Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Bir Arkadaşın Gözleri

@gunessu

Yine yemeği hazırlayıp ablama götürmek için Ayçena ile evden çıkmıştık. Dışarıdaki soğuk, sanki bir buz küpü gibi yüzümüze vurdu. Refleksle elimi Ayçena’nın yüzüne götürdüm. Onun bu soğukta hasta olmasına izin veremezdim. Sanki onu yeterince atkıyla sarmamışım gibi boynumdaki atkıyı da çıkarıp Ayçena’nın yüzünü kapattım. Evimiz şifahaneye çok yakın olduğu için fazla yürümemiz gerekmiyordu ama ben yine de Ayçena üşümesin diye elimle yüzünü kapatıyordum.

Şifahaneye kadar elim Ayçena’nın yüzünü korudu. Kapıdan şifahaneye giriş yaptığımızda bugün her zamankine göre etrafın daha kasvetli olduğunu fark ettim. Koridorun sonundaki şifahaneden gelen inlemelerin fazlalığından Ayçena ağlamaya başladı. Onu susturmak için sallanarak ve hafifçe poposuna vurarak bir ritim tutturdum. Ayçena hala kucağımda ağlarken şifahaneye girdim ve neler olduğunu öğrenmek için etrafıma bakındım. Bütün şifacılar bir yatağın etrafında toplanmıştı. Hararetli bir konuşma dönüyordu. Şifacılardan biri beni görünce yanında duran ablamı eliyle uyardı ve bana bakmasını sağladı. Üstüme doğru koşarak gelen ablamın bir an bana kızdığını düşündüm ama bir şey yapmadığımdan emindim. Sonradan anladım ki sinirden değil sadece hızlı olması gerektiği için üzerime doğru aceleyle geliyordu. Bunu anlamamı sağlayan ise herkesin bir şeyler yapmak için bir anda koşturmaya başlaması oldu. Ablam hızla gelip Ayçena’yı öptükten sonra elimdeki yemekleri alıp hızla geri döndü. Yiyecekleri dolaba koyduktan sonra tekrardan herkesin toplandığı yatağın başına geri döndü. Şifacılar hararetli bir şekilde tartıştıktan sonra yatağın başından teker teker ayrıldılar. Yatakta yatanı görebilmek için uzandığımda baygın bir şekilde yatan kişinin Keta’dan başkası olmadığını gördüm. Üstüne serilmiş örtü kanla kaplıydı ve boğazına kadar kapatılmıştı. Ayçena’yı buraya sokmamam gerektiğini bildiğim için önümden hızla geçen bir şifacıyı durdurdum.

‘’O öldü mü?’’

‘’Kimden bahsediyorsunuz?’’

‘’Keta’dan.’’

‘’Yeni gelen hasta mı?’’ Başımı evet dercesine salladım. ‘’Hayır, ölmedi ama durumu çok kritik.’’ Kucağımda Ayçena’yı görünce yanağını severek sözüne devam etti. ‘’Çok kötü biçimde yaralanmış. Karnı boydan boya kesilmişti. Bağırsaklarının yarısı açıkta duruyordu. Yaşaması bile mucize.’’

Yardımcı gitmeye kalktığı anda koluna yapıştım. ‘’Pardon. Ona ne olduğunu biliyor musunuz?’’

‘’Hayır.’’

Yardımcı hızla yanımdan uzaklaştı bense Keta’nın yanına gidip gitmemekte kararsız bir şekilde şifahanenin girişinde öylece duruyordum. Ayçena’yı şifahaneye sokamazdım. Gözlerimle ablamı aradım. Bulduğumda ise elimle yanıma gelmesini işaret ettim. Ablam koşarak yanıma geldi.

‘’Efendim çok işimiz var çabuk söyle.’’

‘’O benim arkadaşım.’’

‘’Kim senin arkadaşın?’’

‘’Keta, yani yeni gelen hasta.’’

‘’Bunu duyduğuma üzüldüm Parasi. Durumu gerçekten çok ağır.’’

‘’Peki, ona ne olduğunu biliyor musun?’’

‘’Söylendiğine göre bugün askerlere bir bomba atılmış o da asker olarak orada bulunuyormuş. Geldiğinde bombanın büyük bir parçası karnını deşmişti ve bağırsaklarının bir kısmı dışarı çıkmıştı. Bombalama alanına şifacılar gitmişti arkadaşını öyle görünce direk buraya göndermişler.’’

‘’Ben onun yanında olmak istiyorum ama Ayçena’yı nereye bırakıcam bilmiyorum.’’

‘’Şifahane de çalışanlar için bir bakıcı bütün çocuklara bakıyor. Ona bırakabilirsin.’’

‘’Nerede?’’

‘’Şuradaki kapıdan içeri gir. Biraz ilerle sonra ilk yol ayrımından sola dön tam karşına çıkacak.’’

‘’Çok sağ ol.’’ Ablamı yanağından öptükten sonra Ayçena’yla ablamın söylediği kapıdan içeri girdim.

Ayçena’yı bakıcıya bıraktıktan sonra koşar adım Keta’nın yanına gelmiştim. Keta’nın yüzü solmuş bir ruh gibi gözüküyordu. Gözyaşlarımı içeride tutmaya çalışarak orada, Keta’nın başında dikiliyordum. Keta’nın bu halini gördükçe içimde bir parçam tuzla buz oluyormuş gibiydi. Onun için üzülmek istemiyordum. Onun güçlü biri olduğunu ilk gördüğüm andan beri biliyordum. Bu durumdan yalnızca onun kurtulabileceğini de biliyordum. Keta onun başında beklediğimi anlayamayacak kadar sersemlemişti. Ona ne verdilerse başını dik tutamayacak kadar sarhoş olmuş durumdaydı. Acı çekiyor gibi durmadığı için ne kadar kötü bir vaziyette olduğunu anlayamıyordum. Neler yaşadığını anlamak için üzerindeki örtüyü tutup ayakucuna kadar çektim. Gördüğüm manzara karşısında diyecek tek bir sözüm bile yoktu. Karnında boydan boya bir yarık vardı ve bağırsakları dışarıdan gözüküyordu. Rüyalarıma girecek olan bir manzarayla karşı karşıyaydım. Bu acıyla uyuşturucu bitkilerden destek alarak başa çıktığını biliyordum ama yine de acı dayanılmaz görünüyordu. Örtüyü ucundan tutup tekrardan Keta’nın üzerine örttüm. Keta örtünün altında huzurlu bir şekilde uyuyor gibi gözüküyordu. O an aklıma geldi ya ölmüşse. Elimi hemen kalbinin üzerine koydum. Çok yavaş bir şekilde kalp atışı duyuluyordu. Hemen şifacılara seslendim. Keta ölüyordu.

‘’Buraya gelin. ÖLÜYOR.’’

Şifacılar koşarak Keta’nın başına toplandılar. Şifacılardan biri beni geriye doğru iterek Keta’dan uzaklaştırdı. Köşede şifacıların neler yaptıklarını izlerken aklımdan senaryolar kuruyordum. Aynı zamanda aklımdan geçen senaryolardan korkuyordum çünkü birini daha kaybetmeye hazır değildim.

Şifacılardan birinin bağırdığını duydum ‘’Kalbi durdu.’’

Bir an sanki benim de kalbim duracakmış gibi oldu. Ablam Keta’nın üzerine çıkarak kalp masajına başladı. Kurtulamayacağından neredeyse emindim ama bir anda bir ses yükseldi.

‘’Yaşıyor.’’

Ablamla birlikte Keta’nın yaşayıp yaşamayacağını tartışıyorduk. Ablama göre fazla şansı yoktu ama ben yaşayacağını umuyordum.

‘’Abla yapabileceğimiz bir şey yok mu?’’

‘’Maalesef yok Parasi. Çok kan kaybetmiş. Ona elimdeki her iksirden içirdim.’’

‘’Ölüm artık benden bir şey almasa olmaz mı?’’ Bu bir soru değil daha çok bir yakarıştı. Zaten önem verdiğim bir kişiyi kaybetmiştim üstüne evimi bırakmıştım. Arkadaşımı da kaybetmeye hazır değildim ama Ölüm onu almaya hazırdı.

‘’Tatlım sabahtan beri buradasın hem Ayçena da yorulmuştur. Sen Ayçena’yı da al eve git biraz dinlen ondan sonra tekrar gelirsin. Ben bu akşam evdeyim o zamana kadar Ayçena’nın başında sen kal. Ben gelince sen tekrar Keta’nın başına gelirsin.’’ Ablamın söyledikleri mantıklıydı ve benim çok uykum vardı ama Keta’yı yalnız bırakmak istemiyordum. Ayçena aklıma geldiğinde ancak gitmeye razı olmuştum.

Eve geldiğimde vakit çok geçti. Kucağımda uyuyakalan Ayçena’yı yatağına götürdükten sonra kendime bir şarap koydum ve radyonun yanı başına oturdum. Radyoda sürekli o güne ait haberler veriliyordu özellikle de Keta’nın yaralandığı o bomba haberi büyük bir merak uyandırmıştı. Radyodaki tok sesli adam bomba ile ilgili gelen soruları cevaplıyordu. Söylediğine göre en az kırk beş kişi yaralanmış yedi kişi ise ölmüştü ve o kırk beş kişinin arasında Keta da vardı. Şarabımı içtikten sonra tekli koltuğa oturup ayağımı da bir tabureye uzatıp gözlerimi kapadım.

Kulağıma gelen ince bir sesle uyandım. Ablam başucumda ki bardağı kaldırıyordu. Bir yandan da bana söyleniyordu. Çoğu sözünü dinlemedim ama benim dağınık ve pis olmamla ilgili bir şey söylüyordu. Gözlerimi hafifçe aralayarak ablama baktım. Hala benim uyandığımı görmemişti. Onu korkutmak için elime bir fırsat geçmişti. Yavaş ve sessiz bir şekilde koltuktan kalktım ve tam arkasına doğru yürüdüm. Ablam arkasını döndüğü an beni gördü ve küçük bir çığlık attı bense gülmeye başladım. Bu ses kalabalığına Ayçena’nın ağlama sesi eklendi ve ev tam bir sirk çadırına döndü. Ablamın yerinden zıplayarak bağırması beni her zaman güldürmüştü ve şu an gülmeye kesinlikle ihtiyacım vardı.

‘’Seni hain.’’ Diyerek ablam bana tısladı ve koşarak Ayçena’nın odasına gitti. Kucağında Ayçena ile geri geldiğinde suratında çok kızmış olduğu belli oluyordu. ‘’Sen gitsene.’’

‘’Nereye?’’

‘’Keta’nın yanına’’

‘’Yoksa uyandı mı?’’

‘’Biraz halsiz ama gözlerini açtı ve konuşmaya başladı. Yatakta doğrulamaz bile ama seni görüp duyabilir ve iletişim kurabilir.’’

‘’Bu harika bir şey siz bir tanesiniz.’’ Ablamın yanağından kocaman bir makas alıp salyalı bir şekilde öptüm. Ben hazırlanmak için odaya doğru ilerlerken ablam yanağındaki salyaları siliyordu.

Keta’nın başucunda konuşmadan sessiz sedasız oturuyordum. Zaten Keta’nın benimle konuşacak hali bile yoktu. Bana arada gülümsüyor ve göz kırpıyordu. Şifacılar ellerinde ameliyat ipliği kalmadığı için buldukları dikiş iplikleriyle karnını renkli renkli dikmişlerdi. Ara sıra Keta’ya bunun hakkında espriler yapıyordum ve oda gülmeye çalışıyor ama pek başarılı olamıyordu. Bütün gece başında durmaya kararlıydım ama Keta bunu istemiyordu.

‘’Hiç şansın yok. Arkadaşımı böyle bırakmayacağım.’’

Keta fısıldar gibi bir sesle ve biraz zorlanarak ‘’Biz arkadaş mıyız?’’ diyebildi.

‘’Tabi ki de. Sen ne sandın.’’

‘’Bari biraz uyu.’’

‘’Uykum yok. Asıl sen uyu. Berbat gözüküyorsun.’’

‘’Teşekkür ederim.’’

‘’Rica ederim.’’

Keta gözlerini kapayarak başını ters tarafa doğru çevirdi ve derin bir uykuya daldı.

Bir süre dostumun uyumasını izledim Keta uyanır uyanmaz onunla birlikte askeriyeye girmeyi aklımın bir köşesine yazdım. Keta uyuduğuna göre bende biraz uyuklayabilirdim. Keta’ya yalan söylemiş ve ‘’uykum yok’’ demiştim ama bu doğru değildi. Gözkapaklarım kendiliğinden kapanıyordu ve ben bunu engelleyemiyordum. Sandalyede gözlerimi kapatarak biraz dinlenmek istedim.

Zihnim her şeyin farkındaydı ama gözlerimi açamıyordum. Bu kadar yorgun olduğumu fark etmemiştim. Gözlerimi açıp Keta’ya güzel bir kahvaltı hazırlamak istiyordum ama gözkapaklarım sözümü dinlemiyordu. Bir süre gözkapaklarımla inatlaştıktan sonra şifahanede dolaşan seslerle gözlerimi araladım ama Keta’yı yatağında bulamadım. Sanırım çoktan ayaklanmıştı. Bende yatağını toplayan hemşireye sokuldum.

‘’Keta nerde?’’

‘’Ah hanımefendi beni korkuttunuz.’’ Hemşire kalbini tutarak biraz nefeslendi ve sonrasında yüzünü bana döndü. ‘’Kimden bahsettiğinizi maalesef bilemiyorum.’’

‘’Burada yatan hasta. Bu kadar çabuk ayaklanmasına nasıl izin verdiniz.’’

‘’Biz izin vermedik. Siz yeni gelen hastayı mı kastediyorsunuz.’’

‘’Evet, ondan bahsediyorum. O nerede?’’

‘’Özür dilerim hanımefendi ama sabaha karşı bir nöbet geçirdi. Sanırım siz uyuyordunuz.’’ Hemşirenin dediklerini anlamamıştım. Ya da anlamak istemiyordum. Emin değildim. ‘’Hastayı kaybettik.’’

Loading...
0%