Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Kadın Kadının Yurdudur

@gunes_ay21

Ellerimin üzerindeki kırmızı boya kandı bu. Kimin kanı olduğunu anlayamıyorum. Bı gece o kadar çok kan dökülmüştü ki o rengine açık olduğun beyaz elbise ilk kez kırmızı ile süslenmişti.

Ben bir beyaz tutkunuydum. Çoğu zamana beyaz giymeğe aşıktım.

Bunun sebebi ise beyaz rengin beni çekiyor olmasıydı. Her herngi severim ama beyaz bi ayrıydı.

Peki bu üzerindeki kan'ı akıtan kim miydi? Önümdeki maskeli iki herif. Hepsi jilet gibi giyinmişti. Zaten onları korkutucu kşan da bu ya. Diğer şerefsizlersen farklı giyinmişlerdi. Yüzlerinde maske vardı.

Bir tanesinin dudak çevresi kapalıydı diğerinin göz çevresi kapalıydı. Önümde duran kızın bile korktuğunu görüyordum. Elinde silah tutmasına rağmen titriyordu.

O geceden birkaç gün önce...

Planı anlattığımda üçü de ağzıma sıçıcakmış gibi bakmıştı ama buna rağmen planımı uygulamaya koymuştuk. Ekim ve ben iki kız kardeşi canlandırıyorduk. O benden önce davranıp kendini ablam olarak tanıttınca mecbur ona uydum.

Biz yirmi beş yaşında babasından şiddet gören iki kızdık. Babamızın bizi dövmesine daha fazla dayanayıp kaçmıştık.

Burayı öğrenince de gelmiştik. Üzerimize eski kıyafetler giymiştik.

Bunu giyerken sorun çıkarkan ilginç şekilde Ekim'di ü tarz kıyafetleri giymeyi istememişti.

Ama gerçekten de Orta çağ daki fakirler gibi giyinmiştik.

Levent beni gördüğü için gözlerime mavi lens ve kalın kenarlı gözlük takmıştım. Saçlarımı da geçici sprey boyayla biraz renk katmıştım. İçeride ne olacağını bilmediğimiz için peruk riskli olurdu.

Boya zaten bir yıkamada çıkıyordu.

Buraya geleli dört gün olmuştu bile yarın cumartesiydi. Müzayedenin olduğu gün.

Deniz keşke nişancılıkta iyi olduğunu söylemişti. O keskin nişancı olmuştu. Ayaz ise levent'in karısını ayartıp olabildiğince bilgi almaktı. Bunu Ayaz'dan iyi kimse yapamaz.

Biz o müzayedeye katılıp diğer kadınları kurtarıcaktık ve bu sadece benim bildiğim bir tarafı da Anka'ya bir adım daha da yaklaşıcaktık.

Anka'nın fişini çeken ben olucaktım. O çok sevdiği siyah güller onun mezarını süslicekti. Ve ona siyah gül getiren de ben olucaktım.

Öldüğünde onu bir bokluğa gömicektim. Ama ölümü o kadar da kolay olmicaktı. Masum bir tarafım olduğu gibi kötücül bir tarafa da sahiptim.

Bir tarafım ve yazar aşıkken diğer tarafım siyaha aşıktı.

" Herşey hazır dimi? "

Başımı salladım. Ayaz buhün kılık değiştirip bize silah getirecekti. Daha doğrusu Eflin için bana ise bıçak.

Aşağ bahçeye çıkmadan önce ana salonda Ayaz'ı beklemeye başladık. Dikkat çekmemek için her gün bu bahçeye çıkardık.

Buradaki kadınlar nasıl desem niraz tuhaftı. Her ne derlerse yapıyorlardı. Hiç biri burada olan bitenleri sorgulamıyordu.

Her akşam saat dokuz da üç kişi seçiyorlardı. Sonrasında ise o üç kişinin nereye gittiklerini sordığumuz da bize,

" Cennete" Diyorlar. Hayır cehennemin en ücra yerine gidiyorlardı!

Açık arttırma için seçiyorlardı. Seçtikleri her kadının ayrı bir güzelliği vardı. İdeal kadın tiplemesi olmayanları ise ne yaptıkları hakkında en ufak fikrim bile yok.

Ama aklıma gelen tahminler kanımı donduruyor.

" Mine yine ne düşünüyorsun? "

Kendimize sahte kimlik oluşturmuştuk. Ben Mineydim Ekim de Sıla.

" Hiç sadece olacakları düşünüyorum. "

Dürüts oldum.

" Korkuyor musun? "Sustum. Evet korkuyordum. Hem de herşeyden çok. Bu akşam son kişiler seçilecekti. Ve bu akşam seçilemekten başka şansımız yoktu.

Seçilmezsek işler iyice sarpa sarardı. Bunun olmasına izin veremeyiz. Bu birkaç günde olabildiğince iyi uysal görünmeye çalıştık. Ki bu bizim için çok zordu.

Ne Ekim ne de Ben uysal değildik. İçimiz de her daim bir asilik mutlaka vardı.

Ekim'in her hali asiyken ben en çok kalbim kırıldığında, hakarete uğradığım ve ağlamak üzereyken asileşirim.

Normalde herkese uyum sağlayabilen bir karaterim vardı. Ekim'le hala eskisi gibi olmasakta. Ona karşı bir asiliğim olmamıştı.

Şuana kadar hiç kimse benim aksi tarafımı hiç görmemişti.

" Bu akşam o zıkkım yere seçilmek zorundayız yoksa planlara mahvolur. Bir de burada dah da fazla kalmak istemiyorum! "

Ekim için bu birkaç günlük uslu kız halleri fazla gelmişti. Genelde etrafta tamboy gibi gezen kız pasif bir kişiliğe bürünmekten nefret eder.

Ki o tarz insanlardan da, ister kadın ister erkek olsun asla tahammül edemez fakat ben onun aksine o tarz insanları daha tatlı bulurum ve şuna inanırım. Her pasif görünüşün altında bir canavar yatar.

Lavin de öyleydi. Aşırı tatlı bir görünüşü vardı ama bak beni soyup soğana çeviriyordu resmen!

" Katılıyorum. " Görevlere çıktığımızda aramızda sessiz bir ateş kes olurdu. Görev bittiği saniyede yine eskisi gibi oluyorduk.

O sırada dış kapıdan kargocu kılığında Ayaz'ın girdiğini gördük.

Sadece gözlük ve şapka takmıştı.

Elinde tek bir tane kutu vardı. Ki bu şüphe çekerdi. Ne planlıyor?

Güvenlik ile birşeyler konuşup içeriye girince birkaç dakika sonrasında biz girdik.

Levent denen aşağılık herifle bir şeyler konuşuyordu.

Yanından geçerken bize çarptı ve kulağuma fısıltı ile "tuvalette".

Gülümsememek için kendimi tuttum.

Ardından ayağa kalkıp hızlıca tuvalete gittik. Etrafı aramaya başladığımız da klozattin arkasına koymuştu.

" Iyy iğrenç! " Kusacak gibiydim.

Hızla kutuyu açtığımız da içinden iki silah ve benim en sevdiğim olan bıçaklardan vermişti.

Harika!

Bıçakları rahatlıkla bacaklarıma saklayabilirim.

Tuvaletten çıkıcakken karşımızda Aylin Hanımı görmek bizi duraklattı.

" Gecikmeyin. Levent Bey seçimleri söylicek! " Silahları tuvalet kapıdına sarımıştık.

Önce hızla odamıza gidip silahları iyi bir yere sakladık.

Ardından da Ekim ile birlikte yemekhaneye gittik. Yemeklerimizi aldıktan sonra bir masaya oturup yemeğe başladık. Bence oldukça lezzetli sayılırdı ama Ekim her geçen gün bunların tavan olduğu ile ilgili şikayet etmesi sinirimi bozuyordu!

Alt tarafı gram yağ ve tuz yok! Ne yani? Gayette sağlıklı bir kere tamam mı!?

" Şu birkaç günde patatesten gına geldi! "

Tamam bunda haklı önümüze her gün haşlanmış patates koydukları doğru. Ekmeyi saymaya bile gerek yok aslında.

O sırada içeriye levent denen şerefsiz girdi.

" Merhaba sevgili karşı konulmas hanımlar. " Ağzı iyi laf yapıyordu.

" Bu karanlık geceyi aydınlatan bir yıldız gibisiniz. Bazılarınız bu akşam bir güneş konumuna gelicektir ama sakın üzülmeyin sıra size de gelicek. "

Kadınlardan bir alkış koptu. Bu aşağlık herifin ne bok olduğunu bilselerdi...

" İsimlerini saydıklarım benimle gelsin lütfen. Ezgi Önem, Sıla İğne ve Mine İğne. "

Harika! Ve de harika değil! İyi bok olmuştu ama bir yandan da hızlı. Üçümüz de ayağa kalkıp yanına gittik. Ardından da salondan çıktık.

" Nereye gidicez şimdi Levent Bey? " Meraklı sesimi biraz da pasif çıkarmıştım. " Cennetinize."

Ardından bodrum katına indik ve demir kaşı sertçe kapandı.

" Ne oluyor burada?! " Ekim demir kapıyı yumruklamaya başladı. " Açın! "

Fakat çok geçmeden gelen gaz ile önce bian için affalldık ilk bayılan Ezgi olmuştu. Ben de Ekim gibi ağzımı hızla kapadım ama çoktan solumuştum o gazı yere yığılıp kaldığımı hissettim.

***

Kulaklarım da duyduğum kadın sesleri bayıldığım yerden beni kaldırdı. Sesler o kadar yoğundu ki beynime basınç uyguluyordu.

Yattığım yerden kalktığım da hızla doğruldum. Birkaç kadın etraftakilere komutlar veriyordu. Gözlerim hala insanları seçmekte güçlük çekiyordu.

" Bunları asla giyinmem!" Yüzünü tam seçemesem de bu Ekim'di.

" Giy dedim sana! Bu bir emirdir! "

Uzandığım yerden doğrul maya çalıştığım da üzerimde gördüğüm elbise beni şoka uğrattı.

Bu ne lan böyle? Bembeyaz bir Elbiseysi oldukça da kısaydı!

Bu benim için bile fazla lan! Vintage elbiselere benziyordu. Boynumdan dekolteye uzanan inci bir askılık gibi bir şey vardı.

Ayağımda en az beş santime yakın bir topuklu saçlarım bile yapılıydı.

" Ne oluyor? " Şaşırmadan edemiyordum. Bunu bana kim giydirdi.

" Mine! "Ekim hızla koşup yanıma geldi. " Ben bu elbiseyi giymem! " Ekim'e uzattıkları elbise de en az üzerimdeki kadar dikkat çekiciydi.

Aslında buradaki her kadının elbisesi dikkat çekici!

Çoktan bir gün geçti mi? Soğukkanlılığımı koruyup elbiseye uzandım.

" Siz ablamın kusuruna bakmayın. Elbiseyi mutlaka giyecektir. " Kadınların yüzünde iğrenmeme sebep olan bir sırıtış vardı.

Ardından da arkasını dönüp gitti. Bende arkamı döndüğümde Ekim'in öldürücü bakışları ile karşılsşmsk pek de istediğim bir durum değildi. Elbiseyi ona atıp, " Giy şunu! "

Ters bakışları devam etti. Fısıltı ile, " Buraya geliş amacımızı unutma. Burada senin giydiğin gibi kıyafetler giymezler. "

Ardından omurdana omurdana elbiseyi giydi.

Açık konuşmam gerekirse siyah elbise ona çok yakışmıştı. Elbise fazla kısaydı ve iddialı sırt ve göğüs dekoltesi vardı.

" Yakışmış. " Alay ederek güldüm. Ardından da saçlarını hazırladım.

Görevi unutma! Buradaki kadı ları sağ sağlim çıkarmalıyız! Tabi hiçbiri bunun farlında gibi değildi.

Ekim de hazırdı artık. Sanırım bu aldığım en iğrenç görevlerden biriydi. Birçok kez kılık değiştirdiğimi bilirim ama bir canımı bu kadar yakmamıştı.

Sapık gibi adamların önüne çıkmak üzereyiz. Canım yanıyor... Utanç verici...

Önce birkaç kadın çıktı. Her birinin adı seslenilirken yüreğim de bir sızı hissettim. Kadınlar oraya çıktıkça benim yüreğim darlandı. Umarım Deniz ve Ayaz için işler yolundadır.

Ardından gelen sesle irkildim. " Mine! Gel buraya! " Sıra benim olamazdı ya! Ekim önce çıkması gerekir.

" Geliyorum. " Sesim titremişti. Sadece sesim değil vücudum da titriyordu. " Mine sakın ol... " Ekim'in rahatlatıcı sesi yine bir anne sıcaklığındaydı.

Derin nefes alıp kadının peşinden gittim ve tam anlamıyla bir sahne gibiydi.

Koltuklarda adamlar,kadınlar üst katlarda da insanlar etrafta iğrenç insanlar doluydu.

Hiçbirinin tipinde bile hayır yokki. Midem bulandı şuanda.

" Koleksitonumuzun nadide parçalarından, sessiz, sakin, vücudunun hiçbir yerinde yara izi yoktur. Güzel ve bakımlıdır. Fiyat 500.000'den başlatıyorum. "

Yüreğim sızladı. Gözlerimden yaş gelmemesi için kendimi tuttum. Daha önce hiç bu kadar aşağlanmış hissetmedim.

Gururum kırıldı.

" Numara yüz seksenden yediyüz bin! "

Ardından başka bir numara fiyat git gide artıyordu.

Gözlerim Ayaz'ı aradı...

Bulamadım...

Ayaz burada değildi...

Kalbim korku ile hızlanmaya başladı. Ayaz beni yarı yolda mı bırakmıştı.

Hayır hayır gelmişti. Ayaz benim kardeşim gibidir. Beni yarı yolda bırakmaz!

Ardından herkesi şok eden teklif geldi. " İki milyon! "

Bu fiyat beni bile affallattı. İki milyon mu?

Başımı çevirdiğim de Ekim'in şaşkın bakışları ile karşılaştım.

Bakışlarındaki anlamı anlamamak elde değildi. Zaman kazanmamı istiyordu.

Biz Ekim ile birbirimizi bakışımızdan tanıcak kadar yakındık.

" İki milyon mu!? Asla olmaz ben daha da fazla ederim! İki milyon nedir ya bir de tl mi! Tl ise burayı başınıza yıkarım! Ben daha da fazla ederim en az elli milyon! İki milyon diyorlar ya! Benim gibi mitolojiden fırlamış gibi bir kadına iki milyon az!"

Gururumu ayaklar altına aldım kendi ellerimle kendimi pazarladım. Daha önce hiç bu kadar utanmamıştım.

Baba kızın ne halde...

Ortam da sessizlik hakimdi. Ortam daki tek ses gür çıkan bir kahkahaydı.

Gözlerim kahkahanın sahibini aradı bu kadar kalabalıkta onu bulmak imkazsızdı.

" iki milyon'a sa-! "Tam tokmak vuracağı esnada bir patlama sesi duyuldu...

Kırtuluyoruz. Adamlar hızla dağılmaya başladı. Her şey tıkırında ilerliyordu. Biz de hızlıca adak kulise gittik. Kadınların başında duranlara Ekin silahını çekti ve vurdu ikisini de.

Kadınlar silahı görünce çığlık atmaya başladı.

" Sakın olun! Biz dostuz! Sizi bu cehennemden kurtarmaya geldik! "

Kadınlardan biri öne çıktı.

" Bizi satıcaklardı dimi? " Sesi o kadar mazlum geldi ki yüreğim sızladı.

Diyemedim. Bu kalleşler sizi şerefsizlere satıcaktı diyemedim.

" Üzgünüm... Önceki kadınladı kurtaramadık belki ama sizi mutlaka kurtarıcaz."

Yüreğim sızlamıştı. Öne çıkan kadın bana sıkıca sarıldı.

Başta affallasam da karşılk vermem gecikmedi.

" Kadın kadının yurdudur. "

Kadınları koricak olmak tek cins kadınlardır.

Derler ya bir kadının tek rakibi başka bir kadındır diye. Bu o kadar yanlış bir düşünce ki. Bunu duyduğum her yerde bunun yanlışlığını haykırıyorum.

Ama o kadar dar zihniyetler var ki. Sen ne dersen de düşüncelerinden sapmazlar.

Böyle insanlarıne ailelerinden ne en az onlar kadar nefret ediyorum. Sen eğer çocuğuna gerekn edebi öğretemezsen ne yapsa boş.

Bir çocuk ilk terbiyeyi ailesinden öğrenir. Bir başkasından değil.

Belki babası annesine şiddet uyguladığı için veya kim bilir ne kadar farklı sebepler vardır ama şunu da çok iyi biliyorum. Herkes anne baba olmamalı.

" Biz her daim sizin yanınızda yer alıcaz. Bir derdiniz olduğunda bir adamdan yardım istemek yerine bize gelin. Biz her daim yanınızda olucaz. "

Ardından sağ gözümden gelen bir damla yaş ile yanaklarım nemlendi.

Kadın benden ayrıldığında onun da gözlerinde yaşlar vardı.

" Allah sizden razı olsun... "

Bunu uzun zaman sonra duymak o kadar iyi hissettirdi ki.

" Allah hepimizden razı olsun. "

Tebessümüme tüm kadınlar eşlik etti. Ekim bile...

" Yangın merdivenine kadar sizi götürücez oradan da aşağı inin Evli veya Ekim adını söyleyen kişinin arabasınae binin. Sizi güvenli bir yere götürecek. "

Başlarını salladılar. Ardında çn da kulisten çıktık. Önümiz de Ekim elinde silahla bizi koruyordu. Yanına gelip fısıltı ile. " Benimkiler nerde? "

" Alamadık onları. Bu da bir korumanın silahı. "

Başımı salladım. Yangın merdivenlerine gidene kadar Ekim defalarca kurşun sıktı. Neyseki Ekim'in silah tutkunu olması bir işimize yaradı he!

Ekim elindeki silahı kadınlara uzattı. "Aranızda silah kullanabilecek olan var mı? "

İçlerinden biri öne çıktı. " Şey ben. Eskiden güvenlikçiydim. "

Kadına silahı uzattı. " Grubun en önüne geç. Ekim veya Eflin ismini vermeyenleri vur. " Kadın başını salladı.

Kadınlar merdivenlerden inmeye başladı.

" Güzel şimdi biz ne yapıcaz? " Ekim'in sorusu yerinde bir soruydu.

" Bilmem ki. Ne yapsak? Bir tavla atalım mı? "

Korkunca saçmalayan Eflin her daim vazgeçilmezlerdendir.

" Çok iyi. Bu kısmı düşünmedim deme! "

" Düşündüm düşünmez olur muyum hiç. "

" Sonuç? "

" Hiç. Aklıma hiçbir şey gelmedi. " Bu halde olmasaydık Ekim'in şu suratına kahkahyı basardık.

" İyi b*k yedin! Şimdi biz ne halt edicez! "

Gözlerimi devirdim. " O kadarına sen düşün yer cücesi! Herşey devletten beklenmez! "

" Malefiz diye boşuna demiyorum ki ben buna! Bir işi bile eline yüzüne bulaştırdın! "

Kaşlarım havalandı. Ben gayette iyiyim.

" Ne zaman elime yüzüme bulaştırdım ki!"

Bu sefer de onun kaşları alayla yıkarı kalktı. Lütfen düşündüğüm örneği vermesin! " Operasyon kardan adam! "

İsmi bile komikti! Kıkırdamadan edemedim.

" Olabilir bir kere tamam mı? "

" Operasyon sırasında internettsn kıyafet sipariş ettin! Bu neresi normal! "

Ne var yani o anda aklıma gelmiş olamaz mı yani?!

" Ama elbise çok güzel değil miydi? Elbise hala daha favorim! "

Gözlerinde bıkkınlık vardı.

" Elbiseyi bir kere bile giydiğini görmedim! "

O elbise çok özel bir an içindi. Aşık olduğum mu anladığım anda gidicektim ol elbiseyi.

" Hem sen de az değildin! Seni adamlara yaklaştıramıyoruz! Adamların erkekliğini bitiriyorsun! "

Ne mi yaptı? Sadece omuz silkti.

" Kaşındılar ben de kaşıdım. ”

" Suçlu olmayanlara niye sıkıyon o zaman! "

" Tipleri kayıktı.”

Bu sefer ben bıkkınlıkla nefes verdim." Of of."

Tam o sırada yine aynı sesin attığı kahkaha ile ikimiz de yönümüzü o tarafa çevirdik.

" Hiç bu kadar gülmemiştim. "

Gözlerimi ilk siyah talım elbise giyen adam çekti. Adam her şeyi ile simsiyah giyinmişti. Gömleği, ceketi, pantolonu ve ayakkabısı hepsi siyahtı. Bu nasıl bir siyah tutkusu?

Ekim bile illa bir renk katardı.

Ama bu adam herşeyi ile siyahtı. Ve diğerlerinden ilginç olan şu ki bu iki herifin maskesi vardı. Simsiyah giyiniyor dediğim kırmızı ve siyah tonlarında yüzüni komple kapatan bir maske takmıştı. Sarı parlak saçları ona çok yakışmıştı ve de ela gözleri...

Onun da gözleri benim üzerindeydi. Bakışları ürpermeme sebebiyet verdi. Bakışları bile öldürücüydü.

Güçlükle başımı çevirdim. Diğer adam biraz daha açık renk giyinmişti. Koyu mavi ceket ve pantolon beyaz gömlek onun maskesi ise siyah ve altın renginden oluşuyordu.

Onun da saçları kumral sayılırdı. Gözleri ise kahverengi gibiydi.

Aklıma gelenlerle kıkırdamamak için kendimi tuttum.

Ekim'e söylemez burası ciddi bir ortam! Lütfen ama biraz daha ciddi ol Eflin!

Fısıltı ile " Şu ikikisini hayvan şeklinde pijamalarla düşünsene! "

Ardından ilk önce ben kahkahayı bastım. Çok geçmeden de Ekim.

Korktuğum da cozuttuğumun bir kez daha kanıtı!

" Bu kadınlar neye gülüyor? "

" Ben nerden bileyim? Sana heralde."

" Salak salak konuşma gülseler snaa gülerler. Hem sen niye benim peşime geldin oğlum?! "

" Yüreğim seni yalnız bırakmaya el vermedi. Belki yaslanacak bir omuz ararsın. "

"S.ktir git. "

" Peki. "

Altın detaylı maske takan adam arkasını dönüp gidecekken.

" Hangisi senin? "

" Esmer olan. Diğerini sen alıyorsun."

Esmer olan Ekim'di. Beyaz tenli olan da ben isem.

" Ah romeo neden romeosun sen! "

Çıldırma Eflin biraz daha ciddi ol.

" Romeo ve Juliet ne kadar da klişe bir benzetme daha orjinal çift bul. "

Ekim'in dediği de doğru şimdi.

" Tahinle pekmez, erik ve tuz! Ay canım erik çekti! "

" Zıkkım ye! "

" Sana da ikram ederim bebişim. "

" Bana öyle seslenme! Bebişim ne ya! "

" Peki aşkitom. "

" Eflin sen en iyisi sus! Korkunca çılgın oluyorsun! "

" Ne münasebet. Ben her daim olgun bir kadınım tamam mı? Hem kötü bir şey mi? Yo değil. Sana mesela hakaret etmediğime şükret. "

" Hakaretten de beter! "

Saçlarımı savurup yanından geçtim. " Neydi bu şimdi? "

" Biz buna trip diyoruz! Allahım ben hangi insana trip atıyorum yarabbim."

Aslında bunu bilerek yapıyorum. Şu iki salağın dikkati dalılırsa kolayca sıyırırım. Ekimcim kusura bakma seni de peşimden süriklicem.

Ekim böyle canım cicim laflarından nefret eder. Onu sinir etmessem asla planıma uyım sağlamaz. Şu ikisinin dikkatini dağıtıp kaçıcakttık.

" Beni sinir edip kaçmaya mı çalışıyorsun? Kullandın lan beni! "

" Salak! "

O anda ağzımda hissettiğim bezle nefes bile alamadım.

Sanırım biz fena çuvalladık.

Baba sanırım yanına geliyorum..

Kaan Özoğlu

-28 yaşında

-185 boy

- Yay burcu

- Aklı onun bir numaralı silahı.

- İnsanlarla laf dalaşı yapmayı sever.

 

Loading...
0%