Yeni Üyelik
12.
Bölüm

Bölüm 11

@gunisigi.12

Keyifli okumalar..

 

🌺💮

 

 

 

...

 

 

 

Emir: Kendimi berbat hissediyorum.

 

05***: Ne tesadüf.

 

05***:Bende aynen öyle hissediyorum.

 

Emir: Böyle bir karşılık beklemiyordum.

 

Emir: Nedir berbat hissetmenin sebebi?

 

05***: Sensin.

 

Emir: Ben miyim?

 

05***: Evet sensin.

 

05***: Üç gündür seni görmüyorum ve berbat hissetmemin sebebi bu.

 

Emir: Beni sık sık gördüğünü mü söylüyorsun?

 

05***: Aynı şehirde olduğumuz zamanlarda evet.

 

05***: Sık sık kitapçıya gelir ve eğer odanda değilsen seni görebilirim.

 

Emir: Neden ben seni hiç görmedim.

 

05***: Bilmem.

 

05***: Belki de görmek istemedin.

 

Emir: Suçu bana atma konusunda hızlısın.

 

Emir: Seni görmemi istiyorsan, çıksaydın karşıma.

 

05***: Haklısın, ama karşına çıkmamak için nedenlerim var.

 

Emir: Herneyse.

 

Emir: Nedenlerini söylemeyeceğine göre bu konuyu kapatalım.

 

Emir: Dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz çünkü.

 

05***: Dönüp dolaşıp aynı yere geliyorsak neden yazdın şimdi bana.

 

05***: Arkadaş olma teklifimi katiyen reddettiğini sanıyordum.

 

Emir: Bende öyle sanıyordum.

 

Emir: Garip biliyorum ama,

 

Emir: Biriyle konuşmaya ihtiyacım vardı.

 

Emir: Ve rehberimde öylesine konuşabileceğim numaraların fazla olmadığını fark ettim.

 

Emir: Elim bu numaraya gitti.

 

05***: Anlıyorum.

 

05***: Kendini berbat hissettiğini söyleyeceğin az kişiden biriyim yani.

 

05***: Anlatmak istersen, dinlerim.

 

Emir: İstemiyorum.

 

05***: :/

 

05***:Çok zor bir insansın.

 

Emir: Muhtemelen.

 

05***: Gıcıksın.

 

Emir: Senin kadar.

 

05***: Benimle dalga mı geçiyorsun?

 

Emir: Açık bir şekilde.

 

05***: Bak Emir'ciğim!

 

05***: Beni sinir etmeye başlıyorsun, o yüzden

 

05***: Bir karara var.

 

05***: Arkadaş mıyız? Değil miyiz?

 

Emir: Arkadaş değiliz.

 

05***: Denge sorunların mı var?

 

Emir: Bu işin adını arkadaşlık çerçevesi içinde kısıtlamayacağız.

 

Emir: Fakat gittiği yere kadar konuşalım.

 

Emir: Tanımadığın, görmediğin biri ile konuşmanın o kadar da kötü olmadığını göster bana.

 

05***: İlginç.

 

Emir : İlginç olan ne?

 

05***: Kararını bu kadar çabuk değiştirmen.

 

05***: Neredeyse içine başka biri girdi diyeceğim.

 

Emir: Mutsuz ve bom boş hissettiğim zamanlarda daha sakin düşünen biri olduğum doğru.

 

Emir: Bu yaptığımdan sonradan pişman olmam gerçekleşebilecek bir ihtimal.

 

Emir: Yine de şuan bunu yapmak istiyorum.

 

05***: Umalım da beyefendi iki gün sonra triplere girmesin.

 

Emir: Umalım da hanfendi gereksiz yere numaramı engellemesin.

 

Emir: Ne olacağını yaşayıp göreceğiz.

 

05***: Göreceğiz.

 

05***: Neyse, anlaştığımıza göre ben gidiyorum.

 

 

05*** Çevrimdışı

 

Emir yazıyor

 

05*** Çevrimiçi

 

Emir Çevrimiçi

 

 

05***: Ha, unutmadan.

 

05***: Şu numaramı da kaydeder misin artık.

 

 

Emir,05*** numarasını kaydetti.

 

 

A.: Ne diye kaydettin?

 

Emir: Anonim.

 

A.: Vay canına!

 

A.: Senden daha çoğunu bekleyemezdim.

 

Emir: Bekleme zaten.

 

Emir: Adını bilmiyorum.

 

Emir: Ve farklı bir şey düşünmeye üşendim.

 

A.: Düşünmek için bile üşengeçlik yapıyorsun.

 

A.: Hakkında öğrendiğim yeni bir şey daha.

 

Emir: Bu adil değil.

 

Emir: Sende kendin hakkında bir şeyler söyler misin?

 

A.: Söylemek isterdim ama şimdi gitmem gerekiyor.

 

A.: Sonra konuşuruz ve hakkımda ne bilmek istiyorsan söylerim olur mu?

 

Emir: Olur.

 

Görüldü ☑️

 

 

 

....

 

 

| Tuğkan |

 

 

Sadık amca ile beraber Ebu bekir camisinde oturuyorduk. Biraz önce ikindi namazı kılınmıştı. Ben saftan uzak bir yerde oturmuş safın dağılmasını beklemiştim. Bu sefer Sadık amcaya geleceğimi haber vermemiştim ama o her zaman olduğu gibi yine camideydi. Ona sormak istediğim sorular vardı ve gerginliğin beni ele geçirdiğini hissediyordum. Başta havadan sudan konuştuk, ardından Sadık amca konuyu ustaca din yönüne çekti. Haram ve helal olan şeyler hakkında konuşmaya başlayınca onu dikkatle dinledim. Sadık amcanın anlatım şekli mütevazı olduğundan insanı kendine çekiyordu. Konuşmaya başlayınca sözünü kesmeden onu dinliyordunuz. Anlattığı şeyler içime dokunuyor, beni etkiliyordu. Yeni bir şeyler öğrendiğim her an manevi açlığı mı doyuruyor gibi hissediyordum. Öğrendiğim bilgileri olabildiğince yaşantıma geçirmeye çalışıyordum fakat bir anda kendimi düzeltmek benim için çok zordu.

 

Yıllar boyunca günahlarla yaşadıktan sonra artık onlar hayatımın bir parçasıydı ve bu yanlışları doğrularla degiştirmek için zamana ihtiyacım vardı. Şu zamana kadar hep ailem,işim ve arkadaşlarım arasında bir hayat yaşıyordum. Zaman zaman herkes gibi zor dönemler geçirsem de mutlu bir hayatım vardı. Fakat istediğim çoğu şeye sahip olsam bile içimde ortaya çıkmayı bekleyen bir boşluk hissi olduğunun hep farkındaydım. Boşluk hissini doldurmak için birçok yol denemiştim ve başarısız olunca nihayetinde kendimi işime adamıştım.

 

 

Bu dünyada milyonlarca insan yaşamış, sayısını bile bilmediğim topluluklar ,devletler kurulmuş ve sonunda yok olmuştu. İnsanların hepsi günü geldiğinde toprağa girmişti. Kimisi arkasında bir şeyler bırakarak ölmüştü, kimisinin ise var olduğundan bile haberimiz yoktu. Kariyer, zenginlik, para, mutlu bir hayat veya tam tersi fakirlik, çile, mutsuz bir hayat. Nasıl bir hayat yaşamış olursa olsunlar mutlaka yaşadıkları son birdi. Ölüm geliyordu ve her şey önemini kaybediyordu.

Peki bizler ne zaman öleceğimizi bile bilmezken dünyanın derdine niye bu kadar çok düşüyorduk. Yaşama amacımız neydi? Ne için yaşıyorduk?

 

Bu soruyu sorardım kendime sık sık. Sorumun cevabını ise yakın bir zamanda Sadık amca vermişti. Allahu Teala insanları ve cinleri kendisine kulluk etsinler diye yaratmıştı. Dünya boş ve gelip geçici bir imtihan yeriydi. Dünyada iyi amel işleyip Allah'a güzel kul olan insanlar ebedi ve sonsuz olan ahiret hayatı ile ödüllendirilecekti. Bu dünyada yaratılan her şey bir gün yok olacaktı. Ahiret hayatı ise sonsuz du. Ölüm olmayan bir hayatı güzellikler içinde geçirmek veya azap içinde geçirmekte kişinin yaptıklarına göre olacaktı. Bu durumda akıllı olan insan gelip geçici bir hayatı ebedi olan bir hayata değişmezdi. Dünya aldatıcıydı ve insanı yanıltıyor du. Dinimiz dünyanın nimetlerini kullanmak konusunda haddi aşmamamızı emrediyordu. Elbette Allah'ın verdiği nimetleri kullanacaktık, bunu yaparken dünyaya dalmamak önemliydi. Ahiret hayatını unutmayacak ve Allah'ın bildirdiği yasaklardan sakınacaktık. Bunları geçen sefer konuştuğumuzda anlatmıştı Sadık amca.

 

Öte yandan İslam mükemmel ve kusursuz bir dindi. İnsan bilmeyince anlam veremiyordu fakat öğrenmeye başladığında Allah'ın kulları için en iyi şeyi istediğini anlıyordu.

 

 

Sadık amca anlatmaya devam ediyordu fakat bu sefer aklım soracağım soruda olduğundan düzgün dinleyemiyordum. Bulduğum ilk boşlukta merak ettiğim bir konu olduğunu sordum.

 

"Hangi konu bu?." diye karşılık verdiğinde yerimde kıpırdandım. Az önce ki gerginlik geri gelmişti.

 

Derin bir nefes aldım." Bilyorsun Sadık amca, ben yeni yeni öğreniyorum ve yanlışlarımın farkına varıyorum. Bu zamana kadar bir çok kız arkadaşım, sevgilim oldu. Yani kadınlarla arkadaş olmaktan veya sohbet etmekten çekinmedim. Fakat birisi bana bunun günah olduğunu söylemişti. Dinimizde kadın ve erkek ilişkisi nasıl oluyor merak ediyorum. Bu konu hakkında kafam karışık ve daha çok ayrıntıya, adam akıllı bir açıklamaya ihtiyacım var."

 

"Anlıyorum. O zaman şöyle yapalım, ben konuyu anlatayım sonra sen aklına takılan şeyleri sorarsın."

 

Başımla onaylayıp anlatmasını bekledim.

 

" Dinimizde kadın olsun, erkek olsun, her müslüman kişinin uyması gereken emirler vardır ve bu emirleri Allah'u Teâlâ bizzat Kur'an-ı Kerim'de bildirilmiştir. Erkeğinde, kadınında yabancı bir erkek veyahut kadın ile yakınlık kurması haramdır. Gerektiği yerlerde veya zorunlu olan şartlarda haram olmaz, mesela alışveriş yapmaya markete gittiğinde bir insan illa ki ihtiyaç durumunda orada bulunan çalışanlarla iletişime geçmek zorundadır. Bunun gibi durumlarda karşı cinsle bir iki kelime konuşmak haram değildir fakat keyfî bir yakınlık, sohbet edip, şalalaşmak sınırı aşar. Nasılsın iyi misin fasıllarına geçmek doğru değildir.

 

Buna bakarak yola çıkarsak bir kadın ve bir erkek dinimizde arkadaş olamaz. Bunun dışında yabancı olarak kast ettiğim şey kişinin evlenmesinde hiç bir mahsur olmadığı yani nikah düşen kişilerdir. Evlenilmesi hiç bir zaman müsade edilmeyen kişiler ise şunlardır: Akrabalardan anne, baba, dede, nine, kardeş, teyze, dayı,amca, hala ,yeğen, torun, evlat. Evlilik yolu ile edinilen akrabalardan: Kaynana, kayınbaba, eşlerin başkalarından olan çocukları ve evlatların eşleri. Bunlar dışındaki erkek veya kadınlar, birbirlerine nikâh düştüğü için namahremdir. Zaten namahremin iki anlamı vardır: birincisi el, yabancı, ikincisi: evlenmelerinde din veya yasa yönünden sakınca bulunmayan kadın veya erkek. Kadın sadece kocasına helaldir, aynı şekilde erkekte karısına." Konuşmayı bitirip beklentiyle bana baktı."İnşallah anlatabilmişimdir."

 

" Evet." derken sesim kısık çıktı, gözlerim Sadık amcadan ayırmadım." Çok iyi anlattın. Teşekkür ederim."

 

 

Çok geçmeden oradan ayrılıp Mirza'nın evine doğru yol aldığımda duyduklarımı tekrar tekrar zihnimde tekrarlıyordum. Şimdi her şey daha da sarpa sarmıştı. Sadık amcanın kızı olduğu yetmediği gibi benden neden kaçtığı ortaya çıkmıştı. Biz birbirime haramdık.

 

Üstüne üstlük yeni bir şey daha öğrenmiştim ve bunun sorumluluğu büyüktü. Bunun haram olduğunu bilerek kadınlarla arkadaş veya sevgili olma düşüncesi rahatsız hissetmeme sebep oluyordu. Bunun hakkında daha dikkatli olacağım kesindi fakat daha büyük bir sorun vardı. O kadının değerlerine ne kadar bağlı olduğunu düşünürsek benimle hiç bir yolla iletişim kurmak istemediğini anlamıştım.

 

Kahretsin!

 

Bu beni neden bu kadar etkilemişti ki. Yüzünü bile tam olarak görmemiştim ve günlerdir aklımdan çıkmıyordu. Gaz pedalına daha sert basarak derin bir nefes aldım. Ne düşünüyordum Allah aşkına. Bu tamamen saçmalıktı. O kadına sadece biraz ilgi duyuyordum.

 

Emin misin? dedi içimden bir ses.

 

O sesi anında susturdum. Evet öyleydi. Ufak bir ilgiden dolayı o kadın ile evlenmeyi düşünecek değildim öyle değil mi?

 

 

...

 

 

 

" Sana o eve gitmemeni söylemiştim." dedim Mirza'ya. Henüz akşam değildi ama ikimizde onun evindeydik. Salondaki geniş koltuklarda karşılıklı oturmuş birbirimize bakıyorduk. Camiden çıktıktan sonra doğrudan buraya gelmiştim. Mirza'nın yüzünü gördüğüm an ise bir terslik olduğuna emin olmuştum.

 

Gece boyu uyumamış gibi göz altlarında koyu bir halka oluşmuştu. Yüz ifadesinde derin bir boşluk vardı ve gözleri yorgun bakıyordu. O an keni sorunlarımı bırakıp arkadaşımla ilgilenmiş neler olduğunu dinlemiştim. Yanılmamıştım.

 

Mirza'nın ailevi sorunları vardı. Babası uzun zaman önce annesini ve onu terk etmişti. Mirza o zamanlar on yaşlarındaydı ve annesi için de onun içinde bunu yaşamak hiç kolay olmamıştı. Babası giderken arkasında hiç bir şey bırakmamış, gidişinin sebebini tek bir mektupla açıklamıştı. Mektupta ne yazdığını tam olarak bilmesemde babasının başka bir kadın için gittiğinden haberdardım.

 

Fakat Mirza'yı bu olaydan daha kötü etkileyen bir şey varsa o annesiydi. Annesi Mirza'nın babası olan Kerem amcayı öyle çok seviyordu ki terk edilince dağılmıştı. Sümbül teyze kocası başka bir kadına gidince kendini kaybetmiş ve psikolojik sorunlar yaşamaya başlamıştı. Kocasının gitmesini oğluna bağlamıştı. Onu doğurduğu için çirkinleştiğini bu yüzden kocası tarafından terk edildiğini düşünerek Mirza'yı suçluyordu. Babası gittikten sonra bir sene boyunca Mirza'yı itip kalkmış durmadan hakaretler yağdırmıştı.

 

 

Başlarda kimse bu durumu fark etmediği için Mirza çok fazla yıpranmış tı. Sümbül hanım hâlâ psikolojik sorunları için ilaç kullanıyordu fakat ilaç kullanmaktan çoğu zaman kaçtığı için Mirza'yı görünce üzerinde baskı kurmaya devam ediyordu.

 

 

Son yıllarda Mirza annesi ile daha sık görüşsede ara sıra bazı krizler olabiliyordu ve dün yine yaşanmıştı. Annesinin evine gitmişti Mirza ve annesi onu görünce nefret kusmaya başlamıstı. Annesinin babasına olan sevgisi hastalık derecesinde olduğundan bu sorun bir türlü tamamı ile ortadan kalkmıyordu. Bundan dolayı bu haldeydi Mirza.

 

" İlaçlarını çok aksattığını söyleyince kendime engel olamadım. Ne olursa olsun o benim annem Tuğkan." diye cevap verdi sıkıntıyla.

 

" Biliyorum ve onun sana ne kadar zarar verdiğini de görüyorum."

 

Bir iki saniye sessizlik oldu.

 

Sonra," Bunu yaşamak bok gibi." dedi arkadaşım iç çekerek. Ardından elinde tuttuğu bardağı dudaklarına götürerek içindeki sıvıyı tek dikişte içti. " Konuyu kapatalım." Ağzındaki içkiyi yuttuktan sonra devam etti.

 

Cevap vermeden ona bakmaya devam ettim. Mirza kendi hakkında bir şeyler anlatmayı sevmediği için onu zorlamayacaktım. Ancak bundan sonra Sümbül teyzenin ilaçlarını aksatmadığından emin olacaktım. Böyle bir şey bir daha yaşanmayacaktı.

 

" Yeri gelmişken." Garip bakışlarını bana dikti. Sehpanın üstünde bana doldurduğu bardağı işaret etti kafasıyla." Sen niye içmiyorsun?."

 

" İçki içmeyi bıraktım." diye düz bir sesle karşılık verirken koltukta arkama yaslayıp bir kolumu uzatarak başlığa attım.

 

Alayla bardağı bana doğru ittirdi." Dalga geçmede bana eşlik et."

 

" Dalga geçmiyorum, kendinden geçmek istemiyorsan sende bırak içmeyi. Aç karnına çarpar."

 

Söylediğimi görmezden geldi." Niye bıraktın ki?" diye sordu onun yerine.

 

Sadık amca ile sık sık görüştüğüm den bahsetmemiştim ve anlatacağım konular birikmişti. " Haram olduğu için."

 

Şaşkınca kaşlarını kaldırdı." Bir dakika, ne zamandan beri dikkate alıyorsun haram olmasını?"

 

" Bir haftadır falan." Dediğimde kaşlarını çattı." Düzgün anlatsana sen şunu."

 

Olanları uzatmadan kısa bir özet geçerek anlattım. Yeşil gözlü kadın ile ilgili olayları atladım çünkü bunu kendim sindiremeden başkasına anlatmak istemiyordum.Bardağını yeniledi Mirza." Yani dindar olma konusunda kararlısın."

 

" Bunun adı dindarlıksa evet kararlıyım. Beni ve tüm canlıları yaratan Allah için bir kaç zevkimden ödün vermek zor olmasa gerek. Tek sebebi bu da değil. Kendimi huzurlu hissediyorum. Sanki tamamlanmış bir yapbozun son parçası yerleşmiş gibi."

 

Uzun uzun yüzüme baktıktan sonra." Anladım." dedi." Senin kararın, nasıl iyi hissediyorsan öyle ol."

 

" Bakalım, daha yolun başındayım."

 

Başıyla onayladı." Nurcan teyzelere söyledin mi peki bu kararını?"

 

" Hayır. Şuan söylemeyi düşünmüyorum. Kendimi daha rahat hissettiğim bir zaman olabilir."

 

" Tepki göstermez herhalde. Öyle biri değil Nurcan teyze."

 

" Bilmiyorum." Dedim düşünceli bir şekilde." Daha önce böyle bir şey yaşanmadığı için ne tepki verir kestiremiyorum."

 

"Doğru. " diyerek bir yudum aldı bardağından." Şu Sadık amcayı bende merak ettim şimdi yanlız. Seni bu hale getirdiğine bakarsak."

 

" Merak ediyorsan bir gün yanımda götürürüm seni." Dedim." Belki sen de kaparsın bir şeyler."

 

Alayla güldü." Hadi oradan. Herkes senin kadar hevesli değil."

 

" Sen hiç bir şeye hevesli değilsin ki oğlum. Düz geldin düz gidiyorsun."

 

" Beni de böyle kabulleneceksin birader. " Yeterince içtiğine karar vermiş olmalı ki bardağı sehpaya bırakıp benim gibi arkasına yaslandı.

 

" Mecbur." dedim yüzümü ekşiterek.

 

" Yanlışın var ayrıca. İki ay önce yoga yapmaya heveslenmiştim." diye karşılık verdiğinde kahkaha attım." Yoga hocasına merak saldığın için olabilir mi?" Kadın ile sevgili olduktan sonra yogaya son vermişti ki bu toplam bir hafta sürmüştü. Birliktelikleri çok da uzun olmamıştı.

 

" Ee,sonuçta o da bir heves. Kadın baya güzeldi." diye mırıldandığında gözlerimi devirdim. Bu adam iflah olmazdı.

 

Sonraki dakikalarda Mirza'da bende aç olduğumuz için karnımızı doyurduk ve akşama kadar vakit öldürdük.

Saat onu gösterdiği zaman eve yeni gelmiştim. Normalde bu saatte uyumasamda bugün zihnen ve bedenen yorgundum. Rutin işlerimi halledip direkt yatağa girdim.

 

 

 

...

 

 

Yazarın anlatımıyla..

 

 

 

Tuğkan arabasını evin önüne park edip dışarı çıktı. İkindi ezanı yeni okunmuş saat 14:55 ' i gösteriyordu. İşten geliyordu genç adam. Apartamana gireceği zaman annesinin gelirken ekmek almasını istediğini hatırladı. Gerisin geri dönerken arabayı es geçerek yürümeye başladı.

 

Beş dakika yürüdükten sonra küçük parkın yanındaydı. O kadını ikinci kez gördüğü yerdi burası. Yanından geçerken bakışlarıyla göz gezdirdi parka. Bir bakıp kafasını çevirmek niyetindeydi fakat gördüğü manzara ile donakaldı. Adımları durdu.

 

Kamelyalar dan birinde oturan iki kişiydi gördüğü. Yeşil gözlü çarşaflı kadının yüzü ona dönükken karşısında oturan genç adamın sadece sırtı görüş alanındaydı. Aceleyle bir iki adım daha attı ve ikisinin yandan görünüşüne baktı. Oldukça genç ve yakışıklı bir adamdı kızın karşısında ki. Adam konuşuyordu kadında onu dinliyordu ve rahatsız olmuş gibi bir hali yoktu.

 

Kalbinde bir sızı hissetti Tuğkan o an. Bu adam da kimdi?

 

Kendine engel olmadan onları izledi. İki üç dakika boyunca konuştular ardından adam ayağa kalktı ve elinde tuttuğu bir nesneyi masaya bıraktı. Bu mesafeden ne olduğunu çözemiyordu.Genç kadın ise hareket etmiyor, bakışlarını masanın üzerinde ki nesneden çekmiyordu. Son bir şey söyledi adam ve genç kadın başını kaldırıp ona baktı.

Adam ayakta dikilirken genç kadın konuştu biraz da. Sonraki saniyelerde kamelyadan hızlı adımlarla uzaklaşıp parktan çıkan adamın arkasından bakan tek kişi genç kadın değildi.

 

Şaşkındı genç adam. Ne olmuştu orada. Ve sinirin damarlarında usul usul aktığını hissediyordu. Ona mıydı sadece kaçıp gitmeleri?

 

 

...

Selamün aleyküm.

Bölümü her bakımdan çok zor yazdım inşallah beğenmişsinizdir.

 

​​​​Allah'a emanet olun ve lütfen oy ve yorum yapmayı unutmayın.

 

​​​​​Son olarak kitabın ismini değiştireceğim bilginize.

❤️🤍

 

 

 

 

 

Loading...
0%