syndril'lae öl ya da öldür kıtası. Ölüm burada her daim var. " Sana bir şey vermek istiyorum. Takip et beni. " Ayağa kalktığında ne olduğunu anlamasam da onu takip ettim. Beni üst kata kendi odasına çıkardı. İlk kez onun odasına giricektim. Acaba odasında insan kafatası veya kaburgları var mıdır? Ya da derisi yüzülmüş insanlar. Odasının kapısının açıldığında büyük bir merak içindeydim. Kapıyı açıp içeriyi gördüğümde ise şaşırdım e burası normal oda. Bıkkınlıkla nefesini verdiğim de, " İçeri gir Yazgı. " Odanın içeriye girdiğim de Tomris kitaplığa doğru ilerledi. Ve oradan kilitli bir kitap çıkarıp bana uzattı. " Bu kitabı kimse bilmesin. Anladın mı? Hiç kimse. " Başımı salladım saklayabilirim sonuçta. Kitabı elime aldığımda kalbime bir acı hissettim. Sanki kalbime bir hançer saplanmışçasına acıyordu. Bu acı nefes almamı zorlaştırdı. Artık burnum yetersiz kalınca agzımdan derin derin nefesler alıp verdim. " Sakin ol Yazgı. Kitaba direnmeyi bırak. " Kitaba direnmiyorum ki? Gözlerimi kapatıp nefes alış verişlerimi düznlemeye çalıştım. Birkaç kez burnumdan nefes alıp ağzımdan verdim. Kalbimdeki acı hafiflemeye başlamıştı. " Bu kitap ne? Neden beni böyle tüketti? Onun yüzünden ölüdüğümü hissettim! " Bana bir şişe uzattı, " İç şunu. " Şişeyi tereddüt ile elime aldığımda içindeki suya benziyordu. İçindeki sıvıyı içtiğim gerçekten de suydu. " Söyle hadi! " " Kara büyü nedir hiç duydun mu? " Bu kadın gerizekalı mı? Ben nereden duyayım bu kara bilmem neyini! Yüz ifademden anlamış olucak ki nefesini verdi. " Büyü ruhunla bağlıdır. Sen kendi özel büyünü ruhundan alırsın. Kara büyü ise tam zıttıdır. Büyüyü ne kadar çok yaparsan bağışıklık kazanırsın ama kara büyüyü ne kadar çok yaparsan direncin azalır. Kara büyüye yatkın olan çok az kişi vardır. Onun dişindakiler de kara büyü yapmak içim üç hakkın vardır. Eğer üç hakkı geçersen kara büyü seni esiri yapar ve kara büyüyü sen değil, o seni kontrol eder. He tabi bir de kara büyüyü kaldıracak bir bedenin yoksa hadi sana eyvallah. " Yutkunuşum canımı yakmıştı madem böyle tehlikeli bir şey neden bana gösterdi? " Neden bana gösterdin? " " Zamanla anlarsın Yazgı. Kara büyüyü teoride öğreniceksin. Kara büyüyü yapmak normal büyüye göre daha kolay ve basittir. Sadece okusan bile ileride yapacak hale gelirsin. " Peki ben bu kara büyüyü nerede kullanıcam? Bu kara büyü bu kadar kolaysa neden kimse yapmıyordu? " Ya yapmak istemezsem?" Ben zorla bir şey yaptırabilecekleri biri değilim. Ben istemezsem kimse ama hiç kimse bana bir şey yaptıramaz buna izin vermem! Ölsem bile. " Keyfin bilir derim Yazgı ama burası ölüm kalım yeridir. Ölmemek için öldürmen gerekir. " Burası ne kadar da barbarca bir yerdi. " Kitabı okurum. " Tomris bana gülümsedi. Gülümsemesinde içtenlikten ne kadar da uzaktı. Hadi bakalım bu işin sonu nereye gidecekti. Kara büyüyü kullanmama gerek olmicaktı. Ruhların isimlerini öğrendiğim anda zaten tüm ırkların özelliklerini kullanıcak hale gelicektim. Tomris'in elindeki kitabı aldım. Şuan da hemen okuyamam. Daha acil işlerim vardı. Mutlaka bir ruhun adını öğrenmek zorundayım. O zalim ruhlu ruhtan laf yemek istemiyorum! " Çarşıya gitmek ister misin? " Sol tarafımdan gelen sesle irkildim. Yüreğim ağzıma gelmişti. Başımı çevirdiğimde bizim kaba ruh tam yanımdaydı. " Dibimden ayrılmıyorsun. Çok mü özledin beni? " " Çok. Her şeyden çok hem de. " Bu ruhu anlamak o kadar güçtü ki. Bazen ondan iyisi yokken bazen de ondan kötüsü olmuyordu. " Seni tanısam bana aşık olduğunu bile düşünebilirim ama birkaç aylık tanıdığın birini sevemezsin ki? " Sustu bir şey demedi. İnkar da etmedi kabul de. E şimdi aşık değil olarak algılamam mı gerekiyo yoksa aşık diye mı? Bu ruhu anlamak matematik trigonometriden bile zordu. " Çarşıya gider miyiz? " Konuyu da çok iyi değiştiriyor. " Gidebiliriz. " Askıdan paltomu aldım. Kapıdan çıktığımız da orman yoluna doğru ilerledik. Etraf ruhlarla doluydu. Kadın erkek çocuk hepsi ruh ile bana bakıyordu fakat hepsinin gözlerinde korku gördüm. Bir ölü bir ölüden korkucak hali yok dimi? Beni sanmıyorum bile. Fakat önümüzde olan ruhlar ruh yaklaştıkça geri çekiliyor önünde eğiliyordu. Bu ruh hakikaten kimdi? Başımı çevirdiğimde yüzünden yine mimik yoktu. Bu ruh ne kadar da suratsız biraz gülse ölmez ya? " Ölüler arasında bile saygınsın demek? " Başını bana çevirdiğinde onun o obsidyen gibi parlayan gözleri benim yeşim gözlerime bakıyordu. O gözler her türlü duyguyu barındırıyordu. Her türlü duygu vardı. " Hala anlamıyorsun dimi? " Tomris ve bu ruh neden bu kadar bilmece gibi konuşuyor? Onları anlamak çok zor. " Neyi sayın lordum? Bu cahil kulunuzu aydınlatın lütfen. " Gülmesini bekledim ama bana bakarken bile yüzünde mimik yoktu. " Hissetmiyor musun? " Çıldırıcam ama ya artık. Bu iki salağın kaprisleri ile uğraşmak istemiyorum! " Şuan ne hissediyorum biliyor musun? Nefret! Sizin bu barbar kıtanızdan nefret ediyorum! Sizden de sayın lordum. " Nedne bu kadar çıkıştım ki ben? Bi anda bu öfke ne? " Nefret ediyorsun demek? Öyle mi? " Sesinde bir duygu değişimi yoktu. Kızgın veya kırgın değildi. Tüm vücudu ile bana döndü. Gözlerinde gördüğüm parıltıya anlam veremedim. Dibime kadar girmesini beklemiyordum. Göğüsüm göğüsündeydi. Burnu burnumda dudakları ise aramızda bir kaç santim bırakıcak bir mesafedeydi. Şeffaf olan elleri ellerimdeydi. Bir yaşayana dokunmaktan çok uzaktı. Ölüydü ama onun o sıcak ellerini ellerimde hissettim. " Benden nefret falan etmiyorsun benim güzel kraliçem. " Kaşlarımı alayla havaya kaldırdım benim duygularımı bilemezdi ama haklıydı ondan nefret etmek her şeyden nefret etmekle eşdeğerdi. Neden çıkıştım bilmiyorum ama ondan gerçekten de nefret edemem. " Bunu nereden çıkardın? " Sesim kısık çıkmıştı. Sesimi sadece o duyabilirdi. " Hızlanan kalbinin sesinden, Dudaklarını kemirmenden ve kışkırtıcı çıkan sesinden. " Tüm bunlara dikkat etmiş miydi? Ben bile farkında değilken fark etmiş miydi? Ben dudaklarımı heyecanlandığım da kemiririm, kalbim ise sadece onun yanında nu kadar hızlıydı. Kalbim onu istemiyor ve bir o kadar da istiyordu. Sesime değinmek bile utanmama sebepti. Bilerek yapmamıştım. " Utanman bile. Sen sadece benim için utanırsın... " Sadece onun için utandığımı nereden çıkardı? Doğru çoğu zaman yani belki her zaman ama bunu bilmesi imkansızdı. " Nereden biliyorsun? Beni nereden tanıyorsun? " Sustu. Susmasın. Nefret ediyorum susmasından. " Susma... Konuş... Beni nereden tanıyorsun? Ben gerçekten de Yazgı mıyım? Annemle babamın kızı mıyım? Kimim ben? " Onun o üstü kapalı sözlerindenw artık benliğimi sorguluyordum. Ben gerçekten de kimsin? Yazgı mıyım? Başka biri mi? Bunlar kafamı o kadar karıştırdı ki. Artık ne yapacağımı şaşırdım. " Sen herşeysin. Düşündüğün hissettiğin herşeysin sen. " Değildim olamam. Aklım burayı dağıtıp yok etmek istiyordu. Kalbim is burayı korumam gerektiğini haykırıyordu. " Olamam ben. Bura da kalmak istemiyorum. Dünyama dönmek istiyorum. Ben eskisi gibi olmak istiyorum. " Yine arkadaşlarım ile birlikte olmak istiyorum ben yaşayan birine aşık olmak istiyorum. " Buraya aitsin. Kabullen bunu... " Belki aittim. Haklı olabilirdi ama bu ruh bana o kadar karmaşık hissettiriyor ki... Ona kapılmaktan ödüm kopuyor. " Yaşayan birine aşık olmak istiyorum... " Kalbindeki kırgınlığı her zerremle hissettim. " Kalbim senden nefret ettiği kadar da seni çağırıyor ama olmaz bizden. Bir ölü ve bir yaşayan. Olmaz. Bana aşık mısın bilmiyorum ama aşık olma. Sana istediğin sevgiyi veremem. " Ben sevmek aşık olmak nedir bilmem. Ben ona aşık değildim biliyorum. Aklım bunu kabul ediyordu. Peki ya kalbim? Onu dinlemek istemiyorum. Ellerimde hissedilmeyen his kaybolmuştu. " Benim sevgimi istemiyor musun? " Beni seviyordu aslında gerçekten de dimi? Onun sevgisini istiyor muyum? Herşeyden çok. Farkettiğim gerçeklikle gözlerim de yaş birikmeye başladı. Ben aslında ona tutulmuştum dimi? Bu kadar çabuk tutulamam ona. Bu kadar çabuk sevemem... Başımı kaldırdığım da gözlerimdeki yaşı görmek onda anlatılamaz bir yıkın yaşattı bunu görebiliyordum. " Ağlama... Sen ağlamazsın. Sevgim canını yakıyorsa uzak dururum ama sevgimin bitmesini isteme benden... Bu imkansız... Ama söz görmessin bile beni... Ağlama ama lütfen. Yalvarırım ağlama. Sözümü bozmuş olmak istemiyorum lütfen. " Ardından bana sımsıkı sarılmasına karşılık vermem gerektiğini kalbim de hissettim ama ben Yazgı Sürgün bir kez daha aklını tercih etti. Onun şeffaf olan ölü bedeninden geçtim ve, " Sana demiştim bizden hiçbir şey olmaz... Yaşayan birini istiyorum. " Yaşayan birini gerçekten de istiyordum ama bu lanet kalbim çoktan ölü birine tutulmuştu. Bu ikimizin de sonuydu dimi? Arkamı dönmemek için hızlıca koştum. Bu an benim zihnime acı ile saplandı. Unutmak en iyisi....
|
0% |