Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Bölüm 2

@gunisigi.12

Keyifli okumalar...

 

❤️🤍

 

....

 

Sara'nın anlatımıyla...

 

Tutamadığım göz yaşlarım birer birer yanağıma düşerken, burnumu çektim.

Yemek yapmanın en sevmediğim kısmı buydu. Soğan doğramak. Soğan yemeklerin olmazsa olmazı olduğundan kafama göre tariften çıkarma gibi bir lüksüm yoktu. Her seferinde salya sümük ağlamaksa beni daha fazla ağlamaya teşvik ediyordu. Bir nevi soğana olan sinirimden dolayı daha çok ağlıyordum.

 

Bu yüzden bıçakla son darbeyi yapıp soğanı doğramayı bitirdiğimde sevinçten çığlık atmama ramak kalmıştı. Hızlıca onu bir kaseye aktarıp banyoya koştum. Elimi yüzümü yıkayıp, kurulandıktan sonra tekrar mutfağa geçtim.

 

Bugün ilk defa beşamel soslu, patatesli tavuk yapıyordum. Son zamanlarda çok fazla karşıma çıktığından merak edip denemeye karar vermiştim.

 

Patatesleri fırına sürmüştüm, beşamel sosunu da yapmıştım, sadece tavukları sotelemek kalmıştı. Oyalanmadan sote işini de halledip, fırından çıkardığım pateteslerin üzerine döktüm. Sosunu da son katman olarak ekleyip tekrar fırına sürdükten sonra mutfakta olan işimi bitirmiş oldum.

 

Saati kontrol edince akşam ezanına yarım saat kaldığını gördüm. Babam bir kaç işini halletmek için dışarı çıkmıştı. Bu eve bir ay önce taşınmıştık, babam da eksik olan bir iki eşyayı alacaktı.

 

Önceden babamla beraber İstanbul'da yaşıyorduk. Fakat babam emekli olunca daha sakin bir şehire taşınmak istemişti. Tabi ki bende kabul etmiştim. İstanbul'u çok seviyordum ve orada bir düzenim vardı elbette. Neredeyse dört sene orada yaşadığımızdan dolayı alışık olduğum çok fazla şey vardı orada.

 

Sakarya'da çok yakın bir zamanda nişanlandığım, Yasir yaşıyordu. Bu buraya gelmemin nedenlerinden biriydi. Bir de babamın artık İstanbul gibi kalabalık ve gürültülü bir yerde yaşamasını istemiyordum. Kabul etmek istemesem de babam yaşlanıyordu ve onun için İstanbul fazla yorucu bir şehirdi.

 

Taşınmayı dile getirdiğinde bunu seve seve kabul etmiştim. Sakarya'ya önceden hiç gelmemiş olsam bile burası aynı zamanda, ben çok küçükken vefat eden annemin doğduğu şehirdi. O yüzden nereye taşınacağımıza karar vermek zor olmamıştı.

 

Kendime kahve hazırlayıp oturma odasına geçtim. Babam öğle ezanından sonra gitmişti, muhtemelen biraz sonra evde olurdu.

 

Camın yanında duran tekli koltuklardan birine oturup kahvemi avuçlarımın arasına aldım. Pencereden dışarıyı seyretmeye başlamadan önce bir yudum aldım. Beş katlı bir apartmanın üçüncü katında oturuyorduk. Baktığım pencerenin manzarasından karşı taraftaki apartmanlar ve küçük bir bakkal görünüyordu.

 

Daha bu mahalleye alışamamıştım. Her şey çok yabancı geliyordu. Ara sıra aklım İstanbul'da ki mahalle ve evimize kaysada kendimi toparlıyordum. Buraya yeni gelmiştik. Allah nasip ederse alışmam için çok zamanım vardı.

 

Zaten apartmandaki iki komşuyla tanışmıştım. Çok tatlı insanlardı. İlk gün tanışmak ve evin temizliği konusunda yardım etmek için geldiklerinde çok mutlu olmuştum. Komşularımızın, bu kadar düşünceli oluşu beni sevindiriyordu. Sonuçta beraber aynı apartmanda yaşıyorduk ve onların kötü insanlar olmaması benim için harika bir şeydi.

 

Taşınma sürecimizde çok kolay olmuştu. Bu süreçte bir sıkıntı çıkmadığı için Allah'a şükrediyorum.

 

Düşüncelerimin arasında kahvemi yarılamıştım ki, sessiz olan evin içi zil sesiyle yankılandı. Kahvemi bırakmadan ayağa kalkıp kapıya gittim.

 

Hızlıca kapıyı açtığımda elimdeki poşetlerle babam göründü. Kapıyı tamamen açıp içeri girmesi için bekledim.

 

Ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi."Selamün aleyküm kızım."

 

Gülümsedim." Aleyküm selam."

 

Babam poşetlerle mutfağa ilerlediğinde peşinden gittim. "Çok yormasaydın kendini baba."

 

"Yorulmadım ama çok acıktım. Yemek hazır mı?." dedi ellerindeki poşetleri yere bırakıp. Kafamla onaylayıp elimdeki bardağı tezgahın üstüne bıraktım. Ben pişen yemeği fırından çıkarırken babam da mutfağa koyduğumuz geniş koltuğa oturdu.

 

"Döktürmüşsün yine kızım. Ne yaptın bu sefer?." Dudaklarıma içten bir tebessüm kondu.

 

"Ee döktürdüm yine tabii. Kimin kızıyım." diyerek ufak çaplı bir şımarıklık yaptım. Babam güldüğünde ekledim."ilk defa denedim. Bakalım beğenecek misin?."

 

Kısa sürede yer sofrasını hazırlayıp yemekleri servis ettiğimde yemeğe oturduk.

 

"Eee ne yaptın bugün. Sıkıldın mı evde?." diye sorup kaşığını eline aldığında bakışları bendeydi.

 

"Yoo." dedim anında."Sıkılmıyorum hiç. Zaten son zamanlarda yakınlardaki parka gidiyorum. Kitap okuyorum açık havada."

 

"Bir sokak ilerideki parkı mı diyorsun?."

 

"Evet, küçük bir park, çok fazla kişi gelmiyor. Beraber gideriz bir gün." dedim gülümseyerek, babam yemek yiyor aynı zamanda da beni dinliyordu. Kaşığı mı elime alıp bende yemeğe başladım.

 

"Olur tabi gideriz. Yinede sen dikkatli ol, yabancıyız buralara sonuçta. Kim neyin nesi bilemezsin." Başımla babamı usulca onayladım. Bir an aklıma o gün parkta karşılaştığım adam geldi, babamın söyledikleriyle.

 

Onu da tanımıyordum ve niyetinin ne olduğu hakkında hiç bir fikrim yoktu. Belki ben yanlış düşünüyordum ama ilk defa böyle bir durum yaşadığımdan ne düşünüp düşüneceğimi de bilmiyordum açıkçası. Açık sözlü olup benimle tanışmak istediğini söylemişti, bende doğru olanı yapıp reddetmiştim.

 

Babamın da dediği gibi buradaki insanlari tanımıyordum ve kim nasıl biri bilemezdim. Zaten bunu neden bu kadar kafaya taktığım hakkında da hiç bir fikrim yoktu ya, neyse.

 

Dalıp gittiğimi fark edip kendimi toparladım, tabağımda ki yemeği yemeğe devam ettim. Biraz sonra ben babama gün içinde ne yaptığını sordum ve sohbet ede ede yemek yedik. Sessiz, sakin ve huzurlu.

 

Huzurlu olmak kadar güzel bir şey yoktu.

 

Varsa da ben henüz o duyguyla tanışmamıştım...

 

...

 

 

Ertesi gün erkenden kalkıp, güzel bir kahvaltı hazırlamıştım. Taşınma telaşı derken, doğru düzgün yaptığımız ilk kahvaltı bu olacaktı. Her şeyden az ve öz yaparak hiç bir şeyin kalmamasına özen göstermiştim. Evde iki kişi olduğumuz için çok fazla yapınca yiyemiyorduk yaptığım şeyleri.

 

Odama gidip üzerimi değiştirdikten sonra babamı kaldırdım. Uykusu hafif biri olduğundan çabucak kalkmıştı. O banyoya giderken, bende telefonu mu alıp mutfağa geçtim.

 

Sofraya oturup babamı beklerken, biraz sosyal medyada gezindim. Biraz sonra babam mutfaktan içeri girdi.

 

"Ekmek var mı?." diye sordu uykudan yeni kalktığı belli olan bir sesle.

 

"Hayır, yok." diyerek cevapladım babamı.

 

Zaten kıyafetlerini değiştirdiğinden portmanto dan ceketini alarak giyindi. Karşı apartmanın altındaki bakkala gidecekti büyük ihtimalle.

 

Kapıdan çıkmadan önce."Selamün aleyküm." dediğinde hızlıca selamını aldım.

 

Derken elimde tuttuğum telefonum çalmaya başladı. Sultan abla arıyordu. Yani üst komşum oluyordu kendisi. İlk gün yardıma gelen komsumdan biriydi. Saat on buçuğa geliyordu. Bu kadar erken bir saatte neden aradığını merak ederek aramayı cevapladım.

 

"Alo."

 

"Selamün aleyküm abla."

 

"Aleyküm selam. Nasılsın Sara?." diye karşılık verdi Sultan abla.

 

"İyiyim abla elhamdülillah, sen nasılsın?. Bir sıkıntı yok inşaallah."

 

"İyiyim bende ne olsun. Aklıma geldin bir arayayım dedim. Alıştın mı yeni evine?. Durumlar nasıl."

 

"Sağ ol abla. İyi yaptın. Bende alıştım sayılır.. bakalım."

 

Kibar gülüşünü işittim karşı taraftan." Alışırsın, alışırsın merak etme. Ben birde sana bugün işin varmı diye soracaktım aslında."

 

"Niye sordun abla." dedim sakince. Her ne kadar cana yakın biri olsa da, niye sorduğunu bilmeden işim olup olmadığını söylemek istemedim.

 

"Biz Gül ile, mahalleden bir arkadaşımıza gideceğiz de sende gelmek istersin belki. Hem çevredeki insanları tanımış olursun. Bir kaç tanıdık daha gelecek mahalleden."

 

Cevap vermeden önce bir süre bekledim." Olur. Bugün mü abla?."

 

Sultan abla bugün olduğunu onayladığında kısaca vedalaşıp telefonu kapattım.

 

O sırada zil çaldı, hemen gidip kapıyı açtım. Babam selam verip ekmeği bana verdi ve elini yıkamak için banyoya gitti.

 

Sonrasında beraber kahvaltı yaptık. Ona misafirliğe gideceğimi söyleyip bilgilendirdim.

 

Ve Sultan ablanın söylediği saate kadar ev işlerini halletmeye koyuldum.

 

...

 

Sehpanın üzerindeki çay bardağını alıp dudaklarıma götürürken kadınların sohbetlerini dinliyordum.

 

"Nurcan'da ne zamandır ortalıklarda yok hanımlar." derken elindeki kurabiyeden bir ısırık aldı adını unuttuğum kadın. Otuz yaşından küçük göstermeyen, hafif kilolu bir kadındı.

 

"Markette karşılaştık dün." diyerek haberi olduğunu belirtti yanımda oturan Sultan abla."Köye gitmişler ailecek. Küçük bir tatil yaptık dedi bana da."

 

Kadınlar anladım der gibi mırıltılar çıkarırken anında başka bir konuya geçildi. Ortama çok yabancı olduğum için sohbetlere katılamıyordum ve haliyle bir zamandan sonra sıkılmaya başlamıştım. Sultan abla ve karşı komşum olan Burcu abla ile buraya geleli neredeyse iki saat oluyordu. İlk başta tüm dikkatler bende olsada sonrasında başka konular konuşulmaya başlamıştı ki konunun benden uzaklaşmasından memnun olmuştum.

 

Bizim evimize yakın bir yere gelmiştik. Ev sahibi ise herkesten yaş olarak büyük Nur teyzeydi. Henüz ilk defa gördüğüm için çok fazla samimiyet gösteremesemde, buradaki herkese karşı ilk izlenimim iyi olmuştu. Zaten bana karşı bir yanlışları olmadığı sürece, kimseye karşı kötü bir düşüncem olmazdı.

 

Boğazımı hafifçe temizleyip Sultan ablaya baktım."Ben bir lavaboya gidip geleyim olur mu?."

 

"Olur canım, yerini biliyorsun zaten." Başımla onaylayıp ayağa kalktığımda, o da sohbetine döndü. İlk geldiğimde ellerimi yıkamak için banyoya gittiğimden tuvaletin yanında olduğunu görmüştüm.

 

Ağır adımlarla odadan çıkıp çaprazında ki tuvalete girdim. Beş dakika sonra da ellerimi yıkamak için banyoya girdiğimde, başörtümün bozulduğunu gördüm. Hızlıca bozup tekrar yaptıktan sonra çıkmadan önce biraz bekledim.

 

İçerideki kalabalıktan bunalmıştım. Biraz nefes almaya ihtiyacım vardı.

 

Saniyeler sonra tanıdık olan bildirim sesini duyduğumda, elbisemin cebinden telefonumu çıkardım.

 

Pelin: Selamün aleyküm.

 

Pelin: Napıyorsun bal peteğim😍.

 

Dudaklarıma bir tebessüm konduğunda parmaklarımı klavyenin üzerinde gezdirdim.

 

Ben: Aleyküm selam.

 

Ben: Misafirliğe geldim bende.

 

Ben: Sen nabiyon?🥰

 

Pelin: Yaaaa😥

 

Pelin: Bende tam bize gelsene diyecektim.

 

Ben: Burada mısın sennnn!!!

 

Ben: Niye haber vermiyon kızım!?!?!?!

 

Pelin: Verdim işte aşkım:)

 

Pelin: Kime gittin misafirliğe?

 

Pelin: Bakıyorum da hemen sosyalleşmişsin.

 

Ben: Komşularım mahalleden birine gidecekmiş, beni de çağırdılar.

 

Ben: İşim yoktu geleyim dedim.

 

 

Pelin: Anladım.

 

Pelin: Yarın bize gelince konuşuruz bunları.

 

Pelin: Öptümmmm.

 

Ben: Haber vermediğini unuttun sanma.

 

Ben: Yarın görüşeceğiz Pelinsu.

 

Pelin: Görüşürüz bebeğim :):):)

 

Gulerek telefonu kapattım. Pelin benim en yakın arkadaşımdı, fakat biz buraya taşındığı mız için çok görüşememiştik bu aralar. Pelin'in annesi ve babası boşanmıştı ve annesi Sakarya'da, babası İstanbul'da yaşıyordu. Bu nedenle iki şehir arasında sık sık gidip geliyordu.

 

İki ebeveynine de çok düşkün olduğundan onun için bu büyük bir sorun olmuştu başlarda ama boşanmalarının üzerinden dört sene geçtiğinden artık bu düzene alışmıştı.

 

Küçüklük arkadaşımdı aynı zamanda. O zamanlar annelerimiz arkadaş olduğundan biz de arkadaş olmuştuk ve çok şükür birbirimizi hiç kaybetmemiştik.

 

Çok fazla oyalandığımı düşünerek banyodan çıkıp salona geçtim ve tekrar eski yerime oturdum.

 

Oturduğum gibi karşımdaki kadının bakışları üzerime çekildi.Ben banyodayken gelmiş olmalıydı, az önce bu kadını görmemiştim çünkü. Buradaki diğer kadınlar gibi o da yaşça benden büyük gösteriyordu.

 

"Adın ne hanım kızım? İlk defa gördüm seni."

 

"Adım Sara. Yeni taşındık mahalleye."

 

"Öyle mi, maşallah pekte güzelsin. Bekar mısın?." deyip rahatsız edici bir biçimde gülümsediğinde, samimiyetsizce karşılık verdim. İlk dakikadan bu soruyu sorması beni rahatsız etmişti.

 

"Yok abla, nişanlıyım ben." diye cevap verdim, ama elimdeki yüzüğü görmemesine imkan yoktu.

 

Diğer yanımda oturan Burcu abla sohbete dahil oldu." İlahi Tuğçe, parmağındaki koskoca yüzüğü de mi görmedin."

 

Tuğçe denen kadın yarım ağız güldü."Görmemişim valla."

 

Bir şey demeyip sustuğumda onlar sohbete devam etti. Bende onları dinledim sadece.

 

Geçen dakikalardan sonra nihayet kaltığımızda, çarşafımı giyip hazırlandım. Tam çıkacağımız sırada kadınların çarşafıma garip garip baktığını gördüm. Buradaki insanlar anlaşılan böyle şeylere yabancıydılar ki bunu onlarla geçirdiğim üç saatte çok net anlamıştım.

 

Giyim tarzları , sohbetleri bunu belli ediyordu. Sohbet ederken dünyayı, İşlerini, evleri arabalarını övüyorlar, dünyadan başka bir şey konusmuyorlardı. Bu yüzden sohbete çok fazla dahil olmamıştım.

 

İlerleyen zamanlarda sohbetin yönünü değiştirebilirdim belki ama yeni tanıştığım

insanlar oldukları için biraz çekiniyordum.Olsun bu bir sorun değil, belkide Allah beni buraya bu insanlara İslam'ı hatırlatmak için göndermişti.

 

Eve geldiğimde bile bu düşünceler aklımdan çıkmadı.

 

...

 

.

 

💃💃

Loading...
0%