@gunisigi.12
|
Keyifli okumalar...
🤍❤️
.....
Yazarın ağzından...
Özenle hazırlanmış kahvaltı sofrasında yok yoktu. Nurcan hanım son zamanlarda evden kahvaltı yapmadan çıkan oğluna, bugün için mükemmel bir sofra hazırlamıştı. Güneş doğmuş saat neredeyse öğlene yaklaşıyordu.
Kızı Beyza için bu uyanmak için çok normal bir saat olsa da, oğlu erken kalkardı. Bugün uyumadığı günlerin acısını çıkartmıştı zannediyordu ki. Zaten Nurcan hanım da ortalığı toparlanmış, tezgahın üzerindeki bulaşıkları yerleştirmişti bu sırada.
Yıkadığı ellerini havluyla kurulayıp adımlarını oğlunun odasına yöneltti. Tuğkan'ın uyanmış olma ihtimaline karşı kapıyı iki kere tıklattı. Nitekim az sonra açılan kapıda bunu doğruladı. Üzerinde koyu gri eşofman takımı varken siyah saçları karışıktı.
Yeni uyanmış odasında biraz telefonuyla zaman geçirmişti.
"Kahvaltı hazır oğlum, sen geç bende kardeşini uyandırayım." dedi Nurcan hanım
Gülümseyip, odasından çıkarak kapıyı kapattı genç adam."Tamam annem. Elimi yüzümü yıkayıp geçiyorum."
Annesi kardeşinin odasına giderken banyoya gidip, elini yüzünü yıkadı. Mutfağa geçtiğinde masadaki sandalyeler den birine oturup, ağzına bir tane siyah zeytin attı.
Dirseklerini masaya yaslayıp ellerini birleştirirken, mutfağın açık penceresinden dışarıya baktı.
Hava güzeldi bugün. Güneş kendini gösterirken hafif hafif esiyordu rüzgar. Bahçelerindeki yemyeşil ağaçların dalları camın hemen önünden sallanıyordu. Küçükken bu erik ağacını babasıyla beraber dikmişler di.
Fakat ağaçta artık eskisi gibi erik yetişmiyor du. Eskiden sepet dolu yeşil erik toplarlardı ağaçtan. Güzel günlerdi o günler. Babasının yanlarında olduğu her anı, her an çok güzeldi.
Güzel şeyler çok çabuk gidiyordu bizden.
Düşünceleri, yanındaki sandalyeye kardeşinin yığılırcasına oturmasıyla bölünürken, kafasını ona çevirdi. Yarı uyur vaziyette olan Beyza'nın kolları sandalyenin kenarlarında sarkık duruyordu. Anlaşılan hala ayılamamıştı.
"Beyza." dedi sakince Tuğkan.
"Hııı." diye bir karşılık aldı kardeşinden.
"Kalk elini yüzünü yıka kendine gel abicim hadi."
Halsizce ellerini kaldırıp gözlerini ovdu Beyza. Uyku sersemliğinden sıyrılmak zordu onun için. Gözlerini açıp boş bakışlarla abisine baktı. Ardından oflaya puflaya ayaklarını sürterek banyoya gitti.
Genç adam tabaktaki patates kızartmaların dan bir tane alıp ağzına attığı sırada Nurcan hanım kıyafetlerini değiştirmiş bir şekilde mutfağa girdi.
Ocağın başına gidip, demli çayı bardaklara doldururken konuştu. "Kahvaltıdan sonra bir işin varmı Tuğkan?."
"Yok anne, niye sordun?."
Elindeki çay bardağını oğlunun önüne koydu Nurcan hanım."Bugün misafirim gelicek de, bir kaç bir şey aldırayım dedim sana."
Sıcacık gülümsedi genç adam annesine."Alırım tâbi anne."
"Bana da çikolata alsana abi." diye atladı mutfağa giren Beyza. Sandalyesine otururken tamamiyle kendine gelmiş gibiydi.
"Alıyım almasına da, senin bugün okulun yokmu?." dedi Tuğkan.
"Varda... Halsizim biraz bugün o yüzden gitmedim."
Genç adam hafifçe dönüp elini kardeşinin alnına koydu." Ateşin de çıkmış. Sana da ilaç alıyım gelirken. Kahvaltını yaptıktan sonra ılık bir duş al tamam mı abim?."
Beyza kafasını sallayıp karşılık verdiğinde, hep beraber kahvaltı etmeye başladılar. Yarım saatte sohbet ede ede sakince bitirdiler kahvaltı faslını.
Çaydan kalan kaynamış suyla kardeşine ıhlamur çayı yaptı genç adam. Beyza içmek istemese de başında bekledi. İçtiginden emin olduktan sonra, annesinin verdiği listeyle birlikte evden çıktı.
Eczane, markete göre daha uzak olduğundan önce oraya gitti. İlaçları alıp kasaya gittiğinde farklı bir ilaç reyonunda çarşaflı bir kadın gördü. Gözü ister istemez orada takılı kalırken, iki gün önce ki yeşil gözlü kadın olmadığını anlamıştı.
O kadını görmeden önce hiç dikkat ediyor muydu etrafında ki, kapalı veya çarşaflı kadınlara, düşündü bir an genç adam. Görse bile üzerinde durmuyordu. Görmezden geliyordu.
Fakat şimdi kapalı bir kadın gördüğünde içinde adlandıramadığı, garip bir merak beliriyordu. Merakı çarşaflı kadınlara karşı değilde, giydikleri çarşafa karşıydı aslında.
Kendisi bu tür şeylerin olmadığı bir ailede büyümüştü. Ne akrabalarından ne de kendi ailesinden din ile ilgili hiç bir şey duymamıştı. Çevresindeki insanların bu konuyla alakaları bile yoktu. Müslüman olmak yetiyordu onlara. İslam dininin hiç bir emri yokmuş gibi davranıyorlar dı. Zira genç adamda öyleydi.
Bu zamana kadar sorgulamamıştı bunu. Sadece o kadın sayesinde ilgisini çekmişti. Belki de ilgisini çeken yalnızca o kadın dı.
Düşüncelerinden sıyrılıp ilaçların parasını ödedi Tuğkan. O kadar da önemli bir şey değildi. O kadını bir daha görmesi ihtimal dahilinde değilken, bu cevabı olmayan şeylerin aklını karıştırmasına müsade etmedi.
Etrafına göz gezdire gezdire yürüyerek merkete gitmeye koyuldu. Tertemiz hava ciğerlerine dolarken huzurlu hissetti. Tatil yapmak ona iyi geliyordu. İş stresi olmadan, kafası dingin bir şekilde zaman geçirmeyi özlemişti.
Çocuk parkının hemen yanındaydı market. Parkın yanından geçerek markete girdi.
Listedeki malzemeleri alıp, hesabı ödedi. Hızlı adımlarla marketten çıkarken, bu sefer parkın içinden geçmeye karar verdi.
İki üç tane kamelyası olan küçük bir parktı burası. Bir iki çocuk vardı kaydıraklarda. Elini koyu gri eşofmanının cebine koyup yavaş adımlarla ilerledi genç adam. Derken birini gördü.
Adımları bıçak gibi kesilirken gözlerine inanamadı. İki gün önce kitapçıda gördüğü kadın dı bu. Yanlış gördüğünü düşünüp biraz da ilerlediği an peçesinin üstünden yeşil gözlerini gördü.
Kamelyalar dan birine oturmuş kitap okuyordu genç kadın. Önceki sefer gördüğü siyah küçük çantası masanın üzerindeydi. Etrafındaki her şeyden soyutlanmış görünüyordu. Ona bakınca zihninin boşaldığını hissetti genç adam. Hiç bir şey yapmadan bile çok şey yapıyordu kadın kendisine.
Anlayamıyordu Tuğkan. Bu nasıl bir tesadüftü. Bu kadının burada ne işi vardı ki. Onu kendi mahallesinde daha önce hiç görmemişti. En azından gördüğünü hatırlamıyordu.
Görseydi hatırlardı...
Ayakta öylece dikilmiş genç kadına bakarken yanına gitmek istedi. Ama nasıl tepki vereceğini bilmiyordu. Hem ne diyecekti ki. İlk defa çarşaflı bir kadın ile iletişim kurmak istiyordu ve bu garipti. Kendini hayatında hiç olmadığı kadar garip ve tecrübesiz hissediyordu.
Adımları kamelyaya yönelirken zihninde, nasıl davranacağına dair en ufak bir bilgi kırıntısı arıyordu. Fakat bulamadı. Aynı toplumda yaşadığı insanlar hakkında bu kadar cahil olması normal miydi?
Bunları düşününce bir an için adımları duraksadı. Belki de o kadının yanına gitmemeliydi. Hemen burada arkasını dönmeli ve eve gitmeliydi. Fakat içinde kadına karşı meraklı olan taraf ağır bastı. Kendini toparlayıp öncekinden kararlı adımlarla yürümeye devam etti.
Kamelyanın önüne geldiğinde içeri girmeden bir adım geride durdu. Genç kadının onu görmesini bekledi, ancak kitap okumaya öyle dalmıştı ki Tuğkan'ı görmedi. Kadına kendini belli etmek için nazikçe boğazını temizlediğinde aradan bir kaç dakika geçmişti.
Aynı saniyelerde başını kaldırdı genç kadın.
Tuğkan'ın yüzüne anlamsız anlamsız baktı. Bir iki saniye sonra yeşil gözlerinden bir ışıltı geçtiğinde onu hatırlamış olabileceğini düşündü adam. Yada sadece öyle olduğunu ümit etti.
Tuğkan görmese bile genç kadın onu gördüğüne şaşırmıştı.
"Merhaba." diyerek selam verdi genç adam.
"Merhaba..." dedi genç kadın soru sorar gibi. Daha çok ne istediğini soruyordu.
Ne diyeceğini bilemedi Tuğkan. Kelimler dudaklarında asılı kalmıştı. Sohbetin devamını nasıl yürüteceği hakkında en ufak bir fikri yoktu. Sessizlik çaresizce aralarına girdi.
"İsminiz nedir?." diyerek kısa süren sessizliği bozdu genç adam. Kamelyanın yanında sessizce durup kadını izlemesi saçma olacağından en azından bir şey söylemesi gerekiyordu.
Kararsız bir ifade ile bakışlarını kitabına çevirdi genç kadın." Neden soruyorsunuz?."
"Kitapçıda da karşılaşmıştık ve... Sadece tanışmak istiyorum."
Genç kadın gözle görülür bir şekilde duraksadığında, bu kadar açık sözlü olmasını beklemiyor gibiydi.
"Kusura bakmayın ama..." dedi lafı ağzında geveleyerek. Bir yandan da kaldığı yere ayraç koyup kitabını kapattı. "Sizinle tanışmam doğru olmaz. Dinim gereği karşı cinsle sohbet, muhabbet edemem malesef. "
Genç adam açıkça kadının kendisi ile tanışmak istemediğini duyunca bozulsada belli etmedi. Şimdi ne yapacağını bilmiyordu. Gitmeli miydi?
Tekrar bir sessizlik oldu aralarında. Genç adam doğrudan kadına bakıyordu. Kadın ise hiç bir şekilde adamla göz teması kurmuyordu. Bir süre sonra sesizlikten gerilen Tuğkan tam arkasını dönüyordu ki, kadının söylediği şey aklına gelince durdu.
"Nasıl yani? Dinin erkeklerle konuşmayı yasaklıyor mu?." dediğinde kadın ile biraz daha konuşmak istiyordu. Fakat soruyu gerçekten merak ettiği için sormuştu.
"Hayır. Konuşmayı yasaklamıyor, ama zorunlu olmadıkça ve gerekmedikçe sana namahrem olan bir erkekle arkadaş olman veya keyfi bir şekilde muhabbet etmen haram olur. Erkek içinde bu böyle tabi ki." dediğinde genç kadın karşısındaki adam ile daha fazla diyalog içinde olmak istemiyordu,fakat dini ile ilgili yanlış düşüncelere kapılmasını istemediğinden cevaplamak zorunda kalmıştı.
"Rahatsız ediyorum biliyorum ama, baban, kardeşlerin falan da buna dahil mi?."
Ayağa kalkıp kitabını ve çantasını eline aldı genç kadın."Baban, erkek kardeşin, eşin, kayın baban,amcan, dayın,deden, bunlar namahrem değil. Bunları kendiniz araştırıp öğrenseniz daha iyi olur. Benim gitmem gerek."
Genç kadın çantasını da alıp kamelyadan çıkmaya yeltendiğinde,Tuğkan geçmesi için kenara çekildi. Geçip gitti kadın.
Adam ise arkasından baktı uzun uzun. Kafası o kadar karışmıştı ki. Ne olup bittiğine anlam veremiyordu. Az önce bu zamana kadar yaptığı en olağanüstü diyaloğu gerçekleştirmişti. Ve tabiri caizse beyni yanmıştı.
Anlamıyordu. Böyle bir hayatı nasıl yaşıyorlardı. Din insanları her anlamıyla kısıtlıyor gibi gözüküyordu. Yinede buna karşı çıkmıyorlar dı .Kafası çok fazla karışmıştı. Neydi onları bu denli büyük bir teslimiyete iten şey. Düşündü durdu ama bir sonuca varamadı.
Eve gidene kadar aklını kurcaladı binlerce soru. Kardeşine ilaçlarını verip, annesine mutfakta yardım etti. Ruh gibi dolaştı evde ikindiye kadar, bedeni o anda ama kafası başka yerdeydi.
Mirza arayıp halı sahaya çağırana kadar da böyle devam etti.
Kabul etti ve en azından zihnini biraz rahatlatmayı umdu.
°°°°°°°°′°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°° 🤗 |
0% |