@gunes_ay21
|
Savaş Kan izleri benim artık bir parçam olmuştu bile... Artık kan dökmek benim için normaldi. Sayısız insanın canını alan bir ankaydım ben... Bugün yanımda Savcı'ya yer vermek istemiştim ama burası ona göre bir yer değildi. Burada olmaması gerekirdi ama Kaan şerefsizi bunu bilmesine rağmen getirmişti! Onu gördüğüme şaşırmama rağmen etkilenmemek elde değildi. Beyaz ona çok yakışıyordu. Ona ait gibi hissediyor sanki bu renk onun için yaratılmış gibiydi. Ürkek bakışlarına rağmen dik duruşunu sonuna kadar koruyordu. Her daim dik durup devam ediyordu. Onun bu huyunu seviyordum. Giydiği elbiseyi o kadar güzel taşıyordu ki ona hayran olmamak elde değildi. Ama o derin yırtmaç ve dekolte... Bu elbiseyi nereden buldu? Kaan mı almıştı? Onun sonu olurum! Tam karşımızdaki masada yerlerini almışlardı. Delirtiyor beni. Daha iki gün önce saçlarımı pembeye boyatan kız şimdi ise karşımda beni ona hayran bırakıyordu. Ona hayran olmamak elde değildi. Düşüncelerim onu kan ile görene dek böyleydi. Fakat şimdi elbisesinin sol tarafı kanla süslenmişti. Gözleri donuk bakıyordu. Gözleri parlamıyordu. Korktuğunu anlamıyorum. Titrediği zamanlar korkar ve acı çekerdi. Şuan titremiyor ama bakışları çok hissiz. Yanımda ayakta duran Ekim, " Herkesi çıkar buradan devamı hiç iyi olmicak. " Diye kulağıma doğru fısıldadı. " Çıkın dışarı! " Herkesin bakışları Savcı'dan bana döndü. " Bu masada birini öylece vuramazsınız! " Silah seslerini duyan korumlar içeri daldı. Doğu dikkatimi çekmişti. Gözleri ilk Savcı kızı aradı onu oturduğu sandalyede donuk şekilde görünce hemen yanına koştu. " Çıkın dediysem çıkın! Yoksa diğer şarjör üzerinize boşalır! " Başka bir şey demeden çıkıtılar son kişi Aslan denen piçti. Durup son kez Savcı'ya baktı ve yüzünde ki o lanet sırıtış ile çıktı. Onum yüzünü dağıtmak istiyorum! " Eflin iyi misin! " Doğu öyle bir telaşlandı ki hayret ettim. " Korkma bir şey olmadı güzelim. Sakin ol nefes al güzelim. " Şuan takılamam gereken neydi? Doğu'nun Savcı'ya güzelim demesi mi? Yoksa bu kadar endişelenmesi mi? Doğu, Savcı'nın yüzünü boynuna gömdü ve sımsıkı sarıldı. Ellerimin yumruk yapmadan duramadım. Ona sarılmıştı. Doğu, Savcı'ya sarılmıştı. Sol omzumda el hissettim. " Sakin ol Alkan. " Elini elimin tersi ile ittim. Ekim'in elindeki silahı alıp Kaan'a doğrulttum. " P.zevenk senin yüzünden bu halde! Onu neden getirdin! " Kaan'nın gözlerinde elbette korku yoktu. Yan tarafımda gördüğüm hareketlilik ile o tarafa döndüm. Savcı, Doğu'yu itmişti. Savcı yerinden kalkarak, bizim olduğumuz tarafa sendeleyerek geldi. Sanki kafası sarhoş gibiydi. Hızlıca hareketlenip onu belinden yakaladım. Gözlerinin bu halini sevmedim... " Siz onu oyalayın ben ilaç alıp geliyorum. " Oyalamak? İlaç? " Neden onu oyalicakmışız? " Kaan'nın sorusu yerindeydi. " Ben kaçtım. Cevabı öğrenmeniz çok yakındır. Dikkat edin sizin için de sargı alırım. " Ne demek istediğini gram anlamadım. Fakat Ekim kapıdan çıktığında yanağımda hissettiğim acı ile refleksle geri çekildim. Ağzımda kan tadı vardı? " Sen... " Savcı bana yumruk atmıştı. O kadar tuhaf bir durumda hissediyorum ki kendimi... Hızla bana rastgele yumruk sallamaya başladı. Attığı her yumruk kaya gibi sağlamdı. Savunmadan başka yapabileceğim pek bir şey yoktu. Her şeyden önce bu kadar kuvvetli yumrukları nasıl atıyor!? " Vay kadına bak be. Alkan'ı dize getirdi. " " Kapa lan o çeneni! " Kaan kahkaha atmaya başladı. Bu yumrukları o yeseydi o zaman görürdüm ben o piçi. " Bir kadına yeniliyor musun? " " Asla! " Bu dangalak sinirimi bozuyordu. " Karşılık ver o halde. Bu sayede sana vuramaz. " " Canı yanar gerizekalı! " Kaan'nın kahkaha atan sesi kesildi. Kesilsin bir zahmet. Yüzünde şaşkınlık oturduğunu anlamış olabilirim. " Neden Murat denen piçi vurdun? " " Sen neden vurdun? " " Kardeşim yerine koyduğum kıza sulandı. Ve icabına baktım. " O sırada Doğu'nun hareketlendiğini hissettim. " O senin hiçbir şeyin! Onu hiçbir sıfat ekleyemezsin! " Kardeşim dedi am.na koy.yım. " Sen ne ayak be? " " Ondan uzak dur Özoğlu. Eflin'e bir metreden yakın yanaşma! Onu bir davete götürme. Ona sarılma, ona hediye alma en önemlisi uzak dur ondan! Onun senin gibi bir abisi olamaz! " Beynim yandı ve benim beynim kolay kolay yanmaz! " Alkan ben yanlış bir şey mi dedim?" Hayır demedi. Doğu neden bu kadar çoştu? " İkinizin de ondan uzak durması gerek. Ne birinin kardeşi ne de diğerinin karısı olucak. " Yutkunamadım bile! Yok daha neler ben Savcıyı karım mı yapacaktım. " Kimin karısı ise bu beni alakadar etmez. " Bunu dedikten sonra boğazımda bir yumru hissettim. Birisinin karısı ama benim karım değil... " O halde neden Murat soysuzunu vurdun? " Ne diyim am.na k.yayım? Kardeşim desem çıldırıyor ki kardeşim asla değildi. " Çünkü ona dokundu. " Evet sırf onu taciz ettiği ve onun kolunu tuttuğu için. Bir yandan Doğu'ya cevap vermek. Bir yandan da Savcı'ya karşı savunmak zordu oluyor ya. " Seni neden rahatsız etti? " " Çünkü... " sustum devamını getiremedim. Neden bu beni bu kadar rahatsız etti? " Aşık mı oldun?! Sen Eflin'e aşık.. " Hayır değildim. Bir çocuğa aşık olmam. En önemlisi ise öldürmek istediğim birine aşık olmam. Ben Çağla'dan sonra kimseye aşık olmam! Özellikle de düşmanımın kızına asla! " Değilim. Anladın mı beni Doğu! " Hiçbir tepki vermedi. " Anlaşmamızı unutma Savaş. Ben senin diğer itlerinden değilim. Anlaşmayı bozmak benim için zor olmaz. Kardeşine yapacaklarımı unutma! " Beni kardeşim ile mi tehtid ediyordu. " Canım yanarsa misli ile can yakarım! " Aynı hırs... Hayır yok öyle bir şey tesadüf. Ağzımdaki kan tadı çoğalmaya başladığında sabrımı tüketmişti. Ellerinden tuttuğum gibi kendime çektim onu. " Sana sakinleş diyorum! " Başı göğsüme yaslıydı. Kalp ritmi duyuyordum. Onun muydu? Benim miydi? Başınu kaldırıp yüzüme baktığında hala aynı duygusuzluk vardı. Kan'dan çok mu korkuyor. Ellerini bırakıp alnına düşen saç tutamını geriye savurdum. " Savcı beyaz sana çok yakışıyor. " Ne dediğimi duymuş olacak ki. Gözlerindeki parıltı yerini aldı. "Biliyor musun? Hasta olduğun da sana bakarım. Senin elinden dondurma da yerim. Saçlarımı boyamak mı istiyorsun izin veririm. Evi komple beyaz mı yapmak istiyorsun? İstediğini yapabilirsin. " Gözlerindeki parıltı büyüdü. Dudaklarında tebessüm oluştu. " Savcı sen istersen tüm alemi ayaklarının altına sererim. Önünde diz çökerim. " Tebessümü büyüdü. " O halde sen de istersen beni s-" Gözleri kapanınca arkasından sinsice yaklaşıp ona iğneyi batıran Ekim'i gördüm. Savcı şuanda benden destek alıyordu. Onu belinden tutup kucagıma aldım. " Gidelim artık. " Elleri karnının üstündeydi. Boynuna sarmasını tercih ederim. Mekandan çıktığımız da kendi arabama yöneldim Savcı kızı arkaya yatırdığım esna da dizinde ki yarayı gördüm ve içimden bir parçayı benden söküp aldılar sanki. " Ne oldu sana böyle. " Ekim'in Kaan'nım arabasına binerken gördüm. Bende arabanın sürücü koltuğuna geçip villaya sürdüm. Onu tekrar kucağıma aldığım da bu sefer elleri boynuma dolanmıştı. Benim de yüzümde tebessüm oluştu. Beni çıldırtıyor ama sakinleştiren de o... " Savcı seni korumak için her şeyi yapmak istiyorum. " Onu korumak ve ona ait olmak istiyordum sadece ona... Sanem kapıyı açınca bir şey demeden yukarı Eflin'i odasına çıkardım ve yatağa yatırdım. Hala daha gözlerini açmamıştı. Saçları dağılmıştı. Açıl saç ona çok yakışıyordu. Kafasını yastıktan nazikçe kaldırıp tokasını çözdüm ve saçları yastığa dağıldı. Çekmeceden mendili çıkarıp yüzünde ki kan izlerini silmeye koyuldum. Tam yanından kalıcaktım ki kolumda hissetiğim kuvvet ile geri yatağa düştüm. " Hmm. Ben çok mu güzelim? " Gözlerini açmıştı. O kadar rahatladım ki. " İyi misin? " " Güzel olduğumu söylersen evet." Gülüşüme engel olamadım. " Evet. " " Evet ne? " Benimle hala oynuyor muydu? Bende karşılık veririm. " Evet işte nasıl anlamak istiyorsan." Dudaklarını büzdü. Gözlerinden muzur bir ifade geçti. " Ben o haldeyken içinden ne geliyorsa söylüyordun. Güzel olduğumu, hasta olduğumda bana bakarmışsın benim elimden dondurma yermişsin, tüm evi beyaz yaparmışsın. Tüm alemi ayaklarımın önüne serer önümde eğilirmişsin. Bu bir aşk itirafı mı? " Neden bugün herkes bana bunu diyordu? " Sana aşık falan değilim. Bunu çok beklersin. " " Olucaksın ama. Sonuçta benim gibi güzel bir kadın bence senin dikkatini çekmeyi başarmışdır. " Evet güzeldi ama ben her daim elbise giyip topuklu ayakkabı ile gezen kadınlara karşı bir ilgim yoktu. Hiç olmamıştı. Eflin gibi elbise ve topuklu gibi giyinen kadınlar sürekli bana kur yapmaya çalışmıştı ama kalbimi bambaşka birie fethetmişti. Çağla. Bazen Eflin'nin yanında olduğumda ona ihanet etmişim gibi hissetmeme sebep oluyordu ama Eflin'e karşı nefret dışındı bir hisim yoktu. Güzel kız dikkat çekici ama sadece bu. Düşmanımın kızına aşık olacak kadar zıvanadan çıkmadım. " Dikkatimi çekicek son kişi bile değilsin. " Gözlerinde ki parıltının solduğunu gördüm. Solmasın... Bu kadın beni kendim ile çekiştiriyordu! Kafamı karıştırıyordu. Onu Çağla ile kıyaslicak ladar hem de. " Ben duş alıcam. Sende o sırada çık odamdan! " Kırıldığını gördüm. Gözleri ağlicak gibi bakıyordu. Konuyu değiştirmek istedim. " Bana bir şey dicektin? Ekim geldiği için diyemedin söyle ne dicektin. " "Gereksiz bir mesele anmaya değmez. " Ardından kyafetlerini alıp banyoya girdi. Odada kalmak için bir sebebim yoktu. Ayaklandığım da telefonuma gelen mesajı okudum. " Bu gece ne olursa olsun Eflin'nin yanından ayrılmaman gerekiyormuş. Seni kovsa da gitme." Kaan'nın attığı mesajı büyük ihtimalle Ekim yollatmıştı. Ekim'in ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum. Hala daha Savcıya değer veriyordu. Babamızın katilinim kızı onun için neden bu kadar değerli? Eflin Tenime değen soğuk su ile bilincimi daha da yerine getirmeyi amaçlamıştım. Donuyordum ama bu çektiğim acının yanında hiçbir şeydi. Yine aklıma o anı gelmişti. Tam kalbimin oradan vurulduğum an. O zaman da sol tarafım kan ile kaplanmıştı. Duş başlığından akan şu, gözlerimden akan yaşı gizliyordu. Bu gece ölümü tekrar hissettim. Gözlerini bile kırpmadan birini öldürecek kadar canilerdi. Acı çektirmek banae ölümden daha hafif geliyordu. Belki de bunun sebebi altı yaşında acı çekmeyi en önemlisi ise onu gizlemeyi öğrenmiştim. Odamdan çıkmamaya artık eskisi gibi gülmemeye başladığımı anımsıyorum. Babamın beni güldürmek için ne tür şamatalar yaptığı aklıma geldikçe kendimi yetersiz hissediyorum. O benim çocukluğumun katilini öldürmüştü ama ben onun katilini bile bulamadım ki. Bulsam öldürebilecek miyim? Kaan veya Savaş ise öldürebilir miyim? Biri benim için abi gibiyken, diğeri ise... Gerçekten Savaş benim için neydi? Bugün o masada benim için dediklerinin anlamı benim içim o kadar anlamlıydı ki. Hasta olduğum da bakardı. Benim elimden dondurma yerdi. Tüm alemi ayaklarımın altına sererdi. Saçlarını ben istiyorum diye boyamama bir şey demezdi. Tüm evi nefret etmesine rağmen beyaz yapmama izin verirdi. Bana beyazı yakıştıran ilk kişiydi. Dudaklarımdaki tebessüme engel olamıyordum. Bunları dediğinde nedense istemsizce beni sevdiğini düşündüm ama öyle değildi dimi? Ne kadar da aptalca birini seviyordu doğru ama o kişi ben değildim ki ne bekliyordum? " Eğer senden istiyorsan beni s-" Sevebilirsin ve bende seni severim. Bunu demek istemiştim. Ne bekliyordum ki gerçekten beni sevdiğini falan mı? Aptallıktan başka bir şey değildi. Üzerimdeki kan kokusundan kurtulmak için defalarca yıkandım. Duştan çıktıktan sonra bu gece benim için zor geçeceği belliydi. Rahat birkaç şey almıştım. Geceleri sütyen giymek yerine sadece yarım atlet giymeyi severdim beni rahatsız etmezdi. Uykudayken rahatıma düşkün biriydim. Üzerime askılıklı bir pijama üstü ve uzun altı giydim. Kapıyı biraz aralamak ve Savaş'ın çıktığına emin olmak istedim fakat bozguna uğradım bu herif neden hala odamdaydı? Üstelikte moralimie bozmuşken. Ona ders vermek benim için bir zevk olucaktı. Üzerime bornozu geçirip ona oyun oynamaya karar verdim. Uzun altı bandırıma kadar katladım. Kapıyı açıpyatak odama geçtiğim de, göz göze geldik. Sanki böyle olmamı beklemiyormuş gibi adem elması hareket etti. Baştan aşağı beni süzdü. Başkası yapınca rahatsız olurdum ama onum yapması beni rahatsız etmekten çok uzaktı. Başını hızla çevirdiğinde Savaş'ın utandığına ilk kez şahit oluyordum. Utanınca tatlı oluyodu. Kulaklarına kadar kızarmasını açıkçası beklemiyordum. " Neden giyinmedin! " Kıkırtıma engel olmak o kadar zordu ki. " Ben duştan sonra saçlarım kuruyana kadar bornoz ile dururum. " Yine adem elması hareket etti. " Beni sinir ediyorsun. Git giyin! " " Ne yaptım ki? Hem ben giyinmicem! Burası benim odam değil mi? İstediğimi yaparım. Gerekirse çıplak bile uyurum! " Hayır bunu asla yapmam! " Yok daha neler! Delirdin mi sen! Ya gece vakti odana biri girerse? " " Korumalarını iyi eğitmiş olmalısın? Yoksa bir kadının odasına pat diye girmezker dimi? " " Ya hırsız girerse? " " Korumaların napıyo? Uyuyo mu o " Git giyin artık! " Ne kıkırtısı kahkaha attım. Onu böyle kıvranırken görmek çok güzeldi. " Gülmeyi kes! " " Ama çok komiksin. " Hala daha kahkaha atmaya devam ediyordum. " Tamam tamam çevire başını tehlikeli bir şey yok. " Gülmeyi kesmek çok zordu. " Bana hiç o güveni vermiyorsum! " " Sana neden vücudumu gösteriyim. Kocam mısın? Değilsin. " Benim için bir şey değildi yani neden onun önüne sadece bornoz ile çıkıyım ki? " Doğru değilim... " Sesinde bir değişim vardı. Başını yavaşca çevirdiğinde bende bornozu çıkardım ve pijama takımı ile kaldım. Derin nefes vermesi beni yine güldürdü. Altımdaki pijamayı düzelttiğimde kaldım öyle. Dolaba doğru gidip hırkasını aldım takımın. Fakat üzerime düşen gölge ile duraksadım. "Benimle oynamak hoşuna mu gidiyor? " Hem de nasıl bir bilsen. Sanırım Savaş ile uğraşmak yeni hobilerimin arasında. " Hıhı. " Gülümsemem dudaklarımda yerimi koruyordu. Ela gözleri benim gözlerimle buluştu. Gözlerinden ne anlam çıkarmam gerektiğini anlamadım. Gözlerin de daha önce görmediğim bir şey vardı. Eskisi gibi soğuk ve hissiz bakmıyordu. Gözlerinin içine parıltı gelmişti. Gözlerimi gözlerinden ayırıp dudaklarına doğru indirdim. Acaba öpsem çok tepki verir miydi? Yada karşılık verir miydi? Geri çekilir miydi? Gözlerini halae üzerim de hissettim. " Beni bazen çıldırtıyorsun Savcı. " Hala daha bana savcı demeye devam mı ediyordu? Demesin istemiyorum. Sinirle bakışlarımı kaçırdım. " Nefret ediyorum senden! " Kaşlarının havalandığını biliyorum. " Ah bunu neredeyse her öğün diyorsun. " Gözlerimi devirdim. " Bir şeyi kırk kere dersen olurmuş derler. Yani senden nefret ediyorum." Bana inanmadığı her halinden belliydi. Çok da umrumda yani. " Nefret mi ediyorsun? O halde seni öpersem karşılık vermez misin? " Üzerimde ki şoku atlatamadan bana doğru eğildi. Öpecek miydi? Daha da yaklaşırkenw bianda durdu. Neden durdu? Yaşadığım hayal kırıklığınıw gizlemek için başımı çevirdim. " Bu ne? " Ne ne? Başımj tekrar öne çevirdiğimde nereye baktığını gördüm. Hass... Bu sefer ademe elması hareket eden bendim. " Boşver gereksiz yani. " Onunla dolap arasından kaçmaya çalıştım. " Burada yara izi var. " Duraksadım. Ben nasıl onu kapatmayı unuttum? " Küçükken yaşadığım bir olaydan kalma yara izi. " " Dikiş atılmış. " " Derin bir çizikti. " "Kurşun yarasına benziyor. " Sustum bir şey diyemedim. Küçükken beni kalbimin oradan vurdular diyemedim. Tam kalbim değildi ama teyet geçmişti. " Ne zaman oldu bu yara? " Sustum cevap vermicektim. " Gerçekten silah ile mi? " Sustum yine cevap vermicektim. " Hala acıyor mu? " Gözlerim de yaş toplandığını hissettim. Biri canımın yanıp yanmadığınu sormuştu... Başımı salladım. Hala daha yanıyordu. " Bugün de çok yandı mı? " Bir damla yaş düştü. Bu bşr damla yaştan cevabını almıştı. " Öpsem geçer mi? " Bilmiyorum daha önce hiç yaralarımdan öpen olmamıştı. Geçere mi geçmez mi hiç bilmiyorum ama geçsin istiyorum. Omuz silktim fakat beklemediğim şet şuydu beni tam kalbimin üstünde köprücük kemiğimde oluşan yaradan öpmüştü. İlk öpücüğü yara izimden olmuştu... Ne geri çekildim ne de başka bir ösy yaptım öylece durdum. Nazik ve şefkat dolu bir öpücük tüm. İçinde başka bir şey yoktu. Acımı almak ister gibi öpmüştü. Gözlerim dolmuştu ama bu sefer acıdan değildi. Mutluluk da değildi. Daha başka bir duyguydu. Sanki biri varmış gibi hissettirdi. Sanki babam dışında acılarımı umursayan biri vardı ve biri tam şuan yara izimden öpüyordu. Başını geri çektiğin de, " Savcı nerende yara izi varsa hepsini öpmek istiyorum. " Kalbim göğüs kafesime sığmıyordu. " O halde bende senin yaralarını sarmak ve öpmek isterim. " Duraksadı. Yüzünü kaldırıp bana öyle bir baktı ki, yüzünde gördüğüm samimi tek gülüştü bu. " Sargı bezi miyiz birbirimizin? " Kırkırdayıp başımı olumsuz anlamda salladım, " Sargı bezi değiliz. Bence biz dikiş izi oluruz. " Ne demek istediğimi anlamıştı. Sargı bezi işi bitince hiçbir iz bırakmadan giderdi ama dikiş izi varlığını korurdu ve sana hatırlatırdı. Savaş geri çekildiğinde yer parke olduğu için saçımdan damlayan sular yeri kayganlaştırmıştı. Ayağım takılıp Savaş'ın üzerine oradan da yere düştük. Hay lânet olsun rezil oldum. Savaş'a bakmaya yüzüm yoktu! Fakat bugün sanırıme imkansızlıklar günüydü çünkü savaş dolu doluw kahkaha atıyordu. Onum attığı kahkaha utancımı gizledi ve yerini tebessüme bıraktı. "Böyle bir anın içine etmene inanamıyorum. " Dudaklarımı büzdüğüm de benim de gülüşüme duyuldu fakate o sırada durduğum yeri fark edince hızla kalkmak istedim. Savaş'ın kollarının arasındayıdım! Oda bunu fark etmiş olacak ki gülüşü büyüdü. Kollarını daha da sıkı sardı. " Kalkmak istiyorum! " Diye sitem ettim. Tiye bile almadı. " Üstüme düşmeden önce düşünse miydin? " Dudaklarımı dada da büzdüm. " Büzme şunları! " Ardından hareketlediğinde sonunda der gibi baktım fakat beni üstünden alış yana yatırdı ve bedenimi kendine yasladı, kafam göğsündeydi. " Ama ya! Bıraksame mı artık beni? " " Olmaz ben çek sevdim. " " Neyi? " " Sana sarılmayı. " Duraksamama sebep oldu. Bana sarılamı sevmişti. " Fazla dürüstsün. " " Senin kadar değil. " Yanılıyordu ben dürüst falan değildim. Sessizlik oluşunca sessizliği bozan Savaş oldu, "Savcı biliyor musun bazen sana lanetler yağdırıyorum. " Eh bunu tahmin etmek o kadar da zor değildi. " Ama sana yağdırdığım her lanet gelip beni buldu. Savcı varlığın katlanamadığım bir şeydi ama zaman geçtikçe şifa olmaya başladı. " İçimde bir şeyler burkuldu. Bana şifa diyordu ama ben zehirdim. " Ben şifa değilim olsa olsa zehir olurum. " Gülümsedi. " Zehir olsan bile zehrine razıyım. " O anda burnuma gelen koku ile duraksadım dolapla onun arasında heyecandan almadığım koku şimdi geliyodu. " Sen içtin mi? " " Seni beklerken belki biraz. " " Ne kadar? " " Bir iki bardakçık. " Kaşlarımı kaldırdığım da gerçeği söylemek zorunda kaldı. " Bir şişe. " Gözlerimde bıkkınlık oluştu. " Alkolik olman eksikti. " " Alkolik değilim. Sadece içmeyi seviyorume ve bir şişe beni sarhoşu yapmaz gayette ayığım. " Başımı bıkkınlıkla salladım ve beklemediği bir şey yaparak başımı göğsüne gömdüm ve uykuya teslim oldum. Ekim Çıktığımız Mafya toplantısından sonra Kaan'nın arabasına binmiştim. Savaş'ın Eflin'e olan bakışlarındaki telaşıe görmek beni bozguna uğratmıştı. Aşık değildi dimi? Eflin'nin de Savaş'a karşı boş olmadığına eminim çünkü onu ondan da iyi tanıyorum. Villa'nın içinde durduğumuz da burası Savaş'ım değil Kaan'nın eviydi. Gözlerimi çevirip arabadan indim. " Ne halt ediyorsun? " Bildiğin bana o orman olayından sonra trip atmaya başlamıştı. Sürekli ya görmezden geliyor ya da suratıma bakıyordu. Normalde böyle tipleri gram umursamam ama onu kıracak bir şey yapmadığıma eminim ki gereksiz yere görmezden gelinmeyi haketmiyorum. " Bu gece onları başbaşa bırakalım." Gözlerim alayla ona baktı. " Ne romantizm ama! " Hiçbir tepki vermeden eve yönelince ben de eve yöneldim. Belki de başbaşa kalmaları onlar için en iyisi. Eflin'nin bazı şeyleri oturtması gerek. Eve girdiğimiz anda Kaan ve Savaş arasındaki en yegane fark şuydu. Savaş karanlığa batmış durumda ama Kaan tam olarak arafta kalmıştı. Ne beyaz ne siyah. Kaan griydi. Bir yere girmişti. Çok geçmeden elinde viski şişesi ile dönünce gülümsedim. İçmek iyi olurdu. Bana da bardak getirmişti. Viskiyi doldurup bana uzattı. Kafama dikip bir yudumda içtim. İçmeye alışıktım. Gerçi çoğu gece tek başıma içerdim. Daha doğrusu her zaman. Kaan'nın gülüşünü işitince ters ters ona baktım. " Neye gülüyorsun? " Bir yudum daha aldı, " Eflin ile arandaki farka. Eflin'e içer misin diye sorduğum da benden Türk kahvesi istedi. Sende direk kafana diktin. " Bu beni de gülümsetti. Eflin ile o kadar zıttık ki. Eflin ne kadar aydınlıksa ben o kadar karanlığım. O güneşse ben ayım. Lise de tam dört yılımız birlikte geçti. Ondan önce de tanışıyorduk ama tek bir konuşmamız bik geçmemişti. Ya sürekli odasında ya da bahçede babası ileydi. Eflin'nin küçükken kaçırıldığı ile ilgili bir şey duymuştum ama ne kadar doğru bilmiyorum. Her sormaya çalıştığım da sorumu cevapsız bırakıyordu. Babası olmadan odasından çıkmıyordu. Çok geçmeden annesi ve ablası onu bırakıp gitti ve o canavar ile birlikte kaldı. " Öyleyizdir. Hatta belki de daha da fazla. " İnsanlar Eflin'e karşı her daim önyargılı yaklaşırlardı. Duygularını yansıttığı için pasif görülürdü ama nereden bilsinler ki. Eflin'nin yansıttığı duygular bile yalandı. Eflin'nin doğumu bile yalanken duyguları neden yalan olmasın ki? Evet Eflin'nin annesi ve babası öz ailesi değildi. Bunu bildiğim için o konuşmada rahat bir şekilde Emrah Bardın'ı suçlamıştım ama bu hatam Eflin'nin bana cephe almasına sebep oldu. Bilmiyordu babasının öz olmadığını bilmiyordu. Annesini çok umursamaz ama babasını öğrenirse kahrolur ve sonu intihara kadar giderdi. " Eflin'e çok fazla tölerans gösteriyorsun. Hakkında okuduklarım katı kulların olduğunu söylüyor. Güvensizlik ise en başta geliyor. Ona güveniyor musun. " Tereddüt etmeme dahi gerek yoktu. " Evet ona canımı emanet edecek kadar güveniyorum. " Eflin ile ne yaşarsak yaşayalım ona da sırtımı dayamaktan geri durmam. " Peki o sana karşı böyle hissediyor mudur. " " Sorularının amacı ne? " " Bir şeyleri kafamda oturtmaya çalışıyorum. Ekim seni ve Eflin'i çözmek istiyorum. " Bizi çözmesi çok zordu. Eflin ile ortak tek yönüm karışık olmamızdı. " Bilmiyorum ama bana güvenmek için çabalıyor. " Eflin içim değeri olan herkes için fazla çalışırdı. Özellikle de Ayaz için ona gereğinden fazla yardım ediyordu. Aam Eflin için değer bittiği anda herşey biterdi. Ben ise onun tam tersiyim. Eflin herkese değer verirdi ama ben sadece belli başlı kişilere. Benim için değerin bitmiş olması için iki hakkı vardı. İki haktan sonra benim için biterdi. " Vay be.Çok tuhafsın. Asla göründüğün gibi de değilsin ve bu seninle ilgili zihnimde kafa karışıklığı yaratıyor." Klişe bir cümleydi ama haklılık payı da yok değildi. " Öyleyimdir. " Akıllarda soru işareti bırakan bir mizacım vardı. Savcılıktaki birçok kişinin Eflin'e cephe aldığının farkındayım. Beni masum onu suçlu görüyorlar belki de herşey aslında tam tersiydi. Eflin'ni hafife almak aptallık olur. " Sıra bende. Savaş ile neden bu kadar tuhaf bir ilişkiniz var? " " Erkekler dikkatimi çekse bile Savaş'a bakmam ki. Ne ilişkisi. " Bu herif varya laf cambazından başka birşey değil. "Hem benim dikkatimi uysal kadınlar çeker. " Gözlerimi dervirdim. Hiçbir kadın uysal değildir. Uysal olan erkeklerdir. " Ah çok yazık ki Eflin hiç de uysal değil. " Kaşlarını çatmasını beklemiyodum. " Eflin ne alaka? " " Ona aşık değil misin? " " Hayır be. Eflin benim için kardeşten başka bir şey değil. He birde tertip. " Tertip ne alaka be? " Askerlik arkadaşın mı? " " Keşke olsaydı varya onunla askeriyenin içinden geçerdik. Ve dakikasında ceza alırdık. " Açıkçası ikisi de birbirine benziyor. " Ah ne kadar da Uyumlusunuz ne kadar da harika bir çift! " " Kardeşim gibi. Bundan başka bir şey değil. Ölen kardeşim gibi sadece. " İşte şimdi susmam gerektiğini hissettim. Kaan ve Eflin iyi anlaşıyordu. Belki de bunu ne ne yegane sebebi ikisinin de kardeş sıcaklığını tadıp ardından koparılmasıydı. " Eflin için de aynısı olduğuma eminim. Yani Savaş ve sen kafanız da saçma salak senaryolar kurmayı bırakın! " Rahatlama gelmesi tuhafıma gitse de üzerinde durmamaya karar verdim. " Eflin'e iyi bir abi ol. Bu konu ile ilgili bir yara daha almasın. Kardeşi ol onun. " Eflin her şeye rağmen annesi ve ablasını seviyordu ama bu onların umrumda bile değildi belki de. Eflin onlar için babasının kızıydı. Ne kadar öyle olsa da ailenden birini dışlıyamazsın. " Kardeşim dediysem kardeşimdir. Benim ağzımdan söz bir kere çıkar fakat silahımın amlusu ona dayandıysa kardeşimi silmişim demektir. " Başımı salladım. Eflin asla bilerek silahın önüne atlamaz. " Öyle olmicaktır. Eflin seni abisi gibi gördüğünü eminim. " " Neden o halde o saçma şeyi dedin? " " Canım sıkıldı. " Ardından bana gösterdiği odaya çekilip uyumaya başladım. *** Sabah uymadığım hava yağmurlu gibiydi. Kahvaltıyı Savaş'ın evinde yapacaktık. Villadan yan Villa'ya geçtik ve, " Savaş ve Eflin nerede? " " Eflin hanım uyanmamış olmalı, Savaş Beyi bilmiyorum. Uykuda olmalı. Evden çıkmadı. " İkimiz de bakıştık hızlae yukarı çıktığımız da ilk Savaş'ın odasına girdik ve yatak bozulmamıştı bile! Ardından önde ben arkada Kaan Eflin'nin odasınaw küt diye daldık ama gördüklerim beni bozguna uğratmaya yetmişti! İkisi sarmaş dolaş şekilde yerde uyuyordu. " Bu ikisinin ne tür bir fantezi anlayışı var? Yatak dururken yer de ne biliyim yani bir değişik. " Ters bakışlarımın hedefi Kaan'ı bulunca ağzını fermuar çekermiş gibi yaptı. Eflin kıpırdanmaya başlayınca, " Yuh kızı bu kadar yordu mu! " Utanmaması gerekene benken utanıyorum ama. Bu herif neden bu kadar şak diye söylüyor. " Üstlerini çıkarmadan nasılw şey ettiler. " Elimi alnıma vurmadan edemedim. Bu herifin aklıw hep fesat mı çalışıyor! " Demek ki şey etmemişler! Sadece... Uyumuşlar. " Gözlerinde alaycılık vardı. " Bence daha da falzası. " " Şu çenenizi sabah sabah çok çalıştıryorsunuz! " Diye bağıran Eflin'ni bulunca ikimiz de sustuk gözlerini açmıştı ve yönü bize doğruydu. " Öcü görmüş gibi neden bakıyorsunuz? " O anda nerede olduğunu anladı. Kalkmak için hamle yaptığı sırada karnını kavrayan el onu daha da sıktı. " Bu yastık neden hareket ediyor?! "Gözleri hala kapalıydı. " Yastığa mı benziyorum! " " Savaş'a göre evet. " Eflin'i daha da kendine çekerek. Bacağını üstüne attı. Eflin utançtan renkten renge girdi. " Allah'ın cezası bırak lan beni! " " Hangi p.şt alarmımın sesini Eflin koydu! Sabah sabah cırlamasını çekmicem! " Uykusunda mı konuşuyordu. " Cırlıyorum öyle mi? " Eflim bacağını hareket ettirerek Savaş'ın bacağınae vurmaya başladı. " Hem de en güzelinden. " Gözlerini açtığında Eflin'i dibinde bulmayı beklemiyor olmalıydı. " Sabah öpücüğü talep ediyorum. " Savaş'ın isteği ikimizi de şoka uğrattı. Bunlar ne halt etti tüm gece? Hay Kaan'ı dinleyen aklımı s.ksinler! " Bunlar işi pişirmiş bence delileri yok etmek içine de giyinmişler. " Haklı olmaması için herşeyimi ortaya koyarım! " Sabah öpücüğünü kocama vermeyi planlıyorum yani sana değil! Bırak lan şimdi! " " Kocan öyle mi? Kimmiş bu adam! " Yok daha neler kıskanmış mıydı? " Sen hariç birçok kişi! " Savaş'ın çatılan kaşları bizi bulunca duraksadı. " Ne halt ediyosunuz. " " Siz devam edin. Biz mercimeği merak ediyoruz. Bakalım hangisine benzicek. Benim oyum sarı saçlı ve yeşil gözlü bir kız çocuğu! " " Benim oyum. Kahve saçlı ela göz kıymetli bir kız! " İkimiz de güldüğümüz de Eflin, " Salak mısınız. Mercimek ya yeşil ya da kırmızı olur. Heme sabah sabah mercimek mi yenir? Gaz yapar. " Gülüp odadan çıktık. Kahvatı masası kurulduğun da çok geçmeden geldiler. Hala birşeyler tartışıyorlardı. " Sapık kadın! " " Sapık olan sensin be! Ahtapot gibi yapışmışsın! " " Ahtapot mu? Asıl sen bana koala gibi yapıştın! " " Odun olduğunu kabul etmen ne güzel! " " Bela valla bela bu kadın! " " Sen benim gibi bir belâya şükret seni alan yan-" Devamını getirmedi. Gözlerinde bir şeyler gördüm. Ama ne olduğunu anlamadım. " Beni alan ne? " " Ah buarada yaptığın tüm kirli işlerin belgesini bugün istiyorum! " Üçümüz de aynı anda, " Ne? " " Dün beni öptün yani ikinciyi iddiayı kaybettin! " Öpmüştü. Savaş, Eflin'i öpmüş müydü. " Seni öpme-" Kafasında bir şeyler yeni dank etmiş gibiydi. " Dudağından öpmedim! " " Anlaşmada dudak yoktu ki. Sadece öpmek vardı. Ve sen kaybettin. " Yüzünde zafer kazanmış bir ifade vardı. " Sayılmaz de de mızıkçı ol. " Ortam gerginken sessizliği bozan Kaan'nın kahkahası oldu. " Ay bir de yanağını öptüm de de daha çok güleyim. Dudağından öpseydin de daha iyi bir sebep yüzündene kaybetseydin ya da güzel başka bi-" " Kapa lan o çeneni! " Gülümsemesi hala dudaklarındaydı. " Cidden yanağından mı öptün. " " Hayır be! " " Hmm o halde göğü-"" O sırada kafasınae gelen topuklu ile lafını tamamlayamadı. Bu sefer kahkaha atan bendim. " Bunu daha erken atmalıydın. " Diye sitem etti Savaş. " Bulduğunu da beğenmez. " Gözlerini devirip masaya oturdu. Onun yanında da Savaş. Kahvaltı yaptığımız da, " Ah buarada Ekim sana bir şey dicektim. " Meraklı gözlerle ona döndüğüm de, " Annemin sana selamı vardı. Seni çok özlemişi. Dün aradı ama sana anca haber verebildim kusura bakma. " Suratının düştüğünü gördüm. " Ne istemiş ki benden. " Yüzünde yerleşen acı gülümsemeyi görünce sorduğuma pişman oldum. " Seni merak etmiş. Nasıl olduğunu, neler yaptığını sordu. Eğer bir sevdiği varsa. Her anında yanındae olmak istediğini söyledi. Unutmadan söyleyeyim. Buraya geliyormuş ve seni de görmek istemiş. İşte bak bana yapmadığı anneliği sana yapıyor sevinebilirsin. " " Ne demekti bu Eflin? " " Diyorum ki artık manevi bir annen var. Acı verici bir durum ama madem onun için değerlisin sanırım sana katlanmaya devam edicem. " İçimdekini daha da fazla tutamayarak, " Hırsını benden çıkarmayı kes Eflin. " Burukça gülümsedi, " Senin yaptığın gibi mi? Şunu da öğrendim buarada, annemle yıllardır konuşuyor mussun. Benim hakkımda neler öğrendin acaba ondan. " Yanılıyordu hem de çok. " Senin hakkında bir şey sormadım ben... " " Eminim öyledir. Söylesene bari anne gibi hissettirdi mi? " Sustum bir şey diyemedim. " Annene karşı gereksiz yere cephe alıyorsun. Biraz da kabahati babanda arasana. " " Babam ile ilgilie konuyu kapat. Annem ile adamdan olanlar da seni ilgilendirmez. Tartışma çıkarmak için söylemedim ayrıca, sadece haber verdim. " " Babana bu kadar bağlı olmana hak veremiyorum. Neden sürekli onun tarafındasın. " Ne bekliyordum ki? Susucaktı. " Sen nedene sürekli babama karşı cephe alıyorsun? " " Katil olduğu için. " " Ah demek konuyu kapatmak istemiyorsun öyle mi? Peki o halde. Ekim babanın ne halt olduğunu anlatıyım mı? Ya da annenin nasıl öldüğünü? Biliyor musun bilmiyorum ama Annen ölürken yanındaydım. Babanın onu nasıl vurduğuna tanık oldum. " Yalandı söyledikleri komple yalandı annem intihar etti! " Yalan atıcaksane da tutarlı yalan at bari! " Hızlıca ayağa kalkıp kapıdan çıktım ve yağmur yağmasını umursamadan kendimi bahçeye attım. " Anlamak istemeyen sensin! Eflin! Babası katil olan sensin! " Göz yaşım akmıyordu. " Yanılıyorsun! Ekim sana o anı her detayı ile anlatabilirim! " " Yalanı kes! Eflin hırsından yalan söylüyorsun! Benim tercih edilmem canını yakıyor! Kıskanıyorsun! " Neler dediklerimi idrak etmem biraz zaman aldı ve dediklerimin ağırlığını hissedince duraksadım. " Senin gibi tercih edilmemek canımı artık yakmıyor. " Yalandı bu söylediği gözleri dolmuştu. " Ekim annem sana annelik yapsın. Üzülmem. Gerçekten, belki üzülürüm kıskanırım ama engele olmam. Annemi benden çok hakediyorsun. Sonuçta kim benim gibi bir kızı olsun ister ki dimi? ” Arkasını döndüğünde dizlerimin bağı çözüldü ve durduğum yere düştüm. Başımı eğdiğim de bana uzatılan bir el istedim. Kim bana elinize uzatsın ki yerden kalkmak içine başımı kaldırdığım da Eflin'nin banae uzattığı eli gördüm. " Düşersek yine birlikte, ben ayaktaysam sana düşmek yakışmaz Ekim. " Elini tuttuğum da onu da kendim gibi yere çektim. " Ben düştüysem sen de düş. " Neye gönderme yaptığımı anlayınca güldü. Bir süre öylece hareketsiz kaldık, başımı Eflin'e çevirdiğim de boynuma sarılmasını beklemiyordum. " Ekim seni çok özledim. " Ağlamaya başladı. Tebbessüm edip bende ona sıkıca sarıldım. " Beni seni çok özledim.
Sanırım Yazdığım en uzun bölümdü arkadaşlar. Sjsjsjs. Ekim ve Eflin yüzleşmesi oldu. Aslında birazda işer buradan sonra karışıcak yani umarım. Aslında bir dahaki bölüm Eflin'nin ablası gelicek bunu da diyim yani. Bir dahaki bölüm görüşürüz 🖤
|
0% |