Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1.Bölüm

@gzngsvg

Yine benn, geldim. 


 


Bu bölümü atıp kaçıyorum.


 


Umarım yolumuz uzun ve çok güzel geçer ben buna inanıyorum.


 


Neyse ayçiçeklerim,


 


Keyifli okumalar; 


 


🌻


 


Akrep ve yelkovan acımasızca dönüyordu, zaman işliyordu.


 


"Serçe kalk artık şu yataktan!" Dedi babaannem. Uyanıktım sadece saate baktım.


 


"Kalktım Neboş! Yeter ya her sabah aynı dırdır!" Dedim. Yataktan kalktığımda kapıya doğru ilerledim.


 


"Geç kalacaksın! İnsan ilk iş gününe geç kalır mı?" Diye sordu Babaanem. Biri o'na iş yerimin evin tam karşısında olduğunu söylemeli.


 


"Geldim Neboş, he söyle canım." Dedim. Mutfağa girdiğimde kahvaltı hazırdı.


 


"Geç kalacaksın!" Dedi babaannem. Güldüm.


 


"İş yerim kapımın önünde biliyorsun değil mi?" Diye sordum. Başındaki yazmayı düzeltti.


 


"Yüzünü yıkadın mı?" Diye sordu babaannem. Tabii ki hayır.


 


"Evet." Dedim. Sofraya oturacakken terliği karnıma yememle durdum.


 


"Git yüzünü yıka gel! Gece boyu-"


 


"Gece boyunca şeytan yüzüme işedi! Allah aşkına Neboşum, o kadar insan varken şeytan gelip niye yüzüme işesin!" Dedim sitemle. "Her sabah aynı tartışma, bıktım ya!" Ayaklarımı sürte sürte odama geri gittim, elimi yüzümü güzelce yıkayıp üstümü değiştirmek için dolaba baktım.


 


Güneş tam tepedeydi, hava sıcaktı ve ben pantolon giymek istemiyordum. Ayçiçeği desenli diz üstü pileli sarı elbisemi bedenime geçirdim, babet çorap giydiğimde aynadan kendime baktım.


 


Makyaj masasının üstünden makyaj çantamı ve küçük aynayı aldığımda odadan çıktım. "Bak sırf dırdır etme diye üstümü giyinipte geliyorum!" Diye bağırdım. Kapı alacaklı gibi çalındığında mekanın diğer sahibi aramıza teşrif etti. "Bence açmayalım, Nergis geldi çalar çalar gider!"


 


"Aç kız kapıyı!" Dedi babaannem. Başımı hayır anlamında salladım.


 


"Banane ya! Ben onlara gittiğimde kapıyı açması 10 dakika sürüyor! Kalsın dışarıda!" Dedim. Salonda durdum, terlik mutfak kapısından süratle çıkıp kapıya çarptı. "Babaane terliği nasıl bu kadar isabetli geliyor? Anlamıyorum! Hem abim nerede!"


 


"Serçe! Aç kapıyı kız!" Dedi Gökhan abim. Abim mi kapıda? Kapıyı açtığımda abim çantasını kucağıma yerleştirdi. "Kahvaltı hazır mı?"


 


"Sanada günaydın Gökhan, nasılsın?" Diye sordum. Mavi gözlerini bana çevirdi.


 


"Askerlik arkadaşın değilim Bücür!" Dedi Gökhan abim. Çantasını yüzüne fırlattım.


 


"Sensin be Bücür!" Diye bağırdım. Başını önüne eğdi ve babaannemin terliğini eline aldı, hızla mutfağa koştuğumda peşimden koşmaya başladı. "Dede! Yardım et!"


 


"Rahat bırakın torunumu!" Dedi Dedem. Babaanemin arkasına saklanıp abime dil çıkardım.


 


"Serçe!" Dedi Gökhan abim. Oflayarak kahvaltı sofrasına oturdum, bir yandan makyajımı yapmaya başladığımda Abim sürekli eşyalarımı karıştırıyordu. Fondöteni eline aldığında incelemeye başladı. "Bu ne badana boyası mı?"


 


"Evet abi odanı boyamak için aldım." Dedim. Fondöteni elinden alıp tenimin üstüne sıktım, sünger yardımıyla güzelce yüzüme yedirdim.


 


Maskarayı eline aldığında kapağını açtı. "Bu ne ise yarıyor?"


 


"Kirpikleri kıvırıyor ve siyaha boyuyor." Dediğimde makyaj çantama geri attı.


 


"Saçmaymış." Dedi. Maskarayı elime aldığımda dikkatlice kirpiklerime sürmeye başladım. Abim ağzımın içine yaklaştığında maskaraya bakıyordu. "Aha valla boyuyor kız!"


 


"Öküz müsün abi! Hiç mi sevgilin olmadı?" Diye sordum. Elini sandalyemin arkasına yerleştirdi.


 


"Olması mı lazım!" Dedi Gökhan Abim. Derin nefes verdim. "Aboo kalem lan!" Eyelineri eline aldığında kapağını açtı, ucu ile masayı çizmeye başladığında çığlık attım.


 


"Abii!" Diye bağırdım. Eyelinerin ucu bükülmüştü. "Naptın ya!" Hızla elinden aldığımda sinirle masadan kalktım. "Konuşmuyorum seninle!"


 


"Harbi mi?" Diye sordu. Orta sehpanın üstünde olan telefonumu elime aldım. "Kız gerçekten küstün mü? O'na göre kurban keseceğim."


 


"Serçe birşeyler yeseydin kızım." Dedi Dedem. Sinirle soludum.


 


"Yemeyeceğim dedeciğim torunun iştah bırakmadı!" Dedim. Ayakkabılıktan beyaz spor ayakkabımı aldığımda krem portmantodan beyaz çantamı aldım, ayakkabılarımı ayağıma giydiğimde evden çıktım. Dışarısı çok güzeldi.


 


Etrafa baktığımda Kokoyu aramaya başladım. "Koko! Gel kızım!" Yavaşça bahçeden çıktım. "Gel pisi pisi." Arabaların yanına doğru baktım. "Koko, nerdesin kız."


 


Mahalleyi inleten bir kedi sesi duyuldu, o arabaya doğru ilerlediğimde ses arttı. "Kız Serçe napıyorsun kızım?" Diye sordu Fevzi amca. Bizim bakkalda çalışıyordu, hayır bakkal bizim değildi. Bakkalın adı Bizim bakkaldı.


 


"Koko'nun sesi geliyor ama kendisi yokta arıyorum." Dedim. Bir dizimi yere sabitleyip arabanın altına baktım, Koko bembeyaz teniyle arabanın altındaydı. Patisine birşey batmıştı, patisini yalıyordu. "Noldu sana?" Elimi uzattığımda tırmaladı. Elimi geri çekmedim. "Gel bak bende mama var hadi gel kızım seni tedavi edelim."


 


"Biz bu kızın hayvan sevdasını ne yapacağız?" Cıvıl cıvıl bir kadın sesi geldi.


 


"Kız Nergis konuşmada gel de yardım et alalım." Dedim. Elbisem açılıyordu yavaşça yerimden doğruldum. "Bu arabanın sahibi kim?"


 


"Yeni taşınan kiracı, senin dükkanın üstündeki apartmanın 2.katı 4.daire." Dedi Fevzi amca. Maşallah maşallah herkesten haberi var.


 


"Helal olsun Fevzi amca, herkesi tanıyorsun." Dedi Nergis. Başımı kaldırıp Nergis baktım, hello kitty şeklinde pijama takımı ve dağınık topuzu ile uykudan yeni kalkmıştı. "Bakma yataktan çıktım! Abim olacak hödük zorla kaldırdı!"


 


"Siz burada bekleyin ben kiracıya söyleyeyim arabayı çeksin, yazık Koko'ma." Dedim. Hızla apartmana girdim. 2 kata çıktığımda daire 4'ün kapısını çalmaya başladım.


 


Kapıyı çalmama rağmen kimse açmıyordu, kapı aniden açıldığında kapıyı açan kişiye baktım. Belinde gri havlu olan bir erkek. Evet vücut kasları ortadaydı. Hızla sırtımı döndüm.


 


"Kusura bakmayın, acilen arabanızı kapının önünden çekmeniz lazım! Çok acil hemde, ölüm kalım meselesi!" Dedim. Adam birşey demedi.


 


Birkaç dakika sonra kapının kapanma sesi geldi, Adam önümde yerini aldığında peşinden inmeye başladım.


 


Altına siyah şort üstüne ise gri tişört giymişti, ha birde ayak parmaklarında olan parmak arası terlik. "Kaç yaşındasınız? Evli misiniz? Evli olsaydınız kapıyı Eşiniz açardı, okuyor musunuz?" Diye sordum. Adam demir kapıyı açtığında Nergis çığlık attı.


 


"Sancak abi!" Dedi Nergis. Adamın boynuna sarıldığında arabanın yanına gidip eğildim.


 


"Hadi güzelim gel lütfen pansuman yapalım canın yanıyor biliyorum." Dedim. Elimi uzattığımda o'na zarar vereceğimi düşündüğü için tırmaladı, elimi hızla çektim. "Lütfen sonra sarılın, Koko'nun yarası ciddi olabilir. Normalde asla beni tırmalamaz, kimseyi tırmalamaz." Adam gözlerime baktığında yavaşça arabasının yanına geldi, sürücü koltuğuna geçtiğinde birkaç adım geriye gittim. Arabayı ileriye çektiğinde Koko gözlerimin önündeydi.


 


Bembeyaz teninde kanlar vardı ağzı kanıyordu. Hızla kucağıma aldığımda çantamdan dükkanın anahtarını çıkardım.


 


Hızla dükkanımın kapısını açtığımda koşarak muayene odasına girdim, Koko'yu muayene yatağına yerleştirip hazırlıklarıma başladım.


 


Ellerimi güzelce yıkayıp eldiven taktım. "Koko, sana noldu kızım?" Diye sordum. Dişlerine bakmaya başladım, ağzındaki kan durmuştu. "Ağzına mı vurdular?" Patilerine baktım, dikkatlice zımbayı çıkardığımda patisine pansuman yaptım.


 


"Demek caniler seni dövdü." Dediğimde elimin üstünü birkaç kez tırmaladı. "Canımı yakmıyorsun Koko, şimdi sen biraz uyu tamam mı? Bende etrafı toplayayım bugün yeni müşteriler geldiğinde burayı pis görmesin." Koko'yu yavaşça kucağıma aldığımda muayene odasından çıktım.


 


Merdivenli kedi yatağına bıraktığımda Koko sırtını yalamaya başladı. Evet burası benim evimdi.


 


Benim evim hayvanlardı, benim evim hayalimdi. Benim hayallerim gerçekleşmişti. Veteriner olmuştum, kendime bir dükkan bile açmıştım. Hayallerinden koşan genç bir kadın olarak başarmıştım.


 


Babamın hayvansever kızı Veteriner olmuştu, hayvanlarla iç içe.


 


Minicik bir dükkanda aslında; girişten sonra her iki duvarda karşı karşıya dört tane kedi yatağı bulunuyordu. Hayvan oyuncakları, mamaları, yatakları, yemek yeme kapları bile vardı.


 


Arka tarafta ise muayene odası. Huzuru ve sessizliği hissediyordum. Elimdeki eldivenleri çıkardığımda yavaşça masama oturdum.


 


Hızla masamı düzenledim, kapıya sürekli baktığımda müşteriler sırayla gelmeye başladı. Çoğu mahallemin insanıydı.


 


Sevgi mahallesinin insanları çok güzeldi, hayvan sevgileri, birbirine olan bağları ayrı bir hoştu. Bu mahallede komşuluk bağı kardeşlik bağına dönmüştü, herkes birbirini tanırdı.


 


"Serçe!" Dedi Nergis. Kapıdan girdiğinde yarın için planımı oluşturup randevularıma baktım. "Akşam bizimkiler toplanıyor geleceksin değil mi?" Telefonumdan saate baktığımda saat öğlen 4'tü.


 


"Tepede mi? Yemekten sonra evet." Dedim. Masamın üstünden çantamı ve telefonumu elime aldım. Ayağa kalktığımda Nergis gününü anlatıyordu.


 


"Doktor çok yakışıklıydı görmen lazım! Ben stajyer olmayı sevdim ya! Taş gibi doktorlarla konuşuyorum harika!" Dedi Nergis. Dükkanın kapısını kilitlediğimde eve doğru yürüdüm. "Neyse aşkom ben eve geçiyorum tepede buluşuruz."


 


"Tamam canım görüşürüz." Dedim. Nergis evine doğru gittiğinde arkadan biri ismimi söylüyordu.


 


"Serçe." Dedi sert ses tonuna sahip adam. Sırtımı döndüğümde sabahki adamdı, dağınık saçlı. Sakalsız yüzüyle karşımdaydı, sert bir vücudu vardı kaslarından dolayı.


 


"Adımı nereden biliyorsunuz? Neden çağırıyorsunuz? İsmimi neden söylediniz?" Diye sordum. Kıkırdadı. Yeşil gözlerini gözlerime dikti.


 


"Sabah kapımın önünde bunu düşürmüşsün." Dedi adam. Avucunda olan bilekliğe baktım, Nergis'in doğum günü hediyesiydi bileklikte ismim yazıyordu. "Önemlidir diye düşündüm."


 


Avucunun içinden bilekliği aldım. "Teşekkür ederim adam bey." Dedim gülerek. Sırtımı döndüğümde eve doğru ilerledim.


 


"Sancak, ismim Sancak." Dediğinde omzumun üstünden yüzüne baktım.


 


"Serçe, ismim Serçe." Diye karşılık verdim. Bahçeye girdiğimde sofra dışarıya kurulmuştu, normalde abim öğlen yemeklerinde olmazdı hayırdır buna?


 


"Sen hayırdır lan abi bozuntusu!" Dedim tam yanına oturup sarmaları tabağıma doldurdum.


 


"Seninle konuşmak istiyoruz." Dedi Babaanem. Sarmaları ağzıma atmaya başladım. "Bak kızım, bu zamana kadar hep bir aradaydık birlikte düştük birlikte kalktık, isteklerinizi her koşulda yerinize getirdik. Şimdi senden tek birşey isteyeceğim."


 


"Hanım dur hele önce konuyu anlat ona." Dedi Dedem. Kaşlarım havalandı. "Bizim bu Neboş son zamanlarda babanı rüyasında görüyormuş, ondan tek birşey istediğini söylüyormuş senin bir kere bile olsa onların mezarına gelmeni."


 


Yediğim yaprak sarma boğazımda kaldı, öksürmeye başladım. Abim sırtımı oksamaya başladığında su bardağını bana uzattı, suyu dikkatlice içtiğimde derin nefes aldım.


 


"Kızım artık şehit olduklarını kabul etmen lazım, onları görmen lazım. 7 yaşından beri birkez bile gitmedin. Şuan 24 yaşındasın." Dedi babaanem. Gözlerim doldu. "Bir kere gitsen ne olur ki?"


 


"Gitmiyorum! Siz onların öldüklerini kabul ettiniz ama ben etmiyorum! Onlar ölmedi! Yaşıyorlar. Bende diyorum babaanem öğlen yemeğini niye 4'te hazırladı, kusura bakma babaane ben o mezarlığa gittiğimde öldüklerini kabul etmiş olurum!" Diye bağırdım. Hızla yerimden kalkıp bahçeden çıktım.


 


"Serçe! Serçe!" Dedi Gökhan abim. Gözyaşlarım süzülmeye başladı, adımlarımı hızlandırdım. Abim birden kolumu tuttuğunda durmamı sağladı. "Niye böyle yapıyorsun? Neden onları üzüyorsun güzelim."


 


"Gitmeyeceğim abi! Oraya Gitmeyeceğim benim ailem ölmedi siz anlamıyorsunuz!" Diye bağırdım. Abimin bakışı bile babama benziyordu. Dağınık siyah saçları ve mavi gözleri, vücut yapısı bile babam gibiydi. Şekilli burnu, kalın dudakları. O babamın oğluydu. "Siz onların için hâlâ üzülüyorsunuz ama onlar ölmedi bunu anlamıyorsunuz?"


 


"Öldüler Serçe!" Diye bağırdı. Kollarımı var gücüyle sıkmaya başladı. "Bizim ailemiz yok! Bizim annemiz ve babamız vatanımız için şerefle şehit oldular! Anla bunu, doğum günlerinde onları artık kapıda bekleme. Çünkü yoklar."


 


"Varlar." Hıçkırdım. Hızla ondan uzaklaştığımda eve doğru koşmaya başladım, eve girdiğimde koşarak odama doğru ilerledim.


 


"Serçe! Dur abiciğim!" Dedi abim sesi geliyordu. Odama girdiğimde kapıyı peşimden kilitledim, kapının önünde diz çöktüğümde dizlerimi kendime çektim.


 


"Anne siz ölmediniz biliyorum ben." Başımı dizime gömdüm. "Sizi çok özlüyorum ben."


 


"Serçe aç kapıyı abiciğim hadi güzelim." Dedi Gökhan abim. Hıçkırıklarımı tutmaya çalıştım. "Bazı şeylere alışmak lazımdır, yokluklarına mesele. Fotoğrafları bizde anı olarak kalabilir." Odamın duvarlarına baktım annemle babamın fotoğrafı vardı. "Ama varlıkları yok, ruhen bizimle ama bedenen değiller Serçe. Onlar yoklar, acı bizim kaderimiz. Bak 24 yaşındasın hâlâ alışamadın, ben 29 yaşındayım ben bile alışamadım ama biliyorum onlar artık yoklar."


 


"Varlar!" Diye bağırdım. Birkez daha hıçkırdım. Varlar değil mi?


 


"Serçe, lütfen yerde oturma. Sonra hasta oluyorsun Güzelim." Dedi Gökhan abim. Komodin çekmecesinden kablolu kulaklığımı aldım, çantamdan telefonumu aldığımda şarkı açıp kulaklıkla dinlemeye başladım.


 


Ağır ağır iyileşiyor


Bağır çağır yaralarım.


Bir yanım masum çocukluğum.


Bir yanım çıkmaz sokak anne.


 


Vazgeçmek istemiyorum


Kendimce direniyorum


Bir yanım hâlâ savaşıyor


Bir yanım çoktan yenik anne


 


Anne, beni anlayan yok


Omuzumda yüklerim çok


Seninkinde yer kaldıysa


Başımı koysam biraz anne


 


Anne, derdim dağlardan çok


Sorma hâlimi, hiç gücüm yok


Elinde derman kaldıysa


Başımı okşa biraz anne


 


Hayal ettim. Annemin başımı okşamasını hayal ettim, öyle olmalıydı. Başımı biri okşadı, başımı kaldırdım.


 


Babam bembeyaz kıyafetle karşımdaydı yere oturduğunda başımı dizlerine yerleştirdim. Saçlarımı okşamaya başladı.


 


Zihnimden silinen sesini duymak istedim. "Baba." Dedim. Sustu sadece saçlarımı okşadı, hayali bile güzeldi.


 


"Serçe'm." Dedi Gökhan abim. Gözlerimi hızla araladım babamın hayali gitmişti. Kulaklığı kulağımdan çıkartıp ayağa kalktım, aynanın karşısına geçip yüzümdeki makyajı ıslak mendille sildim.


 


Telefonu elime aldığımda odanın kapısına doğru ilerledim, kilidi açtığımda kapı açıldı. Abim gözlerime bakıyordu. "Ben Nergis'lerde kalacağım beklemeyin." Dedim. Yanından geçip ilerlemeye başladım.


 


"Serçe." Dedi Abim. Derin nefes aldım, evden çıktığımda babaanem ve Dedem büyük sedirde oturuyordu.


 


Bahçeden çıktığımda mahallede yürümeye başladım, Fevzi amca bakkalın önündeki manav reyonunu düzenliyordu. "İyi akşamlar Kızım." Dedi Gülerek.


 


"İyi akşamlar Fevzi amca." Dedim. Bakkala girdiğimde etrafa baktım, dolaptan bir şişe kola alıp kapağını kapattım.


 


"Yüzünden düşen bin parça hayırdır kızım?" Diye sordu Fevzi amca. İki paket çekirdek aldığımda tebessüm ettim.


 


"Her zamanki konu yine yemek sofrasındaydı." Dedim. Fevzi amca aldıklarımı poşete koydu. Elimi cebime attığımda yanımda para yoktu. "Parasını sonra versem olur mu? Abim birazdan gelip sigara alır zaten ondan alırsın."


 


"Sorun yok kızım." Dediğinde son kez iyi akşamlar diyip bakkalın kapısına doğru ilerledim, kapıdan Sancak bey girdiğinde başımı kaldırıp gözlerine baktım.


 


Başımla selamlayıp yanından geçtim. "İyi akşamlar Serçe." Dediğinde cevap vermedim. "Nergis'lere mi gidiyorsun?"


 


"Nergis'le tepeye çıkacağız akşam onlarda kalacağım yani hayır. Hem gitsem nolacak ki?" Diye sordum. Kapıdan çıktım. "Hayır yani gidersem de giderim insanlar neden sürekli bunu soruyor, biz Nergis'le ile çocukluktan beri kardeş gibiyiz zahmet olacak gideyim. Zaten aramızda 5 dakikalık yol var."


 


"Serçe abla yine delirdi." Dedi Murat. Durdum ve top sektiren Murat'a baktım.


 


"Ne zaman delirdim ben be?" Diye sordum. Poşeti kaldırıma bıraktım, Sultan abla camları siliyordu. "Kolay gelsin Sultan Teyze."


 


"Sağol kızım." Dedi Sultan Teyze. Murat'ın karşısına dikildim.


 


"At bakayım Murat, tek kale maç yapalım." Dedim. Murat topu attığında hızla yakaladım. "Kaça kadar sektiririm sence?"


 


"Valla Serçe abla en son sorduğunda 25 tane yapmıştın şimdi 30 diyorum." Dedi Murat. Topu sektirmeye başladığımda Murat saymaya başladı. "7,8,9,10,11,12..." sektirirken saniye başı yön değiştiriyordum. "28,29, 30,31." Oflamaya başladı. "Tamam Serçe abla yeter ya, annem akşam ezanında evde ol dedi çocuklarla maç yapacağız gitmem lazım."


 


Topa son kez sertçe vurduğumda top yukarıya doğru çıktı, çıktığı gibi rüzgarla yön değiştirdi. "Gidiyor, gidiyor." Aniden yere indiğinde Mehmet Amca'nın ayağına geldi.


 


"Serçe!" Diye bağırdı Mehmet Amca. Kaldırımdan Poşeti aldığımda Mehmet amca bastonunu salladı.


 


"Ama Mehmet amca, senin orada ne işin var. Niye tavla oynuyorsun, binanın altında? Suçlu ben değil sensin oynama." Dediğimde Mehmet amca ayağa kalktı. "Murat benim bir sözüm vardır hatırlıyor musun?"


 


"3 diyince kaçıyoruz." Dedi Murat. Birkaç adım geriye gittik. "3!" İkimizde koşarak oradan uzaklaştığımızda Sultan teyze'nin kahkahası mahalleyi doldurdu. Arkamdan deli kız dediğini işittim.


 


Nergis'lerin turuncu apartmanın önüne geldiğimde bağırdım. "Nergis! Nergis!" Diye bağırdım. Senem Teyze cama çıktı. Senem Teyze, Nergis'in annesiydi. Bana kızım diyordu.


 


"Geldi bizim deli!" Dedi Senem Teyze. Güldüm.


 


"Senin şu Pakize kızın nerede Senem Teyze?" Diye sordum. Faruk abi cama çıktı.


 


"Bana bak bir daha bağırırsan sesini kopartırım." Dediğinde yüzümü buruşturdum. Faruk abi, abimin arkadaşıydı ve biz asla anlaşamayız.


 


"Nerrrrr-" daha fazla bağırdım. "Giiiiissss!" Dediğimde Nergis cama çıktı.


 


"Kulağımı sik-" Dediğimde abisine baktı. "Ulan akşam yemeğini yemeyecek miydin? Niye erken geldin?"


 


"Keyfim, bak çekirdek ve kola aldım. Bardaklar senden al gel çabuk şurada bekliyorum." Dedim. Kaldırıma oturduğumda çekirdeğin ağzını açıp çıtlamaya başladım. "Yani ben çok konuşmuyorum ki? Sadece arada kendi kendime konuşuyorum o'da suç mu?"


 


"Fatma Teyze'nin zili kaç?" Diye sordu biri. Derin nefes verdim.


 


"2, ama ben yaramazlık olsun diye zillere basıp kaçıyorum." Dediğimde gülme sesi geldi. "Gülmeyin lütfen kendime eğlence çıkartıyorum, bu yüzden mahalleli bana deli dolu der."


 


"Enerjine hayran kaldım Serçe." Dediğinde sırtımı döndüm. Tam başımın üstündeydi, Sancak.


 


"Teşekkürler." Dedim. Nergis söylene söylene kapıdan çıktı.


 


"Hayır yani süslensem kızıyorlar, pasaklı çıksam yine kızıyorlar. Dışarıya çıksam neden çıkıyorsun, çıkmasam neden çıkmıyorsun. Ev işi yapsam o öyle olmaz, başım ağrıyor telefondandır o!" Dediğinde güldüm. "Bir bende mi bu sorunlar var?"


 


"Yoo bende de var. Sen her sabah kıçına terlik yiyiyor musun?" Diye sordum. Nergis kot elbisesini düzeltti.


 


"Merhaba Sancak abi." Yerimden kalktım. Nergis'in yanına gittiğimde Nergis gözlerime baktı. "Sen ağladın mı?"


 


"Boşver beni, yine abin mi?" Diye sordum başını salladı.


 


"Seninde babaanen değil mi?" Diye sordu. Başımı salladım. Nergis koluma girdiğinde birlikte ilerlemeye başladık. "Hoşcakal Sancak abi!"


 


"Hoşcakal Nergis." Dedi Sancak. Nergis'le birlikte tepeye doğru yürümeye başladık.


 


"Hâlâ aynı konuda baskı yapıyorlar değil mi?" Diye sordu. Başımı salladım.


 


"Gerçekten yapamıyorum Nergis, biliyorsun ne kadar gitmek istediğimi ama yapamıyorum." Dedim. Nergis yanağımdan öptü.


 


"Biliyorum canım, bak ne zaman istersen gidebilirsin yanında olurum." Dedi Nergis. Güldüm. "Ha bizimkiler bizi haşlayacak biliyorsun değil mi? Sabahtan beri neden gruba girmiyoruz diye yazmışlar gir bak mesajlara." Gülerek telefonumu açtım.


 


Uygulamaya girdiğimde gruba girdim.


 


Kumarhane gülleri; 


 


Ferdicik: Bizim Serço ve Nero nerede?


 


Ferdicik: Hayır yani tepedeyiz ortada yoklar!


 


Beyinsiz Yakup: Acaba 49 kere kaçırılıp ardından gül bahçesine gidip kola mı içiyorlar! Ya da çikolata komasına girmişlerdir.


 


Beyinsiz Yakup: Yoksa evlendiler miii? 🫣


 


Puşt Selim: Yok nenenin amı!


 


Yasemin Çiçeği: Yakup sende beyin aramaktan ben yoruldum sen beyinsiz olduğunu göstermekten bıkmadın göt herif!


 


Ferdicik: abii harbi bu çocukta beyin sıfır!


 


Puşt Selim: Arkadaşlar çocuğa beyinsiz diyorsunuz ama hatırlatırım Boğaziçi üniversitesine tam burslu girdi, sınavda neredeyse tam puan yapıyordu.


 


Beyinsiz Yakup: Hepsi felsefe ve matematik yüzünden! İsyana çıkacağım lan!


 


Beyinsiz Yakup: Serço'm nerede? Serçe Serçe havada yumurtası tavada!


 


Oğlum ne biçim cümle ya?


 


Hem siz çocuğa neden beyinsiz diyorsunuz ayıp.


 


Saudade: O sırada telefonunda beyinsiz yakup diye kaydeden Serçe.🤣🤣


 


Puşt Selim: puhajahahah 


 


Ferdicik: Şaka mı???


 


Yasemin Çiçeği: ksksksksjw 😂😂


 


Beyinsiz Yakup: ayıp oldu Serço'm yakışmadı. Benden sana -2 puan


 


Tepeye geldiğimde manzaraya baktım, bütün sevgi sokağı ayağımızın altındaydı. Yasemin kilimi sermiş oturmuştu, önünde cipsi poşetleri ve saklama kabı vardı. Yanında Ferdi. İkisi telefona bakıyordu.


 


Yavaşça yanlarına gittiğimizde kilime oturdum. "Ooo hoşgeldiniz." Dedi Ferit. Bedelli askerlikten yeni gelmişti, siyah kısacık saçları ve dağınık sakalları.


 


"Hoşbulduk da diğerleri nerede?" Diye sordum. Biri aniden belime dokunduğunda çığlık attım. "Ulan Selim!"


 


"Korktun mu?" Diye sordu Selim. Sarı saçlarını geriye attı.


 


"Hayır." Elindeki bira poşetini yere bıraktı. "Yakup nerede?"


 


"Aman anam! Garip anam! Hoşt lan!" Diye bağırdı Yakup. Herkes arkaya baktığında Yakup koşarak yanımıza geliyordu. Peşine köpek takmıştı. "Bak orada hayvan seven kız var o'na git!" Hızla yanıma gelip önümde durdu.


 


Köpek yanıma geldiğinde başını okşamaya başladım. "Aferim oğluma." Dedim. Köpek çimenlere uzandığında karnını okşamam için sırt üstü uzandı.


 


"Kurtardın benim Serço'm!" Dedi Yakup. Yanağımdan makas aldığında güldüm. "Affettim seni iyisin yine!"


 


"Harbi bu çocuk Ödlek!" Dedi Selim. Yakup kilime oturduğunda herkes getirdiklerini kilime serdi. "Eee dükkana müşteri geldi mi?"


 


"Üç tane tek geldi." Dedim. Cipsiyi ağzıma attım.


 


"Dedikodum var!" Dedi Yasemin. Selim herkesin Pet bardağına kola koydu, herkes çekirdeği avuçlayıp çıtlamaya başladı.


 


"Anlat kız! Ne bekliyorsun Ayol!" Dedi Yakup. Yasemin anlatmaya başladı.


 


"Yurdagül teyze var ya, hani Melek diye bir kızı var!" Dedi Yasemin.


 


"Eee!" Dedik hepimiz aynı anda.


 


"He işte o kocaya kaçmış! Hemde bir jandarmaya!" Dedi Yasemin. Bedenimden ürperti geçti.


 


"Dünyada o kadar meslek sahibi insan varken neden jandarmaya kaçtı ki? Saçma." Dedim. Herkes bana baktı.


 


"Meslek ayrımcılığı." Dedi Ferdi. Başımı salladım.


 


"Evet. Mesela ben ne jandarma, ne polis ne de Asker birisiyle evlenirim." Dedim. Çekirdeği çıtlamaya devam ettim. "Çünkü şehit olursa çocuğum öksüz kalır onun ahıyla yaşayamam."


 


"Ama vatan için can feda." Dedi Selim. Başımı salladım.


 


"Bende feda ederim, on canım olsa vatan için feda ederim ama asla çocuğumun ahını taşıyamam. Bak ben öksüz biriyim, annemde babamda şehit oldular ben daha 7 yaşındaydım. Ondan sonra korktum, üniformalı herkesten. Polisler, jandarmalar ve komutanlar asla sevmem."


 


"Valla ben evlenirim." Dedi Yasemin. Olabilir.


 


"Bende." Dedi Nergis.


 


"Renkler ve tercihler şahsa aittir, sen beyazı seversin ben sevmem." Dedim Yasemin'e bakarak. "Nergis, brokoli sevmez ben severim." Nergis gözlerime baktı. "Yakup köpek sevmez ben severim." Hepsi bana bakıyordu. "Tercihler bireyi yansıtır."


 


"Doğru söylüyor." Dedi Ferdi. Yasemin'e baktı. "Düşünceler ve fikirler kişiden kişiye değişir."


 


"Oooo harika beşlide buradaymış." Dedi Serkan. Sırtımı döndüğümde kendi arkadaşları ile arkamızdaydı, ne onlar bizden hazederdi ne biz onlardan. Alt mahallede oturuyorlardı.


 


Birbirine neredeyse düşman iki mahalle. Güneş mahallesi. "Iyyy cidden böyle bir elbise mi giydin!" Dedi Nalan. Üstünde bol paça pantolon ve crop vardı, kızıl saçlarını topuz yapmıştı.


 


"Evet. Zevkine bakılırsa zevksizsin." Dedim. Nalan yüzünü buruşturdu.


 


"Ağır ol cüce!" Dedi Atakan. Selim lafa daldı.


 


"Sen kime cüce diyorsun lan!" Dedi Selim. Ayağa kalktığında Yakup, Ferdi'de ayağa kalktı.


 


"Cüceniz kimse o'na diyoruz!" Dedi Giray. Yasemin'e ve bana baktı. İkimizin boyu kısaydı, ben 1.68 iken. Yasemin 1.69'du.


 


"Sikerim belanı lan!" Dedi Ferdi. Giray'ın karşısına dikildi. Hızla yerimden kalktım. "Gidin işinize!" Giray ve Ferdi burun buruna geldiler.


 


"Gitmiyoruz ne yapacaksınız?" Diye sordu Giray. Ferdi, Giray'a kafa attığında kalanlarda kavgaya başladı.


 


"Dur!" Dedim. Ferdi ve Giray'ı ayırmaya çalıştım. "Ferdi, dur!" Giray, Ferdi'ye yumruk attığında Ferdi yere düştü.


 


Giray üstüne çıktığında hızla kola şişesini alıp Giray'ın başından aşağıya döktüm, sırtına atlayıp saçını çekmeye başladım. "Bırak lan arkadaşımı!"


 


"Nergis in!" Dedi Atakan. Sesler geliyordu.


 


"Saçım! Bırak kızım!" Dedi Yasemin. Giray birden ayağa kalktığında dengemi kaybedip düşmek üzereydim sıkıca saçına tutundum.


 


"Serçe bırak!" Dedi Giray. Bırakmam.


 


"Bırak lan sevgilimi!" Dedi Aleyna. Saçımı var gücüyle çekmeye başladığında çığlık attım, Giray'ın sırtından atlayıp Aleyna'nın saçını çekmeye başladı.


 


"Serçe!" Dedi Gökhan abim. Buraya mı gelmişti.


 


"Nergis! O adamın sırtında ne işin var!" Dedi Faruk abi. Abim beni Aleyna'dan uzaklaştırdı, Aleyna ile karşı karşıya gelmiştik.


 


Sancak abi ve Faruk abi diğerlerini ayırdı. Bizim grup ile onların grubu karşı karşıya gelmişlerdi, tam ortada hepimize bakan 3 kişi.


 


"Derdiniz ne sizin?" Diye sordu Gökhan abim. Giray'a bakıyordum beyaz gömleğinde kola lekesi vardı.


 


"Şu deli üstüme kola döktü!" Dedi Giray. Kaşlarımı çattım.


 


"Sende Ferdi'ye saldırdın!" Diye bağırdım. Bir adım attım. "Hem bana deli deme hakkın yok!"


 


"Onların bize öfkesi çocukluktan beri, hepsi bize karşı öfke dolu aramızdaki nefreti onlar başlattı bizde devam ettirdik!" Dedi Serkan. Hatalı olan onlardı.


 


"Birbirinizden özür dileyin!" Dedi Faruk abi. Abime baktım başını salladı.


 


"En doğru yol bu." Dedi Sancak abi. Başımı hayır anlamında salladım.


 


"Serçe başlasa olur." Dedi Giray. Gözlerim hayretle açıldı.


 


"Bok dilerim puşt herif!" Diye bağırdım. Abim bana ölümcül şekilde baktı.


 


"Hepiniz genç insanlarsınız, çocuk gibi kavga etmek saçma. Özür dilemek erdemliktir." Dedi Sancak abi. Hayır yani dilemiyorum.


 


"Ama Sancak abi biz birşey yapmadık." Dedi Nergis.


 


"Evet, onlar başlattı." Dedi Ferdi. Kollarımı göğsümde birleştirdim.


 


"Serçe dile lütfen." Dedi Gökhan abim, başımı hayır anlamında salladım.


 


"Şımarık." Dedi Sancak abi. Bakışlarımı yüzüne çevirdim. "Gökhan aileniz kız kardeşini çok şımartmış." Abim sert bakışlarını Sancak abi ile buluşturdu.


 


"Onun ailesi yok ki," Dedi Serkan dalgayla. "Yazık annesini ve babasının daha küçük yaşta kaybetti." Gökhan abim hızla Serkan'a doğru yürüdü.


 


"Ne dedin lan sen!" Abim yumruğunu Serkan'a geçirdiğinde Faruk abi onları ayırmaya çalıştı, ben ise sadece önüme bakıyordum.


 


"Serçe." Dedi Nergis. Kilimden telefonumu aldım, yavaşça ilerlemeye başladığımda dönüp abime baktım. Yakup ve Faruk abi zar zor tutuyordu. "Ben Sancak abi adına özür dilerim."


 


"Sorun değil." Dedim. Yavaşça abimin yanına doğru ilerledim, elinden tuttuğumda sürüklemeye çalıştım. "Gel yarana bakayım."


 


Abimi kilime oturttum, Faruk abi Serhat ve arkadaşlarını yanımızdan uzaklaştırdı. Yakup cebinden peçete çıkardığında abimin patlayan kaşına peçeteyi bastırdım.


 


"Bu çocuklar hep böyle miydi?" Diye sordu Gökhan abim. Ferdi lafa atladı.


 


"Onlar zorbalar, Serçe'ye, Yasemin'e, Nergis'e demediklerini bırakmadılar. Bize neler yaptılar da sizin haberiniz yok siz hâlâ bizim özür dilememizi bekliyorsunuz." Dedi Ferdi. Abim yüzüme bakıyordu.


 


"Bizim ilkokul ve ortaokul hayatımızı zehir ettiler!" Dedi Yakup. Sustum.


 


"Size yaptıklarını anlatmak istersek bin sayfalık roman çıkar! Hele ki Serçe'ye dedikleri!" Dedi Yasemin. Yasemin'e baktım.


 


"Küçük şeylerdi hepsi." Dedim. Bu sefer lafa atlayan Yakup olmuştu.


 


"Küçük şeyler dediğin senin dış görünüşüne yapılan hakaretler, küçük şeyler dediğin seninle oynadıkları oyun!" Diye bağırdı Yakup. Başımı önüme eğdim.


 


"Serçe." Dedi Gökhan abim. Elini çenemin altına yerleştirip başımı kaldırmamı sağladı. "Babamın küçük kızı asla başını eğmez, babamın güçlü çocukları başını önüne eğmez." Başımı salladım. "Eve geçelim sonra uzun uzun konuşuruz tamam mı?"


 


"Tamam." Dediğimde abim yerinden kalktı, etrafı topladığımızda hep birlikte evlere doğru yürüdük. Hepimizin evi aynı sokaktaydı, birbirimize çok yakın oturuyorduk.


 


Önce Ferdi ve Yasemin'i bıraktık, ardından Yakup ve Selim. "Babaanen bizde çay içiyor gelin bizde gidelim." Dedi Nergis. Abime baktım.


 


"Para verir misin? Bakkala borcum vardı birşeyler alacağım." Dedim. Abim cebinden para çıkartıp bana uzattı.


 


"Bana sigara ve çikolatada al!" Dediğinde kaşlarımı çattım.


 


"Kölen mi var?" Diye sordum. Burnuma dokundu.


 


"Evet." Dediğinde yüzümü buruşturdum. Abim ve Nergis eve girdiklerinde Sancak abi kendi evine doğru gidiyordu.


 


"Özür dilerim." Dedi Sancak abi. Başımı salladım.


 


"Sorun değil Sancak abi." Dedim. Durdu, durmadım.


 


Bakkala girdiğimde sigara ve birkaç tane çikolata alıp geri çıktım, Nergis'lere doğru gitmeye başladım.


 


Ağır ağır yürüyordum, belki zaman çabuk geçer ve evdekileri görmek zorunda kalmazdım. Acaba evlenip kurtulsam mı?


 


Çünkü her ne kadar bir babaanem varsa yok gibiydi, mesela asla ikinci bir tabak isteyemezdim. Zorluklarla büyüdüm, her seferinde yaptığı yardımları yüzümüze vurdu.


 


Oysaki abim okuma hayalini benim için askıya almıştı, sırf babaannemler yaptıklarını onun yüzüne vurmasın diye 15 yaşında çalışmaya başladı. Açıktan lise derken daha yeni üniversite mezunu olabilmişti.


 


Ben ve abim çocuk olamadık.


 


Bize bunu çok gördüler. Nergis'lerin bahçesine girdiğimde elimdeki poşeti masanın üstüne bıraktım, herkes arka bahçedeydi.


 


Sedire oturduğumda etrafa uzunca baktım, önümden bir beden geçtiğinde daldığımda uzak diyardan koptum.


 


"Neyin var?" Diye sordu Nergis. Yanıma oturdu, "Sende sabahtan beri birşey var biliyorum."


 


"Düşünüyorum." Dedim. Poşetten bir tane çikolata çıkardı. "Acaba babaannemler olmasaydı ne olurdu, sonra anlıyorum birşey farketmezdi. Çünkü onlar sadece bedenen yanımızda, mesela en ufak yardımlarını yüzümüze vuruyorlar, maddi yardımlarından nefret ediyorum. Manevi olarak ise hissedemiyorum Nergis." Gözlerine baktım burukça bakıyordu.


 


"Mahalleli size rahatlıkla bakardı biliyorsun bunu, babaaneni az buçuk hepimiz tanıyoruz ne kadar cimri olduğunu biliyoruz. Değişik bir kadın göründüğü kadar iyi birisi değil. Zamanında sana verdiği cezaları ben biliyorum, mesela abin karanlığa karşı olan korkunun babaanen yüzünden olduğunu bilmiyor. Serçe abin senin hakkından hiçbir şey bilmiyor." Dedi Nergis. Başımı salladım.


 


"Biliyor bence, çünkü abimin tek hassas noktası benim. Her ne kadar kedi köpek gibi kavgada etsek aynı sofrada buluşuruz, birbirimize derdimi anlatırız. Ama haklısın abim birkaç şey bilmiyor." Dedim. İkimizde sustuk.


 


"Bu arada babaanen ve annem sana 11.görücüyü buldular." Dedi Gülerek. Kahkaha attım. "Bana da 21.yi buldular abin içeride sinir krizi geçiriyor."


 


"Bakmam lazım." Dedim. Hızla arka bahçeye girdiğimizde babaanem ve abime baktım. Senem Teyze ve babaannem konuşurken, Tahsin amca ve Dedem ise tavla oynuyorlardı.


 


"Sigarasıda yok." Dedi Senem Teyze. Abimin yanındaki sandalyeye oturdum.


 


"Ha birde olsaymış!" Dedi Abim. Güldüm.


 


"Mesleğide var, okumuş görmüş adam. El üstünde tutar Serçe kızımızı." Dedi Senem Teyze. Abim elini yumruk yapıp ağzına götürdü.


 


"Ha birde tutmasın isterse! Sülalesini si-" sustu ve derin nefes aldı. "Sülalesini severim onun ben!"


 


"Marifetli biride." Dedi babaannem. Abimin önünde olan kola bardağını kafama diktim.


 


"Siz kimden bahsediyorsunuz?" Diye sordu Faruk abi.


 


"Sancak'tan, varya hani şu Serçe kızımın iş yerinin üstünde oturan. Nergis'in kuzeni olan." Dedi Babaanem. Ağzımdaki kolayı püskürttüm. "Maşallah boylu poslu, yakışıklıda tamda Serçe kızıma laik."


 


Nergis'le aynı anda konuştuk. "Ne!" Dediğimde abim oflamaya başladı.


 


"Allahım sabır! Yarabbi!" Dedi abim. Faruk abi kahkaha attığında hepimiz o'na baktım.


 


"Serçe'nin yengem olacağını hiç düşünmedim." Dedi Faruk abim. Kaşlarımı çattım.


 


"Komik misin sen?" Diye sordum. Faruk abi başını salladı.


 


"Evet." Dediğinde, abim bir tane ensesine vurdu.


 


"Severim lan belanı! Boş yapma." Dedi Abim.


 


"Gökhan oğlum bir tanışsınlar, muhabbet etsinler belki gönülleri olur. Nereden biliyoruz ki." Dedi Senem Teyze.


 


"Kusura bakma Senem Teyze, ben kardeşimi kimseye vermem!" Dedi Gökhan abim. Bende zaten evlenmem şuanlık.


 


"Kusura bakmayın rahatsız ediyoruz ama." Dedi Ferdi. Sırtımı dönüp Ferdi'ye baktım. "Serçe ve Nergis'le iki dakika konuşabilir miyiz?" Üstünde siyah tişört altında siyah şort vardı.


 


"Hayırdır, sizi az önce birbirinizden ayırmadık mı?" Doye sordu Faruk abi. Ayıramazsınız. "Ne biçim dostluk lan bunlar, 5 dakika ayrı kalamıyorlar."


 


Yavaşça Nergis'le birlikte yerimizden kalkıp bahçeden çıktık, Yasemin, Yakup ve Selim'de kapının önündeydi.


 


"Noluyor?" Diye sordum. Ferdi tekrardan konuştu.


 


"Serkan'lar hepimizi tepeye çağırıyor konuşmaya." Dedi Ferdi. Akşamın 8'inde mi? Biz onlarla az önce kavga etmedik mi? Hayırdır.


 


"Hayırdır lan bunlara! Az önce kavga ettik, neden çağırıyorlar? Amaçları ne? Salak mı bunlar? Abim az önce onu dövmedi mi nasıl bir cesaret?" Diye sordum. Yakup derin nefes verdi. "Neden çağırıyorlar? Niye? Birşey mi diyecekler yoksa bir plan mı var? Acaba bizi dövmek için mi çağırıyorlar? Sanmam cesaret edemezler, ama edebilirlerde. Yoksaa, bizi kaçırıp fidye mi isteyecekler? Onlarda o yürek yok ama." Herkese baktığımda herkes bana şaşkınlıkla bakıyordu.


 


"Bitti mi?" Diye sordu Selim. Başımı salladım. "O kadar çok konuştun ki, Yasemin yere oturup dinlemeye başladı." Yasemin'e baktığımda yere oturmuş ayaklarını bağdaş yapmıştı.


 


"Çok konuşmadım ki ama? Hadi gidelim merak ettim." Dedim. Hep birlikte ilerlemeye başladık. "Acaba ne konuşacaklar, niye çağırıyorlar? Hava zaten karardı sabah herkesin işi gücü var."


 


"Serçe, yeter canım benim." Dedi Nergis. Elini Boynuma kolunu doladı. Tepeye geldiğimizde karşımızda kocaman bir grup.


 


"Siktir!" Diye bağırdı Selim. Hızla benim ve Nergis'in önüne geçti, kız ve erkek karışıktı.


 


"Korktunuz mu?" Diye sordu Serkan. Bunlar bize mi saldıracaklar. "Korkmayın ya, kızlar kızları alır bizde sizi. Çok değiliz 12 kişi."


 


"Bence kaçalım." Dedi Yakup. Başımı salladım. "Şans sıfır."


 


"Kaçmak bizim kitabımızda yok." Dedi Nergis. Yine başımı salladım.


 


"Evet! Dalalım onlara!" Dedim. Selim ve Ferdi bize baktı.


 


"Kimden başlıyoruz?" Diye sordu Yasemin. Hepsinden.


 


"Kimseden." Dedi Ferdi. Başını bize çevirdi. "Gökhan ve Faruk abiye söz verdik, Serçe ve Nergis'in başını beladan uzak tutacağız." Selim başını salladı. "Biz hallederiz siz gidin." Nergis'e baktım ikimizde başımızı salladık.


 


"Gidelim o zaman Yasemin." Dedim. Üçüde bize şaşkınlıkla bakıyordu. Oradan uzaklaştığımızda etrafa baktık.


 


4 tane büyük uzun odunu elime aldım. Nergis elini taşlarla doldurduğunda, Yasemin avucunu toprakla doldurdu. Tekrardan yanlarına gittiğimizde Yakup kahkaha atarak bize baktı.


 


"Aynen onlarda sizi dinledi." Dedi Yakup. Elimdeki odunları onlara uzattım.


 


"Gerekirse sizinle birlikte dayak yeriz ama asla tek başınıza bırakmayız." Dedim. Ferdi arkama baktı, tam arkamda bir beden vardı.


 


Sokak lambasının ışığı o beden sayesinde gölgemi görmeme engel oluyordu. Baya kalıplı ve yapılı biriydi.


 


"Hayırdır çocuklar?" Diye sordu Sancak abi. Bedenimi yüzüne döndüğümde elimdeki odunları alıp attı, ardından Nergis'in elindeki taşları yere fırlattı. "Yetişkin insanlar kavga etmezler."


 


"Biz kavga etmiyorduk, edecektik. Bize çağırdılar baksanıza kocaman bir ordu, kızlar kızları alacakmış erkeklerde erkekleri. Hepsi ebemizi ağlatır biz dönmek istemedik kavga edecektik. Hem hepimiz 24 yaşındayız diye kavga edemez miyiz? Ben abimle sürekli kavga ediyorum." Dedim tek nefeste.


 


"Her zaman bu kadar çok mu konuşur?" Diye sordu Sancak abi. Nergis kahkaha atarak lafa atladı.


 


"Çoğunlukla evet." Dediğinde herkes güldü.


 


"Dağılın çabuk!" Diye bağırdı Sancak abi. Sırtımı tekrardan döndüğümde Serkan'lardan kimsecikler yoktu.


 


"Biz hallederdik ya." Dedim. Sancak abi hepimizin önüne geçtiğinde peşine takıldık. "Aslında arada kavga güzeldir, biz Nergis'le hobi niyetine saç başa kavga ediyoruz. Kavga ilişkilerin temelidir, ama ciddi kavgalar değil. Siz neden konuşmuyorsunuz? Ben kendi kendime konuşuyorum gibi hissediyorum."


 


"Öyle yapıyorsun zaten." Dedi Yasemin. Dudak büzdüm.


 


"Sancak abi sen bizim burada olduğumuzu nereden gördün? İşin yok mu? Neden sürekli etrafımızdasın? Bizi korumak mi istiyorsun yoksa hobi olarak mı? Eşin yok mu? Sabahta bu soruyu sormuştum cevap vermemiştin."


 


"Size Allah sabır versin biz evlere kaçar." Dedi Ferdi. Ferdi, Yasemin, Yakup ve Selim bizden ayrılıp evlere dağıldı.


 


"Neden Allah sabır versin dediler ki?" Diye sordum. Nergis ellerini saçlarına daldırdı.


 


"Şiştim Serçe şiştim!" Dedi Nergis.


 


"İnsanlar şişer mi? İnsanlar balon değil!" Dedim. Nergis'in evinin önüne geldiğimizde Nergis beni öptü ve eve gitti. Bende Sancak abinin peşinden evime doğru ilerliyordum.


 


"Serçe önüme geç." Dedi Sancak abi. Durdu ve yüzüme baktı.


 


"Neden?" Diye sordum. Başını sadece salladı.


 


"Öyle işte önüme geç, önden yürü." Dediğinde önüne geçip ilerlemeye başladım. "En sevdiğin renk Sarı mı?"


 


"Ayyy evet bayılırım sarıya, çok güzeldir sarı renk." Dedim gülerek. Yanımda yerini aldı.


 


"En sevdiğin çiçek ayçiçeği." Dediğinde elbiseme baktım.


 


"Çok mu belli oluyor?" Diye sordum. Bence güzel elbisem. "Elbisem çirkin mi?"


 


"Hayır, sarı renk en çok sana yakışmış." Dedi Sancak abi. Tebessüm ettim.


 


"Ee boşuna sevmiyorum ki, çok güzel biliyor musun sarı renk. Sarı renge benzeyen herşeyi severim, güneşi çiçekleri. Sonra muza bayılırım, her sabah muzlu süt içmek favorim." Dediğimde tebessüm etti. Evimin önüne geldiğimde Sancak abiye döndüm. "İyi geceler Sancak abi."


 


Eve doğru yürüdüğümde etrafa bakıyordum. "İyi geceler Ayçiçeği."


 


🌻


 


Bölüm sonuuuu. 


 


Serçe asla çok konuşmuyor lütfen.


 


Düşünceler ve önerileriniz alabilir miyim?


 


 


Loading...
0%