Yeni Üyelik
7.
Bölüm

Kalp Ritmi

@gunes_ay21

Üzerimdeki elbise o kadar inceydi ki. Tüm vücuduma kadar her zerremle soğuya teslim olmuştum. Üzerimdeki ince elbisenin ormandan kaçarken bana hiçbir faydası olmuyordu. Aksine her koştuğumda eteği kaldırarak koşuyorum.

Ayağımdaki topuklularım tababı be altı santimlik falandı ama ona rağmen ayağım taşa takılamadan koşmam çok zordu.

Allah'a şükür ki arkamızda bizi takip eden ellerinde silahlı siyah takım elbiseli adamlar yoktu. Bir zahmette olmasınlar.

Ben boşu boşuna Savaş'ı bıcaklamadım. Gerçi bana dediği o iğrenç şeyin de payı büyüktü.

Pis bir ruhum varmış. O daha benim kötülüğümü görmedi ki!

Onu bıçakladığım için zerre kadar pişmanlık duymuyorum. Kim bilir belki de ölmüştü.

Dünya bir pislikten kurtulmuştu. Bu da bir şey hem belki de Anka oydu? Kim bilir.

" Eflin hızlan biraz daha! Şu ana yola çıkalım. İki gündür buradayız! "

Evet tam anlamıyla iki gündür ormandayız! Bir türlğ ana yola gidemiyoruz!

" Rezil olduk lan! Kızım sen izci değil miydin? Nasıl yönünü bulamazsın! "

Ekim yürüken aynı zaman da bana laf yetiştirmete çalışıyordu, " Kızım ben ilkokuldayken gitmiştim. "

Ve bununla övünmesi şaka gibi bir şeydi. Her kamp açıldığında izciyim diye geziniyor ama icraatta göremiyoruz ki!

" Yürü be yürü! Başıma bela açtın zaten. Ben dedim sana araba çalalım diye ama dinleyen kim! "

Araba çalıcaktık varya. O zaman kim tutardı bizi.

" Hırsız değiliz biz! Biraz savcı gibi davran artık Eflin! "

Nefesimi verdim. Şuradan çıkana kadar damarına basmicam. Sonuçta kurt gelirse yem edecek birine ihtiyacım var.

Şuan da bile aklım hep kötü senaryolarla dolu. Şey gibiyim aynı korku hikayeleri.

Belki de ben bir korku hikayesiyimdir?

Gece olmuştu. Bir ağacın yanına oturmak zorunda kaldık, " Al şu ceketi. " Benim üstüm, Ekim'in üstüne göre kat ve kat daha inceydi. Ekim bir kazak ve kötü pantolon giymişti. Altına da spor ayakkabı. Üzerie giydiği crop deri ceketi bana uzattı. " İstemiyorum. O pisliğin hiçbir eşyasını istemiyorum! "

Ona karşı hala içimde biriken bir öfke vardı. Bir elbise için bana haketmediğim laflar etmişti.

" Alt tarafı bir elbise! Yemedik ya! "

Ekim'in hiç sesi çıkmıyordu. " Belki de eski sevgilisinin veya sevgilisinin elbisesidir? " Bu ihtimali de düşündüm elbette ama o zaman odamda ne işi var? Hem bu bildiğin yeşilçam filmlerinden fırlmış gibi!

" Ceketi giy enazından. "

" Asla giymem. Gerekirse ölürüm ama onu asla giymem. "

Bu gurur değil inattı. O elbiseden sonra çok pis inadım tuttu.

" Eflin inat etme artık. Titriyorsun. Sen hasta mı olucaksın? "

Ekim'in hala bunu hatılamasına şaşırdım doğrusu. Gerçi ona az çektirmişliğim de yok değil.

" Hayır olmam. " Hayır oluyordum. Orada kaldığımız tüm zamanlarda terasta uyumuştum. O basık odada uyumak mümkün değilken üstelik.

O oda beni istemediğim anlatan sürüklüyor.

Savaş

Kalbimin üstündeki bıçak izi. Bana hiçbir zaman unutamayacağım bir anı kazıtmıştı. Ölüme en yakın olduğum anı o küçümsediğim savcı kızdan almıştım.

Ekim tehlikeli olan, Savcı ise pasif olan kişi olduğunu sanırdım. Bir savcı olmasına rağmen eline bir lere bile silah aldığını görmediğim kadın gözünü bile kırpmadan beni tam da kalbimin üstünden bıçaklamıştı.

İşte şimdi ilgimi kazanmıştı. O ürkek görünümünüm arkasında nasıl bir pantere yatıyor acaba?

Gözleri bazen o kadar hırslı bakıyor ki insan sadece o bakışlarda bile kaybettiğini anlamış oluyor.

Benimle iddiaya girerken de gözlerini hırs bürümüştü. Tıpkı babası gibi.

Savcı her hali ile babasını anımsatıyordu.

Gözlerinde ki o mutlak hırsa rağmen teklifini kabul etmiştim.

Neden ettiğimi ben de bilmiyorum aslında. Belki de sadece canım eğlenmek istemişte olabilir.

Onu öpersem işlerimim sonu olur. Bu zaten zamanın da olacaktı ama şuan çok erken daha ilk kişi ölmemişti.

Ona aşık olursam benden Anka'nın kimliğini isticekti. Benden benim kimliğimi isticekti.

Anka denen adam ile iddia girmiş bir kaçık.

Kimi tarafın minnet ile andığı kimisinin lanet ettiği Anka bendim.

Bunların ikisi de olmamazdı. Hani derler ya en büyük aşklar nefret ile başlar. Düpedüz yalan. Bir insan nefret ettiği birine aşık olamaz.

Savcıdan kimseden nefret etmediğim kadar nefret ediyorum. Babası bile onun yanında melek kalırdı.

Savcı kız da mesleki ahlak zerre kadar yoktu. Ona para kazandıracak her türlü davayı alırdı.

Yanına yoksul biri gelse yüzünü buruşturur. İğrenir gibi bakardı. En az babası kadar kötüydü. Böyle birine kim aşık olurdu ki?

Ancak onun gibi birisi. Ayaz evet. Ayaz, Ekim'i değil, Savcı'ya aşıktı.

Savcı'nin o gün dediği tek doğru sözdü.

Savcı ile Ekim arasında bir dünya kadar fark vardı. Ekim korkusuzdu. Savcı ise korkağın tekiydi. Ekim mesleği gereği rahat giyinirken, Savcı takım elbise ve topuklu ayakkabıkarından asla vazgeçmezdi.

İki hafta da kendini nasıl toplayabilmişti? Hala aklım almıyor. Uğruna en yakın dostundan vazgeçtiği adamı iki hafta da unutmuş olamazdı?

" Buldunuz mu? " Omzum hala daha sızlıyordu. Bıçağı biraz daha derine soksaydı. İstediğini elde etmiş olurdu.

" Şehirin hiçbir yerinde yoklar. Şehir dışı ülke dışı da yok. "

Geriye tek bir ihtimal kalıyor. Hala ormandalar yani.

" Çıkalım. " Doğu bana dehşetle baktı. " Kolun yaralı birkaç gün eline silah bile alamazsın. "

Solak biriydim ve bu kaçık Savcı sol göğsüme bıçağı gaddarca sapladı.

" Bir bıçak izi mi beni durdurabilir? "

Doğu'nun alayla kaşları havalandı. " Seni bulduğumda yerde kanlar içinde yatırıyordun. "

Ters bakışlarımın hedefi olunca, " Ben yanlış hatırlıyorum. "

Başımı salladım. Evden bahçeye çıktığımız da tüm korumalar önlerini ilikledi ve başlarını eğrdiler.

" Ormanda bakılmadık tek bir yer kalmasın. Her taşın altı her ağaçın arkası her çalının altı didik didik aransın. Önceliğimiz Ekim'i bulmak olucak! Ondan sonra Savcı'yı arayın. İkisini de sağlam istiyorum. Eğer Ekim'in kılınae zarar gelirse hırsımı alana kadar sizin ecdadınızı s.k.r.m."

Tam demir kapıdan çıkmıştım ki. " Anka seni bu kadar sağlam görmek ne kadar da iyi. Kız başaramamış. "

Yüzündeki alaylı ifadeyi dağıtmak istiyorum!

" Çekil git başımdan Siren. Senin sonun olmıyım. "

" Hala bulamamışsın bakıyorum da."

Derdi belli. Bu kızlardan ne istiyor bu herif?

" S.ktir git başımdan Siren! " Ardından da ormanın bana ait olan kısmına doğru yönelmiştim ki arkamda sesini duydum. "Kızları arayın. "

Verdiği komutla sinirlerim tepeme çıksa da bir şey demedim. Ekim ve aptal savcıyı bulmamız gerekiyordu.

Ekim'in başına bir şey gelirse kendimi öldürecek derece de pişman ederdim. Peki ya Savcı kıza birşey olursa? Canım yanar mıydı hiç sanmıyorum.

Eflin

Tenime değen bana ölümü hissettiren soğuk rüzgar ile uyanmıştım. Yine buradaydık nereye gitmeyi umuyorum ki ben zaten?

Uzandığım yerden doğrulup etrafa baktım. Ekim burada değildi? Nereye gitmişti bu kız?

" Hemen kötü düşünme... "

Ekim beni bırakıp kendi başına gitmiş olabilir miydi? Ona ayak bağı olduğum için beni bıraktıysa? Ben yalnız başıma ormanda kalamam ki! Hayır böyle bir şey olamaz. Ekim bana sırtını dönmez...

Emin miyim peki?Hayır hiç emin değilim. Ekim benim liseli hallerimin dostuydu. Ekim benim lise arkadaşımdı. O zamanki Eflin ik şimdiki Eflin arasında bir dünya kadar fark varken üstelik. Bıraktı kı yani beni? Gözlerim acı ile sızlıyordu. Ekim beni bıraktı dimi? Onca yılın hesabını böyle soruyordu dimi?

" Sen de hiç değişmemişsin Ekim. "

O gün de aynısını yaptı. Benim için anlamı büyük olan o günde ben herkesin gözü önünde başımı eğdim.

O kadar acı içindeydim ki. Hem Ekimden hem de babamdan. İlk kezdi bu. İlk kez kimi seçeceğimi bilemedim. Bir taraftan benim can dostum olan Ekim'di. Diğer tarafta ise babamdı.

Karar vermem de en etkili olan o gerçekti. Ekim o şerefisizin kızıydı...

Gözlerim geçmişin izleri ile dolmaya başlamıştı.

Ayağa kalktığımda canım yanmaya devam etmişti. Ağaca yaslanmak ile belime tutulmuştu.

Aklıma esen gibi hareket etmek daima yaptığım birşeydi. En çok da beni öfkelendiren zamanlarda.

Önüme çıkan yollara nereye gittiğime bakmadan yürüdüm. Attığım her adımda da Ekim'e sövmekten de geri durmuyorum.

Benden çok beddua aldı. Umarım dönüp dolaşıp beni bulmazdı.

Ama Ekim'in gözlerindeki o haklılık ben hariç herkes de vardı.

Ekim kendini mutlak doğru sanıyordu. Her koşulda tek doğru tek iyi biri olan sanki bazen ülke de ki en düzgüz savcı sanıyordu kendini. Ona göre ben gözleri görmesine rağmen görmeyen biriydim.

Beni hala saf kız sanıyordu. Halk büyüyemediğimi sanıyordu.

Ama ben öyle bir büyüdüm ki. Doğru bazen çocuk gibi davranıyorum ama eğer ben ciddi olursam yüzüm gülmez ki. Ben gülmeyince acı çekiyorum.

O an karşımda beliren yüzle zorlukla yurkunabildim. Ölmemiş miydi yani?

Karşımda arkasında sayamayacağım kadar koruma bile duruyordu! Ayaklarım istemsizce geriye doğru hareket etti.

Ardından ise yüreğim ağzımda ayağımda topuklularla koş koşabildiğim kadar.

Arkama bile bakamadan koşuyorsun. Korkuyorum. Gerçek anlamda korkuyu her zerremle hissediyorum.

Onu bıçaklamamı yanıma bıraksa olmaz mıydı? Eğer yakalarsa sıçar ağzıma. Bu korku bana bir ömür yeter gibiydi.

" Yakalayın artık şu Savcıyı! " Ardımdan gelen sesle daha da koştum.

Ardımdan gelen silah sesi ile birkez daha yüreğim ağzıma geldi. Bana silah sıkacak kadar kızgın mıydı! Vay anasını!

" S.kik herif sana silah sık mı dedim!"

Tamam biraz tuhaftı ama yine de bu ondan kaçmam için yeterli.

" Yavaşla düşüceksin. Ayağındaki zıkkımlarla nasıl koşuyorsun?! "

Sinirli bir hali vardı. Üstelik benim için endişeleniyor olamazdı dimi? Yok artık! Gerçekten mi?

" Benim için endişeliysen peşimi bırak! Hem sen nasıl hemen iyileştin? Kalbine girmedi farkındaydım ama bu kadar da çabuk iyileşemezsin!"

Bildiğin Savaş'a neden hayattasın diye soruyorum.

Bu herif artık peşimi bıraksa mı? Bıktım ama ya!

Ekim ve bu züppe başıma belalar.

" Ölmem hoşuna mı giderdi?! " O bana bağırıyor ben ona bağırıyorum.

" Evet! Geber git! Dünyadan bir pislikte silinmiş olur! "

Bu lanet şeylerle koşmak o kadar zordu ki her an taşa takılıp düşebilirdim.

Allahım şu herfiten kurtuluyım. Kurban keseceğim yarabbim!

" Sen başa belasın kızım! Bir de geber diyor ya sinirlerim bozuluyor!"

Senin mı benim mi?!

" Canın cehenneme hayvan herif tazı gibisin maşşallah. Annan baban seni ne ile besledi! "

O an da sessizleşti. Yanlış bir şey mı dedim?

" Yanımda senin için çok geniş bir alan var! " Bana öyle gelmiş olmalı. Hala hazır cevaplılığından bir şey eksik değil!

" Bana mı dedin sen onu? Ben cennetlik biriyim! "

Ardından yine gür bir kahkaha attı. " Yalanını s.ksinler."

" Edep sen ne güzel şeysin! " İmâmı umarım anlamıştır bu züppe.

" Sosyal medyada fazla takılıyorsun belli ki. Beynin sulanmış! "

Bu herifin her şeye cevabı olmasından bıktım lan!

" Bunu sen mi diyorsun? Allah bilir kaç takipçine vardır senin! "

Dürüst olmam gerekirse yakışıklıydı. İyi de bir fiziği yok değildi. Sarışın ve ela gözlüydü. Kim olsa tutulur. Belki ben bile onu başka şartlarda görsem görüntüsü hoşuma gidebilirdi.

" Dur artık. Düşüceksin! "

O şom ağzını açmasaydı böyle bir şey olmazdı! O lanet olasıca yüzünden ayağımda ağaç köküne takıldı ve yeri boyladım. " Hayırlı lanet olsun! "

Tam tekrar ayağa kalkıcaktım ki. Üzerimde beliren gölge ile duraksadım. Ben suyun terin içindeydim ama o gram terlememişti.

" Şimdi nereye kaçacaksın? "

Etrafımda korumalar olduğunun farkındaydım.

" Nefret ediyorum senden pislik!"

Çok da umrunda olmadığını daha iyi ifade edemezdi.

"Ekim nerde? "

" Dağa kaçtı. "

" Ne? "

" Dağa kaçtı. "

" Dalga geçmenin sırası değil. Nerede dedim sana?! "

" Cehhennemin dibinde gider misin yanına? "

Sinirli bakışları üzerimdeydi ama sabrının son kırıntısını zorluyordu.

" Kalk artık. "

" Yok ben burada oturmayı çok sevdim. Hiç kalkasım yok! " Ciddi ciddi bana bakınca gözlerimi devirdim. " Salak kalkabilsem kalkarım dimi? Popom acıyo! "

Derin nefesini verdiğinde bana elini uzattı.

İlk kez bir erkek bana elini uzattı.

Başta olmadan affalladım ki. Ne yapacağımı bilemedim. Ne yapmalıyım. Tutuyım mı? Ama ya ben tutucakken geri çekerse.

" Tutucak mısın artık? "

Yüzüne bakmak istemedim. Bana elini uzattı.Ekimden sonra ilk kez biri beni kaldırmak için elini uzattı. Benim için anlamı çok büyüktü.

Titreyen ellerimle onun bana uzattığı eli tuttum. Elleri yapısına göre biraz yumuşaktı. İnce ve kemikli bir eli vardı. Elinin üstünde belirgin damarları görebiliyorum.

" Bin sırtıma. " Ne? Afallamıştım. Beni sırtına mı almak istiyordu?

" Şey bu biraz tuhaf değil mi yani... Şey işte sırtına binmem... "

Çekingen sorduğum soru yüzünde alay olmuşmasını sağladı.

" Kucağıma almak isterdim ama malum. Bir zalimin kızı benle tam da kalbimden vurduğu için. "

Gözlerimi devirdim. " Başka birine beni taşıyabilir momladar koruma var... "

Bunu dediğim anda kaşları çatıldı. " Sana dokunanın parmaklarını keserim. " Ne demekti bu şimdi?

" Ama sen yaralı-"

" Bin artık şu sırtıma lanet kadın! " Oflaya puflaya sırtına bindim. Aşırı utanç vericiydi!

" Hayır ben yürümek istiyorum. İnicem. " Bu şekilde hiçbir yere gidemezdim.

Nasıl bakarım ben bu herifin yüzüne!

Elleri bacaklarımı öyle bir tutuyordu ki. Ne yapacağımı şaşırıyorum.

Savaş, ben sırtında ormanda yürümeye başladığı esnada. Etrafta ki korumaların bakışı beni utançtan yen dibine soktu.

Bianda refleksle yüzümü Savaş'ın boynuna gömdüm.

Bunu beklemiyor olacak ki bianda durdu.

" Sen... Napıyorsun? "

Fısıltı ile söylediklerimi çok kolay duyucak haldeydi.

" Korumarın baktıkça utanıyorum... "

" Sana yan gözle bakamazlar. "

"Ondan değil... Çok tuhaf bir haldeyiz. Utanmamak elde değil ve şey işte.... "

Anlamadığı çok belliydi. " Ne işte? "

" Şey işte... "

" Anlamıyorum seni ne oldu?.. Sana dokunmam hoşuna gitmediyse sana asla o niyetle dokunmam. İddia uğruna bile. "

Bu beni şaşırtmadı değildi ama bahsetğim bu değildi.

" Ben seni tam kalbinden bıçakladım. Snei ölüme terk ettim ama sen benim canımın yanmasını umursadın. Bana elini uzattın... Benim için bunlarım anlamı çok büyük. Kendimi kötü hissetmeme neden oluyorsun... "

İtirafım karşısında yüzümü daha da boynuna gömdüm. " İleriyi kontrol edin ve Ekim'i arayın. Ben eve geçicem. " Korumalar tarafından birşey demeden uzaklaşan ayak seslerini duydum.

O anda tutuğum nefesi verdim. Nefesim boynuna çarptı. Burnuma dolan koku bana o kadar tanıdık geldi ki nereden tanıdığımı anımsayamadım. Çok hoş bir kokuydu. Aynı zamanda da biraz ağır kokuyordu... Kokusu olmadan rahatlatıcı hissettirdi ki.

Misk gibi kokuyordu...

" Yüzünü boynumdan çek artık... Hepsi gitti. " Yüzümü çekmek istemiyordum ama kendimi zorlayarak boynundan çektim.

" Bana ne yapıcaksın? " Anlamayan bakışları vardı.

" Yani seni bıçakladım ve sen bir mafyasın bir şey yapman gerekmiyor mu? "

" Ne yapmamı isterdin? Tırnaklarını mı sökiyim? Yüzüne yumruk ata ata dişlerini mi kırayım? Vücudunu tekmeleye tekmeleye kaburgaların mı kırılsın? Ya da Şam elektrik mı vereyim? Bana zarar verenlere karşılıl olarak bunları yapıyorum. Sana hangisini yapmamı isterdin? "

Korkudan titremeye başlamıştım. Ben bunların hiçbirine dayanamam ki... Kalbim ağırlaşmaya başlamıştı. Korkudan kalp ritmim hızlanıyordu...

Bana bunların hepsini yapar mıydı?

" Hey sakin ol... Ciddi değildim yani düşünmedim değil ama seni geçtim bir kadına el kaldırmam. "

Rahatladım...

" Bir ödeşme olarak say bunu... Sana elbise konusunda fazla yüklendim. Tepkim öyle olmaması gerekirdi. "

Özür mü diliyordu?

" Özür mü bu? "

" Asla. Hem amacının farkındayım Savcı. Onbodrum katından çıkmak için iddia olayını attın ama o iddia senin tek kurtuluş şansın artık. "

Öyleydi...

" Nasıl bu kadar hızlı toparlandın? "

" Kemik sulu çorba. "

Gözlerimi devirdim. " Maşşallah çok güzel ile yaramış belli ki. Hiçbir damuğun yok. "

Kaldığımız villa gözüktü. Kapının önüne geldiğimiz de Ekim ve adamı gördüm. Ekim'i görmek yatışan sinirimi sıçrattığı için Savaş'a biraz daha sert tutundum. Villanın kapısına gelmiştik.

Fakat o anda elime değen sıvı ile gözlerim açıldı. " Sen kanıyorsun? "

Hızla sırtından inip önüne geçtim. " İ-iyi misin... Canın acıyor mu? " Ekim, " Kaan gelmiyor musun? "

Ekim ve Kaan yanımızda gelmişti. Tam bir şey daha dicektim ki. Villanın kapısı açılınca gördüğüm kişi ile bir süre kendime gelemedim.

"Savaş! Beni özledin mi?! "

Kızın parlak sarı saçları kahverengi gözleri vardı. Üzerinde ise bir erkeğe ait olabilecek beyaz gömlek vardı.

Bu kadın Savaş'ın sevgilisi miydi...

Loading...
0%