@gunisigi.12
|
Keyifli okumalar...
💮🤍
( Bu hikâyede geçen kişi ve kuruluşlar tamamen hayal ürünüdür. )
....
05***: Biliyor musun yazdıklarıma cevap vermediğinde daha çok yazasım geliyor.
05***: Pes etmemi bekleme diye söylüyorum.
05***: Ben kim olduğumu söylemiyorum diye beni görmezden geliyorsun.
05***: Ne var ki bunda.
05***: Biriyle konuşmak için illa da onu tanıman gerekmiyor.
05***: Bende seni çok iyi tanımıyorum mesela ama buradayım.
Görüldü.☑️
05***: Yine aynı şeyi yapacaksın değil mi?
05***: İki gündür mesajlarımı okuyorsun ama cevap vermiyorsun.
05***: Bu çok sinir bozucu :/
05***: Yine de moralimi bozmana izin vermiyorum.
05***: Hazır burdasın beni biraz da olsa tanıyabilirsin.
05***: Sana kendimle ilgili bir kaç bilgi vereceğim şimdi.
05***: Öncelikle benimle ilgili bilmen gereken en önemli şey,
05***: Fındığa alerjim olması.
05***: İlk olarak bunu söyledim çünkü...
05***: Çünkü bu ölümcül ve bundan daha önemli ne olabilir yani.
05***: Küçükken babam doğum günümde fındıklı pasta almıştı ve ilk o zaman anlamıştık alerjim olduğunu.
05***: Bir süre sonra nefesim kesilmeye başlamıştı ve babam o anki panikle ne yapacağını bilmediği için az daha ölüyordum.
05***: Zar zor hastaneye yetişmiştik.
05***: Sonuç olarak hala yaşıyorum ama,
05***: Allah kimsenin başına getirmesin, zor gerçekten.
05***: Senin bir şeye alerjin var mı?
05***: Benim bildiğim kadarıyla yok.
Görüldü ☑️
05***: Anladım. Sinir bozucu davranmaya devam.
05***: Neyse konu sen değilsin. En son nerede kalmıştım.
05***: Ha.
05***: Fındığı yemesemde üzülmüyorum.
05***: Düşünsene,
05***: Çikolataya alerjim olsa ne olurdu.
05***: Her gün beni hasteneden toplarlardı valla.
05***: Bir gün bile yemeden duramam.
05***: Demem o ki, beterin de beteri vardır.
05***: Şükretmek lazım.(15 :22 )
Görüldü.☑️
05*** Çevrimdışı..
05***Çevrimiçi..
05***: Of ya! ( 15: 43 )
05***: Babam yazdı şimdi.
05***: Çok moralim bozuldu.
05***: Şimdi gitmem lazım.
05***: Sonra uğrarım belki yine.
Görüldü.☑️
05*** Çevrimdışı..
Emir Çevrimdışı..
...
Tuğkan'ın anlatımıyla...
Kafam allak bullak olmasına rağmen, geçirdiğim günler normal seyrinde devam ediyordu. Sonunda iş düzenimi oturmuştum ve ailem ile işim arasında ki dengeyi kurabilmiştim. Boş zamanlarımda genelde kendimi Mirza'nın yanında bulurdum. Bu sefer de böyle olmuştu.
Günlerdir aklımı bulandıran kadından Mirza'ya hiç bahsetmemiştim. Söylemeye çekiniyordum ama arkadaşımın beni yargılamayacağını biliyordum. Başta bir iki güne unutacağımı düşündüğüm için anlatmaya gerek duymamıştım.
Çok büyük yanılmıştım.
Üzerinden iki hafta geçmiş olmasına rağmen o kadın hala aklımdaydı ve bu beni deli ediyordu. Oysa doğru düzgün konuşmamıştım bile onunla. Onunda benimle konuşmak istemediği zaten belliydi. Ama bana her ne yaptıysa olur olmadık zamanlarda aklıma gelip dikkatimi dağıtıyordu. Beynimde bir girdap gibi dönüp duruyor beni saçma sapan düşüncelere sürülüyordu.
Kadının dini inancına diyecek hiç bir şeyim yoktu. Sadece bu durum bana çok yabancı geliyordu. Elim kolum bağlıydı sanki, ne kendi sınırlarımı aşabiliyordum ne de kadına yaklaşabiliyordum. İlk defa kapalı bir kadına karşı ilgi duyuyordum ama nedense bu bana yanlış geliyordu. Neden sadece alışık olduğum kadınlar değilde bu kadın dı ki. Hayatımda değişikliklere açık birisi sayılmazdım ve kendimi kontrol edememek beni daha fazla çıkmaza düşürüyordu.Son günlerde içimde oluşan huzursuzluğu ise bastırmakta zorlanıyordum.
Daha fazla kendime saklamak istemiyordum bu durumu. Bu yüzden ilk boş vaktimde soluğu Mirza'nın yanında almam kaçınılmazdı.
" Anlat hadi." dedi Mirza elindeki telefonu bırakıp. Nihayet dikkatini bana verebilmişti." Anlamıştım zaten bir karın ağrın olduğunu."
Gergin bir şekilde oturduğum koltukta arkama yaslanırken elimle yeni çıkmış sakallarımı kaşıdım. " Tam anlamıyla sıçtım kardeşim."
" Onu anladık heralde."
Oflayarak ayağa kalktım." Mirza ben deliriyorum galiba."
Koltuğunda geriye yaslanıp bana üstten bir bakış attı." Zaten deli değil miydin?."
" Şakanın hiç sırası değil çünkü ben ciddiyim."
Elimi saçlarımdan geçirirken odanın içinde turlamaya başladım." Hayır yani, ben bu hale nasıl düştüm onu anlamıyorum. Ne güzel rahat rahat yaşıyordum hayatımı."
" Harbiden abi, sarhoş halde araba kullandığını düşünürsek sen bir hayli kafayı bozmuşsun." dalga geçercesine söylediği cümleden sonra durup ona baktım." Hiç karıştırma oraları. Ortalıktan kaybolmak senin suçundu."
" Çıkıp gideceğini tahmin etmedim. Ayrıca ucuz atlatmışsın. Adam seni şikayet edebilirdi."
Bu olayı Mirza'ya anlatmıştım. Olanlar olurken kafam pek yerinde olmadığı için kendime geldiğimde anca idrak edebilmiş tim. Daha kötü bir kazaya sebep olabilirdim, gerçekten ucuz atlatmıştım.
" Aynen, bir de polisle, karakolla uğraşamazdım valla. Adam birde beni evine götürdü. Başkası olsa bırakır giderdi üstüne de bir ton uğraştırdı. Adam akıllı teşekkür etsem iyi olur bir ara ona."
" İyi bir adam olduğu belli. Peki nereden bulacaksın da teşekkür edeceksin adama."
" Telefon numarasını verdi bana. İhtiyacım olur diye ama o bir seferlik bir şeydi. Bir daha o kadar içtikten sonra arabanın lafını bile etmem."
" Anladım. " Kollarını masaya yaslayarak bana baktığında eliyle karşısında ki koltuğu işaret etti. Sabırsızca," Her neyse,konu dağıldı. Otur da çıkar artık şu ağzındaki baklayı." dedi.
Konunun dağıldığını biliyordum ama konuşacağım konuyu ertelemeye çalışıyordum. Nafileydi.
Pes ederek gidip karşısına oturdum." İki hafta önce, hani seni bize yemeğe götürmeye gelmiştim ya." Kafasını sallayıp beni onayladı." İşte o gün yanına gelmeden önce kitapçıda biriyle karşılaştım."
Bir aydınlanma yaşıyormuş gibi kaşlarını kaldırdı." Kadın mı?."
" Evet."
" E, ne var bunda. Bende bir sıkıntı var sandım."
" Öyle değil işte." Dedim düzelterek." Bu kadın kapalı, daha doğrusu çarşaflı."
"Doğru düzgün anlatsana şunu sen."
Kadınla karşılaştığım tüm seferleri anlatırken Mirza sözümü kesmeden dinledi. Anlattıkça rahatlıyordum. Anlatmaya öyle dalmışım ki bittiğinde karşımda ki bomboş duvara bakıyordum. Sonunda bitirdiğimde söylediği tek şey; " Sen cidden sıçmışsın abi." oldu.
# Tam olarak öyleydi.
"Başka yapacak bir şeyim mi vardı. Gözleri öyle etkileyici, sesi o kadar güzel ki. Karşı koymama bile fırsat kalmadan içine çekildim." diyerek dalgın dalgın söylendiğimde güldü Mirza." Sen uçmuşsun Tuğkan. Utanmasan hülyalı hülyalı aşkını anlatacaksın."
Anında toparlandım." Ne aşkı lan! Yok öyle bir şey. Ben ne anlatıyorum sen ne anlıyorsun."
Bir anlık şaşkınlıktan yükseldiğimde Mirza ciddi misin der gibi yüzüme baktı. " Tamam, kadının ilgimi çektiğini kabul ediyorum ama aşk falan, abarttın kardeşim."
" Diyelim ki abarttım," Gözlerinde anlamadığım bir parıltı oluşurken eğleniyormuş gibi gülümsedi." Sen ne yapacaksın bundan sonra. Her şey aleyhine, kadınla ilgili hiç bir şey bilmiyoruz."
Cevap vermedim çünkü verecek bir cevabım yoktu. Ben konuşmayınca devam etti." Sizin mahallede gördüm demiştin değil mi? Hemde iki kere. Bence bu tesadüf olamaz, kadın ya orada yaşıyor, ya da sık gelip gittiği bir yer."
" Bir ihtimal olabilir mi diyorsun?."
" Önce bir araştır bence sen. Mahallede yaşayan sensin, illa bir şey bulursun. Ama çok ümitlenme şimdi. Bir şey çıkmayabilir de." dedi Mirza. Bu benim de aklıma gelmişti ama faaliyete geçirmemiştim. Kendimi avutmuştum saçmalık diye. " Çıksa ne olacak ki, gidip ne diyeceğim kadına."
" Bilmiyorum, onu da kendin düşün Tuğkan efendi."
Bir iki dakika ikimizde konuşmadık. Sormak istediğim bir şey vardı. Derin bir nefes alıp tereddütle sordum." Kadının çarşaflı olması hakkında ne düşünüyorsun?."
" Bir şey düşünmüyorum." dediğinde ciddiyetle konuştu." İnsanların dini değerlerini sorgulamak bana düşmez. Bu yanlış bir şey değil. Senin çarşaflı bir kadına aşık olman da dünyanın en saçma şeyi değil. Biz dindar insalar değiliz diye, dindar olanları yargılamak saçma asıl. Sana kızmak veya sinirlenmek benim haddim değil. Kalp bu, söz dinlemez."
Yüzümde içten bir gülümseme oluştu." Zaten beni yargılayacağını düşünmemiştim."
" Hadi ya, o yüzden mi anlatmak için iki hafta bekledin." Hafif azarlar tonda söylediği şeyin ardından güldü." İçsel kabulleniş diyelim biz ona."
Bu sefer ikimizde güldük. Mirza gibi bir arkadaşa sahip olduğum için şanslıydım.
" Ayrıca," dedim cümlesinde takıldığım bir şeyi söyleyerek." Aşık olduğumu söyleyip durmayı kes. Yok öyle bir şey."
" Hep öyle söylerler. Bir de bakarsın aşklarından çöllere düşmüşler."
Sırıttım." Çok hakimsin sanki konuya."
" Ne sandın abi, kimler geldi kimler geçti bizden." dedi alayla. " Hadi lan ordan, sanki hiç aşık oldun da."
" Olmak isteyen kim birader." deyip serserice güldü Mirza. " Ben böyle rahatım."
" Aşk rahat olup olmadığına bakmaz diye biliyorum ben yanlız. Bir anda kıskıvrak yakalar insani."
" Dur dur. Hiç girme oralara, çıkamayız sonra." Kaşlarını çatarak bana baktığında kahkaha attım. Aşık olmaktan en çok korkan insan olabilirdi Mirza.
Fakat Mirza fazla neşeli kalabilen bir insan değildi.Biraz sonra ciddi olmaya çalışır gibi boğazını temizledi."Halletmem gereken şeyler var Çok oyaladın beni."
Şakacı bir tavırla kaşlarımı çattım." Kovuyor musun lan beni?."
" Hep sen mi işim var deyip başından atacaksın. Nasıl bir şeymiş gör bakalım."
" İyi." dedim yalandan sert çıkardığım sesimle. Ayağa kalkıp ceketimi düzelttim." Kovulduğum yerde durmam ben."
Gözlerini kısarak bana baktı." Trip atacağına git de şu işi hallet."
" Tamam." Arkamı dönüp kapıya ilerlerken," Akşam da benim işim var haberin olsun." Dedim. Akşam için plan yapmıştık.
" Bu sefer de o mekana gelmezsen elimden kurtulamaz sın. Söz verdim adamlara." Sinirlenerek sesini yükselttiğinde kapıyı açmıştım. Kaç gündür yeni bir mekana gitmek için ısrar ediyordu ve beni tanıştıracağı arkadaşları vardı. " Düşüneceğim Mirza."
" Düşün, aşık çocuk." Beni sinir etmeye çalışıyordu. Attığı yemi yemedim." Huysuzun tekisin."
Kapıyı kapatıp dışarı çıktım. İçimdekileri döktüğüm için rahatlamıştım. Ve araştırmam gereken biri vardı.
...
Ofisimden çıktığımda saat 4:32 'yi gösteriyordu. Arabama binip kemerimi taktım ve çalıştırmadan önce telefonumu elime aldım. Gelen bir iki bildirime göz gezdirdikten sonra aramalara girdim. Sadık amcayı arayıp teşekkür etmeye vaktim olmamıştı bu gün.
Numarayı tıklayıp hoparlöre aldıktan sonra telefonu yanıma koydum. Arabayı çalıştırıp yola çıkarken üçüncü çalışta arama cevaplandı." Selamün aleyküm." dedi benden önce Sadık amca.
"Aleyküm selam. Tuğkan ben Sadık amca."
" Tuğkan mı?." dedi hatırlamaya çalışır gibi. Bir iki saniye sonra," Ha tamam, tamam. Hatırladım şimdi. Nasılsın, bir ihtiyacın yok inşaallah."
" Yok hayır, bir ihtiyacım yok.İyiyim de,siz nasılsınız?."
" Sağol, bende iyiyim çok şükür."
"Ben aslında size teşekkür etmek için aramıştım. Malum o gün bana karşı çok anlayışlıydınız. Doğru düzgün teşekkür edememiştim size."
" Lafı bile olmaz oğlum. Sen daha fazla mahçup hissetme kendini."
" Yine de teşekkür etmeden duramadım. Rahatsız ettiysem kusura bakmayın lütfen."
" Rahatsız etmedin Tuğkan.Hatta müsait misin sen şu an?."
"Evet, müsaitim. Niye sordunuz?."
" İstersen gel biraz sohbet edelim seninle. Tam olarak tanışır, konuşuruz." Böyle bir teklifte bulunmasını beklemiyordum. Teşekkür eder kapatırım diye düşünüyordum. Fakat başka bir planım yoktu.
" Olur. Nereye geleyim?." dedim daha fazla düşünmeden.
"Mahallede ki Ebu Bekir Camisini biliyor musun?."
" Evet."
" Oradayım ben şimdi. İstersen oraya gel, ezana da az kaldı. Namazımı kılarım öyle geçeriz eve."
Bir iki saniye duraksadım. Sadık amcanın iyi bir insan olduğunu anlamıştım ama dindar biri olduğunu yeni fark ediyordum. Bu aralar dindar insanlara her zamankinden fazla rastlıyordum.
" Tamam Sadık amca. On dakikaya oradayım." diyerek telefonu kapattım. Dakikalar sonra arabayı caminin önünde park edip, bahçenin içine girdim.
Geniş ve yem yeşil bir bahçesi vardı. Ağır adımlarla camiye doğru yürürken ezan okunmaya başladı. Çoğu zaman herkesin duyduğu ama hiç bir zaman dikkatlice dinlemediği arapça sözler doldu kulaklarıma. Attığım ağır adımları sonlandırarak caminin büyük kapısının önünde durdum. İçeri girmeden öylece durdum orada.
Eski hatıralar geldi gözümün önüne ansızın. Dokuz on yaşlarındaydım, birilerinden kaçıyorduk kaçıyorduk Mirza ile, koşa koşa turluyorduk mahallenin sokaklarını. O yaşlarımız da ikimizde ele avuca sığmazdık, durmadan bir yaramazlık yapar mahallede bizden büyük olan abileri kızdırırdık. Günün sonunda bir sürü azar işitirdik, yinede uslanmazdık.O zaman ne yaptığımızı hatırlamıyordum ama paçamız tutuşmuş olmalı ki yine kaçmakta bulmuştuk çareyi. Eve gidersek annelerimizin kızacağını bildiğimizden şimdilik saklanacak bir yer arıyorduk kendimize.
En sonunda soluk soluğa durduğumuzda Mirza her şeyin benim suçum olduğunu söyleyerek söylenmeye başlamıştı. İki küçük çocuk olarak sataşmıştık birbirimize. Ben sinirlenip Mirza'nın yanından biraz uzaklaşmış şimdi önünde durduğum caminin bahçesinde ki kaldırım taşlarının üzerine oturmuştum. Mirza'da gelip benden biraz uzağa oturmuştu. Konuşmadan otururken camiden yaşlı bir adam çıkıp yanımıza gelmişti. Önce ne olduğunu sormuştu ikimize, küstüğümüzü söyleyince ne yapıp etmiş bizi barıştırmıştı.
Çok sevmiştim o adamı çocuk aklımla, beyaz sakalları ve gülünce kısılan gözleri ile çok tatlı bir dedeydi. Bizi caminin içine götürmüş ve peygamberler ile ilgili hikayeler anlatmıştı. Babalarımız hiç camiye gitmezdi,böylelikle bizde gitme gereği duymazdık.Fakat ailelerimizden dinlemediğimiz hikâyeler ilgimizi çekmişti ve o yaşlı adamı sevmiştik.O günden sonra Mirza ile ara sıra gider o yaşlı dedenin anlattığı şeyleri dinlerdik. Yorulduğu muz, sıkıldığımız zaman uğradığımız güvenli bir limandı bizim için bu cami.
Aradan iki üç ay geçmişti ki hayatımızda büyük değişiklikler oldu ve bu cami eski bir hatıra olarak kaldı zihinlerimizde. Yanından geçerdim bazen ama içeri girmek zor gelirdi. O yaşlı adamın öldüğünü duymuştum günün birinde. Cenazesine gitmek istemiştim ama koşullar imkan vermemişti.
Şimdi görünce tekrar bu camiyi,hüzünlenmiştim. On yaşındayken ne zaman gelsem buraya kendimi güvende hissederdim.Hala aynı hissediyordum. İçeri girmediğim hâlde üzerime garip hisler çöreklenmişti. Camiye girmedim. Onun yerine bir kaç adım ötemde duran banka bıraktım kendimi. Başımı semaya kaldırdım usulca, kulaklarımda ki ezan ile gökyüzünün berraklığını izledim.
Gökyüzü insana huzurlu hissettiriyordu. Baktığında insani hayrete düşüren saf temiz bir güzelliği vardı. Hiç bozulmayan bir düzeni vardı doğanın. Düşününce, bir ağaçta bile çok büyük sırların saklı olduğunu fark ediyordunuz. Her şey düşünmekle başlıyordu. Düşünmekten kaçıyorduk lakin. Daha doğrusu kaçıyordum. İnandığım dini yaşamadığımı biliyordum, ailem böyle yetiştirmişti beni ve ben bunu nadiren sorgulardım. Ama her ne olursa olsun Müslümandım ve Allah'ın varlığına inanıyordum. Etrafıma baktığımda, Allah'ın yarattığı şeylerin ne kadar mükemmel olduğunu görüyordum.
İnanıyorsam neden yaşamıyordum? Bu sorunun cevabı zihnimin derinliklerinde bir yerdeydi.
Fakat kabullenemiyordum.
Bu sorgulma her zaman kafamın içinde duruyordu ve böyle anlarda beni sıkıştırıyordu. Düşüncelerim bana ağır gelince derince iç çekip kafamı eğdim. Biraz sonra dinlediğim ezan sonlandı.Ezan ne diyordu bize? Ne anlatıyordu? İlk kez merak ettim bu soruyu.
Buraya neden geldiğimi unutarak oturdum o bankta bir süre. Düşünceden düşünceye sürüklendim.Beni kendime getiren şey ise omzumda hissettiğim el oldu.
"Tuğkan?." dediğini duydum Sadık amcanın. Sesini duyduğum gibi ayağa kalkmak için harketlendim ama omzuna bastırarak beni durdurdu ve yanıma oturdu." Niye gelmedin içeriye?."
"Ben.." dedim lafı ağzımda geveleyerek. Kafamı ona çevirip içimden geçeni söyledim" Çekindim biraz açıkçası."
Yüzüme bakarak kaşlarını kaldırdı." Çekinme oğlum, Allah'ın evine girmekten çekinilir mi? En son çekineceği şeydir bir insanın Allah'a sığınması. Rabbimiz o bizim, şah damaramızdan bile daha yakın bize. Günaha girmekten çekin, Allah'ı kızdırmak tan çekin, her türlü kötü şeyden çekin ama Rabbinin evine girmekten çekinme Tuğkan." dedi yumuşak bir tavırla. Babacan bir tavırla gülerek omzuna vurdu." Anlaştık mı?."
İstemsizce gülümsedim." Anlaştık Sadık amca."
"Hadi o zaman." diyerek ayağa kalktı. " Bir çay ikram edeyim sana."
" Zahmet olmasın size."
"Ne zahmeti oğlum, ikram etmek sevaptır hem. Sevap kazanmak insana zahmet verir mi hiç. Duymayayım bir daha."
Onaylayarak kafamı sallarken ayağa kalktım." Arabam dışarda."
Beraber bahçeden dışarı çıkarken Sadık amca evinin yerini tarif etti. Mahalleyi iyi tanıdığım dan neresi olduğunu hemen kavradım.
Sadık amcanın evine geldiğimizde sohbetimiz derinleşti. Bu adam ile sohbet etmekten keyif aldığımı fark ettim. O kadar yumuşak ve samimi bir adamdı ki yanında hiç gerilmiyordum. Şimdi olmasa da belki aklımı kurcalayan, beni sıkıştıran soruları sorardım ona. Sorularıma özenle cevap vereceğine emindim.
Bir çukurun içindeydim sanki, o çukurdan çıkmak için bana güven veren bir ele ihtiyacım vardı sadece.
....
Selamün aleyküm.
Bu sefer erkek karakterden okuduk.
Düşünceleriniz belirtmeyi unutmayın lütfen.
Oy kullanırsanız beni çok mutlu edersiniz.Allah'a emanet olun.
❤️🤍💮
|
0% |