@gunes_ay21
|
Boğazım da hissettiğim acı benim sonum olucak gibiydi. Bazen bir yumru oluştuğunu hissediyordum. O kadar rahatsız edici ki. Bu anlardan biri de tam şuandı. Konuşabilecek bir halde değildim. Korkularım zihnimde yankılanıyordu. Gözlerime bakmake bana ürpertiden başka bir şey hissettirmiyordu. Bu gözlere her baktığımda gördüğüm tek şey ihanetti. Evet ben kendi gözlerimde ihaneti görüyorum. İhanet etmeye meyilli bir kişiliğim vardı. Kolay sırtından vuracak biri miyim emin değilim ama ben babam için en yakın arkadaşıma sırtımı çevirmiştim... Ben ihaneti gözlerinde taşıyan bir sahtekardım. Ben kendime bile yalan söylüyordum. İyi biri olduğumu kendimi inandırmaya çalışıyorum ama ben iyi biri değildim. Ben iyi biri olmaktan çok uzaktım. Bunu kabullenmek zordu. " Sen ne halt ettin?! Salak mısın kızım sen! " Ekim'in bana bağırması artık bir şey ifade etmiyordu. Ekim bana bağırmazdı ki.... " Senin kaprislerinle uğraşmak istemiyorum! Çık şimdi odadan! " Ekim'in delici bakışları benim üzerimdeydi. " Eflin sakın! Sakın ama sakın haddini daha da fazla aşma. Zararlı çıkarsın! " Sabrımı zorluyordu. " Senin yüzünden o kaçıkların evindeyiz! Şimdi de gelmiş bana böyle diklenme bana Ekim! Senin karşında bir çocuk yok! " Artık bende bağırmaya başlamıştım. " O halde yaşına göre davran! Hala büyüyememiş çocuk gibisin! Büyü artık Eflin! " " Bunu sen mi diyorsun? Ben hala çocuksam sen nankörün tekisin! Minnet bilmeyen nankörsün Ekim! " Ekim'in gözleri inanamayarak bakakaldı. " Cidden böyle mi düşünüyorsun? " " Olduğun gibi davranıyorum sana Ekim. Nankör değil misin kızım sen? Yıllarcae benim babamın ekmeğini yedin ama sonra ona iftira atmaktan da geri durmadın! Bu nankörlük değil de ne!! " O sırada salonun tam ortasında sarışın adam belirdi. Adı Savaş'mış. " Ben miyim nankör? Ben nankörsem sen bencilin tekisin Eflin! Sana o kadar yardımcıe olmama, sana bir kere bile yalan söylememe rağmen sen babana inandın! " Güldüm. Derin bir kahkaha attım. " Babam senin karakterin yanında o kadar iyi ki. Söylesene ya. Bir şoförün kızı olmak nasıl bir duygu? " Ekim altta kalmayarak, " Söylesene bir katilin kızı olmak nasıl bir duygu?" " Senin durumunda olmaktan iyidir. " " Ne varmış durumunda? " " Doğru ne var ki? Söylesene Ekim, Ayaz hala aşkına karşılık vermiyor mu? " Ekim'in değişen ifadesinden durmam gerektiğini anladım ama hayır şimdi duramazdım. " Neden biliyor musun? Çünkü ben varım. Ayaz ben olduğum sürece senin aşkına asla karşılık vermez. Hemen şimdi evlenelim desem evlenir benimle. " O an da Ekim'in elinin havalandığını hissettim. Bana vuramicaktı... Tam da üzerine oynadığım bir kumar olmuştu. Savaş aramıza girip Ekim'in elini hava da tuttu. Ardından Ekim'in elini bırakıp tüm vücudu ile bana döndü. " Bir daha sakın on-" Daha cümlesini bitirmesinde fırsat vermeden belimden çıkardığım bıçağı onum sol göğsüne sağladım. Akan kanla amacımıza ulaşmıştık. Ekim de hızla belindeki silahı çıkardı. " Hadi gidelim buradan! " Bir Hafta önce... Sonunda bodrum katından çıkmıştık. Artık biraz da olsa temiz hava almak iyiydi. " Ay sonunda ya! Bunalmıştım. " Ekim'in hala tedirgin olduğunu hissettim. " Ekimcim biraz rahatla ya. Sarılıyı kendime aşık ettiğimde artık özgürüz! " İkiside tam arkamızdaydı. " Hayal aleminden uyanman gerek. Aşık olan sen olucaksın Savcı. Kendi kazdığın kuyuya düşüceksin." Aklımdaki fikir ile onu alt etmem içten bile değil. Sadece beklesin. İlk fırsatını bulduğum anda ona hesabını sorucam. Benim kafamda kırk tilki dolaşırdı. Ben eğer bir olayın içindeysem kazanan ben olurum. Aklımda olan şey bir iddia değildi. O bodrum katından çıkmamız gerekliydi. Oradan çıkamazsak bu evden hiç çıkamayız. İddia gelinşince de o bodrum katından çıkmıştık. Amacım bşr mafyanın aşkı değildi. Büyük ihtimalle takıntılı bir aşıl olurdu. Takıntılı bir aşığın sevgisini istemiyorum. Bana aşık olması için bir çabam olmicaktı. Zaten aşkı da urmumda olduğunu söyleyemem. Bir kere benim istediğim tiplemeye uymuyor. Ben daha nazik erkeklerden hoşlanırım. Sadece bana karşı değil çevreme kaşrı da nazik ve kibar olmalı. Bana verdiği değeri hissetmek isterim. Sarışın ve esmer adam gibiler değer verseler bile değerlerini belli etmez. Ama ben böyle bir aşk istemiyorum. Mesela güvenli bir yaşam benim için önceliklidir. Biliyorum böyle bir isteğim olmasınae rağmen bir savcıyım ama ben ne halde olursa ne olayım elime silah tutamayan biriyim. Elime silah almayı geçtim gördüğümde bile bir titreme oluyor. Mafya olan bir adamın sevgisi bana zarardan başka bir şey vermez. Bir Mafya ve Savcı? Ne kadar da imkansız bir çift... " Nerede kalıcam? Şu üzerimde ki iğrenç elbiseden kurtulmak istiyorum artık. " Sarışın adamın bakışları elbiseme yöneldiğinde, " Yakışmış aslında. Daha katlanılır olmuşsun. " Gözlerimi devirdim. " Öyle mi? O halde beğendiğini mi ima edıyorsun? Temizleyip bir akşam yemeğinde giyerim. " Fırsatını bulana kadar onu oyalamam gerek. Böyle adamlar zeki olur ve birkaö flörtöz kelime ile de kimse kimseye aşık olmaz. " Çok isterim bunu Savcı ama sana beyaz gitmemiş. " Kaşlarım istemsizce havalandı. " Öyle mi? Ne yakışır mesela bana? Mavi? Siyah? " Bir adım atmıştım. Daha çıktığım ilk dakikadan iddiaya başlamıştı. Karşılık vermezsek ayıp olur. " Kırmızı. " Bozguna uğramadım değil. En nefret ettiğim rengi bana yakıştırıyor muydu? " Yalancı... " Sesimin biraz daha yumuşadığını fark ettim. " Şu iddianın kazananı yıllar boyunca belli olmicak. " Ekim'in dediklerinde haklılık payı vardı. Ne o bana aşık olabilecek biri be de ben ona aşık olabilecek biriyim. O tarz insanlar Ekime gibi kadınları severler, benim gibi kadınlara dönüp bakmazlar. Ekim nasıl bir kadın mı? Korkusuz. Ekim için en uygun kelime buydu. Mafya olan erkekker yanlarında korkmadan taşıyabilecekleri kadınları severler. Mafyaların girdiği ortam Ekim için korkunç bir ortam değilken. Benim için yürek hoplatabilecek ortam. Benim korkularım var ve bunu saklama gereğine de hiç gerek duymuyorum. Korkularımın beni zayuflaştırdığını değil, güçlü kıldığını biliyorum. Ben korkularımdan güç alırım. Ben korktuğumda cesaretim ortaya çıkar. Ben korktuğumda herşeyi yapabilecek birinde dönüşürüm. " Bunu demenin bir nedeni var mı? " Bu dediklerimin kanıtı buydu. Sarışın adamın, Ekim ile konuşurken ses tonu tavrı o kadar çok değişiyordu ki. Sanki Ekim ile iddiaya girse kaybedeceği belli gibiydi. " Eflin söylemek isterse söyler ve de artık odalarımıza çıkmake isteriz. Tabi bir odamız varsa. " O sırada Kaan birkaç adım öne çıkıp, " Ah Bu herifin evi benimkinden daha küçük. En iyisi benim evimde kalmalısın. " En az ben ve sarışın adam Ekim kadar şaşırdık? " Ne münasebet? S.ktir git! " " Şerefiz sen evimden s.ktir gitsene! Kamu gündür sürekli geliyorsun?! " Kahve saçlı adam sarışın adamı tiye aldı. " Ah şekerparem. Bu nasıl soru. Lütfen ama burada kalma sebebimi iyi bilmiyormuş gibi konuşma! " O an gerçekten inanamadım. " Sen gay misin? " Sorum yerindeydi ama sarışın adam öyle bir baktı ki. Ben cevabımı aldım. Ekim ve benim moraran suratımızı gören esmer adam kahkahayı bastı. " Buz kızlar fazla mı fesat? " " Şekerpare dedin! Ve ayrıca ne kadar da cringe bir kelime! Ögk!" Kusura bakmasınlar ama gerçekten de boktan bir kelimeydi. " Savaş! Şu yeni kadınını sen mi sustursun ykksa ben mi! " Sarışın adamın adı Savaşmış... Onu andırıyordu. Kaos dolu bir herif. " Ben onun kadını değilim! P.ç kurusu! " Kahvele adama hakaret ettiğimde de bu sefer kahkahayı Savaş attı. " Cevabını aldın. Şimdi defol evimden! " Esmer adam gözlerini devirdi. " Sanki saatlerce yol gidicem! " Ekim ve ben ister istemez birbirimize baktık. " Geç anlayan insnalardan nefret ederim! Evim hemen yan tarafta! " Ardından da çıkıp gitti. " Odalarınız üst katta. Savcı senin odan en üst katta, Ekim senin odan da bir alt katta. Sanem Savcı ve Ekim'e odalarını göster. " Valla insnaların bana bir garezi var. Valla var ya. O dedektif bozuntusu bile bana bir vebalı gibi davrandı. İnsanlara yanlış izlenim mi veriyorum ben? " Elbette Savaş Bey. " Kadın önce bize baktı ve ardından, " Merhaba Savcı Hanım ve Ekim Hanım odalarınızı göstereyim." Mesleğim hakaret gibi gelmeye başlamıştı. Savcı ne lan! Küfür eder gibi. Hayır sorsan Ekim de savcı adliyede bile değiliz! Sinir olmaya başladım iyice! Bir üst kata çıktığımız da Ekim'in odası soldan ikinci kapıydı. Ekim odaya girdiğinde sanem ve ben üst kata çıktık. Sanem otuzlarında gibi duruyordu ama açıkçası güzel ve hoş bir kadındı. Kızıl saçları ve çipil çipil bakan kahve gözleri onda çok tatlı duruyodu. Bu kadar tatlı bir kızın mafyaların arasında ne işi var? Odama geldiğimde benim odam sağdan üçüncü kapıydı. " Bir arzunuz var mı Savcı Hanım? " " Yok teşekkür ederim. Bana Savcı demek yerine Eflin diyebilirsin sadece. " Sanem başını salladı. Aşağ indiğinde bende odaya girdim ve girer girmez için bayıldı. Ben bu odada kalamam ki! Burası beni şimdiden mahvetti! O kadar basıktı ki. Nefes almak bile insana güç geliyordu. Allah'a şükür ki terası vardı ve bundan daha da iyi bir şey yok şuan da. Terasa çıktığım da gerçek anlamda nefes alabildiğimi hissettim. Ben bu odada bir gece bile kalamam ki. Nefes alış verişlerim düzene girmişti. Nefret ettiğim iki renk neden tam da burnumun dibinde bitmek zorunda?! Siyaha ve kırmızıdan tiksinirim! Hem de her anlamda. Kolay kolay siyah giymek isteyen biri değilim. Siyah bir kötülük sembolüdür. Siyah'ın olduğu yerde kaos ve nefret vardır. Kırmızı ise benim için ölümün rengidir. Kırmızı belki de birçok kişi için tutkuyu temsil eder ama kırmızı tam anlamıylaw ölümün ta kendisidir. Etrafa baktığımda bir ormanın içinde olduğumuzu gördüm. Orman da yaşayan bir ayı. Tam da yaşam alanını bulmuş bir halde. Ağzımdan bir kıkırtı çıktı. Bahçeye yöneldiğimde korumalara gözüme çarptı. Klasik mafya takımı giymişlerdi çoğu siyah takım elbise. Ama buradan tek birini ayırt etmek çok kolaydı. Üzerinde bildiğin felsefeci kombini var! Tamam işte bu biraz tuhaf. Adam bahçedeki heykelin yanındaydı. Heykel bir aslan heykeliydi ve bu şimdiden ondan nefret etmem için geçerli bir sebepti. " Bir de Galatasaraylıysa kesinlikle bu iddianın bir sonu olmazdı. " Çünkü ben fanatik Fenerbahçeliyim. Harbi fanatiğim yalnız. Fenerbahçe bir yana dünya bir yana benim için. Aşağıda ki heykele iğrenerek bakarken yanında tuhaf giyinimli koruma olduğunu düşündüğüm adam başını kaldırdı ve onunla göz göze geldik. Sanem gibi kızıl saçları vardı ama Sanem'in ki gibi daha parlaktan ziyade daha mat bir görüntüsü vardı. Gözleri de kahverengi yerine maviydi. Sanemle kardeş mi? Çünkü ne kadar benziyorlarsa bir o kadar da benzemiyorlar. Beni görünce ne mi yaptı? Önümde serenad verdi ve içeri geçti. Bu herifin korumları da en az onunki gibi bir değişik. Ama korumayı merak etmiştim. Etmedim dersem yalan olurdu. Bıkkınlık veren odadan çıkıp alt kata indiğim de Savaş denen mafya ile karşılaştım. Odası bu katta mıydı? Tamam bizene... " Nereye gidiyorsun sen? " Bir şey demek vardı da neyse. Sorusunu görmezden gelerek aşağ inecekken. " Soruma cevap ver nereye?! " Bana sesini mi yükseltti. " Sıçmaya gelcen mi? " Ardından kolumuz bıraktı ve sanki bir şey soran o değilmiş gibi arkasını dönüp Ekim'in odasının karşısına geçti. İyi... Aşağ indiğimde bulmak istediğim kişiyi bulmuştum nihayet! Ve gördüklerim beni yanıltmamıştı. Bu sosyal medyadaki adamdı. " Sen Doğu Kıran olmalısın! " Diye adama sordum. Adam bana baktı önce baştan aşağı beni sürmüştü. " Siz de Savcı olmalısınız da beni nereden tanıyorsunuz? " " Sosyal medya hesabınızı takip ediyorum da sizin ne işiniz var? " Doğu gülümsedi. " Bendeniz o muhteşem şaheser olan Doğu Kıran, Savaş'ın en değerli koruması." Şok geçirmemek elde değildi! Benim takip ettiğim adam bir mafya mıydı? İyi bokmuş!daha iyi bir şey bulamamıştı. " Dehşete kapılmış gibisiniz Savcı Hanım. " Ben ve dehşete kapılmak yok daha neler! " Sadece şaşkınım böyle bir fiyasko beklemeyiyordum. Bir mafya ama sanatçı olanından. Acaba merak ediyorum. O kadar güzele fotoğrafı hangi ara çektiniz? " Fotoğrafçılık ile ilgileniyorum. Sosyal medyada gezinirken Doğu'nun çektiği fotorafları gördüö ve çok hoşuma gittiler. " Ah Sayın Savcım bir bilseniz bu evin beynin beni nelerle uğraştırdığını ona katlanmak istemezdiniz! Ben de o yüzden arada böyke fotoğraflar çekiyorum." Tebessüm etmek istedim ama bu olmadan zordu ki... " Hayranım mısınız? Ah hayranlarıma çok değer veririm doğrusu. " " Hayır sadece fotoğraf çekmeyi seven bir insanım. " Ardından başka bir şey demeden odaya çıktım. Oda o kadar basıktı ki. Üzerimi değiştirmek istiyorum ama sorun bu ya kıyafeti nereden bulucam? Bir üst katta durdum Ekim'in odasına girdiğimde çoktan üzerini değiştirmişti. " Nerden buldun bunları? ” " Şu Savaş denen herif verdi kıyafetleri. " Ben nereden bulucam şimdi kıyafet? " Ben nereden bulabilirim? " Ekim omuzlarını silkti sadece. Ardından bir şey söylemeden odadan çıktım. Ardından kendi odama çıktım. Kapalı bir dolap vardı. Açtığımda da gördüğüm kıyafetlerle gülümsedim. En azından akıl etmiş. Buluzların olduğu yere baktığımda da çoğu benim giymek istemeyeceğim kıyafetlerdi. Tam bir serseri kadın kıyafetleri vardı. " Kimin bunlar? " Acaba kardeşi mi vardı? Elbiseleri aramaya başladım ama burada gram elbise yoktu ki? Kim giyiyor ki bunları böyle? Bence ben hariç herkes olabilir. Acaba ben mi çok süslüyüm? Kapalı bir dolap vardı. Oraya açtığımda aslında aradığımı buldum. Yeşilçam filmlerinden fırlamış gibi duruyordu. Ardından banyoya gidip duş aldım.Duştan sonra elbiseyi giydim.Elbise bana tam olmuştu. Kaygan bir kumaşı vardı. Üzerinde soluk pembe çiçekleri olan bir vintage elbisesi giybiydi. Kolları biraz aşağıda kalmıştı ama yine de elbise bende güzel durmamış değildi. Aynadan kendime baktığım da saçlarımı havluyla iyice kuruladım. Ardından da arkadan örmek istedim. Balık sırtı örgü yapan biri değildim ama bu elbiseye çok güzel gitmişti. Banyodan dışarı çıkmıştım ki, " Savcı Hanım yemek vakti. " " Geliyorum. " Sanem'in inme sesini duydum ardından ben kapıdan çıktım. Merdivenlerden indiğim de Ekim ve Savaş'ın çoktan indiğini anladım. Biraz daha hızlandığımda, Salona gelmiştim. Masanın olduğu tarafa geçtiğim de, " Güzel kokular alıyorum. " İlk önce Ekim bana döndü. " Üzerindekini nereden buldun? " " Dolaptan aldım. " O anda Savaş öyle bir hızla bana döndü ki dengem şaşırılmicak gibi değildi. Dehşet veren bakışlarla bir üzerimdeki elbiseye bir bana baktı. Hızlıca ayağa kalktığında sanki bana öldürecekmiş gibi bakıyordu. Ürkmeye başlamıştım... Savaş'ın ayağa kalktığını gören Ekim ayağa kalktı. " Bu elbiseyi sana kim verdi. " Sesi öldürücü derece de sakindi. " Odada buldum. " Sesim kontrolüm dışında ürkek çıkmıştı. " Sen ne haltıma bunu giyersin! Kime sordun da giydin bunu?! " " Dolapta duruyordu ve bende alıp giydim. Ne vardı bunda? " Gözleri ateş almaya başlamıştı. " Çıkar şu elbiseyi hemen! " " Ne? Neden? " " Bu elbise senin kirli ruhunda bin kat daha değerli! " Dona kaldım. Ben bu kadar küçük mü görülüyorum? Kirli ruhumda... Benim... " Lafına dikkat et! Sakın o s.kik ağzından benim hakkında en ufak laf çıkmasın!" Artık ben bile başırıyordum. " Savcı şu an senin pis ruhun dikkatimi çekmiyor! Çıkar mı şu elbiseyi! " Ellerimi göğsüne koyup sertçe ittim. " Sana bir daha benim hakkında böyle konuşma dedim! " Kimsenim bedenime laf etmesine izin vermem hem de asla! Yerindene zerre oynamamıştı. Ona böyle davranmam gururunu kırmış gibiydi. " Bunun inkar ettiğini mi söylüyorsun? Söylesene hala-" O daha cümlesini bitiremeden benden yediği tokatla sustu. Karşımda her kim olursa olsun. Eğer bana saygısı olmayan biri ise ona gereken haddi veririm ve kimse beni engelleyemez. Gözleri bana öyle bir baktı ki sanki bıraksan elleriyle öldürmeye hazır gibiydi. Eli ile bileğimden sıkıca tuttu ve neredeyse sürükleyerek beni en ist kata odama çıkardı. " Ne halt ediyorsun bırak lan beni! " Elimi çekmeye çalıştıkça daha da sert tutuyordu. Odaya girdiğimiz de beni içeriye doğru sertçe fırlattı. Dengemi sağlayamadım ve halının üstüne düştüm. " Vurucak mısın? " Öyle bakıyodu. Vurur muydu? " Ne bok yaparsan yap. Ben asla bir kadına el kaldırmam! Ama bu yaptığın cezasız da kalmıcak. Savcı senin için işler daha da zorlaşıcak. Burnunu sokmamayı öğreticem sana. O elbiseyi çıkaramıyor musun? Benim çıkarmamı istemiyosan çıkar hemen! " Ellerim titremeye başlamıştı. Kalbim bile hızlanmıştı. Yataktan destek alarak ayağa kaktığımda yandan olan fermuarı indirdim. Peki ne giyicektim. Etrafa bakındığımda yatağın üstünde kyafet gördüm. Bana da mı getirmişti... Başımı kıayfetlerden kaldırıp ona baktığımda yüzündeki sinirden eksilme olmadı. Yatağın üstündeki kıyafetleri alıp banyoya gittim olabildiğince hızlı giyinip dışarı çıktım. " Ben bunu... temizlerim. O zaman alsan daha iyi. Kirli ya sonuçta. " Zerre kadar aldırış etmedi ve elbiseyi elimden sertçe çekip dışarı çıktı. Hayır neden bu kadar sert tepki verdiğini anlamış değilim. Odada görünce benim sanmam kadar doğal bir şey yok ki? Hayır yemedikte elbisesini! Bileğim de acıyor. Hayvan gibi sıktı bok herif! Bazen varya hespinin sonu olacağımı hissediyorum. Onlara hakeden dersi en içten dileğimle vericem ve bundan hepsinin payı büyük olucak! Ben Eflin Bardın bu günü unutmicam. Bu alçak herifin bana dediği o iğrenç kelimeyi onun burnundan fitir fitir getiricem. Benim ruhuma kirli mi dedi? O halde ona istediğini vermek boynumun borcu oldu. Altı Gün sonra.... O alçak herifin yüzünü görmeyeli neredeyse bir hafta olucaktı. Umrumda mı? Hayır! Zerre kadar değildi. Ne bok yaparsa yapsın. Sonuçta ondan alacağım vardı. Evet bu altı günde fikirlerim de gram değişim olmadı. Ona öyle bir ders vericem ki. Aklı hayali şaşar. Eflin Efnan Bardın ona hayatının şokunu yaratacak! Ekim odama girdiğinde elinde kıyafet tutuyordu. " Sana gir dediğimi hatırlamıyorum Ekim? " Ekim bana sadece bir tebessüm etti. " Sana kıyafet getirdim Eflin. Şu üzerindeki kıyafetlerden kurtul. Üzerinde tuhaf duruyor. " O günün gecesinde bana verdiği kıyafetlerden kurtulmuştum. Ona ait hiçbir şey istemiyorum! Onun yemeğini bile yemek istemiyorum! Ki yemiyorum o ayrı konu. " Yakıştı bir kere ya. Bana gayette güzel durdu. " Sanem'in kıyafetlerinden almıştım bana iki parça vermişti. Değişimli olarak sadece o ikisini giyiyorum. Olmadan inat ettim ki. Geceleri terasta uyuyorum. Zaten bu olmasa bile o odada kalamam. " Planı uyguluyoruz dimi? " Başımı salladım. Birkaç gün önce... Ekim odama gelmişti. Hala benimle o iddia meselesini konuşmak istemesi normaldi. Ne kadar şuan biribirimizie bir kaşık suda boğacak olsak da maziye dayanan bir arkadaşlığımız vardı. " Konuşalım artık Eflin. O iddia neydi öyle? " " O bodrum katından çıkmamız gerekiyordu Ekim. Bi anda aklıma o çılgınlık geldi ve o iddia ortaya çıktı. Merak etme sadece saçma sapan bir şey buradan çıkmak için bir plandı. " Kafasında oturmasını bekledim. " Yani orta da sahte bir iddia var ama Savaş bilmiyor. " " Aynen. Hem iddiayı kazansam başıma daha da büyük dert alırım. Bir mafyanın aşkını istemiyorum. Buna gerek de yok zaten. " Ekim derin enfes verince rahatladı. " O halde buradan kaçıcaz ve onların sonu olucaz. " Başımı salladım. " O Mafyaya gününü göstermek boynumun borcu oldu artık. Bana dediği o iğrenç ithamı önüme burnundan getirmeden asla geri adım atmam." Ve ben bir şeyi yaparım dediysem de o şeyi mutlaka yaparım!
|
0% |